14 Ekim 2024 Pazartesi

RİZE'DE BAL ÜRETİMİ VE ARICILIK

Türkiye'nin zengin florası ve biyoçeşitlilik, arıcılık ve bal üretimi için mükemmel bir ortam sunar Rize'de Nesim Terzioğlu, doğal kaynaklardan yararlanarak kaliteli bal üretimi yapmaktadır. Nesim Terzioğlu,  bal, özellikle bronşit gibi rahatsızlıklara iyi gelmektedir. Bilimsel olarak enerji verici özellikleri ve hastalıklara karşı koruyucu etkisi ile bilinen bal, aynı zamanda önemli bir besin maddesidir. 




Nesim Terzioğlu, kestane balı ve diğer orman ballarını kullanarak, balın promil değerinin her yıl bitkilerden gelen nektara göre değiştiğini belirtiyor. Kestane balının normal prolin değeri 700 ile 800 arasında değişirken, diğer balların prolin değeri 900-1000 civarında olabilmektedir. Balın kalitesini belirleyen unsurlardan biri de su oranıdır; Terzioğlu'nun balında yaklaşık %17 su oranı bulunmaktadır, bu da balın değerini artıran bir faktördür.Rize'deki arıcılara Terzioğlu bir de teklifi var. Birleşerek daha fazla bal üretimi yapmayı ve bunu yurt dışına ihraç ederek hem kendilerine hem de ülkeye ekonomik katkı sağlamayı öneriyor. 

ARI KOVANLARINI SAYARAK SAYI SAYMAYI ÖĞRENDİM
Terzioğlu, arı kovanlarını sayarak sayı saymayı öğrendiğini ve dedesiyle birlikte 530 arı kovanını saydığını anlatıyor. Bu, onun için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir aile geleneği ve çocukluğunun bir parçası.Arıcılık sürecinde, Nisan ayında boş kovanları hazırlayıp ağaçlara yerleştiriyorlar. Eğer arılar o yıl yeterli bal yapmışsa, kovanlar indiriliyor; aksi takdirde, yaşama şansı az olduğundan kovanlar ağaçta bırakılıyor. Terzioğlu, ilaçlama yapmadıklarını ve küresel ısınmanın arıları etkilediğini belirtiyor. Rize'nin nemli ormanlarında yangın çıkma ihtimali düşük olsa da, insan müdahalesiyle yangın çıkartılabilme riskine dikkat çekiyor.Nesim Terzioğlu'nun hikayesi, Türkiye'de arıcılığın ve bal üretiminin önemini ve bu alandaki zorlukları gözler önüne seriyor. Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir arıcılık uygulamalarının teşvik edilmesi, bu değerli mesleğin ve ürünün geleceği için hayati önem taşımaktadır. Terzioğlu ve diğer Rizeli arıcıların çabaları, hem yerel ekonomiye hem de doğal çeşitliliğe katkıda bulunuyor.

NAZIM MENGENE'NİN ANDIM BAL VE SÜT ÜRÜNLERİ: DOĞAL LEZZETİN ADRESİ

Türkiye'nin zengin doğal kaynaklarından biri olan Rize, özellikle bal üretimi ile ünlüdür. Nazım Mengene, bu bereketli topraklarda, Andon bölgesinde, %100 doğal kestane balı üretimi yaparak, doğal lezzetlerin korunmasına ve geleneksel yöntemlerin sürdürülmesine katkıda bulunuyor. Kendi arılarından elde ettiği bal, Rize Arıcılar Birliği tarafından yapılan tahlil ve şişelemelerle kalitesini tescillemiş durumda.Nazım Mengene'nin Andım bal ve süt ürünleri, sadece lezzetiyle değil, sağlık açısından da önemli bir yere sahip. Kestane balının, antioksidan özellikleri ve yüksek besin değeri ile birçok sağlık faydası bulunuyor. Özellikle, doğal antibiyotik olarak bilinen ve bağışıklık sistemini güçlendiren özellikleriyle dikkat çekiyor. Nazım Mengene, bu doğal mucizeyi herkesin deneyimlemesini ve sağlıklı bir yaşam sürdürmesini tavsiye ediyor.

RİZE VEGA ÇAY: TÜRKİYE'NİN ÇAY SEKTÖRÜNDEKİ YÜKSELEN YILDIZI

Türkiye'nin kuzeydoğusunda, yeşilin binbir tonunu barındıran Rize, çay kültürünün kalbi olarak bilinir.Rize'de yüksek kaliteli çay üretimiyle ünlüdür ve Rize Vega Çay, bu ünün hakkını veren şirketlerden biridir. Rize, Türkiye'nin en ünlü çay üretim bölgelerinden biri olarak bilinir ve Vega Çay, bu bölgede kaliteli çay üretimiyle tanınan önde gelen markalardan biridir. Rize'nin verimli toprakları ve iklim koşulları, çayın gelişimi için idealdir ve Vega Çay, bu avantajları en iyi şekilde kullanarak, tüketicilere sunulan çayın kalitesini ve lezzetini artırmayı hedefler. Şirket, çayın yetiştirilmesinden hasadına, işlenmesinden paketlenmesine kadar olan tüm süreçleri titizlikle yönetir.

Vega Çay'ın ürün yelpazesi, geleneksel demleme çaylarından, aromalı ve organik çay seçeneklerine kadar geniş bir çeşitlilik gösterir. Tüketicilerin beğenisine sunulan her bir çay, bölgenin zengin çay kültürünün bir yansıması olarak kabul edilir. Ayrıca, şirket, sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimseyerek çevreye olan etkisini azaltmaya ve çay tarımının gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaya çalışır. Vega Çay, yerel çay üreticileriyle yakın iş birliği içinde çalışarak, bölgesel ekonomiye katkıda bulunur ve çay üreticilerinin refahını artırmayı amaçlar. Bu bağlamda, şirketin çay üretimi, bölge halkının yaşam kalitesini yükseltme ve Rize'nin çay kültürünü koruma çabalarına önemli bir katkı sağlar.

Rize Vega Çay, günlük 600 ton yaş çay işleme kapasitesiyle ve beş modern fabrikasıyla dikkat çeker. Şirket, ürettiği çayları kendi markası altında markalaştırraka diğer markalara da çay vererek ulusal çaptaki büyük market zincirlerine özel etiketlerle sunmaktadır. Bu strateji, markanın geniş bir tüketici kitlesine ulaşmasını sağlarken, aynı zamanda kalite kontrolü ve ürün çeşitliliği konusunda esneklik sunar.

Rize Vega Çay'ın üretim portföyü, beş farklı çay çeşidini kapsar. Bu çeşitler arasında, özellikle Mayıs ayında toplanan ve 'ele altı çay' olarak adlandırılan, ince toz haline getirilmiş ve odun kısmı bulunmayan bir çay bulunur. Bu özel çay, zayıflamaya ve vücuttaki toksinleri atmaya yardımcı olduğu bilinen 'maçala' veya 'maça çayı' olarak da bilinir. Maça çayının özellikleri arasında, bağırsak sistemini harekete geçirme ve tokluk hissi verme gibi etkileri bulunur. Ayrıca, göbek bölgesindeki yağların erimesine yardımcı olduğu söylenir.

Rize Vega Çay, sadece yerel pazarda değil, aynı zamanda yurt dışına, özellikle Türk cumhuriyetlerine ihracat yaparak da adını duyurmuştur. Şirket, Çaykur'dan sonra Türkiye'deki çay üreticileri arasında üçüncü veya dördüncü sırada yer alarak, sektördeki önemli bir konuma sahiptir.Rize Vega Çay'ın başarısı, sadece kaliteli ürünler sunmakla kalmaz, aynı zamanda bölgesel ekonomiye katkıda bulunur ve çay kültürünün gelişimine önemli bir rol oynar. Şirketin geleceğe yönelik planları ve vizyonu, Türkiye'nin çay sektöründe lider konumunu korumasına ve dünya çapında tanınmasına yardımcı olacak gibi görünmektedir.


