17 Haziran 2021 Perşembe

Emaar Square Mall’un Yeni Genel Müdürü Bige Kotil Oldu

Emaar Türkiye ismiyle ülkemizde faaliyet gösteren Emaar Properties’in İstanbul’daki alışveriş merkezi Emaar Square Mall’un yeni Genel Müdürü Bige Kotil oldu. Dünyanın en yüksek binası Burj Khalifa ile en büyük kiralanabilir alanına sahip olmasının yanı sıra en çok ziyaret edilen alışveriş merkezi The Dubai Mall gibi ikonik projelerde imzası olan ve 2006 yılından beri Emaar Türkiye ismiyle ülkemizde faaliyet gösteren Emaar Properties’in İstanbul’daki alışveriş merkezi Emaar Square Mall’un yeni Genel Müdürü Bige Kotil oldu.

Kotil; finans, perakende ve FMCG alanındaki engin kariyer tecrübeleriyle Emaar Square Mall’un yönetiminden sorumlu olacak ve tüm ekiplere liderlik edecek. Emaar Square Mall’daki genel müdür atamasıyla ilgili Emaar Türkiye CEO’su Feyzi Tecellioğlu “Emaar Square Mall’da genel müdürlük pozisyonuna atanan Bige’nin Emaar için çok önemli başarılar imza atacağına yürekten inanıyorum. Türkiye için büyük önemi olan Emaar Square Mall, Bige’nin perakende ve genel yönetim alanlarındaki deneyimlerinden yararlanacak. Bige, Türkiye’deki perakende operasyonlarımızın sürekli başarısında önemli bir rol oynayacak.” dedi

Bige Kotil, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, yüsek lisansını London School of Economics’te tamamladıktan sonra çalışma hayatına Koç Holding’te Stratejik Planlama departmanında başlamıştır. Körfez Bank’ta makro ekonomik araştırmalar konusunda Uzman Ekonomist, Reel Menkul Değerler’de Finansal Piyasalar’dan Sorumlu Hazine Müdür Yardımcılığı, Kredi Finans Faktoring’te Yatırım ve Strateji Yöneticiliği görevlerinde bulunmuştur. Sonrasında sırasıyla GIDASA Sabancı Gıda Sanayi A.Ş.’de Bütçe ve Hazine Müdürü olarak Piyale, Saka, Deren ve Ömür markalarının Finans ve Bütçe ekiplerine liderlik etmiş,  BEYMEN & BBA’da Finans ve Dış Ticaret Grup Müdürlüğü görevlerini yürütmüştür

Emaar Türkiye’den önce DEMSA İç ve Dış Ticaret A.Ş.’de Yönetim Kurulu Üyesi ve CFO olarak görev yapan Kotil; satın alma, muhasebe, hazine, bütçe ve raporlama ile bunlara ek yönlendirme komitesinin bir üyesi olarak, şirketin tüm finansal faaliyetlerinden sorumlu kişi sıfatıyla; grup için stratejiler oluşturmaktan, tüm departmanların standartlarını ve süreçlerini iyileştirmekten ve yeni yatırım alanları bulmak konusunda sorumluluk alıp, ilgili ekiplere liderlik etmiştir. 


5G beyni kızartabilir

Yeni 5. Nesil Mobil Telekomünikasyon Hizmeti ve Teknolojisi olarak adlandırılan 5G'nin, hiç şüphesiz ki, günlük yaşantımıza önemli kolaylıklar getireceği kesin.


Özellikle iletişimde ve internet teknolojilerinde bir devrim niteliğinde olacağı herkes tarafından kabul edilmekte. Bilindiği üzere 1.nesilde sadece mobil telefon hizmeti, 2.nesilde ise telefonla görüşebilmenin yanısıra mesajlaşma özelliği, 3.nesilde veri paylaşımı ve daha hızlı iletişim, 4.nesilde ses ve veri paylaşımının yanısıra görüntülü iletişim, nihayet 5.nesilde (5G) ise çok hızlı ses ve görüntüsel iletişimin yanısıra nesnesel iletişim hizmeti de sunuluyor. Yani 5G de akıllı binalar, akıllı araçlar gibi eşyalarla alakalı nesnesel iletişim imkanı da mümkün olacak. Ancak 5G’nin daha kısa dalga boyu ama daha geniş bant özelliği nedeniyle 4G ye göre çok daha fazla baz istasyonu ihtiyacı söz konusu. Ayrıca daha fazla enerjiye ihtiyaç duyulacak, uzmanlar aradaki enerji açığının giderilmesi için tüm dünyada yaklaşık olarak 400 civarında yeni nukleer santrale ihtiyaç olduğunu belirtmekte.

Burada asıl vurgulamak istediğim konu, 4G ye göre çok daha fazla baz istasyonuna ihtiyaç olacağı durumudur. Yaklaşık olarak 150-200 metrede bir baz istasyonu ya da güçlendirici anten yerleştirilmesi gerekiyor. Böylece hava da çok yoğun ve kesif bir elektromanyetik ortamın oluşması kaçınılmaz olacaktır. Söz konusu elektromanyetik kirlilik, özellikle yoğun yapılanmanın, yatay değil de dikey bina yerleşimlerinin olduğu ortamlarda, yoğun mağazaların ve dolayısıyla ciddi populasyonun yaşandığı AVM'lerde daha bariz olarak kendini gösterecektir.

Elbetteki teknolojiyi reddetmek, kabul edilir bir davranış değildir. Ancak teknolojiye tamamen teslim olmak da, tamamen reddetmek kadar uygun bir davranış tarzı değildir. Bu nokta da ifrat ve tefrite dikkat etmek zorundayız. Üzüldüğümüz nokta, insanın kontrolünde bir teknoloji icrasının yerine, yavaş yavaş teknolojinin kontrolünde insan figürünün şekillenmeye başlamasıdır.

Sınırsız hızlı iletişim ve yoğun kitlesel iletişim, global bir bakış açısıdır elbette ama sırf hayatımız daha kolaylaşacak diye sağlımızı da riske atmamalıyız.

Açık ve net olarak söylemeliyim ki; Bugün, otuz sene öncesine göre Alzheimer hastalığı neredeyse bin misli daha fazla artmıştır. Üstelik giderek genç nüfusu da etkisi altına almaktadır. Peki ne oldu da Alzheimer hastalığı bu kadar patladı? Sebep olarak kesin şu ya da bu diyemiyoruz maalesef, ama en büyük şüpheli "elektromanyetik kirlilik".

Cep telefonu dalgaları, radyo ve televizyon dalgaları, kablosuz internet ortamları ve telsiz frekanslarının çok ciddi elektromanyetik kirlilik oluşturduğuna dair kimsenin bir kuşkusu yok. Son yıllarda panik atak, depresyon, çeşitli anksiyete ve kaygı bozuklukları da önceki yıllara göre anormal bir artış göstermiştir.

O halde gerek Alzheimer gibi beynin organik bozukluklarının, gerekse psikolojik hastalıkların arka planında elektromanyetik kirliliğin bulunması, yüksek ihtimaldir.

Hep dumansız hava sahası diyoruz ve doğru da diyoruz ama bence asıl önemli olan dalgasız hava sahasıdır. Umarım bunu somut olarak öğrendiğimizde çok geç kalmış olmayız.

Hekim, hakim ve hakem kelimelerinin üçü de arapça kökenli olup "hüküm" kelimesinden türemiştir. Dolayısıyla bu üç meslek grubu da, mevcut donanımlarıyla kendi alanlarında, değişen ve gelişen şartlara göre kitabi olmayan konularda ictihat eder. Bu nedenle uzun yıllara dayanan mesleki tecrübelerimden hareketle, kanaatim; elektromanyetik yoğunluğun beyni ve zihni olumsuz etkilediği ve ciddi düzeyde Alzheimer hastalığını tetiklediği yönündedir. Ayrıca çeşitli araştırma laboratuvarlarında yapılan hayvan deneyleri, görüşümü destekler mahiyettedir.

