28 Eylül 2017 Perşembe

Skal İstanbul, Dünya Turizm Günü ve Yaza veda partisi düzenledi

Skal International İstanbul Kulübü ‘Dünya Turizm Günü’nü kutlayarak, yaza veda etti
Skal International İstanbul Kulübü tarafından düzenlenen Dünya Turizm Günü ve Yaza Veda Partisi 27 Eylül 2016, Çarşamba akşamı Mövenpick Hotel İstanbul Golden Horn’da üyelerin ve eşlerinin katılımıyla gerçekleşti

Skal Internatonal İstanbul Kulübü üyelerinin ve eşlerinin katılımıyla gerçekleşen Dünya Turizm Günü ve Yaza Veda kutlaması; Skal International İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Bahar Birinci, Yönetim Kurulu üyeleri Ata Eremsoy, Ayşe Önen, Elif Balcı Füsunoğlu, Can Arınel, Selma Tatar, Özen Kırant Yozcu ve Mövenpick Hotel İstanbul Golden Horn’un ev sahipliğinde düzenlendi. 




Bu anlamlı günde konuşma yapan Bahar Birinci, "2017-2018 sezonunun ilk buluşmasında tekrar bir arada olmaktan mutlu olduğumu ifade etmek isterim. 





Skal International İstanbul Kulübü olarak Türkiye’ye ve turizme katkıda bulunmaya, ülkemizin bu konuda gelişmesi için elbirliği ile çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu vesileyle hepinizin turizm gününü kutlarım. Ayrıca bu güzel günde, bu güzel mekanda , yaklaşan kış mevsimine merhaba demeden geride bıraktığımız yaza da hep beraber veda edelim" dedi.



Geleneksel Skal toast’un da yapıldığı gecede, Mövenpick Hotel İstanbul Golden Horn’un Genel Müdürü Ahmet Arslan’a Skal İstanbul logolu özel hediye koleksiyonu hediye edildi. 

27 Eylül 2017 Çarşamba

BUDAK: “Türkiye’nin DTÖ Seçilememesi Ciddi Başarısızlık”

“Türkiye’nin Dünya Turizm Örgütü İcra Kurulu’na Seçilememe Nedenleri Nedir?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak, Türk turizminin iki önemli merkezi İstanbul ve Antalya’ya Avrupa ülkelerinden gelen turist sayısı, kayıp yıl olan 2016’nın bile gerisindedir


CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak, Türkiye’nin BM Dünya Turizm Örgütü’nün Çin’de düzenlenen genel kurulunda Avrupa bölgesinden İcra Komitesi’ne aday olup seçilememesini “ciddi başarısızlık” olarak değerlendirirken, “Bu sonuç, dış politikada izlenen gerilim politikalarının Türkiye’yi dış dünyada yalnızlaştırdığının göstergesidir” dedi. 
Yabancı turistlerin kişi başı harcamalarının 570 dolara kadar gerilediğini kaydeden Budak, “Dünya Turizm Örgütü Genel Kurulu’nda ortaya çıkan başarısız sonuç ve Türk turizminde ortaya çıkan değer kaybının giderilmesi için bir adım atılacak mıdır” diye sordu.


CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un yanıtlaması istemiyle verdiği önergede, Türkiye, 1975 yılında kurucu üyesi olduğu BM Dünya Turizm Örgütü’nün Çin’de düzenlenen genel kurulunda Avrupa bölgesinden İcra Komitesi’ne aday olduğunu ancak seçilme başarısını gösteremediğini kaydetti.  Budak, “Avrupa’nın en önemli turizm merkezlerinden biri olan Türkiye’nin, İcra Komitesi’ni seçilememesi, turizm sektörü açısından ciddi bir başarısızlık olarak görülmekte, dış politikada izlenen gerilim yüklü politikaların Türkiye’yi yalnızlaştırdığı belirtilmektedir” dedi.
2017 yılının ilk 8 ayında ortaya çıkan rakamların, turizmde hala 2014-2015 rakamlarına ulaşılamadığını, Türk turizminin ana hatlarından biri olan Avrupa pazarında da hala gerilemenin sürdüğünü ortaya koyduğuna dikkat çeken Budak, “Avrupa pazarındaki gerileme gelir rakamlarına da yansımış, yabancı turistlerin harcamaları  570 dolara kadar düşmüştür. Dünya Turizm Örgütü seçimleri ve turizm gelirlerindeki düşüş, dış politika ve turizm politikasında ciddi değişikliklere ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır” diye konuştu. 

TÜRKİYE NEDEN BAŞARISIZ OLDU?
 Dünya Turizm Örgütü İcra Kurulu’na adaylık süreci ile ilgili bilgi isteyen Budak, “Adaylık sürecinde hangi ülkelerin desteği alınarak yola çıkılmıştır? İcra kuruluna Avrupa’dan seçilen ülkeler hangileridir? Avrupa’nın en önemli turizm merkezlerinden biri olan Türkiye’nin, Dünya Turizm Örgütü İcra Kurulu’na seçilememesinin nedenleri nedir? Ortaya çıkan bu başarısız sonuçla ilgili, Bakanlığınızın tespitleri nelerdir? Yeterli destek sağlanmadan mı adaylık süreci başlatılmıştır? Bu sonuç Türkiye’nin yalnızlaştığına işaret midir?” dedi. Budak şöyle devam etti:

TURİZMDE DEĞER KAYBI
Türk turizminin iki önemli merkezi İstanbul ve Antalya’ya Avrupa ülkelerinden gelen turist sayısı, kayıp yıl olan 2016’nın bile gerisindedir. Avrupa pazarındaki kayıp Bakanlığınızca önemsenmekte midir? Gerilemenin durdurulmasına yönelik 2017 yılı içinde Avrupa pazarına yönelik hangi adımlar atılmıştır? Turistlerin Türkiye’de yaptıkları kişi başı harcamaların 840 dolar düzeyinden 570 dolara kadar düşmesinin gerekçeleri ile ilgili Bakanlığınız bir çalışma yapmış mıdır? Bakanlığınızın tespitleri nedir? Türk turizmi,  kişi başı 570 dolarlık harcamalarla yol alması mümkün müdür? Dünya Turizm Örgütü Genel Kurulu’nda ortaya çıkan başarısız sonuç ve Türk turizminde ortaya çıkan değer kaybının giderilmesi için bir adım atılacak mıdır? Milyarlarca dolarlık kayıp ve binlerce turizm emekçisini işsiz, aşsız bırakan sürecin durdurulması için Hükümetin turizm ve dış politikasında değişikliğe gidilecek midir?”

TÜROB Başkanı Bayındır, Dünya Turizm Günü’nü kutluyorum

TÜROB Başkanı Bayındır’dan Dünya Turizm Günü mesajı
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Başkanı Timur Bayındır, 27 Eylül Dünya Turizm Günü nedeniyle bir açıklama yaptı

Açıklamasında, “Turizm, dünyayı birleştiren, insanları bir araya getiren ve dostluğu çağıran gerçek güçlerden biridir” diyen Bayındır, “Turizm, bize önyargılarımızdan uzak, hoşgörü içerisinde ve farklılıklara saygı duyduğumuz bir dünyayı sunarken, bu önemli değeri sürdürülebilirlik ve sorumluluk bilinciyle yönetmeliyiz. Bu vesile ile global etik kuralların hakim olduğu, bilinçli ve sorumlu ilkelerle hareket edebilen bir dünya turizmi ümit ediyor, tüm meslektaşlarımın 27 Eylül Dünya Turizm Günü’nü kutluyorum” ifadelerini kullandı.



1.2 milyar insan seyahat ediyor 
Bayındır, şu değerlendirmeyi yaptı: “Turizmin, dünyayı birleştiren, insanları bir araya getiren ve dostluğu çağıran gerçek güçlerden biri olduğu aşikar. Dünya nüfusunun, yüzde 16’sı, yani 1.2 milyarı, 2016 yılında kendi ülkeleri dışına seyahat etti. 2017 yılında toplam turist sayısının 1.4 milyarı aşması beklenmektedir. Bu rakam, turizmin etki alanını açıkça ortaya koyuyor.  Dünya’da siyasi sınırlar güçlerini korurken, seyahat özgürlüğü engelleri aşıyor. Kültürler ve sosyal yaşamlar arasındaki etkileşim artıyor. Uluslararası seyahat eden her 5 kişiden 1’i, 25 yaşın altında. Bu gençler dünyayı gezmek ve gittikleri yerlerde yerel iletişim kurmak istiyorlar. Artık “dünya vatandaşı” kavramının hayat bulduğu genç kuşaklar yetişiyor. Turizm sayesinde kültürel bir dönüşüm yaşanıyor, dolayısıyla bu dönüşümün daha hoşgörülü ve kapsayıcı bir dünya yaratması gerekiyor. Ancak, büyüme ve gelişim, her alanda olduğu gibi turizm sektöründe de birtakım tedbirlerin gerekliliğini doğuruyor. İnsan, çevre ve kültür odaklı yaşayan turizm sektörünün, kendi kaynaklarını koruyabilmesi temel öncelik olmalıdır.”