RİZE'NİN GELENEKSEL LEZZETİ: TEMEL KAVURMA

Rize'nin mutfak kültürü, özellikle et yemekleri konusunda oldukça zengindir ve bu yemeklerin başında "Temel Kavurma" gelir.Temel Kavurma, Rize'nin yöresel bir lezzeti olarak bilinir ve özellikle Ardahan ve Erzurum gibi bölgelerden getirilen büyükbaş hayvanların etlerinden hazırlanır. Bu etler, bakır tavada odun ateşi üzerinde, hiçbir katkı maddesi kullanılmadan, sadece kendi yağı ile üç saat boyunca pişirilir. Bu pişirme yöntemi, etin lezzetini maksimum düzeyde korur ve kavurmanın kendine has bir tadı olmasını sağlar.

Pişirme işleminden sonra, etin yağının süzülmesi için bir saat beklenir. Bu süreç, etin fazla yağdan arındırılmasına ve daha sağlıklı bir hale gelmesine olanak tanır. Daha sonra, kavurma büyük, 20 kiloluk tenekelere doldurulur ve vakumlanarak paketlenir. Bu paketleme işlemi, kavurmanın tazeliğini ve lezzetini uzun süre korumasına yardımcı olur.Kavurma, paketlendikten sonra iki gün boyunca soğutulur ve bu süreç, etin kıvamını ve lezzetini daha da artırır. Soğutma işleminden sonra, kavurma vakumlu paketler halinde yarım kilo, bir kilo veya 300 gram olarak müşterilere sunulur.

Rize Temel Kavurma'nın özel olmasının sebepleri arasında, hiçbir katkı maddesi içermemesi ve sadece bakır tava ve odun ateşinde pişirilmesi yer alır. Ayrıca, büyükbaş hayvanların kemiksiz ve yağsız olarak işlenmesi, bu kavurmanın tercih edilme nedenlerinden biridir.

Rize Temel Kavurma, geleneksel Türk mutfağının bir parçası olarak, hem yerel halkın hem de ziyaretçilerin beğenisini kazanmıştır. Bu lezzetli yemeği deneyimlemek, Rize'nin kültürünü ve mutfak sanatını daha yakından tanıma fırsatı sunar. Rize'ye yolunuz düşerse, bu eşsiz lezzeti tatmadan dönmeyin.

Rize'nin Gastronomik Mirası: 4. GastroRize Festivali'nin Ardından

"Dağlardan Denize, Yerelden Evrensele" temasıyla düzenlenen 4. GastroRize Festivali, bu iddiasını bir kez daha tüm dünyaya kanıtladı.Rize Valiliği ve Rize Belediyesi'nin öncülüğünde gerçekleşen festival, Rize'nin yöresel lezzetlerini, coğrafi işaretli ürünlerini ve zengin mutfak kültürünü üç gün boyunca coşkulu bir atmosferde sergiledi.Festivalin açılışı, 15 Temmuz Demokrasi ve Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan kortej yürüyüşüyle başladı. Bu yürüyüş, Rize'nin mutfak sanatının sadece Türkiye'de değil, uluslararası arenada da bir marka haline gelme yolunda attığı önemli bir adımı simgeliyor. Festival boyunca, 118 çeşit yemeğin tanıtıldığı sergiler, Rize'nin damak tadını ve kullanılan malzemelerin kıymetini vurguladı.

Rize'nin 17 coğrafi işaretli ürünü, Türkiye'nin diğer şehirlerinde nadiren görülen bir başarıyı temsil ediyor. Bu ürünlerin sayısının gelecekte 50'ye, hatta 100'e çıkarılması hedefleniyor. Bu, Rize'nin gastronomik mirasının korunması ve tanıtılması açısından büyük önem taşıyor. Rize yemekleri, "Karadeniz Mutfağı" etiketi altında Türkiye'nin dört bir yanında tanınmaya ve sevilmeye devam edecek.Rize'nin doğal güzellikleri ve zengin gastronomisi, her geçen gün daha fazla ilgi çekiyor. Karadeniz'in eşsiz lezzetleri, kentin kendine has dokusunu yansıtıyor ve Rize'yi çayın başkenti olarak tanımlayan tarihi ve kültürel değerler, mutfak sanatıyla harmanlanarak gastronomi tutkunlarına unutulmaz deneyimler sunuyor.

Festival sırasında, Rize'ye özgü tatların hazırlanışına dair detaylar paylaşıldı ve kavurma kazanının ateşi yakıldı. Rize mutfağının öne çıkan lezzetleri ve yerel halkın üretim süreçleri, ziyaretçilere Rize'nin zengin mutfak kültürünü daha yakından tanıma fırsatı sundu.4. GastroRize Festivali, Rize'nin gastronomik zenginliklerini kutlamak ve bu zenginlikleri dünya çapında tanıtmak için mükemmel bir platform oldu. Rize'nin mutfak mirası, bu festivalle bir kez daha gözler önüne serilerek, hem yerel halkın hem de ziyaretçilerin hafızalarında kalıcı bir iz bıraktı. Rize'nin lezzet yolculuğu, bu festivalle yeni bir boyut kazandı ve gelecek yıllarda daha da büyüyeceğinin sinyallerini verdi.

 

KAF DAĞI'NIN ZİRVESİNDE KONAKLAMA KEYFİ

Kaf Dağı'nın Zirvesinde Bir Konaklama Cenneti: Kaf Dağı Konak Otel

Türkiye'nin eşsiz doğal güzelliklerine ev sahipliği yapan Rize'nin Derepazarı ilçesi, Kaf Dağı Konak Otel ile ziyaretçilerine unutulmaz bir konaklama deneyimi sunuyor. 2017 yılından bu yana hizmet veren Ahmet Oflu ve Necibe Oflu çiftinin işlettiği bu otel, dağın zirvesinde yer alarak misafirlerine eşsiz manzaralar eşliğinde bir mola fırsatı sunuyor.

Otel, tamamen Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin izlerini taşıyan 15 odası ve restoranı ile dikkat çekiyor. Her bir odası, Güney ve Kuzey yönlerine bakan pencereleriyle farklı fiyat seçenekleri sunarken, tarihi bir atmosferi modern konforla buluşturuyor. Otelin bir süt odası ve bir bungalovu da bulunuyor, böylece misafirlerine çeşitlilik ve özgünlük vaat ediyor.

Yaz mevsiminde 100 ile 120 gün arasında değişen kısa bir sezon sunan Kaf Dağı Konak Otel, kış aylarında da karın keyfini çıkarmak isteyen misafirlerini ağırlıyor. Kar yağışı sonrasında yolların en fazla bir iki saat içinde açılması, otelin ulaşılabilirliğini artırıyor.

Otelin oda kahvaltı hizmeti, yöresel lezzetlerle dolu bir deneyim sunuyor. Laz elması olarak da bilinen Demir elma reçeli, kabak tatlısı ve üzerine yöresel kokulu üzümden yapılmış pekmez, muhlama ve kolot peyniri gibi lezzetler, sabahları misafirlerin damak zevkine hitap ediyor.

Ahmet Oflu, aynı zamanda bir koleksiyoner ve otelinde Karadeniz sivil mimarisinin örneklerini sergileyen bir yapı koleksiyonuna sahip. Tuğla ev, göz dolgu, muska dolgu, kütük ev ve taş ev gibi yapıların her bir örneğini otelde bütünleştirerek, ziyaretçilere bölgenin mimari zenginliğini gösteriyor.

Otelin kapılarına yerleştirilen çift tokmaklar, kadın ve erkek misafirler için ayrı ayrı kullanımlar sunarken, dönme dolaplar ise eski dönemlerin geleneklerini yaşatıyor. Otelin odaları, 11 ilçenin isimleriyle anlam kazanıyor ve böylece misafirlerine kültürel bir yolculuk vaat ediyor.