Şimdi hal böyleyken, önümüzdeki süreçte hizmete sokulması planlanan, 5G teknolojisinin beyni çok daha şiddetli etkilemesi kaçınılmaz gibi görünmektedir. Üstelik sadece insan sağlığı üzerine değil, 5G'nin oluşturacağı yoğun elektromanyetik gerilimin, ekosistem üzerine, kuşlar, arılar ve böcekler gibi canlılara da zarar vereceğini düşünüyorum.

Yeni bir ilaç keşfedilip, piyasaya sürülmeden önce yıllar süren birçok testlerden ve faz çalışmalarından geçmektedir. O halde insan sağlığı ve tüm ekosistem için tehdit oluşturma ihtimali olan bir teknolojinin sağlıklı bir pilot uygulama yapılmadan insan hayatına sokulmasını anlayabilmiş değilim. Sonuçta üç-beş sene sonra bu teknolojiye geçsek ne kaybederiz. Üstelik hızlı internet erişimi için başka alternatif yollar da var.

Her zaman söylediğim gibi yine tekrar etmek istiyorum, sağlığımız için havamızı dumandan da dalga dan da arındırmak zorundayız. Bu nedenle tekrar kablolu telefon, kablolu televizyon, kablolu internet gibi kablolu iletişime geçmek hiç de yanlış olmasa gerek.

Antik İnka kalıntılarının bulunduğu ilk senelerde bir grup arkeolog bölgede incelemelerde bulunmak üzere yerli rehberler eşliğinde o mıntıkaya doğru ilerlemektedir. Günlerce süren uzun bir yolculuktan sonra tam kazı alanına birkaç saat kalmışken birden rehberler anlamsız bir şekilde mola verirler. Oysa ki heyecan doruktadır ve arkeologlar bir an önce kalıntıların olduğu Alana ulaşmak istemektedir.

 Ayrıca o kadar yol gelip az bir mesafe kalmışken verilen molayı da anlamlandıramamışlardır. Rehberler tüm ısrarlara rağmen saatlerce yerlerinden kımıldamazlar. Daha sonra kafile yeniden yola koyulduğunda arkeologlardan biri rehberlere, neden kalıntılara çok yaklaşmışken uzun süre hiç konuşmadan mola verdiklerini sorar.

Cevap çok düşündürücüdür. "Çünkü çok hızlı ilerlemiştik ve ruhumuz geride kalmıştı. Mola vererek ruhumuzu bekledik." Evet, teknoloji yarışının baş döndürücü bir hızla ilerlediği bu zamanda umarım ruhumuzu geride bırakmayız.

Sağlık Hizmeti Sağlayan Kuruluşlara, 1 Temmuz’da e-Fatura zorunluluğu geliyor 

Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından, bu yılın Şubat ayında yayınlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde değişiklik yapılmasına dair Resmi Gazete’de yayınlanan Tebliğe göre, 1 Temmuz 2021 tarihi itibariyle, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile sözleşme imzalayan sağlık hizmeti sağlayıcıları ile medikal malzeme ve ilaç, etken madde temin eden tüm mükelleflerin (eczaneler, işitme cihazı merkezleri, radyo-terapi merkezleri, optisyenler, görüntülenme merkezleri, ilaç depoları, diyaliz merkezleri, hastaneler, tıp merkezleri, dal merkezleri, laboratuvarlar, tıbbi cihaz satıcıları, ortopedik cihaz satıcıları, fizik tedavi merkezleri, kaplıcalar) 1 Temmuz 2021’de e-Fatura uygulamasına geçme zorunluluğu bulunuyor.  

e-Fatura’ya geçiş için son güne kalmayın!

Ülkemizde, Nisan 2014 tarihi itibariyle, zorunlu mükelleflerin e-Fatura uygulamasına geçmesiyle başlayan e-Dönüşüm süreci, aradan geçen 7 yılda dünya çapında başarıya imza atarak, ciddi yol aldı. Haziran 2021 tarihi itibariyle e-Fatura kullanan firma sayısı yaklaşık 427  bine ulaştı. e-Dönüşüm kapsamında olan e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-Defter, e-İrsaliye, e-SMM, e-MM, e-Mutabakat, e-Bilet, e-Adisyon gibi ürünlere, önümüzdeki dönemlerde ekleyecek yeni e-Belge ürünleri ile dijital dönüşüm uygulamaları artarak devam edecek. Burada, bilinen konulardan birisi, “e” ile başlayan tüm e-Belgeler, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt belgeler ile aynı hukuki niteliklere sahiptir. e-Belge kapsamları geliştikçe kullanımlarda yoğun bir artış gözlenmektedir. İşletmeler, e-Belge kullanmanın konforunu yaşadıkça regülasyonları beklemeden de gönüllü geçişler yapmaktadır. Uyumsoft e-Fatura uygulaması, temassız ticaretin ilk adımı olarak şimdi sağlık ve medikal sektöründe de konforu sağlıyor. 

İşletmeler, e-Fatura’ya neden Uyumsoft ile geçiyor?

Ülkemizin, e-Belgede lider özel entegratörü Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ, 40 binin üzerindeki yerel ve global müşterisinin uçtan uca dijital dönüşüm sürecini yönetmeye devam ediyor. E-Dönüşüm (e-Fatura, e-Arşiv, e-Defter, e-İrsaliye vd) sürecine Uyumsoft ile geçen mükellefler; 25 yıllık dijital dönüşüm tecrübesine sahip Uyumsoft’un yenilikçi iş çözümleri sayesinde e-Belge’ye hızlı geçiş yapıp, sorunsuz aktivasyon sağlayabiliyorlar. Uyumsoft bulut çözümleri ve eUyum mobil uygulaması sayesinde, mekan bağımsız, istedikleri her yerden belgelerini oluşturabiliyor, düzenleyebiliyor, muhataplarına iletebiliyorlar. 7/24 konusunda uzman, güncel mevzuat bilgisine sahip dijital dönüşüm uzmanlarının desteği ile e-Belge süreçlerini kolay yönetiyorlar. Kullandıkları ERP, ticari paket ve muhasebe programları ile tam entegrasyon sağlayan eUyum uygulaması sayesinde, tüm e-belgelerini (e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-İrsaliye, e-Defter, e-SMM, e-MM vb.) ilave yatırım yapmadan oluşturabiliyor, ilgili muhataplara kolaylıkla iletebiliyorlar. e-Belge sayesinde operasyonlarını hızlandırıp, verimliliklerini arttırıyorlar. 

Uyumsoft ürün ailesinde, 30’u aşkın yazılım ürünü bulunuyor 

Türkiye’nin dijital dönüşüm lideri olan Uyumsoft AŞ’nin ürün ailesinde; e-Belge e-Uyum (e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-SMM, e-Defter, e-İrsaliye ve diğer tüm e-Belgeler) uygulamalarının yanı sıra, Kurumsal Kaynak Planlama uyumERP (bulut, mobil), Müşteri İlişkileri Yönetimi uyumCRM (bulut, mobil), İnsan Kaynakları Yönetimi uyumHRM (bulut, mobil),  Ticari Paket Yazılımlar, ekoTicari (Kobi’lerin ERP’si), ekoHR, ekoSMMM (Mali Müşavir Yazılımı), ekoCari (Ön Muhasebe Ticari Paket Programı), Banka Bakiyem, uyumYEDEK, uyumİYS dahil 30’u aşkın yazılım ürünü bulunuyor.


