Gastronomi Turizmi Derneği (GTD), yaz aylarında artış gösteren orman yangınlarına dikkat çekmek amacıyla Bahçeköy LifePark İzoletta’da anlamlı bir etkinlik düzenledi.“Ormandayız” başlığıyla gerçekleştirilen bu buluşma, doğayla iç içe atmosferi, coğrafi işaretli ürünlerin sergilenmesi ve güçlü sosyal mesajlarıyla katılımcılarda derin bir etki bıraktı.
Etkinlik boyunca mikrofon elden ele dolaştı; her ses, ormanın sessizliğinde yankılandı. Ancak bir an vardı ki, tüm kalplere dokundu. Günaydın Et Restoranları’nın kurucusu Cüneyt Asan mikrofonu eline aldığında, derin bir sessizlik hâkim oldu.
Ve o cümle yankılandı
“Ben kapıcı Rıza’nın oğluyum.
Alnımın teriyle bugüne geldim. Eğer konuşursam, hikâyeler hikâye doğurur. Çünkü emek kutsaldır.”
Bir Çocuğun Kararı
Cüneyt Asan’ın hikâyesi, yalnızca bir başarı öyküsü değil; aynı zamanda bir çocuğun hayata karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. İlkokulu bitirdiğinde henüz 10 yaşındaydı. Okulun kendisine göre olmadığını düşündü. “Para kazanmamız lazım,” diyerek babasıyla inatlaştı. Bir yıl süren bu mücadelede babası galip geldi ve onu ortaokula gönderdi. Ancak sınıfta kaldı. Karnesini babasına verip “Beni okula gönderme, yoksa evden kaçarım,” dedi. Babası da “Ne halin varsa gör,” diyerek pes etti.
Zaten bir kasapta çalışıyordu. O günden sonra tam zamanlı olarak kasapta çalışmaya başladı. 13 yaşında dükkânda yatmaya başladı. Askere gidene kadar kapıcı dairesinde değil, kasap dükkânında gece gündüz çalıştı ve yaşadı.
“Hiç olmazsa özgürdüm. Kendi kararlarımı almaya başlamıştım.”
Gerçek Bir Hikâye
Askerlik dönüşü hayata bakışı değişti. Zorluklar, insanı dönüştürür. Gençliğinde büyük bir devrimciydi. Hayatı değiştirmek istiyordu. Duvarlara yazılar yazarken yakalandı, 2,5 ay cezaevinde kaldı. O dönem ona dünyanın değil, kendisinin değişmesi gerektiğini öğretti.
Dersimli olmasına rağmen Tunceli’ye hiç gidememişti. Hayat onu döndürdü, çevirdi ama deviremedi. Aksine, daha da güçlendirdi.
Değişim ve Farkındalık
Zorluklar, insanı güçlendiren sebeplerdir. Yeter ki inanın, sevin, çalışın ve sabredin. Cüneyt Asan bunların hepsini yaptı. Zamanla değişen dünyayı izlemeye başladı. Siyah beyaz televizyonlar, ilk telefonlar… Yurt dışına gidip gelen dostlarının anlattıklarını sanki yaşamış gibi aktardı.
Hayvanların sadece birer et kaynağı değil, canlı olduklarını fark etti. Hindistan’dan gelen biriyle tanıştığında “Neden ineğe tapıyorsunuz?” diye sordu. “Çünkü inek çok cömert,” dedi. “Eceliyle ölmeyi hak ediyor.” O anda başka bir pencere açıldı. Sonra öğrendi ki Tunceli’de de keçiler kutsal sayılırmış. Hindistan’daki inek neyse, Tunceli’deki keçi de oymuş.
Hayaller ve Gerçekler
Babasıyla tartışıp evden ayrıldı, okumadı, kasapta yatıp kalktı. Askere gidip döndüğünde o dükkânı devraldı. Yedi ortakla birlikte hayata yeniden başladı. İşinde gelişmeler yaptı, yükseldi. Hayallerini anlattığında insanlar “Deli bu adam,” dediler. Ama o inandığı yoldan hiç dönmedi.“Dünyayı değiştiremeyeceğimi anladım, kendimi değiştirdim. Ailenizi, ülkenizi değiştiremezsiniz belki ama kendinizi değiştirebilirsiniz.” Bu toplumun en büyük sorunu değişmemek ve gelişmemek. O ise değişti, gelişti ve dönüştü.
Bir Söz, Bir Zirve
Hayatta kendine verdiği sözlerin hepsini tuttu. Ama bir tanesi hâlâ gerçekleşmedi. Babasının yıllarca kapıcılık yaptığı apartmanın en üst katını almak istiyor. O binanın kazan dairesinde verem oldu, orada öldü. O ise o binanın en üst katında oturmak istiyor. Müteahhitle görüştü. “Binanın tamamını al,” dediler. O sadece en üst katı istedi. Diğer katlar kimin olursa olsun, razı. Çünkü o kat onun hakkı. “Ben o binada, insanların en üstünde oturacağım. Çünkü o kat benim hakkım.”
Son Söz
“Ülkemi seviyorum. Türkiye’mi seviyorum. Şartlar ne olursa olsun, dünyanın en güzel insanı benim Türkiye’mde yaşıyor.” Cüneyt Asan’ın bu sözleri, “Ormandayız” etkinliğinin ruhunu tamamladı. Doğaya, emeğe, kültüre ve insana duyulan sevgi; bu etkinlikte bir araya geldi. GTD’nin düzenlediği bu buluşma, gastronomiyle doğayı, hikâyeyle farkındalığı birleştiren örnek bir etkinlik olarak hafızalarda yer etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder