2 Aralık 2020 Çarşamba

Gastronometro'nun hedefi Türk mutfağının gelişimine katkıda bulunmak

Gastronometro 5 yıldır Türk Mutfağı ile uluslararası gastronomi dünyası arasında köprü kuruyor
2015 yılında Metro Türkiye tarafından hayata geçirilen, Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu olan Gastronometro, 5 yıldır eğitim ve Ar-Ge çalışmaları ile ulusal ve uluslararası gastronomi dünyası arasında köprü kurma misyonunu başarıyla sürdürüyor. Yeni nesil gastronomi anlayışını benimseyerek, bu amaç doğrultusunda çalışmalarına hız kesmeden devam eden Gastronometro, Türk şefleri uluslararası gastronomi dünyası ile bir araya getirirken sektörün önemli okul ve platformlarıyla da iş birliklerine imza atıyor. 5 yılda 2.500 yeni ürün geliştiren Gastronometro'nun hedefi ise Türk mutfağının gelişimine katkıda bulunmak. 



30 yıldır Türk mutfağına sahip çıkarak, Türk mutfak kültürünün gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak ve Türk şeflerinin gelişimine katkıda bulunarak dünyada hak ettikleri yere gelmelerini sağlamak için çalışmalarını sürdüren Metro Türkiye, gastronomi keşif platformu Gastronometro ile Türk mutfağını uluslararası arenaya taşımaya ve Türk gastronomisine yön vermeye devam ediyor.

2015 yılında Metro Türkiye bünyesinde bir eğitim, gelişim ve buluşma merkezi olarak tasarlanan ve Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu olarak kurulan Gastronometro, 5 yılda Türkiye’nin zengin mutfak kültürünün ve değerlerinin tüm dünyada hak ettiği yere gelmesi için önemli katkılar sağlıyor. Gastronomi ve konaklama dünyasından Basque Culinary Center, Ecole hôtelière de Lausanne gibi uluslararası marka okullar ile iş birlikleri yapan, Michelin yıldızlı şefleri Türk şeflerle buluşturan Gastronometro; aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte eğitimler ve iş birlikleri de gerçekleştiriyor. Sektör profesyonellerini, müşterileri, tedarikçileri ve öğrencileri farklı etkinlik ve çalışmalarla bir araya getiren Gastronometro; Horeca sektörünün itibarlı etkinliklerinden Gastromasa, Sirha Fuarı ve Bocuse d’Or yarışmasına destek olmayı da sürdürüyor. Gelecek dönemde gastronomi dünyasını daha da ileriye taşımak için yeni iş birliklerine devam edecek olan Gastronometro, yürüttüğü çalışmalarla uluslararası bir gastronomi merkezine dönüşmeyi hedefliyor. 

Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu olarak 2,4 milyon euro yatırım ile kuruldu
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng, “Metro Türkiye olarak, 30 yıldır Türk mutfağını ve değerlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma amacıyla çalışmalarımıza güçlü bir şekilde devam ediyoruz. Tedarikçilerimiz, üreticilerimiz, müşterilerimiz ve çalışanlarımız ile birlikte Türkiye için ‘en iyi’ olanı yapmak amacıyla azimle çalışırken Türk mutfağının sahip olduğu engin potansiyelini ortaya çıkarmak için de yatırımlar yapıyoruz. Gastronomiyi ülkemizde ekonomiden turizme kadar pek çok alana katkı sağlayacak en önemli değerlerden biri olarak görüyoruz. Bu bakış açısıyla, Gastronometro’yu Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu olarak yaklaşık 2,4 milyon euro yatırım bedeli ile 2015 yılında hayata geçirdik. Kuruluşunun üzerinden geçen beş yıllık sürede Gastronometro; Ar-Ge çalışmalarıyla 2.500’den fazla ürün geliştirirken 17 master şefi 1.500 sektör profesyoneliyle buluşturdu, verdiği eğitimlerle yaklaşık 3.400 kişiye ulaştı. Böylelikle şeflerden öğrencilere, tedarikçilerden restoran ve otel işletmecilerine, lezzet tutkunlarından gastronomi yazarlarına ve araştırmacılara sektörün tüm tarafları için bir buluşma noktası görevini üstlendi. Türk mutfağının ve değerlerinin tüm dünyada hak ettiği noktaya gelebilmesi için çalışmalarımıza şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da aynı kararlılıkla devam edeceğiz.” dedi.  


“Trendleri bizzat belirleyen bir gastronomi aktörü”
Metro Türkiye Gastronometro Direktörü Max Thomae ise şunları söyledi: “Gastronometro, yüzyıllar öncesinden izler taşıyan Türk mutfak kültürünün gerçek potansiyelini açığa çıkaran ve dünya gastronomi trendleriyle gelişimine katkıda bulunan yeni bir anlayışı temsil ediyor. Gastronometro’da her gün yepyeni bir gastronomi serüveni var ve bu serüveni paydaşlarımızla birlikte deneyimlemekten büyük keyif alıyoruz. Gastronomiyi sadece bir yeme-içme sanatı olarak görmüyor, bunun da ötesinde lezzet üzerine düşünen, araştıran ve hepsinden önemlisi hayallerinin peşinden giden lezzet tutkunlarının yön verdiği yeni nesil bir gastronomi anlayışını benimsiyoruz. Bu nedenle gastronomi profesyonellerini anlamak, onların hayallerini paylaşmak ve onlara ilham vermek önceliğimiz. Bu önceliğimizi gerçekleştirmek için ise kendimizi sadece zamanın gastronomi trendlerini takip etmekle sınırlamıyor; bu trendleri bizzat belirleyen bir gastronomi aktörü olmayı hedefliyoruz.” dedi.  

Ar-Ge çalışmalarıyla 2 bin 500’e yakın yeni ürün geliştirildi
Gastronometro platformunda Ar-Ge ve ürün geliştirme çalışmaları yapılıyor. Metro Türkiye, kendi markalı ürünlerinde Gastronometro şeflerinin onayı olmadan hiçbir gıda ürününü rafa getirmiyor.  2015 yılından bu yana 2.500’e yakın ürün geliştirilirken profesyonel pastacılık ürünleri için 1,5 yıl süren sortiment çalışmasında 400 temel pastacılık ürünü Metro Chef markası adı altında listelendi.

Ayrıca Gastronometro içerisinde kurulmuş olan Duyusal Analiz Laboratuvarı’nda Metro Türkiye çalışanlarından oluşan 35 gönüllü ile ürün tadım testleri gerçekleştiriliyor. Burada Metro’nun kendi markalı ürünlerini profesyonel ve ürün uzmanlıkları olan şefler ile birlikte geliştiriliyor, yılda ortalama 70 ürün performans ve mutfak kullanımı açısından testlerden geçiriliyor. Son bir yıldır ise bu ürünlerin tüketici gözüyle duyusal analizleri panelistler ile birlikte yapılıyor. 

Gastronomi dünyasına yeni yetenekler kazandırıyor
Eğitim alanında yaptığı çalışmalarla sektöre büyük katkılarda bulunan Gastronometro, Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığı iş birliği kapsamında mesleki ve teknik okullarda gıda teknolojisi ile yiyecek-içecek hizmetleri alanında eğitim gören yaklaşık 65 bin öğrencinin müfredatına Coğrafi İşaretli Ürünler konusunun eklenmesini sağladı. Hedef ise 10 yılda 650 bin öğrenciye ulaşmak. Bu kapsamda Türkiye’nin her tarafından gelen 50 eğitmene, Coğrafi İşaretli ürünler üzerine Gastronometro’da teorik ve uygulamalı eğitimler verildi.

Metro çalışanları ve sektör profesyonellerine pratik ve teorik içeriklerden oluşan Horeca eğitimleri de veren Gastronometro’da bugüne kadar toplam 240 eğitim programı düzenlendi, 1.920 saat eğitim verildi. Bu eğitimlerde yaklaşık 3.400 kişiye ulaşıldı. 

Uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yaparak Türk mutfağını dünyada tanıtıyor
Bunların yanı sıra Horeca sektörü profesyonellerini dünyanın önde gelen şef ve sektör çalışanlarıyla buluşturan Sirha Fuarı’na da katılan Gastronometro bu etkinlik kapsamında yapılan ve şef dünyasının Oscarları olarak nitelendirilen Bocuse d’Or Şefler Yarışması için de şeflere malzeme ve Avrupa elemeleri için hazırlık desteği veriyor. Dünyanın en prestijli mutfak sanatları okullarından Basque Culinary Center’dan ünlü şeflerin katılımıyla Türk şeflere ileri mutfak teknikleri ve yenilikçi tarifler konusunda eğitimler veren Gastronometro, ayrıca uluslararası gastronomi dünyasının en önemli organizasyonlarından biri olan Gastromasa’nın sponsorları arasında da yer alıyor.

