14 Aralık 2015 Pazartesi

Türkiye-AB zirvesi sona erdi

Türkiye’nin üyelik sürecinin yeniden canlandırılması, vize muafiyeti getirilmesi ve mülteci krizinin görüşüldüğü Türkiye-AB zirvesi sona erdi.11 yıl aradan sonra gerçekleştirilen ve sıkı pazarlıklara sahne olan zirvede sığınmacılar için Türkiye’ye 3 milyar Euro yardım yapılması kararı çıktı. Ahmet Davutoğlu’nun ‘’Dönüm Noktası’’ olarak nitelendirdiği görüşmede vizesiz Avrupa seyahati için Ekim 2016 hedef gösterildi.


Hangi Konularda Uzlaşmaya Varıldı?
Tarafların üzerinde mutabık kaldığı ortak bildiride öne çıkan unsurlar şunlar;
Türkiye- AB ilişkileri ve uluslararası konuların ele alınacağı, yılda iki kez uygun formatta düzenli zirve yapılması kararlaştırıldı.
14 Aralık’ta 17’nci başlığın (ekonomik ve parasal politika) açılması konusunda anlaşmaya varıldı.
2016 yılının ilk çeyreğinde Üst Düzey Ekonomik Diyalog Mekanizması hayata geçirilecek. 
15 Ekim’de mutabakata varılan ortak eylem planı hayata geçirilecek, göçmen akımı yeniden düzenlecek ve korumaya ihtiyacı olmayanların ülkelerine gönderilmesi konusunda işbirliği artacak.
AB’nin Türkiye’ye mali yardımı belirgin bir şekilde artırılacak ve mülteciler için başlangıç olarak 3 milyar euro verilecek.
Gümrük Birliği’nin güncelleşritilmesine yönelik çalışmalar yapılacak, resmi görüşmelere 2016 sonuna doğru başlanabilecek.

Medya Zirveye Kilitlendi!
Hazırladığı raporlarla medyayı mercek altına alan Ajans Press, zirvenin yansımalarını inceledi.
Ajans Press’in araştırmasına göre; Türkiye – AB zirvesi geçtiğimiz hafta medyanın dikkatini en çok çeken konu oldu. Basın mensuplarının yakından izlediği zirve hakkında 01 – 10 Aralık tarihleri arasında 618 yazılı basın haberi yapıldı. TV’de 10 günde 254 yansımaya konu olan zirve, internet mecrasında ise rekor sayılabilecek haber adedine ulaştı. Bir çok web sitesi ve online gazetede haberler ana sayfadan verildi ve zirve hakkında 1.826 haber yapıldı.   


WWF Türkiye’de bulunan yeşil kaplumbağalarına dikkat çekiyor

WWF’in iklim değişikliğinin türler üzerindeki etkilerine dikkat çeken yeni raporu, aralarında Türkiye’de bulunan yeşil deniz kaplumbağasının da bulunduğu 10 türe dikkat çekiliyor.Küresel iklim değişikliğini durdurmak için Paris’te görüşmeler devam ediyor. Kuraklıklar, seller, sıcak hava dalgaları gibi hava olaylarının şiddet ve sıklığını arttıracak iklim değişikliği, dünyada yaşayan tüm türlerin geleceğini de tehdit ediyor. WWF tarafından hazırlanan ‘İklim Değişikliğinin Türler Üzerindeki Etkisi’ adlı rapor, bu etkileri göstermek için iklim değişikliğinin etkilediği 10 önemli türü mercek altına alıyor. Risk altındaki türler arasında panda, kutup ayısı, orangutan gibi besin piramidinin yukarısında yer alan türlerin yanı sıra, WWF-Türkiye’nin korumak için yıllardır etkili bir program yürüttüğü yeşil deniz kaplumbağaları da yer alıyor. Raporun sürprizi ise ‘insan’ın da bu 10 tür içerisinde yer alması. 


WWF-Türkiye Doğa Koruma Müdürü Sedat Kalem, “İklim değişikliği sadece insanı değil etrafımızdaki canlı yaşamı da etkiliyor. Orman yangınlarının artması başta tehlike altındaki türler olmak üzere ormana bağımlı yaşayan bütün canlılar için çemberin daralması anlamına gelirken, denizlerdeki su sıcaklığının artması da en küçük balıklardan balinalara kadar denizel türlerin besin (plankton) yetersizliği ile azalmasına, dağlar ve stepler üzerindeki bitki topluluklarının yatay ve dikey yayılış alanlarının küçülmesine yol açacak. Deniz kaplumbağalarının yuva sıcaklıklarındaki 1 derecelik artış sonucu erkek birey sayısının azalması türün üreme becerisini düşürerek gezegenimiz üzerindeki varlığını daha da zorlaştıracak. Canlı türleri ve doğal yaşam ortamlarının yok olduğu bir dünyada insanın var olması düşünülemez” dedi.

“İklim Değişikliğinin Türler üzerindeki Etkisi” raporuna ulaşmak için bağlantıya tıklayınız: http://bit.ly/1Qv8TMv

13 Aralık 2015 Pazar

Yelken dünyasının en zorlu yarışına Türkiye damgasını koydu!

Yelken dünyasının en zorlu yarışlarından biri olan “Extreme Sailing Series” de Türkiye’yi temsil eden ilk Türk takımı Team Turx’e, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü tam destek verdi. Yelken dünyasının en zorlu yarışlarından biri olan “Extreme Sailing Series” de Türkiye’yi temsil eden ilk Türk takımı olan Team Turx, St. Petersburg yarışlarını başarıyla tamamladı.


Turizm tanıtma kampanyası çerçevesinde ulusal ve uluslararası arenadaki görünümü ve kitlelerle etkileşimi açısından önemli işlere imzasını atan Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü, 2014 başında turizmde markalaşma stratejisinin uzantısı olarak başlatmış olduğu “Turkey Home” kampanyasına ait sloganıyla ilk Türk Takımı Team Turx’e sponsor oldu.  
Tasarım ve görsel bütünlüğü ile birçok sporcunun da beğenisini kazanan Team Turx, Turkey: Home of Sailing” ve “Turkey: Home of Two Continents” sloganlarıyla Türkiye’nin tanıtım çalışmasını yelken dünyasına da taşıyarak önemli bir başarıya imzasını attı.

