3 Aralık 2013 Salı

Sheraton Bursa’da geleneksel “Şefin Masası / Chef’s Table” davetlerinin üçüncüsünün konusu tekstildi

     


Sheraton Bursa’nın özel restoranı Narr, usta şef Murat Eren’in liderliğinde önemli isimlerin bir araya geldiği ‘Şefin Masası / Chef’s Table’ gecelerinin üçüncüsünde tekstil sektöründen farklı isimler tekstil kenti Bursa’yı konuştu. Bursa’nın yeni mekanı Sheraton Bursa Oteli, Türk ve Akdeniz mutfağından eşsiz lezzetlerin sunulduğu Narr restoranında her ay ‘Şefin Masası’nı usta şef Murat Eren’in liderliğinde iş ve cemiyet hayatından önemli isimlerin katıldığı özel geceler düzenliyor. Bu ay tekstil teması ile üçüncü kez düzenlenen etkinlik 27 Kasım akşamı gerçekleşti.

İlki Eylül ayında gerçekleşen ‘Şefin Masası’ etkinliğinin ikincisinde kadın girişimcileri ağırlayan Sheraton Bursa, bu sefer tekstil kenti Bursa’nın tekstil alanında faaliyet gösteren isimlerini bir araya getirdi.  Gece, Sheraton Bursa & Aloft Bursa Otelleri’nin Genel Müdürü Valentin Schoubs ve Baş Şef Murat Eren’in ev sahipliği ile; Celbiş Tekstil sahibi Ayda Celbiş, Hürriyet Gazetesi moda yazarı Gökçe Göksel, LiaLea markası yaratıcısı ve sahibi Leyla Gündemir ve başarılı tasarımcılar Orkide Alakoç ve Binnur Uyar’ın katılımı ile gerçekleşti.

Şef Murat Eren’in tüm ustalıklarını sergilediği mönüde; kendi hamurunda pişmiş karides çorba, somon tartar, pazıyla doldurulmuş levrek dolması, krem sos eşliğinde çikolatalı muss gibi birbirinden lezzetli tatlar yer aldı.

Geceye katılanlara teşekkür eden Sheraton Bursa & Aloft Bursa Otelleri’nin Genel Müdürü Valentin Schoubs; “Sheraton Bursa olarak gerçekleştirdiğimiz bu özel gecelerde her ay Bursa’nın önemli sektörlerinden isimleri ağırlıyoruz. Usta şefimizin liderliğinde bu ay üçüncüsü düzenlenen Şefin Masası gecesinde Bursa’nın moda ve tekstil gündemine ait konularla keyifli bir gece yaşadık, katılan konuklarımıza teşekkür ederiz” dedi. Schoubs ayrıca “Özel Şefin Masası gecelerinde her ay farklı bir sektörün nabzını tutmaya devam edeceğiz” diye belirtti.

İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nden Barbara ve Zafer Baran retrospektifi Rasathane




İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi, Rasathane sergisiyle Barbara ve Zafer Baran’ın 1999’dan günümüze son dönem ortak üretimlerinden bir retrospektif sunuyor. Baranların çalışmaları; “arkeolojik bir kazının en üst tabakası” olarak nitelendirdikleri, 11 seriden oluşan bu sergiyle, Türkiye’de ilk kez kapsamlı biçimde sergilenecek.  İstanbul Modern Fotoğraf Bölümü Yöneticisi Sena Çakırkaya’nın küratörlüğünü üstlendiği sergi, 28 Kasım 2013-27 Nisan 2014 tarihleri arasında yer alacak.

1981’den bu yana birlikte çalışan Barbara ve Zafer Baran’ın çalışmaları, yaşamın içinde gizli kalan basit, sıradan ve minimal olanı; sanat tarihi, doğa, bilim ve teknolojiyle iç içe, imgeler yaratarak, deneysel uygulamalarla görünür kılıyor. İkilinin çalışmalarının merkezinde her zaman “en saf haliyle fotoğraftan aldıkları haz (izleme ve dönüştürme edimi)” var.