Şeflerin buluşma merkezi Gastronometro, son iki yılda Michelin yıldızlı şefler de dahil olmak üzere uluslararası çapta tanınan şefleri de ağırlayarak ulusal ve uluslararası gastronomi dünyası arasında bir köprü kuruyor. Bu zamana kadar 6’sı Michelin yıldızlı olmak üzere toplamda 17 master şefi, 1.500 sektör profesyoneliyle buluşturan merkez, bu ödüllü şeflerin katılımıyla Metro müşterileri ve iş ortakları için özel atölye çalışmaları gerçekleştiriyor.


Maden suyuna robot eli değdi

Avşar Doğal Maden Suyu, üretim parkurlarında el değmeden saatte 50 bin şişe üretim gerçekleştiriyor
Pandemi ile birlikte endüstri 4.0’ın önemi daha iyi anlaşılmışken otomasyon sistemlerini üretim parkurlarına entegre eden şirketler rekabette bir adım öne geçiyor. Afyonkarahisar’da 320 bin m² açık, 10 bin m² kapalı alana kurulu fabrikasında endüstri 4,0 teknolojileri kullanan Avşar Maden Suyu,  saatte 50 bin şişe üretim kapasitesiyle rekabet gücünü ortaya koyuyor. Avşar, yaklaşık 10 milyon dolar yatırımla planladığı tesislerinde her gün neredeyse 1 milyon şişe maden suyunu pazara sürüyor.



1980’li yıllardan itibaren hızla gelişen üretim teknolojileri, fabrika hatlarında boy göstererek rekabet sahasını canlandırıyor. Zengin rezervleriyle maden suyunun başkenti olarak bilinen Afyonkarahisar’ın İscehisar ilçesindeki toplamda 330 bin m²’lik alana kurulu fabrikasında endüstri 4,0’ın tüm olanaklarını kullanan Avşar Maden Suyu, bu yıl pazara 14 farklı ürün grubunda yaklaşık 130 milyon şişe maden suyu sürdü. Avşar Maden Suyu, yaklaşık 10 milyon dolar yatırımla planladığı tesislerinde saatte 50 bin şişe üretim kapasitesiyle her gün 1 milyon şişeye yakın maden suyunu sahaya çıkarıyor. 

“2020 yılı sonunda 40 milyon litre maden suyu içirmiş olacağız”
Avşar Maden Suyu olarak otomasyon teknolojilerine bugüne kadar yaklaşık 10 milyon dolar yatırım yaptıklarını belirten Avşar Maden Suyu Yönetim Kurulu Üyesi Tarık Demirel, küresel parametrelerin rekabet piyasasında var olabilmek için bu teknolojilere yatırım yapmayı şart koştuğunu söyledi. Demirel, “50 bin şişe/saat üretim kapasitesindeki Avşar olarak üstün hijyen ve kalite koşullarında üretim yapmayı sağlayan üst düzey teknolojilere, üretim bantlarına ve makinelere sahibiz. Üretim hattımız Almanya menşeili Krones marka olup, tüm makineler, taşıyıcı konveyörler birbirine entegre olarak çalışıyor. Ekipmanlarımız PLC kontrollü olup makinelerin üzerinde olan touch paneller sayesinde tüm gerekli işlemler ekran üzerinden yapılmakta. Avşar Maden Suyu, sahip olduğu bu otomasyon altyapısı ile en hijyenik şartlarda el değmeden üretim gerçekleştiriyor. Teknoloji alt yapımızla ürünlerde olabilecek birçok kalite problemi (dolum seviyesi, yabancı madde kontrolü, kapak var/yok) kontrol cihazları ile inceliyor,  bu sayede birçok kalite problemini engelleyebiliyoruz. Söz konusu teknolojik alt yapımızla 2019 yılında yaklaşık 20 milyon litre, 100 milyon şişeyi tüketicimizle buluşturduk. 2020 yılsonunda parkurumuzdaki gücü daha iyi göstererek yaklaşık 40 milyon litre, 200 milyon şişeyi tüketicimizle buluşturmayı hedefliyoruz.” dedi. 

1 Aralık 2020 Salı

Bor ilçesindeki tarihi Yeni Hamamın restorasyonu bitmedi

Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yaklaşık 5 asır önce yapımı 5 yılda tamamlanan Bor ilçesindeki tarihi Yeni Hamamın, 8 yıldır restore edilememesini eleştirdi. Gürer, “İlçe Merkezinin orta yerinde kullanıma açık hamamı onarıyoruz diye 8 yıldır kapalı tutulması düşündürücüdür” dedi. 

Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in  TBMM’de gündeme getirdiği Bor ilçesindeki tarihi Osmanlı’dan kalan Yeni Hamamın restorasyonuyla ilgili sorusuna, Bakan Mehmet Nuri Ersoy yazılı yanıt verdi. Bor ilçesindeki tarihi Yeni Hamam’ın 1997 yılında tescillendiğini anımsatan Bakan Ersoy, restorasyon projesinin tamamlanmasının ardından 2015 yılında restorasyon çalışmalarına başlandığını belirtti. 

nigde-bor-yeni-hamamnigde-milletvekili-omer-fethi-gurerbakan-mehmet-nuri-ersoy.jpgYüklenicinin yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle restorasyon işinin yarım kalarak 2019 yılında feshedildiğini ifade eden Bakan Ersoy , “Eserin kalan kısmının yaklaşık maliyeti hazırlanarak ikmal inşaatı ihalesi 2020 yatırım programına sunulmuş olup 06.10.2020 tarihinde yatırım programına alınmıştır. İkmal inşaatı ihale işlemleri devam etmekle birlikte kasım ayı içerisinde ihalesi gerçekleştirilecektir” açıklamasında bulundu. 

Bakan Ersoy’un yanıtını değerlendiren  Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ise tarihi Yeni Hamam’ın 5 yıl süren çalışmayla 1580 yılında hizmete girdiğini anımsattı. Gürer, dönemin şartlarında yapımı bile 5 yıl içinde tamamlanan eserin, aradan yaklaşık 5 asır geçtikten sonra günümüzde restorasyonunun 8 yıldır tamamlanamamış olmasının üzüntü verici olduğunu ifade etti. Gürer, “Hamam, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık  bölümleri ve hücrelerden oluşmaktadır. Soğukluk ve sıcaklık bölümü de kubbeli ve külhanlıdır. Tarihi hamam örneklerinin orijinale en yakın örneklerindendir. Sokullu Mehmet Paşa bölgede hamamın yapılması işini Tavaşi  Hasan Ağa yaptırmış, farklı dönemlerde onarım görerek 2012 yılına kadar hizmet verdi. Simetri planlı hamam, kadın ve erkek ayrı bölümleri ile önemli bir tarihi yapıdır. 1949 yılı onarımı sonrası 1953 yangın gören yapı yeniden kullanıma açılmıştır. Hamam, bölge halkı yanında Bor’a gelenlerinde ilgi gösterdiği yerlerdendi. İki yılda bitmesi beklenen hamam 8 yıldır açılamadı. Ne zaman onarım bitecek oda belli değil. Vakıf eserleri ne yazık ki ya yeterince korunmuyor yada restorasyon bitmiyor” diye konuştu.
Gürer, 2012 yılında projesi hazırlanan ve onarıma alınan  tarihi hamamın, bir an önce restore edilmesi gerektiğini belirtti. 

İzmir Yeni Bir Ekonomik Vizyonla Büyüyecek

Tunç Soyer, Ege Ekonomik Forum’da Konuştu: “Hedef, İzmir’deki İmkanları Yeni Bir Ekonomik Vizyonla Büyütmek”İzmir, orman yangınları, pandemi,  tsunami ve deprem felaketinin  ardından  yaşamaya devam ediyor


Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı ve Özgencil Grup iş birliği ile bu yıl 4’üncüsü gerçekleştirilen; Ege Bölgesi’nin, Türkiye’nin ve uluslararası anlamda bölgenin kalkınmasına sunduğu katkıların değerlendirileceği, bölge ekonomisinin gelişim alanlarını konuşulacağı Ege Ekonomik Forumu, “Dönüşümün İçindeyiz” teması ile başladı. Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’in sahip olduğu lojistik merkez konumuna dikkat çekerek değişimi fırsata çeviren bir yerde bulunmanın önemine dikkat çekti. 

Konferansın açılış konuşmalarını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer ve EGEV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Susam gerçekleştirdi.

30 Ekim’de başlaması planlanan, ancak Seferihisar açıklarında gerçekleşen 6,9 büyüklüğündeki deprem nedeniyle etkinliğin bugüne ertelendiğini belirten EGEV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Susam konuşmasına, depremde hayatını kaybeden vatandaşlara baş sağlığı, yaralananlara ise acil şifalar dileyerek başladı.

1992 yılında başlayan çalışmalarının zaman içerisinde bölgesel bir hacme ulaştığını, illerin potansiyelleri kapsamında bölgesel bir stratejik planlama ile Ege Bölgesinin kalkınması ve sorunlarının merkezi hükümetle dirsek temas içerisinde çözülmesi için EGEV’in çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan Susam, “Kalkınma Ajansları önerimizi takiben bu ajansların kurulmasına çok önemli katkılarımız da oldu. Bugün, tüm paydaşlarımızla ve becerilerimizle kalkınmada öncü ve lider güç olmak için çalışmalarımıza yoğun bir biçimde devam ediyoruz” dedi.

“Ege, Türkiye Ekonomisinin Lokomotifi Olmaya Hazır”

Bugünkü koşullar kapsamında hem bölgenin hem de Türkiye’nin her türlü zorluğu aşabilecek güçte ve inançta olduğunun altını çizen, EGEV olarak hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadıklarını belirten Susam, “4 yıldır Ege Ekonomik Forumu’nda gerçekleştirilen tüm çalışmalarda koyulan vizyon, daha sonra kısa sürede dünyanın ve ülkenin gündeminde önemli vizyonlar olmuştur” dedi.

20 yılı aşkın tecrübesi ile Özgencil Grubu’nun EGEV ile bir araya gelerek Ege Ekonomik Forumunun oluşturulduğunu belirten Susam, “Ege Bölgesi, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu koşullarda ekonomik kalkınma hamlesinin lokomotifi olabilecek güçte ve kararlılıktadır. Bölgenin tüm ticari paydaşları ile birlikte bunun altını çizerek, ihracata dayalı, bilim ve teknoloji merkezli, gençliği önemseyen –çünkü Türkiye’nin 0-17 yaş nüfusunun yaklaşık 3 milyonu Ege’de bulunmaktadır, bir yaklaşımla Ege Bölgesi, gençliği de içine alarak yeni dönemde Türkiye’nin tüm bu sorunlarının içerisinden çıkabilmesinde, küreselleşmeden bölgesel tedarik zincirine geçilen bu süreçte Türkiye’nin lokomotifi olmaya hazırdır. Bunu, bu ekonomik forumlarla perçinlemek için büyük bir çaba içerisindeyiz” sözleri ile Ege’nin potansiyelinin altını çizdi.

Birliktelik ve Dayanışma, Dirençli Kent Olmanın İki Anahtarı

Göreve geldikleri ilk günden bu yana önemli bir vizyon koyarak, oluşturdukları strateji ile İzmir’in ve bölgenin potansiyelini açığa çıkartarak, şehir tüm krizlere karşı dirençli bir pozisyona getirmek için çalıştıklarını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Küresel ekonominin birbirine çok bağlı ve kırılgan olduğu günümüzde Kovid-19 büyük ekonomik sorunları beraberinde getirdi. Hemen her sektör büyük zarar görmeye başladı. İzmir açısından baktığımızda son 18 ayda; İzmir tarihinin en büyük orman yangınlarından birini, ardından pandemiye, sonra tsunami ve deprem felaketini ve ardından yeniden büyük artışın olduğu pandemiyi yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Bu zor süreçte de zamanımızın önemli bir kısmı kriz yönetimiyle ve sıkıntılara çözüm aramakla geçti. Bu sıkıntılar aynı zamanda bizlere bu krizlerle mücadele konusunda da önemli deneyimler kazandırdı. Tüm krizlere hazırlıklı olmak için çağı doğru okumak, yaşanan gelişmeler karşısında hazırlıklı olmak ve güçlü bir vizyon ortaya koymanın önemini kavradık. Belki en önemlisi, bu krizleri fırsata çevirme ihtimalini gördük. Göreve geldiğimiz gün ortaya koyduğumuz strateji ile amacımız, güçlü bir vizyon ortaya koyarak İzmir ve bölgemizin potansiyelini açığa çıkartmaktı. Ulusal ve uluslararası tüm krizlere karşı şehrimizi dirençli bir kent kılmaktı. Yaşadıklarımız bize gösterdi ki, dirençli bir kent olmanın 2 mucizevi anahtarı var: İlki birliktelik ve dayanışma, ikincisi ise yaşam hakkını gözetmenin kent yöneticileri tarafından en öncelikli görev olarak tarif edilmesi” dedi.

Hedef; Kentteki İş İmkanlarını Yeni Bir Ekonomik Vizyonla Büyütmek

Dirençli bir kent olmanın odağına İzmir’de ortak aklı ve yaşam hakkını koyduklarının altını çizen Soyer, sosyal ve ekonomik gelişmenin kaynağını ise yenilikçi düşünce olarak tarif ettiklerinin belirtti. Gençlerin yenilikçi fikirlerini geliştirebilmeleri için tarihi Havagazı Fabrikasını gençlik yerleşkesi olarak gençlere tahsis ettiklerini hatırlatan Soyer, “Kentimizdeki iş imkanlarının büyümesi, yeni bir vizyonla ekonomik gelişmenin sağlanması için tüm paydaşlarımızla uyum çalışmaya gayret gösteriyoruz. Yeni yatırımcıların, girişimciliği ve yenilikçiliği teşvik etmek için çatı kurumlar ve merkezler kurmaya gayret ediyoruz. Paydaşlarımızla sosyal girişimcilik ve gıda girişimciliği programlarımızı başlattık” sözleri ile İzmir’in ve bölgenin kalkınması attıkları adımları paylaştı.

Çok daha büyük başarılar elde etmenin yegâne yolunun birlikte ve beraberlikten geçtiğini gördüklerini belirten Soyer, temel hedeflerinin yerelden kalkınma mücadelesini büyüterek küresel ve ulusal kırılganlıklar ve krizlere karşı İzmir’e dirençli kılmak, refahını artırmak ve bunu tüm kente adil bir şekilde bölüştürmek olduğunu da belirtti. “Bunu sağlamak ve kalıcı bir ekonomik büyüme için, dünyadaki ekonomik geliştirmeleri tüketen değil, yeni değerler üreterek bunların tüm dünyada alıcısını oluşturabilen bir şehir oluşturmak durumdayız. Bu nedenle de bölgedeki tüm sektörler çok önemli. İzmir hala dev bir uluslararası lojistik merkez konumunda” diyen Soyer, değişimi fırsata çeviren bir yerde bulunmanın önemine dikkat çekti. Çalışmaların odağında doğa ile uyumlu bir ekonomik büyümeyi koymanın bir zaruret olması gerektiğini belirten Soyer, dirençli kent yaratmanın özünde doğaya saygı ve uyum olduğunu hatırlattı.

İlk Oturum: Dünyayı Yeniden Tasarlamak

‘Dünyayı Yeniden Tasarlamak’ başlıklı ilk oturumda, “Sürdürülebilir, Kapsayıcı, Esnek Bir Büyüme Oluşturmak ve Kalkınma İçin İş Birliği Yapmak”, “Serbest Ticaret Anlaşmalarındaki Son Durum”, “Küresel Ekonomi ve Bölgesel Pazarlar Nasıl Yeniden Şekillendirilir?”, “Dijital Ekonomiye Yatırım”, “5G ile Dünya Nasıl Dönüşecek?” gibi konular Türkiye Ekonomi Bankası Yönetim Kurulu Başkanı & Forum İstanbul Enstitüsü Onursal Başkanı Yavuz Canevi’nin moderatörlüğünde; Singapur Ulusal Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü Başkanı Bilahari Kausikan, Paris- İstanbul Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, “Capital Failure” kitabının yazarı Dr. Nicholas Morris, Global Resources Partnership Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Öğütçü ve Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar tarafından değerlendirildi.

Jeopolitik gerilimler ve anlamsız vekalet savaşları, sanayi devrinin sonuna yaklaşmamız, fosil enerjiden yenilenebilir enerjiye geçiş ve iklim değişikliği, öngörülemez ve kaotik bir entegrasyon sürecine girmek olarak mevcut duruma ilişkin bir fotoğraf çeken oturumun moderatörü Yavuz Canevi, ilk sözü Bilahari Kausikan’a verdi. Problemlerin çözümü olmadığını olsa bile her zaman uygulanamadığını bugünün dünyasının bir gözlemi olarak paylaşan Kausikan, bu nedenle de doğru sorunun “ne zaman yeniden tasarlayabileceğimiz olması gerektiğini söyledi. Uluslararası düzende yaşanan sorunların ne pandemi ile ne de diğer güncel konuların sonucu olduğu, köklerinin daha eskiye dayandığını belirten Kausikan, “Yeni uluslararası düzen kendi kendine organize ediyor şuan. Düzenin aslında liderliğe ihtiyacı var. Uluslararası bir lider olabilmek için herkesçe kabul edilebilir bir lider olmalı. Bu sebeple uluslararası liderlikte büyük bir eksiklik var. ” sözleri ile dünyanın şu an lidersiz bir biçimde ilerlediğini belirtti. 