26 Eylül 2017 Salı

Turizm sektörüne kalifiye elemanlar kazandırıldı

‘Rezervasyon ve Otomatik Fiyatlandırma Eğitimi Sertifika Programı’ tamamlandı
Amadeus’un Türkiye Pazarlama ve İletişim Müdürü Çiğdem Cengiz, “30 yıldır dünyada 190 üzeri ülkede teknoloji, inovasyon ve eğitim alanında seyahat endüstrisinin geliştirmek üzere yatırım yapıyoruz.

190 üzeri ülkede hizmet veren ve bu sene 30. yılını kutlayan, küresel seyahat endüstrisinin lider teknoloji çözümleri sağlayıcılarından biri olan Amadeus’un destekleriyle, Plaza Akademi’nin turizm sektöründe uzman kadrolar yetiştirmek amacıyla başlattığı ‘Rezervasyon ve Otomatik Fiyatlandırma Eğitimi Sertifika Programı’ tamamlandı.Amadeus, Bursa Valiliği, Uludağ Üniversitesi, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB), Bursa İl Turizm Müdürlüğü ’nün destekleri ile Plaza Turizm’in sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirdiği ‘Plaza Akademi’ iş birliğiyle gerçekleştirilen ‘Amadeus Rezervasyon ve Otomatik Fiyatlandırma Eğitimi Sertifika Programı’ sertifika töreni ile tamamlandı. Türkiye’de 1994 yılından beri faaliyet gösteren, küresel seyahat endüstrisinin lider teknoloji çözümleri sağlayıcılarından biri olan Amadeus’un Türkiye Pazarlama ve İletişim Müdürü Çiğdem Cengiz, “30 yıldır dünyada 190 üzeri ülkede teknoloji, inovasyon ve eğitim alanında seyahat endüstrisinin geliştirmek üzere yatırım yapıyoruz. Eğitimdeki yatırıma çok önem ve değer veriyoruz. Sadece 2015 yılı içerisinde eğitime 9.6 milyon euro değerinde yatırım yaptık. Teknoloji ve inovasyonun arkasındaki itici gücün eğitim olduğunun bilinciyle eğitim alanındaki yatırımlarımız önümüzdeki günlerde de devam edecek. Gençler geleceğimiz biz de geleceğe yatırım yapıyoruz. Bu eğitim sonrası sertifikalarını alan gençlere turizm alanındaki kariyerlerinde başarılar diliyoruz” dedi.

35 saat eğitim
Amadeus’un eğitim ekibi tarafından Plaza Akademi ile beraber Uludağ Üniversitesi Ali Osman Sönmez yerleşkesinde 3-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında 5 tam gün toplam 35 saat süren kursa 15 kursiyer katıldı. Ali Osman Sönmez yerleşkesindeki bilgisayar donanımlı sınıflarda Amadeus Türkiye eğitmenleri tarafından verilen eğitimin sonunda 3 saat süren sınavda taban puan olan 80 puan barajını aşan 10 kursiyer uluslararası geçerliliği olan ve dünyanın her yerinde kullanılabilen Amadeus Rezervason ve Otomatik Fiyatlandırma Sertifikası almaya hak kazandı. Uludağ Üniversitesi lisans ve ön lisans programlarından mezun duruma gelmiş öğrenciler ile turizm alanında iş sahibi olmak isteyen gençlerin ilgi gösterdiği kursta sınavı geçen gençlere sertifikaları  bugün sertifikaları törenle teslim edildi. Eğitim ile Turizm alanında mevcut olan nitelikli personel boşluğunun doldurulması hedefleniyor. 



25 Eylül 2017 Pazartesi

Konya BYK’da Değişim Hareketine katılma kararı aldı


“Değişim Hareketi”nin öncüsü Firuz Bağlıkaya’ya olan destek her geçen gün artıyor
Avrupa BYK ve Asya BYK’nın ardından yüzün üzerinde Seyahat Acentasının bulunduğu Konya BYK’da Değişim Hareketine katılma kararı aldı. 03 Aralık tarihinde yapılacak TÜRSAB Genel Kurulu öncesi Konya Bölgesel Yürütme kurulu Firuz Bağlıkaya liderliğindeki muhalefet hareketine katıldı. 

Konya’da bir toplantı düzenleyen Konya BYK Başkanı Kazım Yanar ve BYK İkinci Başkanı Cengiz Dağdeviren ile BYK üyeleri TÜRSAB Genel Kurulu’nda Firuz Bağlıkaya ve Değişim Hareketine destek vereceklerini açıkladı. BYK Başkanı Kazım Yanar’ın daveti üzerine, Konya’ya giden Firuz Bağlıkaya, düzenlenen yemekte Seyahat Acentalarıyla bir araya geldi. Meslektaşlarının sorunlarını dinleyen Bağlıkaya, çözüm önerilerini paylaştı.Firuz Bağlıkaya’ya davetlerine icabet ettiği için teşekkür eden Konya BYK Başkanı Kazım Yanar ise yaptığı açıklamada: ''Bize Değişim Gerek'' hareketinin öncülüğünü yapan Bağlıkaya’ya olan inançlarının tam olduğunu söyledi.


BYK olarak ellerinden geleni yaptıklarını ancak bir türlü yol kat edemediklerini söyleyen  Kazım Yanar: “Ekmeğimize sahip çıkacağız ve Firuz Bağlıkaya’yı sonuna kadar destekleyeceğiz” dedi. Kendisine verilen destek karşısında memnuniyetini dile getiren Firuz Bağlıkaya ise başarının ancak birlikte hareket ederek mümkün olabileceğini belirtti.















Türkiye Çinli yıldızların çekim alanında

Çin Halk Cumhuriyeti’nde 2018 yılının “Türkiye Turizm Yılı” ilan edilmesi ve Türkiye’den Çin’e üst düzey ziyaretlerin yapılmasının ardından dünyanın dört bir yanında kültür etkinlikleri düzenleyen Yunus Emre Enstitüsü de bölgeye yönelik kültürel diplomasi çalışmalarına hız kazandırdı. Enstitü, Türkiye’nin Çin’de daha etkin tanıtılmasına katkı sağlamak ve Türkiye’nin turizm potansiyelini tanıtmak için,  Çinli medya mensuplarını ve Çin’in ünlü yıldızlarını Türkiye’de ağırlıyor, gerçekleştirdiği projelerle Çinliler arasında Türkiye’yi popüler kılıyor.


Yunus Emre Enstitüsü, hazırlattığı Kapodokya videosunu bir günde bir milyon kişiye ulaştırdı. Yunus Emre Enstitüsünün organizasyonu ile Kapadokya bölgesinde çekilen video bir anda Çinde en popüler mekanlar arasına girdi. Kapadokya’nın eşsiz güzelliği Çinli gençlerin ilgi odağı oldu. Uzakdoğunun genç yıldızı TF Boys solisti Wang Junkai için 18 ülkede 12 ayrı  yönetmen tarafından sürpriz filmler çekildi. Çekilen filmler ile dünyanın önemli metropolleri bir anda Çin’de popüler oldu. Ünlü yıldız için Türkiye’de çekilen filmin mekanı olarak Kapadokya seçildi. Çinli yıldız için çekilen filmler arasında en çok izlenen ise, yönetmenliğini Enes Ateş’in yaptığı “Balloons in the Valley” isimli Kapadokya klibi oldu. Çinde 24 saatte 1 milyon izleyiciye ulaşan film, sadece bir günde 155 bin kez paylaşıldı, 100 bin beğeni aldı, binlerce yorum yapıldı. Wang Junkai için Kapadokya’da çekilen videonun Türkiye turizmi açısından büyük bir etki yaratması bekleniyor. 

Çinli gençleri kendine  hayran bırakan “Balloons in the Valley” klibine dair olağanüstü yorumlar yapıldı. Büyüleyici ve gizemli bir film platosuna benzetilen Kapadokya, Çinli gençlerin görmek için sabırsızlandıkları bir bölge haline geldi. Videoya “ Türkiye çok güzel bir ülke. Mutlaka gitmek istiyorum...Çok farklı bir yer. Sanki bu dünyadan bir yer değil gibi...” yorumlar üzerine FunClub yöneticileri Weibo'daki hesabından Wang Junkai'ye "Türkiye'de konser verir misin?" teklifi yaptı. Teklife binlerce destek yorumu geldi. Destek yorumlarında sanatçının hayranları, konserin Türkiye'de yapılması durumunda Türkiye'ye gelmek istediklerini, kutlama videosunda gördükleri Kapadokya'yı çok beğendiklerini ve Türkiye'yi çok merak ettiklerini belirttiler.

Junkai’nin 18. yaş günü videoları büyük bir merakla bekleniyordu. Sürpriz doğum günü videolarının bir milyara yakın Çinli’nin yanı sıra dünyanın pek çok ülkesinden hayranları tarafından izleneceği düşünülüyor.. 

Türkiye, Çin medyasının  odağında
Haziran 2017’de Çin’in önemli medya kuruluşlarının temsilcilerini Türkiye’de ağırlayan Yunus Emre Enstitüsü, Eylül ayının son haftasında da Çin’den bir grup önemli medya mensubunu Türkiye’de ağırlayacak. Çinli medya mensuplarının yaptıkları değerlendirme, haber, söyleşi ve klipler Çin medyasında büyük yankı uyandırdı. 2018 yılının Çin Halk Cumhuriyeti’nde “Türkiye Turizm Yılı” ilan edilmesi, Yunus Emre Enstitüsünü de harekete geçirdi. Türkiye’nin Çin’de Çinliler tarafından anlatılmasını bir medya statejisi olarak benimseyen Enstitü’nün faaliyetleri etkilerini şimdiden göstermeye başladı. 