Kaf Dağı Konak Otel, tarihi dokusu, yöresel lezzetleri ve benzersiz konumuyla, Rize'nin keşfedilmeyi bekleyen bir hazinesi olarak ziyaretçilerini bekliyor.

https://www.kafdagikonakotel.com/

9 Ekim 2024 Çarşamba

Kechi Sailing İbrahim Duman ve ekibi ITF’de yerini aldı

Kechi Sailing, denizcilik eğitimi ve kurumsal etkinlikler alanında öncü bir isim olarak, İstanbul turizm fuarında yerini aldı. Kechi Sailing İbrahim Duman liderliğindeki ekip, denizcilik eğitimini daha da uzmanlaştırarak kurumlara nasıl daha iyi hizmet edebileceklerini ve onlarla nasıl iş birliği yapabileceklerini araştırı, Team building etkinlikleri, şirketlerin takım çalışması becerilerini geliştirmek için mükemmel bir fırsat sunmaktadır. 


Kechi Sailing, Team WORK, Team Building, Treasure Hunt, Corporate Regatta Team, Regatta ve Leadership gibi geniş bir program yelpazesiyle şirketlere destek olmaktadır. Bu programlar, şirketlerin kendi etkinliklerinde yer alarak, takım ruhunu ve liderlik becerilerini güçlendirmeyi amaçlamaktadır.

kechi-sailing-ibrahim-duman.jpg

Detaylandırıldığında, Kechi Sailing'in sunduğu hizmetler arasında team work ve team building aktiviteleri, "Little Sheep Regatta" ve "Corporate Game" tarzında oyunlar bulunmaktadır. Bu hizmetler, özellikle kamusal alandan gelen tecrübeli eğitmenler tarafından sunulmaktadır. Kechi Sailing, Türkiye'nin her yerinde, İstanbul'dan Antalya'ya kadar denizin olduğu her yerde bu hizmetleri sağlamaktadır. Kechi Sailing'in başarısı, denizcilik ve liderlik eğitimi konusundaki derin bilgi birikimi ve tecrübesine dayanmaktadır. İbrahim Duman ve ekibi, denizcilik eğitimindeki uzmanlıklarını, şirketlerin ihtiyaçlarına göre şekillendirerek, her etkinliği benzersiz ve unutulmaz kılmak için çalışmaktadır. Kechi Sailing'in etkinlikleri, katılımcılara deniz üzerinde eşsiz bir deneyim sunarken, aynı zamanda takım çalışması ve liderlik becerilerini geliştirmelerine olanak tanımaktadır. Kechi Sailing hakkında daha fazla bilgi almak ve İbrahim Duman ve ekibinin sunduğu hizmetlerden yararlanmak isteyenler, resmi web sitesini https://www.kechisailing.com/ ziyaret edebilir.

İstanbul Turizm Fuarı: Küresel Bir Buluşma Noktası

İstanbul, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bilinen bir şehir olmanın yanı sıra, modern zamanlarda da global etkinliklere ev sahipliği yaparak adından söz ettirmeye devam ediyor. Turizmin küresel devlerini buluşturan İstanbul Turizm Fuarı (ITF), 9 Ekim’de Yenikapı-Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde kapılarını açtı. İkinci kez düzenlenen ve sektörde büyük ses getiren fuar, otel zincirlerinden seyahat acentelerine, havayolu şirketlerinden kruvaziyer firmalarına kadar geniş bir katılımcı yelpazesiyle, turizm dünyasının en önemli buluşma noktalarından biri oldu.

istanbul-turizm-fuari-itf-9-ekim-2024-volkan-ataman.jpg

Yurtiçi ve yurtdışından profesyonel ziyaretçiler, fuar süresince İstanbul’u turizmin kalbi haline getirirken, Dream Project CEO’su Volkan Ataman, “Bu yılki fuar, beklentilerimizin de ötesine geçti. Turizm sektörünün tüm dinamikleri burada birleşti ve 2025 yol haritası bu fuarda netleşti,” diyerek fuarın küresel çapta bir etki yarattığını belirtti. 2025 sezonunun şekillendirildiği ve yeni iş birliklerine zemin hazırlayan ITF, sadece Türkiye'de değil, uluslararası arenada da büyük yankı uyandırdı. Fuar, gelecek yıl çok daha geniş bir katılımla turizm sektörünün en iddialı platformu olmaya devam edecek.

istanbul-turizm-fuari-itf-9-ekim-2024.jpgTürk Hava Yolları resmi hava yolu sponsorluğunda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi destekleri, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Stratejik Partnerliği, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, Ticaret Bakanlığı, İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu destekleri ve Türkiye İş Bankası ana sponsorluğunda, dünya turizminin büyük oyuncuları İstanbul Turizm Fuarı’nda (ITF) bir araya geldi. 9 Ekim’de başlayan fuarın açılışını Dream Project CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Volkan Ataman, Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Dr. Elif Balcı Fisunoğlu, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Oya Narin, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu Başkan Yardımcısı Bahadır Yaşık, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Firuz Bağlıkaya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Ekrem İmamoğlu gerçekleştirdi. Açılışa valiler, belediye başkanları, ticaret odası başkanları, büyükelçiler ve konsolosların yoğun katılımı dikkat çekti.

ibb-baskani-ekrem-imamoglu.jpg“İstanbul Turizm Fuarı”nın açılışında konuşma yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’u, tarihsel, kültürel ve coğrafi anlamda “Bir dünya başkenti” sözleriyle niteledi. Dünyanın en fazla bilinen kentlerinden İstanbul’un marka değerini arttıracak çalışmalar içinde olduklarını kaydeden İmamoğlu, “Bize ne denli güçlü bir miras olarak bırakıldığını, onu güçlendirmenin, geliştirmenin yanı sıra, korumanın da ne kadar önemli olduğunu bilen yöneticileriz. Elbette gelişme önemli, güncel gereksinimler önemli, ama bu şehrin muhafızlığını yapmak bir o kadar önemli. Bu anlayışla, İstanbul'un turizm marka değerini, her yıl daha da yukarıya artıracağımızdan eminim” şeklinde konuştu. 

volkan-ataman-003.jpg

37 ÜLKEDEN SATIN ALICILAR İLE 8 BİNİN ÜZERİNDE B2B GÖRÜŞME

İstanbul Turizm Fuarı, 9-10 Ekim 2024 tarihlerinde büyük bir başarıyla gerçekleşti. 37 farklı ülkeden katılan satın alıcı tur operatörleri ve seyahat acentaları fuar boyunca sektörün geleceğini şekillendiren önemli iş birliklerine imza attı. Dream Project CEO’su Volkan Ataman, uluslararası hosted buyer programı kapsamında Avrupa’nın en seçkin tur operatörlerinden BDT pazarına, Amerika, Asya, Uzakdoğu, Afrika ve Okyanusya’ya kadar geniş bir coğrafyadan gelen potansiyel tur operatörlerinin ve acentelerin İstanbul’da ağırlandığını belirtti. "Üç gün boyunca gerçekleştirdiğimiz yoğun programda, 8 binin üzerinde B2B görüşme yapıldı," diyen Ataman, katılımcı firmaların ticari hacimlerine ve markalarının global ölçekte tanıtımına büyük katkı sağlandığını vurguladı. Ayrıca, BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) ülkeleri, Orta ve Kuzey Avrupa, Güney ve Doğu Avrupa gibi stratejik pazarlardan gelen katılımcılarla yapılan bu görüşmeler, 2025 sezonuna yönelik iş anlaşmaları açısından büyük fırsatlar sundu. İç pazarda ise kontrat dönemi olması nedeniyle acenta-otel anlaşmaları yoğun bir şekilde gerçekleşti. Hosted buyer programı kapsamında Türkiye’yi hedefleyen potansiyel tur operatörleri, outgoing acenteleri, luxury travel ve incentive firmalarından oluşan geniş bir satın alıcı kitlesi, Türk turizminin dinamiklerini ve potansiyelini daha yakından görme fırsatı buldu. İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra, modern turizm altyapısının da tanıtıldığı programda, katılımcılar hem fuar alanında hem de şehir gezilerinde İstanbul’un dünya çapında bir destinasyon olduğunu bir kez daha teyit etti. "Turizmin devleri, bu yıl İstanbul'da buluştu ve 2024'ün turizm yol haritası bu görüşmelerle netleşti," diye ekleyen Ataman, bu önemli buluşmanın sektöre yön vermeye devam edeceğini belirtti. Geçen yıla göre daha fazla talep gören ve hacmini 1.5 kat artıran fuar, bu yıl 10 bin metrekarelik alanda yer alırken fuarda bir araya gelen otel ve acentelerin yeni sezon anlaşmaları için 100 milyon euroluk kontrata imza attığı öngörüldü. İstanbul Turizm Fuarı, hem Türkiye’nin hem de uluslararası turizm sektörünün önümüzdeki yıllardaki büyüme hedeflerine katkı sağlamayı sürdürecek.