Concorde Luxury Resort’tan K.K.T.C’de bir ilk daha! Tatil onların da hakkı

Concorde Luxury Resort kapılarını can dostlarınıza da açıyor



Concorde Luxury Resort, K.K.T.C’de bir ilki gerçekleştirerek, evcil hayvan sahiplerine can dostlarıyla birlikte konaklama imkanı sunuyor. Modern çizgileri, mimari yapısı, aktivitelerindeki zengin çeşitliliği, kişiye sunduğu yaşam alanlarının genişliğinin yanı sıra Kıbrıs’ın ilk Luxury Villa konseptini misafirlerine deneyimleten Concorde Luxury Resort, Concorde lüksünü şimdi can  dostlarımıza da sunmaya hazırlanıyor. Bu sezon itibarıyla kapılarını patili dostlara açan Concorde Luxury Resort’ta, evcil hayvan sahipleri can dostlarından ayrılmadan benzersiz bir tatil deneyimi yaşayacak. Tüm can dostlarınız özel paket alternatifleri ile Bafra’nın eşsiz sahili ,berrak denizi  ve 125 dönümlük alanda doğanın keyfini çıkaracak. 


Kız Kardeşim Projesi İle Kadın Kooperatiflerine Destek

T.C Ticaret Bakanlığı Tarafından Adana’da Gerçekleştirilen Bölgesel Kooperatifler Zirvesi’ne, Coca-Cola Türkiye Kız Kardeşim Projesi İle Katıldı

Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen Bölgesel Kooperatifler Zirvesi, Adana’da gerçekleşti. Coca-Cola Türkiye, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Habitat Derneği iş birliğiyle kadınların ekonomik hayata katılımını desteklemek amacıyla 2015 yılından bu yana yürütülen Kız Kardeşim Projesi ile yer aldı.

Coca-Cola Türkiye Kurumsal İlişkiler ve İletişim Direktörü Nazlı Berberoğlu konu ile ilgili şöyle konuştu: “Türkiye’de kadınların ekonomik hayata etkin bir şekilde katılımına destek vermek amacıyla hayata geçirdiğimiz Kız Kardeşim Projesi’ni altı yıldır kesintisiz olarak sürdürüyoruz. Projemiz, yeni iş birlikleri, hibe ve yeni eğitim programları ile her geçen gün, daha çok kadının hayatına dokunur hale geldi. Bugün de Ticaret Bakanlığımızın hayata geçirdiği Bölgesel Kooperatifler Zirvesi’ne katılım sağladık. Yeni iş birlikleri ve projeler ile yerel kalkınmada önemli rol oynayan kadın kooperatiflerini eğitim programları ile desteklemeye devam edeceğiz.”

Sommer Şef kendi girişimcilik hikayesini paylaştı
Kamuoyunda “Somer Şef” olarak tanınan Şef Somer Sivrioğlu, Kız Kardeşim Projesi kapsamında etkinliğe katılarak kendi girişmcilik hikayesini kadın girişimciler ile paylaştı. 

KIZ KARDEŞİM PROJESİ
Coca-Cola Vakfı’nın, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Habitat Derneği ile birlikte 2015 yılından bu yana devam eden Kız Kardeşim Projesi, kadınların ekonomik hayata katılımı konusunda gerekli bilgi ve becerilerle donatılarak toplumsal ve ekonomik konumlarının güçlenmesi ve ekonomik kalkınmada aktif rol almaları için desteklenmesi amaçlanıyor. Kız Kardeşim Projesi, Türkiye’de bugüne kadar 81 ilde 100  binin üzerinde kadının kendini geliştirerek toplum içinde daha aktif rol almasına destek oldu.


Heritage İstanbul Basın Toplantısı İstanbul Arkeoloji Müzelerinde yapıldı

Avrupa’nın en büyük kültürel miras fuarlarından biri olan koruma, restorasyon, arkeoloji, müzecilik teknolojilerini ve kültür endüstrisini buluşturan Heritage İstanbul basın toplantısı, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde yapıldı


‘Geçmişe Gelecek Sağla’ mottosuyla kültürel zenginliğimizi ve insanlığa miras kalan değerleri yaşatarak, bunların korunması ve sağlıklı bir şekilde gelecek nesillere aktarılmasını ülke ve dünya gündemine taşımak amacıyla düzenlenen, kültürel miras paydaşlarının buluşma noktası Heritage İstanbul Fuar ve Konferansı, 23-25 Haziran tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında düzenlenecek.

Basın toplantısına, İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürü Hayrullah Çelebi, İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Oktay Özel, İBB Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas, Arkeolog Nezih Başgelen, TG Expo Genel Müdürü H. Cem Şenel ve Heritage Projeleri Kurucusu Osman Murat Akan katıldı.

Heritage Projeleri Kurucusu Osman Murat Akan basın toplantısında yaptığı konuşmada; fuar yeniliklerini ve konferans programını açıkladı. Fuara, 36’sı yurt dışından, toplam 131 firma katılacağını, İtalya ve Avusturya’dan oluşan iki ülke pavilyonu kurulacağını söyledi. Fuarın yanı sıra konferansta 26 oturum, miras bölümünde 21 sohbet ve 8 atölye olacağını belirten Akan, bu yıl ilk defa lansmanı yapılacak iki yeni sponsorluk alanı olan “Bize Miras Marka ve Doğal Miras” ile ilgili basına bilgi verdi.

İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürü Hayrullah Çelebi, yaptığı açıklamada Heritage İstanbul Konferansında Gökmedrese, Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi, Erzurum Çifte Minareli Medrese Vakıf Eserleri Müzesi, Galata Kulesi Müzesinin ortaya çıkış öykülerinin anlatılacağını söyledi. Ayrıca fuarda, Restorasyon ve Konservasyonlarının görsel olarak yer alacağı sergiler de planladıklarını belirtti.

İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Oktay Özel, İstanbul gibi tarihi bir kentin korunması ve onarımı ile ilgili büyük bir sorumluluk taşıdıklarını, santim santim kent envanteri çıkardıklarını, somut olmayan kültürel miras araştırmaları yaptıklarını söyledi. İstanbul’a Kent Müzesi, Tasavvuf Müzesi ve Sanat Müzesi gibi birçok müze kazandıracaklarını sözlerine ekledi.

Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas yeni nesillerin kültürel mirasımız hakkında bilinçlenmesi, bu mirasın değerini anlayıp, onu koruma bilincini geliştirmeleri için birçok aktivite ve özel çalışmalar yaptıklarını söyledi. Bir sonraki sene kültürel müzik mirası bölümünün sponsoru olacaklarına söz verdi. Arkeolog Nezih Başgelen, fuarların ve sürdürülebilirliğin önemine değinerek pandemi döneminde kültürel mirası izleme platformu oluşturduklarını anlattı.

TG Expo Genel Müdürü Cem Şenel ise pandeminin fuarcılık sektörüne getirdiği değişikliklere değindi. Fuarcılık sektörünün pandeminin etkilerini azaltmak üzere hibrit fuar - sanal fuar uygulamalarını gündeme getirmesi gerektiğini belirten Şenel; “Bu dönemde fuarcılık sektörü olarak geleneksel fuarcılığı destekleyecek dijital gelişmelere ihtiyaç duyduğumuzu gördük. Dijitalleşme tüm sektörlerde olduğu gibi fuarcılıkta da öne çıktı. Sektörümüz içerisinde bu dönüşümü yaptıkça –Yeni Nesil Konvansiyonel Fuarlar- kavramının içini doldurmuş olacağız. Destekleyici dijital platformların ve bu platformlar içerisinde yazılımların, sektörün ziyaretçi, pazarlama ve iletişim çalışmalarını güçlendireceğini ve sağlıklı bir network oluşturacağını düşünüyoruz’ dedi.

Avrupalı Turist Temassız Otel İstiyor!

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını sürecinde Türkiye’deki oteller turizm alanında aldığı tedbirlerle dünya çapında birçok destinasyona örnek oldu.


Otel teknoloji sağlayıcısı İcibot, turistlerden gelen geri dönüşleri ve tatil tercihlerini paylaştı. İcibot Satış ve Pazarlama Direktörü Bahadır Çakar,  Türkiye’nin uyguladığı temassız otel konseptinin Avrupalı turistler tarafından ilgi ile karşılandığını ve bu yıl yine ülkemizin gözde tatil lokasyonlarından birisi olacağını söyledi. 

Turistler Temassız Hizmetten Memnun 
 Koronavirüs nedeniyle geçtiğimiz yıl tatil sezonu salgının etkisinde geçmişti. Ancak geçen sene doğru politikalar ile oteller temassız hizmet vermeye başlamıştı. Ondan fazla ülkede birçok otel markasına “temassız misafir ilişkileri” yönetimi hizmeti veren ve geçtiğimiz yıl Uzakrota 2020 ‘de “Dünyanın Önde Gelen Otel Teknolojisi Sağlayıcısı” ödülünü kazanan icibot, otellerde konaklayan misafirlerinden aldığı geri dönüşleri ve pandemi boyunca misafirlerinden gelen tatil tercihlerini kamuoyu ile paylaştı.  Paylaşılan bilgiler arasında, otel misafirlerinin temassız tatil istediği ve ülkemizde bu hizmeti alabildiği yer aldı. Türkiye’deki otellerin uyguladığı “Güvenli Turizm” sertifikasının yanı sıra mobil teknoloji ile misafirlerine “temassız” hizmet sunması Avrupalı turistlerin ülkemizi tercih etmesine neden oldu

Turizm sektörü içerisinde yer alan bir çok markanın ve paydaşın yaptığı araştırmalara göre; turistler, tercihlerinde "Güvenli Turizm Sertifikası"nın üç ayağı olan "güvenilirlik" ve "hijyen"i ve temassızlığı baz alıyor. Bu noktada mobil uygulaması olan ya da misafirlerine kullandığı teknoloji ile hizmet veren oteller ön plana çıkıyor. Expedia Media Solutions başta olmak üzere Avrupa merkezli birçok kaynak gösteriyor ki; özellikle Avrupalı misafirler temassızlık noktasında teknolojiye güveniyor ve bu teknolojiye sahip olan otelleri tercih ediyor. 

Avrupalı Turist Otelin Uygulamasını Otele Gelmeden İndiriyor
İcibot Satış ve Pazarlama Direktörü Bahadır Çakar konuyla ilişkin şu şekilde açıklamalarda bulundu; 
"Geçen büyük ilgi gören ve birçok otelde hayata geçirdiğimiz “temassız otel yönetimi” projesi bu sene daha da başarılı şekilde uygulanıyor. İcibot kullanan birçok otel bu anlamda gerek yurt içi gerek yurt dışındaki turistlerin takdirini ve güvenini kazanıyor. 

Tatil yapıp evine dönene kadar ki tüm süreçte binlerce misafirin kullandığı icibot teknolojisi ile oteller müşterileriyle sürekli iletişim halinde oluyor.  Özellikle misafir memnuniyetine odaklanan otellerde icibot otele ciddi anlamda katma değer kazandırıyor. Geçtiğimiz yıldan bu yana icibot’u tercih eden otellerin birçoğu mobil uygulamayı tavizsiz şekilde misafirlerine kullandırıyor. 

Teknolojiye olan ilgi ve ihtiyaç dünya çapında ciddi artış sağladı fakat sistemimiz aracılığıyla kaldığı otel ile temassız iletişim kuran misafirlerde “Avrupalı turistin” oldukça yoğun olduğunu görüyoruz. İcibot kullanan otel sayısı artarken, teknolojimizi geliştirmeye ve bir yeni birçok özelliği sistemimize eklemeye devam ediyoruz.”

İzmir Tarımı kuraklık ve yoksullukla mücadeleyi odağına alıyor

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Tarımı ve kooperatifçiliğin geliştirilmesine yönelik çalışmalarını ekonomi gazetecilerine anlattı



“Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Zirvesi”ne katılan Soyer, “İzmir’de köylümüz ve çiftçimiz başta olmak üzere tüm şehrin refahını artırmak ve bunu adil bir biçimde paylaştırmak için çalışıyoruz. Kooperatifçilik işte bu hedeflerimiz doğrultusunda elimizdeki en önemli araçlardan biri” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin 14-15 Haziran tarihlerinde çevrim içi düzenlediği Küresel Isınma Kurultayı kapsamında yapılan “Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Zirvesi”ne katıldı. Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Tarihi Havagazı Fabrikası Gençlik Yerleşkesi’nde yapılan Zirve’de konuşan Soyer, “Başka Bir Tarım Mümkün” vizyonu ve İzmir Tarımı’nı Türkiye’de bugüne kadar uygulanan tarım politikasından ayıran iki temel farkın kuraklıkla ve yoksullukla mücadele odağı olduğunu söyleyerek “Ülkemizde suyumuzun yüzde 77’si tarım için kullanılıyor. Tarımda israf ve vahşi sulama acilen değişmez ise ne yazık ki içecek suya bile hasret kalacağımız günler kapımızda. Biz, İzmir Tarımı ile ekonomik değeri yüksek, suyu az tüketen, bu toprakların atalık tohumlarını ve stratejik ürünlerini destekleyecek bir politika izleyerek, tarımda harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyoruz. Örneğin Küçük Menderes’te yer altı sularının 300-400 metreye kadar çekilmesine neden olan silajlık mısır gibi ürünler yerine bu toprakların kendi iklimine uygun saz çavdarı, mürdümük, gambilya gibi doğal yağışlarla büyüyebilen ve besin değeri çok yüksek yem bitkilerini teşvik ediyoruz. Yanı sıra tarımda su israfını modern yöntemlerle değiştiriyoruz. Böylelikle, kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyoruz” dedi.

Zirveye Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı Neptün Soyer, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Buğra Gökçe ve Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, akademisyenler, kooperatif başkanları ve ortakları ile gazeteciler katıldı.

İmece ruhu ile kooperatifçilik

Başkan Soyer, konuşmasında küresel tarım tekellerinin büyümesiyle çiftçinin omuzlarına yüklenen girdi maliyetlerinin küçük üreticileri toprağından kopararak kente göçe zorladığını, oysa bu toprakların binlerce yıldır süregelen bir ‘imece’ ruhu ve bu ruhla oluşmuş kooperatifçilik geleneği olduğunu söyledi. Kooperatiflerin üreten çiftçiyi, köylüyü koruduğunu vurgulayan Soyer, “Mevcut sistemde tarımla uğraşan çiftçilerimiz ürettiklerini satarken, eğer yalnızlarsa, yani kooperatif bünyesinde bir gücün içerisinde değillerse, bu küresel çarkın içerisinde bütünüyle savunmasız kalıyor. Çünkü pazarlama ve ihraç etme gücünden yoksunlar. Ürettikleri ürünleri yok pahasına satıyorlar. Dolayısıyla bu çarkta köylümüz emeğinin, alın terinin karşılığını alamıyor. Tüketici ise ürünü çok daha pahalıya almak zorunda kalıyor. Üreten çiftçi de üretileni tüketen milyonlarca vatandaşımız da teşvik edilen bu çarkın en büyük mağdurları haline geliyor” dedi.