130 Trilyon Dolar, 2020 Yılında “Eriyecek”

Ardından söz alan Paris ve İstanbul Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, geleceğe yönelik ve geleceği tasarlamak için pandeminin birinci dalgası ile başlayan soruların ikinci dalga ile varlıklarını devam ettirdiklerini paylaştı. “Esas soru bitmedi. 1 trilyon dolarlık soru: Ne zaman bitecek bu pandemi? 1 trilyon euro’luk soru da ekleyelim: Nasıl dersler alacak insanlık uygarlığı? 1 trilyon yuan’lık bir soru daha ekleyebiliriz: Hangi devletler yönetecek bundan sonra. Ve tabi 1 trilton liralık soru: Ne olacak doların kuru, altın mı alsaydık? Sorular yalın, yanıtları karmaşık, etkileri ise trilyonluk” sözleri gerek Türkiye gerekse dünya için ekonomik ağırlığı büyük olan belirsizliklerin bir sonuç ya da çözüm beklediğini hatırlatan Kaleağası, satın alma gücüyle birlikte dünyanın ekonomik gelirinin yaklaşık 130 trilyon dolar olduğunu ve pandemi ile birlikte bu durumu sadece ekonomik olarak değil, insani ve kurumsal boyutları ile de çok önemli ölçüde eriyeceğini paylaştı.

Yaşadığımız Dönemin Sinyallerini İyi Okumak Lazım

Üçüncü olarak söz alan Global Resources Partnership Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Öğütçü ise; forumun, bölgesel bir forumun Türkiye’nin ve dünyanın tasarlanmasına Ege’den mütevazı bir katkı olarak çıkmasının çok önemsediğini paylaştı. ‘Yaşadığımız dönemin sinyallerini iyi okumak lazım. Yapay zeka geleceği belirleyecek en önemli unsurlardan bir tanesi. Peki biz onun neresindeyiz? Sonra değişen jeopolitik riskleri de iyi okumak ve bunun neresinde durduğumuzu görmemiz gerekiyor. Kaynak savaşları da durmayacak. Eskiden sadece enerji üzerine konuşuyorduk.’ diyen Öğütçü; petrolün önemini giderek kaybettiği, su ve gıda savaşlarının gündemdeki yerlerinin artmaya başladığını hatırlattı. Özellikle gıda güvenliğinin yaşamsal önemde olduğunun ve Türkiye’nin özellikle Ege Bölgesi’ni gıda konusundaki bir depo ya da üs olarak görmesinin gerektiğinin, aklında tutması gerektiğini altını çizdi. 
Öğütçü: ‘Değişen düzen hep değişecek. Dünya enerjisi yine muazzam bir enerji devrimi yaşıyor. Bunun tam ortasındayız. Fosil yakıtlardan yenilebilir enerjiye geçiş yaşamımızı kökten değiştirecek özelliklerde. 
Şunu unutmamalıyız; Türkiye Çin’den başlayıp Almanya’ya Rusya’dan başlayıp Suudi Arabistan’a kadar inen coğrafyanın en önemli bölgesel gücüdür. Türkiye’nin önünde bir fırsat penceresi var.’ Dedi. 

Dünya, Kalkınmayı Yeniden Tasarlamak İçin En iyi Dönemini Yaşıyor

Şu an dünyanın; ekonomik gelişimi, kalkınmayı tekrar tasarlama açısından en iyi dönemi yaşadığını belirten Dr. Nicholas Morris, Kovid-19’un bütün dünya ülkelerinde var olması ve pandemiye karşı atılan adımların uyumsuzluğunun işsizliği körüklediğini paylaştı. “Tüm dünya ekonomileri ticaretlerini karşılıklı güvene dayalı bir içimde geliştirmeli. Bu da pandemi döneminde karşılaşılan, kötü ya da yetersiz çözüm hamlelerini göz önünde bulundurarak, kalkınma problemlerinin sadece özel sektöre güvenerek yapılmayacağı kabul edilmeli” sözleri ile Morris, atılması gereken adımlarda tecrübelerin mutlaka göz önünde bulundurulması gerekliliğinin altını çizdi.

"Sorular Aynı Ancak Cevaplar Değişti"

İçinde bulunduğumuz dönemde dünyayı yeniden tasarlamak başlığının gerçekten çok daha büyük önem arz ettiğini belirten Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, pandemi sürecinde sağlık ve gıdanın ön plana çıktığı, güvenlik ve özgürlüğün kaybolması konularının ön plana çıktığını, bu konuların da insanların kafalarındaki soru işaretlerini daha belirgin hale getirdiğini söyledi.

Albert Einstein'ın sözü "Sorular aynı ancak cevaplar değişti"yi hatırlatan Yorgancılar, "Son birkaç yıldır küresel ekonomide de yeni yaklaşımlarla yeni bir sürecin işaretleri verilmekteydi. Pandemi bu süreci hızlandırdı. Bazı konuları daha da netleştirdi. Jeopolitik birliktelikler, bu kapsamda yeni ticari anlaşmaları, korumacılık kapsamında da üretimi tekrardan Batı'ya çekme çabası, ani krizlerle ekonomilerin krizlere açık olası, demografik değişim kapsamında yeni göç dalgası ve dünya nüfusunun yaşlanması, teknolojik dönüşüm kapsamında sanayi 4.0 ve 5.0 ile dijital para, devletsiz dünya kapsamında mega kentler gibi başlıklara baktığımızda zaten bir değişim süreci içerisinde yaşadığımızı görebiliyorduk.

30 Kasım 2020 Pazartesi

KEMER’E MÜZE İÇİN İLK ADIM ATILDI

Türkiye’nin en önemli turizm destinasyonları arasında yer alan Kemer’de, etnoğrafya müzesi için ilk adım atıldı. Kemer Kaymakamlığı ve Kemer Belediyesi iş birliğince yerel tarihçi Ramazan Kar’ın katkılarıyla Kemer’in ilk müzesi için çalışmalara başlanıldı.


Liman Caddesinde bulunan Kemer’in eski jandarma karakol binasını müzeye dönüştürmek için atılan adımlar sonrası, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, yerel tarihçi Ramazan Kar, Kemer Belediyesi Fen İşleri Müdürü Baki Yalın, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Asım Yıldırım ve Sağlık İşleri Müdürü Özden Biber binada incelemelerde bulundu.



İnceleme sonrası açıklama yapan Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, Ramazan Kar’ın elinde Kemer’e ait çok sayıda miras niteliğinde eserlerin olduğunu söyledi. Uzun zamandır Kemer’de bir müzesi yapılmasının düşünüldüğünü ancak yapılamadığını hatırlatan Başkan Topaloğlu, “Bugün, bu iş için ilk adımı atıyoruz. Kemer’in eski jandarma karakol binasını müzeye çevirelim dedik. İçerisinde incelemelerde bulunduk. İçerisinde güzel bir dizayn yaparak Ramazan Kar’a bu binayı teslim edeceğiz. Vatandaşlarımızın yanı sıra ilçemize gelen yerli ve yabancı misafirler de bu müzeyi görmeden geçmeyecek. Kemer’de müze olmaması büyük eksiklikti. Müze, turizm açısından Kemer’e büyük katkı sağlayacak. Kemer’de müze olması ilçeye olan ilgiyi daha da artıracaktır.” diye konuştu.

Yerel tarihçi Ramazan Kar ise kendisinin tarih ve geçmiş aşığı bir insan olduğunu söyledi.

Kar, Kemer’in eski köy dönemini ve turizm dönemini yaşadığını belirterek, özellikle yeni nesil için Kemer’e etnoğrafya müzesinin kesinlikle yapılması gerektiğinin altını çizdi.




Kemer’in eski evlerinde, çatılarında ve ahırlarında bulunan eski eşyaları yaklaşık 20 yıldır topladığını anlatan Kar, “Benim yıllardır hayalim vardı. Bu eski eşyalar unutulmasın diye bir müzede sergilemeyi düşünüyordum. Bu eski eşyaların, eski Kemerlilerin miraslarını yaşatabilmek amacıyla Kemer Kaymakamlığı ve Kemer Belediyesi iş birliğince müze çalışmalarına başladık. Bugün bir milattır. Müze yapıldıktan sonra herkes Kemer’in tüm geçmişini görebilecektir. Burası Kemer’in kent belleği olacak.” dedi.Kar, müze için desteklerinden dolayı Kemer Kaymakamı Murtaza Dayanç, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu ve Kemer halkına teşekkür etti.