YILDIZ İSİMLER TURİZM ZİRVESİNDE BİR ARAYA GELDİ

Fuarla eş zamanlı olarak gerçekleştirilen ‘Turizm Zirvesi’nde, spor turizmi oturumunda Beşiktaş Başkanı Hasan Arat, Muğla, Adana ve Çeşme Belediye Başkanları, Kırgız Tur Organizasyonları Birliği Başkanı, Cape Town Ekonomik Büyüme Komitesi Üyesi ve Endonezya Tur Operatörleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı’nın yanı sıra turizm sektörünün önde gelen üst düzey yetkilileri, ulusal ve uluslararası pek çok değerli isim yer aldı. Zirvede, 12 konu başlığı altında turizm sektöründeki yeni trendler belirlenip 2024 yılı sezonu değerlendirilirken, 2025 yılı beklentileri masaya yatırıldı. Üç ana oturumun yanı sıra, sürdürülebilir turizm, sinema sektörünün turizmdeki yeri ve önemi, sağlık turizmi, spor turizmi, yapay zeka, belediye başkanları ile destinasyonlar, Avrupa-Türkiye Turizm Forumu ve Ülkeler Oturumu gibi sektörü kapsayıcı ve katılımcılara ilham verecek oturumlar da yer aldı. Zirvede bu yıl sinema ve dizi sektörünün de özel bir oturumla ele alındığını anlatan Volkan Ataman, “Dizi ve sinema sektörünün turizme katkısı yadsınamaz. O nedenle bu konuyu özel bir oturumla ele aldık. Bu oturumda psikiyatrist, aynı zamanda yazar ve senarist Gülseren Budayıcıoğlu ile Star TV Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Aksoy, Türk sinema ve dizi oyuncuları Gülçin Santırcıoğlu ve Gözde Kansu bizlerle oldu" dedi.

ANADOLU’NUN LEZZET ZİRVESİ: GASTRO TRAVEL SUMMIT 15 KONU BAŞLIĞI 78 KONUŞMACI

Türkiye'nin özgün lezzetlerini küresel çapta tanıtmak amacıyla bu yıl 'Gastronomi Turizmi' teması da İstanbul Turizm Fuarı'nda yer aldı.  Anadolu'nun zengin mutfak kültürlerinin "Kardeş Mutfaklar" başlığı altında tanıtıldığı fuar süresince yoğun ve zengin bir programa sahne olurken Volkan Ataman “Ünlü şeflerin rehberliğinde gerçekleştirilen atölye çalışmaları ile ziyaretçilere eşsiz tatlar sunduk. Gastronomi tutkunlarının damaklarında unutulmaz tatlar, hafızalarında keyifli anlar bıraktık” dedi. Gastro Travel Summit adı ile gerçekleşen oturum ve workshoplarda yer alan şeflerin bir kısmı: Murat Aslan, Cüneyt Asan, Özlem Mekik, Hamza Kalkan, Esra Torlak, Şenol Demirtaş, Erkan Yeşil, Hazer Amani, Cenk Atalay, Onur Babacan, Muhittin Fidan, Mehmet Butcher, Doğa Citci, Yıldız Öz, Samaha, Bedri Usta, Hasan Usta Kebap (İzzettin), Önder Köse. 

FUARIN YEŞIL ENERJİ SPONSORU ENERJISA COMMODITIES VE QUICKCARBON DİKKAT ÇEKTİ

Yeşil enerji, karbon sertifikaları, kurumsal karbon ayak izi yönetim ve raporlama yazılım çözümleri ile Türkiye’nin yeşil dönüşüm çalışmalarında öncü olan Enerjisa Commodities ve QuickCarbon, fuar kapsamında gerçekleşen elektrik tüketiminin emisyonunu hesaplayıp yeşil ve yenilenebilir enerji kaynaklarından sertifikalandırarak, fuarın karbon emisyonlarının dengelenmesinde çözüm ortağı oldu. Yeşil enerji dönüşümü ve doğal kaynakların devamlılığı anlamında stratejik öneme sahip ve gönüllülük esasına dayalı girişimlerle alınan bu sertifikalar ile Enerjisa Commodities ve Quick Carbon, İstanbul Turizm Fuarı’nın çevreci ve sürdürülebilir turizm alanında farkındalık yaratmasında ve yeşil dönüşümünde öncülük etti!

Turizm Sektörüne;1 milyar dolar kaynak aktaracağımızı taahhüt ettik

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, Turizm sektörünün güçlü bir şekilde yanında olmaya ihtiyaçlarına dokunmaya devam ediyoruz.İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, açılışta yaptığı konuşmada “2024 yılı itibarıyla 2 yıllık süreçte turizm sektörüne 1 milyar dolar kaynak aktaracağımızı taahhüt ettik. Turizm sektörünün güçlü bir şekilde yanında olmaya, otel yatırımlarından renovasyonlarına, yeşil dönüşümden enerji kredilerine kadar çok geniş yelpazedeki ürün ve hizmetlerimizle ekosistemin ihtiyaçlarına dokunmaya devam ediyoruz” diye konuştu. Bu yıl ikincisi düzenlenen ve iki gün sürecek olan İstanbul Turizm Fuarı, Yenikapı-Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde kapılarını açtı. Türkiye’den ve dünyadan turizm profesyonellerini buluşturan fuarın ana sponsorluğunu Türkiye İş Bankası üstlendi. İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, açılışta yaptığı konuşmada, turizmin; ülke ekonomisini ve sosyo-kültürel gelişimi besleyen büyük bir ekosistem belirterek, Türkiye’nin turizmdeki yüksek potansiyeline dikkat çekti. 

is-bankasi-genel-mudur-yardimcisi-sezgin-yilmaz.jpg

“Sektörün dönüşümünde beraber olmak üzere çalışmayı sürdürüyoruz”

Geçen yıl ülkemizin turizm gelirinin 55 milyar dolar olduğunu, turist sayısının ise 56,7 milyona yükselerek rekor seviyeye ulaştığını söyleyen Yılmaz, “Ülkemizin farklı bölgelerindeki potansiyel turistik destinasyonların gelişimine katkı sunacak çalışmaların planlanması, buna yönelik adımların atılması ve sektörü etkileyecek kurum ve kuruluşların birlikte hareket etmesi sektörün gelişimi ve dönüşümlere hızlı uyum sağlaması açısından çok önemli. Değişen dinamiklerle ihtiyaçları günden güne farklılaşan turizm sektörünün dönüşümünde beraber olmak, global rakipler karşısında sektöre güç katmak, sektörün sürdürülebilirliğine katkı sunmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu. 

is-bankasi-genel-mudur-yardimcisi-sezgin-yilmaz-001.jpg

“İlk Turizm İhtisas Şubemizi Mart ayında açtık”
Kuruluşunun 100. yıl dönümünü kutlayan İş Bankası’nın ilk yıllarından itibaren kalkınmada stratejik önemi olan sektörlere bütüncül bir yaklaşımla destek olduğunu, turizmin de bu yaklaşımla ele alındığını ifade eden Sezgin Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2024 yılı itibarıyla 2 yıllık süreçte turizm sektörüne 1 milyar dolar kaynak aktaracağımızı taahhüt ettik. Turizm sektörünün güçlü bir şekilde yanında olmaya, otel yatırımlarından renovasyonlarına, yeşil dönüşümden enerji kredilerine kadar çok geniş yelpazedeki ürün ve hizmetlerimizle ekosistemin ihtiyaçlarına dokunmaya devam ediyoruz. Sektör paydaşlarıyla aynı dili konuşmak, ekosistem paydaşlarını bir araya getirerek iş birlikleri geliştirmek gibi bir misyonla çalışmalarına başlamış olan Turizm İhtisas Birimimizi, Genel Müdürlüğümüz bünyesinde faaliyete geçirdik. Bununla beraber tarım ve girişimcilik alanlarında hizmet veren, sektör ihtiyaçlarına yönelik, gelenekselden farklı ihtisas şubelerimize turizmi de ekledik ve Türkiye’nin ilk Turizm İhtisas Şubesini Mart ayında Antalya’da hizmete sunduk. Turizme bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşıyoruz.  Uzun yıllardır Zeugma, Patara, Teos, Nysa, Kaman Kalehöyük, Stratonikeia antik kentlerinde yapılan kazı çalışmalarına verdiğimiz destek, Müzelerimiz, tarihi kültürel mirasımızı geleceğe taşımak için attığımız adımlar, bu yaklaşımımızın bir parçası. Ülkemizin geleceği için stratejik önem verdiğimiz turizme, gerek finansal çözümlerimizle, gerek ihtisaslaşmaya yönelik faaliyetlerimizle, tarihi mirasımızı ve doğayı korumak için gerçekleştirdiğimiz projelerle destek vermeyi sürdüreceğiz. ”