İzmir Tarımı ile bu kadim geleneğe sahip çıkıyoruz

Üzerinde yaşadığımız bereketli toprakların üzerinde binlerce yıldır süregelen tarımsal faaliyetler ile insanlığı bugünlere taşıdığını belirten Soyer, “Okullarda öğretmenlerimizin söylediği gibi geçmişte kendi kendine yetebilen, çok zengin bir tarım ülkesiydik biz. Topraklarımız bereketini yitirmedi ama bir şeyler değişti ve bu topraklar buğdayı, samanı bile ithal eder hale geldi” dedi.

“Başka Bir Tarım Mümkün” vizyonu doğrultusunda “İzmir Tarımı” politikaları ile yürüttükleri tüm çalışmaların bu kadim geleneğe sahip çıkarak ülkemizin geleceğini güvence altına almak olduğunu belirten Soyer, “İzmir’de köylümüz ve çiftçimiz başta olmak üzere tüm şehrin refahını artırmak ve bunu adil bir biçimde paylaştırmak için çalışıyoruz. Kooperatifçilik işte bu hedeflerimiz doğrultusunda, elimizdeki en önemli araçlardan biri. Pagos, Kültürpark ve Bergama’da açtığımız üretici pazarları ve Halkın Bakkalı, tüketiciyi kooperatifler üzerinden sağlıklı ve ucuz gıda ile buluşturuyor” şeklinde konuştu.

Dayanışmayla daha kolay üstesinden geliriz

Hayatı boyunca dayanışmanın ne kadar kıymetli bir şey olduğuna inanarak yaşadığını söyleyen Soyer, “Pandemi döneminde İzmir'de bir kampanya başlattık. İzmirliler çok büyük destek verdi. Sonra deprem felaketi yaşadık. Depremde Türkiye'nin her yerinden destek geldi. İnsanlarımız özellikle afet dönemlerinde birbirine destek olma konusunda çok yüce gönüllü. Neden sadece afet dönemlerinde dayanışmayı hatırlıyoruz? Bu dayanışmayı, işbirliğini, birbirimize sahip çıkma duygusunu olağan zamanlarda da hatırlarsak, o felaketler ya hiç başımıza gelmeyecek ya da kolaylıkla üstesinden geleceğiz” dedi.

İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’ni kurduk

Sadece tarlada başlayıp tarlada biten bir faaliyet olarak görülen tarımın esasen çok boyutlu ve çok aşamalı bir sistem olduğunu İzmir Tarımı ile ortaya koyduklarını söyleyen Soyer, sözlerini şöyle tamamladı: “İzmir Tarımı ürün deseninin planlanmasından lojistiğe, ürünün işlenmesinden satış ve ihracatına, ARGE ve eğitim faaliyetlerine kadar kapsamlı ve çok yönlü bir süreci kapsıyor.  Aynı zamanda iklim değişikliği nedeniyle gelecekte yaşanabilecek kuraklığa karşı toplumu bilgilendirmek ve tarımda doğru yöntemleri uygulamalı olarak anlatmak amacıyla Sasalı’da ‘İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’ni kurduk. ‘Başka Bir Tarım Mümkün’ şiarıyla uyguladığımız İzmir Tarımı, tarımdaki çıkmaza karşı ülkemize ilham verecek çok önemli bir çözüm haritası sunuyor. Bu konuşmaya sığdıramayacağım kadar detaylı bir içerik ve uygulama sürecine sahip İzmir Tarımı’nın en temel dinamiği de kooperatifleşme. Alım ve satış garantisi verdiğimiz, ürününü işleyip markalaştıracağımız, satış ve ihracatını yapacağımız tüm üreticilere, kooperatif çatısı altında örgütlenmelerini esas alarak destek veriyoruz. Bu bizim küçük üreticilerimizi korumak, onların doğduğu yerde doymasını sağlamak, üretimi devamlı kılmak amacıyla belirlediğimiz ilkesel bir tutum. Kooperatifler üzerinden yaptığımız milyonlarca liralık alımın, önümüzdeki iki yıl içerisinde yaklaşık üç kat artacağını, bu vesileyle müjdelemek isterim.”

Daha iyi bir yaşam için kooperatifler olmazsa olmaz

Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak “Cumhuriyet döneminde kooperatiflerin çok önemli işlevleri olmuş. Sonraki dönemde kent kooperatifleri önemli başarılara imza atmış. Ama bir türlü kooperatifçilikte sürdürülebilir bir başarı elde edememişiz. Bu, üçüncü dönem. Artık hata yapma şansımız yok. Daha iyi bir yaşam için kooperatifler olmazsa olmaz” dedi.

Zirvede kooperatifçiliğin duayen ismi Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim’in Atatürk ve kooperatifçilik üzerine olan video kaydı da yayınlandı. Bir ülkenin kooperatifçilik olmadan gelişmiş bir ülke olamayacağının altını çizen Ziya Gökalp Mülayim, “Atatürk, iki kooperatifin kurucusu ve ortağı olmuştur; bunun dünyada örneği yoktur. Türkiye’de çok fazla küçük üretici var. Küçük üreticiler kooperatif yoluyla gelişebilir. Küçük üreticiler kooperatifleşmeden etkili ve iyi tarım yapılması, küçük üreticinin emeğinin karşılığını alması mümkün değil” dedi.

Kooperatifçilik moda akım değildir

Ekonomist gazeteci yazar Meliha Okur moderatörlüğündeki oturumda Türkiye’de kooperatifçiliğin sorunları ve çözüm önerileri üzerine konuşuldu. Oturumu açarken iklim krizine değinen ve su kaynaklarının azaldığına dikkat çeken Meliha Okur “Dünya tarihine bakınca 15 bin savaş çıktığını görüyoruz. Bu savaşların sebebi sudur. 2020 ve sonrasında dünya siyasetinde su konusu gündemde olacak. Tarımdaki vahşi sulama bu süreci hızlandırıyor” dedi.

Ege Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Yercan ise kooperatifçiliğin bir amaç değil araç olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Asıl olarak gıda güvenliği, aile çiftçiliğinin sürdürülebilirliği, genç ve kadın çiftçilerin korunmasının amaç olması gerektiğini söyleyen Yercan, “Kooperatifçilik moda akım değildir. Türkiye’de çok fazla kooperatif var. Bu, sürdürülebilir bir sistem değil. Kooperatif sayısını arttırmadan ortak sayımızı arttırmamız gerekiyor” dedi.

Kooperatifçilik tarihinde İzmir’in önemi

Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakkı Uyar da Atatürk’ün kooperatifçiliğin babası olduğunu söyleyerek “Atatürk 1913-1915 yıllarında Bulgaristan’da askeri ateşe olarak kalıyor. Orada kooperatifçilik sayesinde köylünün nasıl kalkındığını görünce Türkiye’de de başlamasını istiyor. Atatürk bir yandan meclis kurmaya, düzenli ordu oluşturmaya çalışırken bir yandan da köylülüğü örgütlemek için kooperatifçilik için uğraşıyor” dedi. İzmir İktisat Kongresi’nin İzmir’de yapılmasının tesadüf olmadığını söyleyen Uyar, “İzmir, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı ve bittiği yerdir. Aynı zamanda ekonomik kalkınmanın başladığı yerdir. Çünkü bu kongrede Atatürk yeni Türkiye’nin ekonomi politikalarının değişeceğini söylüyor. Yeni Türkiye’nin fetih değil ekonomi devleti olacağını anlatıyor. Ve diyor ki ‘Kılıçla fetih yapanlar yerlerini samanla fetih yapanlara terk edecektir.’ İzmir, bu nedenle tarım kooperatiflerinin başlangıç yerlerinden biridir” şeklinde konuştu.