Yelken dünyasının en zorlu yarışlarından biri olan “Extreme Sailing Series” de Türkiye’yi temsil eden ilk Türk takımı olan Team Turx, “Turkey Home” kampanyasın “Home of Sailing” ve “Home of Two Continents” sloganları ile 20 – 23 Ağustos 2015 tarihlerinde St. Petersburg; 1 – 4 Ekim 2015 tarihleri arasında ise İstanbul yarışlarındaki yerini aldı. Avrupa yakasında Sarayburnu’ndan başlayan ve Asya yakasında Kadıköy mendireği önünde sona eren hız yarışında Türkiye’yi temsil eden ilk Türk takımı olan Team Turx, 4 dakika 8 saniyelik rekorla elde etti.Team Turx, 11 – 13 Aralık 2015 tarihleri arasında Avustralya’nın başkenti Sidney’de yelkenlerinde taşıdıkları “Home of Sailing” ve “Home of Two Continents” sloganları ile Türkiye’yi temsil etmeye devam edecek.

UNESCO Dünya Kültür Mirasına girdi

Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine alındı


Listeye alınma, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır Valiliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın özverili işbirliği sayesinde oldu. Ancak, aylardır Diyarbakır Kalesi içinde çatışmalar devam ediyor, siviller ölüyor. İbadethaneler dahil çoğu yapı zarar gördü. Diyarbakır Kalesi ve içindeki eserler dünyadaki tüm insanlara ve geleceğe aittir ve korunmalıdır. Silahlarla tahrip edilen bu yapıların korunması için UNESCO’nun ve insanların dikkatini çekme amaçlı bir imza kampanyası başlattıldı. Gerçekte, Mehmet Mercan'ın ifadesiyle; tarihi eserlerimize ve bu tarihi eserlerimizi korumaya çalışanlara sıkılan kurşun UNESCO’ya da sıkılmaktadır. UNESCO bu nedenle kamyanyanın muhatabıdır.

İmzaya davet eden yazı 13 dilde hazırlandı. Bunlar; Türkçe / English / French / Kurdi (Dimilî-Zazakî, Kurmanci, السورانية Sorani) / Հայերէն-Ermenice / Lazuri-Lazca / Süryanice / Svenska-İsveçce / Ελληνική-Greek / Spanish / Deutsche / العربية (Arabic) /  اللغة الفارسية (Farsi). Bu nedenle geniş bir kesime ulaşmayı ve dikkatini çekmeyi hedefliyor.

Sizinle farklı dilleri konuşan arkadaşlarınızın da kampanyanın amacını anlaması ve katılması amacıyla diğer dillere çeviri yapıldı. İstediğiniz dili ya da dilleri öne çıkararak kampanyaya davet edebilirsiniz.

Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçelerini UNESCO ciddiyetle izlemektedir. Toplanan imzalar UNESCO merkez binasına elden de teslim edilecek. Sizlerin de imzanızı rica ediyorum. Lütfen insanlarımızı imzaya davet ediniz.

Diyarbakır Kalesi'ndeki tahribata engel olunmazsa 7000 bin yıllık ve yaşayan bu tek kaleyi kaybedeceğiz.

Bu kampanyayı her şekilde ve ısrarla duyurmanızı rica ediyorum.

https://www.change.org/p/unesco-diyarbakir-kalesi-i%C3%A7indeki-tarihi-eser-tahribatini-engelleyin?recruiter=105279960&utm_source=share_petition&utm_medium=copylink

11 Aralık 2015 Cuma

“Değer Otizim” Tüm Çocuklara Işık Olacak

Otizmli Bireye Sahip Aileler İçin “Değer Otizm” Var
"Ülkemizde yüz binlerce otizmli çocuk, yetersiz eğitim ve eksik rehabilitasyon nedeni ile ömür boyu engelli ve başkalarının yardımına bağımlı halde kalıyor. Türkiye'de sayılarının en az 450 bin olduğu tahmin edilen otizmli bireylerin ihtiyaç duydukları her tür eğitim, gelişim ve rehabilitasyon olanağını bütünsel bir biçimde sağlamak üzere çalışmalar yapmayı hedefleyen Değer Otizm Yardımlaşma Derneği kuruldu.


DEĞER OTİZM YARDIMLAŞMA DERNEĞİ BAŞKANI NİHAT BOZTEPE;
Kişinin dil gelişimi, algılama, öğrenme, fiziksel koordinasyon gibi pek çok alanda yetersiz gelişim göstermesine yol açan otizmle ilgili toplumsal farkındalık ve eğitim olanaklarının son derece yetersiz olduğunu belirten Değer Otizm Yardımlaşma Derneği Başkanı Nihat Boztepe, "Ülkemizde yüz binlerce otizmli çocuk, yetersiz eğitim ve eksik rehabilitasyon nedeni ile ömür boyu engelli ve başkalarının yardımına bağımlı halde kalıyor. Bu durum otizmli bireye sahip aileleri de çocuklarının bu üzücü durumuna çaresizlik içinde katlanmak zorunda bırakıyor. Oysaki otizmli çocuklara erken yaşlardan itibaren yeterince eğitim, tıbbi, psikolojik ve sosyal destek imkanı sağlandığında çoğu zaman kendi kendilerine yetebilecekleri gelişim seviyesine gelebiliyorlar" dedi.


Fiziksel görünüm açısından dışarıdan bakıldığında normal çocuklardan ayırt edilmeleri özel bir dikkat gerektirse de aslında otizmli çocukların dil gelişimi, fiziksel koordinasyon, davranış gelişimi, nörolojik gelişim gibi pek çok açıdan gelişim yetersizlikleri bulunduğunu belirten Boztepe, “Dolayısıyla yaygın gelişim sorunları yüzünden bu çocukların rehabilitasyonu çok sayıda uzmanın bir arada çalışmasını gerektiriyor. Özel eğitim öğretmeni, psikolog, fizyoterapist, çocuk psikiyatristi veya nöroloğu, dil terapisti, beden eğitimi öğretmeni ve diyetisyen bu sürecin olmasa olmaz uzmanları arasında yer alıyor. Ülkemizde tüm bu hizmetleri otizmli çocuklara bir arada sunabilecek kurum sayısı yok denecek kadar azdır. Tam olmasa bile bu hizmetleri belli ölçüde sağlayabilen kurumların ücretleri ise velilerin ezici çoğunluğu için astronomik durumda. Bu koşullar altında her aile kendi imkanı ölçüsünde çocuğuna bu hizmetlerin bir kısmını sağlamaya çalışıyor. Fakat çoğu zaman sağlanan destek yetersiz ve kalitesiz düzeyde kaldığı için de çocuklar topluma kazandırılamıyor” ifadelerini kullandı.


