23 Kasım 2020 Pazartesi

Turist Rehberleri Destek Bekliyor

TUREB Başkanı Tural:“Turist Rehberi İçin Gelecek Parlak Değil”
Türkiye Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Başkanı Suat Tural, bu krizden en çok etkilenen kesimin turist rehberleri olduğunu dile getirdi


Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 nedeniyle turizm sektörünün büyük bir kriz içinde olduğunu hatırlatan Türkiye Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Başkanı Suat Tural, bu krizden en çok etkilenen kesimin turist rehberleri olduğunu dile getirdi. 

Lisanslı turist rehberlerinin serbest çalışan olduğunu ve bundan kaynaklı devlet desteklerinden kısıtlı yararlanabildiğini kaydeden Tural, “Rehberlerimiz devletten daha çok destek bekliyor. Bu imkanlarla turist rehberleri için gelecek parlak değil” dedi. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre nisan ve mayıs aylarında yabancı turist sayısında yüzde 99 düşüş yaşandığını bildiren Tural, turizm sektörünün krizlerden en çok etkilenen ama kriz sonrası en zor toparlanan sektör olduğunu söyledi. 

Pandemi nedeniyle lisanslı rehberlerin tamamen işsiz kaldığını belirten Tural, ikisi de rehber olan evli çiftlerin çok zor durumda olduğunu dile getirdi. Yaz döneminde çoğu rehberin hiç iş yapamadığını vurgulayan Tural, bu süreçte Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı tarafından kamu bankalarından rehberlere yönelik sağlanan kredinin ödeme gününün geldiğini, ama rehberlerin bu kredileri ödeyecek durumu olmadığını ifade etti. 

Bilinenin aksine lisanslı rehberlerin acentaların çalışanı değil serbest çalışan olduğunu belirten Tural, bundan kaynaklı rehberlerin işsizlik ödeneklerinden yararlanamadığına da dikkat çekti. 
Bu bağlamda, nitelikli, yetişmiş ve ülke ekonomisine büyük katkıları olan lisanslı rehberlerin zor durumda olduğunu ve destek beklediklerini kaydeden Tural, mevcut sunulan imkanlarla turist rehberleri için geleceğin pek de parlak olmadığını belirtti.   


21 Kasım 2020 Cumartesi

MSC Cruises’den ikinci kişi ücretsiz kampanyası

MSC Cruises seyahat severlere yepyeni bir teklif hazırladığını duyurdu
21 Kasım 2020 ile 31 Aralık tarihine kadar yapılacak tüm 2021 yaz programları rezervasyonlarında ikinci kişi ücretsiz!  Üstelik rezervasyon için iki seçenek sunuluyor. Dilerseniz yalnızca ikinci kişi ücretsiz kampanyasından yararlanabilir veya ikinci kişi ücretsiz kampanyasına kişi başı 90 Euro’ya Dine&Drink İçecek paketi ekleyerek seyahatinizi siz ve sevdikleriniz için daha keyifli hale getirebilirsiniz. 



Unutulmaz bir yaz tatili için bu muhteşem kampanya ile Karayipler'de gün batımından, Kuzey Avrupa'nın görkemli Fiyortlarını, ikonik Baltık ülkelerini, Kuzey Kutbu ve Spitzbergen'i görmeye kadar, Doğu Akdeniz'in güzelliğini izlemekten, Batı Akdeniz'e kadar, tüm yeni güzergahlarımızı keşfedebilirsiniz.

Konukların, mürettebatın ve ziyaret edilen bölgelerdeki toplulukların sağlığını korumak için MSC Cruises kapsamlı bir protokol tasarladı ve bu protokol ilk olarak Ağustos ayında Akdeniz güzergahı ile denizlere dönen dünyanın ilk büyük yolcu gemisi MSC Grandiosa'da uygulandı. Şirketin amiral gemisinin ilk 7 gecelik yolculuğunu tamamlaması ile protokolün verimliliği olumlu bir şekilde sonuçlandı. Bu protokolde yer alan önlemler arasında, uğranılan her limanda gerçekleştirilen ve “sosyal balon” ismi verilen korumalı kara turları da yer almaktadır. 

Misafirlerin ve mürettebatın sağlık ve güvenliğini önceliğinde tutan MSC Cruises'ın geliştirilmiş  protokolü; gemiye binmeden önce herkese yapılacak kapsamlı sağlık taramasını, gemi genelinde yüksek sanitasyon ve temizlik önlemlerini, sosyal mesafe yönetimini, ortak alanlarda yüz maskesi takılmasını, gemide takibini ve izlemesini sağlayacak olan teknolojiyi de içermektedir. Ayrıca MSC Grandiosa ile denize açılan binlerce misafirin şimdiye kadar yaptıkları geri bildirimlerin son derece olumlu olmasının yanı sıra, birçoğu, bu deneyimlerini mevcut durumdaki en güvenli tatil seçeneği olarak nitelendirdiklerini belirtti. Bu muhteşem kampanya ile  rezervasyon yapmak ve detaylı bilgi almak için hemen seyahat acentenizi arayın!

19 Kasım 2020 Perşembe

İçerik pazarlamasında trafiği artıracak 6 ipucu

Son dönemde markaların satış ve pazarlama stratejilerinde çok daha sık kullandıkları ve yaratıcı, etkileyici, eğlenceli ve satın almaya yönlendiren bir kanal olarak öne çıkan içerik pazarlaması, özellikle dijital platformlarda trafiği yüksek oranda artıran bir yöntem olarak tercih ediliyor. 



Pazarlama, dijital pazarlama, marka danışmanlığı ve içerik üretimi ajansı Ajans Dijital Kalem, markaların sundukları ürün ve hizmetler konusunda hedef kitlelerini bilgilendirirken aynı zamanda satın alma davranışlarını da yönlendiren içerik pazarlamasında trafiği artıracak ipuçlarını paylaştı.

Ölçüm ve optimizasyon araçları

İçerik pazarlamasında trafiği artıracak en önemli unsurlardan biri sürekli ve düzenli olarak ölçüm yapmak, girilen içeriklerin etkisini görmek ve buna göre optimizasyon yapmaktır. Bunun için kullanabilecek çok sayıda online moderasyon, takip ve raporlama uygulaması bulunmaktadır. Bu araçlarla içeriklerin nasıl bir ekosistemde yayıldığını görmek ve stratejileri bu verilere göre değiştirebilmek mümkün.

Öncelikle orijinal ve özgün içerik

İçerik pazarlamasının olmazsa olmazı orijinal ve özgün içeriktir. Üretilen ve hedef kitlelere sunulan içerik özgün ve markaya özel olmalıdır. Bir başka kanaldan, özellikle de rakip markalardan “kes, kopyala, yapıştır” yöntemiyle alınan içerikler, uzun vadede markaya yarardan çok zarar getirmektedir.

Google Snippet vb. araçlar

Günümüzde üretilen ve paylaşılan bilginin ne kadar çok olduğunu göz önüne alarak bu engin denizde hedef kitlelere içerikle doğrudan ulaşmak için dijital pazarlamayı kullanmak ihmal edilmemelidir. Son dönemde öne çıkan Google Snippet gibi uygulamalar ile arama motorlarında daha görünür olmak ve üst sıralarda yer almak artık daha kolay.

Farklı içerik türleri

İçerik üretimi ve pazarlaması denilince akla ilk olarak metinler veya blog yazıları geliyor. Ancak son dönemde dijital platformların farklı teknolojileri de kullanarak sunduğu çok farklı içerik türleri bulunuyor. Resim, video, GIF, infografik, ses kaydı, podcast, e-kitap vb. içerikleri de kullanarak hedef kitlelere kolayca ve farklı kanallardan ulaşmak mümkün.

Geri dönüşlerin takibi

Dijital platformların sunduğu en önemli avantajlardan biri de tamamen ölçülebilir, herkes tarafından ulaşılabilir ve hedef kitle ile doğrudan iletişim kurulabilir bir yapıda olmalarıdır. Paylaşılan bir içeriğe olan geri dönüşler en çok bu kanallarda markaların karşısına çıkmaktadır. 7/24 açık ve ulaşılabilir olan bu kanallardan gelen geri bildirimler, mesajlar, notlar, şikayetler ve sorular mutlaka düzenli takip edilmeli, yanıtsız bırakılmamalıdır.

Yapay zekanın gücü

Son dönemde farklı teknolojiler ile sürekli gelişen ve yeni özellikler kazanarak çok daha değişik alanlarda kullanılmaya başlanan yapay zeka, içerik pazarlamasında önemli araç olarak öne çıkıyor. Birçok farklı yapay zeka uygulamasını kullanarak içeriklerin tasarlanması, yazılması, paylaşılması gibi birçok konuda fark yaratmak mümkün. Örneğin yapay zeka ile içerikleri arama için optimize etmek, arama motorlarında görünme olasılıklarını artırmak, kişiselleştirilmiş içerikler oluşturmak, chatbots ve kişisel asistanlar kullanarak doğrudan içerik üzerinden hedef kitlelerle iletişim kurmak, artık bir seçenek olarak bir tık uzaklıkta.

DÜNYANIN İLK VE TEK BİLARDO TURNUVA TESİSİ GÖLBAŞI’NDA KURULUYOR

Dünya Bilardo Müsabakalarının Yeni Adresi Gölbaşı Olacak…

Gölbaşı Belediyesi Spor Toto ile imzalanan protokol sonrası kolları sıvadı. Hayata geçecek ‘Uluslararası Bilordo Kompleksi’ projesinin detaylarını paylaşan Başkan Ramazan Şimşek “Uluslararası müsabakalara ev sahipliği yapacağız” dedi.


Gölbaşı doğal güzelliğinin yanı sıra sporun merkezi olma yolunda da büyük adımlar atıyor. Yapılan çalışmalar hakkında bilgi aktaran Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek “Yıllardır dile getirmiş olduğumuz uluslararası müsabakalara ev sahipliği yapabileceğimiz 2 bin metrekare kapalı inşaat alanına sahip bilardo tesisimizin çalışmalarına başladık. Tesisimizde, federasyon binası, turnuva salonu, fuaye, kafeterya ve mutfak, seyirci ve sporcu ayrı giriş-çıkış alanları, bay-bayan sporcu giyinme odaları, WC, maç öncesi ve molalarda sporcuların maça hazırlanabilmesi için sporcu dinlenme odası, hakem odası, sinema koltuklu çift tribün, tüm salona hâkim loca, toplantı salonu, açık otopark gibi pek çok alan bulunacak” açıklamasında bulundu.