Ortak sayısı artmalı

Milli Kooperatif Birliği Başkanı Muammer Niksarlı ise Türkiye’deki kooperatiflerin yüzde 75’inin herhangi bir üst yapıya bağlı olmadığını, denetim sorumluluğuyla ilgili sıkıntıların olduğunu söyledi. Niksarlı “Türkiye’deki birliklerin yüzde 60’ı kendi üst birliğine bağlı değil. Merkez birliklerin Milli Kooperatif Birliği’ne bağlı olma oranı da yüzde 15. Kooperatiflerin kendi yapısına bakınca yüzde 65’inin bireysel ortak sayısının 100’ün altında olduğunu görüyoruz. Bu sayılarla piyasada ekonomik faaliyet yapmak zor” dedi. Kooperatifçilikle farklı bakanlıkların ilgilendiğini, farklı yasaların olduğunu da belirten Niksarlı “41 kooperatif türü var. Öncelikle Türkiye’de kooperatiflerle ile ilgili tek bakanlığın ilgili olması lazım. Denetimi sistemli hale getirmek gerek. Dikey örgütlenme zorunluluk olmalı” dedi. Ege’nin Türkiye’de kooperatifçiliğe önderlik yaptığını söyleyen Niksarlı, “Hala Türkiye’de en başarılı kooperatifler nerede çok derseniz Ege’de derim” dedi.

Küçük aile çiftçiliği önemli

Köy Koop İzmir Birlik Başkanı Neptün Soyer’in moderatörlüğünü yaptığı ikinci oturumda ise kooperatif ortakları kendi deneyimlerini aktardı. Neptün Soyer oturumu açmadan önce küçük aile çiftçiliğinin önemine değinerek “BM, 2014 yılını küçük aile çiftçiliği yılı ilan etmişti. O dönemden beri küçük aile çiftçiliği önemseniyor. Çünkü Türkiye’de Amerika ve Kanada’daki gibi büyük arazilerimiz yok. O yüzden küçük aile çiftçiliğini vurguluyoruz. Bu aileler tek başlarına yapamayacaklarını bir araya gelerek yapabilirler” dedi. 1969’da Mahmut Tükmenoğlu’nun Bademler’de kurduğu Köy-Koop’un logosunda kadın ve erkeğin el ele olduğunu vurgulayan Soyer, tarımda kadının rolüne de dikkat çekti.

Deneyimlerini aktardılar

Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkan Yardımcısı Seval Doğanlar ise kooperatifi dayanışma içinde kurduklarını söyleyerek “Önce kapı kapı gezip Seferihisar’da ne yapılabilir onu tespit ettik. Seferihisar’ın geleceğinin tarım ve turizmde olduğunu gördüğümüz için kadınların bunun üzerine gitmesi gerektiğini düşündük. Bir süre sonra e-ticaret yapar seviyeye geldik. Bu sayede pandemi dönemini de zorluk yaşamadan atlatabildik. Türkiye’de e-ticaret yapan ilk kooperatif olarak tüzüklere e ticaret yazılmasını sağladık ve TÜSİAD ve Bilişim Derneği tarafından e-ticaret konusunda ‘seferipazar.com’ sayfamızla 2013’te Türkiye’de birincilik ödülü aldık” şeklinde konuştu. Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı Suna Kalaycı ise “Kooperatif ortağı olarak aldığım eğitimlerle, birlik ruhuyla e-ticaret ile tanıştım” diyerek kendi parasını kazanmanın mutluluğunu yaşadığını dile getirdi.

Zeytinlik Gölcük Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı Nazmiye Aynalı ise “14 kadın ipek böceği yetiştirmek için bir araya gelmiştik. Peynirden yumurtaya her şeyi üretiyorduk. Ama markamız, adımız yoktu. İzmir Köy-Koop Birlik Başkanımızın bizi yönlendirmesi ve Köy-Koop eğitimleriyle köyümüzdeki kooperatife ortak olduk” şeklinde konuştu.

15 Haziran 2021 Salı

Sağlıklı, doğal ve doğru beslenmeyle YAZA GİRERKEN “TON”LA KİLO VERİN

Omega-3, kalsiyum, magnezyum, potasyum, protein ve minareller bakımından zengin yapısıyla ton balığı, içeriğindeki yağ asitleriyle hücrelerde yağ deposu oluşumunu önleyerek zayıflamaya katkı sağladığı gibi tok tutucu özelliğiyle diyetlerin de vazgeçilmezi oluyor. 



Akdeniz mucizesi zeytinyağlı kolay açılan ton balığı kullanarak, salatadan kinoalı dolmaya ve zeytinyağlılara kadar ziyafet tadında diyet menüler hazırlamak mümkün

Tüm yıl sabırsızlıkla beklediğimiz yaz mevsimi nihayet geldi. Ancak pandemi nedeniyle evde geçirdiğimiz zamanların en büyük sonucu artan kilolar. Sahillere koşmadan önce kilo kaybetmek için yapılan sağlıksız şok diyetler ise sağlığımızın en büyük düşmanı. Hele ki içinde bulunduğumuz dönemde bağışıklık sistemini bozacak ve güçsüz bırakacak bu diyetlerden koşarak uzaklaşılması gerekiyor. 

Prof. Dr. Emine Nur Tozan da, şok diyetlerin yerine sağlıklı, doğal ve doğru beslenmeyle kilo kontrolünün mümkün olduğunu açıklıyor. Tek tip beslenme yerine ton balığıyla zenginleştirilmiş Akdeniz tipi beslenmeyi öneren Tozan, “Ton balığı içeriğindeki yağ asitleri, hücrelerde yağ deposu oluşumunu önleyerek zayıflamaya katkı sağlıyor. Aynı zamanda tok tutucu özelliğiyle de diyet menülerinin vazgeçilmezi oluyor” diyor. 

Diyet reçetelerinin vazgeçilmezi oldu
Yaklaşık iki yüzyıldır insanlar tarafından dünyanın dört bir köşesinde tüketilen ton balığının faydaları saymakla bitmiyor. En doğal Omega-3 deposu olarak bilinen; bağışıklık, sinir, kas ve dolaşım sistemini destekleyerek insan sağlığına mucizevi faydalar sağlayan ton balığı, aynı zamanda diyet reçetelerinin de başında yer alıyor. Emine Nur Tozan da düzenli ton balığı tüketmenin kırmızı kan hücresi sayılarını artırarak, damarları toksinlerden temizlediğini ortaya koyuyor. Ton balığı ayrıca içerdiği yağ asitleriyle hücrelerde yağ deposu oluşumunu önlüyor ve sağlıklı bir şekilde zayıflamaya katkı sağlıyor. Yağsız protein bakımından zengin yapısıyla kas yapımına yüksek katkılar sağlayan ton balığı, günün her saatinde tüketilebilmesiyle de tercih sebebi oluyor.