TÜRSAB Başkanı Bağlıkaya’dan Sürdürülebilir Turizm Modeli İçin Ortak Akıl Çağrısı

TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, dünya turizminde rekabetin giderek keskinleştiğini ve oyunun yeniden kurulduğunu belirterek, ülkemizi bu yeni rekabet ortamına hazırlarken ortak akılla hareket etmenin önemine dikkat çekti.TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya,  “Ülkemizin turizmden hak ettiğini alabilmesi için doğru stratejiler geliştirmek ve sürdürülebilir turizm modelleri oluşturmak zorundayız. Bu ancak ve ancak ortak akılla, el birliği, güç birliği, gönül birliğiyle mümkün” dedi.

tursab-baskani-firuz-baglikaya-024.jpg

Bu yıl ikinci kez düzenlenen İstanbul Turizm Fuarı’nın, İstanbul Yenikapı-Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen açılış töreninde; Dream Project CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Volkan Ataman, İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, TGA Genel Müdür Yardımcısı Elif Balcı Fisunoğlu, TTYD Başkanı Oya Narin, İTO Yönetim Kurulu Üyesi Bahadır Yaşık, TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşmacı olarak yer aldılar.

tursab-baskani-firuz-baglikaya-025.jpg

TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya: “Turizmde Rekabet Keskinleşiyor”
İstanbul Turizm Fuarı’nın açılış töreninde konuşan TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, turizm sektöründe uluslararası düzeyde keskinleşen rekabet ortamına dikkat çekerek, “Bu rekabetin turizm sektörü üzerinde oluşturduğu baskı git gide artıyor. Bir yandan yepyeni, vizyoner projelerle turizmden pay almak isteyen destinasyonlar ortaya çıkarken, diğer yandan aşırı turizme karşı çıkan destinasyon haberlerinden oyunun yeniden kurulacağının işaretlerini alıyoruz” dedi.

tursab-baskani-firuz-baglikaya-026.jpgBağlıkaya: “Turizmde Sıkışmışlığı Aşacak Bir Vizyonla Hareket Etmeliyiz”
Dünyanın hızlı bir değişim ve dönüşümden geçtiğini, tüketici davranış ve beklentilerinin farklılaştığını belirten Bağlıkaya, sözlerine şöyle devam etti: “Bu değişimin en çok hissedildiği alanların başında ise sıkça seyahat eden gençlerin de etkisiyle turizm geliyor. Hal böyleyken biz ne yapıyoruz? Merkezi kararları dayatıyoruz, yenilenmeye kaynak ayırmak zorunda olan sektöre yeni mali yükler yüklüyoruz. Turizm sektörünü güçsüzleştirdiğimiz gibi bir de dilsizleştiriyoruz. Ülkemizin turizmden hak ettiğini alabilmesi için doğru stratejiler geliştirmek ve sürdürülebilir turizm modelleri oluşturmak zorundayız. Bu ancak ve ancak ortak akılla, el birliği, güç birliği, gönül birliğiyle mümkün olur. Stratejimizi oluştururken ülke turizmimizin içinde bulunduğu sıkışmışlığı aşacak bir vizyonla hareket etmemiz ise büyük önem taşıyor.”

tursab-baskani-firuz-baglikaya-027.jpg“Turizm Gelirlerinin Adil Dağıtımı Konusunda Sorunlar Yaşanıyor”
Konuşmasında turizm gelirlerinin adil dağılımı konusunda ciddi sorunlar yaşandığına dikkat çeken Firuz Bağlıkaya, şu noktalara işaret etti: “Gerek bölgeler gerekse de işletmeler arasında daha geniş ve eşit bir paylaşım ağı oluşturmak gerektiğini kabul etmeliyiz. Turizm kentleri oluşturmak yerine turizmin dengeli biçimde yıl geneline ve ülkenin tamamına yayıldığı bir model ortaya koymalıyız. Şehir devletlerine özenerek tek bir üründen ibaret olan ve tek bir merkezden yapılan tanıtım modellerinde ısrar etmekten vazgeçmeliyiz. Ulusal stratejileri yerel taktiklerle donatmalı, makro pazarlamanın ağırlığını azaltan, her destinasyonun özelliklerini öne çıkartan bir yaklaşımı geliştirmeliyiz. TÜRSAB olarak bu düşünceden hareketle Turizm Yüzyılı projemizi hayata geçirdik. Burdur’la başladığımız, turizmi ülke sathına yayma hedefimizde ilerleyeceğiz. Rekabette üstün olduğumuz ürün çeşitliliği ile sürdürülebilir başarıyı yakalamak zorundayız.”

tursab-baskani-firuz-baglikaya-028.jpg“Yenilenmeyen Yenilir, Yanlışı Söylemeli, Doğruyu Savunmalıyız”
Turizmde başarıya ulaşabilmek için yanlışı söylemek, doğruyu savunmak gerektiğini dile getiren Bağlıkaya, “Bildiklerimizi gözden geçirmek, yanıldığımız noktaları bulmak ve yenilenmek durumundayız. Yenilenmeyen yenilir. Yanlışı söylemeli, doğruyu savunmalıyız. Türk turizminin geleceği için kararları beraber vermeli katılımcı olmalıyız. Nerede olduğumuzu doğru verilerle doğru tespit etmeli nereye gideceğimizi doğru planlamalıyız. O nedenle konuşuyoruz. O nedenle zaman zaman eleştiriyoruz. Bunu yaparken sadece sorunu değil, çözümü de söylemeye, bu çözümleri hayata geçirmeye gayret ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.Bağlıkaya konuşmasını İstanbul Turizm Fuarı’nı hayata geçiren Mete Vardar ve Volkan Ataman’a teşekkür ederek sonlandırdı.9-10 Ekim tarihleri arasında açık kalacak olan İstanbul Turizm Fuarı’nda TÜRSAB, 47 No’lu standında seyahat acentalarını ve turizm sektör temsilcilerini ağırlayacak

4 Ekim 2024 Cuma

TÜRSAB Başkanı Bağlıkaya: Burdur Turizmini Ortak Akılla Geliştireceğiz

TURİZMİN SESİ


BURDUR- Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB) turizmi ülke geneline ve 12 aya yaymak hedefiyle başlattığı “Turizm Yüzyılı” projesinde çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor.Burdur’da geniş katılımla gerçekleştirilen toplantıda konuşan TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, turizmde artan uluslararası rekabete dikkat çekerek “Tam anlamıyla keşfedilmemiş destinasyonları gündeme getirmek, hatırlatmak en verimli şekilde tanıtmak ve pazarlamak gerekiyor” dedi.