DEĞER OTİZM YARDIMLAŞMA DERNEĞİ BAŞKAN YARDIMCISI ŞULE GÖKIRMAK;
Türkiye'de otizm gerçeğinin farkında olan ve bu konuda bir şeyler yapmanın en anlamlı bireysel ve sosyal sorumluluk örneklerinden birisi olacağına inanan bir grup gönüllünün bir araya gelerek Değer Otizm Yardımlaşma Derneğini kurduklarını söyleyen, Değer Otizm Yardımlaşma Derneği Başkan Yardımcısı Şule Gökırmak; “Bu dernek, otizmli bireylerin gelişimi ve bu çocuklara sahip olan ailelerin desteklenmesi konusunda ihtiyaç duyulan tüm hizmetleri bilimsel standartlar doğrultusunda bir arada sağlamak için çaba harcamayı amaçlıyor. 


Derneğe üye olan veya gönül veren kişilerin büyük çoğunluğunun otizmli çocuk sahibi olmaması dikkat çeken bir özellik. Özellikle otizmle ilgili olmayan bireylerin dikkatini bu soruna çekmek ve sorumluluk üstlenmelerini teşvik etmek açısından bu yolu tercih ediyorlar” diye konuştu.ikizlerimin doğumu ile 12 yıl önce başlayan Otizmli yaşam deneyimimi, toplumla paylaşmak için yola çıktım. Yol boyu omuz verenlerle Nar gibi çoğaldık. Değer Otizm Derneği'ni kurduk. 


Bu akşam DEĞER katma hayalimizin gerçeğe dönüşmesini birlikte kutluyoruz. Daha güçlü olmak için lütfen siz de bize katılın dedi. 

























9 Aralık 2015 Çarşamba

Keleşoğlu'ndan İstanbul'un en büyük sahil kasabası: "Denizİstanbul"

Denizİstanbul projesi ile Yakuplu Sahili’nde deniz ile iç içe yeni bir hayat başlıyor. İstanbul’a değer katan birçok sembol projeye imza atan Keleşoğlu tarafından hayata geçirilen Denizİstanbul, konut alanları, sosyal tesisleri, rekreasyon alanları, okulu, hastanesi, AVM'si, West İstanbul Marina’ sı ve 1.5 kilometrelik sahili ile İstanbullulara hayal ettikleri bir kent hayatını vadediyor.


Keleşoğlu'nun “İstanbul’un en büyük sahil kasabası” sloganı ile hayata geçirdiği Denizİstanbul projesi, Beşiktaş Four Seasons Hotel’de, 1 Aralık Salı günü düzenlenen toplantı ile tanıtıldı. Keleşoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Keleş, Yönetim Kurulu Üyeleri Fuat Keleş, Dursun Keleş, Holding İcra Kurulu Başkanı Özgür Tuğrul, Pazarlama ve Satış Koordinatörü Bilge Özdemir ve Kraft Mimarlık’tan Hakan Bağcı’nın katılımı ile gerçekleşen toplantıda, Denizİstanbul’un konut etaplarından Mercan Konakları ve Marina Evleri ile ilgili bilgi paylaşıldı.  

Toplantının açılış konuşmasını yapan Keleşoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Keleş, Denizİstanbul projesinin Keleşoğlu markası için bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Keleş, “1976 yılından bu yana Capacity, Koru Florya, Vadistanbul, Pelican Hill, Ataköy Konakları, Arketip,  Yalın Evler gibi sektöre ve bölgelere değer katan birçok sembol proje ürettik. Şimdi de tüm bu bilgi ve birikimimiz ile yola çıkarak İstanbul’un en büyük sahil kasabasını, Denizİstanbul’u tasarladık” dedi. 
1 milyon 200 bin m2’lik bir alana yayılan Denizİstanbul projesini global trendleri ve müşteri beklentilerini yakından inceleyerek hayata geçirdiklerini belirten Keleş, “Artık insanlarımız büyük kentlerin karmaşasından kaçabilecekleri, sevdiklerine daha fazla vakit ayırabilecekleri yavaş ve sakin hayatları tercih ediyor. Denizi ve İstanbul'u bir araya getiren İstanbul’un en büyük sahil kasabası Denizİstanbul bu hayali gerçeğe dönüştürüyor” diye konuştu.

Denizİstanbul, kent hayatını, deniz ve doğa ile buluşturuyor
Lokasyon olarak Atatürk Havalimanı’na 17 kilometre, Taksim'e 30 kilometre ve Deniz Otobüsü İskelesi'ne 7 kilometre uzaklıkta bulunan Denizİstanbul, sadece bir konut projesi değil.Denizİstanbul, deniz kenarındaki kafeleri, restoranları, okulu, hastanesi, AVM'si, su sporları merkezi, güvenle ve keyifle dakikalarca yürünebilecek 1.5 kilometrelik kumsalı ve West İstanbul Marina’ sı ile kent hayatıyla doğayı ve denizi buluşturan yeni bir yaşam sunuyor. Denizİstanbul'un tanıtım toplantısında konuşan Keleşoğlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Fuat Keleş, projenin detayları hakkında bilgi verdi. Fuat Keleş, Denizİstanbul’un doğayla denizin buluştuğu, her ayrıntısı özenle düşünülen mimarisi ile yatay yerleşim modelinin çağdaş yorumu olduğunu söyledi. Hayatlarını değiştirmek isteyen herkesi Denizİstanbul'a davet eden Keleş, "Sevdikleriniz ile birlikte 'mutluluk işte bu' diyeceğiniz bir hayat çok yakınınızda" dedi. 

