25 Mayıs 2021 Salı

‘İki teker’in 150 yıllık tarihi Rahmi M. Koç Müzesi’nde

Harley Davidson, Vespa, Zündapp… ‘Kendinden itişli bisiklet’in 19’uncu yüzyılda başlayıp günümüze kadar gelen tarihi Rahmi M. Koç Müzesi’nde sergileniyor


19’uncu yüzyılın ikinci yarısında başlayan tarihiyle kara taşımacılığına ayrı bir önem kazandıran motosiklet, Birinci Dünya Savaşı sırasında cephedeki birliklerle hızlı iletişim sağlamak için atlı habercilerin yerini almıştı. 1960’lardan itibaren ihtiyaçları karşılayan araç olmaktan öte hayat tarzına dönüşen motosiklet, günümüzde hâlâ popülerliğini koruyor. Sanayi, iletişim ve ulaşım tarihinin efsanelerinden oluşan 14 binin üzerinde objeyle ziyaretçilerini ağırlayan Rahmi M. Koç Müzesi de modern tasarımlarıyla farklı zevklere hitap eden ‘iki teker’in dünden bugüne gelişimini yansıtıyor.

Müzede sergilenen motosikletlerden bazıları şöyle:

Royal Enfield, 1935

Royal Enfield’in reklam sloganı, “Silah gibi üretilmiş” idi ve en tanınmış modellerinin adı Kurşun’du. 1931’de piyasaya sürülen bu model Hindistan’da hâlâ üretiliyor. Sınıflarında hiçbir zaman en hızlı olamayan bu motosikletler, tasarımlarındaki yenilik ve kaliteyle tanındı. 1930’larda imal edilen Type B, tek silindirli, yandan valfli, 248 cc’lik bir motora sahip.

Zündapp, 1953

Zündapp, ilk olarak 1917’de Nürnberg’de Zünder-und Apparatebau G.m.b.H adı ile patlatıcı üreticisi olarak kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında silah parçalarına olan talebin düşmesi ile 1919’da motosiklet üretimine geçen şirket, 1984’te Japonların rekabetine karşı koyamayarak iflas etti. Yeşil Fil olarak da bilinen KS60I, 1950’de piyasaya sürüldüğünde Almanya’nın en hızlı kara taşıtıydı. Yatay karşılıklı çift silindirli, üstten sübaplı motor ve dört vitesli vites kutusu savaş öncesi döneme ait ancak şimdi teleskopik ön çatallar, pompa pistonlu arka süspansiyon ve değiştirilebilir tekerlekler tüp şeklinde bir kasaya monte edilmiş.

Harley Davidson, 1946

1900’de kurulan Harley Davidson, Amerikan motosiklet endüstrisinin ve dünyanın kuşkusuz en tanınmış motosiklet markası. 1937 yılında Model V yerini bu dört manuel vitesli, Knucklehead Twins’in hareket dişlisi ve tasarımına sahip Model U’ya bıraktı.

Lambretta, 1951

Lambretta, Innocenti tarafından İtalya Milano’da üretilen bir moped serisi. Şirket 1922 yılında Fernando Innocenti tarafından bir çelik boru fabrikası olarak kuruldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında bombalanan fabrika ciddi şekilde hasar görünce, Fernando Innocenti ekonomik ve kişisel ulaşımın önemini fark etmiş ve motosiklete göre daha ucuz, kötü hava koşulları için daha fazla korunaklı bir moped üretmeye karar verdi. Tasarımı bir devrim niteliği taşıyan mopedin ön kısmındaki koruyucu siperlik, sürücünün diğer motosikletlere kıyasla daha kuru ve temiz kalmasını sağlamaktı.

Triumph, 1915

Diğer birçok motorsiklet üreticisi gibi Triumph da imalata bisikletle başladı ve kullandığı motorları Minerva gibi şirketlerden satın aldı. Şirket, motosiklet ve scooterlar için tek, çift, üçlü ve dört silindirli motorlar üretti. 1960'lar ve öncesinde revaçta olmaları, modellerinin çoğunun koleksiyonerlerin önemli parçaları haline gelmesini sağladı. 2 1/4 hp'lik Triumph "Junior" ilk kez 1913'de üretildi ve bu şekliyle imalatına 1922'ye kadar devam edildi. Junior'un silindir şeklindeki benzin deposu ve önündeki süspansiyon yayı yıllarca bu markanın en belirgin özellikleri oldu.

Bimota, 1979

Bimota üretime, şehir içi bisikletleri için özel olarak imal ettiği şasilerle geçti. 1973'te piyasaya çıkarılan ilk model olan HB1 (Honda/Bimota) krom molibden iskelete ve standart CB750 dört silindirli Honda motora sahip. Bimota'nın asıl tutkusu ise yarışlardı. 1975'te bir Bimota/Yamaha ile 350 cc Dünya Şampiyonluğu’nu, 1976'da ise Bimota/Harley-Davidson ile 250 cc ve 350 cc Dünya Şampiyonlukları’nı kazandı. Bu araç şasi takımı veya tam bir araç olarak üretilen ilk Bimota... Sadece 140 adet üretilen ve magnezyum tekerlekleri olan aracın motor kapasitesi 750'den 865 cc'ye çıkarılarak üstün olan performansı daha da artırıldı.

21. Göcek İlkbahar Yarış Haftası Tamamlandı

D- Marin Göcek’in ev sahipliğinde ‘21. Göcek İlkbahar Yarış Haftası’ 17-21 Mayıs 2021 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Göcek Yat Kulübü Spor Derneği tarafından düzenlenen yarışlar kıyasıya bir rekabete sahne oldu. 




Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Ukrayna, Belarus, ABD, Almanya, Azerbaycan, Kazakistan gibi 9 ülkeden toplam 25 teknenin katıldığı yarışlarda ilk gün heyecanı ‘D-Marin Kupası’ ile başladı. Yarışların sonunda Levent Peynirci yönetimindeki Enka Cheese birinci, Viacheslav Ermolenko kaptanlığındaki Lagerta ikinci oldu. Tora Kutoğlu ise Wings of Island ile üçüncülük kupasını aldı. 




D-Marin Göcek’in ev sahipliğinde ‘21. Göcek İlkbahar Yarış Haftası’, 17-21 Mayıs 2021 tarihlerinde gerçekleştirildi. 9 ülkeden 25 teknenin katıldığı yarış haftasının ilk gün heyecanı ‘D-Marin Kupası’ ile başladı.
Deniz yolcularının vazgeçilmez rotaları arasında yer alan Göcek’te düzenlenen ve 4 gün süren yarışlar kıyasıya bir rekabete sahne oldu ve planlanan 6 yarış da eksiksiz yapıldı. Bu yarışlar sonucunda genel sıralama aşağıdaki gibi oldu; 
IRC 1 Division
1. Enka Cheese / Levent Peynirci 
2. Lagertha / Viacheslav Ermolenko
3. Wings of Island / Tora S. Kutoğlu
IRC 2 Division
1. Marmarisa Hanse / Gleb Semerenko
2. Ada Sailor / Ali Öztürk 
3. Enchantment of Sakhalin / Bavaria Vision 

FRSH Division
1. Agena / Andreii Brus 
2. Red Pepper / Veniamin Mokshin 
3. Nefesss / Erol Akmert
IRCCHR Class BCT
1. Imagine / Alexei Bronov 
2. Night and Day / Sevastian Leschenko 
3. Yassica / Maksim Bialkvich

IRC Class BCT
1. Enka Cheese / Levent Peynirci 
2. Lagertha / Viacheslav Ermolenko 
3. Wings of Island / Tora S. Kutoğlu

Opel'in İlk ElektroMOD modeli: Manta Geri Dönüyor!

Sahip olduğu üstün Alman teknolojisini en çağdaş tasarımlarla buluşturan Opel, neo-klasik modeli Manta GSe ElektroMOD’u tanıttı. Bir zamanların efsanevi modeli Manta’nın çağın gereklerine uygun olarak yorumlandığı Manta GSe; LED far, Pixel-Vizor ve Pure Panel kokpit olmak üzere en güncel Opel teknolojileriyle harmanlanmasıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Yeni Opel Manta GSe’de modern çağın gereğini yerine getiren sıfır emisyonlu 108 kW / 147 HP gücündeki batarya elektrikli elektromotor, 200 km’lik menziliyle beklentileri karşılıyor. Dördüncü vitesin ardından otomatik kullanıma imkan tanıyan manuel şanzıman ve arkadan itiş özellikli aktarma yapısı ise sportif sürüş keyfini zirveye taşıyor. Üstün Opel teknolojileri arasında yer alan yeni Opel Pixel-Vizor’ün LED ekranı dış çevreyle iletişim kurabilirken, Manta GSe’nin iç mekanındaki Opel Pure Panel ise araca ait tüm bilgi ve verileri ekrana taşıyabiliyor. Modern bir klasik formundaki Manta GSe’nin etkili müzik sistemi, sarı dekorlu sportif koltukları, 3 kollu direksiyon simidi, kokpit ve kapı panellerindeki neo klasik dokunuşlar ve şık tavan döşemesi ise bir otomobilden alınacak zevki her yönüyle maksimuma çıkartıyor. 