“Özellikle sıcak yaz günlerinde mideyi yormayan, sindirimi kolay, protein açısından zengin, kolay açılan zeytinyağlı ton balığının haftada en az 3 kez tüketilmesi önemli. Tabii tüketicilerin ton balığı seçerken doğal ve kaliteli markaları tercih etmelerini öneriyoruz” diyen Tozan, sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Omega-3, D vitamini, kalsiyum, magnezyum, potasyum, protein ve mineraller. Bunlar yaz mevsiminde bedenimizin dinç kalması için en önemli sağlık bileşenleri. Tüm bunlar açısından zengin olan ton balığı, kandaki lipid seviyesini düşürerek, yüksek kötü kolesterolü engelliyor ve kalp ritmini kontrol ediyor. Aynı zamanda dopamini ve serotonini dengeleyerek, mutlu ve sağlıklı bir diyet dönemi geçirmenizi de kolaylaştırıyor. Konserve ton balığının günlük 100 ila 300 gram tüketilmesiyle, ihtiyaç duyulan Omega-3'ü karşılamak mümkün”

Hem lezzetli hem de tok tutuyor
Yüksek Omega-3 ve protein içeren Akdeniz mucizesi zeytinyağlı kolay açılan ton balığı kullanarak salatadan kinoalı dolmaya ya da zeytinyağlılara kadar ziyafet tadında diyet menüler hazırlamak mümkün. Çok sayıda alternatifle tüketilebilen ve her damak tadına hitap eden seçeneklerle zenginleştirilebilen ton balığı, doğal, katkısız yapısıyla en çok önerilen besinler arasında yer alıyor. 

Amerika’da her beş yılda bir ABD Tarım Bakanlığı ve Sağlık & İnsan Hizmetleri kurumuyla beslenme yönergeleri, sağlığı geliştirmek, kronik hastalık riskini azaltmaya yardımcı olmak ve obezitenin önüne geçmek amacıyla bilime dayalı yayınlanan diyet kılavuzunda bu yıl da ton balığına yönlendirme yapılıyor. 2020-2025 yıllarını kapsayacak kılavuzda; tüketicilerin daha sağlıklı beslenmelerine yardımcı olmak için ton balığının vücuda sağladığı faydalara ve ton balıklı diyetlere dikkat çekiliyor.


YOTEL Istanbul Havalimanı’nda Lezzet Festivali YOFest’21 başlıyor

Uluslararası otel zinciri YOTEL’in 7 ülke ve 13 şehirde faaliyet gösteren 18 otelin 10’unda YOFest’21 başlıyor. YOTEL İstanbul da tüm dünyadaki YOTEL otelleri ile birlikte İstanbul Havalimanı kara tarafındaki otelinde YOFest’21 adı altında çeşitli etkinlikler düzenliyor. 



Haziran’da başlayan ve Ekim ayı sonuna kadar sürecek festivalde farklı konseptlerdeki lezzet serileri en az bir hafta boyunca devam edecek. YOTEL’in bütün dünyadaki otelleri festival boyunca gerçekleştirecekleri etkinliklerde kendi bulundukları ülkenin özgün tatlarını da öne çıkaracaklar. 




YOTEL İstanbul’un hemen girişinde bulunan yeme, içme, sosyalleşme alanı Komyuniti Restaurant’ta gerçekleşen festivalde Şef İskender Kara tarafından hazırlanan festivale özel menülerde Gazpacho’dan Maraş dondurmasına, kokteyl ve limonatadan taze meyve smoothie’ye kadar pek çok yerel ve global lezzet kara tarafındaki otelde konuklara sunulacak. Türkiye’deki festivalin takvimi şöyle; 


YOFest’21 Takvimi

01-06 Haziran 2021 / Sütlü Türk Tatlıları Haftası
07-13 Haziran 2021 / Kuşkonmaz ve Şarap Haftası 
14-20 Haziran 2021 / Taze Meyve Smoothie Haftası
21-30 Haziran 2021 / Votka Kokteylleri Haftası 
01-11 Temmuz 2021 / Gazpacho Haftası 
12-18 Temmuz 2021 / Çikolata Haftası 
19-25 Temmuz 2021 / Türk Haftası
26 Temmuz – 08 Ağustos 2021 / Kahve Haftası 
09-22 Ağustos 2021 / Ev Yapımı Maraş Dondurma Haftası 
23 Ağustos – 05 Eylül 2021 / Kokteyller ve Limonata Haftası 
06-19 Eylül 2021 / Bira Keyfi Haftası 
20 Eylül – 03 Ekim 2021 / Şarap ve Peynir Haftası 
04-10 Ekim 2021 / Mantar Haftası  
11-24 Ekim 2021 / Viski Tadım Haftası 
25-31 Ekim 2021 /Cadılar Bayramı Haftası 

Alaçatı klasiği olan Limon Köyiçi, beşinci yılında misafirlerini bekliyor!

Açıldığı günden bu yana Alaçatı klasiği haline gelen Limon Köyiçi, beşinci yılında misafirlerini karşılamaya hazırlanıyor. Geniş mekanı ve alınan üst seviye önlemlerle konforu ve lezzeti bir araya getiren mekan, konuklarına hem dünyadan hem de füzyon mutfağından eşsiz tatlar sunuyor.



Limon Köyiçi, beşinci yılına girerken Alaçatı’daki en büyük iç mekana sahip olmanın avantajıyla konuklarına konfor ve lezzeti bir arada sunuyor. Üst seviye hijyen önlemlerinin alındığı ve sosyal mesafe kurallarına göre tekrar dizayn edilen oturma düzeniyle misafirlerine rahat bir ortam sunan Limon Köyiçi’nde, Şef Eyüp Gül ve ekibi ile hem dünya lezzetlerini hem de füzyon mutfağının eşsiz tatlarına özel dokunuşlarda bulunuyor. 

Menüde yok yok 

Her sene geliştirdiği ve genişlettiği menüsüyle konuklarına farklı tatlar sunan Limon Köyiçi, bu sene de misafirlerine benzersiz bir menü oluşturdu. Başlangıçlarda yer alan mangolu tuna tataki, haşhaşlı kılıç balığı carpaccio, buzda karides ceviche, istiridye kabuğunda meşe talaşı ile tütsülenmiş somon füme iştah açıcı bir giriş yapılmasını sağlıyor. Ara sıcaklarda yer alan papaz erikli içli köfte ve ılık Çeşme ahtapotu hem göze hem damağa hitap ediyor. Tire çamur peyniri ve çilek sirkesi ile hazırlanan yaz domatesleri salatası, lezzeti bambaşka bir noktaya taşıyor. Limon Köyiçi’nin bu seneki alâmetifarikası olan trüf mantarlı fettücine ve fettücine alfredo permasan tekerinde masanızda hazırlanıyor ve görsel şov sunuyor. Ana yemeklerde ise firik risottosu ile ağır ateşte pişmiş dana yanak, ördek konfi veya mor patates püresi ve trüf mantarı eşliğinde deniz levreği size unutulmaz bir gastronomi festivali yaşatacak. Tatlılarda ise Hindistan cevizi kabuğunda Japon sütlacı, limon spesyal ve seksi çikolata bu benzersiz yemeği layıkıyla noktalamanıza yardımcı olacak.

Mekanın kurucu ortaklarından Yasin Becek, “Hepimiz için zor geçen bir sürecin içindeyiz. Artık biraz daha rahatlamak, eski alışkanlıklarımıza tedbiri elden bırakmadan dönmek istiyoruz. Limon Köyiçi’nde aldığımız önlemlerle misafirlerimize üst düzey bir konfor ve hijyen sunarken dünya mutfağının en seçkin reçetelerini hazırlıyor, yerel tatlarla menümüzü zenginleştiriyoruz. Seçkin menümüze ise imza kokteyllerimiz eşlik ediyor. DJ Yiğit Özdemir ise özel seçkileriyle konuklarımıza keyifli bir ortam sunuyor” diyor.




The Populist Yazı Yepyeni İmza Lezzetleriyle Karşılıyor

İyi yemek ve iyi müzik mottosu ile ilk günden itibaren misafirlerinin vazgeçilmezi olan The Populist, yeni lezzetlerle daha da güçlenen menüsüyle keyifli yaz sezonuna merhaba diyor.   Genç ve dinamik yüzüyle şehrin sosyalleşme adresi The Populist, imza lezzetlerine eklediği yepyeni tatlarla özlemini duyduğumuz yaz sezonuna güçlü bir giriş yapıyor. Tütsülenmiş tabakları, taş fırın lezzetleri ve craft lezzetlere eşlik eden özel tatlarıyla misafirlerine keyifli bir tadım deneyimi yaşatan The Populist, yenilenen menüsüyle iyi yemek iddiasını sürdürmeye devam ediyor.



