7 Mayıs 2025 Çarşamba

“4. Sinop Film Festivali” Başlıyor: Büyük Ustalar Şehre Geliyor

Türkiye’nin kuzey ucunda, 9-11 Mayıs tarihleri arasında sinema rüzgarları esecek. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Sinop Film Festivali”, yerel halkı ve sinemaseverleri bir araya getirmeye hazırlanıyor. Festival kapsamında Zeki Demirkubuz, Hatice Aslan, Müge Uğurlar, Melisa Şenolsun gibi usta ve genç kuşaktan değerli isimler Sinop’ta izleyiciyle buluşacak. Tüm film gösterimleri ve etkinlikler ise ücretsiz olarak gerçekleşecek.



“4. Sinop Film Festivali”, üç gün boyunca şehri sanatla buluşturacak. Nirengi Kültür Sanat Derneği tarafından; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla; T.C. Sinop Valiliği ve TOBB Genç Girişimciler Kurulu iş birliğinde düzenlenen festival, bu yıl da sinema heyecanını Sinop sokaklarına taşıyacak. 

Türkiye’nin kuzey ucunda, 9–11 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek festival, yerel halkı ve sinemaseverleri bir araya getirirken; Zeki Demirkubuz, Hatice Aslan, Müge Uğurlar ve Melisa Şenolsun gibi usta ve genç kuşaktan değerli isimler yer alacak. 

Açılış töreni 9 Mayıs Cuma günü Dr. Rıza Nur İl Halk Kütüphanesi bahçesinde yapılacak. Ardından sinemamızın en özel yapımlarından “Mukadderat”, festivalin açılış filmi olarak sinemaseverlerin karşısında olacak. 

10 Mayıs Cumartesi günü Zeki Demirkubuz’un yönettiği “Hayat” filmi izleyiciyle buluşurken gösterim sonrası Demirkubuz soruları yanıtlayacak. Festivalin son günü ise “Derun” filminin izlenmesi sonrası başrol oyuncusu Hatice Aslan ve yönetmen Müge Uğurlar söyleşi gerçekleştirecek.

Yarışma Seçkisi

Bu yıl festival kapsamında “Ulusal Belgesel Film” ve “Ulusal Kısa Metraj Kurmaca Film” kategorilerinde iki ayrı yarışma düzenleniyor. Toplam 244 başvuru arasından seçilen finalist yapımlar, 10–11 Mayıs tarihlerinde La Mer Sahne’de sinemaseverlerle buluşacak.

Festival Yönetmeni İzzet Aslan; “Sinop’u sadece izleyen değil, aynı zamanda sinema üreten bir şehir haline getirmek istiyoruz. Her yıl daha fazla izleyiciye ve daha fazla filme ev sahipliği yapmanın gururunu yaşıyoruz” dedi.
 


Sürücü belgesi yetmez, trafik kültürü eğitimi şart!

Özellikle büyük şehirlerde trafik yoğunluğunun giderek arttığını belirten uzmanlar, bu yoğunluğa bağlı olarak kazaların da arttığını söylüyor. Trafik ve İlk Yardım Haftası kapsamında açıklamalarda bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Öğretim Görevlisi, Yol ve Trafik Güvenliği Danışmanı Özgür Şener, sürücü belgesi alınırken taşıtların A noktasından B noktasına hareket ettirilmesi üzerine bir eğitim yerine, insanlara trafik kültüründen, yani direksiyon başına geçildiğinde alınması gereken sorumluluklardan, trafikteki tehlikelerden bahsedilmesi gerektiğini vurguladı. Yaşa bağlı sürüş kısıtlamalarındansa bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlık durumunun esas alınması gerektiğine dikkat çeken Şener, trafikte çatışmadan kaçınılması, diğer sürücülerin her zaman riskli olarak değerlendirilmesi ve güvenli tarafta kalınmasını önerdi.



Üsküdar Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Öğretim Görevlisi, Yol ve Trafik Güvenliği Danışmanı Özgür Şener, her yıl mayıs ayının ilk haftasında kutlanan Trafik Haftası kapsamında trafikte, sürücü, yolcu ve yaya güvenliği hakkında açıklamalarda bulundu.
İş yeri için kullanılan taşıtla yapılan kaza iş kazasıdır…

İş hayatından kaynaklı trafik kazalarının tamamının iş kazası kapsamında değerlendirildiğini hatırlatan Öğr. Gör. Özgür Şener, “Trafik hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Ticari faaliyet gösteren birçok firmanın da taşıtı var. Hastaneler, lojistik sektörü, kurye sektörü, ilaç sektörü, aklınıza gelecek her yerde aslında bir taşıt var. Sonuçta o taşıtı da kişi iş yeri için kullanıyor. Dolayısıyla bununla beraber yapılan bir kaza, trafik kazası olmasının yanında iş kazası olarak da geçiyor.” dedi.

Büyükşehirlerde trafiğin çok büyük bir problem olmaya başladığının altını çizen Şener, “Özellikle trafik sıkışıklığı sorunu öne çıkıyor. Bu da insanların daha heyecanlı, daha stresli olmasına, A noktasından B noktasına daha çabuk gitmek istemesine neden oluyor. Bunun sonunda aracının içerisinde hareket edemez durumda olan agresif sürücüler ve bunların yarattığı trafik terörü ortaya çıkıyor. Diğer yandan da ulaşımı aslında daha kolay yapmaya çalışan ve hayatımıza yeni yeni girmeye başlayan iki tekerlekli, daha küçük araçların olduğu motosikletler, scooterlar gibi farklı mobilite çözümleri var ancak, trafik biraz daha rahatlayacağına tam tersi kaotik bir hale doğru dönmeye başladı. Benim büyük şehirlerde yaşayanlara en büyük önerilerimden bir tanesi toplu taşımayı kullanmaları. Ancak toplu taşımadan kastım daha çok raylı sistemleri mümkünse kullanmaları ve şehrin toplam trafik yüküne daha az katılmaları.” şeklinde konuştu.

Trafik kültürü oluşması için okul çağından eğitimlere başlanmalı…
‘Sürücülük kültürü’ kavramına dikkat çeken Öğr. Gör. Özgür Şener, “Kişiler 18 yaşını doldurduklarında sürücü belgesi alabiliyor ancak bunun öncesinde ebeveynlerini ya da araç kullananları izleyerek edinilen bir trafik kültürü var. Bu da maalesef ülkemizde çok iyi bir kültür değil. Bunun sebebi de aslında zamanında sürücü belgesi alınırken taşıtların A noktasından B noktasına hareket ettirilmesi üzerine bir eğitim verilmiş olması. Oysa insanlara trafik kültüründen bahsedilmesi gerekir. Trafik kültürü, yani direksiyon başına geçildiğinde alınması gereken sorumluluklardan, trafikteki tehlikelerden bahsedilmeli.” dedi.

Trafikte bir sorun yaşandığında ve karşıdaki sürücü hatalı olduğu halde durumu kabul etmiyorsa, tartışılmaması gerektiğini aktaran Şener, “Belki aynı trafik işaretine bakıp farklı şeyler görüyorsunuz, farklı bilgileriniz var. Dolayısıyla trafik kültürünün oluşması için biz daha sürücü belgesi alma aşamasında, hatta çocukların yavaş yavaş araba kullanmaya heves ettikleri lise çağlarında kadar gidip oradan insanları bir trafik kültürüne doğru yönlendirmemiz gerekiyor. Mevcutta olan dersler çok kısıtlı ve genel trafik kültürünü kapsamıyor maalesef. İnsanlara zarar verebilme potansiyeli yüksek bir ekipmanı insanların hizmetine sunuyoruz. Dolayısıyla bunun sorumluluğunu alabilecek kadar da bu işin ciddi olduğunu anlatmamız lazım her şeyden önce.” açıklamasını yaptı.

Yaya geçiş önceliği yayalarca test edilmemeli! 
2023 yılında trafikte 6 bin 548 kişinin hayatını kaybettiğine işaret eden Öğr. Gör. Özgür Şener, “Bir yıl içerisinde 350 bin kişi de yaralandı. Kırıkkale, Yalova, Erzincan, Bilecik illerinin nüfusu kadar kişi yani. Bu kişilerin yaklaşık 5 bininin omurilik felçlisi olduğunu, hayatlarını bir daha eski kalitesinde sürdüremeyeceklerini biliyoruz.” dedi.