Opel, bünyesindeki üstün Alman teknolojisini, kendi tarihinin en özel tasarım çizgilerine sahip ikonik otomobili Manta ile buluşturarak ürettiği Manta GSe’yi gün yüzüne çıkardı.  Yarım asırdan daha uzun bir süre önce, dört silindirli benzinli motoruyla pazara sunulan ve geniş kitleleri peşinden sürükleyen efsanevi Manta, bugün Alman markanın tarihindeki ilk ElektroMOD modeli olarak bir kez daha pazara sunuluyor. Bu doğrultuda yeni Opel Manta GSe ElektroMOD; bir stil ikonunun klasik görünümünü ve günümüzün sürdürülebilir sürüş için gerekli olan en ileri teknolojilerini bir araya getiriyor. Yeni Manta GSe ElektroMOD’un emisyonsuz elektrikli motoru ve teknolojisi çağın ve geleceğin ihtiyaçlarını karşılarken, sahip olduğu iç-dış tasarım detayları ve konfor özellikleri de sürüş keyfini üst düzeye taşıyor. Manta GSe’nin, Opel geleneğinin gelecekle buluştuğu noktayı sembolize edişi ise,  Opel CEO’su Michael Lohscheller’in, “Manta GSe, Opel olarak otomobil üretme coşkumuzu gözler önüne seriyor. Köklü Opel geleneği, arzu edilen, sürdürülebilir bir gelecek için günümüzün emisyonsuz ulaşım taahhüdü ile birleşiyor. Opel, zaten birçok modeliyle elektrikliye hazır ve şimdi efsanevi Manta da öyle” açıklamalarıyla net bir şekilde tanımlanıyor. 


Yenilikçi elektromotor

Yeni Opel Manta GSe ElektroMOD, modern teknoloji ve yeni tasarımların kullanılarak klasik otomobillerin RestoMod’lara olan dönüşümünün en nadide örnekleri arasında yer alıyor. Tamamen batarya ile çalışan Manta, aynı zamanda standart bir Opel GSe kadar sportif nüansları da bünyesinde barındırıyor. Bu kapsamda hem teknik ve tasarım modifikasyonu hem de modern sürdürülebilir yaşam tarzı anlamlarında kullanılan MOD kısaltması, modelin adını ElektroMOD olarak tamamlıyor. Opel Manta’nın ikonik siyah motor kaputunun altındaki dört silindirli motorun yerine gelen elektromotor ise, model adındaki GSe’nin e harfini oluşturuyor. Yeni Manta GSe Elektromod; 1974 ve 1975 yıllarında üretilen 77 kW ve 105 HP gücündeki ilk nesil Manta GT/E’nin ardından, Opel fabrikası tarafından üretilen şimdiye kadarki en güçlü Manta olarak ön plana çıkıyor. 108 kW/147 HP gücünde elektromotora sahip 2021 model Manta GSe, ilk hareket anından itibaren 255 Nm maksimum torku kullanıma sunuyor. Manta sürücüleri, orijinal dört vitesli şanzımanı hem manuel olarak değiştirebiliyor hem de sadece dördüncü vitese geçişin ardından otomatik olarak sürme seçeneğini de kullanabiliyor. Manta GSe Elektromod; yenilikçi ve modernize edilmiş aktarma organına sahip klasik bir spor otomobil olarak, gücünü kusursuzca arka tekerleklere aktarıyor. 



200 km menzil sunuyor

Yeni Manta GSe’nin 31 kWh kapasiteye sahip lityum iyon bataryası, ortalama 200 kilometre menzile ulaşmayı sağlıyor. Seri üretim Opel Corsa-e ve Opel Mokka-e modellerinde olduğu gibi, Manta GSe de rejeneratif frenleme sayesinde fren enerjisini geri kazanabiliyor ve bu enerjiyi bataryada depolayabiliyor. Normal şarj, tek fazlı ve üç fazlı AC şarjı (şebekeden gelen alternatif akım) için 9.0 kW entegre şarj cihazı ile gerçekleştiriliyor. Bu özellik, Manta’nın bataryasının 4 saatten kısa sürede tamamen şarj edilebilmesi anlamına geliyor. 

Üst teknolojiyi yansıtan tasarım 

Mokka ve Crossland modellerindeki Opel Vizor ön tasarımına ilham veren Manta A’nın ardından yeni Manta GSe ElektroMOD, Opel Pixel-Vizor ile bu yeniliği bir adım daha ileriye taşıyor. Bu kapsamda Manta GSe, LED ekranın tüm yüzeyinde çevresiyle iletişim kurabiliyor. Opel’in yenilikçi vizyonu ve Manta’nın gelişmişliğini gösteren “Alman kalbim elektriklendi” yazısı ise ön cephede yer alıyor. GSe, “Sıfır e-misyon görevindeyim” ifadesiyle de çevresiyle etkileşim kurduğunu belli ederek, Pixel-Vizor üzerinde süzülen bir Manta vatoz balığı silüetini yansıtıyor. Araçtaki LED teknolojisi, ayrıca entegre gündüz farlarında ve çarpıcı üç boyutlu stop lambalarında da kullanılıyor. Kısa bir süre önce yenilenen Opel kurumsal kimliği ile eşleşen Manta GSe’nin neon sarısı renkleri de, imza niteliğindeki siyah kaputunu canlı bir kontrast ile çerçeveliyor. Çamurluk kemerleri, Ronal firması tarafından özel olarak tasarlanan 17 inçlik hafif alaşım jantlara ev sahipliği yapıyor. Jantları da önde 195/40 R17 ve arkada 205/40 R17 ebatlarında lastikler çevreliyor. Bagaj kaputunda ise yeni ve modern Opel karakterleriyle yer alan “Manta” yazısı dikkatleri topluyor. 

Klasiğin zevki ve modernin konforu bir arada!

Yeni Manta GSe’nin iç mekanına bakıldığında, en güncel dijital Opel teknolojisi dikkatleri hemen çekiyor. Günümüzün yaygın otomobillerindeki yuvarlak göstergelerin yer almadığı Manta’da, yeni seri üretim Mokka’da olduğu gibi geniş bir Opel Pure Panel yeni bir çağın simgesi olarak yer alıyor. Sürücü odaklı, iki adet entegre 12 ve 10 inçlik geniş ekran; şarj durumu ve menzil gibi araç hakkında önemli bilgileri gösteriyor. Aracın ses ve müzik sistemi ise, modern bir klasik tadındaki efsanevi amplifikatör markası Marshall imzasını taşıyan bir Bluetooth kutuyla sağlanıyor. İlk olarak Opel ADAM S için geliştirilen ve merkezi sarı dekor çizgisine sahip spor koltuklar, Manta GSe’de üst seviyede rahatlık ve yanal desteklerle buluşuyor. Rötuşlarla yenilenen 3 kollu Petri direksiyon simidi, 70’li yılların tasarım anlayışının korunmasıyla beraber, saat 12 konumundaki sarı çizgiyle sportif ve modern bir yapıya bürünüyor. Neo-klasik yapının sarı ve siyah öğeleriyle kusursuz bir şekilde eşleşen kokpit ve kapı panellerindeki yüzeyler, mat gri renk olarak uygulanıyor. İnce Alcantara ile kaplı tavan döşemesi ise yeni Opel Manta GSe ElektroMOD’un şık ambiyansını tamamlıyor.

Divan Bodrum Mimari Dokunuşlarla Tamamen Yenilendi

Divan Bodrum Sezonu Yeniliklerle Açıyor
Ege’nin en güzel koylarından Göltürkbükü’nde yer alan Divan Bodrum, bu yıl misafirlerinin konaklama deneyimini daha da konforlu hale getirmek için baştan aşağı yenilendi. Yalın ve modern bir anlayışla tamamen yenilenen Divan Bodrum’un proje mimarlığını, turizm sektöründe birbirinden başarılı işlere imza atan Mimar Sinan Kafadar üstlendi. 


Birbirinden farklı altı kategorideki 60 odasıyla hizmet veren Divan Bodrum, otel genelinde yapılan yenileme çalışmaları kapsamında, misafirleri için keyifli bir atmosfer yarattı. Odalardan restoranlara, ortak alanlardan tenis kortlarına kadar, tüm otelin baştan aşağı yenilendiği Divan Bodrum’un dekorasyonunda dozunda lüks anlayışını yansıtan detaylar yer alıyor. Konseptin tamamıyla değiştiği odaların tasarım diline uygun renk ve mobilyalar, misafirlerin konforunu ön planda tutan detayları bir araya getirdi. Modern ve yalın çizgilerin hakim olduğu Divan Bodrum, rafine zevklere sahip misafirlerini ağırlayacak.

65 yıllık Divan kalitesini tüm hizmetlerine yansıtan Divan Bodrum, bu yaz boyunca devam edecek canlı müzik ve DJ performansları ile de güven ve kaliteden ödün vermeden eğlenmek isteyenlerin öncelikli adresi olacak. Restoran menülerini Türk ve Dünya mutfaklarının seçkin lezzetleri ile baştan sona yenileyen otel, yalnızca konaklayan misafirlerinin değil, yolu Bodrum’a düşen herkesin vazgeçilmez lezzet ve eğlence duraklarından biri olmaya aday. Sağlıklı yaşam alanında da yeni bir anlayış ile sezona hazırlanan Divan Bodrum, sağlıklı menüleri ve wellbeing marka işbirlikleri ile misafirlerine bu alanda da yeni deneyimler sunmaya hazır. 