Türkiye Bilardo Federasyonu taşınıyor

Türkiye Bilardo Federasyonu’nun da bu tesis içinde yer alacağını aktaran Ramazan Şimşek “Türkiye Bilardo Federasyonu’nun en yakın zaman diliminde Gölbaşı’na taşınmasını planlamaktayız. İlçemizin çehresine yakışacak atılımlar içinde bulunmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Hem sporun kalitesine uygun hem de hizmet ağının sağlıklı bir şekilde sunulacağı federasyon binamız da burada hizmete girecek” ifadelerini kullandı.

Bilardo müsabakaları artık Gölbaşı’nda

Dünya, Avrupa ve Türkiye Şampiyonalarının önümüzdeki yıldan itibaren Gölbaşı’nda oynanacağının da müjdesini de veren Başkan Ramazan Şimşek “TRT’den naklen yayınlanan bu

organizasyonlar sayesinde hem Gölbaşı’mızın reklamını yapacağız hem de yıl içerisinde buraya gelecek binlerce sporcu ve seyirci ile ilçemiz ekonomisine büyük katkı sağlayacağız. Bilardo müsabakaları ile spor turizmini Başkentimize taşıyacak hem Gölbaşı’nın hem de Ankara’nın turizm kenti olmasına fayda sağlayacağız. Başkentimize yakışır bir Gölbaşı için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Spor denilince Ankara ve Gölbaşı akla gelecek” dedi.

18 Kasım 2020 Çarşamba

Otel patronluğundan ameleliğe

Oğlu, Ankara’da polis müfettişi, kızı ise Mersin’de bir hastanede sağlık görevlisi olan Yılmaz, düştüğü durumdan hiç rahatsız değil. ‘Düşmek de ne demek, görev ve hizmetlerin düşüğü, yükseği olmaz’ diyen dirayetli insan Yılmaz, ‘İnsanların hepsi müdür olsaydı yaşam imkânsız olurdu’ görüşünü savunuyor.
 


Mersin’e yapmış olduğum üç haftalık bir ziyaret sırasında, evimin bulunduğu sitede bir havuz tadilatı yapılıyordu. Bu tadilat işi için bir usta ve birkaç amele çalışıyordu. Biz tatil zevkini çıkarırken bu ameleler terler dökerek çalışıyorlardı. Arada bir verilen çay molalarında konuşma fırsatı bulduğumuz bu amelelerden biri bana, ‘Sizi medyadan tanıyorum. Ne güzel, emekliliğin tadını çıkarıyorsunuz.’ dedi. Ben de, ‘Bir gün gelir sen de emekliliğin tadını çıkarırsın canım’ dedim.

tum-insanliga-ders-niteligi-tasiyan-hayatin-inanilmaz-azizligi-bir-zamanlar-otellerde-mudurluk-yapan-daha-sonra-da-otel-patronu-olan-hasan-basri-yilmaz-simdilerde-mersinde-amelelik-yapiyor.jpgElindeki küreği yere bırakarak yanıma çöken bu amele şöyle devam etti: ‘Ben bir zamanlar Marmaris’te otellerde müdürlük yapıyordum. Daha sonra bir arkadaş ile 200 yataklı bir otel kiraladık. Yani ben bir otel patronuydum. Belçika’da bir kardeşim var. Onu ziyarete gittiğim zamanlar Hollanda’ya da gelirdim. Kardeşim üniversiteye gidiyordu. Gerek işlerin ters gitmesi ve gerekse başka zorluklar nedeniyle kiralamış olduğumuz otelimizi terk etmek zorunda kaldık.

Korona krizi çıkınca, bırakın müdürlük işini, garsonluk işi bile bulamadım

İkinci evliliğimden de çocuklarım var. Eve ekmek götürmek mecburiyeti olduğu için günlük yevmiyeli amelelik işleri aradım. Memleketim olan Mersin’de buldum bu işi. 

Oğlum, Ankara’da polis müfettişliği yapıyor. Kızım da burada bir hastanede sağlık görevlisi olarak çalışıyor. Çok şükür, ikinci eşim ve çocuklarım ile yaşıyorum.’

Hayret ve üzüntü ile dinlediğim bu açıklamadan sonra, adı Hasan olan bu dirayetli insana şöyle dedim: ‘Çok ilginç bir yaşamın var. Düştüğün bu durumu, kimliğini açıklamadan ve fotoğraflarını gölgeleyerek yayınlayabilir miyim?’

Aldığım cevap şöyle oldu: ‘Benim yaşam öykümü ibret olması için yayınlayabilirsin hem de alenen

Adım Hasan Basri Yılmaz. Fotoğraflarımı gölgelemeye de gerek yok. Siz bana ‘Düştüğün bu durumu yazabilir miyim’ diye sordunuz. Ben bir yere düşmedim ki. İnsanlar yaptıkları iş nedeniyle değerlendirilemez ki. Müdürlük veya patronluk yaparken yüksek, amelelik yaparken alçak mı olunuyor?’

Hasan’ın söyledikleri çok doğruydu. Yaşam felsefesi zengin olan Hasan’a ‘Şahanesin Hasan, konuşmaya devam et lütfen’ dedim. O da devam etti: ‘Dünya’da 8 milyar insan yaşıyor. Bu insanların hepsi müdür veya patron olsaydı, yaşam devam etmezdi. Müdüre ihtiyaç olduğu gibi, ameleye de ihtiyaç var. Marangoza, tasisatçıya, elektrikçiye, tarım işçisine, velhasıl bin bir türlü iş yapana ihtiyaç vardır. Bu işleri yapanlar arasında yüksekte ve alçakta olmak diye bir şey söz konusu olamaz. Bu nedenle, benim kimliğimi alenen yayınlayabilirsiniz.’

İşte, bunlar tüm insanlığa ders niteliği taşıyan Hasan Basri Yılmaz’ın söyledikleri

Hasan Basri’nin amelelik yaparken fotoğraflarını çektim. Müdürlük veya patronluk yaparken çekilmiş fotoğrafı varsa göndermesini rica ettim.  Bizim sitedeki iş bittikten sonra Hasan’dan bir daha haber alamadım. O nedenle haberi geciktirmiş oldum. Hasan’ın anlattıklarından hiç şüphe duymadığım için, göndermediği müdürlük veya patronluk fotoğrafı yerine ekteki hayali fotoğrafı kullandım.


İlhan KARAÇAY

16 Kasım 2020 Pazartesi

SİGARA YASAĞI KONUSUNDA

Bunun arkasından içki, giyim yasağı gelir mi?
Korksak bile konuyu ortak alanda sigara yasağına bağlamak doğru değil. Ya da bu korkuyu bu yasağa bağlayanlar, özgürce her yerde sigara içebilmek için bize ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyorlar. Yani kanser, pislik, çevre kirliliği, astım, hatta ölüm bile daha iyi demeye getiriyorlar. Oysa sapla samanı karıştırıp, bu yasağı başka yasaklarla kıyaslamamalı. 


Dün uçakta, otobüste fosur fosur sigara içiliyordu. O kalabalıkta içilmesin diye yasak geldi. Doğru bir karar mıydı? Evet. Ona alıştık mı? Alıştık. O halde buna da alışacağız. Burada da kalabalıkta içilmesi yasaklandı.

Algıya dikkat! Sigara içmek yasaklanmadı. Açık havada içmek de yasaklanmadı. İsteyenler karton karton sigara alıp, içine çeke çeke içebilirler. Kimse karışmaz, karışamaz. Ancak çoluğu çocuğu, yaşlıyı, hastayı, astımlıyı rahatsız etmeyeceğiniz, zehirlemeyeceğiniz, leş gibi kokutmayacağınız ve sigara içen virüslüyse dumanı üfleyip insanların ölümüne yol açmayacağı bir yerde için deniyor. Bu kadar basit.

Not: Bir çok kişi, kendisinde virüs olduğunu dahi bilmiyor.
Bu önleme karşı çıkanlarda bir inat bir inat. Neden ısrarla insanları, bebekleri, çocukları, astımlıları, yaşlıları zehirleyip, leş gibi kokutup hasta etmeye, abartıyorum sanılmasın ama kişi virüslüyse dumanı üfleyerek, insanları öldürmeye teşebbüs ederler anlamakta güçlük çekiyorum.

Temiz hava almaya sokağa çıkıyoruz, deniz kenarında, kafede, restoranda, sağımızda solumuzda sigara içenin dumanını çekmekten temiz hava alamıyoruz. Yazın restoranlarda duman altı olmamak için içerilere tıkılıyoruz. Oysa içeri tıkılması gereken, kusur işleyen biz “sigara içmeyenler” değiliz. Sokaklar, plajlar, saksı dipleri, işyeri girişleri her yer küllük gibi. Çevreyi de kirletiyoruz. Ailece eve döndüğümüzde, o leş gibi kokan saçımıza, giysilerimize sinen, pis, iğrenç sigara kokusunu üzerimizden atmak için banyo sırası kavgası yapıyoruz. Tüm kıyafetlerimiz yıkanıyor. 

Ayrıca bu yasak sadece bizde yok,  başka ülkelerde de var.
Herkesi zehirlemeyi, çocukların ve insanların ciğerlerini mahvetmeyi, leş gibi kokularını herkese bulaştırmayı, hatta varsa virüsle beraber dumanı ciğerlerimize zikretmeyi, belki de bu nedenle insanları öldürmeyi özgürlük sanan potansiyel KATİLLERDEN uzak durmalıyız.