Yaya geçitlerinde yayalara yol verilmesi konusunu değerlendiren Şener, şunları söyledi:
“Yaya geçitlerinde yayaya yol verilmesi konusunda devletimizin çok ciddi çalışmaları var. Ancak hala bazı konular sürücülerin kafasında netleşmiş değil. Evet yayaya yol ver ama hangi durumlarda yol ver? Kırmızı ışıkta hala yaya geçebilir mi sadece bir yaya geçidi olduğu için? Her koşulda mı yol vereceğiz? Avrupa ülkelerine gidenler ‘Ayağımı koyduğum anda yola hemen araç durdu ve benim geçmeme izin verdi’ der. Yayalar bunu test ediyorlar maalesef ama test etmesinler. Çünkü bir kaza söz konusu olduğunda dezavantajlı taraf her zaman yaya tarafıdır. Bu hala bir kültüre dönüşmediği için bunu canımızla test etmeye gerek yok. Sürücüler de bir yayaya yol verecekleri zaman mutlaka aynalarını kontrol etmeli. Arkadan gelen bir taşıt yoksa yol vermeli.”

Güvenli taşıt değil, güvenli sürücü önemli… 
Türkiye’de 2019 yılında 1 milyon motosiklet olduğunu, 2024 yılında ise 8 milyona çıktığını ifade eden Öğr. Gör. Özgür Şener, “2019'da 44 bin kaza olmuşken, 2024'te 123 bin kaza olmuş ve bu kazalarda en çok 16 ile 20 yaş arası gençlerimiz etkilenmişler.” dedi.Motosikletlerin çok pratik bir taşıt olmakla beraber hem gençleri hem de trafikteki diğer unsurları tehdit ettiğini vurgulayan Şener, “Aslında bir taşıtın güvenliği ya da güvensizliğini konuşmak mümkün değil. Neyi konuşacağız biz? Güvenli sürücüyü konuşacağız. Yani tehlikelerin farkında olan, taşıtının hızlarını normal yasal limitlerde ayarlayan ve trafiğin genelini görebilen, öngörülü sürüş yapılabilen sürücülerden bahsedeceğiz. Çünkü hep konuşulur ya motosiklet çok tehlikeli. Hayır, motosiklet tehlikeli değil. Biz onu tehlikeli bir hale getiriyoruz maalesef.” şeklinde konuştu. 

Sürücü belgesine sahip olmak, araç kullanma kabiliyetine sahip olunduğu anlamına gelmiyor 
Yaşa bağlı sürüş kısıtlamaları konusu hakkında, sürücü yaş sınırının düşürülmesini doğru bulmadığını belirten Şener, esas önemli olanın bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlık durumu olduğunu vurguladı. Yaşın tek başına belirleyici olmaması gerektiğini, kişinin kondisyonu ve sürüşe uygunluğunun düzenli sağlık kontrolleriyle değerlendirilmesinin önemli olduğunu da sözlerine ekleyen Şener ayrıca, 18 yaş altındaki bireylerin henüz yeterli sorumluluk bilincine sahip olmadığını bu nedenle mevcut alt yaş sınırının korunması gerektiğini savundu.

Bir kişinin sürücü belgesine sahip olmasının araç kullanma kabiliyetine sahip olduğunu göstermediğinin altını çizen Şener, “Özellikle şirketler, eğer bir çalışana araç verecekse sadece sürücü belgesindeki yıla bakmamalı. Mutlaka o kişiyi bir sürüş değerlendirmesiyle değerlendirmeliler. Çünkü taşıt kullanmak önemli.” dedi.

“Karşı tarafın ne yapacağını tahmin etmeyin, güvenli tarafta kalmaya çalışın” 
Sürücülerin duygusal durumlarına bağlı olarak da sürüş kabiliyetinin değişebildiğini ifade eden Öğr. Gör. Özgür Şener, şunları aktardı:“Trafikte çatışmayla ya da kavgayla çözüm bulunamaz. Trafikte değiştirilebilecek tek şey kişinin kendisi; kendi düşünce yapısı ve kendi davranışları. Karşı tarafta arabanın içinde kim olduğunu bilmiyoruz. Belki çocuğuna yetişen bir anne, belki hastasını bir yere götüren bir baba, belki bir sürü borcu olan ve 5 dakika önce işinden atılmış birisi ya da sürücü belgesini yeni almış ve ilk kez trafiğe çıkmış birisi var. Biz hep taşıt kullanırken kendimizden yola çıkıyoruz. ‘Ben olsam yapmazdım. Ben olsam şöyle davranırdım’ gibi… Ama siz taşıtın koltuğunda kimin olduğunu bilmiyorsunuz. O yüzden bütün tedbiri kendi üzerinizden yapmanız lazım. Çünkü onları yönetemezsiniz. Hep siz tedbirli tarafta kalın. Karşı tarafın ne yapacağını tahmin etmeyin, güvenli tarafta kalmaya çalışın ve diğer insanları hep sanki bir gün önce sürücü belgesini almış da trafiğe çıkmış gibi değerlendirin ki onlarla kavga etmeye çalışmayın.”

Araç içi teknolojilere önem verilmeli…
Çocukların 11-12 yaşlarına kadar tehlike algısı olmadığı için taşıtları, trafiği bir oyun gibi gördüklerini ve bu nedenle sürücülerin özellikle çocuk gördüklerinde veya çocukların bulunduğu park okul çevresi gibi alanlarda hızlarını düşürmeleri gerektiğine vurgu yapan Şener, “Çocuk parkı veya okul yakınlarındayken sürücülerin hızlarını 20’lere hatta 10’lara düşürmelerini öneriyoruz. Bir de çocuklar ufak tefek oldukları için araçların kör noktalarında kalabiliyorlar. Bu konuya da dikkat edilmeli.” dedi.
Taşıtlardaki kameralar, sensörler, takip sistemleri ile uyarı sistemlerinin, sürücülerin hayatını kolaylaştırdığını kaydeden Şener, sözlerini şöyle tamamladı:“Sürücünün ya da yayanın yaptığı hatayı görmek için muhteşem ekipmanlar. Sürücülere araç seçiminde mümkün olduğunca özellikle yayaları koruyan, yayalardan bilgi veren bu önleyici sistemleri ve teknolojileri araçlarında bulundurmayı öneriyoruz. Bu sistemler fabrika çıkışında da olabiliyor, sonrasında da araca eklenebiliyor. Taşıt teknolojilerinde yayayı koruyan, çarpışmaları önleyen, trafik kazalarını önleyen kısımlara çok önem verilmeli.” 


Trendyol GO, Uber ile güçlerini birleştiriyor

Trendyol Grubu, Uber Technologies, Inc. ile Trendyol GO'nun çoğunluk hisselerinin devri için anlaşmaya varıldığını açıkladı. Devir süreci resmi kurumların onayının ardından önümüzdeki aylarda tamamlanacak. 



Anlaşmanın tamamlanmasının ardından, Trendyol GO uygulaması müşterilere, satıcılara ve kuryelere hizmet vermeye devam ederken, Uber önümüzdeki yıllarda global teslimat platformu Uber Eats’in öne çıkan özelliklerini de kullanıcılara sunmaya başlayacak. Trendyol Grubu Başkanı Çağlayan Çetin, konuyla  ilgili olarak “Global e-ticaret arenasında yer alan bir oyuncu olarak müşterimize kusursuz bir e-ticaret deneyimi sunmak, esnafımızın, üreticilerimizin işlerini büyütmesine destek olmak ve ülkemizin ekonomik kalkınmasına katkı sağlamak için çalışıyoruz. Trendyol GO’nun yeni yapısıyla yoluna güçlenerek devam edeceğine yürekten inanıyoruz” dedi.  

Çetin ayrıca “Bu anlaşma, Türk teknoloji ve e-ticaret sektörleri ile Türkiye ekonomisinin gücünün bir göstergesidir. Trendyol Grubu olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemize yatırım yapmaya devam ederken; gelecekte oluşabilecek farklı büyüme fırsatlarını değerlendirmeyi sürdüreceğiz” açıklamasında bulundu.

Uber CEO’su Dara Khosrowshahi, ise açıklamasında "Uber ve Trendyol GO’nun bir araya gelmesi ile tüketiciler, kuryeler, özellikle küçük ölçekli ve aile işletmeleri başta olmak üzere restoran ve marketler için Türkiye'de teslimat sektörünü daha ileriye taşımayı hedefliyoruz. Bu anlaşma, Türkiye’ye duyduğumuz uzun vadeli bağlılığın bir göstergesidir. Trendyol GO ekibinin bugüne kadar ortaya koyduğu başarıdan son derece etkilendik ve bu büyüme ivmesini Türkiye genelinde sürdürecek olmaktan büyük heyecan duyuyoruz” dedi.Kurye, müşteri, market ve restoranları bir araya getiren Trendyol Go platformunda, Türkiye’nin her köşesinden 19 bin kurye ile  90 binin üzerinde market ve restoran yer alıyor. 


KlasJet, Berlin ve Köln üsleriyle Almanya'daki varlığını genişletiyor

Dünyanın en büyük ACMI (Uçak, Mürettebat, Bakım, Sigorta) sağlayıcısı olan Avia Solutions Group'un bir parçası olan özel ve kurumsal jet kiralama şirketi KlasJet, uçaklarını Köln ve Berlin havalimanlarına konuşlandırarak Almanya'daki konumunu güçlendiriyor. Bu hamle, Avrupa genelindeki kurumsal ve özel müşterilerinin ihtiyaçlarına daha iyi hizmet vermesini sağlayacak.Almanya Avrupa'nın en büyük ekonomisidir ve Berlin-Tegel, Berlin-Schönefeld ve Köln-Bonn havalimanları Avrupa'nın en yoğun 50 havalimanı arasındadır. Bu, her iki şehri de düzenli uçuşlarla çoğu Avrupa noktasına seyahat etmek için ideal fırlatma rampaları haline getirir, ancak birçok durumda geleneksel taşıyıcıların sunduğu hizmetler işletmelerin son dakika ve özel ihtiyaçlarını karşılamaz. Kurumsal jet kiralama sağlayıcılarının fark yaratabileceği yer burasıdır.

KlasJet Satış Geliştirme Müdürü Edvinas Finenko'ya göre şirket Köln'ü seçti çünkü Köln-Bonn Havalimanı Almanya'da 7/24 hizmet veren birkaç havalimanından biri. KlasJet buradan Almanya'nın batı kesiminin ve diğer Orta Avrupa ülkelerinin ihtiyaçlarını karşılayacak. Bu arada Berlin, Almanya'nın doğu kesiminin talebini karşılayacak.Edvinas Finenko, "Talebe bağlı olarak uçağımızı farklı havalimanlarında uçurmayı planlıyoruz. Kiralık uçuşlar müşterilere esneklik, hız ve gizlilik avantajı sunabilir. Ayrıca, yeni üslerimizden yolculara daha rekabetçi fiyatlar sunabileceğiz" diyor.

Almanya, 4.305 milyar avroluk GSYİH ve otomotiv, imalat ve teknoloji gibi sektörlerde etkileyici bir büyük şirketler listesiyle hala Avrupa Birliği'nin en büyük ekonomisidir. Müşteri ziyaretleri ve fuarlar ve ticaret fuarları gibi yüz yüze etkinliklere katılım, Alman iş kültürünün önemli bir parçasıdır.“Bazen müşterilerin tüm ekiplerini kısa bir bildirimle başka bir yere getirmeleri gerekir. Ekibimiz her zaman havaalanına yakın olacağından, hemen hemen anında rekabetçi bir charter teklifi sağlayabiliriz. Ayrıca, özel VIP hizmetleri yöneten ve sağlayan ortaklarımızla yakın bir şekilde çalışıyoruz. Bu, müşterilerimizin özel taleplerini hızlı bir şekilde karşılamamızı sağlıyor,” diyor Edvinas Finenko.

KlasJet charter hizmetlerinin 30 yolcudan başlayan gruplara kadar hizmet verdiğini, bu sayede orta ölçekli ekipler için esnek ve etkili bir çözüm olduğunu da belirtmekte fayda var.Kiralık uçuş pazarının büyüklüğünün yılda %7,1 oranında artarak 2030 yılına kadar 60,97 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. Aynı zamanda fiyatlandırma giderek daha rekabetçi hale geliyor. Örneğin, Köln veya Berlin'den 2 saatlik gidiş-dönüş yolculuğu yolcu başına 800 avro kadar düşük bir maliyete sahip olabilir.“Buradaki en önemli avantaj konfordur. Kişiye özel hizmetler sunmak için gereken tüm deneyime sahibiz.

Sadece müşterileri gitmeleri gereken yere götürmekle kalmıyoruz, aynı zamanda onları bilinmeyen havaalanlarındaki tüm prosedürler hakkında bilgilendiriyoruz ve en uygun maliyetli çözümleri sunuyoruz. Bunun üstüne, 7/24 destek var. Karşılaşılabilecek her şeyi çözmek ve açıklığa kavuşturmak için her zaman hazırız” diyor Edvinas Finenko.KlasJet, VIP hizmetleri için 56 ila 104 koltuk ve ACMI kiralama için 186 ila 189 yolcu kapasitesi sunan 14 uçaklık bir filo işletmektedir. KlasJet, 221 uçaklık bir filo işleten dünyanın en büyük ACMI sağlayıcısı olan Avia Solutions Group'un bir parçasıdır. Grup ayrıca pilot ve mürettebat eğitimi, yer hizmetleri ve çeşitli ilgili havacılık desteği dahil olmak üzere bir dizi havacılık hizmeti sunmaktadır.

SENTRUM Birgi Uygulama Merkezi Açıldı

SENTRUM Projesi ile İzmir’in tarihi Birgi köyünde yerel kalkınma desteklenirken, destinasyonun sürdürülebilir dönüşümünün sağlanması için yürütülen tüm çalışmaların merkez üssü ise köyde yeni açılan Uygulama Merkezi olacak. Burada koordine edilecek çalışmalar, enerji verimliliğinden kadınlar ve gençlerin güçlenmesine, kültürel mirasın korunmasından iklim değişikliği ile ilgili farkındalığın geliştirilmesine kadar pek çok alanda fark yaratarak, Birgi’nin dönüşümüne öncülük edecek

Enerjisa Enerji ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) öncülüğünde başlayan ve ardından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) destekleriyle güçlenen SENTRUM Projesi’nin Uygulama Merkezi açılışı İzmir’in tarihi Birgi köyünde yapıldı. 

SENTRUM Birgi Uygulama Merkezi’nin açılış törenine Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar, UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Monica Merino, Ödemiş Kaymakamı Fatih Aksoy ve Ödemiş Belediye Başkan Yardımcısı Cumhur Şener ile çok sayıda Birgili katıldı. TGA Genel Müdür Yardımcısı Dr. Elif Balcı Fisunoğlu da tören için bir video mesaj gönderdi. 

Törende, projenin sosyal, çevresel ve ekonomik etkileri değerlendirilirken, bugüne dek yürütülen çalışmalar ve geleceğe yönelik hedefler kamuoyuyla paylaşıldı. Sabancı Üniversitesi,  HiltonSA Otelleri ve Sabancı Vakfı’nın destekçi; Ödemiş Kaymakamlığı ve Ödemiş Belediyesi’nin ise yerel ortak olarak yer aldığı SENTRUM Projesi kapsamında Birgi’de başlatılan sürdürülebilir turizm çalışmaları, Uygulama Merkezi’nin açılışı ile yeni bir boyut kazandı. 

Birgi’de yürütülen sürdürülebilir turizm çalışmalarına artık Uygulama Merkezi’nde yön verilirken, bu merkezle birlikte bölgede yerel miras odağında yürütülen tüm yeşil dönüşüm çalışmaları daha kalıcı, daha erişilebilir ve daha görünür hale gelecek. 

Geliştirilen sürdürülebilir turizm modeli ile dört mevsime yayılan bir turizm anlayışı teşvik ediliyor
SENTRUM Projesi kapsamında Birgi’de yürütülen çalışmalar, Birgi’nin Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) kriterleriyle uyumlu bir sürdürülebilir turizm modeline dönüşmesini destekliyor. Birgi, bu dönüşümle birlikte çevresel, kültürel ve sosyo-ekonomik açıdan güçlenmeye devam ediyor. 

Bu kapsamda bugüne dek yürütülen çalışmalarla yerel değerleri ön plana çıkaracak eğitim programları ve atölyeler düzenlendi. Turizm işletmelerinin temsilcileri, kadınlar, gençler ve çocuklardan oluşan toplam 1000 kişi 21 farklı eğitim programına katıldı. Yerel aktörlerle birlikte sürdürülebilir turizm, toplumsal cinsiyet eşitliği ve küresel standartlara uyum başlıklarında kapsamlı toplantılar düzenlendi.

Murat Pınar: “İlham veren başarı hikayeleri yazmayı sürdüreceğiz”
Uygulama Merkezi açılış töreninde konuşan Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar,  “Enerjisa Enerji olarak Türkiye’nin enerji dönüşümüne öncülük ederken, ‘Daha İyi Bir Gelecek’ hedefiyle sürdürülebilirlik çalışmalarımızla tüm dünyaya örnek olmaya devam ediyoruz. SENTRUM Projemiz ile daha önce Ayvalık Küçükköy’de yazdığımız başarı hikayesini, İzmir’in tarihi Birgi köyünde de tekrarlayarak başarımızın tesadüf olmadığını gösterdik. Açılışını gerçekleştirdiğimiz Uygulama Merkezi’mizle de faaliyetlerimize hız verecek, çalışmalarımızı daha geniş kitlelerle buluşturacağız. Birgi’yi turizmin dört mevsime yayıldığı, sürdürülebilir ‘yeşil destinasyon’ haline getirirken, aynı zamanda bu alanda tüm dünyaya ilham veren başarı hikayeleri yazmaya devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

Monica Merino: “Sürdürülebilirliği ve toplum refahını merkeze koyan bir turizm yaklaşımını savunuyoruz” 

UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Monica Merino, Birgi Uygulama Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “UNDP olarak turizm alanında yeni bir yaklaşımı savunuyoruz; sürdürülebilirliği ve toplum refahını merkeze koyan bir yaklaşım. SENTRUM Projesi bu vizyonu somutlaştırıyor, yerel topluluklar için sürdürülebilir ve yaşanabilir destinasyonlar inşa etmeyi amaçlıyor. Bugün açılan yeni merkez, toplum eğitimleri, atölyeler, aile dostu ziyaretçi hizmetleri ve sürdürülebilirlik girişimlerine ev sahipliği yapacak. Birgi, sürdürülebilirlik ilkelerinin yerel turizmin gelişimine nasıl entegre edilebileceğini göstererek, tanınmış bir yeşil destinasyon olma yolunda istikrarlı bir şekilde ilerliyor.”

Dr. Elif Balcı Fisunoğlu: “SENTRUM Projesi, sürdürülebilir kalkınma vizyonumuzu sahaya taşıyan öncü bir modeldir”
TGA Genel Müdür Yardımcısı Dr. Elif Balcı Fisunoğlu, “SENTRUM Projesi, sürdürülebilir kalkınma vizyonumuzu sahaya taşıyan öncü bir modeldir. Bugün açılışını gerçekleştirdiğimiz SENTRUM Birgi Ofisi, bu vizyonun yereldeki uygulama merkezidir. Kadınlar, gençler, çocuklar ve yerel işletmeler için önemli bir buluşma noktası olan bu ofis, farkındalık, eğitim ve katılımcılıkla sürdürülebilir turizmi sahada güçlendirecektir. GSTC ile imzaladığımız ulusal program çerçevesinde, Türkiye sürdürülebilir turizmde küresel standartlara yön veren ülkeler arasında lider konumdadır. SENTRUM ise bu dönüşümün yerel ölçekteki en güçlü yansımalarından biri olacaktır.” dedi. 

Küçükköy’den Birgi’ye uzanan turizmde dönüşüm yolculuğu
SENTRUM Projesi, ilk olarak Balıkesir’in Küçükköy Mahallesi’nde uygulanmaya başladı. Bu kapsamda kamu binalarında enerji etütleri yapıldı, güneş enerjisi sistemleri kuruldu. Necmi Komili İlk ve Ortaokulu, Türkiye’nin ilk “Net Sıfır Enerjili Okulu” olarak projede hem öncü hem de örnek model oldu.

Projenin ikinci uygulama noktası ise İzmir’in tarihi Birgi köyü oldu. Burada hem enerji verimliliğine dayalı altyapı çalışmaları hem de sürdürülebilir turizme yönelik kültürel ve üretim temelli faaliyetler hayata geçirildi. Proje kapsamında kadınlara yönelik, doğadan ilham alan kumaş boyama tekniklerinin uygulandığı Eko Print atölyeleri ile Şerife Aksoy’un rehberliğinde yürütülen gastronomi atölyeleri gibi el üretimi ve yaratıcılık temelli çalışmalar yapıldı. Yerel işletmelere ise sürdürülebilirlik, GSTC kriterleri ve afet farkındalığı konularında kapasite geliştirme eğitimleri verildi.

Yerelden küresele sürdürülebilirlik hikayesi
Birgi Uygulama Merkezi’nin açılışıyla bir adım daha ileriye taşınan SENTRUM projesi ile  sadece sürdürülebilir turizm değil, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi sosyal dönüşüm hedeflerine de katkı sağlanıyor. Kadınların karar alma ve uygulama süreçlerine aktif katılımı desteklenirken, sürdürülebilirlik odaklı turizm yaklaşımıyla bölgedeki ziyaretçi akışının yıl geneline dengeli biçimde yayılması hedefleniyor. Birgi’nin sürdürülebilir bir turizm destinasyonuna dönüşümünde önemli bir kilometre taşı olan SENTRUM Uygulama Merkezi, önümüzdeki dönemde artan iş birlikleri ve etkileşimle yerel kalkınmayı desteklemeye devam edecek.

İSTANBUL COCKTAIL FESTİVAL 31 MAYIS – 1 HAZİRAN’DA LIFEPARK’TA!

TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK KOKTEYL FESTİVALİ 10. BULUŞMASINI YAPIYOR!
Türkiye’nin ilk ve tek kokteyl festivali İstanbul Cocktail Festival, şehirdeki onuncu edisyonunu YüzdeYüzMüzik sunumuyla 31 Mayıs - 1 Haziran tarihlerinde Lifepark’ta kutlamaya hazırlanıyor. 


2017 yılından itibaren şehrin kokteyl simgelerinden biri haline gelen, kokteyl severleri ülkemizin ikonik barları ve uzman miksolojistler ile buluşturmaya devam eden İstanbul Cocktail Festival, aynı zamanda birbirinden renkli sanatçıları ağırlayacağı performans sahnesi ile de yine dopdolu. 



Çok yönlü bir festival deneyimi! 
Lifepark’ın eşsiz doğası ve yeşilin huzuruyla çevrili atmosferinde misafirlerini ağırlayacak olan festival, şeflerden atölyeler, söyleşiler, gurme lezzet durakları, lokal marka standları, çeşitli aktiviteler, panayır oyunları ve daha fazlasıyla iki gün boyunca devam edecek. Festivalde, şehrin ikonik kokteyl mekanlarından Blok.Mekan, Finn Karaköy, Wu Bomonti, Ranchero Mexican, Secúlar ve daha fazlası eşsiz lezzette ürünlerini misafirlerle buluşturacak. Performans sahnesinde ise Pinhani, Adamlar, Yüksek Sadakat, Son Feci Bisiklet, M Lisa, Emir Yargın, Kalabalıklar, Aydeed gibi başarılı isimler yer alacak. 

Festival İçerikleri & Program

Kokteyl Barlar

Blok.Mekan
Finn Karaköy
Ranchero Mexican
Secúlar
Wu
& çok daha fazlası!

Müzik

31 Mayıs Cumartesi
Pinhani
Yüksek Sadakat
Emir Yargın 'Klas Pop'
Aydeed
& yakında çok daha fazlası!

01 Haziran Pazar
Adamlar
Son Feci Bisiklet
M Lisa
Kalabalıklar
& yakında çok daha fazlası!


Golf Tutkunları Jumbo Golf Cup 2025’te Buluştu

Jumbo, zarafeti ve rekabeti aynı sahada buluşturdu



Türkiye’nin köklü markalarından Jumbo, bu yıl üçüncüsünü düzenlediği Jumbo Golf Cup 2025 ile iş ve cemiyet dünyasının golf tutkusunu paylaşan isimlerini bir araya getirdi. 3–5 Mayıs tarihleri arasında Klassis Golf Kulübü’nde gerçekleşen turnuva, üç gün boyunca dostluk, rekabet ve doğa ile iç içe unutulmaz anlara sahne oldu.

Bu özel organizasyona yaklaşık 500 kişi katıldı. Golf sporunun zarafetiyle Jumbo’nun estetik bakış açısının bir araya geldiği turnuvada; Yıldırım Demirören, Nihat Özdemir, Hamit Altıntop, Mehmet Kazan, Nazlı Nazmiye Erdoğan, Anıl Tetik, Ahmet İskender Kaya  gibi iş, spor ve cemiyet dünyasının tanınan simaları da sahadaydı.

Turnuvada;
* Genel klasman birinciliği Mehmet Kazan’ın oldu.
* Erkekler A Kategorisi: Adem Karataş
* Erkekler B Kategorisi: Ahmet İskender Kaya
* Erkekler C Kategorisi: Adem Atmaca
* Kadınlar A Kategorisi: Nükhet Sebük Cebe
* Kadınlar B Kategorisi: Elif Türkoğlu birincilikle ödüllendirildi.

Klassis Golf Kulübü Başkanı Süleyman Abay etkinlikle ilgili şöyle konuştu:
“Golf, estetikle stratejinin buluştuğu nadir sporlardan biri. Klassis olarak golfü sadece spor değil, bir yaşam kültürü olarak görüyoruz. Jumbo gibi alanında öncü bir markayla bu turnuvaya ev sahipliği yapmaktan büyük memnuniyet duyduk. Klasis Golf Kulübü adına tüm katılımcılara teşekkür ediyorum”

“Jumbo olarak tasarımlarımızla sofralara zarafet katarken, bu kez aynı estetiği golf sahasına taşıdık. Artık geleneksel hale gelen Jumbo Golf Cup, bizim için yalnızca bir spor etkinliği değil; aynı zamanda ilham verici bir buluşma. Her yıl büyüyerek devam eden bu organizasyonda, golf tutkunlarıyla bir araya gelmek bizler için büyük bir mutluluk ve ilham  kaynağı.” Jumbo, bu özel turnuva ile sadece golf tutkunlarını bir araya getirmekle kalmadı; aynı zamanda sporun birleştirici gücünü ve estetikle harmanlanmış yaşam kültürünü bir kez daha gözler önüne serdi.

QTerminals Antalya’dan Geleceğin Denizcilerine Işık Veren Buluşma

QTerminals Antalya Planlama Müdürü Fatih Bahadır Köksal, 26. Dönem Denizci Öğrenciler Derneği’nin (DÖDER) düzenlediği 24. Ulusal Denizkızı Kongresi’nin, ikinci gününde, “Kritik Nokta: Lojistiğin Kalbi” başlıklı sunumu ile denizci öğrencilerle bir araya geldi.



Etkinliğin ikinci günündeki ilk panelinde söz alan QTerminals Antalya Planlama Müdürü Fatih Bahadır Köksal, limanların küresel ticaretteki stratejik rolünü ve bu alandaki geleceğe yönelik dönüşüm ihtiyacını katılımcılarla paylaştı. Küresel ticaret hacminin büyük ölçüde denizyolu taşımacılığı ile gerçekleştiğine dikkat çeken Köksal, bu durumun limanları lojistik sektörünün vazgeçilmez parçası haline getirdiğini belirtti. Limanların yalnızca yükleme ve boşaltma noktaları değil, aynı zamanda istihdam sağlayan, ekonomik kalkınmayı destekleyen stratejik yapılar olarak da değerlendirildiğini ifade etti. 


Sunumunda liman türleri, kapasite farkları ve hizmet çeşitliliği gibi temel konulara değinen Köksal, liman ekipmanlarına ilişkin teknik bilgiler aktararak öğrencilere teknik bilgiler sundu. İş sağlığı ve güvenliği konusunun önemine ayrıca dikkat çekerken, liman yerleşkelerinde depolama alanları ve altyapı planlamasının kritik rolüne değindi. Köksal, sıfır karbon hedeflerinin limanlar için önemli bir gündem maddesi olduğunu, ancak bu hedefe ulaşmanın her zaman kolay olmadığını belirtti. Türkiye’nin liman mevzuat ve yönetmeliklerinin yalnızca güncel trendleri değil, geleceği şekillendirecek stratejik vizyonları da kapsaması gerektiğinin altını çizdi. Sunumunu, QTerminals Antalya Limanı’nın fiziki yapısı ve limanın sunduğu geniş hizmet yelpazesi hakkında bilgiler vererek tamamladı.


Gece Müzeciliği’nde Sezon Başlıyor

Geceyi kadim tarihiyle aydınlatan örenyerleri, ziyaretçilerini zamanda bir yolculuğa çıkaracak. SICPA Türkiye, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayelerinde hayata geçirilen “Gece Müzeciliği” projesi kapsamında, Efes ve Hierapolis’te toplam 450 bin metrekare alanı aydınlatarak gece ziyaretlerine açılmasını sağladı. Proje sayesinde, geçen yıl Efes Örenyeri’ni 260 binden fazla, Denizli Hierapolis Örenyeri’ni ise 76 binin üzerinde ziyaretçinin gece gezdiği bilgisini paylaşan SICPA Türkiye CEO’su Sami Çebi, “Özellikle yaz aylarında, sıcak nedeniyle buraları gündüz ziyaret edemeyen yerli ve yabancı turistler, her iki örenyerini de saat 23.00’e kadar ziyaret etme imkanı buldu. Uygulama, Haziran ayı itibariyle yeniden başlıyor. Geçen yıl bir ilk olan Türkiye’nin gece müzeciliği, artık yurt içi ve yurt dışında çok daha fazla biliniyor. Yeni sezonda her iki örenyerinde, 2024 rakamlarının da üzerinde ziyaretçi bekliyoruz” dedi. 


Türkiye’nin eşsiz tarihi mekanlarını ve zengin kültürel miraslarını, gün batımı sonrası bambaşka bir atmosferde ziyaretçilerle buluşturan ve ilk yılında yoğun ilgi gören “Gece Müzeciliği” uygulaması, Haziran ayında yeniden başlıyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Saraylar ve Çanakkale Alan Başkanlığı’na bağlı müze ve örenyerlerinde, toplam 84 noktada müzelerin bilet ve bilet ürünlerinin geliştirilmesi, satış kanallarının güçlendirilmesi ve genel olarak ziyaretçi deneyiminin geliştirilmesi için çalışan SICPA Türkiye, hayata geçirdiği projelerle Türk turizmine destek olmayı da sürdürüyor. Firma bu kapsamda 2024 yılında sorumluluk alanındaki 930 bin metrekarelik Efes Örenyeri’nin 90 bin metrekaresini, 1 milyon 250 bin metrekarelik Denizli Pamukkale Örenyeri’nin de 360 bin metrekarelik kısmını aydınlatarak gece müzeciliğine kazandırdı. Uygulama sayesinde, 2024 yılı Nisan – Eylül döneminde her iki örenyerini yaklaşık 350 bin turist gece gezdi. 1 Haziran’da Hierapolis, 4 Haziran’da Efes’te yeniden başlayacak Gece Müzeciliği kapsamında bu örenyerlerini ılık yaz akşamları yıldızlar altında gezmek ve unutulmaz bir tarih ve kültür deneyimi yaşamak mümkün olacak.


5 Mayıs 2025 Pazartesi

TÜROB Üyeleri Müberra Eresin ile yola devam dedi

Müberra Eresin, yeniden Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanlığı’na seçildi

İSTANBUL- Türkiye’de turizm sektörünün en köklüve en büyük temsilcilerinden TÜROB’un 25. Olağan Genel Kurul Toplantısı bugün Çırağan Palace Kempinski İstanbul’da gerçekleştirildi. Genel Kurula Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanı sıra İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç de katıldı. 

kultur-ve-turizm-bakani-mehmet-nuri-ersoyturkiye-otelciler-birligi-turob-baskani-muberra-eresinito-baskani-sekib-avdagic.jpg

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, 25. Olağan Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, Birliğin sürdürülebilirlikten yapay zekaya, dijitalleşmeden yeşil dönüşüme kadar birçok alanda kendini yenileyebilen, örnek bir sivil toplum kuruluşu olduğunu vurguladı.Turizm sektöründe faaliyet gösteren üyelerin başarılı yatırımlarının, ülke ekonomisinin büyümesine, turizm altyapısının güçlenmesine ve istihdamın yaygınlaşmasına önemli katkılar sağladığını belirtti.

kultur-ve-turizm-bakani-mehmet-nuri-ersoyturkiye-otelciler-birligi-turob-baskani-muberra-eresinito-baskani-sekib-avdagic-005.jpg

Eresin, Türkiye’nin 60 milyonu aşan turist sayısı ve yaklaşık 2 milyon yatak kapasitesine ulaştığını ifade ederken, sektörün ekonomik etkilerine dair çarpıcı veriler paylaştı. Turizm yatırımlarının toplam maliyeti yaklaşık 90 milyar dolara ulaşmış durumda.

kultur-ve-turizm-bakani-mehmet-nuri-ersoyturkiye-otelciler-birligi-turob-baskani-muberra-eresinito-baskani-sekib-avdagic-001.jpg

İstihdam edilen kişi sayısı 1,5 milyonu aşarak önemli bir sosyal etki yaratıyor.  Turizm, doğrudan 54 sektörü etkileyen bir alan olup, yıllık 30 milyar doların üzerinde satın alma hacmi ile ülke ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri haline gelmiştir.Turizmde yalnızca nicelik değil, nitelikli turist kazanımı üzerine de odaklanıldığını vurgulayan Eresin, 2025 hedeflerini şu şekilde açıkladı. 65 milyon ziyaretçi  64 milyar dolar turizm geliri. Ancak bu hedeflerin önündeki en büyük engelin, Türkiye’nin yurt dışında pahalı bir destinasyon olarak algılanması olduğunu belirten Eresin, bu durumun ancak döviz kurlarındaki düzenlemelerle aşılabileceğine dikkat çekti.Eresin, Kartalkaya’daki yangın sonrası başlayan tesis denetimlerinin, başlangıçta yangın güvenliği odaklı olduğu halde süreç içerisinde genişleyerek farklı alanları kapsar hale geldiğini ifade etti. Sektör olarak denetime açık olduklarını ancak işletmelerin kazanılmış yasal haklarının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Eresin ayrıca, denetimlerin turizm işletme belgesi olmayan tesislerde yoğunlaştırılmasının daha verimli olacağına dikkat çekti.Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan iş birliği sonucunda Şişli Kervansaray Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin adı, TÜROB 50. Yıl Şişli Turizm Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olarak değiştirildi ve okul TÜROB’un himayesine alındı. Bu hamle, turizm sektörüne yetişmiş insan gücü kazandırma hedefinin önemli bir parçası olarak görülüyor.