Shangri-La Hotels and Resorts, 50. yıl dönümü kapsamında yeni logosunun lansmanını yaptı

Kalpten gelen Asya misafirperverliği ve köklerine olan sadakati ile bilinen Shangri-La Group, Shangri-La Hotels and Resorts’un 50. yılında, markanın geçmişten gelen güçlü mirasını ve kimliğini yansıtan, daha modern çizgilere sahip yeni logosunu tanıttı.


Shangri-La Group, Shangri-La Hotels and Resorts’un 50. yıl dönümü kutlamaları kapsamında, markanın geçmişini onurlandıran ve geleceğe yönelik vizyonuna atıfta bulunan yenilenmiş logosunu paylaştı. Logo, markanın yolculuğunu ve yıllar içinde nasıl evrildiğini yansıtırken, kalpten gelen Asya misafirperverlik anlayışına ve köklerine olan sadakatini de simgeliyor. Markanın, 1971’de Singapur’da açılan ilk oteli ile başlayan yolculuğu 50 yıldır Asya kültür ve değerlerine olan bağlılığı ile sürüyor. Marka bugün, dünyanın önemli destinasyonlarında 80’in üzerine otel ve resort tesisinde Asya’nın kalpten gelen misafirperverlik anlayışını yaşatıyor.

Yeni logoda modern görünüm

Yenilenen logo, markanın güçlü mirasını ve kimliğini yansıtırken daha modern bir görünüm sunuyor. Logoda; imza niteliğindeki “S” amblemi, gün doğumu saatlerinin parlak ışığını çağrıştıran yeni bir altın rengi tonuna sahip. Asya’nın kaligrafi öğelerinden ilham alan ve tarihle gelenekler arasında şık bir köprü oluşturan yazı karakteri ise, yeni dizaynın ruhuna uygun olacak şekilde daha rafine görünümde sunuluyor. Shangri-La’nın; bir mekandan ziyade, kişiye özel keyif ve neşe dolu anlara ilham olan bir hissiyat ve deneyim olduğunu vurgulamak amacıyla yeni logoya ‘Hotels and Resorts’ kelimeleri dahil edilmedi.

 50 yılık misafirpervelik

Shangri-La Group Yönetim Kurulu Başkanı Hui Kuok “Shangri-La, kuruluşumuzdan beri, Asya gelenek ve değerleri doğrultusunda, misafirlerine ve çalışma arkadaşlarına olan özgün ve kalpten gelen yaklaşımı ile biliniyor ve bu bizi özel kılıyor. Misafir odaklı yaklaşımımız her zaman, konuklarımız ve markamızın sunduğu deneyim arasındaki bağı güçlendirmeye yönelik taahhüdümüzün bir göstergesi. Tesislerimiz, misafir beklentilerinin devamlı olarak evrildiği ve değiştiği, dünyanın en dinamik destinasyonlarında faaliyet gösteriyor. Markamızın evrimi bizim geleceğe olan bakış açımız ve kalpten gelen misafirperverliği konaklama, aile tatili, spa ya da gastronomi deneyimlerinin her anında hissettirme sözümüz“ olarak yaklaşımlarının altını çizdi.

Shangri-La öncü ruhu ile zamansız olmasını; hizmet kültürünü, tasarımlarının DNA’sını ve imza deneyimlerini sürekli yenilemesine ve geliştirmesine dayandırıyor. Shangri-La Singapur, 50 yıl önce markanın yolculuğunun başladığı adres ve bu yolculukta hala sembolik bir önem arz ediyor. 2017 ve 2018 yılında, Shangri-La Singapur’da yenilenen Tower Wing’in ve çocuklara yönelik interaktif oyun alanı Buds by Shangri-La’nın lansmanı yeni dizayn ve aile deneyimleri açısından öncü niteliğindedir. Island Shangri-La, Hong Kong da bu önemli destinasyona taze ve modern bir perspektif kazandırmak için renovasyona girmektedir. 2022’de renovasyon sonrası lansmanının yapılması planlanan, Çin’deki ilk Shangri-La oteli Shangri-La Hangzhou da, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan West Lake’i ziyaret eden misafirler için yeni bir konsept ve ultra lüks deneyimler sunacak. 

Shangri-La Group CEO’su Lim Beng Chee ise “Markanın her daim süren evrim ve gelişimi, Shangri-La’nın misafirlerine, çalışma arkadaşlarına ve paydaşlarına olan taahhüdünü güçlendiriyor. Bu yaklaşımı; otellerimizi misafirlerimiz ve onların değişen beklentileri ile her zaman uyum içinde olmak adına yeni olanaklar yaratmaları yönünde destekleyecek ve yetkilendirecek önemli bir strateji olarak görüyoruz. 50 yıldır kalpten gelen misafirperverliği yansıtan markamız, güncel ve özel deneyimler yaratarak misafirleri için özel ve keyifli anlar yaratmaya devam edecek. Geleceği öngörerek bu yolculuğa birlikte devam etmek için sabırsızlanıyoruz.” şeklinde görüşlerini ifade etti. 

24 Mayıs 2021 Pazartesi

 Uber'den Aşı olmaya giden herkese ücretsiz yolculuk


Uber, Türkiye’deki aşılama sürecine destek olmak amacıyla önemli bir projeye imza atıyor.24 Mayıs tarihi itibariyle Covid-19 aşısı yaptırmak için İstanbul ve Ankara’daki devlet hastanelerine giden herkese UBERAŞI koduyla kullanabilecekleri iki ücretsiz yolculuk hediye ediliyor. Kampanyayı kendi aşı randevunuza gidip gelmek veya aşı olacak bir yakınınızın Uber Taksi ile yolculuk yapmasını sağlamak için kullanabilirsiniz.

Uber’in bu kampanya için 1 Milyon TL bütçe ayırdığını belirten Uber Türkiye Genel Müdürü Neyran Bahadırlı, “Tüm dünyada yaşanan bu pandemi döneminde aşılar  salgını yenmek için tek umudumuz. Türkiye’de devam etmekte olan aşılama sürecinde Uber kullanıcılarına aşı olmaya gidiş ve dönüş yolculuklarında destek sağlayabileceğimiz için çok mutluyuz” dedi.

Tek bir tuşa basarak istediğiniz yere güvenli ve rahat bir şekilde gitmenizi sağlayan global teknoloji platformu Uber, aşılama sürecine destek olmak amacıyla, Covid-19 aşısı için devlet hastanelerine ücretsiz ulaşım imkanı sağlıyor. Kampanya çerçevesinde İstanbul ve Ankara’da aşı olacak kullanıcılar UBERAŞI koduyla devlet hastanelerindeki aşı merkezlerine gidip evlerine geri dönerken kullanabilecekleri iki ücretsiz yolculuk hakkına sahip olacaklar. 

UBERAŞI kodunu uygulamaya girerek faydalanılabilecek bu kampanya 24 Mayıs 2021 Pazartesi günü başlayacak. Kampanyadan yalnızca başlangıç veya bitiş noktası devlet hastanelerindeki aşı merkezlerinde olan yolculuklar için faydalanılabilecek. 

Kampanya başka indirim veya promosyon ile birleştirilemeyecek. 

UBERAŞI kodu iki yolculukta kullanılabilecek ve yolculuk başına faydalanılabilecek maksimum indirim tutarı 40 TL olacak.

22 Mayıs 2021 Cumartesi

Pandemi Döneminde Ofis Sayısını Yüzde 25 Artıran Enterprise Büyümeye Devam Ediyor!

“Kısa Dönem Araç Kiralama Sektörü Olarak  Yılın İkinci Yarısından Umutluyuz”

Enterprise Türkiye CEO’su Özarslan Tangün, günlük araç kiralama sektörünün ilk dört aylık dönemini ve tam kapanma dönemi sonrası sektörün beklentilerini değerlendirdi. Özarslan Tangün, “2021 yılının dört aylık dönemi ağırlık olarak şehir içi kiralamaların öne çıktığı bir dönem oldu. Bununla birlikte, aşılamanın etkisiyle az miktarda yabancı turistin geldiğini gördük. Haziran ayından itibaren aşılama oranlarının artması ve vaka sayılarının düşmesiyle hem iç hem de dış turizmde önemli bir hareketlilik bekliyoruz. Sektör olarak yılın ikinci yarısından umutluyuz” dedi. Pandeminin başından bu yana ofis ve yeni araç yatırımlarını sürdürdüklerini de dile getiren Özarslan Tangün, “Geçen sene 14 yeni ofis açarak ofis sayımızı 71’e çıkardık ve bu alana yüzde 25 büyüdük. Tüm bunları yaparken filomuzdaki araç sayısını artırmaya ve çeşitlendirmeye devam ettik. Önümüzdeki dönemde ofis sayımızı ve filomuzdaki araç sayısını artırmaya devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu. 


Pandemi döneminde sunduğu hizmetler ve dijital çözümlerle artan mobilite ihtiyaçlarına aralıksız yanıt veren Enterprise Türkiye, Haziran ayından itibaren iç ve dış turizmde hareketlilik bekliyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Enterprise Türkiye CEO’su Özarslan Tangün, günlük araç kiralama sektörünün ilk dört aylık dönemini ve tam kapanma dönemi sonrası sektörün beklentilerini değerlendirdi. Özarslan Tangün yaptığı açıklamada, “2020 yılı herkesin umutla girdiği bir toparlanma yılıydı. Ancak, Covid-19 salgını tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de dengeleri değiştirdi. Bu kapsamda, pandeminin ilk etkilerinin görüldüğü 6 aylık süreç herkes için oldukça zor geçti. 2020 yılındaki yeni normale dönüşle birlikte ise insanların mobilite ihtiyaçlarında çok önemli değişimler yaşandı. Ancak, özellikle yılın ikinci yarısından itibaren iç turizmde gözle görülür bir hareket vardı. Pandeminin getirdiği yeni normale uyum sağlayan, dijitalleşme ve yeni ihtiyaçlara hızlı şekilde yanıt veren kısa dönem araç kiralama firmaları bu dönemde dış turizmdeki açığın büyük bölümü kapatabildi” dedi.