23 Eylül 2017 Cumartesi

ÖNSİAD “Mukaddes Emanetler” Belgeseli İçin Harekete Geçti

ÖNSİAD, Kültürel mirasların korunması ve tanıtılması için bir belgesele imza atacak
Önder İş Dünyası Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÖNSİAD), Kültür ve Turizm Bakanlığı onayı ile kültürel mirasların korunmasına ve tanıtılmasına yönelik olarak “İstanbul’da 500 Saadet Yılı – Mukaddes Emanetler” adlı belgeselin çekim hazırlıklarına başladı.

Yavuz Sultan Selim'in 1517 yılındaki Mısır seferinin ardından İstanbul'a getirdiği ve sonraki dönemlerde sayısı sürekli artarak paha biçilmez bir hazine haline gelen "Kutsal Emanetler", 500 yıldır Topkapı Sarayı'nda korunmaya ve sergilenmeye devam ediyor. Önder İş Dünyası Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÖNSİAD) ise Kültür ve Turizm Bakanlığı onayı ile kültürel mirasların korunmasına ve tanıtılmasına katkı sağlayacak bir belgesele imza atmaya hazırlanıyor. ÖNSİAD tarafından çekilecek olan “İstanbul’da 500 Saadet Yılı – Mukaddes Emanetler” belgeselinde, 500 yıllık bir tarih kronolojik sırayla izleyicilere aktarılacak.


ÖNSİAD tarafında çekilecek olan belgeselde, Mısır Seferi ile kutsal emanetlerin İstanbul’a nasıl ve hangi şartlarda getirildiği anlatılarak Peygamber asrının kokusunu ve bereketini bugüne taşıyan yüzlerce emanet konu edilecek. İzleyenleri tarihin sır dolu yolculuğuna çıkartacak olan belgeselde, Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi’nde Kırk Hafız tarafından 24 saat boyunca aralıksız olarak Kur'an-ı Kerim okunması da ele alınacak.

Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak hazırlanacak olan “İstanbul’da 500 Saadet Yılı – Mukaddes Emanetler” belgeselinde, uzmanı tarihçilerden, İslam kültürü uzmanlarından ve Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler’i ziyaret eden yerli ve yabancı ziyaretçilerden görüşler de bulunacak. 500 yıl boyunca korunan ve sergilenen Mukaddes Emanetler, ÖNSİAD’ın 65 dakikalık belgeselinde gün yüzüne çıkacak.

Prontoblog’dan rehber ile seyahat etmenin 5 faydası

Birbirinden ilginç içerikleriyle seyahatseverlerin pusulası olan Prontoblog, rehberle seyahat etmenin avantajlarını gezginlerle paylaştı

Seyahat etmenin trend hale gelmesi, şüphesiz ki insanların farklı kültürler ve coğrafyalarla tanışma isteğini de artırdı. Özellikle şehir hayatından sıkılanlar en küçük tatil molalarında gerek yurtdışı gerekse yurt içinde farklı bölgelere seyahat etmeye başladı. Her gidilen ülkenin kendisine göre farklı yanları ya da yabancıların bilmediği bir takım kuralları mevcuttur. Bu yüzden gidilen bölgeyi avucunun içi gibi bilen, orada yaşayan bir rehberle seyahat etmek olumsuzluklardan etkilenme riskini azaltır. Yurtdışı turlarda lider tur operatörü Prontotour’un güncel seyahat rotalarıyla ilgili seyahatseverleri yönlendiren içerik sitesi Prontoblog, neden bir rehberle seyahat edilmesi konusunu mercek altına aldı. İşte Prontotour rehberlerinin deneyimlerinden faydalanarak belirlenen rehber ile seyahat etmenin 5 faydası: 

1. Güvenli seyahatte ilk yardımcınız onlardır.
Hiç bilmediğiniz bir ülkede olmanın en büyük sıkıntısı güvende olmama duygusudur. Otelde, takside, alışverişte, restoranda ve döviz bürolarında dolandırılma olayı dünyanın her yerinde yaşanmaktadır.  Bu tür olaylardan korunmanın en iyi yolu bir rehber ile hareket etmektir. Bölgeye dair oldukça deneyimli olan rehber, bu tür sevimsiz olayların yaşanmaması için önlem almakla yükümlü kişi konumunda bulunmaktadır. 

2. Zamanı ekonomik kullanmanızı sağlarlar.
Profesyonel bir rehber ile yapılan seyahatlerde zamandan ciddi tasarruf sağlanmaktadır. Bölgeye yüzlerce kez seyahat etmiş hatta orada yaşayan bir rehber, önceden yapacağı pratik programlarla kısa zamanda oldukça fazla yer gezip görmenizi sağlar. Ayrıca gidilen bölgelerdeki doğru noktalara seyahat etmenizi sağlayarak gezinizi en verimli şekilde geçirmenize yardımcı olurlar. 

3. Şehirdeki kılavuzunuzdur.
Her an, her konuda danışacağınız bir profesyonelle seyahate çıkmak büyük bir konfor sağlar. Para bozdurmaktan taksiye; restoran seçiminden gıda güvenliğine kadar 7/24 tavsiye, doğru yönlendirme gibi konularda size destek olurlar. Her ihtiyacınızı dile getirebileceğiniz bir danışman görevi görürler. Örneğin gece geç saatlerde yaşayacağınız bir baş ağrısında dahi yardımınıza ilk koşacak kişi rehberlerdir. 

4. Yabancı dil bilirler, sizin tercümanınız olurlar.
Gittiğiniz ülkenin diline, gelenek ve göreneklerine, yaşam biçimine hakimdirler. Bu yüzden gittiğiniz ülkelerde dil problemi yaşamaksızın tüm isteklerinizi rahatça söyleyebilme konforunu sağlayan rehberler, kişisel tercümanınız gibi size hizmet sunarlar. 

5. Bir yerin hikayesini en iyi onlar bilir.
İnternette denetlenemeyen, güncellenmemiş pek çok bilgi var olmasına rağmen rehberlerin bilgisi taze ve günceldir. Nerede ne yenileceğinden, nerede nasıl davranılması gerektiğine kadar birçok bilgi rehber tarafından seyahat tutkunlarıyla paylaşılır. Mesela metroya binerken yapılan bir hata, biletinizi okutmamanız bile ağır cezalara neden olabilir. Eğer bunlarla ilgili doğru bilgiye sahip değilseniz, problemler yaşayabilirsiniz. 

Rehber eşliğinde gezmek gezip gördüğünüz yerler hakkında daha detaylı bilgiler alabilme avantajı sağlar. Örneğin iyi bir rehber, Barselona’yı sadece iyi bilmekle kalmayıp Antoni Gaudi’nin Barselona için öneminden ziyade dünya mimarisindeki yeri, sanat tarihindeki önemi, mimari tarzı ve etkileşimleri gibi detayları da bilmelidir. Pek çok rehber sanat tarihi eğitimi almış olmasından kaynaklı, sanat ve tarih konulu seyahatlerde entelektüel açıdan da besleyici etken olarak öne çıkmaktadır. 

22 Eylül 2017 Cuma

Dünyaca ünlü sosyal medya fenomenleri İstanbul’da buluşacak!

15 - 24 Aralık 2017 tarihlerinde İstanbul The Ritz Carlton otel ve çeşitli mekanlarda gerçekleştirilecek. Panellerin yanı sıra B2I (Business-to-Influencer) toplantılarına katılma fırsatının bulunacağı etkinlikte dijital platformun öncüleri, sektör profesyonelleri ve marka temsilcileri bir araya gelme imkanına sahip olacak.Fotoğraf, video ve yazılarıyla tüm dünyada milyonlarca kişinin tercihlerine yön veren içerik yaratıcıları, sosyal medya fenomenleri 15 - 24 Aralık 2017 tarihlerinde İstanbul’da The Ritz Carlton otelde gerçekleştirilecek INFLOW Global Summit’de bir araya gelecek. 

Seyahat, lüks, moda, gastronomi, anne-çocuk temalarıyla paylaşımlarda bulunan sosyal medya fenomenleri etkinlik süresince birçok farklı alt etkinliklerle sektörün lider isimleriyle birebir görüşmeler yapacak. INFLOW Global Summit’de panellerin yanı sıra B2I (Business-to-Influencer) toplantılarıyla dijital platformun öncüleri, sektör profesyonelleri ve marka temsilcileri ile görüşme fırsatı bulacak. Program kapsamında dünyaca ünlü fenomenler etkinlik sonrasında Kapadokya’yı da ziyaret edecek. Dijitalleşmenin hayatın her alanına entegre olduğu günümüz dünyasında, etkinliğe katılacak olan influencerlar, ülke tanıtımına önemli bir destek sağlayacak.



Inflow Travel Summit Nisan 2017’de düzenlenmişti
Nisan 2017’de Antalya’da düzenlenen Inflow Travel Summit etkinliğine 100’den fazla influencer, 340’tan fazla marka katıldı. Bu etkinlikte 9 panel ve 2 keynote gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında 58 bin 471 paylaşım yapılırken sosyal medyada 9,8 milyon adet etkileşim sağlandı.  


Ellerini sık yıkayan çocuklar, bulaşıcı hastalıklara karşı direnç kazanıyor

Okullar açıldı, bulaşıcı hastalıklar kapıda
Pazartesi günü milyonlarca öğrenci ders başı yaptı. Okulların açılması ve havaların soğumaya başlamasıyla bulaşıcı hastalıklarda artıyor. Grip salgını, genelde Ocak ayında zirve yapıyor, fakat bu durum tüm sonbahar ve kış aylarında görülebiliyor.

Çocukların okul başarılarını da  etkileyebilen toplum enfeksiyonlarına karşı korunma yolları hakkında bilgi veren Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi: “Çocukların, okul dönemlerindeki bulaşıcı hastalıklardan korumak için eksik aşıları varsa tamamlanması, bağışıklık sistemini güçlendirecek besinleri tüketmesinin sağlanması, mevsim özelliklerine uygun giydirilmesi, sık sık antiseptik solüsyonlar veya sabunla el yıkama alışkanlığının kazandırılması gerekiyor. Ayrıca çocuklar, okul önlerinde satılan açık gıdalardan uzak tutulmalıdır. Bir diğer konuda, hasta bir arkadaşının eşyalarını kullanmayarak, çok yakınında durmaması gerektiği de öğretilmelidir” dedi.

Doktor ziyaretlerinin yarıdan fazlasını, üst solunum yolu enfeksiyonları oluşturuyor  
Çocukluk çağındaki doktor ziyaretlerinin yarıdan fazlasını üst solunum yolu enfeksiyonlarının oluşturduğunu anlatan Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları kaydetti: “Nezle, gribal enfeksiyonlar, sinüzit, bademcik iltihapları, orta kulak iltihapları gibi hastalıklar, üst solunum yolu enfeksiyonlarını oluşturuyor. Çocuklar yılda 6 - 8 kez, yetişkinler yılda 2 - 4 kez, üst solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle doktora gidiyor. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının büyük çoğunluğu virüs kaynaklı olduğundan, antibiyotik kullanılmasına gerek olmuyor. Ancak, beraberinde ateş, şiddetli ağrı, boyundaki lenf bezlerinin büyümesi gibi şikayetler devam ediyorsa ve alt solunum yolu enfeksiyonlarına yayılma (zatürre, bronşit) başlamışsa, bu durumda antibiyotik tedavisine başlanması gerekir” diye konuştu. Okul gibi toplu yerlerde nezle, grip, Hepatit A (sarılık), kabakulak gibi birçok hastalığın hızla bulaşabildiğinin altını çizen Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, bulaşıcı hastalıklardan korunmak için ellerin sabunlu suyla yıkanmasının en önemli korunma yöntemi olduğunu vurguladı.

Grip, kolay ve hızlı bulaşıyor
Gribe yol açan influenza virüsünün kolay ve hızlı bulaştığını anlatan Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, konuşmasına şöyle devam etti: “Grip, kısa sürede ortaya çıkan ateş, adale ve eklemlerde ağrılar, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, titreme, baş ağrısı, kuru öksürük gibi belirtilerle kendini gösteriyor. İlk 24-72 saat arasında bulaşıcı hale gelirken, istirahat ile 7-10 gün içinde geçiyor. İnsanlar, gribe yakalandıklarını dahi fark etmeden, bu virüsü etrafındakilere bulaştırabiliyor. Öksürük ve hapşırıkla etrafa saçılan damlacıkların, hava yoluyla yayılması ve hasta kişilerle direkt temas edilmesi bulaşmayı hızlandırıyor. Gribal enfeksiyonlar, genellikle oldukça hafif atlatılıp kendiliğinden geçiyor. Ancak, dünyada yılda 250 binin üzerindeki kişinin ölümüne neden olan griplerin, genelde 2 yaş altındaki bebeklerde ve 65 yaş üstündeki yetişkinlerde görüldüğünü de unutmamak lazımdır. Eğer, gribal şikayetler uzun zaman sürüyorsa, 39 dereceye ulaşan ateş yükselmeleri varsa, baş ağrısı, solunum sıkıntısı ve göğüs ağrısı gibi şikayetler mevcutsa, bir hekime gidilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

Uzmanlar, grip aşısını özellikle risk gruplarına öneriyorlar
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından risk grubu olarak tanımlananlara grip aşısı önerilse de, sürekli kendini yenileyen farklı virüslerin olması, aşının faydasına gölge düşürüyor. Grip aşının yan etkileri ve aşılama sonrası oluşacak gribal şikayetler de dikkate alındığında, konunun uzmanı olan otoriteler arasında, aşı kullanımının etkinliği konusunda henüz bir fikir birliği oluşmuş değil. Grip aşısı olunacak ise, sonbahar başında olunması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi:“Gribal enfeksiyonlar, risk grubu olarak adlandırılan çocuklar ve yaşlılar ile kalp hastalığı, akciğer hastalığı, böbrek hastalığı, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerde daha ağır seyrediyor ve ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Ülkemizde, 65 yaşın üstü olanlara ve risk grubundaki hastalığı bulunanlara, grip aşısı ücretsiz yapılıyor. Aşı olduktan iki hafta sonra, aşının koruyuculuğu başlıyor. Eğer grip aşının içerdiği virüs tipleri, salgınlara neden olan virüs tipine benzerse, sağlıklı erişkinlerde büyük oranda etkilidir. Riskli grubunda ise, hastalıktan korunma oranı %50 oluyor. Bir diğer konuda, 6 aydan küçük bebekler ve hamileliğinin ilk 3 ayı içinde olan bayanlar, grip aşısı olmamalıdır” dedi.

Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın 7 etkili yolu şunlardır?
Hastalığa sebep olan virüslerden uzak kalmanın, korunmanın temeli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, bulaşıcı hastalıklardan korunmanın 7 etkili yoluna ilişkin şunları açıkladı:

1-Bulaşıcı hastalıklardan korumak için eksik aşılar varsa tamamlanmalıdır.

2-Bağışıklık sisteminin sağlam olmasında, her türlü vitaminleri içeren meyve ve sebzelerin yanında, minerallerin dengeli tüketilmesi önemlidir. Bağışıklık sistemi, sadece C vitamini- ekinezya gibi doğal ürünlere bağlı olmayıp, tüm vitaminler ve güneş ışığının da uygun dozda alınmasıyla yeterince güçlü olacaktır.

3-Ellerin, gün içerisinde sık sık antiseptik solüsyonlar veya sabunlu suyla yıkanması anahtar önemi olan koruyucu noktadır.

4-Okul dönemi boyunca, sınıfların, odaların, kapalı ortamların sık sık havalandırılması önemlidir. 

5-Hastalarla, temastan ve ortak eşya kullanımından kaçınmak oldukça koruyucudur. Hasta olduğu bilinen kişilere, bir metreden fazla yaklaşılmamalıdır. Hasta ile ilgilenmek durumunda olan kişilerin, ağız ve burnunu kapatacak bir maske kullanmaları lazımdır.  

6-Hasta kişiler hapşırırken, ağızlarını kapatacak şekilde kağıt peçete kullanmalıdır. Kullanılan peçetelerin, uygun şekilde toplanarak poşetle çöpe atılması gerekir.

7-Mevsim özelliklerine uygun giyilmelidir. Halk arasındaki, virüslerin karda yayılmayacağı inancı gerçekleri yansıtmaz. Grip etkeni olan influenza virüsü, tüm hava koşullarında yaşar. Virüsün soğukta yayılma hızı azalsa da, vücuda girdiğinde vücut ısısıyla aktive olur ve hızlı biçimde çoğalır. 

“TEGV ile Geleceğin Yüzleri” Mustafa Seven’in Objektifiyle Buluşuyor

Türkiye’nin eğitim alanında faaliyet gösteren en yaygın sivil toplum kuruluşu TEGV ile değerli fotoğrafçı Mustafa Seven ortak bir sosyal sorumluluk projesine başladılar: “TEGV ile Geleceğin Yüzleri”. 


TEGV’de nitelikli eğitim desteği alan çocukları yaşadıkları şehirlerde, mahallelerde, sosyal çevrede fotoğraflanması esasına dayalı olan projenin ilk ayağı Adana’da tamamlandı. Sosyal medyada Mustafa Seven ve TEGV hesaplarından takip edilebilecek olan bu sosyal sorumluluk projesinin bir sonraki durakları Eskişehir, Van, Giresun, Mardin, Kocaeli ve İzmir olacak. TEGV ile Mustafa Seven’in Instagram’da takipçileriyle paylaştığı “TEGV ile Geleceğin Yüzleri” manifestosunu yayınlıyoruz: 




Geleceğin Yüzlerine…
Kocaman gözlü çocuklar görmeye gidiyoruz. Gözlerinin içi parlayan çocuklar. 
İster kentte yaşasınlar, ister taşrada, tek bir dilekleri var: Mutlu olmak…
Onların cıvıltıları hiç susmaz, oyunları hiç bitmez, saflıkları hiç bozulmaz.
Ama sorsan onların da beklentileri vardır geleceğe dair. Parıldayan düşleri…
Meraklı bakışları, heyecanlı yürekleriyle dünyayı anlamaya, keşfetmeye çalışırlar hiç bıkmadan.