Denizİstanbul'un son etabı Mercan Konakları, az katlı apartman konseptinin yeniden yorumluyor
Fuat Keleş konuşmasında Denizİstanbul'un Kalyon Evleri ve Marina Evleri'nin ardından temeli atılan Mercan Konakları hakkında bilgi verdi. Keleş, yıllar önce ilk örneklerini Ataköy'de tasarladıkları az katlı apartman dairesi konseptini Mercan Konakları'nda yeniden yorumladıklarını söyledi.Tüm daireleri deniz manzaralı olan Mercan Konakları'nın her katında 2 daire bulunuyor. Mercan Konakları'nda yer alan 1+1 daireler 82 m2, 4+1 daireler ise 211 m2’lik büyüklükte tasarlandı. Lüksü, konforu ve fonksiyonu bir araya getiren Mercan Konakları, "Teras Bahçe" ve "Balkon Bahçe“ alternatifleri ile konak içinde müstakil bahçe ayrıcalığını sunuyor. Mercan Konakları yere kadar uzayan pencereleri ve Fransız balkonları ile doğa ve ev arasındaki sınırları ortadan kaldırıyor.
Denizİstanbul, kentsel yaşam standardını ve beklentileri değiştiriyor

Denizİstanbul, 20 farklı parselde, 12 farklı fonksiyonun bir bütün olarak tasarlanması ile doğdu. Yerleşimde, yapılar birbirlerinin görüşünü kesmeyecek şekilde, yükseklikleri denize doğru alçalarak konumlanıyor. Blokların manzara hakimiyetinin, kaydırmalı yerleşim anlayışı ile sağlandığı Denizİstanbul'da, blok aralarında minimum 20m mesafe aralılarla farklı büyüklükte bahçe alanları yer alıyor.  Bu alanlara ek olarak peyzaj tasarımında kurgulanan kesintisiz su öğeleri, yürüyüş ve bisiklet parkurları parseller arası sürekliliği sağlıyor. Deniz kıyısında mevcut marinaya ek olarak tasarlanan restoran, cadde dükkanları, otel ve sosyal tesis alanları ise Denizİstanbul sakinlerine sosyal hayatin canlılığını sunuyor. 

Denizİstanbul'u tasarlayan Kraft Mimarlık’ın ortaklarından Hakan Bağcı ise toplantıda yaptığı konuşmasında İstanbul gibi yoğun ve çarpık bir dokuya sahip bir kentte çevre ile uyumlu yapılar tasarlamanın zorlu bir sınav olduğunu söyledi ve Denizİstanbul'u İstanbul alternatif bir yerleşme olarak planladıklarını belirtti. Bağcı, Denizİstanbul'u bir kentin sahip olduğu tüm yaşam birimlerini makro ölçekte tasarlama imkanı veren yeni bir yaşam projesi olarak tanımladı ve "Denizİstanbul ile kent hayatına yeni bir anlayış getirerek, İstanbulluların yaşam standartlarını ve beklentilerini değiştieceğiz" dedi.Tamamının 2021 yılında bitmesi planlanan Denizİstanbul'da yer alan Kalyon Evleri 2016'nın Ağustos ayında,  Marina Evleri 2017 yılının Mayıs ayında, Mercan Konakları ise 2017 yılının Kasım ayında sakinleri ile buluşacak.













AKUT Arama Kurtarma Derneği 20 yıldır gönüllülük ve karşılıksız yardımseverlik ilkeleriyle hayat kurtarmaktadır.

Bilindiği gibi AKUT Arama Kurtarma Derneği 20 yıldır gönüllülük ve karşılıksız yardımseverlik ilkeleriyle hayat kurtarmaktadır. Tüzüğü gereği, hayat kurtarma ve toplum bilinçlendirme çalışmalarını aralıksız sürdürmekte ve kendisini sürekli ve düzenli bir şekilde geliştirmeye çalışmaktadır. Yine Tüzüğü gereği, siyasetle uğraşmayan ve kendini siyaset üstü konumlandıran AKUT, toplumun her kesimine eşit mesafededir ve gönüllü çabalarını istisnasız toplumun her kesimi için göstermektedir.


AKUT, tüm çalışmalarını gönüllüleri eliyle gerçekleştirmekte ancak gönüllülerinin siyasi tercihlerinden, dünya görüşlerinden bağımsız, Tüzüğü çerçevesinde hareket etmektedir. 36 ekibe ve 1600’ü aşkın gönüllüye sahip olan AKUT içinde her tür siyasi görüşten, dünya görüşünden, dinden, mezhepten, etnisiteden insanlar vardır. AKUT çalışmalarında bunlar hiçbir zaman belirleyici olmamıştır ve AKUT’un büyük gücü de, Türk toplumunun her kesimini içinde barındırabilmesinden ve yine Türk ve dünya toplumunun her kesimine ulaşabilmesinden kaynaklanmaktadır.

AKUT kurucu üyesi ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nasuh Mahruki’nin, kendi dünya görüşü çerçevesinde gündeme dair yaptığı paylaşımlardaki yorumların, AKUT’un görüşü olmadığını bir kez daha hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz. AKUT’u ilgilendirmeyen bu tür paylaşımlardan menfi ya da müspet AKUT’un da sorumlu tutulması, tutulmaya çalışılması ve bu yönde yorumların yapılması, tüm AKUT gönüllülerini rahatsız etmektedir.

Görünen lüzum üzerine, AKUT’un siyaset üstü ve yasalar çerçevesinde olduğu sürece herkese ve her düşünceye eşit ve tarafsız konumunu bir kez daha hatırlatmak ihtiyacı hissediyoruz. Tek amacı hayat kurtarmak ve toplumu bilinçlendirmek olan AKUT’un, taraf olmadığı konularda tarafmış gibi değerlendirilerek yorumlanmasından, kategorize edilmesinden ve haksız yere suçlanmasından rahatsız oluyoruz. AKUT’un bugünlerde hararetle yaşanan tartışmaların dışında tutulmasını rica ediyoruz. 20 yıldır büyük bir özveriyle çalışan fedakâr gönüllülerimiz ve başarılarıyla, uluslararası yeterlilikleriyle dünya çapında bilinilirliğe sahip biricik derneğimiz bu durumu hak etmemektedir ve haksız yere mağdur edilmektedir.

16 Kasım 2013 tarihinde yine benzer sebeplerle, AKUT’TAN KAMUOYUNA AÇIKLAMA başlığıyla yaptığımız basın duyurumuzu da, - http://www.akut.org.tr/basin-bulteni/123/akuttan-kamuoyuna-aciklama - bu konudaki çabalarımızı tekrar hatırlatmak amacıyla bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Basın mensuplarından, sosyal medya kullanıcılarından ve bu konular hakkında düşünen, yorum yapan, yapmak isteyen herkesten, AKUT’la hiçbir ilgisi olmayan söylemlerden dolayı AKUT’a zarar verilmemesi ve herkesin, hepimizin, Türkiye’nin AKUT’unun ötekileştirilmemesi için gereken hassasiyetin gösterilmesini kamuoyundan bir kez daha ve ısrarla rica ediyoruz.

Saygılarımızla,

AKUT YÖNETİM KURULU

Mahmut Kılınç:“Dünya şehirlerinde 70 trilyon dolarlık ‘akıllı kent’ seferberliği sürerken, İstanbul kaos içinde!”

Gelecek 15 yıl içerisinde ‘akıllı kentler’ altyapısına 70 trilyon doların üzerinde yatırım yapılacağını kaydeden ANBA Yayın Grubu Kurucusu ve İnşaat Platformu Sözcüsü Mahmut Kılınç, şunları söyledi:

“Dünya şehirleri hızla büyürken, yoğun kentleşme de devam ediyor. Dünyanın önemli kentlerinde, şehir planlamacılarının ve belediyelerin ‘akıllı kentler’ kurulması için tempolu çalışması bulunuyor. OECD rakamlarına göre, dünyada akıllı kentler altyapısına 2030 yılına kadar en az 70 trilyon dolar dolar yatırım yapılacağı tahmin ediliyor. Bazı kaynaklar ise, bu rakamın 90 trilyon doları bulacağını ifade ediyor. Bu da, her yıl ortalama 4 ile 6 trilyon dolar arasında bir yatırım yapılması anlamına geliyor. Dünya şehirleri böylesi bir gelişimin içindeyken, İstanbul’da bir karmaşa yaşanıyor. Dünya şehirlerinde 70 trilyon dolarlık ‘akıllı kent’ seferberliği sürerken, İstanbul kaos içinde! Plansız kentleşme, çarpık ve yoğun yapılaşma, altyapı eksikliği, ulaşım sorunları, artan göçler bu kaosu günden güne arttırıyor. Ülkemizde planlı yapılaşma politikası olmadığı için gecekondulaşma ve çarpık kentleşme ileri boyutlara ulaşmıştır. Yapılar, standartların çok altında, statik hesaplardan uzaktır ve insanların barınma ihtiyacına dahi cevap veremeyen tehdit unsuru niteliğindedir” dedi.  

Türkiye’de ‘kentsel dönüşüm’ için 884 milyar TL kaynak gerekiyor
2012 yılında tespit edilen rakamlara göre, Türkiye genelinde yaklaşık 14 milyon konutun elden geçirilmesinin hedeflendiğini hatırlatan Mahmut Kılınç, acil olarak yıkılması gereken yaklaşık 6.5 milyon konut olduğunu da belirterek, İstanbul’un Avcılar, Zeytinburnu, Ümraniye, Pendik gibi ilçelerinden çalışmaların devam ettiğini söyledi. Bu konuda uluslararası gayrimenkul danışmanlık şirketi Cushman&Wakefield’in yaptığı araştırmaya değinen Mahmut Kılınç, 20 yılda ortalama 6.5 milyon konutun yenilenmesi için yaklaşık 884 milyar TL kaynağın gerektiğini ve bunun da yılda ortalama 23 milyar dolarlık kaynak ihtiyacı anlamına geldiğini kaydetti. 

Ada bazında kentsel dönüşüm teşvik edilmelidir 
Acil olarak yıkılması gereken 6.5 milyon konut rakamına değinen Mahmut Kılınç, şunları kaydetti: 
“Kentsel dönüşümde, rant ekonomisinin işlediği Bağdat Caddesi, Kadıköy gibi lüks semtlerin yerine, sağlıksız yapılaşmanın ileri boyutta olduğu Bağcılar, Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Küçükçekmece, Esenyurt gibi bölgelere ağırlık verilmelidir. Bağdat Caddesi veya Kadıköy’de yapılmamalı demiyoruz, ancak deprem faktörünü de dikkate alınca sağlıksız, yoğun ve kaçak yapılaşmanın söz konusu olduğu bu ilçelerin öncelik taşıması gerektiği ortadadır. Bu arada, tek tek bina yıkıp, yenisini yaparak bu iş başarıya ulaşamaz. Devletin bu konuda yaptırıma gitmesi, yatırımcıların ve müteahhitlerin bu bilince ulaşması ve vatandaşların buna katkı sağlaması gerekiyor. Topyekün bir bilinç ile hareket edilmelidir, yatırımcı/müteahhit/vatandaş dahil herkes rant zihniyetinden vazgeçmelidir ve toplumun tüm kesimleri buna katkı sağlamalıdır. Devlet bu bölgelerde, müteahhitleri ve hak sahiplerini, ada bazında kentsel dönüşüme teşvik etmelidir” diye konuştu. 

Bardağın dolu tarafı, mimari alanda kaydedilen ilerlemedir
Mahmut Kılınç, sözlerini söyle sürdürdü: “Olumsuz bir tabloya karşın, bardağın dolu tarafı olarak bizleri sevindiren nokta ise, son yıllarda mimari alanda kaydedilen ilerlemedir. İnsanların konforunun düşünüldüğü, sosyal - spor alanlarıyla birlikte tasarlanan ve en önemlisi de enerji tasarrufu sağlayan ekolojik bina yaklaşımına yönelik ilginin artması sektör adına büyük bir gelişmedir” dedi. 

100 bin konut mağduru var
“Konutzede” olarak tanımlanan mağdurlara dair bilgi veren Mahmut Kılınç, şunları söyledi: 
“İstanbul’da, ağırlıklı olarak Esenyurt, Bayrampaşa gibi ilçelerde 50 binin üzerinde konut mağduru olduğunu tahmin ediyoruz. Diğer ilçeleri de dahil ettiğimizde, bu rakamın 100 bine ulaşabileceğini söylemek mümkündür. Bu sorunun önüne geçilmesi için müteahhitlik sistemine düzenleme getirilmelidir. Hep vurguladığımız üzere, ‘müteahhitlik yasası/inşaat yasası’ oldukça önem taşımaktadır. Ruhsat verilirken titiz çalışılmalıdır. Bu noktada kamu, vatandaşları mağdur etmeyen bir misyon üstlenmelidir. İnşaatların bitirilmesiyle ilgili sigorta ve bankacılık sisteminin acilen devreye girmesi gerekmektedir. Projeler ruhsat aşamasında, tabir-i caizse yap-boz tahtası zihniyetinden kurtarılmalıdır ve kanunların net olması şarttır. Devlet bu düzenlemeleri hayata geçirdiği taktirde, inşaat sektörünün en önemli sorunları çözüme kavuşturulmuş olacaktır” şeklinde konuştu. 