“Hem şehir içi hem de şehirlerarası toplu taşımaya alternatif olduk”

Enterprise Türkiye CEO’su Özarslan Tangün, “2021 yılının dört aylık dönemi ağırlıklı olarak şehir içi kiralamaların öne çıktığı bir dönem oldu. Bununla birlikte, aşılamanın etkisiyle az miktarda yabancı turistin geldiğini gördük. Haziran ayından itibaren aşılama oranlarının artması ve vaka sayılarının düşmesiyle hem iç hem de dış turizmde önemli bir hareketlilik bekliyoruz. Kısa dönem araç kiralama sektörü olarak yılın ikinci yarısından umutluyuz” diyerek sözlerini sürdürdü.

“Artan ofis sayımız dezenfekte ettiğimiz araçları evlere teslim etmemizi kolaylaştırıyor”

Enterprise Türkiye’nin pandemi döneminde yaptığı çalışmalardan da bahseden Özarslan Tangün sözlerine şu şekilde devam etti: “Yaşanan olumsuzluklara rağmen hem ofislerimizi hem de filomuzu artırdık. Pandeminin başından itibaren sürekli insanlara nasıl daha iyi hizmet verebiliriz düşüncesiyle çalışmalar yaptık. Her bir aracımızın müşteriye teslim edilmeden önce dezenfekte edilmesi ve adrese teslimat gibi seçeneklerimiz attığımız öncelikli adımlardı. Seyahat kısıtlamalarıyla birlikte ise ofislerimizi şehir içlerinde yaygınlaştırarak kullanıcıların ihtiyaçlarına yakından yanıt verdik. Bu doğrultuda, geçen sene 14 yeni ofis açarak ofis sayımızı 71’e çıkardık ve bu zor dönemde ofis sayımızı yaklaşık yüzde 25 artırmış olduk. Artan ofis sayımız dezenfekte ettiğimiz araçları evlere teslim etmemizi de kolaylaştırdı. Tüm bunları yaparken filomuzdaki araç sayısını artırmaya ve çeşitlendirmeye devam ettik. 2021 gibi zorlu bir yılda da ülkemizin ekonomisine ve büyüme arzusuna da inanarak artacak talebi karşılamak adına filo ve ofislerimizi hazırlıyoruz. Önümüzdeki dönemde müşterilerimizin daha fazla yanında olabilmek adına 71’e çıkarttığımız ofis sayısını, bu doğrultuda çalışan sayımızı ve filomuzu da artıracağız.”


DoubleTree by Hilton Bodrum Işıl Club Resort’te çocuklar tatilde hem eğlenecek hem öğrenecek

Huzur veren atmosferiyle Bodrum’un en sakin koylarından Torba’da yer alan DoubleTree by Hilton Bodrum Işıl Club Resort, yeni sezonda küçük misafirlerini birbirinden keyifli aktivitelerle ağırlıyor. Denize sıfır konumu ile keyifli bir tatil köyü atmosferine sahip olan otel, özellikle oyun alanlarında gerçekleştirdiği değişiklerle plastik kullanımına son verirken, çocukların yaratıcılıklarını ve becerilerini geliştirebilecekleri faydalı bir tatil fırsatı sunuyor.


DoubleTree by Hilton Bodrum Işıl Club Resort, sessiz ve sakin Torba koyunda keyifli ve izole bir tatil geçirmek isteyen misafirlerini bekliyor. Geçtiğimiz yaz Hilton çatısı altına girmeden önce tamamen yenilenen otel, Hilton CleanStay güvencesi ile sunduğu üst düzey hijyen tedbirleriyle konuklarına güvenli tatilin kapılarını aralarken minik misafirlerini de unutmuyor.

DoubleTree by Hilton Bodrum Işıl Club Resort, bu sezon bir yeniliğe daha imza atarak hem hijyen önlemleri hem de tatilde sosyal mesafeyi koruma açısından otel içindeki oyun alanlarında yer alan plastik materyallerin kullanımına son verdi. 

Çocuklar bundan böyle otelde geçirecekleri tatil boyunca yaratıcılıklarını ve becerilerini geliştirecek oyunlar oynarken; oyun ablaları ve oyun abileri de onlara eşlik edecek. Boyama oyunlarından matematik oyunlarına, beceri oyunlarından yardımlaşma oyunlarına çocukları eğlenerek öğrenecekleri faydalı bir tatil bekleyecek.

“Mekan bağımsız çalışma” için yüksek hızda internet
Bodrum Torba’da dört hektarlık yeşil alan üzerine konumlanan DoubleTree by Hilton Bodrum Işıl Club Resort, uzaktan çalışma fırsatı olan misafirlerin aradıkları konforu bulabilmeleri için internet alt yapısını da yeniledi. Otelin uzaktan çalışmaya ve dinlenmeye uygun geniş yeşil alanlarında yüksek hızda internetten faydalanabilir bir yandan çalışırken bir yandan keyifli bir tatilin tadını çıkarabilirsiniz.
Bahçeli bungalovların da dahil olduğu 277 misafir odası ile misafirlerini ağırlayan ve her şey dahil konseptiyle hizmet veren DoubleTree by Hilton Bodrum Işıl Club Resort, yenilenen çocuk oyun alanı, mavi bayraklı özel plajı, uzaktan çalışmaya ve dinlenmeye uygun geniş yeşil alanları, SPA merkezi ve Hilton kalitesindeki lezzetleriyle hem vücudunuzu hem ruhunuzu tazelemeniz için her türlü imkanı sağlıyor.

21 Mayıs 2021 Cuma

Günde 10-12 adet tüketirseniz… ÇİLEĞİN BİLİNMEYEN 12 ÖNEMLİ FAYDASI!

Büyüleyici kokusu ve tadıyla ilkbahar ile yaz mevsiminde en sevdiğimiz meyvelerden olan çilek, A vitamini, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve folat gibi pek çok besin bileşeniyle tam bir şifa deposu. Aynı zamanda C vitamininden de en zengin meyveler arasında yer alıyor. 





Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, ancak çileğin de her meyve gibi kararında tüketilmesi gerektiğini belirterek, “Günde 10-12 orta boy çilek tüketilebilir ve bu miktarda çilek günlük C vitamini gereksiniminin yarısından çok daha fazlasını karşılıyor. Ancak içeriğinde fazlaca oksalat barındırdığı için aşırı tüketildiğinde böbrek taşlarına neden olabiliyor. Ayrıca iyi yıkanmadığında böbreklerde kum oluşmasına da yol açabiliyor.” uyarısında bulunuyor. Peki, çilek sağlığımız üzerinde nasıl bir rol oynuyor? Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman çileğin bilinmeyen 12 faydasını anlattı; önemli önerilerde bulundu. 

Bağışıklık sistemini destekliyor
C vitamini bağışıklık sistemini destekleyen en önemli vitaminlerden. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman çileğin de C vitamininden en zengin meyveler arasında yer aldığını belirterek, “C vitamini içeriğinden faydalanmak için çileği çok bekletmeden, mümkünse pişirmeden ve reçel formuna getirmeden, taze taze tüketmenizde fayda var. Çünkü bekleme, havayla temas ve pişirme gibi durumlarda fazlaca C vitamini kaybı yaşanıyor” diyor.  

Anemiye karşı etkili
Çilek folat, yani B9 vitamininden de zengin bir meyve. İçeriğindeki folat sayesinde sağlıklı kırmızı kan hücrelerinin yapımında etkili oluyor. Bilindiği gibi folat eksikliğinde anemi, yani kansızlık görülebiliyor. Folat aynı zamanda vücuttaki hücrelerin oluşumlarında ve yenilenmelerinde de rol oynuyor. Özellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda günlük yeteri miktarda folat alınması önem taşıyor, çünkü eksikliğinde spina bifida denilen, bebekte omurilik kanalının tam kapanamaması sorunu gelişebiliyor. 

Cilt kalitesini artırıyor
Ciltte normalde yüksek konsantrasyonda C vitamini bulunuyor. C vitamini kollajen sentezini uyarması sayesinde cilde elastikiyet kazandırıp canlı bir görünüm sağlıyor, kırışıklıkların oluşumunu geciktiriyor. Aynı zamanda cildi ultraviyole ışınlarının hasarından koruyor.  Dolayısıyla sağlıklı bir cilt için her gün yeterli miktarda C vitamini almak önem taşıyor.

Kolesterol düşmanı 
Çilek içeriğindeki C vitamini, antosiyaninler ve lifler sayesinde kötü huylu kolesterol LDL ve trigliserit seviyesini düşürerek kandaki lipid profilini iyileştirmede fayda sağlıyor. 

Kalp sağlığına iyi geliyor
Flavonoidler çilekteki fenolik bileşiklerin, yani biyoaktif özellikleriyle sağlık üzerinde koruyucu etkileri olan fitokimyasalların ana grubunu oluşturuyor. Bu bileşikler serbest radikallerle savaşarak ve oksidatif stres oluşumunu azaltarak, aterosklerozu (damar sertliği) önlüyor ve kan basıncının normal seviyelerde tutulmasına yardımcı oluyor.