Baranların yapıtlarında kullandıkları teknikler, gereçler ve süreçler çok sayıda temaya hizmet ediyor.  Görüntü üretme gereçlerinin mümkün olduğunca basit olmasını tercih ediyorlar. Kameralı ve kamerasız fotoğraf tekniklerini kullanan Baranlar, çalışmalarında deneysel yaklaşımlarını anlatıyla zenginleştiriyor. “1999’dan bu yana, iki tekniğe dayalı çalışıyoruz: kameralı ve kamerasız; sadece temel ekipmanı kullanıyor ve asgari oranda post-prodüksiyon işlemi yapıyoruz.”

Aralarında Victoria & Albert Museum, The Photographers’ Gallery, Saatchi Gallery, British Library ve Tel Aviv Müzesi’nin de bulunduğu çok sayıda galeri ve müzede kişisel sergiler açan ve grup sergilerine katılan, V&A, Tate Britain başta olmak üzere çeşitli koleksiyonlarda çalışmaları bulunan Baranlar, aynı zamanda kurumsaldan kültürele çok sayıda ısmarlama proje için yapıtlar üretti. Hazırladıkları bu çalışmalar arasında İngiliz Ulusal Operası için İngiltere’de soyut fotoğraf kullanarak gerçekleştirilen ilk opera afişleri, Phaidon’un The Photography Book’unun tipografik alfabe fotoğraflarından oluşan ünlü kapağı, Birleşik Krallık Bahçecilik Cemiyeti’nin iki yüzüncü yılı nedeniyle yaptıkları bir seriyi de içeren Birleşik Krallık Posta Kurumu için pul tasarımları, David Hare’in The Designated Mourner filminin jeneriği için film sekansı bulunuyor.

İşlerinin kalbinde “zaman” var
Baranlar’ın gördüklerinin ve düşündüklerinin birer yansıması olan işlerinin kalbinde, “zaman” yer alıyor. Zamanın geçmesiyle oluşan doğal yıpranmayı ve aşınmayı, geçiciliği, dönüşümü, doğanın kırılganlığını, insanoğlunun dünyadaki etkisini estetik olarak yeniden görselleştirerek belgeliyorlar: Arkeolojik alanlarda bulunan taş ve kaya parçaları, çürümekte olan  çiçekler, göz alıcı ama zehirli egzotik çiçeğin derinlikleri, parklarda istenmeyen yabani otlar, uçağın içinden şehirlerin kuşbakışı görüntüleri, ay ve yıldızlardan yayılan ışıklarla yaratılan farklı formlar ve ayın denizdeki yansımalarında saklı doğal çizimler hep bu belgeleme çabasına birer örnek teşkil ediyor. Baranlar “zamansızlığın ve sükûnetin peşinde”, nesneleri ve “aralarındaki” uzamları gözlüyor, kendilerine özgü yöntemleriyle insanın varoluşunun ve etkileşimlerinin izlerini kayıt altına alıyor.

“Görüntülerimizde zamanın geçişi bir çiçeğin çürüyen taç yaprakları, kayaların ve taş parçalarının yavaşça aşınması, ayın bir su örtüsünün üzerindeki ya da bulutların gökyüzü boyunca devinimleri, her yıl düzenli olarak saçılan tohumlar, ya da hayal bile edilemeyecek kadar uzaktaki yıldızların bize ulaşan ışıkları yoluyla ima ediliyor. Ayrıca, fotografik pozlamanın milisaniyelerden dakikalara uzanan kendi zamanı var. Ve tabii bir de bizim kendi zamanımız var; kendi yaşamımızın çatısı içinde ilerlediğimiz  sürece.”

1998’de Royal Mail (Birleşik Krallık Posta Kurumu) tarafından fotoğrafın icadı konusunda talep edilen çalışmaları dolayısıyla inceledikleri, fotoğrafın öncülerinden William Henry Fox Talbot’ın fotojenik çizimlerinden esinlenerek, negatif-pozitif tekniğini yorumladıkları yöntemi, sonraki üretimlerinde de farklı konularla sürdürüyorlar. Fotogramın güncel bir yorumu olarak kabul edilebilecek bu teknikle; doğanın kırılganlığı, içeriğe hiçbir müdahalede bulunulmadan, dolaysız bir şekilde aktarılıyor.

Sergiye ismini veren Rasathane 7 adlı (2002) fotoğraftaki nesne, Zafer Baran’ın babasının İzmir’de 1960’lı yıllarda inşa ettiği rasathaneyi yıllar sonra ziyareti sırasında çiftin dikkatini çeken, bahçedeki ağaçtan düşen bir elmaya ait. Elmanın tepeden çekilmiş bir görüntüsü olan fotoğraf, Baranların çalışmalarının temelini oluşturan gözlemleme, nesnelere yöneltilen farklı bakış açıları ve daha sonraki gökyüzü temaları için de bir haberci işlevi taşıyor. “Çoğu kez işlerimizde fazlasıyla küçük ve çok yakında olan nesneler ile uzakta yer alanların arasında belirgin bağlar var: Bir elma, göze ya da kozmik bir hadiseye, tohumlar bir teleskopun içinden gözlenen yıldız kümelerine dönüşüyor ... Biz, yıldızları ve ayı kendi halleri ile görüntülemiyoruz. Işıklarını kullanarak ‘çizimler’ yapıyoruz. Bu da bizim çizme, resmetme edimine ayrıca fotografik dile ve onun sınırlarına duyduğumuz ilgiyi  yansıtıyor.”Serginin başlangıcını oluşturan Atlas serisi (1999-2000), farklı coğrafyalardaki arkeolojik alanlarda bulunan taş ve kaya parçalarının arazi ve stüdyo çekimlerinden oluşuyor.

Fotoğraflanan bu hareketsiz objeler, bulundukları ortamda kendi zaman ve mekanlarına kök salarak durağan birvaroluşun getirdiği aidiyeti sergiliyor. Diğer yandan o bölgenin tarihiyle aynı geçmişe sahip, belki bir zamanlar büyük anıtların parçası olan küçük taşlar ise kaynaklarından koparılarak stüdyo ortamında bir çekime ve çeşitli fotoğraflama tekniklerine maruz bırakılıyor.

Atlas’taki kalıcılık duygusuyla tezat oluşturan Efemera  (2002) serisi, çiftin canlı bitkilerden topladığı ya da düşmüş, çürümekte olan çiçek parçaları üzerinden geçicilik ve dönüşüm fikrini ele alıyor.Siyah bir fon üzerinde, kesitler ve yakın planlar halinde ele alınan çiçeklerin detaylarında cinsellik, üreme ve ölüm döngüsü tek bir görüntüde vücut buluyor.

Zehirli Orman adlı seri  (2003-2005), 18. yüzyılda İngiltere topraklarına getirilen egzotik bir çiçek türü mor çiçekli ormangülüne (Rhododendron ponticum) odaklanıyor. Göz alıcı renkleriyle İngiliz parklarına canlılık katan bu bitki, yayılmacı ve zehirli yapısı fark edildikten sonra diğer yaşam formlarına zarar verdiği için yabani bir ot olarak görülmeye başlanıyor. Baranlar iki farklı ışıkta ve yaklaşımla çekim yaparak, alacakaranlıkta, ufak bir kamerayla bitkinin ve ormanın gizemli ve klostrofobik ortamını gösteriyor; bitkinin renkli çiçeklerine yakın bir plandan yapılan diğer çekimle de, çiçeğin erotik ve cazibeli derinliklerine bizi davet ediyor.

Efemera ve Zehirli Orman serisinin devamı niteliğinde olan Yaban Otları (2006-2007), konvansiyonel tarımda veya süslü park ve bahçelerde istenmeyen yabani otları inceliyor. Baranlar, bulunduğu doğal ortamda önemli işlevleri olmasına rağmen insanın kontrol etmeye çalıştığı topraklarda istenmeyen bu yabani türlerin ve onlarla beraber yaşayan (kadraja giren böcekler ve küçük bir örümcek gibi) canlıların işitilmeyen sesini, gözden kaçan mütevazı güzelliğini gösteriyor.