8 Aralık 2015 Salı

Turizm Huzurdan Beslenen Bir Sektör!

İstanbul'un tarihi yarımadası Sultanahmet'in en beğenilen butik otellerinden Ottoman Hotel Imperial Genel Müdürü Serdar Balta turizmdeki gelişmeleri değerlendirdi. 11 yıldan bu yana görev aldığı Ottoman Hotel Imperial’de en zor sezonlardan birisini yaşadığına dikkat çeken Serdar Balta, yılbaşına yaklaşılan şu günlerde,  bu periyotta son 11 yılın en kötü periyodunu yaşayacaklarını söyledi.


Turizm huzur arıyor!
Son günlerde yaşanan krizi değerlendiren Serdar Balta, “ Açıkçası değerlendirmelerime uçak krizinden önce Ankara Patlaması ile başlamak  isterim. Çünkü rezervasyon akışımızda Ankara patlamasından sonra ciddi azalmalar meydana gelmeye başladı. Hemen akabinde Paris’teki saldırılar, Rusya’yla yaşanan uçak krizi ve son olarak Amerika’daki meydana gelen terör saldırıları sonrasında sadece ülkemizde değil dünyada bir seyahat sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü turizm huzurdan beslenen bir sektör. İnsanlarda dünyayı huzursuz gördüğünde, özellikle bölgemizi huzursuz gördüğünde bu rezervasyonlara yansımakta. 11 yıldır bu işletmedeyim. Özellikle yılbaşına yaklaştığımız bu periyotta son 11 yılın en kötü periyodunu yaşayacağız” dedi.


Dünyada bir seyahat sıkıntısı var!
Rus Pazarı ile ilgili görüşlerini de açıklayan Serdar Balta, “ Rus pazarı ile alakalı tarihi yarımadada çok büyük bir pazar olmasa da hemen komşumuz Laleli ve akabinde kendi içimizde güzel bir yarışta olduğumuz Antalya’mız oldukça sıkıntıda. Tabii ben bu duruma karamsar bakmak istemiyorum. Bu ilişkilerin düzeleceğini ve eski düzene gelebileceğimizi düşünüyorum. Karamsar olmamak lazım. Ancak maalesef dünyada oluşan bir durum olan İslamofobi  var. Ve İslam ülkelerine karşı yine Mısır’da yaşanan son saldırıyı da eklersek bir seyahat sıkıntısının olduğunu görüyoruz. Bunları yıkmak da biraz zaman alacak. 


Çin ve Hindistan Pazarı gündemde
Pazarlar değişiyor mu? Sorusuna da cevap veren Ottoman Hotel Imperial Genel Müdürü Serdar Balta, “ Evet pazarlar değişmeli. Çünkü şu anda Avrupa pazarında bir sıkıntı var. Alternatif olarak Hindistan, Çin gibi ülkelere girmeliyiz. Tabii ki bu tanıtımla, pazarlama ile ilgili. Avrupa pazarı sıkıntıya düştüğünde diğer alternatif pazarlar da cepte olmalı. Bu konularda da açıkçası Pazar farklılığını gözetmeliyiz. Tek bir tekelde, tek bir pazarda oynamak çok mantıklı değil. Ama Avrupa pazarı şu anda büyük bir sıkıntıda diyebilirim”

Bu gibi durumlarda biz reklama ve tanıtıma daha fazla ağırlık veriyoruz!
Grup olarak bu sıkıntılardan an az zararla çıkmak adına çalışmalar yaptıklarını da belirten Serdar Balta, promosyonlar yaptıklarını ve bu zor zamanda reklama ve tanıtıma daha fazla ağırlık verdiklerini söyleyerek “  Bizi tercih eden misafirlerin yaklaşık % 80’i Batı Avrupa ülkelerinden oluşuyor. Amerikalılar da zaten 2009 krizinden sonra sıkıntıdaydı ve düzelmeye başlamıştı. Özellikle Cruise’ların etkilenmesi, kış ayına da denk gelmesi ile birlikte önümüzdeki sezon Cruise’ların ne kadar etkileneceğini de bize gösterecek. Bu arada bizde bu krizde çalışmalarımızı sürdürüyor, çıkış yolları arıyoruz. Bu arada Promosyonlarla ayakta durduğumuzu söyleyebilirim. Çünkü bir yerde bir huzur olmadığında, ne yaparsanız yapın misafir bulabilmek güç olabiliyor. Online kanalları çok iyi kullanmaya çalışıyoruz. Bizim farklı bir politikamız var. Yönetim Kurulumuza da buradan teşekkür etmek istiyorum.  Bu gibi durumlarda biz reklama ve tanıtıma daha fazla ağırlık veriyoruz. Özellikle Google’da reklam bütçelerimizi arttırıyoruz. Uluslararası fuarlara katılıyoruz.  Reklam bütçemizden kısmayıp, tam aksine daha da hareketlendiriyoruz. Bunun dışında farklı pazarlara eğiliyoruz” diye konuştu.

4 Aralık 2015 Cuma

Otizm'li yaşamlara 'DEĞER' katacak

Bugünlerde kuruluş çalışmalarını tamamlayan “Değer Otizm Yardımlaşma Derneği”  Başkanı Nihat Boztepe  önderliğinde çalışmalar sürdürüyor. Otizmli çocuklara umut kaynağı olmak için kurulan "Değer Otizm Yardımlaşma Derneği " nin tanıtım gecesi 9 Aralık günü Büyük Kulüp’te gerçekleşecek. Anne babalar otizmli çocukların hem değerlendirilmesi hem de eğitimin planlanması sürecinde uzmanların en önemli paydaşlarıdır. Otizmli bir çocuğa sahip olan anne babalar, bu alanda eğitim veren özel eğitimciler, tedavi sağlayan uzmanlar ve insani değerlere önem veren bireyler ve farklılıkların bizi biz yapan değerler olduğunun farkında olan insanlar bir araya gelerek sorunlar karşısında söylenmek yerine adım atmak gerektiğini düşünüp birlik oldular.