Hafızayı güçlendiriyor
Askorbik asit, yani C vitamini beyindeki sinir hücrelerini kaplayan kılıfın oluşumunda ve bu hücreler arasındaki iletişimde rol alıyor. Bu hücreler arasındaki iletişim hafıza, karar verme ve hatırlama gibi zihinsel fonksiyonların güçlenmesinde büyük önem taşıyor.

Kilo kontrolüne yardım ediyor
Çilek yüksek su ve posa içeriği sayesinde tokluk sağlanmasında etkili oluyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Çileğin glisemik indeksi yani kan şekerini yükseltme hızı yüksek değildir. Bu sayede kan şekerinin dengede kalmasına katkıda bulunuyor” diyor. 

Sigaranın zararlarını azaltmada görev alıyor
Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman sigara içen kişilerin kanlarındaki C vitamini seviyesinin daha düşük olduğunu belirterek, şöyle devam ediyor: “Sigara içen kişilerde kanserojen olabilecek reaktif oksijen türlerine maruziyet fazladır. Vücutta reaktif oksijen türleri arttığında doku hasarı kaçınılmazdır. Bu nedenle sigara içen kişilerin reaktif oksijen türlerini nötralize eden antioksidanlara olan gereksinimi içmeyen kişilere göre daha fazla oluyor. Bu anlamda çilek, içeriğindeki C vitamini sayesinde hem sigara içen kişilerin C vitamini eksikliğini telafi etmesine yardımcı oluyor hem de reaktif oksijen türleriyle savaşmaya, bu sayede de oksidatif stresin azaltılarak doku hasarının önlenmesine katkı sağlıyor.” diyor.  

Kabızlığı önlüyor
Su ve lif içeriğinin yüksek olması bağırsakların çalışmasını optimize ediyor ve bu sayede kabızlığı engelliyor. Ayrıca hem kabızlığı önleyerek bağırsak sağlığına katkıda bulunması, hem içerdiği antioksidan vitamin ve bileşiklerle kolon kanserine karşı da koruyucu rol üstleniyor. 

Diş etlerini güçlendiriyor
C vitamini dişlerin tutunduğu diş eti dokusunun güçlü ve sağlıklı kalmasına yardımcı oluyor. Bu nedenle C vitaminini yetersiz alan kişilerde diş eti problemleri gelişebiliyor. İyi bir C vitamini kaynağı olan çilek diş eti problemlerinin önlenmesine katkıda bulunuyor.

Kansere karşı koruyucu etki gösteriyor
Çilek içerdiği antosiyaninler sayesinde kansere karşı koruyucu etki gösteriyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, “Kırmızı meyvelerde doğal olarak bulunan antosiyaninler antioksidan özellik göstererek vücutta oksidatif stresi azaltmaya yardımcı oluyorlar. Ayrıca antiinflamatuar ve antimutajenik (genlerdeki zararlı olabilecek mutasyona karşı koruyucu) etkileriyle de  kansere karşı koruyucu rol üstleniyorlar.” diyor. 

Kan şekerinin dengede kalmasında fayda sağlıyor
“Uzun açlık sonrasında kan şekerinizin düşmesi nedeniyle yüksek karbonhidrat içeren şekerli yiyeceklere yönelmeniz muhtemeldir.” uyarısında bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, şunları söylüyor: “İkindi vaktinde tüketeceğiniz 10-12 adet orta boy çilek ve yanına ekleyeceğiniz 2-3 top ceviz kan şekerinizi dengede tutmanıza ve bir sonraki öğünde porsiyonlarınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır.” 


ÇİLEKLİ SAĞLIKLI TARİFLER 

Çilekli smoothie
Hazırlanışı: 3/4 su bardağı kefir, 1/4 su bardağı su, 10 adet çilek ve bir tepeleme yemek kaşığı yulafı blenderden geçirdikten sonra bir bardağa alın. İkindi ara öğününde afiyetle tüketebilirsiniz. 

Çilekli semizotu salatası 
Hazırlanışı:  Bir küçük demet semizotunun üzerine 10-12 adet çileği dilimleyin. Taze nane yaprakları ve bir yemek kaşığı zeytinyağı ekleyerek yaz sofralarınızı renkli ve besleyici bir salatayla şenlendirin. 

Çilekli kuru cacık
Hazırlanışı: 2 adet orta boy kabuğu soyulmuş salatalık ve 10-12 adet çileği dilimleyin. Ardından malzemeleri büyük bir kase süzme yoğurtla karıştırın. Üzerine taze dere otu ve bir yemek kaşığı zeytinyağı ekleyerek hem tok tutan hem de besleyici bir cacık hazırlayın.


Marmara’nın Yeni Kabusu Deniz Salyasına Karşı Ortak Mücadele

Marmara Denizi’nde ortaya çıkan deniz salyası, Marmara Belediyeler Birliğinin düzenlediği çevrimiçi seminerde 18 Mayıs 2021 Salı günü konuşuldu. Akademi, yerel yönetim, balıkçılık sektörü ve STK’ların bir araya geldiği ve açılış konuşmasını MBB ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın’ın yaptığı seminerde Marmara Denizi’nde meydana gelen ve son günlerde etkisini iyice artıran deniz salyası problemi gündeme getirildi. Büyükakın, bu probleme ilişkin geliştirilecek ortak eylem planının detaylarını açıkladı.


Marmara Denizi'nde organik yüklerden kaynaklanan ve deniz salyası olarak da bilinen müsilaj varlığı, daha önce muhtelif zamanlarda da olduğu gibi öncelikli olarak deniz ekosistemini tehdit etmekte, ayrıca deniz yüzeyinde meydana getirdiği görüntü ile rahatsızlık oluşturmaktadır. Bu kapsamda, konuyu etraflıca ele alındığı çevrimiçi seminerde Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Neslihan Özdelice, Sualtı Fotoğraf ve Filmcileri Derneği Başkanı Ateş Evirgen, Marmara Adası ve Köyleri Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Engin Algan ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi  Başkanı Mesut Önem konuya ilişkin güncel durumu katılımcılarla paylaştılar.  

“Eylem Planı Hazırlanması ile İlgili Süreci Başlattık” 

MBB ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, tarım ve endüstri politikaları, atıksu arıtımı ve gemilerden kaynaklanan sorunlar başta olmak üzere müsilajın nedenlerine değinerek bunun çok boyutlu interdisipliner bir konu olduğunu söyledi. Müsilaj sorununun ancak bölgesel düzeyde tüm paydaşların ve yerel yönetimlerin katılımıyla bir eylem planı kapsamında çözülebileceğini söyleyen Büyükakın, kontrol edilebilen faktörlere ilişkin olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, belediyeler ve ilgili üniversitelerin ilgili departmanlarıyla işbirliği içinde bilimsel bir heyet önderliğinde müsilajla mücadele için yeni bir eylem planı oluşturulması için mutabakata vardıklarını ifade etti. 

“Kasım Ayından Bu Yana Müsilaj Sorunu ile Yoğun Bir Şekilde Karşı Karşıyayız”

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilajın uzun süredir sorun teşkil ettiğini ancak kıyılara vurmasıyla birlikte gündeme düştüğünü belirtti. Hızlı koordinasyondan dolayı MBB’ye teşekkür eden Sarı, müsilaj ile ilgili  bilgiler verdi. Sarı; “Marmara Denizi’nde 15-25 derinliğe kadar ışık giriyor. Müsilaj oluşumu için deniz sıcaklığının ortalama sıcaklıktan fazla olması, denizin durağan olması ve besin elementinin fazla olması gerekiyor. Marmara Denizi’nin tüm bu şartları sağladığını görüyoruz. Besin elementi nerde yoğunsa bitkiler orada yoğunlaşıyor ve karşımıza devasa bir sorun çıkıyor. Ekolojik olarak Marmara Denizi çok kötü etkileniyor.”

Marmara Denizi için yeni normale ihtiyacımızın olduğunu ve tedbirler alınması gerektiğini söyleyen Sarı, “Arıtılmadan denize derin deşarjla salınan atıklara son verilmeli, evsel ve endüstriyel atıkların deşarjdan önce kimyasal yükü en az düzeye indirecek ileri arıtmaya tabi tutulmalı, Marmara Denizi havzasında bulunan bütün akarsu ağının atık yükü azaltılmalı, tarımsal üretimde iyi tarım uygulamalarına geçilerek gübre ve ilaç kullanımı kademeli olarak azaltılmalı, Marmara Denizi için bütüncül bir yaklaşımla yeni, iklim değişimini dikkate alan bir atık yönetim politikası benimsenmeli ve bir müsilaj acil eylem planı hazırlanmalı” dedi.    

“Müsilaj Ortamdaki Canlılara Yapışarak Onları Öldürüyor”

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Neslihan Özdelice, “Müsilajın iç yapısına bakacak olurak çeşitli deniz organizmaları ve tek hücreli canlılar tarafından üretiliyor. Organik bir maddedir ve suda köpürme meydana getiriyor. Yapışıcı olduğu için ortamdaki canlılara yapışıyor. Kimyasal yapısın bakarsak yüksek moleküler ağırlılı polisakkaritlerden oluşuyor. Müsilajın metal ve toksik metal bağlama kapasitesi yüksek oranda oluyor. Suda bakır ve kurşun gibi toksik metal bulunması drumunda tek hücreli canlılar müsilaj salınımını artırıyor ve bu da  bakterilerin artmasına yol açıyor.  

Sualtından Müsilaj Manzaraları Sunuldu 

Sualtı Fotoğraf ve Filmcileri Derneği Başkanı Ateş Evirgen fotoğraflar ve videolar ile denizin içinde ve dibindeki müsilaj oluşumunu katılımcılara gösterdi. Marmara Denizi’nin büyük bir müsilaj tehdidi altında olduğunu söyleyen Evirgen, müsilajın balıkların yuvalarını kapladığını, dipteki hayvanların her birinin müsilaj ile tanışmış durumda olduğunu, deniz salyangozu yumurtası ve yumuşak mercanlar gibi denizin  en kıymetli canlılarının müsilaj ile kaplandığını, midye popülasyonunun çok cidi tehdit altında olduğunu söyledi.  

“Marmara Denizi’nde Balıkçılık Müsilaj Yüzünden Yapılamıyor” 

Marmara Adası ve Köyleri Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Engin Algan, balıkçılık sektörünün müsilaj nedenli mağduriyetini dile getirdi. Algan, “her bir teknede yaklaşık 25 sigortalı işçi çalışıyor. Kasım ayından beri çalışamaz duruma geldik ve birçok tekne Marmara Denizi’ni terketti. Bütün balıkçı teknelerinin yüzde 20’si ağlarını yırtarak tekneye çekti. Bunlar dikildi ertesi gün gene yırtıldı. Marmara Denizindeki balıkçı tekneleri bu işten mağdur oldu. 3 ay sonra balık sezonu başlayacak. Bu sezonun elemanlarını 1 ay öncesinden almak zorundayız. Gene aynı durumla karşılaşmak istemiyoruz. Bir çok teknenin ağları müsilajdan dolayı denizin dibinde duruyor. Suyun yüzeyine çıktıktan sonra herkes bu sorunun farkına vardı. Eylül ayı itibariyle bu sorunun devam edeceğini düşünüyorum. Türkiye’de kontrollü balık avcılığı yok. Bununla ilgili kota getirilmesi lazım. Ağ derinliklerinei balık miktarına kota getirilmeli. Solayısıyla yetkililerin acil önlem almalarını bekliyoruz” dedi.  

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 2006 Yılından Bu Yana Müsilaj ile Mücadele Ediyor 

Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin İzmit Körfezi’nde müsilaja ilişkin yaptığı çalışmaları anlatan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi  Başkanı Mesut Önem, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile birlikte 2004 yılında İzmit Körfezi ile ilgili yönetim sürecinin  başladığını, 2006 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne gemi ve deniz araçlarına yönelik idari yaptırım yetkisi verilmesi ile de sürecin devam ettiğini söyledi. Önem, “2007 yılında gözlenen müsilaj olayı ile birlikte TÜBİTAK-MAM ile bilimsel çalışmalar başlatıldı. Su Kalitesinin kesintisiz izlenmesi ile Türkiye’deki en uzun ve kesintisiz su kalitesi izleme veriseti Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde bulunuyor. Bunlar her yıl sonu değerlendiriliyor ve planlama çalışmalarında kullanılıyor” dedi. Mesut Önem, deniz süpürgeleri ile müdahale ederek deniz yüzeyinden bu süreçte yaklaşık 150 ton müsilaj topladıklarını belirtti.

KIRMIZI ET SEKTÖRÜ TURİZMDEN UMUTLU

En önemli ihracat kapımız olan turizm sektörü ve turizme bağlı tüm sektörler yaz sezonunda kayda değer bir hareketlilik bekliyor. Sektörün hareketlenmesini bekleyenler arasında sadece otel sahipleri ve çalışanları bulunmuyor. Otellerin ihtiyaçlarını tedarik eden, başta gıda olmak üzere farklı sektörden firmaların beklentileri de üst düzeyde. Paketlenmiş kırmızı eti Türkiye’ye getiren, en önemli kırmızı et üreticilerinden Bonfilet’in Yönetim Kurulu Başkanı ve Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Derneği (ETÜDER) Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Akkoyun, ev dışı tüketim (EDT) kanalında kırmızı etin pazar dinamiklerini ve pazarın turizm sektöründen beklentilerini anlatıyor.


Turizm sektörü, pandemi sürecinden ve karantina koşullarından en çok etkilenen sektörlerden biri oldu. En önemli paydaşlarından yeme içme sektöründe ise ev içindeki tüketim artarken EDT kanalında ciddi bir küçülme yaşandı. Bu dönemde sağlıklı beslenmeye gösterilen özenin artması sebebiyle kırmızı et tercih edilen bir ürün olarak karşımıza çıktı. Ev içinde tüketimi artan kırmızı etin, turizm sektöründeki durgunluk nedeniyle ev dışı tüketim kanalında yeteri kadar talep görmediğini belirten Türkiye’nin en önemli kırmızı et üreticilerinden Bonfilet’in Yönetim Kurulu Başkanı ve Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Derneği (ETÜDER) Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Akkoyun, “Kırmızı et tüketiminde toplamda ortalama %30 küçülme oldu. Küçülmenin %20’si turizm sektörü kaynaklı, turizmin pandemiden ciddi oranda etkilenmesinin yanı sıra otellerin, toplu yemek üretimi yapan noktaların, catering ve restoranların kapanması ya da kapanmasalar bile mevcut kapasitelerini %80 oranında azaltmaları nedeniyle ev dışı tüketimde %30 ve kurumsal bayiler kanalında %20’lik bir daralmadan söz edebiliriz.” dedi.

Turizm sektörü kapsamında EDT ve perakende kanallarını değerlendiren Hakan Akkoyun, “Et piyasasının 2 ayağı var. Birincisi otelleri, restoranları ve lokantaları kapsayan ev dışı tüketim pazarı. İkincisi ev tüketimine yönelik perakende kanalı. 2020’de kırmızı et sektöründe pazarın %70’i perakendeden geldi, ev dışı tüketimde ise bir küçülme yaşandı. Bonfilet olarak ev dışındaki kaybı evde telafi ettik. Her ne kadar evde tüketim artsa da ev dışı tüketimin payı da çok büyüktü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’ye gelen turist sayısı 2020’de %69,14 düşerek 15,9 milyona geriledi. Burada turizm sektöründeki durgunluk kırmızı etteki arz talep dengesini de olumsuz etkiledi. 2021 yaz sezonu için ise umutluyuz. Önceliğimiz sağlık olmakla birlikte beklentimiz, gerekli koşullar sağlanarak otellerin ve toplu tüketim alanlarının açılması yönünde. Denetlenebilir bir sistem içerisinde turizmin canlandırılması ile et piyasasının EDT kanalında da ciddi hareketlilik bekliyoruz.” ifadelerinde bulundu. Kayıp ve telafi döneminden sonra hızlıca toparlanma dönemine geçilmesi gerektiğini söyleyen Bonfilet Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Akkoyun, et tedariğinde gıda güvenliği ve hijyen konusunda da işletmelerin çok dikkatli hareket etmesi gerektiğini belirtti.

Turizm Sektörü Hijyen ve Güvenlik İçin Paketlenmiş Kırmızı Ete Yönelmeli

COVID-19 ile mücadele kapsamında gıda sektöründe alınması gereken önlemlerin başında hijyen ve gıda güvenliği geliyor. Normal şartlar altında da taviz verilmemesi gereken bu önlemler, salgın süreciyle birlikte daha da hassas bir şekilde uygulanır hale geldi. Bonfilet Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Akkoyun otomasyona dayalı üretimi tercih ettiklerine dikkat çekerek “Üretici firma olmamızın sorumluluğu ile hammadde temininden işleme alınacak etlerin uzman kontrolünde fabrikaya girişlerinin sağlanmasına, hijyenik koşullarda el değemeden üretilerek paketlenmesine ve soğuk zincir kırılmadan müşterilerimiz ile buluşmasına kadar geçen tüm süreçleri Türk Gıda Kodeksi yönetmeliklerine uygun olarak büyük bir titizlikle gerçekleştiriyoruz. Üretim, satış ve pazarlama süreçlerimizin tamamında güvenilir gıda esasına dayalı olarak hareket ediyor, ürünlerimizi insan hayatına lezzet ve sağlık katması için geliştiriyoruz. Ürünlerimizin hammadde evresinden paketlenmesine, ambalajlanıp soğuk zincirin korunduğu lojistik sevkiyatımıza kadar tüm aşamalarında teknolojiden yüksek oranda faydalanıyoruz. Türkiye’nin AB normlarındaki ilk et üretim tesisi olan Bonfilet Et Üretim Tesisleri’nde; Spiral Freezer, MAP, Skin Pack, Vakum ve Flow Pack gibi dünyada trend olan son ambalajlama teknoloji sistemlerini kullanıyoruz. Bu yaz sezonunda canlanmasını beklediğimiz turizm sektöründeki paydaşlarımızın kırmızı et tedariğinde hijyen ve gıda güvenliği beklentilerini karşılamak için de hazırız.” ifadelerinde bulundu.

