22 Eylül 2017 Cuma

Dünyaca ünlü sosyal medya fenomenleri İstanbul’da buluşacak!

15 - 24 Aralık 2017 tarihlerinde İstanbul The Ritz Carlton otel ve çeşitli mekanlarda gerçekleştirilecek. Panellerin yanı sıra B2I (Business-to-Influencer) toplantılarına katılma fırsatının bulunacağı etkinlikte dijital platformun öncüleri, sektör profesyonelleri ve marka temsilcileri bir araya gelme imkanına sahip olacak.Fotoğraf, video ve yazılarıyla tüm dünyada milyonlarca kişinin tercihlerine yön veren içerik yaratıcıları, sosyal medya fenomenleri 15 - 24 Aralık 2017 tarihlerinde İstanbul’da The Ritz Carlton otelde gerçekleştirilecek INFLOW Global Summit’de bir araya gelecek. 

Seyahat, lüks, moda, gastronomi, anne-çocuk temalarıyla paylaşımlarda bulunan sosyal medya fenomenleri etkinlik süresince birçok farklı alt etkinliklerle sektörün lider isimleriyle birebir görüşmeler yapacak. INFLOW Global Summit’de panellerin yanı sıra B2I (Business-to-Influencer) toplantılarıyla dijital platformun öncüleri, sektör profesyonelleri ve marka temsilcileri ile görüşme fırsatı bulacak. Program kapsamında dünyaca ünlü fenomenler etkinlik sonrasında Kapadokya’yı da ziyaret edecek. Dijitalleşmenin hayatın her alanına entegre olduğu günümüz dünyasında, etkinliğe katılacak olan influencerlar, ülke tanıtımına önemli bir destek sağlayacak.



Inflow Travel Summit Nisan 2017’de düzenlenmişti
Nisan 2017’de Antalya’da düzenlenen Inflow Travel Summit etkinliğine 100’den fazla influencer, 340’tan fazla marka katıldı. Bu etkinlikte 9 panel ve 2 keynote gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında 58 bin 471 paylaşım yapılırken sosyal medyada 9,8 milyon adet etkileşim sağlandı.  


Ellerini sık yıkayan çocuklar, bulaşıcı hastalıklara karşı direnç kazanıyor

Okullar açıldı, bulaşıcı hastalıklar kapıda
Pazartesi günü milyonlarca öğrenci ders başı yaptı. Okulların açılması ve havaların soğumaya başlamasıyla bulaşıcı hastalıklarda artıyor. Grip salgını, genelde Ocak ayında zirve yapıyor, fakat bu durum tüm sonbahar ve kış aylarında görülebiliyor.

Çocukların okul başarılarını da  etkileyebilen toplum enfeksiyonlarına karşı korunma yolları hakkında bilgi veren Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi: “Çocukların, okul dönemlerindeki bulaşıcı hastalıklardan korumak için eksik aşıları varsa tamamlanması, bağışıklık sistemini güçlendirecek besinleri tüketmesinin sağlanması, mevsim özelliklerine uygun giydirilmesi, sık sık antiseptik solüsyonlar veya sabunla el yıkama alışkanlığının kazandırılması gerekiyor. Ayrıca çocuklar, okul önlerinde satılan açık gıdalardan uzak tutulmalıdır. Bir diğer konuda, hasta bir arkadaşının eşyalarını kullanmayarak, çok yakınında durmaması gerektiği de öğretilmelidir” dedi.

Doktor ziyaretlerinin yarıdan fazlasını, üst solunum yolu enfeksiyonları oluşturuyor  
Çocukluk çağındaki doktor ziyaretlerinin yarıdan fazlasını üst solunum yolu enfeksiyonlarının oluşturduğunu anlatan Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları kaydetti: “Nezle, gribal enfeksiyonlar, sinüzit, bademcik iltihapları, orta kulak iltihapları gibi hastalıklar, üst solunum yolu enfeksiyonlarını oluşturuyor. Çocuklar yılda 6 - 8 kez, yetişkinler yılda 2 - 4 kez, üst solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle doktora gidiyor. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının büyük çoğunluğu virüs kaynaklı olduğundan, antibiyotik kullanılmasına gerek olmuyor. Ancak, beraberinde ateş, şiddetli ağrı, boyundaki lenf bezlerinin büyümesi gibi şikayetler devam ediyorsa ve alt solunum yolu enfeksiyonlarına yayılma (zatürre, bronşit) başlamışsa, bu durumda antibiyotik tedavisine başlanması gerekir” diye konuştu. Okul gibi toplu yerlerde nezle, grip, Hepatit A (sarılık), kabakulak gibi birçok hastalığın hızla bulaşabildiğinin altını çizen Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, bulaşıcı hastalıklardan korunmak için ellerin sabunlu suyla yıkanmasının en önemli korunma yöntemi olduğunu vurguladı.

Grip, kolay ve hızlı bulaşıyor
Gribe yol açan influenza virüsünün kolay ve hızlı bulaştığını anlatan Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, konuşmasına şöyle devam etti: “Grip, kısa sürede ortaya çıkan ateş, adale ve eklemlerde ağrılar, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, titreme, baş ağrısı, kuru öksürük gibi belirtilerle kendini gösteriyor. İlk 24-72 saat arasında bulaşıcı hale gelirken, istirahat ile 7-10 gün içinde geçiyor. İnsanlar, gribe yakalandıklarını dahi fark etmeden, bu virüsü etrafındakilere bulaştırabiliyor. Öksürük ve hapşırıkla etrafa saçılan damlacıkların, hava yoluyla yayılması ve hasta kişilerle direkt temas edilmesi bulaşmayı hızlandırıyor. Gribal enfeksiyonlar, genellikle oldukça hafif atlatılıp kendiliğinden geçiyor. Ancak, dünyada yılda 250 binin üzerindeki kişinin ölümüne neden olan griplerin, genelde 2 yaş altındaki bebeklerde ve 65 yaş üstündeki yetişkinlerde görüldüğünü de unutmamak lazımdır. Eğer, gribal şikayetler uzun zaman sürüyorsa, 39 dereceye ulaşan ateş yükselmeleri varsa, baş ağrısı, solunum sıkıntısı ve göğüs ağrısı gibi şikayetler mevcutsa, bir hekime gidilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

Uzmanlar, grip aşısını özellikle risk gruplarına öneriyorlar
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından risk grubu olarak tanımlananlara grip aşısı önerilse de, sürekli kendini yenileyen farklı virüslerin olması, aşının faydasına gölge düşürüyor. Grip aşının yan etkileri ve aşılama sonrası oluşacak gribal şikayetler de dikkate alındığında, konunun uzmanı olan otoriteler arasında, aşı kullanımının etkinliği konusunda henüz bir fikir birliği oluşmuş değil. Grip aşısı olunacak ise, sonbahar başında olunması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi:“Gribal enfeksiyonlar, risk grubu olarak adlandırılan çocuklar ve yaşlılar ile kalp hastalığı, akciğer hastalığı, böbrek hastalığı, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerde daha ağır seyrediyor ve ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Ülkemizde, 65 yaşın üstü olanlara ve risk grubundaki hastalığı bulunanlara, grip aşısı ücretsiz yapılıyor. Aşı olduktan iki hafta sonra, aşının koruyuculuğu başlıyor. Eğer grip aşının içerdiği virüs tipleri, salgınlara neden olan virüs tipine benzerse, sağlıklı erişkinlerde büyük oranda etkilidir. Riskli grubunda ise, hastalıktan korunma oranı %50 oluyor. Bir diğer konuda, 6 aydan küçük bebekler ve hamileliğinin ilk 3 ayı içinde olan bayanlar, grip aşısı olmamalıdır” dedi.

Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın 7 etkili yolu şunlardır?
Hastalığa sebep olan virüslerden uzak kalmanın, korunmanın temeli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, bulaşıcı hastalıklardan korunmanın 7 etkili yoluna ilişkin şunları açıkladı:

1-Bulaşıcı hastalıklardan korumak için eksik aşılar varsa tamamlanmalıdır.

2-Bağışıklık sisteminin sağlam olmasında, her türlü vitaminleri içeren meyve ve sebzelerin yanında, minerallerin dengeli tüketilmesi önemlidir. Bağışıklık sistemi, sadece C vitamini- ekinezya gibi doğal ürünlere bağlı olmayıp, tüm vitaminler ve güneş ışığının da uygun dozda alınmasıyla yeterince güçlü olacaktır.

3-Ellerin, gün içerisinde sık sık antiseptik solüsyonlar veya sabunlu suyla yıkanması anahtar önemi olan koruyucu noktadır.

4-Okul dönemi boyunca, sınıfların, odaların, kapalı ortamların sık sık havalandırılması önemlidir. 

5-Hastalarla, temastan ve ortak eşya kullanımından kaçınmak oldukça koruyucudur. Hasta olduğu bilinen kişilere, bir metreden fazla yaklaşılmamalıdır. Hasta ile ilgilenmek durumunda olan kişilerin, ağız ve burnunu kapatacak bir maske kullanmaları lazımdır.  

6-Hasta kişiler hapşırırken, ağızlarını kapatacak şekilde kağıt peçete kullanmalıdır. Kullanılan peçetelerin, uygun şekilde toplanarak poşetle çöpe atılması gerekir.

7-Mevsim özelliklerine uygun giyilmelidir. Halk arasındaki, virüslerin karda yayılmayacağı inancı gerçekleri yansıtmaz. Grip etkeni olan influenza virüsü, tüm hava koşullarında yaşar. Virüsün soğukta yayılma hızı azalsa da, vücuda girdiğinde vücut ısısıyla aktive olur ve hızlı biçimde çoğalır. 

“TEGV ile Geleceğin Yüzleri” Mustafa Seven’in Objektifiyle Buluşuyor

Türkiye’nin eğitim alanında faaliyet gösteren en yaygın sivil toplum kuruluşu TEGV ile değerli fotoğrafçı Mustafa Seven ortak bir sosyal sorumluluk projesine başladılar: “TEGV ile Geleceğin Yüzleri”. 


TEGV’de nitelikli eğitim desteği alan çocukları yaşadıkları şehirlerde, mahallelerde, sosyal çevrede fotoğraflanması esasına dayalı olan projenin ilk ayağı Adana’da tamamlandı. Sosyal medyada Mustafa Seven ve TEGV hesaplarından takip edilebilecek olan bu sosyal sorumluluk projesinin bir sonraki durakları Eskişehir, Van, Giresun, Mardin, Kocaeli ve İzmir olacak. TEGV ile Mustafa Seven’in Instagram’da takipçileriyle paylaştığı “TEGV ile Geleceğin Yüzleri” manifestosunu yayınlıyoruz: 




Geleceğin Yüzlerine…
Kocaman gözlü çocuklar görmeye gidiyoruz. Gözlerinin içi parlayan çocuklar. 
İster kentte yaşasınlar, ister taşrada, tek bir dilekleri var: Mutlu olmak…
Onların cıvıltıları hiç susmaz, oyunları hiç bitmez, saflıkları hiç bozulmaz.
Ama sorsan onların da beklentileri vardır geleceğe dair. Parıldayan düşleri…
Meraklı bakışları, heyecanlı yürekleriyle dünyayı anlamaya, keşfetmeye çalışırlar hiç bıkmadan.

İşte bu projemizde değerli fotoğrafçı Mustafa Seven ile birlikte yurdumuzun yedi farklı coğrafyasında yolları TEGV ile kesişen çocukları yaşadıkları mahallelerde, şehirlerde ziyaret edeceğiz. Umutların hiç solmadığı yaşlarda dünyayı nasıl gördüklerini, nasıl yaşadıklarını hep birlikte izleyeceğiz. TEGV’in açtığı patikada ilerlerken dünyalarının nasıl güzelleştiğini, gözlerine bakarak hissedeceğiz. Hepsinden önemlisi size hiç unutamayacağınız bir kardeşlik türküsü bırakacağız hikâyelerinin başladığı bu kadim coğrafyada.
Bugüne kadar 2 buçuk milyon çocuğun hayatına dokunan TEGV, verdiği nitelikli eğitim desteği ile çocuklarımızı ezberden düşünmeye, kabullenmekten sorgulamaya, tekrarlamaktan araştırmaya yönlendiriyor. TEGV’de çocuklar sosyal/duygusal becerilerini geliştirirken empati kurma ve takım çalışması becerilerini yükseltiyor, kendilerini ifade ediyorlar, özgüven kazanıyorlar. Matematik, fen, sanat ve okumanın yanı sıra bilişim alanında olumlu tutum geliştirip özyeterlilik algısı yüksek bireyler oluyorlar. 
“TEGV ile Geleceğin Yüzleri” adını verdiğimiz projede TEGV ve Mustafa Seven ile sizi büyülü bir yolculuğa çağırıyoruz. Bu yolculukta masallar, düşler, uçurtmalar, balonlar ve koşulsuz sevgi yer alacak. Geleceğe dair söyleyecek sözü olan çocuklarla tanışıp, onların yaşamlarına ortak olacaksınız. Belki sizin de çocukluğunuzdan bir renk, bir sahne bulaşacak gözlerinize. Belki çocuğunuzu düşünecek, geleceğe dair umutlarınız yeşerecek, dallanıp budaklanacak. Tıpkı TEGV’e gelen çocukların hissettiği gibi…    
Siz de Geleceğin Yüzleri projesiyle çocuklarımızın geleceğine bir umut parıltısı bırakmak isterseniz 3353’e EGİTİM yazıp bir SMS atmanız yeterli. Unutmayın: Bir çocuk değişir, Türkiye gelişir!

21 Eylül 2017 Perşembe

Seyahat Acentelerine Özel Davet

OdamigoWays & Rooms, İstanbul'da acentelerle toplantı yapacak
Birçok tedarikçiden, toptancı fiyatlarıyla, biletlemeler ve rezervasyonlar yapılmasına imkân tanıyan teknoloji platformu OdamigoWays & Rooms, İstanbul'da düzenleyeceği toplantılardan ilkini duyurdu

Sadece TURSAB üyesi seyahat acentelerine hizmet veren Odamigo, 20'yi geçkin şehirde 800'den fazla acente çalışanı ile bir araya geldiği toplantılarına İstanbul ile devam ediyor. Odamigo, İstanbul Acente Toplantıları'nın ilkinin 26 Eylül tarihinde Ramada İstanbul Asia Luxury Hotel'de gerçekleşeceğini bildirdi.  Hizmetleri ile seyahat acentelerine yeni teknolojik imkanlar sunan ve bu sayede seyahat acentelerinin zamandan tasarruf etmelerinin yanı sıra daha fazla kazanç oluşturmalarını sağlayan Odamigo, toplantılarına tüm seyahat acentelerinin davetli olduğunu açıkladı.



Beypazarı, Kültür Sanat ve eğlenceye doydu

23.’sü düzenlenen Beypazarı Festivali sona erdi
Beypazarı Belediyesi tarafından bu yıl 23.’sü düzenlenen Beypazarı Festivali sona erdi. Beypazarı Belediye Başkanı Tuncer Kaplan’ın ev sahipliğinde 15-16-17 Eylül tarihlerinde düzenlenen festivalin kapanışı da görkemli oldu. 

İlçenin köklü sosyal ve kültürel yaşantısı ile tarihi dokusuna uygun olarak, bölge insanının günümüzdeki değerleri ve sosyal yaşantısının harmanlanarak ziyaretçilerine sunulduğu festival, bu yıl da büyük ilgi gördü.  Beypazarı Belediyesi’nin düzenlediği “Uluslararası Beypazarı Festivali” muhteşem bir finalle sona erdi. Festival, son gününde de yine renkli görüntülere sahne oldu. Beypazarı Belediye Başkanı Tuncer Kaplan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen festivalde Beypazarlıları yalnız bırakmayan isim ise ünlü sanatçı Ferhat Göçer oldu.  Festivalde bir konser veren Göçer, birbirinden güzel şarkılarıyla festival katılımcılarına unutulmaz anlar yaşattı.

RENKLİ GÖRÜNTÜLERE SAHNE OLDU
Festivalde; üç gün boyunca çeşitli yöresel ürün, hediyelik ağaç eşya stantları ve sergiler açıldı. Stant-up, bando, yabancı halk oyunları, mehter ve animasyon gösterileri yapıldı. Belediye müzik ekipleri ve Beypazarlı sanatçılar, katılımcılara eğlenceli anlar yaşattı. Yüzme, havuç ve yemek yarışmaları birbirinden renkli görüntülere sahne oldu.  Ekmeğin serüveni, mahallede şenlik var, çocuk oyunları festivale ayrı bir renk kattı.

BEYPAZARI BİNLERCE KİŞİYİ AĞIRLADI
Beypazarı Belediye Başkanı Tuncer Kaplan, yaptığı kapanış konuşmasında, her yıl olduğu gibi bu yıl da binlerce kişiyi ağırladıklarını söyledi. Festivalin şölen havasında geçtiğini belirten Başkan Kaplan, “Dolu dolu bir festivali daha geride bıraktık. Ben şahsım ve belediyem adına emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Bir şehirde kültür var ise müzik, sanat var ise o şehir gelişim için açıktır, o şehirde ticaret, sanayi, ekonominin geleceği parlaktır bunu şimdiden ön görebilmek mümkündür” dedi. Başkan Tuncer Kaplan, festival ile bir kez daha Beypazarı’nın güzelliklerini, değerlerini vitrine çıkardıklarını da sözlerine ekledi.


18 Eylül 2017 Pazartesi

Ebru Şef,Türkiye’nin yerel tohum bankasını kuracak

Mardinli Şef Ebru Baybara Demir, tarımsal üretimin kilit noktalarını İstanbul’da düzenlenen Gastro Entertainment festivalinde anlattı. “Bizim işimiz mutfakta değil toprakta başlıyor” diyen ünlü Şef, topraktan tabağa giden yolda çiftçi ile iş birliğinin zorunlu olduğuna dikkat çekti. Demir, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden başlayarak Türkiye’nin yerel tohum envanterinin çıkarılması, yerel tohumların çoğaltılması, tohum takas dernekleri aracılığıyla yaygınlaştırılması ve çiftçinin toprağa saygılı, doğru tarım için bilinçlendirilmesi için başlattığı çalışmaları aktardı. Ebru Şef’in hayali, Türkiye’nin yerel tohum bankasını kurmak.



Geçtiğimiz günlerde dünyanın en itibarlı sosyal gastronomi yarışması Bask Dünya Aşçılık Ödülü’nde finale kalan Mardinli şef ve sosyal girişimci Ebru Baybara Demir, bu kez yerel tohumla üretimi desteklemek için koları sıvadı. Ebru Şef, geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen Gastro Entertainment İstanbul festivalinde yaptığı konuşmada, tarımsal ürünlerin topraktan tabağa yolculuğunda yapılan yanlışları ve çözüm önerilerini aktardı




Ebru Şef’ten bilinçli tarım tüyoları Ebru Baybara Demir, başta Mezopotamya’nın en eski buğdayı Sorgül olmak üzere tükenmeye yüz tutmuş pek çok tohumu toplayıp çoğaltmaya başladı. Bir yandan bu tohumların yetiştiriciliğini üstlenirken bir yandan da tohum takas dernekleri aracılığıyla yerel tohumların yaygınlaştırılması için çaba gösteriyor. Bu çabalar sonucunda Ebru Şef, ilerleyen yıllarda Türkiye’nin yerel tohum bankasını kurmayı hayal ediyor. Ekibiyle birlikte tohum toplama, yetiştiricilik ve takas süreçlerinin  envanterini tutan ve bu şekilde yetiştirilen ürünlerin takibini de yapan Demir, aynı zamanda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin pek çok noktasında çiftçilere bilinçli tarım için bizzat eğitimler veriyor.

Nerede o eski lezzetler?
Ebru Baybara Demir festivalde yaptığı konuşmada, “Tabağımızdaki yemeğin üretimi, mutfakta değil toprakta başlıyor aslında. Toprağı tanımadan, ürünü tanımadan lezzete ulaşmak, sağlıklı yiyecekler sunmak mümkün değil. Bugün soframıza gelen meyvenin, sebzenin, tahılların, hatta ekmeğin bile eski tadını yitirdiğinden şikayet ediyoruz. Yeni kuşaklar bizim bildiğimiz lezzetleri belki de hiç tatmadılar. Bu bir şikayet olarak ortada duruyor ama çözüm konusunda adım atmak gerek. Çözüm, yerel tohumların çoğaltılıp kullanımının yaygınlaştırılmasından, çiftçinin toprağa saygılı, doğru tarım için eğitilmesinden geçiyor.”dedi.

Kendi çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz var
Demir, bir anne ve bir şef olarak sağlıklı beslenme konusunda daha fazla sorumluluk hissetmeye nasıl başladığını ise şöyle anlattı:  

“Bundan beş yıl önce küçük kızımın beyninin konuşma ve hareket merkezinde bir tümör saptandı ve tahmin edersiniz ki dünya başımıza yıklıdı. Neyse ki başarılı bir ameliyat geçirdi ve şu an her şey yolunda gidiyor. Doktorumuz bu durumun son zamanlarda çok yaygınlaştığını söyledi. Nedeni nedir diye sorudum? Cevap çok basitti; "Yediğimiz içtiğimiz her şey" dedi. Ben her şeye dikkat ettiğimi sanırken bu nasıl olabilirdi? O günden beri ne yiyip içtiğimizi araştırıyorum. İnanın dehşete kapılıyorum. Beş yıldır bu alanda çok çalıştım. Gördüm ki biz ne kadar dikkat edersek edelim sorun mutfakta değil toprakta başlıyor. Bu sebepten, önce bir anne, sonra da her gün yüzlerce insanın karnını doyuran bir şef olarak  sorumluluğun topraktan tabağa kadar olduğuna inandım. En iyiyi ve olabildiğince en sağlıklıyı arıyorum. Hem evimde hem de restoranımda kullandığım ürünleri bulgurdan salçaya, toprağından alıp kendim üretiyorum.”

Şefler ve çiftçiler el ele vermeli
Çiftçilikle uğraşanların “Toprak nasıl olsa bitmez” varsayımıyla hareket ettiklerini vurgulayan Demir, başta Mardin olmak üzere bölgede çiftçileri toprağa saygılı, doğru tarıma yönlendirmek amacıyla eğitimler veriyor. Kurucularından olduğu Hayatım Yenibahar Derneği’nin “Yaşayan Toprak Yerel Tohum” projesi kapsamında, ziraat mühendisleri Rojan Amak Emer ve Rengin Yılmaz ile birlikte Güneydoğu’yu köy köy dolaşıyor.