Efendim? Abartıyor muyuz? Hangisi abartı?
 Not; Ben eskiden sigara içiyor muydum? Evet. İçiyordum. Eskiden sigara içenlerin, hiç içmeyenlerden daha çok sigara düşmanı olduklarını biliyor muyum? Elbette biliyorum. Çünkü aradaki farkı biliyorum. Çünkü yaptığım yanlıştan utanıyorum. Çünkü dostlarımın da, çevremin de hatta ülkemin de bu ayıptan bir an evvel kurtulmasını istiyorum. Onlar da yedikleri yemeğin, meyvenin, içtikleri, suyun tadını alsınlar, daha temiz havada yaşayıp, daha kolay merdiven çıksınlar istiyorum. Kimseye zarar vermesinler istiyorum. Lütfen sigara içen biri “biz de suyun, elmanın tadını alıyoruz” demesin. Kıyaslanamaz. Meğer çok farklıymış çoook. Sevdiklerimin kokusu da farklıymış meğer…


Unlu mamul sektöründe teknolojiye olan ihtiyaç artacak

Unlu mamul sektöründe donuk hamur teknolojisi 2021’e damga vuracak
Mart ayından bu yana süren salgın süreci fırıncılık sektörünü de etkiledi. Türkiye Unlu Mamul Makine Üreticiler Birliği Derneği (TUMMAB) Başkanı, Toya Makine ve Bay Bread Fırıncılık CEO’su Serdar Yalçınkaya, ekmek ve unlu mamuller sektörünün 2020 yılını değerlendirerek 2021 yılı için de öngörülerde bulundu.



Ekmek ve unlu mamullerdeki değişen trendlerin devam ettiğini belirten Yalçınkaya, tüketicinin beslenme alışkanlıklarında yaşanan değişikliklerin, ekmek ve unlu mamulleri de etkilediğinin altını çizdi.  Katkılı ekmeklerin yerine gitgide doğal hammaddelerle üretilen ekmeklere yönelim olduğunu belirten Yalçınkaya, “Ekşi mayalı, nohut mayalı ekmek üretenler veya doğal meyve sebzelerden üretilmiş faydalı bakterilerle üretilen ekmek ve türevleri ile ilgili talepler, her geçen gün artıyor. 

Beyaz undan üretilen ekmek çeşitleri yerine, tahıl oranı daha yüksek olan yulaflı, çavdarlı, kara buğdaylı, siyez buğdaylı gibi farklı buğday ve tahıl çeşitlerinden elde edilen ekmeklere yönelim artıyor. Taze ekmek ve unlu mamul çeşitlerinin pazardaki yeri ise her geçen gün azalıyor ve pandemi ile birlikte, donuk ekmek ve unlu mamul çeşitlerinin satış oranlarında yüzde yüz oranında artış gözlendi.” dedi.

Yalçınkaya ekmek ve unlu mamuller sektörünün 2020 yılını değerlendirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
Sektörde ciddi değişimler oldu “Un fiyatları bir yılda yüzde 50, pasta maliyetleri ise 8 ayda yüzde 60 arttı. COVİD-19 salgınıyla beraber, sektörde ciddi değişimler oldu. 

Ramazan’da pide sıcak tüketilemedi
Pandeminin ekmek üretiminde önemli bir adımı da Ramazan ayı oldu. Ramazan’da pide üretiminin iftardan 2 saat öncesinde durdurulması konusunda ki karar, ekmek üreten işletmelerde önemli bir değişikliğe neden oldu. Geleneksel fırınlarda üretilen pide, sıcak tüketilemedi, bu da tüketicilerde memnuniyetsizlik yarattı. 

Personel sıkıntıları ve hammadde maliyet artışları oldu
Ekmek üreten işletmelerde ciddi personel sıkıntıları ve hammadde maliyet artışları söz konusu oldu. Unlu mamuller üretimi, insana dayalı bir üretim olduğu için, salgın nedeniyle işletmelerde personel sorunları ve üretimde aksamalar yaşandı. 

Ambalajlı ekmeklere yönelim arttı
Sokağa çıkma yasakları hizmetin müşterinin ayağına götürülmesi zorunluluğunu doğurdu. Ambalajlı ekmeklere yönelim arttı. Otomasyonla ambalajlanan ekmeklerin yanında, insan eliyle paketlenen ekmekler de tüketicilere ulaştı. Bu süreçte doğal beslenmeye verilen önem ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek için tüketiciler doğal hammaddelerle üretilen ekmekleri tercih etmeye başladı. 

Yüzde 40 civarında kapasite kayıpları gerçekleşti
Salgın öncesinde ekmek ve unlu mamul sektöründe imalat yapan geleneksel fırın işletmeleri, pandemi döneminde süreçten olumsuz etkilendi, yüzde 40 civarında kapasite kayıpları yaşandı. 

Unun fiyatı yaklaşık yüzde 50 civarında arttı
Salgın döneminde en büyük kaygı beslenme ile ilgili yaşanırken, bu kaygı insanların besin hammaddelerini depolamasına neden oldu. Unun fiyatı yaklaşık yüzde 50 civarında arttı. 

2021’de teknolojiye ihtiyaç daha da artacak
Türkiye de artan iş gücü maliyetleri ve yeterli kalifiye personelin sektöre arz edilememesine bağlı olarak sektör oyuncularının teknolojiye olan ihtiyacı artacak. Bu nedenle her işletme şu anda yoğun olarak üretmekte olduğu geleneksel halk tipi ekmeklerde daha fazla teknoloji kullanması gerekecek. Pişirme teknolojilerinde veya hamur işleme teknolojilerinde modernizasyon yapma zorunluluğu ortaya çıkıyor. Aksi halde iş gücü maliyet artışları devam edecek ve bu ürün maliyetlerini yükseltmeye devam edecek.

Sektörde girişimler ve yatırımlar 2021 yılına damgasını vuracak
Hammadde maliyetlerinin yükselmesi, satışlardaki iadeler ve tezgahlardaki fireler, ekmek ve unlu mamuller üretiminde katlanılmasını daha zor hale getirdi. Fireye atılan kısmı ortadan kaldırmak adına geleneksel fırınlarda donuk hamur teknolojisi daha aktif kullanılmak zorunda. Bu yönde girişimler ve yatırımlar, 2021 yılına sektörde damgasını vuracak.

Geleneksel fırıncılıkta gelişmeler olacak
Modern teknoloji ile üretimi daha kısa zamanda gerçekleştirip, daha sonrada bunun satışını gerçekleştirmek için daha az miktarda enerji tüketerek bu ürünleri müşteri ile buluşturmak mümkün. Bu yönde geleneksel fırıncılıkta gelişmeler olacak. 

Paket servis hizmetleri 2021’de daha da büyüyecek
Kişisel harcamalar ciddi anlamda 2021 yılının ilk çeyreğinden sonra artmaya başlayacak ve üçüncü çeyrekte zirveye ulaşacak. Tüm dünya üzerinde 1 seneyi aşkın süredir yavaşlamış ekonomi tekrar hızlanacağı için, tüketim ve yatırım da buna bağlı artacaktır. Perakende sektöründe yaşanmakta olan ve hızla gelişen adrese teslim, paket servis hizmetleri 2021 yılında da gelişmesine devam edecek. Ekmek ve unlu mamuller dijital pazarlarda da önemli bir yer alacak. Tüketiciler, dijital perakende sektöründen daha yoğun bir şekilde ekmek ve unlu mamuller talebi oluşturmaya başlayacak. 

Bay Bread: Katkı maddesi içermeyen doğal ve yerel malzemeler kullanarak geleneksel yöntemlerle ürettiği ürünlerini tüketicilerin beğenisine sunmaktadır. Bay Bread, ilk şubesini Mart 2017'de açmıştır. Bay Bread, stratejik lokasyonlarda açılan yeni mağazaları ile büyürken, deneyimli ve işini aşkla yapan kadrosu ile marka kimliğini en iyi şekilde yansıtarak "Yeni Nesil Fırıncılık" konseptini hayata geçirmektedir. Ayrıca yeni nesil pazarlama, ürün formları ile evlerde ve iş yerlerinde donuk olarak muhafaza edilen ve ihtiyaç halinde pişirilerek her zaman sıcacık ve tazecik tüketilebiliyor.

Klasik fırıncılık anlayışını daha ileriye taşıyan; ekmekten tatlıya, çay ve kahveden dondurulmuş ürünlere uzanan geniş ürün gamına ek olarak, yeni lezzetlere de öncü olmak için var gücüyle çalışmaktadır. Bay Bread, Ümraniye'de yer alan fabrikada tüm ürünlerini son teknolojiyi kullanarak, gıda mevzuatına ve yüksek kalite kontrol standartlarına uygun hijyenik koşullarda üretmektedir. Türkiye'de bir ilke imza atan imalat modeliyle amaçlanan ülkemizdeki üretim verimliliğini en yüksek seviyeye ulaştırarak sektörün rekabet gücünü artırmaktır.

15 Kasım 2020 Pazar

Oligark İstanbul’a Yılın En İyi Mekanı” ödülü

İstanbul’un en iyi mekanı Oligark!
Oligark İstanbul Fashion TV Ödül Töreni ile “Yılın En İyi Mekanı” ödülüne layık görüldü 



İstanbul'un kalbi Kuruçeşme’de yeme-içme ve eğlence mekanı olarak adından sıkça söz ettiren Oligark İstanbul İstanbul Fişekhane Kültür merkezinde düzenlenen Fashion TV Ödül Töreni ile “Yılın En İyi Mekanı” ödülüne layık görüldü. 

Hizmet kalitesinin, kusursuzluğun ve dekorasyon tarzlarının ön planda tutulduğu 2020 yılı “en iyi mekan ödülü” değerlendirmesinde Oligark İstanbul tüm kriterlerinden tam not alarak bu büyük ödülün sahibi oldu. 

2019 yılının Haziran ayında açılarak İstanbul yeme-içme ve eğlence hayatına yeni bir soluk getiren Oligark İstanbul, sahip olduğu muazzam manzarası, dekorasyonu, müzikleri, kaliteli hizmet anlayışı ve hijyen önlemleri konusunda gösterdiği büyük hassasiyet ile adından sıkça söz ettiriyor.

Kuruçeşme’de 5 dönüm arazi üzerinde ve iki boğaz arasında muhteşem konumuyla yer alan Oligark İstanbul, denize sıfır konumu, arkasında yemyeşil orman manzarası, şık dekorasyonu,  farklı damak zevklerine hitap eden toplam 6 restoranı ve pandemi sebebiyle şimdilik kapalı olan 3000 kişilik clubu ile İstanbul’a gelen turistlerin ve İstanbulluların yeni gözdesi oldu.

11 Kasım 2020 tarihinde İstanbul Fişekhane Kültür merkezinde düzenlenen Fashion TV Ödül töreni gibi önemli bir gecede mekanın işletmecisi Zeynel Kılıç adına bu ödülü alan Oligark İstanbul Satış ve Pazarlama Yöneticisi Gönül Arslan, “Yılın En İyi Mekanı” ödülünü almaktan gurur duydukların belirterek bir dünya markası olmaya aday Oligark İstanbul için daha yapacak çok şey olduğunu söyledi.




 

Dünya Diyabet Günü’nde anlamlı proje start aldı: ‘Diyabet Dostu Otel’

Otellerden diyabet dostu menüler
Türkiye Diyabet Vakfı (TÜRKDİAB) ve Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) arasında yapılan protokole göre, TÜROB üyesi otellerde yiyecek-içecek menülerinde veya açık büfelerde diyabetik ürünlere yer verilecek.
 


Türkiye Diyabet Vakfı (TÜRKDİAB) ve Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), kronik hastalıklar arasında yer alan diyabet konusunda işbirliğine gidiyor. İki kuruluş, ‘Diyabet Dostu Otel’ projesini 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde başlattı. TÜRKDİAB ve TÜROB arasında projeye ilişkin bir de protokol imzalandı. Söz konusu protokole göre, TÜROB üyesi konaklama işletmeleri bünyesinde sunulan yiyecek- içecek menülerinde veya açık büfelerde diyabetik ürünlere yer verilecek. Tesislerin mutfak ve servis bölümlerinde bu konuda bilincin artırılması sağlanacak. Tesis bünyesinde bulunan revirlerde diyabetlilerin ihtiyacı olabilecek ilaçlar bulundurulacak. 
İki kurumun birlikte yürüteceği proje kapsamında gönüllü katılım belgesi uygulamasıyla diyabet dostu tesislerin yaygınlaştırılması hedefleniyor. 
 
TÜROB üyelerine Vakıf eğitim verecek
TÜROB Başkanı Müberra Eresin, konuyla ilgili açıklamasında diyabet hastalarının beslenme planlarına uygun gıda ürünlerine erişiminin çok önemli olduğunu belirterek, amaçlarının tüm üye otellerin ‘diyabet dostu’ olması olduğunu belirtti. Eresin, özellikle içinde bulunduğumuz bu zorlu dönemde çeşitli risk gruplarının başında yer alan diyabet hastalarının otellerde konaklamaları esnasında kendilerini daha rahat ve güvende hissetmelerini sağlamayı hedeflediklerini ifade etti. TÜRKDİAB’ın TÜROB’a üye otellerde konuyla ilgili eğitim çalışmalarına başlayacağını, bu eğitimlerin ilk etapta online olacağını dile getiren Eresin, projenin uygulamasında desteklerinden dolayı TÜRKDİAB’a teşekkürlerini sundu. 

Nüfusun yüzde 10’u diyabet hastası
Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz da TÜROB iş ortaklığında ‘Diyabet Dostu Otel’ projesinin hayata geçirilmesinden dolayı büyük memnuniyet duyduklarını, üstelik bu çalışmanın Dünya Diyabet Günü gibi anlamlı bir günde başlamasının memnuniyetlerini daha da artırdığını vurguladı. Diyabetin kronik hastalıklar içinde önemli bir yere sahip olduğunu, birçok insanın hastalığından habersiz olduğuna işaret eden Yılmaz, vakıf olarak tüm çalışmalarını bu alanda eğitim, bilinçlendirme ve önleme yönünde yürüttüklerini belirtti. Yılmaz, “Diyabet hastalarının, evlerinden uzakta konaklayacakları otellerde de özellikle dengeli beslenmeleri yönünde; otellerin sunduğu yiyecek ve içecek seçenekleri arasında diyabetik ürünlere yer vermesi ve bu konuda otel çalışanlarına gerekli eğitimlerin tarafımızdan düzenli olarak verilmesi projemizin başlıca amacını oluşturmaktadır” dedi. 
Türkiye’de 8 milyondan fazla kişi diyabet tedavisi görüyor. Dünyada ise yaklaşık 450 milyon diyabet hastası bulunuyor. COVID-19 salgınında diyabet, yüksek riskli hastalıklar grubu içinde yer alıyor.

 
   



12 Kasım 2020 Perşembe

TÜRSAB Eski Başkanı Başaran Ulusoy Yoğun Bakımda

TÜRSAB Geçmiş Dönem Başkanı Başaran Ulusoy'a yeni tip koronavirüsü (COVID-19) teşhisi konulduktan sonra Fulya Acıbadem Hastanesi’nde yoğun bakıma yatırıldı. TÜRSAB Geçmiş Dönem Başkanı Başaran Ulusoy Kovid-19 nedeniyle Fulya Acıbadem Hastanesi’nde yoğun bakımda 


Türkiye'de koronavirüs vakalarının artması ve  İstanbul'da tekrar artarak kendisini göstermesiyle her alanda kendini gösteriyor. TÜRSAB Eski Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy’un rahatsızlanarak tedavi altına alındığını üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. COVİD-19 teşhisiyle Fulya Acıbadem Hastanesi’nde yoğun bakımda tedavi gören Başaran Ulusoy’a acil şifalar diliyor, en kısa sürede sağlığına kavuşmasını temenni ediyoruz.

KOÇ HOLDİNG’İN 12’NCİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORU YAYINLANDI

İnsanı odağına alan, dünyayı ve toplumu gözeten bir yaklaşımla çalışan Koç Holding, 12’nci Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. “Geleceğe. Birlikte” yaklaşımı kapsamında birbirinden farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerini ortak bir sürdürülebilirlik anlayışı etrafında buluşturan Koç Holding, böylelikle sürdürülebilirlik alanındaki performansını en üst seviyeye çıkarmayı amaçlıyor. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, raporda yer alan değerlendirmesinde dünyanın son 10 yılda artan sosyal eşitsizliklerin karmaşık sonuçları ve iklim krizi ile mücadele ettiğine dikkat çekerken, “Koronavirüs salgını ile birlikte mücadele edilmesi gereken daha büyük bir sağlık kriziyle karşı karşıya kaldık. Koç Topluluğu olarak Ülkemizin ekonomik gelişimine sağladığımız katkının ve milyonlarca insanın yaşamını iyileştirme konusundaki kritik rolümüzün farkındayız. Sağladığımız istihdam, sunduğumuz ürün ve hizmetler ve kurumsal vatandaşlık bilinciyle, tüm paydaşlarımız için değer yaratmaya devam edeceğiz” dedi. Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu ise raporda yer alan görüşlerinde Topluluk olarak çevresel, sosyal ve yönetimsel kriterlerdeki performanslarını artırırken, paydaşlarıyla diyaloğu geliştirerek onların beklentilerini de stratejilerine dâhil etmeyi amaçladıklarını belirterek, “Sürdürülebilir büyüme yaklaşımımız olan ‘Geleceğe. Birlikte’ sayesinde bu konudaki çalışmalarımızı geliştirmeyi ve paydaşlarımızın beklentilerini en iyi şekilde karşılamayı önceliğimiz haline getiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Tüm çalışmalarında, faaliyet gösterdiği ülkeler ve dünya için kalıcı değer üretebilme hedefiyle hareket eden Koç Holding, 12’nci Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. 2014’ten bu yana BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer alan Koç Holding, raporu iş dünyasının sürdürülebilirlik gündemindeki değişen rolü ve Koç Topluluğu’nun küresel vizyonu ışığında kapsayıcı bir çerçeve olarak geliştirdiği “Geleceğe. Birlikte” yaklaşımı ile hazırladı. İş, insan, dünya ve toplumsal meseleleri birlikte ele almayı ve iş birlikleri aracılığıyla Koç Topluluğu’nun etki gücünü en üst seviyeye çıkarmayı hedefleyen “Geleceğe. Birlikte” yaklaşımı, Koç Topluluğu şirketlerinin sektörel farklılıklarını kapsarken, sürdürülebilirlik konusundaki iyi uygulamaları ve ilerlemeyi de teşvik ediyor. 

Koç Holding, sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında bir paydaş araştırması da gerçekleştirdi. Bu araştırmaya göre, sorumluluk aldığı her alanda lider ve rol model olarak konumlandırılan Koç Holding’den sürdürülebilirlik meselelerinin çözümünde tüm ekosistemi harekete geçirmesi bekleniyor. Bu beklentiye Geleceğe. Birlikte yaklaşımı ile cevap vermeyi hedefleyen Koç Holding, sürdürülebilirlik raporunu da bu doğrultuda her yıl güncelliyor. Bu yıl da raporun hazırlık sürecinde çevresel ve sosyal konularda 68 yeni göstergeyi Topluluk düzeyinde çalışmalarına dâhil etti. 



Ömer M. Koç: “Koç Topluluğu olarak kritik rolümüzün farkındayız” 
Koç Holding’in 12’nci Sürdürülebilirlik Raporu’nda yer alan değerlendirmesinde tüm dünyada geçtiğimiz yıllarda artan sosyal eşitsizlikler ve iklim krizine dikkat çeken Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, koronavirüs salgının iş dünyasının mücadele ettiği sorunlara birlikte ve çok yönlü çözümler geliştirmenin önemini ortaya çıkardığını vurguladı. Ömer M. Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Koç Topluluğu olarak Ülkemizin ekonomik gelişimine sağladığımız katkının ve milyonlarca insanın yaşamını iyileştirme konusundaki kritik rolümüzün farkındayız. Bu nedenle faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz pek çok farklı ülkede ve sektörde sağladığımız istihdam, sunduğumuz ürün ve hizmetler ve kurumsal vatandaşlık bilinciyle, tüm paydaşlarımız için ortak değer yaratmaya devam edeceğiz.”  



Levent Çakıroğlu: “’Geleceğe. Birlikte’ yaklaşımımızla paydaşlarımızın beklentilerini en iyi şekilde karşılamayı amaçlıyoruz” 

Finansal risklerin yanında, finansal olmayan riskleri de doğru bir şekilde yönetebilen kurumların pandemi nedeniyle yaşanan krize karşı daha dayanıklı olduğuna dikkat çeken Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu ise raporda yer alan görüşlerinde şu ifadeleri kullandı: “Koç Holding olarak Çevresel, Sosyal ve Yönetimsel (ESG) kriterlerdeki performansımızı artırırken, paydaşlarımızla aramızdaki diyaloğu geliştirerek onların beklentilerini de stratejimize dâhil etmeyi amaçlıyoruz. ‘Geleceğe. Birlikte’ adını verdiğimiz sürdürülebilirlik ve büyüme yaklaşımımız sayesinde bu konudaki çalışmalarımızı geliştirmeyi ve paydaşlarımızın beklentilerini en iyi şekilde karşılamayı önceliğimiz haline getiriyoruz” dedi. 

12’nci Koç Topluluğu Sürdürülebilirlik Raporu ile 13 şirketin sürdürülebilirlik alanındaki konsolide göstergeleri açıklandı. Rapordan öne çıkan noktalar şöyle:
Koç Topluluğu genelinde hızla yaygınlaşan Koç İnovasyon Programı 2019 yılında 9 şirkette uygulandı. Bugüne kadar 200 iç girişimin hayata geçirildiği programda 16 yeni ürün ve hizmet pazara sunuldu ve 2 yeni şirket kuruldu. Ayrıca 80’in üzerinde girişim ile iş birlikleri geliştirildi. 
Ford Otosan’ın Gölcük Fabrikası ve Arçelik’in Romanya’da kurduğu Çamaşır Makinesi Fabrikası, dijital teknolojileri merkeze alan uygulamaları ile Dünya Ekonomik Forumu’nun “Global Lighthouse Network”üne dâhil olma hakkını kazandı.
Koç Holding, Forbes'in yayımladığı "Dünyanın En İyi İşverenleri" listesinde 2019 yılında 59 basamak birden yükselerek 35'inci oldu. 
Dünyada farklı sektörlerde çevik çalışma modelini kullanan pek çok şirketin arasına 2019’da Koç Topluluğu da dâhil oldu. Ford Otosan ve Koç Finans’ın yanı sıra Arçelik’in iştirakleri WAT Motor ve Token Finansal Teknolojiler’de pilot olarak uygulanan çevik çalışma modelinin 2020 yılında tüm Topluluk şirketlerinde hayata geçirilmesi hedefleniyor. Pilot çalışmalar neticesinde, çevik kurumların mevcut problemlere daha hızlı çözümler üreterek verimlilik artışı sağlarken müşteri memnuniyeti ve çalışan bağlılığını da artırarak değer yarattıkları görüldü.
Koç Holding, değişen iş gücü ihtiyacına uygun mesleki ve teknik donanıma sahip gençlerin yetişmesine katkı sağlamak için Mesleki Eğitimde 21. Yüzyıl Becerilerinin Geliştirilmesi Projesi’ni hayata geçirdi. Milli Eğitim Bakanlığı ve IBM iş birliğiyle, Kalkınma Atölyesi yürütücülüğünde devam eden Proje kapsamında öğrenci, öğretmen ve sektör temsilcileriyle yürütülen katılımcı süreç neticesinde mesleki gelişim dersi müfredatı güncellendi. Ayrıca, dersin kazanımlarını fiziki atölye koşulları ile desteklemek üzere Mesleki Gelişim Atölyesi standartları geliştirildi ve örnek bir atölye kurulumu gerçekleştirildi.
Koç Topluluğu’nun reklamlarında ve iletişiminde kullandığı dili cinsiyet filtresi kullanarak dönüştürmek üzere bir metodoloji sunan İletişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kılavuzu, 2019 yılında, Sürdürülebilir İş Ödülleri - Sürdürülebilirlik İletişimi kategorisinde ödüle layık görüldü.


11 Kasım 2020 Çarşamba

Ünye’nin Manyetik Siyah Kumu Baston Attırıyor

Ünye Kumsallarının Doğal Sağlık Cevheri Manyetik Siyah Kum
Ünye sahillerinin siyah altını manyetik siyah kumun tamamlayıcı tedavi unsuru olarak sağlık turizminde kullanılması hedefleniyor


Dünyada sadece belirli bölgelerde bulunan ve en kalitelisi 30 kilometre uzunluğundaki Ünye sahillerinden çıkan manyetik siyah kum, uyku sorunları, stres, romatizma ve felç gibi birçok hastalığa deva olacak. Dünya genelinde uygulandığı tedavi yöntemleriyle adını duyuran ve Karadeniz Bölgesi’nde de yeni yeni keşfedilen manyetik siyah kum, timüs bezini çalıştırarak stres ve uyku sorunlarından romatizma, sedef gibi pek çok hastalığa çare oluyor. 

Dünyanın sadece belirli bölgelerinde örnekleri olan ve Türkiye genelinde Karadeniz Bölgesi’ndeki Ordu'nun Ünye ilçesinde rastlanan manyetik siyah kum, içerisinde bulundurduğu mineraller ve bileşenlerin zenginliğiyle dikkatleri çekiyor.

jeofizik-muhendisi-orhan-yigit-manyetik-kum.jpg

İŞTE MANYETİK SİYAH KUM MUCİZESİ

Karadeniz’e adını verdiği söylenen ve dünyadaki örneklere göre içerisinde bulundurduğu 20’ye yakın mineral ve bileşenlerin yanı sıra Karadeniz Teknik Üniversitesi hocalarının yaptığı araştırmalara göre içinde insan sağlığına zararlı ağır ve yabancı madde bulundurmamasıyla da dikkat çeken bölgedeki manyetik siyah kum, Ünye ilçesindeki yaklaşık 30 kilometrelik sahil bandında sıkça görülebiliyor.

Sahildeki kumun içerisinde ortalama yüzde 58’lik oranla rastlanan manyetik siyah kum, ince yapısı ve kaliteli olması nedeniyle insan vücudunda düzenleyici bir etki uyandırarak bio-enerjiyi de düzenliyor.

1900'lü yıllardan beri insanlar tarafından ağrılar ve farklı tedavilerde de kullanılan manyetik siyah kumun, geçmişe dönük araştırmalara bakıldığında, binlerce yıl öncesinde de kullanıldığı anlaşılıyor. Özellikle İç Anadolu’dan Karadeniz'e inen ve İpekyolu olarak adlandırılan Akkuş, Niksar, Tokat, Sivas, şehirleri üzerinden insanların ağrılarına çözüm bulmak için geçmişte Ünye’ye geldikleri, siyah manyetik kumun olduğu kumsalda kuma gömülerek doğal tedavi yolları aradıkları belirtiliyor.

MANYETİK SİYAH KUMUN TARİHÇESİ

1900'lü yıllardan beri insanlar tarafından ağrılar ve farklı tedavilerde de kullanılan manyetik siyah kumun, geçmişe dönük araştırmalara bakıldığında, binlerce yıl öncesinde de kullanıldığı anlaşılıyor. 
Özellikle İç Anadolu’dan Karadeniz'e inen ve İpekyolu olarak adlandırılan Akkuş, Niksar, Tokat, Sivas, şehirleri üzerinden insanların ağrılarına çözüm bulmak için geçmişte Ünye’ye geldikleri, siyah manyetik kumun olduğu kumsalda kuma gömülerek doğal tedavi yolları aradıkları belirtiliyor.

TÜRKİYE’NİN SİYAH ALTINI: MANYETİK SİYAH KUM…

Türkiye’de İpek Yolu ile başlayan bir hikâye yeniden yazılmaya başlandı. Manyetik siyah kum, yüzyıllar sonra farklı şekillerde insanoğlunun yararına sunulmaya hazırlanıyor.

Doğanın insana sunduğu mucizelerin yeraltındakileri kadar yer üstündekileri de son derece kıymetli. Milyonlarca yılda oluşan yeraltı zenginliklerinin yanı sıra doğanın, yer üstünde barındırdığı diğer mucizevi madenler, göz önünde olsa dahi bazen keşfedilmesi, bilimin diğer alanlarındaki gibi tesadüflere dayanabiliyor.

Yıllarca dünya üzerindeki birçok element, bileşen, kaynak, maden ve kıymetli-yarı kıymetli taş türü, insanlığa farklı alanlarda fayda etmiş; bu faydaların, yerel halkların farkındalığı ve sağlık-süs-gündelik kullanım gibi ihtiyaçlara yönelik keşiflerinden çok sonra, ancak bilimsel temelleri ortaya konabilmiştir.

Türkiye’nin dört mevsimi yaşayan coğrafyası, coğrafi-ticari-stratejik konumu sebebiyle, sahip olduğu doğal yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin keşfi ve kullanımı, aslında çok eskilere dayanıyor.
Bu keşiflerden biri de, denizden geçen İpek Yolu tüccarlarının sadece ticaret için değil, şifa bulmak ve dinlenmek için de bilhassa tercih ettiği Ünye sahilleri ve tüm sahili kaplayan “MANYETİK SİYAH KUMU”

YÜZYILLARDIR SİYAH KUM NEREDE, SAĞLIK ORADA

Uzun yıllardır dünyada, Japonya, Rusya-Ukrayna, Endonezya, Karadeniz’e sahili olan ülkeler gibi coğrafyalarda, sağlık turizmi ve ticaret alanında kullanılan manyetik siyah kum, ülkemiz topraklarında, en çok da zamanın İpek Yolu liman ticaret merkezi Ünye’de, yüzyıllar önce yabancı tüccarların, 1900’lü yıllardan itibaren de Ünye halkının şifa kaynağı oldu.

Denizden-kumdan gelen sağlık her ne kadar uzunca bir zamandır Türk halkı tarafından bilinse de, kumun sadece romatizma gibi rahatsızlıklara iyi geldiği inancı; bilhassa da manyetik siyah kumun gerçek içeriğinin anlaşılmaması nedeniyle “alelade bir deniz kumu zannedilmesi”, 2017 yılında Jeofizik Mühendisi Orhan Yiğit’in keşfi ile son buldu.