Red Bull Winter Edition ile buzları erit sürpriz hediyelerle kışı kanatlandır

Yılın son ayları gelirken kışı canlandırıcı bir tat ile karşılayan ve sınırlı sayıda üretilen Red Bull Winter Editon Mandalina Lezzeti raflardaki yerini aldı. Türkiye’de ilk kez satışa çıkarılan bu lezzetin yanı sıra kışın buzlarını eritmek üzerine kurgulanmış keyifli bir yarışma heyecan yarattı. redbull.com/kisikanatlandir adresini ziyaret edenler eğlenceli bir oyunla bu kış buzları eriterek Red Bull Homerun deneyimi, Red Bull Özel Tasarım Kask & Kayak Gözlüğü kazanabilecek.



Her mevsimde olduğu gibi temponun yavaşladığı kış günlerinde de enerjik olmak için tüketicinin beğenisine sunulan Red Bull Winter Edition Mandalina Lezzeti kış aylarına özel olarak Türkiye’de ilk defa satışta.

4 Kasım 2020- 31 Ocak 2021 tarihleri arasında redbull.com/kisikanatlandir adresini ziyaret edenler sitedeki oyuna katılarak buzları en kısa sürede eritmeye çalışacak. Burada diğer katılımcılar arasında oyunu en kısa sürede tamamlayanlar birbirinden özel hediyelere sahip olacak. Türkiye’nin en güzel kış lokasyonlarından birinde kış sporlarının heyecanını bir de Red Bull ile deneyimlemek için Red Bull Homerun deneyimi, kış sporlarında kanatlanmak için Red Bull Özel Tasarım Kask, Red Bull Özel Tasarım Kayak Gözlüğü, Özel Red Bull Winter Edition Paketi gibi kışa özel hediyeler kazanılabilecek. Şansını artırmak isteyen herkes aynı adresten bu eğlenceye sınırsız tekrar ederek katılabilecek.

Uzun ömürlü işletmelerin 7 sırrı

Verilere göre, Türk şirketlerinin ortalama yaşı 34. Açılan şirketlerin büyük bir bölümü ise 10 yılını doldurmadan faaliyetlerini sonlandırıyor. Ancak bu rakamların aksine yarım asırdan fazladır faaliyetlerini sürdüren işletmeler de söz konusu. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle Generali Sigorta, uzun ömürlü işletmelerin ortak yanlarını ve günümüze kadar taşıdıkları değerleri paylaştı.




Ortak akıl

İşletmelerin büyük bölümünde alınan kararlar, işletme sahibinin ya da işletme yöneticisinin tek başına aldığı kararlardır. Bu durumun olumlu getirileri kadar olumsuz getirileri de söz konusudur. İşletmeyle ilgili kararlar alırken çalışanlarından veya alanında uzman isimlerden fikir alan, diğer bir deyişle ortak aklı yönetim süreçlerine dahil eden şirketler ve yönetim anlayışı, işletmelerin uzun süre ayakta tutan faktörlerin başında geliyor.

Şirket anayasaları

İşletmelerin dağılmalarının veya iflaslarının önemli nedenlerinden biri de ortaklar arası uyumsuzluk veya iletişimsizliktir. Ortaklar arası ilişkileri ve ortakların şirketle ilişkilerini düzenleyen şirket anayasaları, işletmelerin uzun süre yaşamasını sağlayan önemli noktalardan biridir. Bu anayasalar ya da yazılı kurallar, işletme faaliyetlerini sınırlandıran katı kurallar değil, ilişkileri düzenleyen ve şirketin uzun ömürlü olmasını sağlayan esaslardır.

Yenilikçi ve geleneksele sahip çıkan yönetici yapısı

İşletmelerin ilk günden günümüze kadar getirdiği birikimlere, yazılı kurallara, ilkelere sahip çıkarken aynı zamanda da değişen sektör, finans, teknoloji, müşteri gibi değişkenlere uyum sağlayabilen yönetici yapısı altın değerindedir. Bu tip yöneticiler, işletmeyi o güne kadar taşıyan değerlere sahip çıkarken, yenilikçi yönleriyle de şirketlerin mevcut koşullara uyumunu  ve ayakta kalmalarını sağlamaktadırlar.

Pazarlamanın merkeze konması

İşletmelerin yaptığı belki de en kritik yönetim hataların başında pazarlamayı önemsememek gelmektedir. İşletmenin ürettiği ürün ya da sunduğu hizmet ne kadar iyi olursa olsun, sektördeki rakip markalar arasında öne çıkmak, doğru hedef kitlelere, doğru yöntemlerle ulaşmak için pazarlama kritik önem taşımaktadır. Pazarlamayı bir gider kalemi olarak değil, gelir kalemi olarak gören işletmelerin ömrü daha uzundur.

Çalışan işgücünün önemsenmesi

Bir işletmenin en önemli ve güçlü yanlarından biri, çalışan işgücüdür. Unutulmamalıdır ki, mutsuz personel, verimsiz personeldir. Yalnızca ürün ve hizmetlerin üretimine ve satışına değil, çalışan iş gücünün verimliliğine ve motivasyonuna da odaklanan işletmeler daha uzun süre ayakta kalmaktadır.

Egolar ve çıkarlardan feragat edebilme gücü

Ekip halinde çalışmada zorlanma, birçok bireyin ve işletmenin en önemli sorunları arasında yer alıyor. Ekibin çıkarlarını bireysel çıkarların önünde tutabilmek önemli bir değerdir. Diğer bir deyişle işletmenin ve sistemin bekası için bireysel egolar ve çıkarlardan feragat edebilmek, şirketlerin ömrünü uzatan bir diğer faktördür.

Memnun müşteri anlayışı

İşletmeler için müşteri ilişkilerinin yönetimi her dönemde zor olmuştur. Her memnun müşteri, işletmeye yeni müşteriler kazandırdığı gibi, memnun olmayan her müşteri de potansiyel müşteri kaybına neden olabilmektedir. İlk gününden itibaren memnun müşteri anlayışını merkeze koyan işletmelerin ömrü daha uzundur.

'LAZZONİ HOTEL' BİR KEZ DAHA TÜRKİYE'NİN EN İYİ LIFESTYLE OTELİ SEÇİLDİ

Bu yıl 27'ncisi düzenlenen World Travel Awards (WTA) ödülleri açıklandı. 'Turizmin Oscarı' olarak nitelendirilen dev etkinlik kapsamında Lazzoni Hotel, Türkiye’nin En İyi Lifestyle Oteli ünvanına bir kez daha layık görüldü.


Dünya genelinde seyahat eden milyonlarca turistin oylarıyla belirlenen World Travel Awards’da bu yılın en iyileri belli oldu. Lazzoni Hotel, Türkiye ve dünya turizmi açısından büyük önem taşıyan organizasyon kapsamında bir kez daha 'Türkiye’nin En İyi Lifestyle Oteli' ödülüne layık görüldü. 

Türkiye’nin en iyi lifestyle kategorisinde Lazzoni Hotel, "Adam&Eve, Çırağan Palace Kempinski İstanbul, Sura Design Hotel, Sura Hagia Sophia Hotel ve The Marmara Pera" gibi önemli markalar ile yarıştı. 2015 yılında misafirlerini ağırlamaya başlayan ve 5 yıllık geçmişine 3 yılda 8 önemli ödül sığdıran Lazzoni Hotel, başarı hanesine bir yenisi daha eklemiş oldu.

Lazzoni Hotel Genel Müdürü Gürhan Sayar, Lazzoni Ailesi olarak mobilya sektöründe gösterdikleri başarıyı turizm alanında da devam ettirdiklerini açıkladı.

“BU ZORLU SÜREÇTE, SEKTÖRDE FARK YARATMAYA DEVAM EDİYORUZ”

Lazzoni Hotel Genel Müdürü Gürhan Sayar ödül ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Lazzoni Hotel Ailesi olarak, bu zorlu süreçte, süre gelen lifestyle tarzımızı aldığımız pandemi önlemleri ile devam ettiriyoruz. Süreç itibariyle hem sadık misafirlerimiz hem de yeni misafirlerimiz, ödeyecekleri otel fiyatlarından önce, pandemi önlemlerini alan ve kaliteyi işletme prensibi olarak benimseyen otelleri tercih etmeye devam ediyorlar. Ekip arkadaşlarımız ile World Travel Awards organizasyonu kapsamında, ‘’ Türkiye ‘nin En İyi Lifestyle Oteli ‘’ ödülünü 3 yıldır üst üste kazanmanın mutluluğunu yaşıyoruz. ‘’

İYS’ye geçiş için geri sayım başladı

İYS’de geri sayım başladı, son gün 30 Kasım 2020!
İYS’de geri sayım başladı, hizmet sağlayıcıların elindeki dataları İYS platformuna yüklemeleri için son gün 30 Kasım 2020! Gerçek veya tüzel kişiler tarafından, 30 Kasım 2020 tarihinden sonra, İleti Yönetim Sistemi (İYS) platformunun dışında, ticari tanıtım mesajı (telefon, sms, e-posta vd) gönderilmesi dönemi sona eriyor. İYS’ye geçiş için geri sayım başladı. 



Hizmet sağlayıcıların (gerçek veya tüzel kişilerin), sahip oldukları ticari elektronik (telefon numarası, faks, e-posta adresi gibi) datalarını, 6563 sayılı Kanun ve Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik kapsamında, 30 Kasım 2020 tarihine kadar, İleti Yönetim Sistemi (İYS)’ye aktarmaları zorunludur. Yönetmelik gereğince, İYS sistemine aktarılmayan datalar, 1 Aralık 2020 tarihinden itibaren geçersiz kabul edilecektir ve alıcılara (hedef kitleye) ticari tanıtım mesajı gönderilmesi yasaya aykırıdır. Bir diğer konu, 30 Kasım tarihine kadar başvurularını tamamlayan tüm hizmet sağlayıcılara, İleti-5, İleti-25 ve İleti-75 – seviyesi 1 hizmetleri, bir yıl süreyle ücretsiz olarak sağlanacaktır. 

Sık gönderilerek çıldırtma noktasına gelen istenmeyen mesajlar tarihe karışıyor 

İYS sistemine kayıtlı olmayan datalara, artık ticari elektronik data (sms, telefon, e-posta) gönderilmesi dönemi sona eriyor ve 30 Kasım tarihine kadar hizmet sağlayıcıların, sisteme yüklemedikleri mevcut tüm dataları da geçersiz sayılacaktır. Tekrar altını çizerek belirtirsek, hizmet sağlayıcıların (gerçek veya tüzel kişiler), tanıtım yapmak üzere hedef kitlelerine ait olan tüm ticari elektronik datalarını, 30 Kasım mesai bitimine kadar, İYS (İleti Yönetim Sistemi) platformuna yüklemeleri gereklidir. Bir diğer konu da, İYS’ye aktarılan geçmiş tarihli tüm izinlerin ispat yükümlülüğü, hizmet sağlayıcıların sorumluluğundadır. 1 Aralık tarihinden itibaren de, ispat yükümlülüğü İYS’de olacak şekilde, İYS modülünü kullanarak iletilerini göndereceklerdir. Alıcıya gönderilen her bir iletiye dair, alıcıya reddetme imkanı tanınmalıdır. İşin özünde, 1 Aralık 2020 tarihi itibariyle, İYS sistemi sayesinde, geçmiş dönemde tüketicilere sık sık gönderme nedeniyle çıldırtma noktasına gelen “istenmeyen ticari mesajlar” artık tarihe karışıyor. 

30 Kasım’dan sonra, ileti yönetiminde, aykırı hareket edenlere cezalar yolda!

İleti Yönetim Sistemi (İYS) platformunun, 1 Aralık tarihinden itibaren uygulamaya başlamasının ardından, kurallara aykırı hareket edenler hakkındaki şikayetler, Ticaret İl Müdürlükleri tarafından yürütülecektir. Tüketicilerin (alıcıların) izni olmadan gönderilen ticari iletilerin idari para cezası, bin TL ile 5 bin TL arasında değişirken, bir defada birden çok kişiye yasaya aykırı izinsiz ticari ileti gönderildiğinde bu ceza on katına kadar artırılarak uygulanabilecektir. Tüketicilerin reddetme hakkına aykırı hareket edenler için cezalar, iki bin TL ile onbeş bin TL arasında değişebilecektir. Kısaca, hizmet sağlayıcıların iş süreçlerini başarıyla yönetebilmeleri için, öncelikle İYS’ye kayıtlı olmaları gerekiyor, ardından izinli olan iletilerini sisteme yüklemeleri lazımdır ve gönderecekleri her iletide tanıtıcı bilgilere ve iletişim bilgisine yer vermeleri zaruridir. 

Uyumsoft AŞ, İYS’nin iş ortağıdır  

Hizmet sağlayıcılar (gerçek ve tüzel kişiler), ellerindeki elektronik datayı, kendileri ekleyebilecekleri gibi, ülkemizin teknoloji lideri Uyumsoft AŞ’den hizmet alarak, birden fazla sayıdaki işletmesini ve markasını UyumİYS’den takip edebilirler. İYS’nin iş ortağı Uyumsoft’un dijital dönüşüm uzmanlarıyla süreci hızlıca tamamlayıp, UyumİYS platformundan da başarıyla yönetebilirler. 24.’ncü yılında 30 binin üzerindeki müşterisinin uçtan uca dijital dönüşümünü gerçekleştiren lider entegratör Uyumsoft ile hedef kitlenize (alıcılara) göndereceğiniz tanıtım ve reklam amaçlı, e-posta, sesli arama, sms gibi tüm ticari iletilerinizi hızlı ve güvenli bir şekilde yapmanız mümkündür. 

İYS - İleti Yönetim Sistemi nedir? 

İleti Yönetim Sistemi - İYS, vatandaşlara (alıcılara) gönderilecek tüm ticari elektronik ileti izinlerinin ve şikayet süreçlerinin yönetildiği ulusal bir web tabanlı platformdur. Ticaret Bakanlığı tarafından 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi hakkındaki kanun ve mevzuat kapsamında, İYS AŞ’nin oluşumu TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) tarafından gerçekleşmiştir ve TOBB yetkilendirilmiştir. Kanunların ve yönetmelik kapsamında, gerçek ve tüzel kişiler (hizmet sağlayıcılar), artık ticari tanıtım ve reklamlarını sadece izni bulunan vatandaşlara (alıcılara) gönderme haklarını kazanmış olacaklardır. Bir diğer konu, hizmet sağlayıcılar tarafından sadece, borç, fatura gibi bilgilendirme amaçlı iletiler için alıcının onayının olması şartı mevcut olmayacaktır. 

İYS sistemine kayıt nasıl olunuyor? 

Hizmet sağlayıcıların İYS’ye kayıt olma aşamalarına baktığımızda; gerçek veya tüzel kurum ve kuruluşlar, sisteme MERSİS numarası ile giriş yapacaklardır. Aynı zamanda, tanıtım ve bilgilendirme amaçlı gönderim yapacakları markalarına ait “marka tescil belgelerini” de sisteme kayıt edeceklerdir. Hizmet sağlayıcı işletmede, imza yetkisi olan yetkilinin, TC kimlik numarası, kurumsal e-mail adresi ve cep telefonu numarası gibi diğer bilgiler de sistemde bulunmaktadır. 








23 Kasım 2020 Pazartesi

TUROYD Yönetimi Bakan Mehmet Nuri Ersoy ile buluştu

TUROYD Yönetimi  Bakan Ersoy ile özel toplantıda bir araya geldi
T.C. Turizm ve Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy TUROYD Yönetim Kurulu Üyeleri ile Turizmi Geliştirme Ajansı’nda bir araya geldi


20.11.2020 tarihinde  T.C. Turizm ve Kültür Bakanı Sayın Mehmet Nuri ERSOY, TUROYD Yönetim Kurulundan Başkan Ali Can AKSU, Başkan Yardımcısı Ertruğrul UZAK, Genel Sekreter Burçak ATAK ve Yönetim Kurulu Üyeleri Tayfun SANCAR ve Birol YALÇIN’ın katılımıyla gerçekleştirilen özel toplantıda bir araya geldi.

Pandemi sürecinde gelinen noktada, Turizm çalışanlarının sıkıntılarının dile getirildiği toplantıda Bakan Ersoy, TUROYD heyetinden Meslek Komiteleri Yasası  çerçevesinde hazırlıkları devam eden “Turizm Meslek Yasası” konusundaki ek çalışmaların  tamamlanması yönünde direktifte bulundu. 

Özellikle İstanbul’un bir düğün destinasyonu haline gelmesiyle, tüm Türkiye’de uygulanan kısıtlamalarda esneklik sağlanması konusunda sektörün sıkıntısını dile getiren TUROYD heyeti,  çalışanların devam eden kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılması ile ilgili süreçlerde, insan kaynağını hızlı bir şekilde kaybetmekte olan sektörün bir süre daha desteklenmeye ihtiyaç duyduğunu iletti.

Son dönemde sayıları hızla artmaya devam eden, günübirlik kiralık evlerin bookingcom ve airbnb gibi online satış sitelerindeki satış faaliyetlerinin, sektörde faaliyet gösteren Turizm Bakanlığı İşletme Belgeli ve Belediye belgeli tesisler ile haksız rekabet içinde bulunması nedeniyle alınabilecek tedbirler konusunda istişarede bulunuldu. 2021 yılından itibaren kademeli olarak turizm ile ilgili faaliyet gösteren tüm tesislerin işletme ruhsat ve belgelerinin Kültür ve Turizm Bakanlığınca verileceği ve denetleneceği konusunda hazırlık yapıldığını belirten Bakan Ersoy, günlük kiralık evlerin gerek güvenlik, gerekse mali hususlarda belgeli tesisler ile aynı şartlarda çalıştırılması konusunda çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu belirtti.  

Türkiye çapında, özellikle tek dış pazarı Ortadoğu olan Doğu Karadeniz bölgesinin sıkıntıları dile getirildi. Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, Ortadoğu Pazarındaki sıkıntıların bir süre daha devam edeceğini, bu nedenle Doğu Karadeniz için ayrı bir Dış Pazar oluşturulması konusunda çalışmaların yapılması için direktif verildiğini belirtti.

Bakanlık bünyesinde bulunan, özellikle Turizm İl Müdürlüğü gibi kadrolarda nitelikli hizmet verilmesi konusunda TUROYD üyesi turizm profesyonellerinin değerlendirilmesi gündeme gelen toplantıda, TUROYD heyeti, üyeleri ile birlikte destek vermeye hazır olduklarını iletti. Pandemiye ilişkin açıklanan kısıtlamaların, turizm ve yiyecek içecek sektörüne olan etkilerinin de görüşüldüğü toplantıda, Bakan Ersoy tarafından, TUROYD’dan hazırlanacak raporun  Kültür ve Turizm Bakanlığına gönderilmesi istendi.

Turizme ve sağlığa siyaset üstü bakılmalı

Turizme ve sağlığa siyaset üstü bakılmalı ve sektöre zarar verecek politikalardan kaçınılmalıdır
Salgınla ilgili verilerin açıklama şekli turizm sektörünün geleceği için çok önemli! 2021 turizm sezonu hazırlıklarına başladığımız bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu dönem erken rezervasyon açısından çok önemli bir dönem.



Ülke turizmi açısından 2021 yaz sezonun nasıl geçeceği önümüzdeki aylar içinde korona virüs salgını ile yapacağımız mücadeleye bağlı olacağı aşikârdır. Başta devletimiz olmak üzere bütün tarafların salgınla mücadelede gereken özeni göstererek vaka sayılarının artması engellenmeli ve turizm sezonunun başlayacağı mart ayına kadar kontrol altına alınması gerekmektedir.

Aynı zamanda Türkiye’nin salgın sürecine yönelik açıkladığı verilerin korona virüsle olan mücadelemize inanıp gelecek sezon ülkemizi tercih etmeyi planlayan turistler açısından çok önemlidir. Sağlık Bakanlığımızın salgınla ilgili verileri açıklama konusunda uluslararası kriterlere uygun davranarak hem ülkemizde ve hem de yolcu karşıladığımız pazarlarda güven yaratacak ortamı sağlamalıdır. 

Önümüzdeki dönemde Sağlık Bakanlığımızın paylaşacağı verilerin dünya sağlık örgütünün kriterlerine uygun şekilde açıklama yapması hiç kuşku yok ki hedef pazarlarda kaybettiğimiz güveni tekrar geri kazanma ve erken rezervasyon dönemin de ülkemize yönelik satışlara ciddi katkı sağlayacaktır. Aksi durumda hedeflenen erken rezervasyon satışlarımız olmayacağı gibi önümüzdeki turizm sezonunun başlangıç tarihi gecikecektir. 

Geçen yaz başında olduğu gibi önümüzdeki sene nisan ayında yolcu beklediğimiz ülkelerin hükümetleriyle masaya oturup sınırların açılması konusunda tekrar birtakım pazarlıklar yapmak zorunda kalacağız. Bu tarz pazarlıklar yeni sezonun açılmasını geciktireceği gibi belki de 2021 yaz turizm sezonunu kaybetmemize sebep olacaktır. 

Turizme ve sağlığa siyaset üstü bakılmalı ve sektöre zarar verecek politikalardan kaçınılmalıdır. 
Cumhurbaşkanımızın sağ duyusu ile turizm ve sağlık konusun da  hassasiyet ile gereken özenin gösterilecek adımların atılacağına ve salgın sürecinden turizm sektörü olarak daha fazla yara almadan çıkacağımıza inanıyoruz. 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Mehmet GEM 
Genel Sekreter
SAYD-Seyahat Acentaları Yöneticileri Derneği

“Park Dedeman Kastamonu” İçin Geri Sayım Başladı

Park Dedeman Kastamonu Otel yönetimi, personel alım görüşmelerine başladı
Türk turizminin ilk uluslararası otel zinciri Dedeman Hotels & Resorts International’ın açılış hazırlıklarını sürdürdüğü yeni oteli “Park Dedeman Kastamonu”, Şubat ayında hizmete girecek. Otel yönetimi, personel alım görüşmelerine başladı. 


Turizm sektöründe, 50 yılı aşkın tecrübesi ve ikisi yurt dışında olmak üzere 17 oteli ile yer alan “Dedeman Hotels & Resorts International”ın 2021 yılında açacağı ilk oteli “Park Dedeman Kastamonu”, Şubat ayında misafirlerini ağırlamaya başlayacak. 

Yüksek yatak ve toplantı odası kapasitesi sayesinde iş dünyasının beklentilerinin yanı sıra, bölgenin düğün ve kongre salonu ihtiyacını da karşılayacak olan “Park Dedeman Kastamonu”, şehre yeni bir soluk getirecek. 

Toplam 150 odası, 300 yatak kapasitesi ve 1.100 metrekare toplantı ve etkinlik alanı ile bölgenin ilk ve tek uluslararası markalı oteli olan “Park Dedeman Kastamonu”; yapımı süren KastaMall Alışveriş Merkezi ve Rezidans Karma Projesi içinde yer alması avantajı ile, konuklarına modadan yeme içmeye kadar, geniş bir yelpazede hazırlanmış modern mağazalardan da faydalanma imkânı sunacak.

Park Dedeman Kastamonu personel alımına başladı.
2021 yılının Şubat ayında hizmete girecek “Park Dedeman Kastamonu”, yaklaşık 70 kişiye istihdam sağlayacak. 

Park Dedeman Kastamonu Genel Müdürü Tamer Bektaş, otelin açılışıyla ilgili olarak; “Dedeman zincirinin yeni halkasının, 2018 yılında ‘Türk Dünyası Kültür Başkenti’ seçilen Kastamonu’da açılacak olmasından memnuniyet duyuyoruz. Otelimiz, Ankara ve İstanbul istikametinden şehre girişte bulunan kavşakta yer alıyor. Şehir, orman ve Ilgaz Dağı manzaralı otelimiz, havaalanına 11 km, Ilgaz Kayak Merkezi’ne ise 35 km uzaklıkta bulunuyor. Bölgeye ve iş dünyasına değer kazandırmak en büyük hedefimiz. “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği” ile konuklarımızı ağırlamak için tüm çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Şimdiden 2021 yılı için erken rezervasyon almaya başladık. Aynı zamanda, otelimize personel alımı sürecini de başlattık. Sektörde en çok tercih edilen kurumların başında gelen Dedeman ailesine yeni katılacak çalışma arkadaşlarımızla, misafirlerimize Dedeman ayrıcalığında bir hizmet sunacağız.” dedi. 

Toplam 300 yatak kapasiteli Park Dedeman Kastamonu’da; 600 kişilik balo salonu, farklı ölçülerde 5 toplantı odası, fitness salonu, kapalı yüzme havuzu, sauna, hamam ve masaj salonları yer alacak. Bölgedeki yatak kapasitesine katkı sağlayacak olan “Park Dedeman Kastamonu”, özellikle kongre, nişan, düğün ya da iş sebebiyle gelen grupların Kastamonu’da konaklamasına fırsat yaratacak.

Turist Rehberleri Destek Bekliyor

TUREB Başkanı Tural:“Turist Rehberi İçin Gelecek Parlak Değil”
Türkiye Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Başkanı Suat Tural, bu krizden en çok etkilenen kesimin turist rehberleri olduğunu dile getirdi


Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 nedeniyle turizm sektörünün büyük bir kriz içinde olduğunu hatırlatan Türkiye Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Başkanı Suat Tural, bu krizden en çok etkilenen kesimin turist rehberleri olduğunu dile getirdi. 