 “Biz şeflerin, doğru ve bilinçli tarım için mutlaka çiftçilerle birlikte çalışmamız, el ele vermemiz gerekiyor. Bir ziraat mühendisi ya da genetik mühendisi çoğu zaman çiftçinin dilinden konuşamıyor, bizim bu anlamda avantajımız var. Kimi zaman kahvehanelerde, kimi zaman birlikte sofra kurarak çiftçilerimizle ürünü ve toprağı doğrudan konuşma fırsatı buluyoruz. Ben bölgedeki çiftçilerle birebir eğitimlerde onların üründeki mineralleri ve organizmaları öldüren tarım ilaçları kullanmaları, anız yakmaları, verimlilik uğruna yerel tohum yerine hibrit tohumları tercih etmeleri konusunda farkındalık sağlamaya çalışıyorum. Bu şekilde acımasızca toprağımızı öldürüyoruz ve gün geçtikçe toprağımızdaki verim de, ondan elde edilen gelir de düşüyor. 500 yıl önce toprağımıza giren domates tohumu Anadolu’nun coğrafi  çeşitliliği sayesinde sayısız renk ve lezzette çeşitte yetişirken maalesef bugün Edirne'de marketten aldığınız domatesle Mardin'den aldığınız domates arasında hiçbir fark yok artık. Çeşitliliğimizi yitiriyoruz. Yerel tohum bu yönden de çok önemli.”

Mezopotamya’nın bilinen en eski buğdayı Sorgül
Türkiye’de buğday tarımı, buğdayın ilk kez insan hayatına girdiği 10 bin yıl öncesine dayanıyor. Buğdayın ilk ortaya çıktığı ve dünyaya yayıldığı yer, Türkiye'nin Güneydoğusunu da kapsayan Bereketli Hilal bölgesi olarak biliniyor. “Sorgül” ise Mezopotamya ovasında yetişen, bilinen en eski buğday türü.
Sorgül, Kürtçe bir kız adı olup aynı zamanda kırmızı gül anlamına geliyor. Kehribar sarısından kırmızıyı yansıtan renginden dolayı  Sorgül adı verildiği düşünülüyor. Yetiştiği yükseklik derecesine göre makarnalık ve ekmeklik  olarak iki çeşidi olan Sorgül Buğdayı, hâlâ bir kaç aile tarafından özellikle makarnalık (durum)  olarak yetiştiriliyor. Verimi düşük ve rüzgâra dayanıksız olduğundan yetiştirilmesi günümüzde çiftçiler tarafından tercih edilmiyor. Sorgül ticari olarak satılmıyor, lezzetinden dolayı yetiştiren çiftçinin mutfağında bulgur ve ekmek yapımına yetecek kadar üretiliyor.

“Usta işi” eğlence
Lezzet ve eğlenceyi bir araya getirerek gastronomi sektörünün tüm bileşenlerini yemek tutkunlarıyla buluşturan CarrefourSA Gastro Entertainment İstanbul, 16-17 Eylül’de gerçekleştirildi. Şef Ebru Baybara Demir’in de konuşmacı olarak katıldığı festival, oldukça renkli görüntülere sahne oldu. Ünlü şeflerin mutfak şovları, gurme lezzetler, renkli konuşmacılar ve yeme içme tadımlarının yer aldığı etkinliğe Zeliha Sunal ve Ayhan Sicimoğlu da şovları ile eğlenceye tat kattı.


16 Eylül 2017 Cumartesi

Türkiye’nin İlk Outdoor Spor Festivali Başlıyor!

The Bloom Out Alaçatı ile sezonu eğlence ve spor ile kapatıyoruz!
Uzunetap tarafından düzenlenen The Bloom Out -outdoor spor festivali- ile 6-8 Ekim’de Alaçatı’da buluşuyoruz.

15 spor disiplini, birbirinden keyifli aktiviteler, yarışlar, workshoplar, konserler ve özel gösteriler ile Alaçatı’da sezonu eğlence ve spor ile kapatıyoruz! ‘Alaçatı’nın spora uyanış çağrısı’ The Bloom Out Spor Festivali spor, müzik ve eğlenceyi eşsiz bir coğrafyayla buluşturuyor. Koşudan bisiklete, triatlondan duatlona, yüzme ve dalıştan windsurf’e, kucak dolusu doğa, eğlenceli aktivitelerden yogaya, konserler, partiler ve atölyelerle dolu bir program ile dolu dolu bir festival programı sizleri bekliyor. Esnek festival programından dilediğiniz aktiviteleri ve yarışları seçerek, günlük programınızı belirleyebilir ve kendinizi bu üç günlük çılgın tempoya teslim edebilirsiniz! Bu Ekim Alaçatı’da 7’den 70’e, yeniden spora ve doğaya uyanıyoruz!

Likya Yolu Ultra Maratonu, Binlerce Yıllık Patikalarda 23 Eylül’de Başlıyor!

Türkiye’nin en uzun ve en zorlu maratonu olan “Likya Yolu Ultra Maratonu” bu yıl 6. kez, 23-30 Eylül tarihleri arasında koşuluyor. Fethiye Kayaköy’den başlayıp Antalya Çıralı’da sona erecek maraton dünyanın farklı noktalarından spor ve doğa severi bir araya getirecek.

Etkileyici tarihi dokusu ve büyüleyici doğal güzelliği ile “Likya Yolu”  dünyanın en iyi  rotalarından biri olarak diğer ultra maraton rotaları arasında öne çıkıyor.  Toplam 509 km uzunluğundaki Tarihi Likya Yolu'nun yaklaşık 230 km'lik bölümünü kapsayan ve her gün bir etabı koşularak 6 günde tamamlanacak olan Likya Yolu Ultra Maratonu (LYUM), parkurunun içinde barındırdığı ayırt edici özellikler ile dünyadaki benzersiz ultra maraton destinasyonlarından biri olarak tanımlanıyor. Bu spora gönül vermiş koşucular için hepsi ayrı birer cazibe unsuru olan yüksek zorluk derecesi, büyüleyici tarihsel dokusu ve eşsiz doğal güzellikleri ile LYUM, katılımcılara unutamayacakları bir deneyimi vaat ediyor. Yarış direktörlüğünü dünyada birçok ultra maratonu tamamlamış olan Prof. Dr. Taner Damcı’nın üstlendiği Likya Yolu Ultra Maratonu, 6 farklı kategorisi ile herkese bu maratonun bir parçası olma ve heyecanlı atmosferi yaşama imkanı sunuyor. Under Armour, Garmin, Antur Mice, Acıbadem Mobil sağlık hizmetleri, Arvento mobil takip sistemleri ve Argos’un desteği ile Ultra Maraton, Dicovery 6G, Takım Yarışları ve Likya Trail Series kategorileri 70K, 37,5K ve 16,5K olmak üzere 6 farklı kategoride gerçekleşecek Likya Yolu Ultra Maratonu ile farklı mesafeler, koşullar ve zorluk derecelerinde, yeni başlayandan profesyonel sporculara kadar herkes için uygun bir kategori var. 

Bu eşsiz maceraya dahil olmak için son birkaç gün. Detaylı bilgi ve yarış sırasında yapılacak canlı bağlantılarla takipte kalmak için www.likyayoluultramaratonu.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Değişime Koşan Kadınlar - TOG Genç Kadın Fonu Likya Yolu Ultra Maratonu Kampanyası:
TOG Genç Kadın Fonu koşucuları 23 – 30 Eylül 2017 tarihleri arasında Likya Yolu Ultra Maratonu’nda üniversiteli genç kadınların eğitim masrafları için koşuyor. Ayşe Tolga ‘da  TOG Genç Kadın Fonu’nu desteklemek için Likya Yolu Ultra Maratonu’nda 16,5K kategorisini koşacak.

Ultra Maraton (23 - 30 Eylül)
Sporcuların yarış boyunca tüm ihtiyaçlarını sırt çantalarında taşıdıkları, bireysel strateji planı yapmalarını gerektiren, fiziksel ve zihinsel kapasitelerini zorlayacakları, toplam 6 etapta yaklaşık 230 km'lik zorlu bir parkurda müthiş bir mücadele. Koşucular yarış boyunca kullanacağı yiyeceğini kendi getirecek ve yarış süresince sırt çantasında taşıyacaktır, Su ise kamp alanında ve parkur içinde belirli aralıklarla, yetecek miktarda organizasyon tarafından sağlanıyor.

Discovery 6G (23 - 30 Eylül)
Bir ultra maratonun gerçekten ne demek olduğunu, kendi sınırlarının nerede başladığını merak eden koşucular keşif etabında ultra maratoncularla yarışma imkanı buldular. Keşif etabında yarışacak koşucular her gün ortalama 15-20 km olmak üzere 6 gün boyunca 120 km koşuyorlar. Yiyecek-içecek ihtiyacı, organizasyon tarafından karşılanacak olan koşuculara, eşya ve diğer malzemelerinin taşınması konusunda da destek veriliyor. 

Takım Yarışları (29 - 30 Eylül)
Şirketlere özel bu kategoride takım ruhunu zor şartlarda test etmek için bulunmaz bir fırsat sunuluyor. Min 2 max 3’er kişilik takımlardan oluşacak ekipler 16,5KM Musa Dağı kategorisinde yarışacaklar. 

Likya Trail Series (29 - 30 Eylül)
Bu kategoride katılımcılar 3 farklı özel parkurdan birini seçerek yarışabilecekler. Kendi içinde 16.5K, 37.5K, 70K olarak 3’e ayrılan kategori de katılımcılar, Gelidonya Feneri ve Musa Dağı’ndan geçerek Çıralı’da sona erecek eşsiz bir rotada yarışacaklar.

14 Eylül 2017 Perşembe

EMITT, katılımcı sayısını geçen yıla oranla yüzde 25 artırdı

Dünyanın en büyük beş turizm fuarı arasında yer alan 22. Uluslararası Doğu Akdeniz Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT, 25 – 28 Ocak 2018 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. 80’in üzerinde ülkeden 5.000 firma ve markayı bir araya getirmeyi hedefleyen EMITT 2018, geçen yıla oranla katılımcı sayısını şimdiden yüzde 25 artırdı. Turizm sektörüne ışık tutan EMITT, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türk Hava Yolları’nın kurumsal sponsorluğunda, KOSGEB’in desteğiyle ve Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TYD) iş ortaklığında düzenlenecek. Fuar, her yıl olduğu gibi bu yıl da renkli etkinliklere ev sahipliği yapacak.

Fuar süresince düzenlenecek olan Hosted Buyer ( davetli tur operatörü) Programı’na bu yıl Asya, Avrupa, Uzakdoğu, Latin Amerika dahil 81 ülkeden 550 davetli tur operatörü katılacak. Program ile uluslararası alanda yeni satın alma, iş geliştirme, yeni iş ve işbirliği fırsatları oluşturan EMITT 2018, bu yıl 70.000 ziyaretçiyi ağırlamayı hedefliyor. Türkiye’nin lider sektörlerinde lider fuarlar düzenleyen ITE Turkey bünyesinde yer alan EUF – E Uluslararası Fuarcılık tarafından organize edilen Uluslararası Doğu Akdeniz Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT; 25 – 28 Ocak 2018 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türk Hava Yolları’nın kurumsal sponsorluğunda, KOSGEB’in desteğiyle ve Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TYD) iş ortaklığında düzenlenen fuara dünyanın dört bir tarafından katılım hızla devam ediyor. Geçen yıla oranla katılımcı sayısını yüzde 25 artıran EMITT 2018’e 81 ülkeden turizm profesyonelinin gelmesi hedefleniyor. 

Hosted Buyer (davetli tur operatörü) Programı’nın bu yıl da devam ettiği fuar, turizm sektörü temsilcilerine uluslararası alanda iş geliştirme, yeni satın alma, yeni iş ve iş birliği fırsatları yaratıyor. Program dahilinde Asya, Avrupa, Uzakdoğu ve Latin Amerika ülkelerinden 550 davetli tur operatörünün katılması bekleniyor. 

EMITT 2018’e gösterilen yoğun ilgiden memnun olduklarını belirten ITE Turkey Turizm & Seyahat & Moda Grup Direktörü Hacer Aydın: “Ülkemiz turizm sektörü yükselişini sürdürürken, sektörde önemli bir role sahip EMITT fuarı da katılımcı sayısını artırmaya ve bünyesine yeni ülkeler katmaya devam ediyor. EMITT, sadece Türk turizm sektörünün değil, dünya turizm sektörünün de en büyük buluşma noktalarından birisi… Fuara daha dört ay olmasına rağmen katılımcı sayımızı geçen 

yıla oranla yüzde 25 artırmayı başardık. Fuar yaklaştıkça bu sayının yüzde 30’a kadar çıkacağını düşünüyoruz. Fuarımız turizm sektörü temsilcilerini dünyanın dört bir yanından gelen meslektaşlarıyla buluşturuyor. Bu yıl da Hosted Buyer (davetli tur operatörü) Programı’nı düzenliyoruz. Program kapsamında fuarda bu yıl 81 ülkeden 550 sektör temsilcisini ağırlayacağız. Asya, Avrupa, Uzakdoğu ve Latin Amerika ülkelerinden firmalar EMITT’e yoğun ilgi gösteriyor ve programa başvuruda bulunuyor” dedi. 

Hacer Aydın “Katılımcı olarak fuarımızda yer alacak ülkeler bu yıl da renkli etkinlikler ile ülkelerini tanıtmaya çalışacak EMITT Türkiye’nin tüm bölgelerinin kültürel zenginliklerinin de tanıtıldığı bir platform.. Biz de kendi yörelerimize özgü etkinliklerle ülkemizin tüm bölgelerini Dünya’ya bir kez daha tanıtacağız. Türkiye’nin EMITT’te ayrıca otel destek ekipmanlarının bulunduğu salonumuzu bu yıl daha da büyüttük. Böylece sektöre hitap eden bu firmalar daha geniş bir platforma ulaşmış olacak. Bunun yanı sıra Kış turizmi Özel Bölümü, Outdoor Turizmi Özel Bölümü tatil tutkunları için  yüzlerce seçenek sunacak.” dedi.Her yıl dünyanın ve Türkiye’nin farklı bölgelerinden, turizm profesyonellerini, turizm belde ve kuruluşlarını, ziyaretçilerle buluşturan EMITT, bu yıl da 25 – 28 Ocak 2018’de Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek.

Kore’yi ilk 7 ayda 14 bin 648 Türk turist ziyaret etti

İş turizminde iddialı olan Kore, “Teşvikli Kore Turlarını” tanıttı. 
Kore Turizm Organizasyonu (KTO) Kongre ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo, 2016 yılında 26 bin 541 Türk turistin Kore’yi ziyaret ettiğini, bu yılın ilk yedi ayında ise bu rakamın 14 bine ulaştığına dikkat çekti.  Kim Kap Soo, Türkiye’yi abi olarak gören Kore ile Türkiye arasındaki turizm ilişkilerini geliştirmek istediklerini söyledi.KTO İstanbul Şube Müdürü Jae Sang Lee de, firmaların Kore’ye yönelik teşvik turlarına KTO olarak verdikleri destekleri anlattı. 


Kore Cumhuriyeti Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Kore Turizm Organizasyonu (KTO), Kore -Türkiye diplomatik ilişkilerinin 60.yılında “Teşvikli Kore Turları Tanıtımı’’ toplantısı düzenledi. Kore Turizm Organizasyonu Kongre ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo ve İstanbul Şube Müdürü Jae Sang Lee’nin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, Teşvikli Kore Turlarının tanıtımı yapılırken, sektördeki fırsatlar ile ülkenin tarihi ve turistik yerleri, güzellikleri de paylaşıldı. Toplantıda konuşan Kore Turizm Organizasyonu Kongre ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo, Kore turizmi açısından Türkiye’nin önemli bir ülke olduğunu kaydetti. Özellikle Asya, Avrupa, Afrika gibi büyük kıtaların kesişim noktasında yer alan İstanbul’un büyük bir potansiyele sahip olduğunu dile getiren Kim Kap Soo, turizmde Kore ile Türkiye arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesini arzu ettiklerini ve bu yönde çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti. Kore turizminin Çin, Japonya ve Asya merkezli olarak geliştiğine işaret eden Kim Kap Soo, yeni pazarlar konusunda çalışmaların tüm hızıyla devam ettiğini belirtti.  