tursab-baskani-firuz-baglikaya-021.jpg

Bağlıkaya, Burdur turizmini ortak akılla geliştirmeyi hedeflediklerini açıkladı. Turizm Yüzyılı Burdur Lansman Toplantısı; Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan, DEİK Başkanı Nail Olpak, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar’ın yanı sıra bürokratlar, akademisyenler, turizm sektör temsilcileri ve çok sayıda basın mensubunun katılımıyla Burdur’da gerçekleştirildi. TÜRSAB Başkanı Bağlıkaya: Ortak Akılla Hareket Etmeye Büyük Önem Veriyoruz Toplantının açılışında konuşan TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, turizmde artan uluslararası rekabete dikkat çekerek “Dünyanın dört bir yanında turizm pastasından daha fazla pay almak isteyen birçok ülke, vizyoner yaklaşımlarla yeni destinasyonlar ve yeni turizm ürünleri yaratırken biz de 4-5 şehre ve yılın belli dönemine sıkışan mevcut durumu değiştirmek, sürdürülebilir başarıyı yakalamak ve hep daha iyisini yapmak için yılmadan çalışmaya devam etmeliyiz. Turizmdeki mevcut başarıların artarak devam etmesi için ülkemizdeki paha biçilemeyen, henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş destinasyonları gündeme getirmek, hatırlatmak en verimli şekilde tanıtmak ve pazarlamak gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

tursab-baskani-firuz-baglikaya-022.jpgTurizm Yüzyılı projesinde ortak akılla hareket etmeye büyük önem verdiklerini belirten Firuz Bağlıkaya, “Turizm Yüzyılı kapsamında düzenlediğimiz geniş katılımlı toplantılarda ortak akılla, daha önce yapılmış olan değerli çalışmalarla birlikte doğru bir yaklaşım ve strateji oluşturmaya özen gösterdik. Bu vesileyle projemize inanarak bizimle çalışmalara katılan destek veren, görüş bildiren, başta rektörümüze ve akademisyenlerimize, turizmcilerimize, Burdur halkına ve değerli basın mensuplarına teşekkür ediyorum” dedi.

tursab-baskani-firuz-baglikaya-023.jpg

Bağlıkaya: “Burdur’u kitle turizminin tahrip ediciliğinden uzak tutmalıyız” Kitle turizminin tahrip ediciliğinden uzak tutarak ve katma değer yaratarak Burdur turizmini geliştirmek istediklerini ifade eden Bağlıkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burdur’u kitle turizminin tahrip ediciliğinden uzak tutmak çok önemli. Bu güzel kenti tarihi ve kültürel değerleri, gastronomisi, el değmemiş güzellikteki doğasıyla, öne çıkan bir destinasyon olarak konumlandırmalıyız. Turizmin kent ekonomisi için katma değer yarattığı turizm girdisinin bölgede yaşayanlara katkı sağladığı bir Burdur hayal ediyoruz. Burdur’u geçip gidilen değil, konaklanan, gezilen, vakit geçirilen bir şehir olarak görmek istiyoruz.”

rektor-prof-dr-huseyin-dalgar.jpg

Rektör Prof. Dr. Hüseyin Dalgar: “Burdur Turizmi Açısından Dönüm Noktası” Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar, eğitim verdikleri tüm alanlarda topluma katkı sağlamaya büyük önem verdiklerini belirterek, turizm konusundaki çalışmalarına değindi. Burdur’da devam eden 3 antik kent kazı çalışmasının da Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi hocaları tarafından sürdürüldüğünü vurgulayan Dalgar, kültür turizminin yanı sıra spor turizmi, gastronomi turizmi gibi alanlarda da önemli adımlar attıklarını kaydetti. Rektör Dalgar, TÜRSAB tarafından hayata geçirilen Turizm Yüzyılı projesinin Burdur turizmi açısından bir dönüm noktası olduğunu da sözlerine ekledi. DEİK

baskani-nail-olpak.jpg

Başkanı Nail Olpak: Katma Değer Oluşturan Bir Proje DEİK Başkanı Nail Olpak ise yaptığı konuşmada, Burdur’un kamuoyunda tanınırlığı konusunda eksiklikler olduğunu ifade ederek “Salda Gölü, Sagalassos ve Kibyra Antik Kenti, İnsuyu Mağarası gibi önemli yerlerin Burdur’da yer aldığı birçok insan tarafından bilinmiyor” dedi. TÜRSAB’ın ortaya koyduğu Turizm Yüzyılı projesinin katma değer oluşturduğunu dile getiren Nail Olpak, Burdur turizminin şehrin kültürünü ve kendi değerlerini koruyan bir anlayışla geliştirilmesinin önemini vurguladı. Olpak, “Kendi değerlerine sahip olma noktasında çok fazla bozulmamış bir alt yapıyla Burdur önümüzde duruyorsa bundan sonraki süreçte daha fazla sahip çıkmak hepimizin görevidir” dedi.

burdur-valisi-tulay-baydar-bilgihan.jpg

Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan: Burdur Güzel ve Önemli Bir Destinasyon Merkezi Olacak Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan da yaptığı konuşmada Burdur’un sahip olduğu ekolojik zenginlikleri korumaya ve tanıtmaya yönelik adımlar atılacağını ifade ederek “Salda Gölü çevresinde çok güzel dokunuşlarla Çevre Bakanlığımızın önderliğinde güzel çalışmalar başladı. İnşallah bunların devamını getireceğiz. Hem yöre insanımızla birlikte hem bu anlamda sektörü bilen tanıyan insanlarımızla birlikte ekolojik dengeyi korumaya, tanıtmaya dönük duyarlı çevreci yaklaşımları benimsemeye ve beslemeye dönük mutlaka projelerimiz, çalışmalarımız olacak” değerlendirmesinde bulundu. Burdur’un hem antik kentler hem de etnografya bakımından çok zengin bir kültürel mirasa sahip olduğunun altını çizen Vali Bilgihan, bu özelliklerin de tanıtılması için çalışacaklarını dile getirdi.Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan sözlerini şöyle sürdürdü: “Geleneklerimizi, Teke Yöresinin baskın kültürünü mutlaka çok iyi anlatmamız, çok iyi tanıtmamız ve planlı bir şekilde bu çalışmaları yürütmemiz son derece önemli. Dolayısıyla bugünkü toplantının da ben güzel sonuçları olacağını temenni ediyorum. Bu organizasyon için çok teşekkür ediyorum. Umut ediyorum ki bu çalışmalar beraberinde diğer çalışmalarla birlikte Burdur güzel ve önemli bir destinasyon merkezi olacaktır.”

ilker-unsever.jpg

İlker Ünsever, Burdur Turizminde Gelişim Potansiyeli Taşıyan Alanları Paylaştı Konuşmaların ardından bir sunum yapan TÜRSAB Hukuk Başdanışmanı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi İlker Ünsever, Burdur Arama Konferansı sonuçlarını katılımcılarla paylaştı. Geçtiğimiz Mayıs ayında 45 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Turizm Yüzyılı Arama Konferansı’nın son derece faydalı çıktılar oluşturduğunu belirten Ünsever, Burdur turizminin geleceği için seyahat acentalarının hazırlayacakları tur paketlerinin çok büyük önem arz ettiğini ifade etti. İlker Ünsever, Arama Konferansı’nda Burdur’un kültür ve gastronomi turları için önemli bir destinasyon olarak yapılandırılması konusundaki görüşün öne çıktığının altını çizerken alternatif olarak spor ve toplantı turizmi açısından da Burdur’un önemli potansiyel taşıdığını da dile getirdi. Ünsever, Burdur’un yöresel kültürel zenginliği çerçevesinde festivaller düzenlenmesi, doğa ve macera turlarının organize edilmesi, balon turları yapılması, yürüyüş rotaları düzenlenmesi gibi önerilerin de hayata geçmesinin Burdur turizmine katkı sağlayacağını söyledi. Burdur’da doğa ve çevreye saygılı bir turizm anlayışının kurgulanması gerektiğini vurgulayan İlker Ünsever, “Bozulmamış doğa konsepti öne çıkarılarak dengeli ve ölçülü Turizm Gelişim Planı ve Uygulama Esasları turizm endüstrisinin gereklerine uygun olarak belirlenmelidir” dedi. 

deik-baskani-nail-olpak-maku-rektoru-prof-dr-huseyin-dalgar-sanatci-sumer-ezgu-ve-televizyon-programcisi-guven-islamoglu.jpg