kultur-ve-turizm-bakani-mehmet-nuri-ersoyturkiye-otelciler-birligi-turob-baskani-muberra-eresinito-baskani-sekib-avdagic-002.jpg


Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) 25. Olağan Genel Kurul Toplantısı'na katıldı.Türkiye turizmi, güçlü hedefleri ve stratejik planlamalarıyla küresel arenada yükselmeye devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un katılımıyla gerçekleştirilen Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) 25. Olağan Genel Kurul Toplantısı, sektördeki önemli gelişmeleri ve geleceğe yönelik vizyonu gözler önüne serdi.Bakan Ersoy, yaptığı konuşmada Türkiye’nin turizm alanındaki temel hedefini net bir şekilde dile getirdi turizmi sadece belirli bölgelere sıkışmış bir sektör olmaktan çıkararak, ülke genelinde yaygınlaştırmak ve yılın her döneminde sürdürülebilir hale getirmek.Bu vizyonun merkezinde, ürün çeşitliliğinin artırılması ve Türkiye’yi dört mevsim deneyimlenebilen bir destinasyon olarak konumlandırmak yer alıyor.2024 yılı, Türkiye’nin turizmde küresel çapta büyük başarılara imza attığı bir dönem oldu. Bakan Ersoy’un paylaştığı verilere göre, Birleşmiş Milletler Turizm Örgütü’nün raporlarına göre Türkiye, 2017’de dünya genelinde ziyaretçi sayısı en yüksek yedinci ülke iken, 2023’te beşinci ve 2024’te dördüncü sıraya yükseldi. Bu artış, ülkenin turizm politikalarının başarısını ve uluslararası ölçekte ilgi çekici bir destinasyon haline geldiğini açıkça gösteriyor.

kultur-ve-turizm-bakani-mehmet-nuri-ersoyturkiye-otelciler-birligi-turob-baskani-muberra-eresinito-baskani-sekib-avdagic-003.jpg

İTO Başkanı Şekib Avdagiç'in konuşmasında İstanbul’un marka değerini artıracak her alanın İTO’nun ilgi odağı olduğunu vurguladı. Turizmin, ticaretle iç içe olduğunu belirterek, İstanbul’un küresel turizmdeki konumunu güçlendirmek için yapılan çalışmaların önemine dikkat çekti. İstanbul’un turizm geçmişine değinen Avdagiç, 1863’te düzenlenen sanayi fuarının kente yurt dışından iş heyetlerini çektiğini ve bunun turizm ile ticaretin birbirine ne kadar bağlı olduğunun göstergesi olduğunu ifade etti.Avdagiç, kongre turizminin İstanbul’a olan katkısını özellikle vurguladı. Kongre turizmine katılan ziyaretçilerin, diğer turistlere kıyasla 4-5 kat daha fazla harcama yaptığını belirterek, bu alanın geliştirilmesi gerektiğini söyledi. İstanbul’un toplantı mekanları, nitelikli otel imkanları ve uluslararası erişilebilirlik açısından avantajlı bir şehir olduğunu ifade eden Avdagiç, Uluslararası Kongre ve Toplantılar Birliği (ICCA) verilerine göre İstanbul’un Avrupa’da 16., dünyada 21. sırada yer aldığını ve bu sıralamayı en kısa sürede ilk 10’a taşımayı hedeflediklerini belirtti.İstanbul’un turizmdeki gücünü artırmak için Turizmi Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TUGEV) ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (ICVB) ile iş birliği içinde çalıştıklarını belirten Avdagiç, 2025’te destek verdikleri 15 kongrenin İstanbul’da gerçekleşeceğini duyurdu. Ayrıca, İstanbul Turizm Endeksi projesiyle şehrin turizm verilerini daha nitelikli ve gerçekçi şekilde ortaya koymayı hedeflediklerini ifade etti

turkiye-otelciler-birligi-turob-baskani-muberra-eresin-014.jpg

TÜROB üyelerinin de yoğun katılımına sahne olangenel kurulda yapılan oylama sonucunda TÜROB’un yeni yönetim kurulu belli oldu.  Müberra Eresin yeniden Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilirken; Hediye Güral Gür, Taner Yallagöz ve Temel Aygün Başkan Yardımcısı oldu. İsmail Taşdemir de profesyonel Genel Sekreterlik görevine devam edecek. 

turkiye-otelciler-birligi-turob-genel-kurulu-001.jpg

Divan Kurulu

turkiye-otelciler-birligi-turob-genel-kurulu.jpg

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Genel Kurulu’nda eski yönetim ibra edildi ve yeni yönetim belirlendi. Müberra Eresin, üçüncü kez TÜROB Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçildi
 
kultur-ve-turizm-bakani-mehmet-nuri-ersoyturkiye-otelciler-birligi-turob-baskani-muberra-eresinito-baskani-sekib-avdagic-004.jpg

TÜROB Yönetim Kurulu şu isimlerden oluştu

  • Müberra Eresin (Başkan)
  • Hediye Güral Gür (Başkan Yardımcısı)
  • Taner Yallagöz (Başkan Yardımcısı)
  • Temel Aygün (Başkan Yardımcısı)
  • Levent Erdoğan (Sayman)
  • Kasım Zoto (Koordinatör)
  • İsmail Taşdemir (Genel Sekreter)
  • Ayhan Hacibektaşoğlu
  • Ayhan Hüzmeli
  • Banu Dedeman
  • Göksenin Kürkçü
  • Murat Tomruk
  • Mustafa Topaloğlu
  • Nuri Kalyoncu
  • Orkun Petekçi 
  • Ziya Cihan

2 Mayıs 2025 Cuma

Lifepark’ta Foodiefest 3 İle Yaza Lezzetli Dolu Bir Merhaba

İstanbul’un doğayla iç içe festival alanı LifePark, 10 Mayıs Cumartesi günü üçüncü kez FoodieFest’e ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. İlk iki edisyonunda yoğun ilgi gören festival, bu yıl da müzik ve gastronomiyi bir araya getirerek ziyaretçilerine unutulmaz bir gün yaşatmayı hedefliyor.


Yaz sezonuna lezzetli ve enerjik bir başlangıç yapma imkânı sunan FoodieFest 3, Türkiye’nin dört bir yanından gelen 50’nin üzerinde lezzet noktasıyla sokak yemeklerini doğayla buluşturuyor. Tantuniden kokoreçe, hamburgerden waffle’a, patates kızartmasından vegan seçeneklere kadar geniş bir menü, festival boyunca damaklara hitap edecek.

Gastronominin yanı sıra güçlü müzik programıyla da dikkat çeken festivalde; Batuhan Kordel, Mela Bedel, Mavi Gri, Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars ve Selin gibi sevilen sanatçılar sahne alacak. Etkinlik saat 14.00’te başlayacak ve gece boyunca sürecek müzik performanslarıyla devam edecek.

Festivalin en keyifli detaylarından biri ise doğayla bütünleşen özgür atmosferi. Ziyaretçiler, kamp sandalyeleriyle alana giriş yapabiliyor; evcil hayvanlarını da yanlarında getirebiliyor. Bu yönüyle FoodieFest 3, şehir yaşamından kısa bir kaçamak yapmak, açık havada müzik ve lezzetle buluşmak isteyenler için ideal bir alternatif sunuyor.

FoodieFest 3 biletleri, yalnızca giriş ya da giriş + iki sokak lezzeti içeren seçeneklerle satışa sunulmuş durumda. Avantajlı fiyat dönemini kaçırmamak isteyenlerin: www.foodiefest.com.tr adresini ziyaret etmeleri gerekiyor. 6 yaş altı çocuklar için giriş ücretsiz.

Fıstığa doyuran efsane lezzet “Yeni Damak Ezme”

Çikolata ile fıstığın efsanevi aşkı Nestlé Damak, 1933 yılından bu yana tüketicilerinin karşısına değişmeyen beyaz ambalajı, Antep fıstığı ile çikolatanın eşsiz uyumu ile çıkıyor. Geleneksel Türk mutfağının tatlı lezzetlerini inovasyonla buluşturan Damak, son olarak Antep fıstığı ezmesi tatlısından ilham aldığı yeni ürünü Damak Ezme’yle yenilikçi bir tat sunuyor.