“Değer Otizm Yardımlaşma Derneği”nin amacı kendi dünyalarına hapsolmuş otizmli bireylerin ve bu dünyanın içinde kaybolan destek bulamayan ailelerin sorunlarını ilgili yerlerle paylaşıp eksiklikleri gidermek. Otizmli bireylerin, teşhis konulduğu andan itibaren öz bakım dâhil olmak üzere bütün kişisel gelişim olanaklarının sağlandığı, kendilerini birey olarak ifade edebildiği, bağımsız olarak toplumsal yaşama katılmasının önündeki engellerin ortadan kaldırıldığı, sosyal güvencesinin sağlandığı, bilimsel araştırmaların çoğaldığı, ailelerin destek mekanizmalarının geliştirildiği, dışlanma ve ayrımcılığın ortadan kaldırıldığı bir yaşamın gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak için, bu amaçla kamuoyunu bilgilendirmek, faaliyetler düzenlemek ve farkındalık oluşturarak otizmli bireylerin yaşamlarının en iyi şekilde sürdürebilmelerine olanak sağlayacak.

Otizmle alakalı toplumsal farkındalık yaratmayı ve gelişimleri için gerekli olan tüm altyapı imkânlarını en üst düzeyde sahip olabilmelerini amaçlayan “Değer Otizm Yardımlaşma Derneği”  tamamen gönüllülük esasına göre kurulmuş ve faaliyet gösterecektir.  Daha fazla bilinçli birey, daha fazla bilinçli toplum ve farklılıklar ile yaşamayı öğrenmiş medeni insanlarla attığı, belki küçük ama anlamlı olan bu adımda sizleri de yanlarında görmenin mutluluğu yaşamak istiyorlar.


 Bu dernek özel çocuklarımızın bu çocuklar ise hepimizin. “Değer Otizm Yardımlaşma Derneği”ni  destekleyen herkese sonsuz teşekkür”ediyoruz.






3 Aralık 2015 Perşembe

Kaz Dağları’nda REZONE Farkı

Rezone Healthy&Oxygen Hotel medeniyet ve doğanın içinde Alp Dağları’ndan sonra, oksijen yoğunluğu açısından Kaz Dağları dünyada ikinci sırada yer alıyor.Bu önemli ayrıcalık sayesinde solunum yolu hastalıkları tedavisine ek olarak kanser hücrelerinin oluşum ve gelişimini de engelleyen bitki çeşitlerine ulaşılabiliyor. Bu kapsamda dinlenme, ruh sağlığı, fizik tedavi ve solunum rahatsızlıkları için misafirlerine uzman kadrosuyla 5 yıldız konfor sunan Rezone Healthy&Oxygen Hotel medeniyet ve doğanın bir arada yaşandığı bir konumda inşa edildi. Geleneksel masajlar, banyo terapileri, cilt bakımı, fizik tedavi, rehabilitasyon, mekanoterapi, beden eğitimi, diyet ve detox tedavi – kür uygulamalarının uzman hekim denetiminde yapıldığı Rezone sağlık otelinde yeniden doğmak artık mümkün… Kilodan arınmak için uygulanan uzman kontrollü diyet programları istediğiniz görüntüye ulaşmanızı sağlıyor. Sağlıklı beslenme programları ile hem tatil hem de kamp yaparak ruhen ve bedenen yenilenme fırsatını yakalıyorsunuz…


Kaz Dağları’nın Edremit Körfezi’ne bakan yamaçlarında kurulmuş Altınoluk köyünün tepesinde bulunan Rezone Health&Oxygen Hotel, yaşam alanlarının bittiği ve Kaz Dağları Milli Parkı’nın başladığı noktada, medeniyet ve doğanın bir arada yaşandığı bir konumda yer alıyor. Sırtını Kaz Dağları’nın köknar çamlarına dayamış, zeytin ağaçları içerisinde, Edremit Körfezi’ne hakim bir konumda, Türk ve Yunan adalarını kuş bakışı gören eşsiz bir manzaraya sahip. Sabah kuş sesleri ile uyanıp, Kaz Dağları’nın sunduğu doğal ürünlerle mükellef köy kahvaltısını yaptıktan sonra, deniz, kara ve dağ turlarıyla hem şimdiki zamanın doğal güzelliklerine hem de geçmişin tarihi sırlarına yolculuklar yapabilir, kaybettiğiniz enerjinizi yeniden yakalayabilirsiniz. 


SPA ve Fitness konusunda uzman kadrosu ile sağlığınız ve hayat kalitenizi zenginleştirmenize katkıda bulunmak, istediğiniz kiloya ulaşmak, sizleri bedenen ve ruhen sağlıklı tutmak amacıyla yola çıkan Rezone Healthy&Oxygen Hotel yüzde yüz müşteri memnuniyetiyle  misafirlerini ağırlıyor.Kazdağları’ nın sahip olduğu doğal ortam özellikleri, anakaya, yerşekli, yerüstü ve yer altı su kaynakları, iklim, bitki örtüsü ve hayvan varlığı özelliklerinin bir araya getirdiği coğrafi konumunun bir sonucudur. Bu coğrafi konumun temiz havası astım hastalarının tedavisi için iyi bir ortam sağlıyor.  Rezone adından da anlaşıldığı gibi 4 mevsim hizmet veren bir sağlık ve oksijen ve sağlık oteli. 

  

2 Aralık 2015 Çarşamba

GürTour'dan uluslararası organizasyonlar

Yaklaşık çeyrek asırdır müşterilerine fuar organizasyonları, yurt içi ve yurt dışı otel rezervasyonları, havaalanı transferleri, kongre, seminer, toplantı organizasyonları ve daha birçok alanda müşterilerine sunduğu eksiksiz hizmet ve titiz çalışmalarıyla tartışmasız sektörünün zirvesinde bulunan  GürTour, geçekleştireceği Kenya ve Tanzanya Fuarları'yla başarılarını uluslar arası alanda da taçlandıracak. GürTour Turizm  Genel Müdürü Gürol Taner, firması ve 2016 Nisan'ında gerçekleştirecekleri Kenya ve Tanzanya Fuarları hakkında özel bilgiler verdi.