Lisanslı turist rehberlerinin serbest çalışan olduğunu ve bundan kaynaklı devlet desteklerinden kısıtlı yararlanabildiğini kaydeden Tural, “Rehberlerimiz devletten daha çok destek bekliyor. Bu imkanlarla turist rehberleri için gelecek parlak değil” dedi. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre nisan ve mayıs aylarında yabancı turist sayısında yüzde 99 düşüş yaşandığını bildiren Tural, turizm sektörünün krizlerden en çok etkilenen ama kriz sonrası en zor toparlanan sektör olduğunu söyledi. 

Pandemi nedeniyle lisanslı rehberlerin tamamen işsiz kaldığını belirten Tural, ikisi de rehber olan evli çiftlerin çok zor durumda olduğunu dile getirdi. Yaz döneminde çoğu rehberin hiç iş yapamadığını vurgulayan Tural, bu süreçte Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı tarafından kamu bankalarından rehberlere yönelik sağlanan kredinin ödeme gününün geldiğini, ama rehberlerin bu kredileri ödeyecek durumu olmadığını ifade etti. 

Bilinenin aksine lisanslı rehberlerin acentaların çalışanı değil serbest çalışan olduğunu belirten Tural, bundan kaynaklı rehberlerin işsizlik ödeneklerinden yararlanamadığına da dikkat çekti. 
Bu bağlamda, nitelikli, yetişmiş ve ülke ekonomisine büyük katkıları olan lisanslı rehberlerin zor durumda olduğunu ve destek beklediklerini kaydeden Tural, mevcut sunulan imkanlarla turist rehberleri için geleceğin pek de parlak olmadığını belirtti.   


21 Kasım 2020 Cumartesi

MSC Cruises’den ikinci kişi ücretsiz kampanyası

MSC Cruises seyahat severlere yepyeni bir teklif hazırladığını duyurdu
21 Kasım 2020 ile 31 Aralık tarihine kadar yapılacak tüm 2021 yaz programları rezervasyonlarında ikinci kişi ücretsiz!  Üstelik rezervasyon için iki seçenek sunuluyor. Dilerseniz yalnızca ikinci kişi ücretsiz kampanyasından yararlanabilir veya ikinci kişi ücretsiz kampanyasına kişi başı 90 Euro’ya Dine&Drink İçecek paketi ekleyerek seyahatinizi siz ve sevdikleriniz için daha keyifli hale getirebilirsiniz. 



Unutulmaz bir yaz tatili için bu muhteşem kampanya ile Karayipler'de gün batımından, Kuzey Avrupa'nın görkemli Fiyortlarını, ikonik Baltık ülkelerini, Kuzey Kutbu ve Spitzbergen'i görmeye kadar, Doğu Akdeniz'in güzelliğini izlemekten, Batı Akdeniz'e kadar, tüm yeni güzergahlarımızı keşfedebilirsiniz.

Konukların, mürettebatın ve ziyaret edilen bölgelerdeki toplulukların sağlığını korumak için MSC Cruises kapsamlı bir protokol tasarladı ve bu protokol ilk olarak Ağustos ayında Akdeniz güzergahı ile denizlere dönen dünyanın ilk büyük yolcu gemisi MSC Grandiosa'da uygulandı. Şirketin amiral gemisinin ilk 7 gecelik yolculuğunu tamamlaması ile protokolün verimliliği olumlu bir şekilde sonuçlandı. Bu protokolde yer alan önlemler arasında, uğranılan her limanda gerçekleştirilen ve “sosyal balon” ismi verilen korumalı kara turları da yer almaktadır. 

Misafirlerin ve mürettebatın sağlık ve güvenliğini önceliğinde tutan MSC Cruises'ın geliştirilmiş  protokolü; gemiye binmeden önce herkese yapılacak kapsamlı sağlık taramasını, gemi genelinde yüksek sanitasyon ve temizlik önlemlerini, sosyal mesafe yönetimini, ortak alanlarda yüz maskesi takılmasını, gemide takibini ve izlemesini sağlayacak olan teknolojiyi de içermektedir. Ayrıca MSC Grandiosa ile denize açılan binlerce misafirin şimdiye kadar yaptıkları geri bildirimlerin son derece olumlu olmasının yanı sıra, birçoğu, bu deneyimlerini mevcut durumdaki en güvenli tatil seçeneği olarak nitelendirdiklerini belirtti. Bu muhteşem kampanya ile  rezervasyon yapmak ve detaylı bilgi almak için hemen seyahat acentenizi arayın!

19 Kasım 2020 Perşembe

İçerik pazarlamasında trafiği artıracak 6 ipucu

Son dönemde markaların satış ve pazarlama stratejilerinde çok daha sık kullandıkları ve yaratıcı, etkileyici, eğlenceli ve satın almaya yönlendiren bir kanal olarak öne çıkan içerik pazarlaması, özellikle dijital platformlarda trafiği yüksek oranda artıran bir yöntem olarak tercih ediliyor. 



Pazarlama, dijital pazarlama, marka danışmanlığı ve içerik üretimi ajansı Ajans Dijital Kalem, markaların sundukları ürün ve hizmetler konusunda hedef kitlelerini bilgilendirirken aynı zamanda satın alma davranışlarını da yönlendiren içerik pazarlamasında trafiği artıracak ipuçlarını paylaştı.

Ölçüm ve optimizasyon araçları

İçerik pazarlamasında trafiği artıracak en önemli unsurlardan biri sürekli ve düzenli olarak ölçüm yapmak, girilen içeriklerin etkisini görmek ve buna göre optimizasyon yapmaktır. Bunun için kullanabilecek çok sayıda online moderasyon, takip ve raporlama uygulaması bulunmaktadır. Bu araçlarla içeriklerin nasıl bir ekosistemde yayıldığını görmek ve stratejileri bu verilere göre değiştirebilmek mümkün.

Öncelikle orijinal ve özgün içerik

İçerik pazarlamasının olmazsa olmazı orijinal ve özgün içeriktir. Üretilen ve hedef kitlelere sunulan içerik özgün ve markaya özel olmalıdır. Bir başka kanaldan, özellikle de rakip markalardan “kes, kopyala, yapıştır” yöntemiyle alınan içerikler, uzun vadede markaya yarardan çok zarar getirmektedir.

Google Snippet vb. araçlar

Günümüzde üretilen ve paylaşılan bilginin ne kadar çok olduğunu göz önüne alarak bu engin denizde hedef kitlelere içerikle doğrudan ulaşmak için dijital pazarlamayı kullanmak ihmal edilmemelidir. Son dönemde öne çıkan Google Snippet gibi uygulamalar ile arama motorlarında daha görünür olmak ve üst sıralarda yer almak artık daha kolay.

Farklı içerik türleri

İçerik üretimi ve pazarlaması denilince akla ilk olarak metinler veya blog yazıları geliyor. Ancak son dönemde dijital platformların farklı teknolojileri de kullanarak sunduğu çok farklı içerik türleri bulunuyor. Resim, video, GIF, infografik, ses kaydı, podcast, e-kitap vb. içerikleri de kullanarak hedef kitlelere kolayca ve farklı kanallardan ulaşmak mümkün.

Geri dönüşlerin takibi

Dijital platformların sunduğu en önemli avantajlardan biri de tamamen ölçülebilir, herkes tarafından ulaşılabilir ve hedef kitle ile doğrudan iletişim kurulabilir bir yapıda olmalarıdır. Paylaşılan bir içeriğe olan geri dönüşler en çok bu kanallarda markaların karşısına çıkmaktadır. 7/24 açık ve ulaşılabilir olan bu kanallardan gelen geri bildirimler, mesajlar, notlar, şikayetler ve sorular mutlaka düzenli takip edilmeli, yanıtsız bırakılmamalıdır.

Yapay zekanın gücü

Son dönemde farklı teknolojiler ile sürekli gelişen ve yeni özellikler kazanarak çok daha değişik alanlarda kullanılmaya başlanan yapay zeka, içerik pazarlamasında önemli araç olarak öne çıkıyor. Birçok farklı yapay zeka uygulamasını kullanarak içeriklerin tasarlanması, yazılması, paylaşılması gibi birçok konuda fark yaratmak mümkün. Örneğin yapay zeka ile içerikleri arama için optimize etmek, arama motorlarında görünme olasılıklarını artırmak, kişiselleştirilmiş içerikler oluşturmak, chatbots ve kişisel asistanlar kullanarak doğrudan içerik üzerinden hedef kitlelerle iletişim kurmak, artık bir seçenek olarak bir tık uzaklıkta.