Tam 92 yıldır Antep fıstığı ve çikolatayı buluşturan Nestlé Damak; Türk mutfağının dünyaca ünlü tatlı lezzetleri olan Baklava ve Lokum ürünlerinin ardından yepyeni ürünüyle tüketicilerini karşılıyor. Geleneksel Antep fıstığı ezmesi tatlısından ilham alarak üretilen Damak Ezme raflardaki yerini aldı. 
İlhamını fıstığın en yoğun halinden alan “Damak Ezme” ile dolu dolu fıstık içeriğinden aldığı yeşil rengi ve yumuşacık dokusuyla yepyeni bir yeme deneyimi sunuyor. Türkiye’de fıstıklı çikolata üreticisi olarak sektörün öncüsü Nestlé Damak, yıllar boyunca yarattığı deneyim ve lezzet sayesinde tüketicilerinin damağına bir miras olarak Damak Ezme’yi bırakıyor. Çikolata ile fıstığın efsanevi aşkı Damak şimdi de “Damak Ezme ile var mısın #bidamakgüzellik yapmaya?” diyor. 

ROKA, SANTORINI VE MALLORCA’DAN SONRA BODRUM’DA!

ROKA, küresel ölçekte yakaladığı başarının ardından, çağdaş Japon robatayaki mutfağını İstanbul’dan sonra ikinci adresi Bodrum'a taşıyor.Çağdaş Japon robatayaki mutfağının öncüsü Roka, dünyanın en seçkin sahillerinden sonra Bodrum’un göz alıcı kıyısında yerini alıyor. Roka, İstanbul'daki başarısının ardından Bodrum’a geliyor, Mandarin Oriental, Bodrum’da yer alan iki farklı alanıyla, Ege'nin mavisiyle Japon mutfağının ustalığını buluşturuyor. 
İki farklı alan, iki farklı atmosfer 



Roka Bodrum, Ege kıyısının muhteşem manzarasına karşı, açık havada konumlanan iki ayrı alanıyla, Bodrum’da gündüz ve geceyi birbirinden farklı atmosferlerle yaşatıyor. Ege’nin doğallığını, Japon zarafetiyle bir araya getiren özgün havasıyla Roka Restaurant ve sahilden sadece birkaç adım ötede yer alan Roka by the Beach ile iki farklı alan yaratan Roka Bodrum, 130 kişilik bir kapasiteyle 21 Mayıs’ta kapılarını açıyor. 

Akşam saatlerinde hizmet veren Roka Restaurant, DJ performanslarına ve hareketli bir atmosfere ev sahipliği yapıyor. Açık hava robata ızgarasında hazırlanan Japon robatayaki mutfağının en özel lezzetleri, Roka misafirleriyle buluşuyor. Çağdaş Japon mutfağının önde gelen temsilcisi Roka Bodrum, her gün 18:30 - 23:30 saatleri arasında açık olan restoranıyla gastronomi meraklılarını davet ediyor. 
Her gün 12:00 - 17:30 saatleri arasında açık olan Roka by the Beach ise gündüz saatlerinde deniz kenarında, kumsalın hemen yanı başında rahat ve şık bir sahil deneyimi sunuyor. İmza kokteyllerin ve hafif seçeneklerin yer aldığı menüsüyle keyifli bir öğle yemeği veya güneşlenirken dinlendirici bir mola için ideal bir seçenek yaratıyor. Roka’nın sevilen atmosferini denizin yanı başına taşıyan Roka by the Beach, gündüz saatleri için sakin ve lezzetli bir alternatif. Her iki alan da Roka’nın 20 yılı aşan deneyimiyle Bodrum’a özel geliştirdiği seçenekleri menüsünde sunuyor.

Roka, Yuzu kosho ve avokadolu ıstakoz maki, Yuzu trüf soslu ince dilimlenmiş akya sashimi, Robata ızgarasından zencefilli ve acılı bonfile ve tatlı olarak da Çilek, yuzu ve siyah susamlı cheesecake gibi lezzetlerle dikkat çekiyor. Ege kıyısının ruhunu Japon mutfağıyla buluşturan Roka Bodrum, yerelden ilham alan bir tasarım anlayışını benimsiyor. Her iki alanıyla tamamen açık havada konumlanan ilk Roka olma özelliğini barındıran Roka Bodrum, Türk baharatlarından esinlenerek, portakal ve nar renklerinin kullanıldığı tasarımıyla dikkat çekiyor. Dekorasyonda kullanılan malzemelerin %90’ını yerel olarak tedarik eden Roka Bodrum, doğa ile iç içe, iki farklı ruh ve deneyimle, sezonun en dikkat çeken adreslerinden biri olmaya hazırlanıyor. 

Fersan 2025’te de En İyi İşverenler Listesinde

Fersan Great Place to Work 2025’te “Türkiye’nin En iyi İşvereni” seçildi

Türkiye’nin lider sirke üreticisi Fersan, geçtiğimiz yıl olduğu gibi Great Place to Work 2025 kapsamında da başarılı sonuçlara imza attı. Şirket, analizleri güçlü bir metodolojiye ve onaylanmış çalışan geri bildirimlerine dayanan tek ulusal tanıma programı olan “Great Place To Work® 2025 kapsamında 100-250 Çalışan Kategorisinde “Türkiye’nin En İyi İşvereni” seçildi.


Global çapta güçlü metodolojisini kullanarak, organizasyonların çalışan deneyimlerini ölçen Great Place to Work yaptığı değerlendirmeler doğrultusunda yüksek güven kültürüne sahip yüksek performanslı şirketleri ödüllendiriyor. Araştırmaları dünya çapında 100 milyonu aşkın çalışan bağlılığı anketinden derlenen verilerle desteklenen Great Place to Work, her yıl dünyanın en büyük iş yeri mükemmelliği çalışmasını yürütüyor. Çalışanları ile güçlü ilişkiler kurarak insanı merkeze alan bir yönetim anlayışını benimseyen Fersan, 2025’te de “Türkiye’nin En İyi İşveren” seçilerek bu alandaki başarısını bir kez daha ortaya koydu.

“İş-yaşam dengesini önemsiyoruz”
Ekip olarak başarı, inovasyon, gelişim ve şeffaflık ilkeleriyle hareket ettiklerini vurgulayan Fersan Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Gürhan Güven konuyla ilgili olarak şunları söyledi: "İş birliği ve dayanışma atmosferinde, çalışanlarımızın iş ve özel yaşam dengesini önemsiyor, onların hayatlarına dokunarak oluşturduğumuz mutlu ve verimli çalışma alanı sayesinde tüm başarılarımızı birlikte kutluyoruz. Bu yaklaşımımızın hem çalışanlarımız hem de bağımsız kuruluşlarca takdir edilmesi bizim için en büyük onurdur. Great Place to Work 2025 değerlendirmesi kapsamında bu değerli konuma bir kez daha layık görülmemizden dolayı son derece sevinçli ve gururluyuz. Emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum."

“Sürekli öğrenen ve gelişen bir organizasyonuz”
Kurum kültürünün merkezine insanı yerleştiren bir şirket olduklarının altını çizen Fersan İnsan ve Kültür Müdürü Sayın Seçil Azizoğlu, şu görüşleri dile getirdi: “Fersan olarak çalışan odaklı yaklaşımımız, 'Önce İnsan' mottomuzla hayata geçirdiğimiz tüm insan kaynakları uygulamalarımızın temelini oluşturuyor. Sürekli öğrenen bir organizasyon olma vizyonumuzla hareket ederken, çalışanlarımızın güvenliğini ve sağlığını her şeyin önünde tutuyor, onlara sunduğumuz çeşitli eğitim olanaklarıyla gelişimlerine katkı sağlamayı çok önemsiyoruz. Sadece bu alanda değil, aynı zamanda iş-yaşam dengesini önceliklendiren bir kurum kültürüyle, çalışanlarımızın sosyal haklarını sürekli olarak zenginleştirme hedefine yönelik somut adımlar atıyoruz. Yenilikçi uygulamalarımızla sektörde fark yaratıyoruz. Örneğin, babalık iznini 5 günden 10 güne, annelik iznini 16 haftadan 18 haftaya çıkardık. Yeni doğum yapmış annelerimiz için ilk 6 ay 1,5 saat yerine 3 saat süt izni sağlıyoruz. İşte Great Place to Work 2025’te aldığımız bu son ödül sektördeki öncülüğümüzü daha da güçlendirdi. Tüm bu başarıları, değerli ekip arkadaşlarımızla birlikte omuz omuza çalışarak inşa ettik. Bize bu gururu ve başarıyı yaşattıkları için her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum."


Ege’nin Yükselen Yıldızı Urla: Doğa, Lezzet ve Sürdürülebilirlik için Buluşma Noktası Oldu

XI. Uluslararası Urla Enginar Festivali ve I. Uluslararası Urla Sürdürülebilir Gastronomi ve Tarım Konferansı Başarıyla Gerçekleşti.Ege’nin doğal güzelliklerini, mutfak kültürünü ve üretim geleneğini kutlayan iki büyük etkinlik, 24-27 Nisan tarihleri arasında Urla’da binlerce doğa ve gastronomi tutkununu bir araya getirdi. XI. Uluslararası Urla Enginar Festivali ve bu yıl ilk kez düzenlenen I. Uluslararası Urla Sürdürülebilir Gastronomi ve Tarım Konferansı GastroFarm Urla, sürdürülebilirlik, tarım ve gastronomi ekseninde bilgi paylaşımı, kültürel mirasın yaşatılması ve yerel kalkınmanın desteklenmesi hedefiyle unutulmaz anlara sahne oldu.