GürTour Turizm'in bir aile şirketi olarak 1992 yılında  A grubu Seyahat Acentası bünyesinde faaliyetlerine başladığını kaydeden Taner, firmasının faaliyetleri hakkında şunları dile getirdi: "Yaklaşık 24 yıldır bu sektörde; fuar organizasyonları, yurtdışı iş gezileri, yurt içi ve yurt dışı uçak biletleri,  yurt içi ve yurt dışı araç kiralama, yabancı misafirleriniz için V.I.P. servis, motivasyon & bayii toplantıları, catering servisi, özel davetler ve tanıtım kokteylleri, şirket basın danışmanlığı, süsleme & dekorasyon, yurt içi ve yurt dışı otel rezervasyonları, havaalanı transferleri, kongre, seminer, toplantı organizasyonları, personel gecesi organizasyonları, yemekli toplantı ve ziyafet organizasyonları, temel atma & açılış törenleri, simültane çeviri, sekreterlik ve rehberlik hizmetleri, yat organizasyonları, isteğe uygun özel tur organizasyonları gibi hizmetler sunmaktayız". 

Özellikle  fuartakip.com adını taşıyan oldukça geniş bir kapsama sahip ve sürekli güncellenen bir fuar portalına sahip olduklarını belirten Taner, sektörel anlamda çok büyük bir öneme sahip bu oluşum hakkında şu ifadeleri kullandı: "Sektörümüzde 3-5 firma varsa bunların lokomotifi GürTour'dur. fuartakip.com adını taşıyan fuar portalımız Türkiye'de rakipsiz olan bir portaldır. Bu portalda dünya çapında yaklaşık 15bin tane fuarın bilgilerini sürekli güncelleyerek, iş adamlarının ve sektörün bilgisine sunmaktayız. Sektöre adım attığımız bu 24 yıl içerisinde fabrika sahiplerinin, CEO'ların, sanayicilerin, iş adamlarının, şirket yöneticilerinin uluslar arası fuarlara katılımını sağlayarak ufkunu genişlettik ve buna da devam etmekteyiz".

Önümüzdeki yıl Nisan ayında Kenya ve Tanzanya Fuarları'nın organizasyonlarını gerçekleştireceklerini kaydeden Taner, Yerli üreticilerin boy göstereceği ve ihracatımızdaki tıkanıklığın aşılmasında önemli rol oynayacak bu organizasyonlarınız hakkında da "Ülkemizin sosyo-ekonomik şartları, döviz kurlarının önlenemez yükselişi; firmaların mallarını yurtdışı pazara satabilmesi için, kaçınılmaz olarak uluslar arası fuarlara  katılma zorunluluğunu doğurdu. Rusya, Uzakdoğu ekonomik şartlar ve ucuz iş gücü gibi unsurlardan oldukça etkilendi. Avrupa'nın durumu ortada. Ortadoğu'da yaşanan savaşlar beraberinde ekonomik felaketleri de getirdi. Afrika ülkeleri ise son yıllarda yıldızı parlayan ülkeler haline geldi. Bizim Afrika'yla ilgili şöyle bir ön görümüz bulunmakta:  Tanzanya'da doğal gaz, Uganda'da petrol çıktı. 

Bunun yanında Senegal ve Etiyopya gibi ülkeler nüfusları çerçevesinde gelişmeye açık ülkeler sınıfına girdi. A.B.D'nin, Barack Obama'nın Kenyalı olmasından kaynaklı sempati beslediği Kenya'ya ve yine önemli bir potansiyel taşıyan Tanzanya'ya kredi akıtması yönünde bir düşünceye sahibiz. Bu düşünceyle beraber Türk iş adamlarının bu pazarda yer almasının kaçınılmaz olduğu kanaatindeyiz. Çinliler, Avrupalılar epeydir bu ülkedeler. Ama bizim iş adamlarımız yeni yeni bu pazarlara girmeye çalışıyorlar. COMESA adı altında bir Doğu ve Güneydoğu Afrika Ortak Pazarı bulunmakta. Doğu Afrika'da Kenya ve Tanzanya'nın çevresindeki 8 ülkenin birleşmesiyle sektöre hitap edecek nüfus sayısı 450 milyona çıkıyor. Bu ülkeler arasında ticari serbestlik anlaşmaları bulunmakta. Bu pazarda Türk üreticilerin yerini almasını istiyoruz ve bu uğurda elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.

Katılımcıların, bu fuarlarda boy gösterebilmeleri için ne gibi ücretler ödeyecekleri hususuna da değinen GürTour Turizm  Genel Müdürü Gürol Taner, "Kenya'daki fuar alanımız kapalı ve açık olmak üzere toplam 3000m2 olacak. Kapalı alan stant m2 birim satış fiyatımız  380 dolar, açık alan ise 350 dolar. Tanzanya'daki fuar alanımız ise 3500m2. Buradaki fiyatlarımız Kenya'daki fuarımızla aynı bazda. Bunun dışında hazır paketlerimiz de bulunmakta. 12m2 ve üstünde stant alımlarında konaklama masraflarını da paketin içine koymaktayız. Ekonomik paketlerimizde; 9m2 stant+2kişi konaklama fiyatı 450 dolar civarında. VIP dediğimiz diğer pakette; 12m2'lik stant+vize hizmeti+konaklama+ her gün transfer hizmetlerini 6250 dolara vereceğiz" şeklinde konuştu.

Katılımcılara sunulacak Devlet desteğine de değinen Taner şunları ifade etti: "Devletin yurt dışı fuarlara katılımda bireysel olarak sunduğu katkılar bulunmakta. Bu desteklerin oranı %50'ye kadar çıkmakta. Bu fuarlarda katılımcılarımızın bu desteklerden faydalanmasını sağlayacağız. Bildiğiniz üzere devletin 2023 yılı 500 milyar ihracat hedefi bulunmakta. Bu hedefe ulaşabilmemiz için Afrika, Güney Amerika gibi ticaretin peşin paralarla gerçekleştiği pazarlarda da olmamız lazım. İhracatın olmazsa olmazlarından biri bu tanıtım fuarlarına katılmaktır.  Organize edeceğimiz bu fuarlarda katılımcı boyutunun yanı sıra bir de ziyaretçi boyutu bulunmakta. Mesela stant açmayacak, fuarı ziyaretçi olarak gezip belki bir sene sonraki fuarda katılımcı olacak kişileri kapsayan paketlerimiz bulunmakta. Bu kapsamdaki kişilerin KOSGEB destekli 2000 liraya kadar olan avantajlardan faydalandıracağız.  Fuarlarımıza ticaret odalarının, derneklerin heyet gezilerini de organize edebiliriz. Burada da Ekonomi Bakanlığı'nın, İhracatçılar Birliği'nin derneklere, ticaret odalarına ve üyelerine teşvik anlamında sunduğu desteklerden faydalanılmasını sağlayacağız.