Parçacıklar ve Akışkan Bedenler serisi (2007), tohum ve tozların yakın plan çekimlerinden oluşuyor. Ezilmiş bir meyvenin, insan vücudunun içindeki akışa; sıradan tohum ve toz zerreciklerinin, uzayın derinliklerindeki gök cisimleriyle benzerliği dikkat çekiyor.

Xanthos / Letoon adlı seri (2007) ismini, bugün Antalya - Muğla sınırları içinde bulunan, Likya medeniyetinin idari ve dini merkezlerinden alıyor. Xanthos’taki en önemli parçalar bugün asıl topraklarından çok uzakta, British Museum’da sergilenirken, Baranlar  bu arkeolojik bölgedeki tohum ve botanik türlerin peşine düşüyor. Turner’ın Manzarası: Yapay Bulut Serisi I (2006-2009), sanatçıların – ve bir zamanlar İngiliz ressam J.M.W. Turner’ın – konu edindiği Richmond Hill’in üzerindeki gökyüzü, Londra üzerinde yüksek irtifada seyreden uçakların geçiş güzergâhını görüntülüyor. Turner’ın bundan iki yüzyıl önce, Sanayi Devriminin zirvesinde resimlediği nefes kesici gökyüzü manzaraları bugün uçakların ardında bıraktığı yoğunlaşmış buhar izlerinin oluşturduğu bulutlarla farklı bir dramatik etki yaratıyor. Bu ince çizgilerin sirüs bulutlarına dönüşmesiyle oluşan yapay ve aldatıcı manzara; dünyadaki dolaşımın, teknolojik ilerlemelerin, hava kirliliğinin ya da kısaca insanoğlunun dünyadaki etkisinin görsel bir kaydını oluşturuyor.

Şehirden gökyüzündeki uçakların izlerine bakan Turner’ın Manzarası’nın aksine Metropolis (2008-2011) serisi, şehir ve kasabaların bir uçağın içinden kuşbakışı görüntülerini yansıtıyor. Yıldızların yüzlerce ya da binlerce yıl öncesinden bize ulaşan ışıklarının aksine, şehrin anlık ışıkları evrenin insanlar tarafından her gün yeniden üretilen basit bir kopyasını hatırlatıyor. Uzaydaki galaksiler gibi, insanoğlunun dünyada kurduğu yerleşimler de karanlığın içinde yaşamın izlerini yansıtıyor.

Yıldız Çizimleri’nde (2009-2010) kameranın kadrajı boş bir kağıt, yıldızlar ve ay ise bir kalem gibi kullanılarak gökyüzünde çizimler meydana getiriliyor. Ay ve yıldızlardan yayılan ışığa odaklanan kameranın hareketiyle gökyüzünde farklı formlar yaratılıyor.

Yıldız Çizimleri’nde var olan ışıklardan yeni figürler yaratan Baranlar, en güncel çalışmaları Ay Çizimleri’nde (2012-2013) ise ayın denizdeki yansımalarında saklı doğal çizimleri ortaya çıkarıyor. Su ve rüzgarın hareketiyle denizin yüzeyinde oluşan ışık oyunlarını kaydediyorlar.

Uçakta Bile E-Posta’dan Vazgeçilmiyor

3G ve 4G teknolojilerinin uçaklara taşınmasıyla uçakta internet kullanımı giderek yaygınlaşacağa benziyor. Uçak bileti, otel ve araba kiralama fiyatlarını aynı platformda karşılaştıran uluslararası seyahat arama motoru Skyscanner’ın araştırmasına göre, seyahatseverlerin %77’si uçakta internet hizmeti sunan havayollarını tercih ediyor. Seyahatseverlerin %36’sı önümüzdeki dönem 3G ve 4G teknolojilerinin uçaklarda kullanılmaya başlamasıyla birlikte uçakta e-posta takip etmek istediğini belirtirken, %32’si sosyal medya hesaplarına bağlanmayı düşünüyor.