İşte bu projemizde değerli fotoğrafçı Mustafa Seven ile birlikte yurdumuzun yedi farklı coğrafyasında yolları TEGV ile kesişen çocukları yaşadıkları mahallelerde, şehirlerde ziyaret edeceğiz. Umutların hiç solmadığı yaşlarda dünyayı nasıl gördüklerini, nasıl yaşadıklarını hep birlikte izleyeceğiz. TEGV’in açtığı patikada ilerlerken dünyalarının nasıl güzelleştiğini, gözlerine bakarak hissedeceğiz. Hepsinden önemlisi size hiç unutamayacağınız bir kardeşlik türküsü bırakacağız hikâyelerinin başladığı bu kadim coğrafyada.
Bugüne kadar 2 buçuk milyon çocuğun hayatına dokunan TEGV, verdiği nitelikli eğitim desteği ile çocuklarımızı ezberden düşünmeye, kabullenmekten sorgulamaya, tekrarlamaktan araştırmaya yönlendiriyor. TEGV’de çocuklar sosyal/duygusal becerilerini geliştirirken empati kurma ve takım çalışması becerilerini yükseltiyor, kendilerini ifade ediyorlar, özgüven kazanıyorlar. Matematik, fen, sanat ve okumanın yanı sıra bilişim alanında olumlu tutum geliştirip özyeterlilik algısı yüksek bireyler oluyorlar. 
“TEGV ile Geleceğin Yüzleri” adını verdiğimiz projede TEGV ve Mustafa Seven ile sizi büyülü bir yolculuğa çağırıyoruz. Bu yolculukta masallar, düşler, uçurtmalar, balonlar ve koşulsuz sevgi yer alacak. Geleceğe dair söyleyecek sözü olan çocuklarla tanışıp, onların yaşamlarına ortak olacaksınız. Belki sizin de çocukluğunuzdan bir renk, bir sahne bulaşacak gözlerinize. Belki çocuğunuzu düşünecek, geleceğe dair umutlarınız yeşerecek, dallanıp budaklanacak. Tıpkı TEGV’e gelen çocukların hissettiği gibi…    
Siz de Geleceğin Yüzleri projesiyle çocuklarımızın geleceğine bir umut parıltısı bırakmak isterseniz 3353’e EGİTİM yazıp bir SMS atmanız yeterli. Unutmayın: Bir çocuk değişir, Türkiye gelişir!

21 Eylül 2017 Perşembe

Seyahat Acentelerine Özel Davet

OdamigoWays & Rooms, İstanbul'da acentelerle toplantı yapacak
Birçok tedarikçiden, toptancı fiyatlarıyla, biletlemeler ve rezervasyonlar yapılmasına imkân tanıyan teknoloji platformu OdamigoWays & Rooms, İstanbul'da düzenleyeceği toplantılardan ilkini duyurdu

Sadece TURSAB üyesi seyahat acentelerine hizmet veren Odamigo, 20'yi geçkin şehirde 800'den fazla acente çalışanı ile bir araya geldiği toplantılarına İstanbul ile devam ediyor. Odamigo, İstanbul Acente Toplantıları'nın ilkinin 26 Eylül tarihinde Ramada İstanbul Asia Luxury Hotel'de gerçekleşeceğini bildirdi.  Hizmetleri ile seyahat acentelerine yeni teknolojik imkanlar sunan ve bu sayede seyahat acentelerinin zamandan tasarruf etmelerinin yanı sıra daha fazla kazanç oluşturmalarını sağlayan Odamigo, toplantılarına tüm seyahat acentelerinin davetli olduğunu açıkladı.



Beypazarı, Kültür Sanat ve eğlenceye doydu

23.’sü düzenlenen Beypazarı Festivali sona erdi
Beypazarı Belediyesi tarafından bu yıl 23.’sü düzenlenen Beypazarı Festivali sona erdi. Beypazarı Belediye Başkanı Tuncer Kaplan’ın ev sahipliğinde 15-16-17 Eylül tarihlerinde düzenlenen festivalin kapanışı da görkemli oldu. 

İlçenin köklü sosyal ve kültürel yaşantısı ile tarihi dokusuna uygun olarak, bölge insanının günümüzdeki değerleri ve sosyal yaşantısının harmanlanarak ziyaretçilerine sunulduğu festival, bu yıl da büyük ilgi gördü.  Beypazarı Belediyesi’nin düzenlediği “Uluslararası Beypazarı Festivali” muhteşem bir finalle sona erdi. Festival, son gününde de yine renkli görüntülere sahne oldu. Beypazarı Belediye Başkanı Tuncer Kaplan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen festivalde Beypazarlıları yalnız bırakmayan isim ise ünlü sanatçı Ferhat Göçer oldu.  Festivalde bir konser veren Göçer, birbirinden güzel şarkılarıyla festival katılımcılarına unutulmaz anlar yaşattı.

RENKLİ GÖRÜNTÜLERE SAHNE OLDU
Festivalde; üç gün boyunca çeşitli yöresel ürün, hediyelik ağaç eşya stantları ve sergiler açıldı. Stant-up, bando, yabancı halk oyunları, mehter ve animasyon gösterileri yapıldı. Belediye müzik ekipleri ve Beypazarlı sanatçılar, katılımcılara eğlenceli anlar yaşattı. Yüzme, havuç ve yemek yarışmaları birbirinden renkli görüntülere sahne oldu.  Ekmeğin serüveni, mahallede şenlik var, çocuk oyunları festivale ayrı bir renk kattı.

BEYPAZARI BİNLERCE KİŞİYİ AĞIRLADI
Beypazarı Belediye Başkanı Tuncer Kaplan, yaptığı kapanış konuşmasında, her yıl olduğu gibi bu yıl da binlerce kişiyi ağırladıklarını söyledi. Festivalin şölen havasında geçtiğini belirten Başkan Kaplan, “Dolu dolu bir festivali daha geride bıraktık. Ben şahsım ve belediyem adına emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Bir şehirde kültür var ise müzik, sanat var ise o şehir gelişim için açıktır, o şehirde ticaret, sanayi, ekonominin geleceği parlaktır bunu şimdiden ön görebilmek mümkündür” dedi. Başkan Tuncer Kaplan, festival ile bir kez daha Beypazarı’nın güzelliklerini, değerlerini vitrine çıkardıklarını da sözlerine ekledi.


18 Eylül 2017 Pazartesi

Ebru Şef,Türkiye’nin yerel tohum bankasını kuracak

Mardinli Şef Ebru Baybara Demir, tarımsal üretimin kilit noktalarını İstanbul’da düzenlenen Gastro Entertainment festivalinde anlattı. “Bizim işimiz mutfakta değil toprakta başlıyor” diyen ünlü Şef, topraktan tabağa giden yolda çiftçi ile iş birliğinin zorunlu olduğuna dikkat çekti. Demir, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden başlayarak Türkiye’nin yerel tohum envanterinin çıkarılması, yerel tohumların çoğaltılması, tohum takas dernekleri aracılığıyla yaygınlaştırılması ve çiftçinin toprağa saygılı, doğru tarım için bilinçlendirilmesi için başlattığı çalışmaları aktardı. Ebru Şef’in hayali, Türkiye’nin yerel tohum bankasını kurmak.



Geçtiğimiz günlerde dünyanın en itibarlı sosyal gastronomi yarışması Bask Dünya Aşçılık Ödülü’nde finale kalan Mardinli şef ve sosyal girişimci Ebru Baybara Demir, bu kez yerel tohumla üretimi desteklemek için koları sıvadı. Ebru Şef, geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen Gastro Entertainment İstanbul festivalinde yaptığı konuşmada, tarımsal ürünlerin topraktan tabağa yolculuğunda yapılan yanlışları ve çözüm önerilerini aktardı




Ebru Şef’ten bilinçli tarım tüyoları Ebru Baybara Demir, başta Mezopotamya’nın en eski buğdayı Sorgül olmak üzere tükenmeye yüz tutmuş pek çok tohumu toplayıp çoğaltmaya başladı. Bir yandan bu tohumların yetiştiriciliğini üstlenirken bir yandan da tohum takas dernekleri aracılığıyla yerel tohumların yaygınlaştırılması için çaba gösteriyor. Bu çabalar sonucunda Ebru Şef, ilerleyen yıllarda Türkiye’nin yerel tohum bankasını kurmayı hayal ediyor. Ekibiyle birlikte tohum toplama, yetiştiricilik ve takas süreçlerinin  envanterini tutan ve bu şekilde yetiştirilen ürünlerin takibini de yapan Demir, aynı zamanda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin pek çok noktasında çiftçilere bilinçli tarım için bizzat eğitimler veriyor.

Nerede o eski lezzetler?
Ebru Baybara Demir festivalde yaptığı konuşmada, “Tabağımızdaki yemeğin üretimi, mutfakta değil toprakta başlıyor aslında. Toprağı tanımadan, ürünü tanımadan lezzete ulaşmak, sağlıklı yiyecekler sunmak mümkün değil. Bugün soframıza gelen meyvenin, sebzenin, tahılların, hatta ekmeğin bile eski tadını yitirdiğinden şikayet ediyoruz. Yeni kuşaklar bizim bildiğimiz lezzetleri belki de hiç tatmadılar. Bu bir şikayet olarak ortada duruyor ama çözüm konusunda adım atmak gerek. Çözüm, yerel tohumların çoğaltılıp kullanımının yaygınlaştırılmasından, çiftçinin toprağa saygılı, doğru tarım için eğitilmesinden geçiyor.”dedi.

Kendi çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz var
Demir, bir anne ve bir şef olarak sağlıklı beslenme konusunda daha fazla sorumluluk hissetmeye nasıl başladığını ise şöyle anlattı:  

“Bundan beş yıl önce küçük kızımın beyninin konuşma ve hareket merkezinde bir tümör saptandı ve tahmin edersiniz ki dünya başımıza yıklıdı. Neyse ki başarılı bir ameliyat geçirdi ve şu an her şey yolunda gidiyor. Doktorumuz bu durumun son zamanlarda çok yaygınlaştığını söyledi. Nedeni nedir diye sorudum? Cevap çok basitti; "Yediğimiz içtiğimiz her şey" dedi. Ben her şeye dikkat ettiğimi sanırken bu nasıl olabilirdi? O günden beri ne yiyip içtiğimizi araştırıyorum. İnanın dehşete kapılıyorum. Beş yıldır bu alanda çok çalıştım. Gördüm ki biz ne kadar dikkat edersek edelim sorun mutfakta değil toprakta başlıyor. Bu sebepten, önce bir anne, sonra da her gün yüzlerce insanın karnını doyuran bir şef olarak  sorumluluğun topraktan tabağa kadar olduğuna inandım. En iyiyi ve olabildiğince en sağlıklıyı arıyorum. Hem evimde hem de restoranımda kullandığım ürünleri bulgurdan salçaya, toprağından alıp kendim üretiyorum.”

Şefler ve çiftçiler el ele vermeli
Çiftçilikle uğraşanların “Toprak nasıl olsa bitmez” varsayımıyla hareket ettiklerini vurgulayan Demir, başta Mardin olmak üzere bölgede çiftçileri toprağa saygılı, doğru tarıma yönlendirmek amacıyla eğitimler veriyor. Kurucularından olduğu Hayatım Yenibahar Derneği’nin “Yaşayan Toprak Yerel Tohum” projesi kapsamında, ziraat mühendisleri Rojan Amak Emer ve Rengin Yılmaz ile birlikte Güneydoğu’yu köy köy dolaşıyor.

 “Biz şeflerin, doğru ve bilinçli tarım için mutlaka çiftçilerle birlikte çalışmamız, el ele vermemiz gerekiyor. Bir ziraat mühendisi ya da genetik mühendisi çoğu zaman çiftçinin dilinden konuşamıyor, bizim bu anlamda avantajımız var. Kimi zaman kahvehanelerde, kimi zaman birlikte sofra kurarak çiftçilerimizle ürünü ve toprağı doğrudan konuşma fırsatı buluyoruz. Ben bölgedeki çiftçilerle birebir eğitimlerde onların üründeki mineralleri ve organizmaları öldüren tarım ilaçları kullanmaları, anız yakmaları, verimlilik uğruna yerel tohum yerine hibrit tohumları tercih etmeleri konusunda farkındalık sağlamaya çalışıyorum. Bu şekilde acımasızca toprağımızı öldürüyoruz ve gün geçtikçe toprağımızdaki verim de, ondan elde edilen gelir de düşüyor. 500 yıl önce toprağımıza giren domates tohumu Anadolu’nun coğrafi  çeşitliliği sayesinde sayısız renk ve lezzette çeşitte yetişirken maalesef bugün Edirne'de marketten aldığınız domatesle Mardin'den aldığınız domates arasında hiçbir fark yok artık. Çeşitliliğimizi yitiriyoruz. Yerel tohum bu yönden de çok önemli.”

Mezopotamya’nın bilinen en eski buğdayı Sorgül
Türkiye’de buğday tarımı, buğdayın ilk kez insan hayatına girdiği 10 bin yıl öncesine dayanıyor. Buğdayın ilk ortaya çıktığı ve dünyaya yayıldığı yer, Türkiye'nin Güneydoğusunu da kapsayan Bereketli Hilal bölgesi olarak biliniyor. “Sorgül” ise Mezopotamya ovasında yetişen, bilinen en eski buğday türü.
Sorgül, Kürtçe bir kız adı olup aynı zamanda kırmızı gül anlamına geliyor. Kehribar sarısından kırmızıyı yansıtan renginden dolayı  Sorgül adı verildiği düşünülüyor. Yetiştiği yükseklik derecesine göre makarnalık ve ekmeklik  olarak iki çeşidi olan Sorgül Buğdayı, hâlâ bir kaç aile tarafından özellikle makarnalık (durum)  olarak yetiştiriliyor. Verimi düşük ve rüzgâra dayanıksız olduğundan yetiştirilmesi günümüzde çiftçiler tarafından tercih edilmiyor. Sorgül ticari olarak satılmıyor, lezzetinden dolayı yetiştiren çiftçinin mutfağında bulgur ve ekmek yapımına yetecek kadar üretiliyor.

“Usta işi” eğlence
Lezzet ve eğlenceyi bir araya getirerek gastronomi sektörünün tüm bileşenlerini yemek tutkunlarıyla buluşturan CarrefourSA Gastro Entertainment İstanbul, 16-17 Eylül’de gerçekleştirildi. Şef Ebru Baybara Demir’in de konuşmacı olarak katıldığı festival, oldukça renkli görüntülere sahne oldu. Ünlü şeflerin mutfak şovları, gurme lezzetler, renkli konuşmacılar ve yeme içme tadımlarının yer aldığı etkinliğe Zeliha Sunal ve Ayhan Sicimoğlu da şovları ile eğlenceye tat kattı.


16 Eylül 2017 Cumartesi

Türkiye’nin İlk Outdoor Spor Festivali Başlıyor!

The Bloom Out Alaçatı ile sezonu eğlence ve spor ile kapatıyoruz!
Uzunetap tarafından düzenlenen The Bloom Out -outdoor spor festivali- ile 6-8 Ekim’de Alaçatı’da buluşuyoruz.

15 spor disiplini, birbirinden keyifli aktiviteler, yarışlar, workshoplar, konserler ve özel gösteriler ile Alaçatı’da sezonu eğlence ve spor ile kapatıyoruz! ‘Alaçatı’nın spora uyanış çağrısı’ The Bloom Out Spor Festivali spor, müzik ve eğlenceyi eşsiz bir coğrafyayla buluşturuyor. Koşudan bisiklete, triatlondan duatlona, yüzme ve dalıştan windsurf’e, kucak dolusu doğa, eğlenceli aktivitelerden yogaya, konserler, partiler ve atölyelerle dolu bir program ile dolu dolu bir festival programı sizleri bekliyor. Esnek festival programından dilediğiniz aktiviteleri ve yarışları seçerek, günlük programınızı belirleyebilir ve kendinizi bu üç günlük çılgın tempoya teslim edebilirsiniz! Bu Ekim Alaçatı’da 7’den 70’e, yeniden spora ve doğaya uyanıyoruz!

Likya Yolu Ultra Maratonu, Binlerce Yıllık Patikalarda 23 Eylül’de Başlıyor!

Türkiye’nin en uzun ve en zorlu maratonu olan “Likya Yolu Ultra Maratonu” bu yıl 6. kez, 23-30 Eylül tarihleri arasında koşuluyor. Fethiye Kayaköy’den başlayıp Antalya Çıralı’da sona erecek maraton dünyanın farklı noktalarından spor ve doğa severi bir araya getirecek.

Etkileyici tarihi dokusu ve büyüleyici doğal güzelliği ile “Likya Yolu”  dünyanın en iyi  rotalarından biri olarak diğer ultra maraton rotaları arasında öne çıkıyor.  Toplam 509 km uzunluğundaki Tarihi Likya Yolu'nun yaklaşık 230 km'lik bölümünü kapsayan ve her gün bir etabı koşularak 6 günde tamamlanacak olan Likya Yolu Ultra Maratonu (LYUM), parkurunun içinde barındırdığı ayırt edici özellikler ile dünyadaki benzersiz ultra maraton destinasyonlarından biri olarak tanımlanıyor. Bu spora gönül vermiş koşucular için hepsi ayrı birer cazibe unsuru olan yüksek zorluk derecesi, büyüleyici tarihsel dokusu ve eşsiz doğal güzellikleri ile LYUM, katılımcılara unutamayacakları bir deneyimi vaat ediyor. Yarış direktörlüğünü dünyada birçok ultra maratonu tamamlamış olan Prof. Dr. Taner Damcı’nın üstlendiği Likya Yolu Ultra Maratonu, 6 farklı kategorisi ile herkese bu maratonun bir parçası olma ve heyecanlı atmosferi yaşama imkanı sunuyor. Under Armour, Garmin, Antur Mice, Acıbadem Mobil sağlık hizmetleri, Arvento mobil takip sistemleri ve Argos’un desteği ile Ultra Maraton, Dicovery 6G, Takım Yarışları ve Likya Trail Series kategorileri 70K, 37,5K ve 16,5K olmak üzere 6 farklı kategoride gerçekleşecek Likya Yolu Ultra Maratonu ile farklı mesafeler, koşullar ve zorluk derecelerinde, yeni başlayandan profesyonel sporculara kadar herkes için uygun bir kategori var. 

Bu eşsiz maceraya dahil olmak için son birkaç gün. Detaylı bilgi ve yarış sırasında yapılacak canlı bağlantılarla takipte kalmak için www.likyayoluultramaratonu.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Değişime Koşan Kadınlar - TOG Genç Kadın Fonu Likya Yolu Ultra Maratonu Kampanyası:
TOG Genç Kadın Fonu koşucuları 23 – 30 Eylül 2017 tarihleri arasında Likya Yolu Ultra Maratonu’nda üniversiteli genç kadınların eğitim masrafları için koşuyor. Ayşe Tolga ‘da  TOG Genç Kadın Fonu’nu desteklemek için Likya Yolu Ultra Maratonu’nda 16,5K kategorisini koşacak.

Ultra Maraton (23 - 30 Eylül)
Sporcuların yarış boyunca tüm ihtiyaçlarını sırt çantalarında taşıdıkları, bireysel strateji planı yapmalarını gerektiren, fiziksel ve zihinsel kapasitelerini zorlayacakları, toplam 6 etapta yaklaşık 230 km'lik zorlu bir parkurda müthiş bir mücadele. Koşucular yarış boyunca kullanacağı yiyeceğini kendi getirecek ve yarış süresince sırt çantasında taşıyacaktır, Su ise kamp alanında ve parkur içinde belirli aralıklarla, yetecek miktarda organizasyon tarafından sağlanıyor.

Discovery 6G (23 - 30 Eylül)
Bir ultra maratonun gerçekten ne demek olduğunu, kendi sınırlarının nerede başladığını merak eden koşucular keşif etabında ultra maratoncularla yarışma imkanı buldular. Keşif etabında yarışacak koşucular her gün ortalama 15-20 km olmak üzere 6 gün boyunca 120 km koşuyorlar. Yiyecek-içecek ihtiyacı, organizasyon tarafından karşılanacak olan koşuculara, eşya ve diğer malzemelerinin taşınması konusunda da destek veriliyor. 

Takım Yarışları (29 - 30 Eylül)
Şirketlere özel bu kategoride takım ruhunu zor şartlarda test etmek için bulunmaz bir fırsat sunuluyor. Min 2 max 3’er kişilik takımlardan oluşacak ekipler 16,5KM Musa Dağı kategorisinde yarışacaklar. 

Likya Trail Series (29 - 30 Eylül)
Bu kategoride katılımcılar 3 farklı özel parkurdan birini seçerek yarışabilecekler. Kendi içinde 16.5K, 37.5K, 70K olarak 3’e ayrılan kategori de katılımcılar, Gelidonya Feneri ve Musa Dağı’ndan geçerek Çıralı’da sona erecek eşsiz bir rotada yarışacaklar.

14 Eylül 2017 Perşembe

EMITT, katılımcı sayısını geçen yıla oranla yüzde 25 artırdı

Dünyanın en büyük beş turizm fuarı arasında yer alan 22. Uluslararası Doğu Akdeniz Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT, 25 – 28 Ocak 2018 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. 80’in üzerinde ülkeden 5.000 firma ve markayı bir araya getirmeyi hedefleyen EMITT 2018, geçen yıla oranla katılımcı sayısını şimdiden yüzde 25 artırdı. Turizm sektörüne ışık tutan EMITT, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türk Hava Yolları’nın kurumsal sponsorluğunda, KOSGEB’in desteğiyle ve Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TYD) iş ortaklığında düzenlenecek. Fuar, her yıl olduğu gibi bu yıl da renkli etkinliklere ev sahipliği yapacak.

Fuar süresince düzenlenecek olan Hosted Buyer ( davetli tur operatörü) Programı’na bu yıl Asya, Avrupa, Uzakdoğu, Latin Amerika dahil 81 ülkeden 550 davetli tur operatörü katılacak. Program ile uluslararası alanda yeni satın alma, iş geliştirme, yeni iş ve işbirliği fırsatları oluşturan EMITT 2018, bu yıl 70.000 ziyaretçiyi ağırlamayı hedefliyor. Türkiye’nin lider sektörlerinde lider fuarlar düzenleyen ITE Turkey bünyesinde yer alan EUF – E Uluslararası Fuarcılık tarafından organize edilen Uluslararası Doğu Akdeniz Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT; 25 – 28 Ocak 2018 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türk Hava Yolları’nın kurumsal sponsorluğunda, KOSGEB’in desteğiyle ve Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TYD) iş ortaklığında düzenlenen fuara dünyanın dört bir tarafından katılım hızla devam ediyor. Geçen yıla oranla katılımcı sayısını yüzde 25 artıran EMITT 2018’e 81 ülkeden turizm profesyonelinin gelmesi hedefleniyor. 

Hosted Buyer (davetli tur operatörü) Programı’nın bu yıl da devam ettiği fuar, turizm sektörü temsilcilerine uluslararası alanda iş geliştirme, yeni satın alma, yeni iş ve iş birliği fırsatları yaratıyor. Program dahilinde Asya, Avrupa, Uzakdoğu ve Latin Amerika ülkelerinden 550 davetli tur operatörünün katılması bekleniyor. 

EMITT 2018’e gösterilen yoğun ilgiden memnun olduklarını belirten ITE Turkey Turizm & Seyahat & Moda Grup Direktörü Hacer Aydın: “Ülkemiz turizm sektörü yükselişini sürdürürken, sektörde önemli bir role sahip EMITT fuarı da katılımcı sayısını artırmaya ve bünyesine yeni ülkeler katmaya devam ediyor. EMITT, sadece Türk turizm sektörünün değil, dünya turizm sektörünün de en büyük buluşma noktalarından birisi… Fuara daha dört ay olmasına rağmen katılımcı sayımızı geçen 

yıla oranla yüzde 25 artırmayı başardık. Fuar yaklaştıkça bu sayının yüzde 30’a kadar çıkacağını düşünüyoruz. Fuarımız turizm sektörü temsilcilerini dünyanın dört bir yanından gelen meslektaşlarıyla buluşturuyor. Bu yıl da Hosted Buyer (davetli tur operatörü) Programı’nı düzenliyoruz. Program kapsamında fuarda bu yıl 81 ülkeden 550 sektör temsilcisini ağırlayacağız. Asya, Avrupa, Uzakdoğu ve Latin Amerika ülkelerinden firmalar EMITT’e yoğun ilgi gösteriyor ve programa başvuruda bulunuyor” dedi. 

Hacer Aydın “Katılımcı olarak fuarımızda yer alacak ülkeler bu yıl da renkli etkinlikler ile ülkelerini tanıtmaya çalışacak EMITT Türkiye’nin tüm bölgelerinin kültürel zenginliklerinin de tanıtıldığı bir platform.. Biz de kendi yörelerimize özgü etkinliklerle ülkemizin tüm bölgelerini Dünya’ya bir kez daha tanıtacağız. Türkiye’nin EMITT’te ayrıca otel destek ekipmanlarının bulunduğu salonumuzu bu yıl daha da büyüttük. Böylece sektöre hitap eden bu firmalar daha geniş bir platforma ulaşmış olacak. Bunun yanı sıra Kış turizmi Özel Bölümü, Outdoor Turizmi Özel Bölümü tatil tutkunları için  yüzlerce seçenek sunacak.” dedi.Her yıl dünyanın ve Türkiye’nin farklı bölgelerinden, turizm profesyonellerini, turizm belde ve kuruluşlarını, ziyaretçilerle buluşturan EMITT, bu yıl da 25 – 28 Ocak 2018’de Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek.

Kore’yi ilk 7 ayda 14 bin 648 Türk turist ziyaret etti

İş turizminde iddialı olan Kore, “Teşvikli Kore Turlarını” tanıttı. 
Kore Turizm Organizasyonu (KTO) Kongre ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo, 2016 yılında 26 bin 541 Türk turistin Kore’yi ziyaret ettiğini, bu yılın ilk yedi ayında ise bu rakamın 14 bine ulaştığına dikkat çekti.  Kim Kap Soo, Türkiye’yi abi olarak gören Kore ile Türkiye arasındaki turizm ilişkilerini geliştirmek istediklerini söyledi.KTO İstanbul Şube Müdürü Jae Sang Lee de, firmaların Kore’ye yönelik teşvik turlarına KTO olarak verdikleri destekleri anlattı. 


Kore Cumhuriyeti Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Kore Turizm Organizasyonu (KTO), Kore -Türkiye diplomatik ilişkilerinin 60.yılında “Teşvikli Kore Turları Tanıtımı’’ toplantısı düzenledi. Kore Turizm Organizasyonu Kongre ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo ve İstanbul Şube Müdürü Jae Sang Lee’nin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, Teşvikli Kore Turlarının tanıtımı yapılırken, sektördeki fırsatlar ile ülkenin tarihi ve turistik yerleri, güzellikleri de paylaşıldı. Toplantıda konuşan Kore Turizm Organizasyonu Kongre ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo, Kore turizmi açısından Türkiye’nin önemli bir ülke olduğunu kaydetti. Özellikle Asya, Avrupa, Afrika gibi büyük kıtaların kesişim noktasında yer alan İstanbul’un büyük bir potansiyele sahip olduğunu dile getiren Kim Kap Soo, turizmde Kore ile Türkiye arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesini arzu ettiklerini ve bu yönde çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti. Kore turizminin Çin, Japonya ve Asya merkezli olarak geliştiğine işaret eden Kim Kap Soo, yeni pazarlar konusunda çalışmaların tüm hızıyla devam ettiğini belirtti.  