Bonfilet Ev Dışı Tüketim Kanalında Kırmızı Et Tedariğine Hazır

Paketlenmiş eti Türkiye ile tanıştıran Bonfilet hem profesyonellere hem de ev tüketicilerine hitap ediyor. Profesyonel kesime yönelik gastronomi ürünleri, sektörün beklenti ve ihtiyaçlarını göz önüne alarak üretiliyor. Bonfilet ev dışı tüketimde; oteller, büyük üretim firmaları, catering’ler, restoranlar, kamu kurum ve kuruluşları ile tüm Türkiye’de seçkin bayiler ile çalışıyor. Bu kanalda ürünler müşterilerin taleplerine istinaden diledikleri şekilde ambalajlanabiliyor. Karkas olarak ya da parçalara ayrılmış halde alınabilen taze ya da dondurulmuş et ürünleri isteğe bağlı olarak vakum ambalaj ve dökme seçenekleriyle sunuluyor. Bonfilet Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Akkoyun “Ürün çeşitlerimize paralel olarak her yıl genişleyen bir pazara ve dolayısıyla farklı ses gruplarına hitap ediyoruz. Yurt içinde, sektöründe söz sahibi zincir otel ve restoranlar ile ilgili pazarlara satış yapan retail firmalar ve sayısız işletme ile iş birliği halindeyiz. Yakın zamanda faaliyete geçirdiğimiz www.bonfilet.com.tr online alışveriş sitemizde şu an için sadece İstanbul ili sınırları içerisinde günlük teslimat gerçekleştiriyoruz, perakendede ise ulusal bazda zincir marketler aracılığıyla Türkiye’nin her yerine hitap ediyoruz.” açıklamasında bulundu.


Sürdürülebilir Gıda Platformu, Daha iyi Gıda İçin Liderlik Yapıyor

Sürdürülebilir Gıda Platformu, “10x20x30” global gıda kaybı ve israfını önleme girişiminin Türkiye’de gıda sektöründe yaygınlaştırılmasına liderlik yapıyor

Bugün ve gelecek nesiller için sağlıklı, güvenilir ve sürdürülebilir gıda sistemlerinin değişim ve dönüşümünü hızlandırmak için çalışan Sürdürülebilir Gıda Platformu, Dünya Kaynakları Enstitüsü tarafından global gıda kayıp ve israfını üretim ve tedarik zinciri boyunca; perakendeci ve tüketici nezdinde %50 indirmek amacıyla başlatılan 10x20x30 girişimini, Türkiye’de de yaygınlaştırma çalışmaları için işbirliği yaptı.

10x20x30, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SDG hedef 12.3) ulaşmak için, 80’den fazla ülkede yürütülen ve 2030’a kadar üretim ve tedarik zincirleri boyunca global gıda kaybını ve israfını yarıya indirmeyi azaltmayı amaçlayan bir girişimdir. 

Sürdürülebilir Gıda Platformu ve WRI, bu işbirliği kapsamında tüm perakende ve gıda üreticilerini 10x20x30 insiyatifine katılmaya davet ediyor. Bu girişim, tedarik zincirinin ‘üst segmentinde’ daha fazla gayret sarf edilmesini sağlayarak, bu amaca yönelik özel sektör katkısını ciddi oranda artırmayı hedefliyor.

Girişime katılan tüm firmalar için Sürdürülebilir Gıda Platformu ve WRI işbirliği ile önümüzdeki günlerde başlayacak çevrimiçi eğitimler, gıda sektöründeki bilincin arttırılması, gıda atık ve ölçümlerinin sistematik yapılması, kayıt altına alınmasını ve gıda israfının ölçülebilir bir şekilde önlenmesini amaçlıyor.

Birleşmiş Milletler Gıda İsrafı Raporu’na göre dünya genelinde her yıl toplam 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Her yıl 7,7 milyon ton yiyeceğin çöpe atıldığı Türkiye ise kişi başına en çok gıdanın israf edildiği 10 ülke arasında 3. sırada yer alıyor.  

Gıda kayıp ve israfı bir yana yine raporlar tarafından ortaya konulan, 2050 yılında dünyada 300 milyon insanın açlıkla mücadele etmek zorunda olacağı tahmini, bu gidişe artık bir dur demenin zamanının çoktan geldiğini gösteriyor.


Migros “10x20x30” girişimine Türkiye’den katılan ilk perakende şirketi oldu ve  23 tedarikçisiyle birlikte bu yöndeki çalışmalarına devam ediyor.

SGP üyelerinden Metro Market de,  halihazırda global kapsamda 20 tedarikçisi ile yürüttüğü 10x20x30 girişiminin Türkiye sahasını başlattı ve 21 tedarikçisi ile çalışmalarını sürdürüyor.


SGP, uluslararası iş birlikleri ile gıda sektöründeki gıda israfına dur diyor!

Projenin ülkemizde gıda sektöründe yaygınlaştırılması için liderliği Sürdürülebilir Gıda Platformu üstleniyor. Ulusal ve uluslararası kuruluşlar, markalar, kâr amacı gütmeyen şirket ve girişimler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, araştırma enstitüleri gibi tüm paydaşlarla iş birlikleri geliştiren Platform, ülkemizde gıda israfının azaltılmasına yönelik eğitim çalışmaları başlatıyor. Eğitimler, WRI iş birliği ve SGP üyelerinin de katılımıyla online olarak tüm gıda sektörüne açık gerçekleşecek. 

SGP, global  ATLAS programında  Türkiye çapındaki gıda kayıp ve israflarının kayıt altına alınmasında rehberlik edecek. 

Bu eğitimler Küresel Gıda Kayıp ve İsrafı Önleme Protokolü (FLW) kapsamında gerçekleştirilecek.  Sürdürülebilir Gıda Platformu, bu firmaların  WRI tarafından oluşturulan  ATLAS programında  gıda kayıp ve israflarının düzenli olarak kayıt altına alınmasını sağlayacak.


SUSONA BODRUM LXR HOTELS & RESORTS DÜNYANIN EN SEÇKİN GLOBAL SEYAHAT AJANSI “VIRTUOSO”YA KATILDI!

Susona Bodrum LXR Hotels & Resorts, turizm alanında 100 ülkede 1.800'den fazla seçkin ve ayrıcalıklı markalardan oluşan Virtuoso®️’nun özel lüks seyahat ortakları portföyüne dahil olmanın gururunu yaşıyor…
 

Ayrıcalıklı seyahatleri, kusursuz bir tatil keyfi yaşamak isteyenlerle buluşturan Virtuoso’nun sıra dışı portföyüne dahil olan Susona Bodrum LXR Hotels & Resorts, yaşattığı benzersiz lüks tatil deneyimini tescilliyor. 20.000'den fazla danışmanı ile lüks ve deneyimsel seyahat konusunda uzmanlaşmış lider bir global turizm ağı olarak tüm dünyada prestij unsuru olarak kabul edilen Virtuoso, Susona Bodrum’un varlığı ile Türkiye’de de yaygınlaşıyor.

Susona Bodrum’un sunduğu benzersiz lüks tatil deneyimi ile birebir örtüşen Virtuoso, dünyanın en iyi 1.800'den fazla ayrıcalıklı turizm markası ile ortaklık yapıyor. Virtuoso; oteller, gemi turları, tur operatörleri ve daha birçok alanda başarılı operasyonlar yürütüyor. Turizm alanında uzman ve yetenekli danışmanları ile ayrıcalıklı destinasyonlarda özel seyahatler planlayan ve yaşatan Virtuoso, limitli erişilebilirlik ile müşterilerine ayrıcalıklar sunuyor. Virtuoso’nun seyahat danışmanı ile planlanan yolculuklar, bilinen uzmanlık dünyasının inanılmaz seyahat avantajlarının kapılarını aralıyor. Aynı zamanda, sektördeki en iyi markaların en iyi düzenlenmiş portföylerine de erişim sağlıyor. Virtuoso danışmanlarının sahip olduğu deneyim ve bağlantılar, seyahatte “en iyinin en iyisini” deneyimlemek isteyenleri dünyanın farklı köşelerine kolaylıkla ulaştırıyor.  

İster yakın ister uzak mesafeli unutulmaz ve lüks bir tatil için tüm iç görüleri kusursuzca bir araya getiren Virtuoso, seyahat etmenin en prestijli yolu olarak kabul ediliyor. Susona Bodrum, tüm dünyada kabul gören turizmin prestij sembolü Virtuoso’da yer almanın gururu ile 2021 yaz sezonuna iddialı bir giriş yapıyor.




Villa Kiralamalarda En Popüler Yerler Kaş, Fethiye, Bodrum Oldu

4 bini aşkın kiralık villa seçeneği ile Türkiye'nin en büyük villa kiralama platformu TatildeKirala, 2021 yılının ilk yarısında en çok tercih edilenlerini açıkladı. Bu yıl villa kiralayanların tercihi yine Kaş, Fethiye, Bodrum, Belek ve Marmaris oldu. Bu yıl en çok rezervasyon alınan dönem ise bayramın da etkisiyle 17-24 Temmuz olarak gerçekleşti.


Yeni nesil tekne ve villa kiralama platformu TatildeKirala.com, üyelerinin tercihlerine göre tatil trendlerini açıkladı. Her yıl olduğu gibi bu yılda kiralık villalar için tercih edilen bölgeler Kaş, Fethiye, Bodrum, Belek ve Marmaris oldu. Temmuz ve Ağustos aylarının yüzde 95’in üzerinde bir dolulukla geçtiğini belirten Tatildekirala CEO’su Ruşen Mat, bu yıl en çok rezervasyon alınan dönemin bayramın da etkisiyle 17-24 Temmuz tarihleri olduğuna dikkat çekti. Mat, en çok aranan villa tiplerinin ise sırasıyla özel havuzlu villalar, büyük bahçeli villalar ve kalabalık ailelere uygun 3 ve üzeri odaya sahip villalar olduğunu söyledi.