100 YILI AŞKIN SÜREDİR TEDAVİ İÇİN ÜNYE’DE KULLANILIYOR, DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOK

Emekli Jeofizik Mühendisi Orhan Yiğit 2017 yılında Ünye’ye yerleştikten sonra, bir plaj gezisi esnasında vücudu elektrik yüklü kızının üzerinin tümüyle siyah kumla kaplanması ve kumları üzerinden bir türlü temizleyememesi ile ülkemiz için önemli bilimsel bir keşfe imzasını attı. 

Jeofizikçi Yiğit, 1900’lü yıllardan beri yöre halkının stres atmak ve birçok rahatsızlığa çare aramak için kendini içine gömdüğü siyah kumun, manyetik yönünü ve yüksek faydalı mineral bileşimini böylece keşfediyor.

İç Anadolu’dan Karadeniz'e inen ve İpekyolu olarak adlandırılan Tokat, Sivas, Akkuş ilçeleri üzerinden insanların, ağrılarına çözüm bulmak ve uzun süre yaşayabilmek adına geçmişte Ünye’ye geldiği, siyah kumun olduğu kumsalda kuma gömülerek, doğal terapi yolları aradıkları biliniyor.

DÜNYADAKİ EN KALİTELİ MANYETİK SİYAH KUM TÜRKİYE’DE ANCAK LİTERATÜRDE ADI YOK!

Manyetik siyah kum diye adlandırılan Ünye kumu, yapısı itibari ile incelendiğinde manyetit, hematit, ilmenit, kobalt gibi 20’ye yakın mineral bileşiminden oluşan, inorganik bir madde. Jeofizik Mühendisi Orhan Yiğit’in araştırmalarına göre, bunların içerisinde bulunan manyetit, hematit ve kobalt elementleri, mıknatıs tarafından çekilen, oksitlenmiş demir bileşenleri ki bunlar, insan vücuduna son derece faydalı…

İnsan sağlığı için önemli bir maddeye sahip olan manyetik siyah kum, yüzlerce yıldan beri İpek Yolu güzergâhı üzerinde biliniyor ve Ünye sahilini kaplıyor. Yine Orhan Yiğit’in yaptığı araştırmalara göre dünyada “yedi bölgede” siyah kumdan bahsedilirken yeryüzündeki en kaliteli türüne sahip Türkiye'nin adı bile geçmiyor! Bu durum çok yakında değişmeye ve Türkiye manyetik siyah kumun gerçek cenneti olarak dünyaya açılmaya hazırlanıyor.

SİYAH KUMUN SAĞLIK AÇISINDAN MAKBULU İNCESİ VE AĞIR METALSİZ OLANI

Dünyada manyetik siyah kumdan önemli ticari gelir elde eden Japonya, Ukrayna gibi ülkeler, en fazla bir buçuk kilometrelik koya sahip iken Ünye sahilleri boyunca bu doğal cevher, 30 kilometreyi buluyor. 80 mikron inceliğe sahip Ünye manyetik siyah kumu, kalın ve ağır materyaller içeren dünyadaki diğer örneklerinden kalite açısından fersah fersah öne çıkıyor.

Ağır materyaller içermemesi sayesinde daha sağlıklı olan ve inceliği sebebiyle insan vücudunun gözeneklerine daha fazla nüfuz eden, dolayısıyla da faydası artan Ünye manyetik siyah kumu, farklı materyallerin içine konarak ya da kumtaşı şekline getirildikten sonra takılarda kullanılıp, vücuttan üç santimetre uzağa kadar dahi olumlu etkisini gösteriyor.    

STRESİ KUMA GÖMMEK

Vücudun Hayati Organı Timüs Bezini Aktive Eden Manyetik Siyah Kum
Bileşiğinde altın dâhil yüzde 99’a varan oranda yararlı metaller bulunan manyetik siyah kumun sağlığa faydalarının, geleneksel, deneysel, fiziksel ve ruhsal kanıtlarının yanı sıra bilimsel araştırmalara dayalı sonuçları da Kanada ve Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde yapılan analizlerle ispatlanıyor. 

Doğal sağlık cevheri, stres avcısı manyetik siyah kumun vücutta hayati öneme sahip timüs bezini aktive ettiği bilimsel olarak da kanıt bulmak üzere. Emekli Jeofizik Mühendisi Orhan Yiğit’in etkisini kendisi ve yüzlerce insan üzerinde denediği siyah kumun, timüs bezlerini aktive etmesiyle vücuttaki negatif enerjiyi aldığı, vücut enerjisini dengelediği, stresi önlediği, kalp sağlığından olumsuz düşüncelere kadar birçok soruna çözüm olduğu vurgulanıyor.

MANYETİK SİYAH KUMUN ŞİFA SÖZLÜĞÜ

•    Siklon enerji oluşturarak negatif enerjiyi uzaklaştırıyor, yerine daha fazla pozitif enerjiyi vücuda çekiyor
•    Stresi azaltıyor
•    Bağışıklık sistemini düzenliyor
•    Mutluluk hormonlarını çalıştırıyor
•    Hayat enerjisini artırıyor
•    Zinde hissettiriyor
•    İyi bir uykunun yardımcısı oluyor
•    Ağrıları hafifletiyor
•    Romatizmal hastalıklar ve felç tedavisine destek oluyor
•    İnsan vücudunda düzenleyici bir etki uyandırarak, bio enerjiyi düzenliyor
•    Kalbe iyi geliyor. (Dikkat! Sadece kalp pili kullananlar için kesinlikle tavsiye edilmiyor)

Çoğumuz "İkinci Bahar" dizisinden tanıdık Samatya'yı

Ortak kültür mirasımız; SAMATYA
Sokaklarıyla, esnafıyla, evleriyle, Kilise, Sinagog ve Camileriyle ayrı bir dünyadır Samatya



Detaylar beni aşar, ancak azınlıkların o veya bu sebeple kentten göçmesini önleyemeyen bizler, onların geride bıraktıkları semtlerdeki kültür varlıklarını, binalarını, zanaatlerini de koruyamadık. Oysa, İstanbul’un görkemli tarihinden derin izler barındıran deniz surlarının dibindeki Samatya’da bambaşka bir kültür iklimi hakim.  Çok yakın bir zamana kadar Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerin bir arada yaşadığı, hatta birbirlerinin dillerini konuştuğu bir kültürdür "Samatya Kültürü".

Önemli tarihi eserleri de barındırır Samatya.  Bunlardan bazıları Mimar Sinan'ın Abdi Çelebi Camii ve Ağa Hamamı’dır. Abdi Çelebi Camii Marmara Caddesi üzerindedir “Yedim İçtim Camii” olarak da bilinir. Bir dönem Ermeni Patrikhanesi olarak kullanılan ‘Sulu Manastır’ yani Ermeni Surp Kevork ve Rum Ayios Nikolaos Kilisesi de, Doğu Roma döneminde yapılmış (454-464) İstanbul’da ayakta kalan en eski dini yapısı Studios Manastırı veya Aya İoannes Prodroda (Vaftizci Yahya) Kilisesi ya da İmrahor Camii buradadır. Ayrıca Ayios Yeoryios Kiparissas Kilisesi, Ayios Minas Kilisesi, Surp Anarat Higutyun Ermeni Katolik Kilisesi, Mirza Baba Tekkesi, Hristos Analipsis Kilisesi, Ayios Konstantinos ve Ayia Eleni Rum Ortodoks Kilisesi, Arapkapısı Mescidi ve Tekkesi semtin önemli yapıları arasındadır.

İstanbul'un en güzel meyhaneleri de mezeleri de bu semttedir. Ve en kıymetli zanaatkarları da bu semtten çıkmıştır. Örnek mi? Dolmabahçe sarayı, Ortaköy Cami gibi eserlere imza atan Balyan, The Beatles, Pink Floyd, Deep Purple, Rolling Stones'un zilcisi Zilciyan ailesi gibi.

Senaristler, yapımcılar için de doğal bir platformdur Samatya; Örnek, Türkan Şoray ve Şener Şen’in rol aldığı İkinci Bahar dizisi. Yavuz Turgul’un Gönül Yarası ve Nuri Bilge Ceylan’ın Üç Maymun filmleri bu meydanda çekilmişlerdir. Kendisi de Samatyalı olan Cem Yılmaz’ın rol aldığı Av Mevsimi filmine de ev sahipliği yapan Sefa Meyhanesi buradadır.

İşte bu nezih semtimiz Samatya'nın kültür varlığını sürdürebilmesi amacı ile eski Turizm Bakanlarımızdan Sayın Bahattin Yücel bir platform oluşturdu. Ancak onun bu çabalarının istendiği kadar yol alamadığını hissettim. Türkiye turizminin üstesinden gelebilmiş bir bakanı bile yıldıran sebepler nelerdir? Yerinde görmek amacı ile kısa bir Samatya turu yapıp Kahvede, Restoranda, Bakkalda esnaf, emekli ve memurla  konuşup bir durum tespiti yapmak istedim. Sahil yolunda Kumkapı'ya alternatif, davulsuz, zurnasız zerafet içerisinde yenilip içilebilen, ulaşımı kolay, hesabı düşük, kalitesi yüksek otantik mekanların ortak dertlerini söyle sıraladım;

- Güvenlik, kapkaç, hırsızlık sorunu çözülmüş değil. Ne esnaf birleşip bir güvenlik şirketi ile anlaşabiliyor, ne de meydanda devriye gezen tek bir polis veya Bekçi var.

- Meyhaneleri, dolayısı ile Rum, Yahudi Ermeni mezeleri ile meşhur semtimizde ne eski tatları, ne eski mezeleri ne de eski meyhane ve meyhaneci kültürünü bulmak mümkün.

- Meyhaneden çok Kebapçı kültürünün ağır bastığı Restoranlar semtin sihrini bozmuş. "Gel-gel" çığırtkanları ise duruma tüy dikiyor.

- Meydan'ın orijinal hali için en az 7-8 bina yıkılmalı.

- Çevre düzenlemesi için Belediye dehal harekete geçmeli. Sayın Bahattin Yücel ile işbirliği yapmalı.

- Çevre düzenlemesi adına meydana dikilen Yunus Heykeli yerine tüm kültürleri anımsatan, yansıtan daha anlamlı bir eser yapılmalı.