DEİK Başkanı Nail Olpak, MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar, Sanatçı Sümer Ezgü ve Televizyon Programcısı Güven İslamoğlu Burdur turizmiyle ilgili görüşlerini dile getirdiler. Moderatör İhsan Aktaş, Burdur’u tanıdıkça sahip olduğu tarihi ve kültürel değerlerin ne kadar çok olduğunu daha iyi anladığını ifade ederek Burdur’un daha çok tanıtıma ihtiyacı olduğunu ifade etti. DEİK Başkanı Nail Olpak ise tüm dünyada aşırı turizm konusundaki endişelerin öne çıktığını belirterek Burdur’un bu anlamda önemli bir şansa sahip olduğunun ve bunun iyi değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Olpak, TÜRSAB’ın Turizm Yüzyılı projesiyle Burdur için önemli adım attığını belirterek bundan sonra kamu ve özel sektörün hep birlikte daha çok çalışması gerektiğini söyledi. MAKÜ Rektörü Hüseyin Dalgar, panelde yaptığı konuşmada kurum olarak turizmin her alandaki gelişimi için çalıştıklarını belirtti. Sanatçı Sümer Ezgü ise konuşmasında bir Burdurlu olarak TÜRSAB’ın Turizm Yüzyılı projesini Burdur’dan başlatması nedeniyle duyduğu memnuniyeti ifade etti. Kültür ve turizmin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini belirterek Burdur’a gelecek ziyaretçilere yerel kültür ve lezzetlerinin sunulmasının önemli olduğuna işaret etti. TV Programcısı Güven İslamoğlu ise Burdur’un hala şansı olduğuna vurgulayarak, sahip olduğu doğal güzelliklerin ve kültürel değerlerin korunmasının önemine dikkat çekti. 

30 Eylül 2024 Pazartesi

Turizmin Sesi Dergimizin yeni sayısı çıktı

Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 

Türkiye ve dünyadan turizm haberlerini sayfalarına taşıyan Turizminsesi Dijital Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı birbirinden özel haberlerle sizlerle... 

Turizm, Konaklama, Ulaştırma, Gastronomi, Etkinlik, Kültür-Sanat, Teknoloji, Sağlık Haberleri, Spor Haberleri, Moda Dünyası, Tatil- Gezi, Kurumsal firma haberleri ve çok daha fazlası Turizmin Sesi Dergimizin Temmuz 2024 66'nci Sayımızda...




27 Eylül 2024 Cuma

EMİNE ERDOĞAN, AFRİKA KITASININ LEZZETLERİNİ NEW YORK'A TAŞIDI

Emine Erdoğan;"Aynı yeryüzünü paylaşan, aynı insanlık ailesine mensup bizler için, kazancın da kaybın da müşterek olduğuna inanıyoruz.İSTANBUL- Bu bakış açısıyla, biliyoruz ki Afrika'nın geride kalması, tüm dünyanın kıtanın gerçek potansiyelinden mahrum kalması demektir. Gelin, Afrika'nın tüm kaynakları ve insanlarıyla, adil bir düzende kendi potansiyelini gerçekleştirebildiği bir dünya hayal edelim. Bu dünya size de şu an içinde olduğumuz dünyadan daha parlak, daha güçlü, daha umut verici gelmiyor mu?"

"Göz kamaştıran bir tabloyu andıran kıtanın dinamizmi, mutfağından giyimine kültürünün her katmanında kendisini gösteriyor. Afrika'nın kendine has mutfak kültürüyse başlı başına dikkate değer bir hazine olarak karşımıza çıkıyor. Sofra, Türkiye\'de ve dünyanın değişik kültürlerinde olduğu gibi Afrika kıtasında da farklılıkları ahenkle bir araya getiren muhabbet ve afiyet noktası mahiyetinde"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "Aynı yeryüzünü paylaşan, aynı insanlık ailesine mensup bizler için, kazancın da kaybın da müşterek olduğuna inanıyoruz. Bu bakış açısıyla, biliyoruz ki Afrika'nın geride kalması, tüm dünyanın kıtanın gerçek potansiyelinden mahrum kalması demektir." dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kuruluna katılmak üzere ABD'ye gelen Emine Erdoğan, New York'taki Türkevi'nde düzenlenen "Afrika'nın Lezzetleri: Bir Kültür, Mutfak ve Dostluk Şöleni" ile "Afrika Yemek Kültürü" kitabının tanıtımı programlarına ev sahipliği yaptı.

Programa; Kosova Cumhurbaşkanı'nın eşi Prindon Sadriu, Mauritius Cumhurbaşkanı'nın eşi Sayukta Roopun, Fiji Cumhurbaşkanı'nın eşi Filomena Katonivere, İrlanda Cumhurbaşkanı'nın eşi Sabina Higgins, Botsvana Devlet Başkanı'nın eşi Neo Jane Masisi, Estonya Cumhurbaşkanı'nın eşi Sirje Karis, Nijerya Cumhurbaşkanı'nın eşi Oluremi Tinubu, Bulgaristan Cumhurbaşkanı'nın eşi Desislava Radeva, Surinam Cumhurbaşkanı'nın eşi Mellisa Santokhi, Gabon Cumhurbaşkanı'nın eşi Zita Nyangue Nguema, Gambiya Cumhurbaşkanı'nın eşi Fatounatta Bah-Barrow, Seyşeller Cumhurbaşkanı'nın eşi Linda Ramkalawan, Kırgızistan Cumhurbaşkanı'nın eşi Aygül Japarova, Guatemala Cumhurbaşkanı'nın eşi Lucrecia Peinado, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı\'nın eşi Mirela Becirovic, AB Konseyi Başkanı'nın eşi Amelie Derbaudrenghien Michel bakanlar, uluslararası kuruluşların üst düzey temsilcileri ve medya kuruluşlarının yöneticileri katıldı.

Misafirlerini tek tek karşılayan Emine Erdoğan, büyük bir ilgiyle ağırladığı devlet başkanı eşlerine Afrika'nın ünlü içeceklerinden Fas çayı ikram etti. Program kapsamında Afrikalı kadınlar tarafından üretilen geleneksel Afrika el sanatları ürünleri Türkevi'nde sergilenirken, Emine Erdoğan konuklarına ürünlerin arkasında yatan büyük emeği anlattı.Daha sonra programda bir konuşma yapan Emine Erdoğan, Afrika'nın, kültürel çeşitliliği ve doğal zenginliğiyle dünya üzerinde eşsiz bir konuma sahip olduğunu söyledi.Emine Erdoğan, 2 binin üzerinde farklı dili, etnik topluluğu ve 1 milyarı aşkın nüfusuyla Afrika'nın, insanlık ailesinin adeta renkli bir iz düşümü olduğunu ifade ederek, bilimsel araştırmalara göre kıtanın, neredeyse dünyanın tamamındaki kadar genetik çeşitliliğe sahip olduğunu dile getirdi.

Afrika kıtasına daha önce yaptığı ziyaretlerde en çok kıtanın olağanüstü çeşitliliğinden etkilendiğini kaydeden Emine Erdoğan, "Göz kamaştıran bir tabloyu andıran kıtanın dinamizmi, mutfağından giyimine kültürünün her katmanında kendisini gösteriyor. Afrika'nın kendine has mutfak kültürüyse başlı başına dikkate değer bir hazine olarak karşımıza çıkıyor. Sofra, Türkiye'de ve dünyanın değişik kültürlerinde olduğu gibi Afrika kıtasında da farklılıkları ahenkle bir araya getiren muhabbet ve afiyet noktası mahiyetinde. Hayattaki acı-tatlı birçok tecrübede, sunduğu birliktelik ile insanın zorlukla baş etme gücünü artırıyor." diye konuştu.

Masa etrafında paylaşılan yemekle birlikte mutluluğun da çoğaldığına dikkati çeken Emine Erdoğan, "Afrika sofrasına misafir olduğunuzda, sunumundan pişirme tekniğine kadar her aşamasına sirayet etmiş eşsiz bir renklilikle karşılaşıyorsunuz. Envai çeşit besleyici yerel ürünler, lezzeti artıran pişirme usulleri ve ruhu besleyen sunum çeşitleriyle her lokma sizi çok yönlü yolculuğa çıkarıyor. Bu edindiğiniz tecrübe o kadar özel hissettiriyor ki içinizde asırlara uzanan lezzetleri, hikayeleri ile birlikte sevdiklerinize ve çevrenize anlatma isteği uyandırıyor. İşte bu istek, 2018 yılında \'Afrika Yemek Kültürü' kitabı etrafında bizleri buluşturdu." ifadelerini kullandı.

