Küresel seyahat pazarına yön veren liderleri 15 bini aşkın sektör profesyoneliyle buluşturan Uzakrota Zirvesi’nde 60 ilham verici oturum gerçekleşti.
BookingAgora’nın düzenlediği iki ilgi çekici oturumdan ilkinde havayolları liderleri dijitalleşmenin etkilerini masaya yatırdı. Otelcilik alanındaki liderlerin sürdürülebilirliğin sektöre etkileri ve gelecek hedefler konulu oturumdan ise ufuk açıcı örnekler çıktı Turizm ve seyahat endüstrisini buluşturan en kapsayıcı etkinliklerden biri olan Uzakrota, 250 farklı büyüklükteki şirketi, 15 binden fazla sektör profesyonelini buluşturdu. Otelcilik, havacılık, kruvaziyer, transfer ve araç kiralama gibi seyahatin birçok alanını kapsayıcı 60 oturum düzenlendi. BookingAgora’nın düzenlediği havayolları ve otelcilik alanlarında etkin liderleri buluşturan oturumlarda 2 önemli konu masaya yatırıldı. Havayolları liderleri dijitalleşmeyi, otel yöneticileri ise sürdürülebilirliği konuştu.
Otelcilikte sürdürülebilirlik uygulamaları ve yeni yaklaşımlar
Otelcilikte sürdürülebilirlik stratejileri ve yenilikçi uygulamaların masaya yatırıldığı, BookingAgora oturumunda moderatörlüğü Vista Tourism Genel Müdürü Ece Yiğit üstlendi; Sofitel Otel Genel Müdürü Bozkurt Atabek, JW MAriott Hotel Ankara Genel Müdürü Dr. Hakan Arslan, Le Meridien İstanbul Genel Müdürü Sinan Udil, Divan İstanbul Oteli Genel Müdürü Yulia Kardeşoğlu konuşmacı olarak yer aldı. Ece Yiğit’in ‘’Bu dünyadan, bu ülkeden ve çalıştığımız şirketlerden bir tane var ve onları korumalıyız. Anne bakışıyla yaklaşmak gerekiyor’’ sözleriyle açtığı oturumda öne çıkan başlıklar şöyle oldu.
‘’En düşük karbon ayak izini yaratacak otel, uçak, rota tercih edilecek’’
Bozkurt Atabek (Sofitel İstanbul Taksim Genel Müdürü): Sürdürülebilirliğe sadece su tüketimi ve enerji harcamasını kontrol etmek açısından bakmıyoruz. Antalya’dan gelen bir narenciye yerine daha yakın bir yerden gelen narenciyenin karbon salınımı elbette ki daha az. Bunların bizim için önemli olduğunun son yıllarda farkına varmaya başladık. Akkor zinciri olarak tek kullanımlık plastikleri tamamen elemine ettik. Odalarda çöp kovalarının içinde plastik kullanılmaması veya torba kullanılmadan yapılan değişikliklerin bize maliyetleri var. Bu dönüşümün kıymetini anladık. Uluslararası işbirliklerinde artık öncelikli aranan şu, karbon ayak izi sertifikanız var mı diye soruyorlar. Biz de bütün çalışmalarımız bu yönde geliştiriyoruz.
Otelcilikte sürdürülebilirliğin 5-10 yıl içinde nerelere geleceğini tahmin etmek zor, her şey taahhül ettiğimizden çok hızlı ilerliyor. Bugün hayal bile edemeyeceğimiz şeyin yarın hizmetimizde olduğunu görüyoruz. Çok yakın bir dönemde şöyle bir gelişme olmasını bekliyorum; misafirlerimiz seyahatlerini organize ederken karbon ayak izi ölçümlemesi hayatlarının bir parçası haline gelecek. Dijital ortamlar bizlerden topladığı verilere dayanarak misafirlere evinden çıkıp gitmesine ve geri dönmesine kadar en az karbon ayak izi oluşturmak için hangi havayolu ve hangi rota ile gitmesi, hangi otelde kalması gerektiği detaylarına kadar çıkaracak. Misafirler de buna göre bir rota oluşturacak.
‘’Atık takip sistemi, eskiyen çarşaflardan bez çanta, ananastan sabun’’
Sinan Udil (Le Meridien İstanbul Genel Müdürü): Her markanın olduğu gibi bizim de 2030’lu yıllara kadar sürdürülebilirliğin geliştirilmesi konusunda taahhüdümüz var. Şu anda biz yenilenebilir bir enerji kullanıyoruz. Le Meridien olarak enerjimizin yüzde 30’u yenilenebilir kaynaklardan, taahhüdümüz bunu yüzde 50’ye kadar çıkarmak. Sürdürülebilirlik kuzey kutbunda bir otel için ne kadar önemliyse bizim için de o kadar önemli. Biz global kuralların dışında İstanbul olarak da adımlar atıyoruz.
Sürdürülebilir olmanın bir maliyeti var evet ama biz bu maliyeti karşılamak zorundayız. Su tasarrfufu veya yatak takımını bir kez değiştireceğiz dediğimizde misafir memnun olmayabiliyor. Burada yapmamız gereken bizim personelimizle birlikte nasıl bir çaba içinde olduğumuzu misafirlerimize göstermemiz gerekiyor.
Yağmur suyunu tuvaletlerde kullanıyoruz. Akıllı tartı kullanmaya başladık. Büfeden gelen yiyecekleri saptıyoruz, atık takibi yapıyoruz. Yenmeyen yiyecekleri saptıyor onları mönüden çıkarıyoruz. Barınaklara gönderiyoruz. Atık maliyetini minimuma indiriyoruz. Atık takip sistemimizi sayesinde ananas kabuklarının çok büyük atık oranı olduğunu gördük. Bundan deterjan üreterek temizlikte kullanmaya başladık. Yüksek miktardaki atık yağlardan sabun üretiyoruz ve misafirlerimize şık ambalaj içinde hediye ederken açıklıyoruz ve hassas olduklarımızı görüyorlar. Eskiyen çarşaflardan bez çanta üretiyoruz personelimizle boyararak misafirlerimize hediye ediyoruz.
Booking.com’a göre misafirlerin yüzde 53’ü tesisin sürdürülebilirliğinden memnun değil. Dolayısıyla geliştirmeliyiz. Burada bir önemli nokta da şu ki; binalarımız sustainable değil. Amsterdam havaalanında camlar güneş toplayacak şekilde yapılmış örneğin. İnşaat yatırımlarımızı da bu yönde yaptığımızda daha da gelişmiş olacağız.
Şarap şişelerini press’leyerek tabak yapıyoruz
Dr. Hakan Arslan (JW MAriott Hotel Ankara Genel Müdürü): İlk kez 1972’de BM’de dile getirilen bir kavram sürdürülebilirlik. Global bakış açısına sahip olan zincir otellerde bu başlık son 10 yıldır ciddi bir şekilde ele alındı. Ciddi uygulamalar yapıyoruz. Enerji ile ilgili yatırımlar yaptık. Toplam enerjimizin yüzde 15’ini biz elde ediyoruz. Doğalgazdan elektrik üretimi gibi bir uygulamamız var. Yağmur ve atık sularının sisteme dahil edilmesini sağlıyoruz. Market uygulamamızda kendi bahçemizden ürettiğimiz sürdürülebilir ürünlerimizin satışını yapacağız. Şarap şişelerini pressleyerek tabak haline getiriyoruz.
Bu süreçte turizme entegrasyonun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bilişim ve teknolojinin de gelişmesiyle turizme entegrasyon önem kazanıyor. Plastik oda kartları verilmeden, misafirler kendi ödemelerini gerçekleştirerek QR kodlarıyla odalarına girebiliyor. Yapay zeka yine ön plana çıkacak. Yaşadığımız günlerde sürdürülebilir istihdamın da önemli olduğunu düşünüyorum. İK’ya yönelik sürdürülebilirlik önem kazanacak. Bunu personele indirgemediğimizde, personel eğitimine önem vermedikçe sürdürülebilirlikle ilgili yol kat etmemiz mümkün değil, daha çok önem vermeliyiz. Çalışanlarımıza yönelik base eğitimimizde geçtiğimiz yıl itibarıyla sürdürülebilirlik koyduk. 3 fazdan oluşan sürdürülebilirlik süreçlerinde Anadolu’da parlayan bir yıldız otel olarak ilk kez Forbes’a başvurduk.
‘’Misafirlerin yüzde 70’i eco-friendly otelleri tercih ediyor!’’
Yulia Kardeşoğlu (Divan İstanbul Oteli Genel Müdürü) Divan Otel olarak, sürdürülebilirlik anlayışımızın en temel unsurlarından biri, çalışanlarımızın bu konuda farkındalık sahibi olması ve sürece aktif bir şekilde dahil olmalarıdır. Bu konuda ciddi bir çaba sarf ediyoruz, çünkü sürdürülebilirlik sadece tepe yönetiminin değil, tüm çalışanların benimsemesi gereken bir anlayış. Bu noktada, Divan Akademi önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, sürdürülebilirlik stratejilerimizi günlük operasyonlarımıza entegre etmek için tüm personelimize belirli sorumluluklar veriyor ve onları bu sürecin bir parçası haline getiriyoruz. Böylece sürdürülebilirliği sadece bir yönetim anlayışı olarak değil, herkesin benimsediği bir kültür haline getiriyoruz.
Gelecekte misafir beklentilerinin önemli ölçüde değişeceğini ve sürdürülebilirlik ile daha fazla kişiye özel deneyim taleplerinin öne çıkacağını düşünüyorum. Seyahat alışkanlıkları, özellikle lüks segmentte, hızla evriliyor. Misafirlerin daha fazla yer görmek isteyip, gün sayılarının azalması, otellerin daha esnek ve kişiye özel deneyimler sunmasını gerektirecek. “Şaşırt, şımart” sloganı altında, her misafire özel, unutulmaz deneyimler yaratmak, gelecekteki başarı için kritik bir faktör olacak.