AB Komisyonu’nun son kararıyla birlikte uçaklarda artık 3G ve 4G teknolojileri kullanılabilecek ve yolcular mobil cihazlarından internete bağlanabilecek. İnternet sitesi ile olduğu kadar mobil uygulamalarıyla da dünyada seyahat etmek isteyenlerin hayatını kolaylaştıran ve en hesaplı alternatifleri sunan Skyscanner’ın 1500’ü aşkın seyahatsever arasında yaptığı araştırmaya göre, yolcuların %77’si uçakta internet kullanımına izin veren havayollarını tercih edeceklerini belirtiyor.

Ücret Ödemek İstemiyoruz
Uçakta internet kullanmak isteyen seyahatseverlerin çok sayıda olmasına rağmen, %34’ü internet için bir ücret ödemeyeceklerini belirtiyor. Sadece uzun mesafe uçuşlarda ücret ödemeyi düşünenlerin oranı ise yine %34’ü buluyor. Katılımcıların %36’sı uçakta interneti e-postalarını takip edebilmek için kullanmak istediklerini belirtiyor. %32’lik bir kesim ise internetten sosyal medya hesaplarına bağlanmak istiyor. İnternet üzerinden film izlemek ve oyun oynamak isteyenlerin oranı %23 iken, %6 bu fırsatı gidecekleri yerdeki otellere bakarak rezervasyon yapmak için kullanmayı düşünüyor.

Uçakta İnternet En Çok Ne İçin Kullanılacak?
 1. E-posta göndermek  - %36
2. Facebook ve Twitter’dan paylaşım yapmak - %32
3. Film izlemek ve oyun oynamak - %23
4. Gidilecek yerde otel rezervasyonu yapmak - %6
5. Instagram ve Pinterest’e fotoğraf yüklemek - %3

BİZANS DÖNEMİNDE YAPILAN PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ YENİDEN İBADETE AÇILDI



Zeyrek Sarnıcı’nda, Fatih Belediyesi tarafından yapılan restorasyon çalışması sırasında kalıntılarına rastlanan tarihi Piri Mehmet Paşa Camii, ihya edilerek Cuma Namazı ile birlikte yeniden ibadete açıldı. Fatih Belediyesi tarafından ihya edilen Tarihi Yarımada’nın kayıp mescitlerinden Zeyrek Sarnıcı üzerindeki Piri Mehmet Paşa Camii Cuma Namazı ile birlikte ibadete açıldı. Bizans döneminde yapılan Unkapanı’ndaki Zeyrek Sarnıcı’nın 2007 yılında başlayan restorasyon çalışmaları sırasında sarnıcın üzerinde kalıntılarına rastlanan Piri Mehmed Paşa Camii ihya çalışmaları sonrasında yeniden kapılarını ibadete açtı. Caminin açılış törenine  Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Fatih İlçe Müftüsü İrfan Üstündağ, Piri Mehmet Paşa'nın 6'ıncı kuşaktan torunu Neyire Özateş ve çok sayıda vatandaş katıldı. Tören, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

"TARİHE TANIKLIK EDİYORUZ"
Caminin İstanbul'un eşsiz manzaralarından birine sahip olduğunu dile getiren Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, "İstanbul'un 3'üncü ile 4'üncü tepesinin ortasındayız. Böylesine güzel bir yerde ecdad yadigarı bir eserin yeniden açılışına şahitlik ediyoruz. Aslında tarihe tanıklık ediyoruz" dedi. Caminin 100 yıl sonra yeniden ibadete açıldığını ifade eden Başkan Mustafa Demir, "Yaklaşık 400 yıl manastır olarak kullanılmış. Arkasından 1543 yılından itibaren yaklaşık 400 yıl da cami olarak hizmet vermiş, ibadet merkezi olmuş bir yerdeyiz. Bin yıllık bir sarnıç. 400 yıl manastır, 400 yıl mescid olarak hizmet vermiş, 100 yılı ise kayıp. 100 yıldan sonra tekrar inşası gerçekleşiyor" şeklinde konuştu.