Çocuklu aileler bahçeli ve çocuk havuzlu villalara yöneldi

Mat, TatildeKirala.com üyelerinin diğer tercihlerini ise şöyle özetledi: “Önceki yıllarda ortak havuzlu villalar da çok iyi doluluk oranlarına sahipken pandemi sonrasında özellikle özel havuzlu ve oyun odasına sahip villalar diğerlerine göre çok daha fazla tercih ediliyor. Pandemiyle birlikte özellikle büyük şehirlerde yaşayan ve çocuklarına çok fazla imkan sunamayan aileler biraz olsun nefes alabilmek adına villalarımızı çok daha fazla tercih etmeye başladı. Bu da villa tercihlerini etkiledi. Çocuklu aileler bahçeli, denize yakın, çocuk havuzlu, salıncaklı, kaydıraklı ya da oyun odalı villaları tercih ediyor.. Çocuklu aileler daha çok tek katlı ve merdivensiz villalarda konaklamak istiyor. Bunun dışında villa kiralamak isteyenler denize, markete ve restoranlara yakın, izole olan, güvenilir bölgede yer alan, sosyal aktivitelere yakın yerler çok daha fazla tercih ediliyor.”

En uzun konaklama 90 gün oldu

Yaz dönemi için minimum konaklama süresinin 5 gece olduğunu söyleyen Mat, şu bilgileri verdi: “7 gecelik konaklamalar toplam konaklamaların %50’sini oluşturuyor. 7 geceden daha uzun süreli konaklamalar da yine çok tercih ediliyor. Bugüne kadar platformumuz üzerinden gerçekleşen en uzun konaklama 90 gün olarak gerçekleşti. En kalabalık rezervasyona baktığımızda ise Bodrum’da bir villamız 22 kişi ile en kalabalık misafir sayısına ulaştı.”

Villa kiralama sektöründe büyüme devam edecek 

Pandemi sonrası Sapanca’nın yıldızının parladığını anlatan Tatildekirala CEO’su Ruşen Mat, bu dönemde İstanbul’da bulunan villaların da sıkça rezervasyon almaya başladığını belirtti.  Mat, 2020 Haziran’da bir önceki yılın aynı dönemine göre Google trends aramalarını incelendiklerinde 4 katlık bir artış gözlemlediklerini, bu durumun tatildekirala.com üzerinden yapılan işlemlere 5 kat olarak yansıdığının altını çizdi. Mat, “Geçen yıl yaşanan büyümenin üzerine %90’lık bir büyüme daha gerçekleşti. Villa kiralama sektörünün geçtiğimiz yıl önemli bir kırılma yaşadığını ve geçen yıl yaşanan hacim artışının artık bir baz oluşturacağını ve büyümenin devam edeceğini düşünüyoruz” dedi. 


YAZ TATİLİNE ÇIKACAK ÇOCUKLAR İÇİN EBEVEYNLERE 8 ONLINE GÜVENLİK UYARISI

Covid-19 kısıtlamaları nedeniyle bu yaz çocuklar zamanlarının büyük bir bölümünü evde geçirecek. Bu nedenle çocukların oyun konsolu, telefon ve tablet ile oyun oynamaya daha çok yöneleceğini belirten Bitdefender Türkiye Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu, online oyunlar nedeniyle çocukların maruz kalabilecekleri risklere dikkat çekerek ebeveynlere 8 önemli uyarıda bulunuyor.



Çocuklar Covid-19 kısıtlamaları nedeniyle bu yıl yaz tatilinde online oyunlarla daha fazla zaman geçirecek. Ancak bu nedenle çocukların geç vakitlere kadar odasına kapanıp oyun oynamasının, oyunlarda tanıştıkları yabancılarla iletişimlerinin ve kişisel bilgilerinin güvenliğinin denetlenmesi gerektiğini belirten Bitdefender Türkiye Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu, ebeveynlere 8 uyarıda bulunuyor.

1. İndirilen uygulamaları sıkı bir şekilde kontrol edin. Ebeveynlerin, çocukların indirdiği ve kullandığı her uygulamayı denetlemesi gerekiyor. Bir uygulamanın App Store’da veya Google Play’de üst sıralarda yer alması, o uygulamanın güvenli olduğu anlamına gelmemektedir. Uygulamanın ebeveyn denetimi içerip içermediği, hangi yaş grubuna uygun olduğu ve hangi bilgilere erişim sağladığı bu denetlemeyi gerçekleştirirken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardır. Uygulama kamera ve mikrofona erişim istiyorsa, bunun gerçekten oyun içerisinde gerekli olup olmadığını, gerekli değil ise kapatılması gerektiği bilinmesi gerekiyor. Eğer kameraya erişim gerekli ise, kameraya sadece uygulama kullanılırken erişim sağlama izni verilmelidir.

2. Siber güvenlik hakkında çocuğunuzu bilgilendirin. Ailelerin, çocuklarıyla siber güvenliğin neden önemli olduğu konusunda açık bir konuşma yapması gerekiyor. Aileler, çeşitli bağlantıların cihazlara zarar verebileceği ve siber güvenliği ihlal edebileceği konusunda çocukları bilinçlendirmeliler. Bu konuşmayı yaparken çocukları korkutmamak önemlidir çünkü çocuk, herhangi bir sorun ile karşılaştığında bunu ailesi ile açık bir şekilde paylaşmalıdır. Örneğin, çocuğu veya başkalarını rahatsız edecek bir durum yaşanıyorsa, herhangi bir zorbalık söz konusuyla, biri çocuktan fotoğraf göndermesini istiyorsa veya cinsel içerikli bir durum varsa doğrudan size anlatmaları gerektiğini söylemelisiniz.

3. Çocukların açık alanda oynamalarını sağlayın. Ebeveynler, gündemleri yoğunken, iş ve çocukların sorumlulukları arasında koşuştururken, çocuklarının kendi odalarında kapalı kapılar ardında tehlikeli olabilecek yabancılarla oyun oynuyor olabilecekleri gerçeğini unutabiliyorlar. Bu nedenle ebeveynler, oturma odası gibi açık bir alana oyun sistemlerini kurmalılar ve bu sayede neler olup bittiğini göz önünde bulundurabilirler.

4. Avatar kullanmaya teşvik edin. Çocukların, oyun oynarken kendi adlarını kullanmamaları da oldukça önemli. Ayrıca çocuklar, ev adreslerini vermemeli veya doğum günü bilgilerini başkalarıyla paylaşmamalılar. Bununla birlikte asla tanımadıkları insanlara kendi fotoğraflarını da göndermemeliler. Oyunda fotoğraf kullanılması gerekiyorsa, çoğu çocuğun aşina olduğu avatarlar kullanılmalıdır. Genel bir kural olarak, çocuklarınıza mümkün olduğunca az bilgi vermenin her zaman daha iyi olduğunu anlatmalısınız.

5. İki faktörlü kimlik doğrulama kullanın. Birçok kişi, oyun sistemlerinin iki faktörlü kimlik doğrulaması (2FA) sunduğunun farkında değil ancak önde gelen oyun konsollarının çoğu bu özelliğe sahiptir. 2FA, en bilinen yönüyle hesaplara erişim için kişiye tek seferlik PIN kodu yollanmasıdır. Kısacası 2FA, oturum açma işlemlerini daha güvenli hale getirmek için kullanıcıya ikinci bir güvenlik katmanı sunar. Aynı zamanda birçok siber suçluyu da savuşturur, çünkü tanınmayan biri bir cihaza erişim sağlamaya çalıştığında, 2FA sistemi erişim hakları olmayan birinin sisteme girmeye çalıştığına dair bir bildirim gönderir.

6. Ebeveyn kontrolü içeren bir güvenlik yazılımı kullanın. Çocuğunuzun oyun oynarken güvende kalabilmesini sağlamak için çevrimiçi aktivitelerini izleyebileceğiniz ebeveyn kontrolü içeren bir güvenlik çözümü edinin. Bitdefender Ebeveyn Kontrolü, uygunsuz içerikleri engeller, internet erişimini belli saatlerle kısıtlar ve ebeveynlere çocuklarının çevrimiçi aktivitelerini uzaktan görüntüleme imkanı sunar. Bitdefender Internet Security ve Bitdefender Total Security ürünlerinin içerisinde yer alan Bitdefender Ebeveyn Kontrolü aynı zamanda bağımsız bir uygulama olarak da mevcuttur.

7. Her hesap ve cihaz için farklı ve benzersiz parolalar oluşturun. Çocuklar oyun konsol sistemlerinden, tablete, tabletten telefona kadar birçok cihaz üzerinden oyun oynayabilir. Her bir cihaza ve oyuna girişi için farklı şifreler kullanılması gerekiyor. Zayıf parolalar siber suçlular tarafından rahatlıkla kırılabilir ve bu durum başka kişisel bilgilerin, kötü niyetli kişilerin eline geçmesine neden olabilir.

8. Belirli aralıklarla uygulama temizliği yapın. Telefon ve tablette oyun oynayan çocuklar, farklı birçok uygulama ve oyunu cihaza indirebilirler. Bu nedenle belirli aralıklarla kullanılmayan uygulamaların silinmesi gerekiyor. Bu sayede hem cihazda depolama alanı açılabilir hem de arka planda çalışarak veri toplayan ya da şarjı tüketen uygulamalara engel olunabilir.