Urla Belediyesi ev sahipliğinde ve Sözen Grup’un katkılarıyla gerçekleştirilen XI. Uluslararası Urla Enginar Festivali, “Bir Enginar, Bin Lezzet” temasıyla üç gün boyunca Urla sokaklarını lezzet, kültür ve eğlenceyle doldurdu. Festivalde yerel üreticiler, şefler, gurmeler, sanatçılar ve doğaseverler atölyeler, tadım etkinlikleri, konserler ve söyleşilerle bir araya geldi. Festivalin Profesyonel Mutfak Sponsoru Kapp, Gıda Sponsoru CarrefourSA ve Sofra Üstü Sunum Ekipmanları Sponsoru ID Fine’ın katkılarıyla zenginleşen etkinlik, her yaştan katılımcıya unutulmaz bir deneyim sundu. Festival kapsamında düzenlenen GastroFarm Konferansı ise gastronomi dünyasının öncü isimlerini buluşturarak, sürdürülebilir tarım, yerel üretim ve iyi gıda konularında ilham verici sohbetlere ev sahipliği yaptı.

Bu yıl festival, Urla Belediyesi öncülüğünde ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin desteğiyle; Urla Bağ Yolu Derneği, Urla Gastronomi Derneği, Urla Zeytin Rotası, Urla Kültür Rotası, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Urla Ziraat Odası, Urla Esnaf Odası, Urla Kadın Kooperatifi, Yarımada Kadın Kooperatifi, Urla Kaymakamlığı, Urla Kent Konseyi, Urla İlçe Emniyet Müdürlüğü, Urla Otelciler Derneği, Mon Jardin Events, üretici ve kadın kooperatifleri katılımıyla daha da güçlendi.

Etkinliğin açılış konuşmasını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay gerçekleştirdi. İzmir ve Ege'nin her köşesinin yanı sıra ülkemizin tüm topraklarını ve değerlerini korumanın görevleri olduğunu vurgulayan Tugay, "Vatandaşlarımızın her biri, üzerinde yaşadığımız her bir santimetrekare toprak, her damla su, temiz hava ve deniz bizler için kıymetli birer değerdir. Urla’da bu yıl 11’incisi düzenlenen Enginar Festivali gibi etkinlikler, yerel değerleri yaşatmak ve korumak adına büyük bir anlam taşıyor. Biz de bu tür organizasyonlarda bulunarak değerlerimizin koruyucusu ve geliştiricisi olmaya çalışıyoruz. Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan’ın bu festivale büyük emek verdiğini görmekten gurur duyuyorum; genç yöneticilerimizin de halkımızın desteğiyle gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacağına inanıyorum. 

Tarım ise sağlıklı bir yaşam ve gıda güvenliği için vazgeçilmezdir, ancak maalesef ülkemizde tarımın payı ve tarımla uğraşan insan sayısı yıllar içinde azalmıştır. Gerçeklerle yüzleşip sorunların üzerine gitmeli, çözüm üretmeliyiz. Bu yıl ilk kez hayata geçirilen GastroFarm etkinliği de tarım ve gastronomiyi buluşturarak bölgeye yeni bir değer kazandırmaktadır. Bugün tarım, iklim, yoksulluk gibi hayati konularda gereken adımlar atılmıyorsa, millet olarak ayağa kalkıp ülkemize ve değerlerimize sahip çıkmak zorundayız" dedi.

Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, 11. Uluslararası Urla Enginar Festivali’nin açılışında yaptığı konuşmada ise, "Toprağı sevgiyle işleyen, her bir tohumu umutla eken ve emeğiyle sofralarımıza bereket taşıyan üreticilerimiz sayesinde bugün buradayız. Urla, tarih boyunca bereketli toprakları, eşsiz mutfak kültürü ve sürdürülebilir tarım anlayışıyla öne çıkmış bir merkezdir. Enginar, yalnızca sofralarımıza değil, kültürümüze de renk katmaktadır. 

Festivalimiz yalnızca bir kutlama değil, tarım mirasımıza sahip çıkmanın, geleceğe yatırım yapmanın ifadesidir. Bu yıl ilk kez hayata geçirdiğimiz GastroFarm Urla çatısı altında, geleneksel Mart Ot Festivali, Enginar Festivali, Bağ Bozumu Şenlikleri, Bağ Yolu Şenlikleri ve Zeytin ve Sanat Festivali gibi tarım ve gastronomiye dayalı beş büyük festivale ev sahipliği yapıyoruz. Hedefimiz sürdürülebilir kırsal kalkınma ile yerel ürünlerimizin pazar payını artırmak, çiftçilerimize yeniden umut olmak ve üretimi teşvik etmektir. Biz istiyoruz ki toprak üreticide kalsın, ürünlerimizi kendi topraklarımızda yetiştirelim ve kooperatiflerimizi destekleyerek Atatürk'ün 'Ülke kalkınması yerelden başlar' sözünü rehber edinelim" dedi.

Urla’da Sürdürülebilirlik ve Lezzet Rüzgârı Esti
Ege’nin kalbinde düzenlenen iki büyük etkinlik, sürdürülebilir tarım ve gastronominin gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. Sözen Grup’un katkılarıyla hayata geçen ve bu yıl “Bir Enginar, Bin Lezzet” temasıyla gerçekleştirilen Urla Enginar Festivali, üç gün boyunca bölgenin bereketli topraklarında yetişen enginarı merkezine alarak sokakları lezzet, kültür ve eğlenceyle doldurdu. Yerel üreticiler, şefler, gurmeler, sanatçılar ve doğa tutkunlarının buluştuğu festival; atölyelerden konserlere, tadım etkinliklerinden söyleşilere uzanan zengin programıyla binlerce ziyaretçiyi ağırladı. Festival kapsamında ayrıca, Sözen Grup CEO’su Gökmen Sözen moderatörlüğünde, Bozcaada Belediye Başkanı Yahya Göztepe ile Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan’ın katılımıyla “Kardeş İlçelerde Gastronominin Yeri” başlıklı bir panel de düzenlendi. Bu özel oturumda, bölgesel gastronominin kalkınmadaki rolü ve kardeş ilçeler arasındaki iş birliği olanakları ele alındı.24-27 Nisan tarihleri arasında festival kapsamında ilk kez düzenlenen GastroFarm Urla I. Uluslararası Sürdürülebilir Gastronomi ve Tarım Konferansı, “Bugünün Toprağı, Yarının Sofrası” temasıyla öne çıktı. Konferansta; sürdürülebilir tarım, inovatif üretim modelleri, gastronomi ve yerel kalkınma gibi alanlarda bilgi ve deneyimler paylaşıldı. 

Uzman İsimler ve İlham Veren Panellerle Dolu Bir Festival Yaşandı
Etkinliğe, dünyaca ünlü şefler Tamar Gachechiladze, Michael Van Der Kroft, Alexander Nietosvuori, Fabrizio Fiorani, Paolo Griffa ve Alan Geaam katıldı. Ayrıca tarım ve gastronomi alanında uzman akademisyenler, yerel üretici temsilcileri ve uluslararası sürdürülebilirlik uzmanlarının yanı sıra; Türk şefler ve gastronomi dünyasının önemli isimleri Osman Sezener, Osman Serdaroğlu, Ozan Kumbasar, Atilla Heilbronn, Sinem Özler, Handan Kaygusuzer, Gökhan Başeğmez, Deniz Çakır, Ergin Sönmezler, Gökmen Sözen, Vedat Başaran, Ahmet Güzelyağdöken, Haluk Özyavuz, Bülent Akgerman, Ömür Akkor, Aylin Yazıcıoğlu, Duygu Özerson Elakdar, Seray Kumbasar, Harun Seyhan, Himmet Kuşcan, Mehmet Kuşcan ve Sezer Dermenci de konferans programında yer aldı.

Festival kapsamında düzenlenen panellerde ve tadım etkinliklerinde, ziyaretçiler hem Ege mutfağının eşsiz lezzetlerini keşfetme hem de sürdürülebilir gastronomi konularında ilham verici sohbetlere katılma imkânı buldu. Festivale destek veren, sahne üzeri marka yerleşimleri hizmetinde yer alan kuruluşlar etkinliğin hayata geçmesine önemli katkılarda bulundu. Yerel yönetimler, gastronomi alanındaki sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin destekleriyle güçlenen festival, Urla’nın doğasını ve zengin gastronomik mirasını uluslararası ölçekte tanıtarak hem yerel kalkınmaya katkı sağladı hem de sürdürülebilir bir gelecek için farkındalık yarattı.