 "PROJE İĞNEYLE KUYU KAZAR GİBİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ"
 Cami yerinin proje öncesinde sıkıntılı bir yer olduğunu belirten Başkan Demir, proje aşamasında birçok zorlukla karşılaştıklarını söyledi.  Mustafa Demir, "2007 yılında Piri Mehmet Paşa Camii'nin projelerine başladık. Ancak 2012 yılının Haziran ayında bitti. Adeta iğne ile kuyu kazar gibi projenin gerçekleşmesi için olağanüstü gayret gösterildi" dedi.
Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından Başkan Demir, cemaatle birlikte tarihi camide cuma namazını kıldı. Cuma namazı sonrasında vatandaşlara pilav ayran ikram edildi.


TÜRKİYE’DE HİÇBİR TESİS %100 ENGELSİZ TURİZME UYGUN DEĞİL


Okan Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümü ve Okan Turizm Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Engelsiz Hayat Dayanışma Derneği (EHDD) tarafından düzenlenen “Engelsiz Turizm İçin Engelsiz Tesisler” başlıklı seminere katılan EHDD Başkanı Adem Kuyumcu, “Türkiye’de hiçbir tesis yüzde 100 engelsiz turizme uygun değil” dedi. Bir tesisin engelsiz olması için fiziksel koşullarının, bedensel engelliler, tekerlekli sandalye kullanıcıları, görme engelliler, işitme engelliler, konuşma engelliler ve yakınlarıyla birlikte tatil yapan zihinsel engellilere uygun olması gerektiğini belirten Kuyumcu, belediyelerin yanlış uygulamaları, mimarların hataları ve tatil yapamayan engellilerin sorunlarına kadar pek çok konuda çarpıcı açıklamalar yaptı.

Okan Üniversitesi Tuzla Kampüsü’nde düzenlenen “Engelsiz Turizm İçin Engelsiz Tesisler” başlıklı seminerde çeşitli sınıflardaki engelli vatandaşlarımızın yaşadıkları sorunlar, engelsiz ve herkes için erişilebilir mimari çevre hakkında kanun ve yönetmelikler, mimari çevrenin engellilere sosyal ve psikolojik etkileri ile Türkiye’de bulunan tesislerin engelsiz hale getirilmesi için yapılacak çalışmalar tartışıldı. Okan Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölüm Başkanı ve Skal International Marmara Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. M. Onur Gülbahar’ın açılışını yaptığı seminere, EHDD Başkanı Adem Kuyumcu’nun yanı sıra Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu As Başkanı Ali Duran Karakaya, Bağcılar Engelli Sporcular Kulübü Başkanı Fatma Şahin’in de aralarında bulunduğu birçok davetli katıldı.

Belediyeler bilinçli değil
Konuşmasına görme engellilerin yaşadığı sorunları anlatarak başlayan EHDD Başkanı Adem Kuyumcu, “Görme engelliler için yollara duyumsanabilir, hissedilebilir yüzey dediğimiz karolar döşenmek zorunda. Örneğin bunların 40'a 40 olması gerekiyor. Onların 10'a 10 olanı ise tehlikeli bölgeye geldiğinizin işareti. Bakıyorsunuz, bir belediye her yerde sadece 10'a 10'ları kullanıyor. Bizden arkadaşlar gidiyor, uyarıyor, kanunu gösteriyor ama adamlar dinlemiyor. Dava açacağız diyoruz yine dinletemiyoruz” dedi. Başka bir ilçede ise görme engellilerin yürüme yolunun ortasına trafik lambası dikildiğini belirten Kuyumcu, “Arabalar park etmesin diye konan dubalar 50 cm ve bunlar yaşlılar da dahil olmak üzere pek çok insanın ayaklarını parçalıyor. Biz bir karar çıkarttık ve Büyükşehir Belediyesi ile birlikte birkaç belediye bunları 70 cm'e yükseltti ama belediyelerin birçoğu bunu yapmıyor” diye konuştu.