“Türkiye’yi abi olarak görüyoruz”

Korelilerin savaş zamanında Türkiye’nin yaptığı yardımları asla unutmadığını belirten Kim Kap Soo, konuşmasına şöyle devam etti: “Koreliler, Kore’nin bu kadar gelişmesinde hayatlarını feda eden Türk kardeşlerinin payı olduğunu düşünmektedirler. Korece hiyong kelimesi abi demek. Kore’nin zor zamanlarında bize yardımda bulunan Türkiye’yi abi olarak görüyoruz. Kore’nin teknik alt yapısı ve yeni fikirleri ile Türkiye’nin doğal kaynakları ve insan gücünü birleştirerek çok büyük bir sinerji yaratarak güçlü bir etki oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde sadece turizm ilişkilerini değil çeşitli iş birliktelikleri geliştirmesi gerektiğini düşünüyoruz.”

Kore’yi ziyaret eden Türk turist sayısında her geçen gün artış olduğuna dikkat çeken Kim Kap Soo, 2014 yılında Kore’yi ziyaret eden Türk turist sayısının 26 bin 274 kişi olduğunu bu rakamın 2015 yılında 23 bin 440’a, 2016 yılında 26 bin 541’e ulaştığını söyledi. Kim Kap Soo, bu yılın ilk altı ayında ise Kore’yi ziyaret eden Türk turist sayısının 14 bin 648 kişi olduğunu belirterek, “2017 yılsonuna kadar Kore’yi ziyaret eden Türk turist sayısının 30 bin kişi olması beklenmektedir” dedi. 

İş turizmi ile dikkat çekiyor

Kore’nin özellikle iş turizmi ile öne çıktığını ifade eden Kim Kap Soo, Kore’de iş turizminin her yıl gelişim gösterdiğini belirtti. Jae Sang Lee, şöyle devam etti: “UIA’nın verilerine göre Kore, 2014 yılında 636 iş turizmine ev sahipliği yaparak dünya dördüncüsü olmuştur. 2015 yılında dünya genelinde gerçekleşen 12 bin 350 adet iş turizmi faaliyetinin 891’ine ev sahipliği yaparak dünya ikincisi, 2016 yılında ise dünya genelinde 11 bin kongrenin 997’isine ev sahipliği yaparak dünya birincisi olmuştur. Kore, gelişmiş bir sanayi ülkesi olduğu için kongre ve iş turizminde aktif rol üstlenmek istemektedir. Kore, teşvikli turlar ve toplantılar pazarında daha çok aktif olmayı planlamaktadır.”

Teşvikli turlar motivasyonu artırıyor

Toplantının diğer bir konuşmacısı olan Kore Turizm Organizasyonu İstanbul Şube Müdürü Jae Sang Lee de teşvikli turlara verdikleri destekler hakkında bilgi verdi. Kore’ye düzenlenen teşvikli turlar ile birlikte ziyaretçi sayısının her yıl arttığını söyleyen Jae Sang Lee, 2015 yılında 180 bin kişi, 2016 yılında 270 bin kişi, 2017 yılının ilk yarısında ise 110 bin kişinin teşvik turları ile ülkeye geldiğini ifade eden Jae Sang Lee, konuşmasına şöyle devam etti:“Genellikle sigorta şirketleri, Satış ve Pazarlama şirketleri çalışanlarına bu tarz teşvikli turlar hediye ederek çalışanlarının motivasyonunu artırmayı amaçlamaktadır. Kore Turizm Organizasyonunun Teşvikli Turlara desteği genellikle en az 10 kişilik yabancı gruplara 2 günlük Kore ziyareti gerçekleştirmesi durumunda en üst düzeyde destek vererek Kore’nin imajına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. 

Şu ana kadar Çin, Japonya, Tayvan, Vietnam, Singapur, Malezya, Endonezya gibi yakın ülkelerden sigorta şirketleri, bankalar ve satış firmaların ziyaretleri gerçekleşmiştir. En çok ziyaret edilen şehirler ve turlar Seul, Pusan, Jeju adası, Everland ziyareti, doğa turlarıdır. Kore’yi ziyaret eden misafirlerimize en uygun ve gerçek Kore deneyimini yaşamaları için yardımcı olmaya çalışmaktayız. Sağladığımız bazı teşviklerden de bahsetmek isteriz. En az 10 kişilik ziyaretlerde Kore tanıtım videoları ve çeşitli hediyeler ile Kore gösterilerine katılım sağlıyoruz. En az 50 kişilik ziyaretlerde ise havaalanında ya da etkinliklerin gerçekleştirileceği mekanlarda hoş geldiniz karşılamaları ve hediyeler veriyoruz. En az 300 kişilik ziyaretlerde talebe göre desteklerde de bulunuyoruz.”

Dünya Turizm Örgütü’ne yeni Genel Sekreter

Taleb Rıfai’den sonra BM Dünya Turizm Örgütü’nün genel sekreterliğini Zurab Pololikashvili yürütecek. 

BM Dünya Turizm Örgütü’nün Mayıs ayında Madrid’te düzenlenen yönetim kurulu toplantısında, örgütün yeni genel sekreteri olarak Gürcistan’ın İspanya Büyükelçisi Zurab Pololikashvili belirlenmişti. BM Dünya Turizm Örgütü (DTÖ) 22. Genel Kurul Toplantısı'nda, Zurab Pololikashvili'nin DTÖ Genel Sekreterliği’ne getirilmesi oy birliğiyle kabul edildi.Ocak 2018’de genel sekreterlik görevine başlayacak Pololikashvili, 2018 – 2021 yılları arasında görev yapacak.

Contemporary İstanbul’da Sanat yemekle buluşuyor

Hilton İstanbul Bomonti ve Leica işbirliği ile Contemporary İstanbul’da yemek sanata dönüşüyor
13 – 17 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve çağdaş sanatın en iyi örneklerini bir araya getiren Contemporary İstanbul, Hilton İstanbul Bomonti’nin ödüllü Executive Şefi Yannis Manikis’in hazırladığı çağdaş yemek yorumlarının başarılı fotoğrafçı Hande Göksan’ın gözünden fotoğraf sanatıyla buluştuğu bir sergiye ev sahipliği yapacak. Contemporary İstanbul için yemeğin soyut formlar halinde sanata dönüştüğü ve ortaya çıkan sunumların dünyaca ünlü Alman fotoğraf makinası üreticisi Leica ile ölümsüzleştiği eserler, beş gün boyunca sanatseverlerle buluşacak.


Bu yıl 12. edisyonu gerçekleşecek olan Contemporary İstanbul, 13-17 Eylül 2017 tarihleri arasında sanatın yemekle buluştuğu bir sergiye sahne olacak. “Yemek Bir Sanat’tır”dan yola çıkan Hilton İstanbul Bomonti, ödüllü Executive Şefi Yannis Manikis’in hazırladığı çağdaş yemek yorumlarının başarılı fotoğrafçı Hande Göksan’ın gözünden efsanevi fotoğraf makinesi markası Leica ile sanata dönüştüğü bir seçki sunacak. Soyut resmin öncülerinden Rus sanatçı Wassily Kandinsky’den ilham alan Executive Şef Yannis Manikis, Contemporary İstanbul’da sergilenecek olan bu proje için pancar yaprağından safran sosa, bezelye püresinden kahve jele, çeşitli gıdaları farklı formlar halinde çağdaş yemek sunumlarına dönüştürürken, fotoğraf sanatçısı Hande Göksan da Türkiye’de ilk kez bu projede kullanılan Leica SL gövde ve Summilux-SL 50mm f1.4 lens ile Manikis’in sunumlarını fotoğrafladı.