- İşgaliye sorunu net bir şekilde herkesin birbirinin haklarına saygı duyacağı şekilde yeniden düzenlenmeli. Sokak işgalleri önlenmeli. Sokak çalgıcıları ve satıcıları Belediye onaylı kimlik taşımalı.

- Komşuları içki ruhsatı sahibi olmasına rağmen hala ruhsat verilmeyen işletmelerin sorunu çözülmeli.

- Bir türlü düzgün dernekleşemeyen esnafa Belediyenin arabuluculuğu gerekli. Dernek çatısı altında bölgecilik, ayrımcılık yapanların önüne geçilmeli.

Sonuçta "Tekne aynı tekne..."

Global Yatırım Holding’in gelirleri üçüncü çeyrekte 1 milyar lirayı aştı

Çeşitli iş kollarında yatırımlarıyla 4 kıta ve 13 ülkede faaliyet gösteren Global Yatırım Holding’in (GYH) 2020 yılı ilk dokuz aylık dönemine ilişkin konsolide gelirleri geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 13 artışla 1 milyar 223 milyon 400 bin TL olarak gerçekleşti. Konsolide operasyonel faiz vergi amortisman öncesi karı (FAVÖK) ise 250 milyon TL’ye ulaştı.


GYH’nin operasyonlarının, büyüme stratejilerine uygun olarak devam ettiğini belirten GYH Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, liman işletmeciliği, temiz enerji ve varlık yönetimi iş kollarında 3 stratejik hamle yaptıklarını ifade etti. Madencilik ve gayrimenkul iş kollarının üçüncü çeyrekteki performansının pandemi kısıtlamalarının hafiflemesiyle kaydadeğer bir iyileşme gösterdiğini anlatan Kutman, “Grup’un 9 aylık performans göstergeleri, yönetimin finansal istikrarı sağlamaya ve şirket performansını artırmaya yönelik çabalarını yansıtıyor” dedi.

Operasyonel dayanıklılığa rağmen GYH’nin de tüm şirketler gibi Covid-19 salgınından etkilendiğini anlatan Mali İşler ve Finansman’dan sorumlu Grup Direktörü Ferdağ Ildır ise, “Çalışanlarımızın ve operasyonlarımızın çevikliği, bu dönemden daha güçlü bir şekilde çıkacağımıza dair iyimser sinyaller sağlıyor” diye konuştu.

GYH, COVID-19 kriz yönetimi kapsamında tüm işkollarında etkin tedbirleri genişleterek hayata geçiriyor. Önümüzdeki dönemde kaldıraçlı olarak alınan risklerin düşürülmesi, pozitif serbest nakit akım üretimi, operasyonel karlılık ve verimliliği ana odak olarak belirleyen Grup, görevlerini en iyi şekilde yapmaya, yenilikçi ve öncü çalışmalar gerçekleştirmeye ve faaliyet gösterdiği her alana değer katmaya devam etmeyi hedefliyor.

Global Yatırım Holding (GYH), 2020 yılı ilk dokuz aylık dönemine ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. Konsolide ciro bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 13 artarak, 1 milyar 83 milyon 700 bin TL’den 1 milyar 223 milyon 400 bin TL’ye yükseldi. Grup, 2020 yılının ilk dokuz ayında 250 milyon TL tutarında amortisman, faiz ve vergi öncesi operasyonel kar (FAVÖK) elde etti. GYH bünyesinde elektrik üretimi yanında menkul kıymet ve varlık yönetimi iş kolları başta olmak üzere neredeyse tüm işkolları bu artışa katkı sağladı.

Covid-19 salgını, gelirler üzerinde maddi baskı yarattı. Böyle bir pandemi meydana gelmemiş olsaydı, toplam konsolide gelirlerin yıllık bazda yüzde 56 (IFRIC 12 etkisi hariç yüzde 32), FAVÖK’ün de yüzde 36 artış kaydetmesi bekleniyordu.

3 iş kolunda 3 stratejik hamle

GYH Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, “GYH’nin 2020'nin ilk dokuz ayındaki genel performansı esas olarak, Covid-19 salgını nedeniyle geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla daha düşük. Ancak madencilik ve gayrimenkul iş kollarının üçüncü çeyrekteki performansı, ikinci çeyrekteki pandemi kısıtlamalarının hafiflemesi ile kayda değer iyileşme gösterdi. Grup’un 9 aylık performans göstergeleri, yönetimin finansal istikrarı sağlamaya ve şirket performansını artırmaya yönelik çabalarını yansıtıyor” dedi.

Bu çeyrekte kendisi için gururla söyleyebileceği birkaç önemli nokta olduğunu belirten Mehmet Kutman, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Global Yatırım Holding olarak operasyonlarımız, büyüme stratejimize paralel olarak, stratejik iş kollarımızda (liman işletmeciliği, temiz enerji ve varlık yönetimi) gerçekleşen satın alımlar ve yatırımlar yoluyla devam ediyor. Liman işletmeciliği iş kolumuzda iştirakimiz Global Ports Holding’in (GPH) elinde bulunan Port Akdeniz hisselerinin devrine ilişkin QTerminals W.L.L. ile Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi imzaladık.

Bu hamle küresel kruvaziyer limanı operatörü olma stratejimizle uyumlu. Kruvaziyer limanı pazarında büyümeye ve yeniliklerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Bir başka sevindirici gelişme de sıkıştırılmış doğal gaz işkolumuzdan geldi. Daha önce imzalanan Hisse Satın Alma Sözleşmesi sonucu SOCAR Türkiye LNG'nin yüzde 100'ünün devri, toplam 32,4 milyon TL bedel ile başarıyla sonuçlandı. Bu satın alma, Naturelgaz'ın LNG, dökme CNG ve oto-CNG işletmelerindeki konumunu daha da güçlendirecek; ürün portföyünü çeşitlendirirken, hacmini ve coğrafi kapsamını artıracak. Üçüncü stratejik iş kolunda, iştirakimiz Actus Portföy Yönetimi, İstanbul Portföy ile birleşmelerini tamamlayarak Türkiye'nin en büyük yerli ve bağımsız varlık yönetimi şirketini oluşturdu. Oluşan yapıda hisselerimizi ek satın alma ile yüzde 40'a çıkarma seçeneğimiz var.”

‘Operasyonların çevikliği iyimser sinyaller sağlıyor’

Sonuçların yorumlayan Mali İşler ve Finasman’dan sorumlu Grup Direktörü Ferdağ Ildır ise, “Operasyonel dayanıklılığımıza rağmen, tüm işletmeler gibi Grup’un performansı Covid-19 salgınından etkilendi. Daha önce benzeri yaşanmamış bu süreçte çalışanlarımızın güvenliğine, operasyon verimliliğine ve maliyet yapımızı yalınlaştırmaya odaklanıyoruz. Çalışanlarımızın ve operasyonlarımızın çevikliği, bu dönemden daha güçlü bir şekilde çıkacağımıza dair iyimser sinyaller sağlıyor” diye konuştu.

Naturelgaz’ın geliri 326,6 milyon TL oldu

Sıkıştırılmış doğal gaz dağıtımı sektöründe faaliyet gösteren Naturelgaz, 2020 yılının ilk dokuz ayında Covid-19 salgını etkisiyle 122,4 milyon metreküp sıkıştırılmış gaz dağıtımı gerçekleştirdi. 2018’in ilk dokuz ayında bu rakam 127,8 milyon seviyesindeydi. Mart ve mayıs ayları arasındaki karantina önlemleri ve ekonomik aktivitedeki daralma müşterilerin üretim kapasitesini etkiledi. Ayrıca çay ve asfalt sektörlerinde sezon açılışlarının ertelenmesi, tüm yıl için alımlarda ileri doğru kaymaya neden oldu. Bu dönemde gelirler 326,6 milyon TL ile yıllık bazda sabit kaldı. Hacimdeki hafif düşüşe rağmen, gaz işkolunun cirosu ve fiyatlandırması geçen yılın aynı dönemini korudu. Bu dönemde, gaz bölümünün FAVÖK'ü yüzde 12 düşüşle 72,8 milyon TL olarak gerçekleşti ve yüzde 22,3 FAVÖK marjı elde etti. Bu düşüş temel olarak düşük satış hacminin yanı sıra enflasyon oranında artan giderlere rağmen fiyatlandırmanın geçen seneyle aynı seviyede olmasına bağlanabilir.

Karayip limanları katkı sağladı

Liman işletmeciliğine ait 2020 yılı ilk dokuz aylık gelirleri, yıllık bazda yüzde 9’luk artış göstererek 561,5 milyon TL, FAVÖK ise yıllık bazda yüzde 67’lik daralmayla 113 milyon TL olarak gerçekleşti. Nassau Kruvaziyer Limanı için IFRIC-12'nin uygulanması nedeniyle proje için yapılan yatırım harcamaları, gelire yüzde 2'lik marjla dahil edildi. 2020'nin üçüncü çeyreğinde IFRIC-12 muhasebe standardının uygulanması gelirlerde 269 milyon TL (40,1 milyon dolar), FAVÖK’te ise 5,4 milyon TL (0,8 milyon dolar) artış yarattı. Covid-19'un olumsuz etkisi, ticari operasyonlardaki küresel ticaret etrafındaki belirsizliklerle birleştiğinde kar marjları üzerinde baskı oluşturdu.

Liman işletmeciliği iş modelindeki dış kaynaklı hizmet sağlayıcıların etkin kullanımına da dayanan esnekliğin, çoğu giderin kruvaziyer ve kargo hacimlerindeki genişleme ve daralmalarla hareket edebilme olanağı sağlaması, kar marjlarının korunması konusunda destekleyici oluyor. Öte yandan, Karayip limanlarının ilk kez konsolidasyona katılması ve Türk lirasının döviz kurları karşısındaki hareketi, liman işletmeciliği iş kolunun finansallarına katkı sağladı.