 "Osmanlı mutfağının pişirme teknikleri Afrika lezzetlerini etkiledi"

Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı himayesinde ve Afrika Kültür Evi Derneği öncülüğünde, Afrikalı Misyon Şefleri Eşleri Derneği AŞOM'un katkılarıyla ''Afrika Yemek Kültürü'' kitabının ilk baskısını 2019 yılında çıkardıklarını belirtti.Bu baskıda, kıtanın 5 farklı bölgesinden 58 özgün yemek tarifine yer verdiklerini dile getiren Emine Erdoğan, şöyle devam etti:"Bugün tanıttığımız yeni genişletilmiş versiyonunda ise tarif sayısını neredeyse iki katına çıkartarak 110\'a yükselttik. Geleneksel reçeteleri, ardındaki insani birikimle ortaya koyarak, kitabın içeriğini daha da zenginleştirdik. Bu süreçte Osmanlı mutfağının pişirme teknikleri ve şifa reçetelerinin de Afrika lezzetlerini etkilediğini gördüm. Kitaptaki tarifler, yerel formüllere ek olarak Akdeniz havzasının damak tadını, Arap ve Hint etkileriyle zenginleştiren muazzam bir sentezi ortaya koyuyor. Bu süreçte dikkatimi çeken bir diğer konu ise Afrika mutfağı reçetelerinin Türk mutfağında olduğu gibi israfa karşı hassasiyet ile oluşturulmuş olmasıydı. Küresel gıda israfının 1 milyar doları aşarak alarm verdiği bir dönemde, kültürel öğretileriyle bağını koparmamış ülkelerin bilgi ve tecrübesi daha da önem kazanıyor. Bir Afrika atasözünün vurguladığı gibi, 'Köklerin derindeyse rüzgardan korkmana gerek yok. Köklerimizle kurduğumuz bağları geliştirdikçe, modern sınamaların sert rüzgarlarının yıkamayacağı bir güce ulaşacağımıza inanıyorum."

 "Kazancın da kaybın da müşterek olduğuna inanıyoruz"

Programda Afrika mutfağının renklerini, tatlarını ve hikayelerini kutlarken, bütün bu kültürel mirası hep birlikte kucaklamayı, korumayı ve geleceğe aktarmayı hedeflediklerinin altını çizen Emine Erdoğan, "Aynı yeryüzünü paylaşan, aynı insanlık ailesine mensup bizler için, kazancın da kaybın da müşterek olduğuna inanıyoruz. Bu bakış açısıyla, biliyoruz ki Afrika'nın geride kalması, tüm dünyanın kıtanın gerçek potansiyelinden mahrum kalması demektir. Gelin, Afrika\'nın tüm kaynakları ve insanlarıyla, adil bir düzende kendi potansiyelini gerçekleştirebildiği bir dünya hayal edelim. Bu dünya size de şu an içinde olduğumuz dünyadan daha parlak, daha güçlü, daha umut verici gelmiyor mu?" dedi.

Emine Erdoğan, 2017 yılında kurdukları Afrika Kültür Evi Derneğinin de böylesi bir dünya hayalinin ürünü olduğunu belirterek, "Bugün derneğin, ülkemizdeki Afrikalı kardeşlerimiz için cazip bir buluşma noktası ve Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkileri güçlendirmek için güvenli bir zemin haline gelmesinden mutluluk duyuyorum. Afrika Birliği ile bu sene New York\'ta imzalanan Mutabakat Zaptı'nın, derneğimizin bölge ülkeleriyle yakın temaslar kurması için güzel bir vesile olmasını diliyorum." temennisinde bulundu.

Yemek kültürü kitabı ve Afrika Kültür Evi Derneğinin çalışmalarına desteklerini esirgemeyen ve bugünkü programa katılan Afrika ülkelerinin liderlerinin eşlerine şükranlarını sunan Emine Erdoğan, Afrika\'nın Türkiye'deki büyükelçiliklerine ve büyükelçi eşleri ile Türkiye'nin Afrika'daki misyonlarında görevli temsilcilere, akademisyenlere ve alanında uzman şeflere teşekkür etti.

Konuşmanın ardından devlet başkanı eşlerinin katılımıyla aile fotoğrafı çekildi.

Katılımcılar, canlı Afrika müzikleri eşliğinde "Afrika Yemek Kültürü" kitabından reçetelerinin sunulduğu geleneksel Afrika lezzetlerinin ikram edildiği programda keyifli vakit geçirdi

Programın ardından Nijerya Cumhurbaşkanı'nın eşi Oluremi Tinubu, BM 78. Genel Kurulu'nda küresel imzaya açılan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk imzacısı olduğu Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı'nı imzaladı.

18 Eylül 2024 Çarşamba

MEVSİMİNDE BALIK KULELİ YAKAMOZ'DA YENİR

Eylül ayının taze balıklarının lezzetini keşfedin ve bu benzersiz deneyimin tadını çıkarın. Eylül ayı, Türkiye'nin dört bir yanında balık sezonunun başlangıcı olarak kabul edilir ve bu dönemde denizlerimizin bereketi sofralarımıza taşınır. Kuleli Yakamoz Restoran, İstanbul'un en prestijli mekanlarından biri olarak, balık tüketiminin sağlık üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamakta ve misafirlerine mevsimindeki en taze balıkları sunmaktadır.

Restoran müdürü Zülfü Gevancı, balığın sağlık için önemini şu sözlerle ifade ediyor: "Balık, içerdiği Omega 3 ve vitaminler ile kalp ve göz sağlığı başta olmak üzere birçok hastalığa karşı oldukça faydalıdır. Düzenli balık tüketimi, kas gelişimini destekler ve kilo kontrolüne katkı sağlar." Bu bilimsel gerçekler, Kuleli Yakamoz'un menüsünün zenginliğini ve çeşitliliğini de yansıtmaktadır.

Kuleli Yakamoz, sadece lezzetli yemekleriyle değil, aynı zamanda sunduğu kültürel deneyimle de dikkat çekiyor.

Her ülke misafiri geldiğinde, o ülkenin bayrağını masaya koyarak, uluslararası bir hoşgörü ve saygı atmosferi yaratıyor. Menüsünde, mevsiminde ne varsa o bulunuyor ve bu da restoranın tazelik ve kaliteye verdiği önemi gösteriyor.

Balık menüsü, Eylül ayında özellikle tercih edilen palamut, çipura, levrek, barbun, sardalya ve lüfer gibi çeşitleri içeriyor. Her bir balık türü, hem lezzeti hem de sağlık açısından sunduğu faydalarla öne çıkıyor. Örneğin, palamut, özellikle Karadeniz'de sıkça tüketilen ve sağlık açısından birçok fayda sağlayan bir balık türüdür. Çipura ve levrek gibi balıklar ise Akdeniz ve Ege mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.

Kuleli Yakamoz'da balık ziyafetinin ardından sunulan tatlı ve meze çeşitleri de göz dolduruyor. Kabak tatlısı, karışık salata, Girit ezmesi, atom, deniz börülcesi, levrek marin ve lekarda gibi lezzetler, deniz ürünlerinin ardından damak tadınıza farklı bir boyut katıyor.

Restoran, Ortadoğu'dan gelen turistler için de kuzu tandır gibi et yemekleriyle hizmet veriyor ve böylece her zevke hitap eden bir menü sunuyor.Kuleli Yakamoz Restoran, hem lezzet hem de sağlık açısından zengin bir deneyim sunarak, Eylül ayında balık tüketiminin önemini ve Türk mutfağının zenginliğini vurguluyor. Denizlerimizin sunduğu bu lezzetli ve sağlıklı seçenekleri keşfetmek için Kuleli Yakamoz'a uğramadan mevsimi geçirmeyin.