Ayrıca, sürdürülebilirlik ve ekoturizm, giderek daha fazla misafirin öncelik verdiği bir konu haline geliyor. Booking.com’un araştırmasına göre, misafirlerin yüzde 70’i eco-friendly otelleri tercih ediyor. Bu, otelciler için sürdürülebilirlik uygulamalarını benimsemenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Misafirler, çevreye duyarlı otellerde kalmayı, geri dönüşüm, enerji verimliliği ve yerel üreticilerle iş birliği gibi uygulamaların öne çıktığı tesislerde vakit geçirmeyi daha fazla tercih edecekler.
6 otelimizde karbon ayak izimizi hesaplayarak bu verileri bağımsız bir kuruluşa doğrulattırıyoruz. Ayrıca, otellerimizde Karbon Nötr Konaklama süreçleri başlattık. Bu projeyle misafirlerimizi çevresel etkiler hakkında bilgilendiriyor ve onlara daha sürdürülebilir bir konaklama deneyimi sunuyoruz. 2024 yılı itibariyle, bu projeyi genişleterek sadece konaklama değil, etkinlik ve organizasyonlar için de karbon nötr çözümleri devreye alacağız. Yerel tedarikçileri tercih ederek ve yerel istihdamı artırarak ekonomiye katkı sağlıyoruz. Yerel bir marka olarak sektörümüzde standartlara uygun tek sürdürülebilirlik raporunu paylaşan tek markayız. Örneğin, Divan İstanbul Otelimiz, Green Key belgesine sahip olup, çevresel yönetim uygulamalarımızın uluslararası standartlara uygunluğunu kanıtlamaktadır.

Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi (WTTC) Başkanı Julia Simpson da Türkiye’nin performansının küresel anlamda bir başları hikâyesi olduğunu vurgulayarak, “Bu başarı tesadüfen değil, Türkiye’nin ruhu, vizyonu ve iş birliği ile gerçekleşti. Türkiye, küresel anlamda bir başları hikâyesi” diye konuştu.






















Rize'nin 17 coğrafi işaretli ürünü, Türkiye'nin diğer şehirlerinde nadiren görülen bir başarıyı temsil ediyor. Bu ürünlerin sayısının gelecekte 50'ye, hatta 100'e çıkarılması hedefleniyor. Bu, Rize'nin gastronomik mirasının korunması ve tanıtılması açısından büyük önem taşıyor. Rize yemekleri, "Karadeniz Mutfağı" etiketi altında Türkiye'nin dört bir yanında tanınmaya ve sevilmeye devam edecek.Rize'nin doğal güzellikleri ve zengin gastronomisi, her geçen gün daha fazla ilgi çekiyor. Karadeniz'in eşsiz lezzetleri, kentin kendine has dokusunu yansıtıyor ve Rize'yi çayın başkenti olarak tanımlayan tarihi ve kültürel değerler, mutfak sanatıyla harmanlanarak gastronomi tutkunlarına unutulmaz deneyimler sunuyor.









Türk Hava Yolları resmi hava yolu sponsorluğunda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi destekleri, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Stratejik Partnerliği, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, Ticaret Bakanlığı, İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu destekleri ve Türkiye İş Bankası ana sponsorluğunda, dünya turizminin büyük oyuncuları İstanbul Turizm Fuarı’nda (ITF) bir araya geldi. 9 Ekim’de başlayan fuarın açılışını Dream Project CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Volkan Ataman, Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Dr. Elif Balcı Fisunoğlu, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Oya Narin, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu Başkan Yardımcısı Bahadır Yaşık, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Firuz Bağlıkaya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Ekrem İmamoğlu gerçekleştirdi. Açılışa valiler, belediye başkanları, ticaret odası başkanları, büyükelçiler ve konsolosların yoğun katılımı dikkat çekti.
“İstanbul Turizm Fuarı”nın açılışında konuşma yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’u, tarihsel, kültürel ve coğrafi anlamda “Bir dünya başkenti” sözleriyle niteledi. Dünyanın en fazla bilinen kentlerinden İstanbul’un marka değerini arttıracak çalışmalar içinde olduklarını kaydeden İmamoğlu, “Bize ne denli güçlü bir miras olarak bırakıldığını, onu güçlendirmenin, geliştirmenin yanı sıra, korumanın da ne kadar önemli olduğunu bilen yöneticileriz. Elbette gelişme önemli, güncel gereksinimler önemli, ama bu şehrin muhafızlığını yapmak bir o kadar önemli. Bu anlayışla, İstanbul'un turizm marka değerini, her yıl daha da yukarıya artıracağımızdan eminim” şeklinde konuştu. 




Bağlıkaya: “Turizmde Sıkışmışlığı Aşacak Bir Vizyonla Hareket Etmeliyiz”
“Turizm Gelirlerinin Adil Dağıtımı Konusunda Sorunlar Yaşanıyor”
“Yenilenmeyen Yenilir, Yanlışı Söylemeli, Doğruyu Savunmalıyız”