‘Craft’ lezzetler dendiğinde akla ilk gelen ve şehrin tüm craft lezzetlerini keyifli ambiyansıyla misafirlerinin deneyimine sunan The Populist, İstanbul’un ikonik yapılarından Tarihi Bomonti Bira Fabrikası’nda misafirlerini bekliyor. Kısa süre önce Torch Brewery markası ile dünyanın en prestijli craft bira yarışması Meininger’s International Craft Beer Award’dan altın madalyayla dönen The Populist, en seçkin craft tatları imza lezzetlerle ustaca eşleştiriyor. 

The Populist, klasikleşen lezzetlerine yenilerini ekliyor
Sahiplendiği iyi yemek mottosunu yeni keşiflerle zenginleştiren The Populist bu yaz misafirlerine özledikleri klasik lezzetlerin yanı sıra yepyeni tatlarla tanışma fırsatı sunuyor. The Populist’in menüsüne eklediği yeni lezzetler arasında acı sosla servis edilen Acılı Tavuk Kanatları ve fırında pişirilmiş Kokoreç Topları iştah kabartan paylaşımlıklarda öne çıkıyor. Hafif lezzetler arayanlar için ideal Sumaklı Naneli Nohut Salatası’nın yanı sıra iki dilim arası lezzetlerde Tavuk Şinitzel Sando ve Rozbif Reuben Sandviç menünün en yenileri olarak dikkat çekiyor. Bir The Populist klasiği olan Tütsülenmiş Gravyerli Dana Frankfurter Sosis alternatif arayanlara özel bu kez gravyer peyniriyle servis ediliyor. Taş fırın lezzetleriyle adından söz ettiren The Populist Kuzu Panchetta Pizzetta ile taş fırın lezzetlerindeki iddiasını bir kez daha ortaya koyuyor. The Populist genişlettiği yeni tatlı menüsünde üç özel lezzete yer açıyor. Çikolatalı Kurabiye Sandviç, Donut Karamel ve ünlü İtalyan tatlısı Panna Cotta The Populist farkıyla tatlı severlerle buluşuyor.

ADRES: THE POPULIST (Yapı Kredi bomontiada) Birahane Sokak No:1/D Tel:0212 296 20 34



JW Marriott İstanbul Bosphorus’un Executive Şefi Zeyit Tokat Oldu

180 yıl önce İtalyan mimarlar tarafından inşa edilen Veli Alemdar Han binasının restore edilmesi sonucu geçen sene turizme kazandırılan JW Marriott Istanbul Bosphorus ve otelin 9. katında bulunan şehrin ikonik ve tarihi yapılarına şahitlik eden Octo’nun mutfağı Zeyit Tokat’a emanet edildi.



Genç yaşta ailesinin yanında pastanecilikle mesleğe tutkuyla başlayan Tokat; Etiler Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi aşçılık bölümünü tamamladı. Lise eğitiminin ardından Norveç’te Hønefoss Videregående Skole’da eğitimine devam eden Tokat, Türkiye’ye döndükten sonra Marmara Üniversitesi’nde ön lisans, Eskişehir Üniversitesi’nde de lisansını Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünde tamamlayarak profesyonel iş hayatına adım atmıştır.  

Meslek hayatında Gina, Il Riccio Beach House, The House Café Restaurant, Istanbul Food and Beverage Group, Midpoint Restaurant gibi önemli mutfaklarda görev alan Zeyit Tokat 2021 sezonu ile birlikte Karaköy’ün ikonik yapısı JW Marriott Istanbul Bosphorus mutfağının başına geçti.

Benzersiz İstanbul, Boğaz ve Galata manzarası sunan Octo ve Sky Karaköy’ün menüsüne eklediği meze ve atıştırmalıklar ile benzersiz bir Karaköy deneyimi yaşatmak üzere kolları sıvayan Tokat, özgün tasarımı ile öğle ve akşam yemekleri için taze, doğal ve yerel malzemelerden hazırladığı benzersiz menüsü ile JW Marriott Istanbul Bosphorus’un mutfağına yeni bir soluk getiriyor.  

 

 

Şehrin en “cool” havuzu Ukiyo yaza serinlik katıyor…

Fairmont Quasar Istanbul’un beşinci katında yer alan, Tarihi Yarımada ve Boğaz manzarası ile bütünleşen sonsuzluk havuzu Ukiyo, şehirde tatil keyfi yaşamak isteyenleri eşsiz dünyasını keşfetmeye davet ediyor…


Marcel Wanders imzalı sıra dışı tasarımı ile kapısından girer girmez konuklarını bambaşka bir dünyanın içine çeken, Japonca “yüzen dünya” anlamına gelen Ukiyo’da, güne sonsuzluk havuzunda birkaç kulaçla başlayabilir, havuz bardan leziz atıştırmalıklar ve harika kokteyller ile devam edebilirsiniz.

Hafta sonları ise havuz keyfinize eşlik eden brunch tepsisi veya barbekü lezzetleriyle, şehirde yazın tadına varırken, gün boyu bronzlaşıp muhteşem bir gün geçirebilirsiniz.

Sosyal mesafe protokollerinin titizlikle uygulandığı, Güvenli Turizm Sertifikası ile global Accor ALLSAFE sertifikalarına sahip olan Fairmont Quasar Istanbul, bu yaza da tatlı bir esinti katacak.  

Hafta içi havuz girişi; 250 TL (Su ve meyve tabağı dahil)
Hafta sonu havuz girişi; 400 TL (Brunch tepsisi veya barbekü dahil)
fairmont.com/istanbul
Detaylı bilgi için: 0212 403 85 00



BODRUM’UN YENİ GÖZDESİ “GIZIA Türkbükü Beach & Restaurant” ile YAZA MERHABA

Türk modasına yön veren Gizia’nın yeme içme alanındaki yatırımlarına bir yenisi eklendi. İstanbul Nişantaşı’nda geçtiğimiz aylarda açılan Gizia Brasserie’nin ardından, GIZIA Türkbükü Beach & Restaurant, Bodrum’da hizmete girdi. 


Gizia Türkbükü Beach & Restaurant, misafirlerine sabah, öğlen ve akşam öğünlerinde ve günün her saatinde 34 kişilik tecrübeli ekibi ile Dünya mutfağının seçkin lezzetlerini sunuyor. 40 kişilik özel plaj alanına sahip olan Gizia Türkbükü Beach & Restaurant, misafirlerini iştah kabartan bir menü ile karşılıyor.

Bodrum’un yeni buluşma noktası Gizia Türkbükü Beach & Restaurant, özel odun fırınında pişirilen pizza, lahmacun ve pide çeşitleri yanı sıra, salata alternatifleri, birbirinden lezzetli makarna ve risottolar, balık, et ve deniz ürünlerinden oluşan ana yemekler ve popüler atıştırmalıklarıyla her yaş ve her beslenme düzenine hitap ediyor.

Sabah 8:30’da kahvaltı servisiyle açılan mekanda plaj 18:00’e kadar hizmet veriyor. 19:00’dan itibaren akşam yemeği servisi veren Gizia Türkbükü, Dünya mutfağının seçkin lezzetlerini muhteşem atmosferinde misafirleriyle buluşturuyor.


Gizia Türkbükü Beach & Restaurant Adres:
Türkbükü Mh. İnönü Cd. No 161 Türkbükü/Bodrum/Muğla