Efsanevi Leica’yı Türkiye’ye Doğuş Grubu getirdi
1,5 asrı aşkın süredir görsel tarihin en önemli temsilcilerinden olan uluslararası fotoğraf makinası üreticisi Leica, geçtiğimiz yılın Ekim ayında Doğuş Grubu ile ortaklığa girerek Türkiye’ye gelmişti. Markanın teknoloji harikası modeli Leica SL + Summilux-SL 50mm lens Türkiye’de ilk kez profesyonel olarak Hilton İstanbul Bomonti ve Leica işbirliğinde gerçekleşen bu fotoğraf sergisi için kullanıldı.

Sınıfında en hızlı netleme sistemine sahip
Leica SL gövde, Summilux-SL 50mm f/1.4 ASPH lens kullanılarak çekilen fotoğraf kareleri Leica’nın profesyonel aynasız fotoğraf makinası modellerinden biri. Sınıfında en hızlı netleme sistemine sahip olan SL, olağanüstü görüntü kalitesiyle doğa, spor, aksiyon ve gazetecilik gibi birçok alanda kullanılıyor. Bu çekimde kullanılan Leica Summilux-SL 50mm f/1.4 lens sınıfının referans lensi olup optik performans olarak mükemmelliğin tanımını bir üst seviyeye taşıyan model olarak görülüyor.

Contemporary Istanbul çağdaş sanat fuarı başladı

Contemporary Istanbul 12. yılında Nişantaşı'nı kilitledi
Akbank desteğiyle düzenlenen Cotemporary Istanbul Gala Resepsiyonu uluslararası sanat dünyasını bir araya getirdi


Contemporary Istanbul’un 12. yılını kutlamak üzere Esma Sultan’da gerçekleşen gecede Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üye Suzan Sabancı Dinçer ve Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli konukları karşıladı. Her yıl İstanbul’u uluslararası sanat merkezlerinden biri haline getiren Contemporary Istanbul çağdaş sanat fuarı, 14 Eylül’de kapılarını açtı. Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen galerilerinin, sanatçılarının, kurum ve kuruluşlarının yanı sıra, koleksiyonerleri ve sanatseverleri gecede bir araya getiren Contemporary Istanbul, İstanbul boğazında sanat ve keyif dolu bir akşam yaşattı. Çağdaş sanatı odak noktasına alarak Türk sanatını dünya sanatıyla buluşturan Contemporary Istanbul’a, bu sene 42’si yabancı, toplam 73 galeri ve yaklaşık 1.500 sanat eseri sanatseverler ile buluştu. Türkiye’de güncel sanat piyasasının gelişmesinde önemli bir aktör olan Contemporary Istanbul, uluslararası bir sanat platformu olmanın ötesinde artık İstanbul’a ait bir değer. İstanbul’u ve Türk sanatını dünya piyasasıyla buluşturan Contemporary Istanbul, 12. edisyonunda bölgedeki önde gelen genç ve köklü galerilerin yanı sıra birçok yeni galeri ve temsilci ülkeyi ağırlıyor.

Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli gecede şunları söyledi: “2016 yalnızca Türkiye açısından değil, tüm dünya için zor bir sene idi ve biz İstanbul’u olduğundan da daha güçlü bir kültür sanat merkezi olarak konumlandırmak amacıyla geçen yıl sanata dair tüm kurumların bir arada hareket etmesi gerektiği kararını aldık. Şimdi 1 yıl önceye baktığımda Contemporary Istanbul’u Kasım ayından Eylül’e çekme kararımızla gurur duyuyorum. Bienal ve bir çok sanat etkinliğinin gerçekleştiği sanat dolu bu hafta bize bir kez daha gösterdi ki kültür ve sanat kurumları her daim uyum ve eşgüdüm ile hareket etmelidir.”.

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üye Suzan Sabancı Dinçer geleceğin şekillenmesine öncülük eden sanatın, toplum geneline yayılması ve daha çok takip edilmesi için çalışmalarını aralıksız sürdürdüklerini belirtti ve ekledi; “ Ülkemizdeki sanatseverlerin dünyadaki güncel sanat gelişmelerine erişiminin artması öncelikli hedeflerimiz arasında. On yılı aşkın bir süredir devam ettirdiğimiz Contemporary Istanbul ana sponsorluk görevi, bizim için önemli bir ayrıcalık. Türkiye'de çağdaş sanatın en önemli buluşma platformu olan Contemporary Istanbul’un ziyaretçi sayısının her yıl arttığını görmekten mutluluk duyuyoruz. Uluslararası alandaki başarısıyla İstanbul’umuzu dünyanın seçkin sanat merkezleri arasında konumlandıran bu önemli oluşuma destek olmayı sürdüreceğiz.”

Ayrıca yurt dışından Contemporary Istanbul davetlisi olarak gelen 48 ve dünya basınının İstanbul temsilcisi 10 olmak üzere toplamda 60’a yakın yabancı basın temsilcisinin katıldığı etkinlikte sanat dünyasından Ahmet Aral, Mehmet Ali Bakanay, Berrak ve Nezih Barut, Bilge ve Haro Cümbüsyan, Basel Ramzy Dalloul, Sevda ve Can Elgiz, James Khazei, Nevbahar ve Ali Koç, Fatima ve Eskandar Maleki, Hatice ve Ferit Meriçten, Murat Özyeğin, Guillermo Rosenblum, Alia Al-Senussi, Marc Spiegler, Aylin ve Özcan Tahincioğlu, Serge Tiroche, Tüten Ağah Uğur, Freda ve Izak Uziyel, gibi isimler bulunuyordu.


13 Eylül 2017 Çarşamba

TUTAP Bölge Turizmi İçin Batman’da

Güneydoğu Anadolu’da Tanıtma seferberliği başlatıyoruz
Başbakan Binali Yıldırım’ın  büyük önem verdiği Güneydoğu Anadolu Bölgesi  tanıtımı ve Turizmin geliştirilmesi adına (TUTAP) Turizm ve Tanıtma Platformu Genel Başkanı Fikret Yıldız bölge turizminin gelişimi için Batman ilini merkez olarak seçti

Batman il temsilcisi ve Real Konak Hotel’in genel müdürü Hüseyin Aslan ile  Batman valisi Ahmet Deniz ve Hasankeyf Kaymakamı Faruk Bülent  Baygüven’i makamında ziyaret ederek  Batman’da yapacakları büyük proje hakkında bilgi verdi.Başbakanımızın önem verdiği Güneydoğu Anadolu Bölgemizin tanıtımı ve Turizmin geliştirilmesi adına tanıtım seferberliği başlattıklarını belirten Yıldız, Batman ve bölge turizminin gelişmesi için Vali Deniz ile beraber çalışmalara başlayacaklarını belirtti. Batman TUTAP Temsilcisi Hüseyin  Aslan;  TUTAP  Genel Başkanımız Fikret Yıldız öncülüğündeki birliğimizin Türkiye sevdası ile Batman ve Bölge turizminin tanıtımına katkı sağlayacak olan projemiz ile birlikteliğin oluşmasına da öncülük edecek ve aynı zamanda etnik köken, mezhep ve bölgecilik ayrımı gözetmeden, yaptığı tüm faaliyetlerde hiçbir siyasi amaç gütmeyen birlik ve beraberliğimizin pekişmesine her zaman katkı sağlayan bir olgunlukta, faaliyetlerine devam eden birliğimizin çatısı altında olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
Genel Başkanımıza Batman ve Bölge turizmi için yapacağı büyük proje için ve Vali Deniz’e de Batman turizm çalışmalarına göstermiş olduğu duyarlılık ve ilgiden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.Ziyaretlerinden dolayı Genel Başkan Yıldız ve beraberindekilere teşekkür eden Vali Deniz, kentlerin tanıtımında turizmin çok önemli olduğunu belirterek, Batman turizmi için yürütülecek her projenin kendileri için önemli olduğunu ve desteklerini esirgemeyeceklerini ifade etti.

11 Eylül 2017 Pazartesi

Topkapı Sarayı Müzesi Karagöz Sergisi’ne evsahipliği yapıyor

Topkapı Sarayı Müzesi ve İstanbul Karagöz Kukla Vakfı işbirliğinde Karagöz Sergisi açılacak. Türk Gölge Tiyatrosu'nun 500. yılı nedeniyle Topkapı Sarayı Müzesi ve İstanbul Karagöz Kukla Vakfı işbirliğinde bir Karagöz Sergisi açılacak.

Sergi 13-31 Ekim tarihleri arasında Topkapı Saray sergi salonunda izleyici ile buluşacak. Sergi kapsamında Cengiz Özek’in Topkapı Sarayı’ndaki Karagöz figürlerinden esinlenerek yarattığı figüler yer alacak. Ayrıca Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda önemli yer tutan saray Karagözcüsü Nazif Bey figürlerine atfen Cengiz Özek koleksiyonunda yer alan Hayali Nazif figürleri de sergide yine yer bulacak. Bu dönemde dünyaca bilinen Karagöz sanatçımız Cengiz Özek’in “Çöp Canavarı” ve “Büyülü Ağaç” oyunları sahnelenerek sergi desteklenecek.



Karagöz’ün 500. Yılı
Bu yıl 20. kez gerçekleştirilecek festivalde; 2017 yılının Türk Gölge Tiyatrosu Karagöz’ün 500. yılı olması sebebiyle gölge tiyatrosuna da özel bir yer verildi. Gölge tiyatrosunun doğduğu yer olarak düşünülen Asya'dan birçok gölge kukla grubu festivale davet edildi. Kamboçya’dan Pnom Penh, büyük bir meşalenin gölgesinde dev deri kuklalarıyla, Pekin’den Master MaoMao Çin gölge kuklasının gerçeğe çok yakın devinimleriyle, Tayvan’dan Kaohsiung Gölge Tiyatrosu genç tanrıça Nazha’nın serüvenleriyle ve Hong Kong ve Türkiye ortak yapımı “Avanti” Nasrettin Hoca hikayeleriyle festivale katılacak.  Ayrıca Endonezya Gölge Oyunu Wayang Kulit üzerine İspanyol grup El Gecko con Botas’ın bir çalışması yer alacak. 

Karagöz’ün 500. yılını kutladığımız bu sene, Karagöz’e ayrıca yer vermemek olmaz. Fransa’dan Ruşen Yıldız’ın modern yaklaşımlı bir Karagöz çalışmasını izlerken, Tekirdağ’dan genç Karagözcüler’den  Ercan Sönmez’in modern yorumuyla Karagöz oyunu ile Türkiye’nin bol ödüllü Karagöz sanatçısı Cengiz Özek’in yine modern yaklaşımlı iki Karagöz oyunu festival seyircisiyle buluşacak. 

Bu yıl festivalde 15 ülkeden 25 grup yer alıyor
İstanbul Karagöz Kukla Vakfı tarafından organize edilen festival, Unesco kültür mirası taşıyıcısı uluslararası  kukla ve Karagöz  ustası  Cengiz  Özek Genel  Sanat  Yönetmenliğinde  13-­‐31 Ekim  tarihleri arasında seyirciyle buluşacak. Bu sene programda 6 yerli oyun, 15 ülkeden 18 yabancı topluluk yer alıyor. Yerli gruplar, Cengiz Özek, Ercan Sönmez, Tiyatro Gülgeç, Çocuk Prodüksiyon (Alper Tansı, Atilla Güngör), Dünya Çocuk Oyunları ve Naif Bey Kumpanyası’ndan oluşuyor. 


Yabancılar ise; Avusturya’dan Thomas Ettl, Fransa’dan Ruşen Yıldız, İspanya’dan Toni Zafra, The Ytuquepintas Company ve El Gecko con Botas, İtalya’dan Paolo Papparotto, İngiltere’den Drew Colby, Çin’den Mao Mao, Tayvan’dan Kaohsiung Gölge Tiyatrosu, Kamboçya’dan Phnom Penh Gölge Tiyatrosu, Rusya’dan Meta Zero ve The Fifth Wheel, Arjantin’den La Gorda Azul, Çek Cumhuriyeti’nden Karromato ve  İsrail’den Ornan Braier. 

Yeni Açılım
Ayrıca, bu yılki festivalde Türkiye’den Gölge tiyatrosu Karagöz sanatçısı Cengiz Özek ve Çin’den gölge tiyatrosu sanatçısı Jian Xin Li ve oyuncu Angel Chan yepyeni bir kukla prodüksiyonunda bir arada. Geçtiğimiz Haziran ayında Hong Kong’da, toplam 20 gösteri ile seyirciyle buluşan oyunda Çin'de “Avanti” ismiyle anılan Nasrettin Hoca hikayeleri gölge tiyatrosuna uyarlanıyor.

Festival İstanbul’un iki yakasında perde açıyor...
Festivalde yer alan dünyaca ünlü gruplar; Akbank Sanat, Fransız Kültür Merkezi, Sahne Pulchérie, Deniz Müzesi Sahnesi, Koç Üniversitesi Sevgi Gönül Kültür Merkezi, Terakki ve Sarıyer Halk Eğitim Merkezi, Caddebostan Kültür Merkezi sahnelerinde ve İstanbul’un birçok farklı semtinde seyirciyle buluşacak.Ülkemizdeki yabancı kültür merkezleri bu yıl da festivalin destekçisi...
20. Uluslararası İstanbul Kukla Festivali, İtalyan Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi, Cervantes Kültür Merkezi, İsrail Başkonsolosluğu, Avusturya Kültür Ofisi ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle gerçekleşiyor.
      
Oyunların hedef kitleleri küçük yaşlardan yetişkinlere dek farklılık gösteriyor…
Uluslararası İstanbul Kukla Festivali bu yıl da her yaşa, her ilgi alanına ve beğeniye hitap edecek çok farklı üsluplar ve tekniklerle dolu bir program içeriyor.
Geleneksel kukla örnekleri olan Kasperl, Arlecchino İbiş ve Karagöz’ün yanı sıra, medya ve mask tiyatrosu, el kuklası, ipli kukla, sopalı kukla gibi örnekleri de festivalde mevcut.

Festival yıllardır çok önemli gruplara ev sahipliği yaptı...
İstanbul Karagöz Kukla Vakfı Başkanı, Unesco kültür mirası taşıyıcısı Karagöz sanatçısı Cengiz Özek, bu festivalin kukla adı altında bir zamanlar son derece kısır bir algısı olan Türk izleyicisi ve sanatseverlerine, sahne sanatlarının tüm kategorilerini içinde barındırabilen, disiplinler arası, yaratıcılığı kışkırtan, imkansızlık sözünü kabul etmeyen bir sanatın ufuklarını açtığını  belirtiyor. 

Dramaturg Doç. Dr. Selen Korad Birkiye festivalin önemini şu sözlerle ifade ediyor: “İstanbul Kukla Festivali vasıtasıyla  herhangi bir alternatif tiyatronun düşlerinde yatan tek kişilik Hamlet’lerden, pek çok saygın operanın sahnelemek için can attığı Dido ve Aenas’a, edebiyat hayranlarının özel bir yere oturttuğu Knut Hamsun’un Açlık’ından, varyete dünyasının renkli şovlarına, geleneksel dünya kuklasının en seçme örnekleri olan Bunraku ve Su kuklalarından, en avant-garde’ına kadar her türlü kukla oyununu izleme olanağı bulduk.”