“Türkiye’yi abi olarak görüyoruz”

Korelilerin savaş zamanında Türkiye’nin yaptığı yardımları asla unutmadığını belirten Kim Kap Soo, konuşmasına şöyle devam etti: “Koreliler, Kore’nin bu kadar gelişmesinde hayatlarını feda eden Türk kardeşlerinin payı olduğunu düşünmektedirler. Korece hiyong kelimesi abi demek. Kore’nin zor zamanlarında bize yardımda bulunan Türkiye’yi abi olarak görüyoruz. Kore’nin teknik alt yapısı ve yeni fikirleri ile Türkiye’nin doğal kaynakları ve insan gücünü birleştirerek çok büyük bir sinerji yaratarak güçlü bir etki oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde sadece turizm ilişkilerini değil çeşitli iş birliktelikleri geliştirmesi gerektiğini düşünüyoruz.”

Kore’yi ziyaret eden Türk turist sayısında her geçen gün artış olduğuna dikkat çeken Kim Kap Soo, 2014 yılında Kore’yi ziyaret eden Türk turist sayısının 26 bin 274 kişi olduğunu bu rakamın 2015 yılında 23 bin 440’a, 2016 yılında 26 bin 541’e ulaştığını söyledi. Kim Kap Soo, bu yılın ilk altı ayında ise Kore’yi ziyaret eden Türk turist sayısının 14 bin 648 kişi olduğunu belirterek, “2017 yılsonuna kadar Kore’yi ziyaret eden Türk turist sayısının 30 bin kişi olması beklenmektedir” dedi. 

İş turizmi ile dikkat çekiyor

Kore’nin özellikle iş turizmi ile öne çıktığını ifade eden Kim Kap Soo, Kore’de iş turizminin her yıl gelişim gösterdiğini belirtti. Jae Sang Lee, şöyle devam etti: “UIA’nın verilerine göre Kore, 2014 yılında 636 iş turizmine ev sahipliği yaparak dünya dördüncüsü olmuştur. 2015 yılında dünya genelinde gerçekleşen 12 bin 350 adet iş turizmi faaliyetinin 891’ine ev sahipliği yaparak dünya ikincisi, 2016 yılında ise dünya genelinde 11 bin kongrenin 997’isine ev sahipliği yaparak dünya birincisi olmuştur. Kore, gelişmiş bir sanayi ülkesi olduğu için kongre ve iş turizminde aktif rol üstlenmek istemektedir. Kore, teşvikli turlar ve toplantılar pazarında daha çok aktif olmayı planlamaktadır.”

Teşvikli turlar motivasyonu artırıyor

Toplantının diğer bir konuşmacısı olan Kore Turizm Organizasyonu İstanbul Şube Müdürü Jae Sang Lee de teşvikli turlara verdikleri destekler hakkında bilgi verdi. Kore’ye düzenlenen teşvikli turlar ile birlikte ziyaretçi sayısının her yıl arttığını söyleyen Jae Sang Lee, 2015 yılında 180 bin kişi, 2016 yılında 270 bin kişi, 2017 yılının ilk yarısında ise 110 bin kişinin teşvik turları ile ülkeye geldiğini ifade eden Jae Sang Lee, konuşmasına şöyle devam etti:“Genellikle sigorta şirketleri, Satış ve Pazarlama şirketleri çalışanlarına bu tarz teşvikli turlar hediye ederek çalışanlarının motivasyonunu artırmayı amaçlamaktadır. Kore Turizm Organizasyonunun Teşvikli Turlara desteği genellikle en az 10 kişilik yabancı gruplara 2 günlük Kore ziyareti gerçekleştirmesi durumunda en üst düzeyde destek vererek Kore’nin imajına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. 

Şu ana kadar Çin, Japonya, Tayvan, Vietnam, Singapur, Malezya, Endonezya gibi yakın ülkelerden sigorta şirketleri, bankalar ve satış firmaların ziyaretleri gerçekleşmiştir. En çok ziyaret edilen şehirler ve turlar Seul, Pusan, Jeju adası, Everland ziyareti, doğa turlarıdır. Kore’yi ziyaret eden misafirlerimize en uygun ve gerçek Kore deneyimini yaşamaları için yardımcı olmaya çalışmaktayız. Sağladığımız bazı teşviklerden de bahsetmek isteriz. En az 10 kişilik ziyaretlerde Kore tanıtım videoları ve çeşitli hediyeler ile Kore gösterilerine katılım sağlıyoruz. En az 50 kişilik ziyaretlerde ise havaalanında ya da etkinliklerin gerçekleştirileceği mekanlarda hoş geldiniz karşılamaları ve hediyeler veriyoruz. En az 300 kişilik ziyaretlerde talebe göre desteklerde de bulunuyoruz.”

Dünya Turizm Örgütü’ne yeni Genel Sekreter

Taleb Rıfai’den sonra BM Dünya Turizm Örgütü’nün genel sekreterliğini Zurab Pololikashvili yürütecek. 

BM Dünya Turizm Örgütü’nün Mayıs ayında Madrid’te düzenlenen yönetim kurulu toplantısında, örgütün yeni genel sekreteri olarak Gürcistan’ın İspanya Büyükelçisi Zurab Pololikashvili belirlenmişti. BM Dünya Turizm Örgütü (DTÖ) 22. Genel Kurul Toplantısı'nda, Zurab Pololikashvili'nin DTÖ Genel Sekreterliği’ne getirilmesi oy birliğiyle kabul edildi.Ocak 2018’de genel sekreterlik görevine başlayacak Pololikashvili, 2018 – 2021 yılları arasında görev yapacak.

Contemporary İstanbul’da Sanat yemekle buluşuyor

Hilton İstanbul Bomonti ve Leica işbirliği ile Contemporary İstanbul’da yemek sanata dönüşüyor
13 – 17 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve çağdaş sanatın en iyi örneklerini bir araya getiren Contemporary İstanbul, Hilton İstanbul Bomonti’nin ödüllü Executive Şefi Yannis Manikis’in hazırladığı çağdaş yemek yorumlarının başarılı fotoğrafçı Hande Göksan’ın gözünden fotoğraf sanatıyla buluştuğu bir sergiye ev sahipliği yapacak. Contemporary İstanbul için yemeğin soyut formlar halinde sanata dönüştüğü ve ortaya çıkan sunumların dünyaca ünlü Alman fotoğraf makinası üreticisi Leica ile ölümsüzleştiği eserler, beş gün boyunca sanatseverlerle buluşacak.


Bu yıl 12. edisyonu gerçekleşecek olan Contemporary İstanbul, 13-17 Eylül 2017 tarihleri arasında sanatın yemekle buluştuğu bir sergiye sahne olacak. “Yemek Bir Sanat’tır”dan yola çıkan Hilton İstanbul Bomonti, ödüllü Executive Şefi Yannis Manikis’in hazırladığı çağdaş yemek yorumlarının başarılı fotoğrafçı Hande Göksan’ın gözünden efsanevi fotoğraf makinesi markası Leica ile sanata dönüştüğü bir seçki sunacak. Soyut resmin öncülerinden Rus sanatçı Wassily Kandinsky’den ilham alan Executive Şef Yannis Manikis, Contemporary İstanbul’da sergilenecek olan bu proje için pancar yaprağından safran sosa, bezelye püresinden kahve jele, çeşitli gıdaları farklı formlar halinde çağdaş yemek sunumlarına dönüştürürken, fotoğraf sanatçısı Hande Göksan da Türkiye’de ilk kez bu projede kullanılan Leica SL gövde ve Summilux-SL 50mm f1.4 lens ile Manikis’in sunumlarını fotoğrafladı.

Efsanevi Leica’yı Türkiye’ye Doğuş Grubu getirdi
1,5 asrı aşkın süredir görsel tarihin en önemli temsilcilerinden olan uluslararası fotoğraf makinası üreticisi Leica, geçtiğimiz yılın Ekim ayında Doğuş Grubu ile ortaklığa girerek Türkiye’ye gelmişti. Markanın teknoloji harikası modeli Leica SL + Summilux-SL 50mm lens Türkiye’de ilk kez profesyonel olarak Hilton İstanbul Bomonti ve Leica işbirliğinde gerçekleşen bu fotoğraf sergisi için kullanıldı.

Sınıfında en hızlı netleme sistemine sahip
Leica SL gövde, Summilux-SL 50mm f/1.4 ASPH lens kullanılarak çekilen fotoğraf kareleri Leica’nın profesyonel aynasız fotoğraf makinası modellerinden biri. Sınıfında en hızlı netleme sistemine sahip olan SL, olağanüstü görüntü kalitesiyle doğa, spor, aksiyon ve gazetecilik gibi birçok alanda kullanılıyor. Bu çekimde kullanılan Leica Summilux-SL 50mm f/1.4 lens sınıfının referans lensi olup optik performans olarak mükemmelliğin tanımını bir üst seviyeye taşıyan model olarak görülüyor.