Kruvaziyer turizminin yakın vadeli görünümü belirsiz

Liman iş kolunda 9 aylık yolcu hacimleri yüzde 63 düşerken, üçüncü çeyrek yolcu hacmi ise yüzde 99’luk bir düşüş gösterdi. Yılın ilk 9 aylık döneminde görülen üçüncü çeyreğe kıyasla görece daha iyi performans, 2020 yılının ilk çeyreğinde Nassau Kruvaziyer Limanı ve Antigua'nın Covid-19 krizinin başlangıcından önce yaptığı ilk katkıdan kaynaklanıyor. Sadece 11 bin yolculuk üçüncü çeyrek yolcu hacmi, dönem içinde kruvaziyer sektörünün küresel olarak kapanmasını ve dönemin sonuna doğru Akdeniz kruvaziyer turizimindeki kısıtlı hareketliliği yansıtıyor.

Kruvaziyer turiziminin 2020’nin geri kalanı ve 2021'e ilişkin yakın vadeli görünümü oldukça belirsiz ve Ağustos 2020'deki yarıyıl sonuçlarından önemli ölçüde daha zorlu görünüyor. Akdeniz ve Asya'da bazı kruvaziyer hatları açılmaya başlarken, hacimler çok düşük kalıyor. Kuzey yarımküre kışa girerken, küresel kruvaziyer endüstrisi neredeyse kapalı seviyelerde devam ediyor. Covid-19'un devam eden ve hatta artan etkileri nedeniyle Avrupa'daki önemli seyahat kısıtlamalarının sonu kesin olarak öngörülemiyor. Kuzey Amerika ve Karayipler'de seyahatin kayda değer bir şekilde ne zaman başlayacağına dair önemli belirsizlik devam ediyor.

Centers for Disease Control and Prevention (CDC) tarafından kısa süre önce "Kruvaziyer Gemileri için Koşullu Seyir Düzeni Çerçevesi"nin yayınlanması, deniz yolculuğuna dönüş için kruvaziyer turizmine resmi bir çerçeve sağladı. Bununla birlikte, 2020'de ve hatta 2021 yılının ilk çeyreğinde kruvaziyer turizmine kayda değer bir geri dönüş olacağına dair çok az bulgu var. İlk çeyrek normalde Karayip limanları için yoğun bir dönem. Bu dönemde kayda değer bir yolcu hacmi olmaması halinde, GYH’nin 2021'deki toparlanma beklentileri üzerinde önemli bir olumsuz etki oluşabilir.

Ticari limanlar ise Covid-19'dan etkilenen küresel ekonomik büyüme ve makroekonomik faktörlerden etkilenirken, üçüncü çeyrek rakamları yılın ilk yarısındaki rakamlar ile uyumlu. 9 aylık dönemde konteyner hacimleri yüzde 14 daralırken genel ve dökme kargo hacimleri yüzde 50 arttı.

Elektrik üretiminde FAVÖK 30 kat arttı

Kotri-jenerasyon ve biyokütle bazlı temiz enerji üretimini içeren elektrik üretimi işkolu 2020’nin ilk dokuz ayında gelirlerini neredeyse iki kat arttırarak 189,3 milyon TL seviyesinde açıkladı. Bu artışta büyük ölçüde 10,8 MW’lık Mardin güneş tesisinin devreye alınması, YEKDEM kapsamında 13,3 USc/Kwh tarife ile güneş bazlı elektrik üretiminin başlaması ve diğer enerji santrallerinde gerçekleşen olumlu performans etkili oldu. Elektrik üretimi işkolu, tüm tesislerde gerçekleşen üretim ve verimlilik sayesinde geçen sene aynı dönemde açıkladığı 2,1 milyon TL’ye kıyasla önemli bir artış göstererek 65,2 milyon TL FAVÖK açıkladı.

Madende güçlü toparlanma

Maden işkolu 2020’nin ilk dokuz ayında Covid-19 nedeniyle yıllık bazda yüzde 27 talep daralmasına bağlı olarak 270 bin 915 ton satış gerçekleştirdi. Maden işkolu yıllık bazda yüzde 18 daralma ile 59,8 milyon TL gelir açıkladı. FAVÖK tarafında ise işkolu yıllık bazda yüzde 5 daralma ile 15 milyon TL seviyesinde FAVÖK açıkladı. Dönem içinde Covid-19’a karşı Avrupa genelinde uygulanan kapanma tedbirleri iş kolu operasyonlarında baskıya neden olurken, hem satış hacminin hem de karlılığın yılın son çeyreğinde de ihracat pazarlarından gelen talebin artmasıyla toparlanmaya devam etmesi bekleniyor. Madencilik iş kolu üçüncü çeyrekteki performansı ihracat pazarlarında kademeli iyileşmeye paralel olarak, geçen yılın aynı dönemine ve ikinci çeyreğe göre kayda değer iyileşme gösterdi. İş kolu, 2020 yılının üçüncü çeyreği için 8 milyon TL FAVÖK bildirerek, yıllık bazda neredeyse iki ve çeyreksel bazda ise üç kat artış açıkladı.

Gayrimenkulde toparlanma başladı

Gayrimenkul işkolu bu çeyrekte 22,0 milyon TL gelir ve 7,9 milyon TL FAVÖK açıklarken, bir önceki yılın aynı döneminde 32,1 milyon TL gelir ve 15,7 milyon TL FAVÖK gerçekleştirmişti. Operasyonel performansta Van Alışveriş Merkezi'nin Covid-19'a karşı güvenlik önlemleri nedeniyle Mart ayının bir kısmında ve Nisan-Mayıs aylarında tamamen kapalı kalması ile 2020’de düşen kira gelirleri etkili oldu. Öte yandan pandemi kısıtlamaların kısmen hafifletilmesi ile iş kolunun üçüncü çeyrek performansı 2020'nin ikinci çeyreğindeki negatif 1,0 milyon TL'lik FAVÖK'e karşılık 5,1 milyon TL'lik FAVÖK ile toparlanmaya başladı.

Menkul kıymet ve varlık yönetiminde güçlü performans devam etti

Menkul kıymet ve varlık yönetimine ilişkin gelirler 2020 yılının ilk dokuz ayında yüzde 73 artarak 64,2 milyon TL seviyesinde gerçekleşti, FAVÖK ise geçen seneki 1,1 milyon TL’ye kıyasla önemli bir artışla 17,4 milyon TL olarak açıklandı. Güçlü operasyonel performans, işlem hacmindeki artış ve etkin maliyet yönetimine bağlı olarak gerçekleşti.

Covid-19’a karşı etkin kriz yönetimi

Öte yandan Global Yatırım Holding, Covid-19’un getirmiş olduğu küresel ekonomik kısıtlamalara karşı etkin tedbirleri tüm iş kollarında genişleterek hayata geçiriyor. GYH’nin Covid-19 kriz yönetimi kapsamında şu önlemleri aldığını açıkladı:“Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 11 Mart 2020’de pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgını ve salgına karşı alınan önlemler, salgına maruz kalan tüm ülkelerde operasyonlarda aksaklıklara yol açmaya ve ekonomik koşulları olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Bunun sonucunda varlık fiyatları, likidite, kurlar, faiz oranları ve diğer pek çok konuda etkilenmekte ve salgının etkiler nedeniyle geleceğe ilişkin belirsizliğini korumaktadır.

Covid-19 salgınının Grup’un konsolide finansal durumuna, konsolide finansal performansına ve konsolide nakit akışlarına olan olumsuz etkilerini etkin bir şekilde yönetmek adına, Grup ilk andan itibaren tüm gelişmeleri yakından takip etmekte ve gerekli tedbirleri almaktadır.

Grup’un önümüzdeki dönem için ana odak alanları kaldıraçlı olarak alınan risklerin düşürülmesi, pozitif serbest nakit akımı, operasyonel karlılık ve verimliliktir. Grup ayrıca görevlerini en iyi şekilde yapmaya devam edecek, yenilikçi ve öncü çalışmalar gerçekleştirecek ve faaliyet gösterdiği her alana değer katmaya devam edecektir.

Covid-19'dan en çok etkilenen iş kolu liman işletmeciliği ardından gayrimenkul (alışveriş merkezleri) gelmektedir. Ayrıca madencilik iş kolu üzerinde de nispeten küçük bir etkisi vardır. İş kolları, özellikle hükümetlerin Covid-19'a karşı önlemleri sıkılaştırması sonucu oluşan ekonomik faaliyetlerde yavaşlama etkilerine açıktır. Yakın zamanda artan günlük vaka sayıları sonucu kısıtlamalar kısa vadeli dalgalanmalara neden olabilecektir.

Covid-19 etkisinin Dünyada ve Türkiye’de ne kadar süre ile devam edeceği, ne kadar yayılabileceği henüz net olarak tahmin edilememekte olup; etkilerin şiddeti ve süresi netleştikçe Grup yönetimi tarafından orta ve uzun vade için daha belirgin ve sağlıklı bir değerlendirme yapma imkânı söz konusu olabilecektir. Grup yönetimi, mevcut belirsiz ekonomik görünüme rağmen Grup’un ticari risklerini ve likidite rezervlerini başarılı bir şekilde yöneteceğine inanmaktadır.” 

Dedeman’da data kontrol ve analiz müdürü Çağakan Yiğit Küçük oldu

TURİZMİN SESİ- Dedeman Hotels & Resorts International, kadrosunu yeni isimlerle güçlendirmeye devam ediyorVeri yönetiminden sorumlu olacak Çağakan Yiğit Küçük, Data Kontrol ve Analiz Müdürü olarak atandı. Dedeman Hotels & Resorts International’ın büyüme ve değişim stratejisi kapsamında Data Kontrol ve Analiz Müdürlüğü görevine, Ortadoğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra Boğaziçi - Çağakan Yiğit Küçük getirildi. 


Kariyerine Endeks Türev Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’de Kurumsal Finans Analisti olarak başlayan Küçük, sırasıyla Halk Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’de Kurumsal Finans Uzmanı, Burgan Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’de Kurumsal Finans Müdür Yardımcısı ve en son Rixos Hotels’de Strateji ve Kurumsal Finans Müdürü olarak görev aldı. Data Kontrol ve Analiz Müdürü olarak Dedeman ailesine katılan Çağakan Yiğit Küçük, veri akışının planlaması ve raporlanması, amaca yönelik veri toplanması, veri, fizibilite ve finansal raporların analizi konularından sorumlu olacak.