Mimarlar standardı uygulamıyor
İmar Kanunu’nda 1997’de yapılan düzenlemede herkes için erişilebilirlik belediye standardı ve bina standardı konulduğunu belirten Kuyumcu, mimarların bu standartları uygulamadıklarını söyledi.  2005'teki kanun çıktığı zaman da o günden bugüne yapılan otellerin birer facia olduğunu belirten Kuyumcu, “Otellerin girişleri basamaklı. Asansörlere ulaşım basamaklı. Asansörlerin içi ve kapısı minik. Odaların kapıları dar, sadece ruhsat alabilmek için yapılmış çalışmalar var. Bunlar engelsiz turizmi olumsuz etkileyen faktörler” dedi.  Avrupa'daki engellilerin yılda iki kez tatil yapmak hakkı olduğunu fakat Türkiye’de engelsiz turizme uygun tesis olmamasından dolayı Türkiye'ye gelemediklerini belirten Kuyumcu, “Venezüela, Amerika ve İspanya'ya gidiyorlar.
 Sadece Avrupa'ya baktığımızda 3 – 3.5 milyon kişiden bahsediyoruz. Bunlar Türkiye engelsiz turizme uygun olmadığı için gelemiyorlar. Türkiye'de ise devlet kayıtlarına göre (2002 yılı verileri) 8.5 milyon engelli var. Bunların 5 milyonu bedensel engelli ve sadece yüzde 20'sinin maddi durumu iyi değil. Ayrıca, Türkiye’de 70 bin lüks engelli aracı var” diye konuştu.

Hiç tatil yapamamış 5 milyon engelli var
Engelsiz turizmin faydalarından da bahseden Kuyumcu, “Peki engelsiz turizm olduğu zaman ne olacak? Bir kere engelliler açısından bakıldığında tesislerdeki konaklama süreleri uzayacak. Şu ana kadar hiç tatil yapmamış, bu imkânı bulamamış yaklaşık 5 milyon engelli tatil yapma imkanına kavuşacak” dedi. Mimari engeller yüzünden evde hapis olan engellilerin dışarı çıktıklarında kendilerine “Nereye gideceğiz?” sorusunu sorduklarını belirten Kuyumcu, sözlerine şöyle devam etti: “Öte yandan alışveriş merkezleri ya da oteller engelli otoparkı yapıyor, otoparka bir levha koyuyor. Tekerlekli sandalye kullanıcısının rahatça inebilmesi için bunu yapıyor ama yanına iki otomobil geldiğinde kapılar açılmadığı için tekerlekli sandalye kullanıcısı inemiyor.”

KÖFTECİ RAMİZ’DEN TADINA DOYULMAZ YOĞURTLU RAMİZ



Köfteci Ramiz, ızgara menüsündeki en çok tercih edilen lezzetlerinden Yoğurtlu Ramiz ile Türkiye’nin 25 kent ve 130 şubesinde misafirlerine kaliteyi ve enfes ızgara tadını bir arada sunuyor.Köfteci Ramiz’in en çok tercih edilen ızgaralarından “Yoğurtlu Ramiz”, tereyağında kızartılmış kepekli pide üzerinde dana etinden ızgara köfteler ve nefis manda yoğurdu ile servis ediliyor. “Yoğurtlu Ramiz” isteğe bağlı olarak özel acı sosla da sunuluyor.

85 yıldır felsefesinden ödün vermeyerek her şubesinde aynı lezzet ve kalitedeki ürünlerini misafirlerine sunan Köfteci Ramiz, benzersiz lezzetleriyle her güne lezzet katıyor. www.kofteciramiz.com


THE MİNEKS LADIES CLASSIC 2013’ TE CHLOE LEURQUIN ŞAMPİYON OLDU




Ladies European Tour- Avrupa Bayanlar Golf Turnuvası´nın erişim serisi olarak bilinen Let Access’in Türkiye ayağı “The Mineks Ladies Classic 2013” sonuçlandı.  National Golf Kulübü’nün ev sahipliğinde gerçekleşen “The Mineks Ladies Classic 2013” turnuvasında ilk sırayı Belçikalı Chloe Leurquin aldı.


Dünyanın dört bir yanında düzenlenen ve Avrupa’nın en prestijli turnuvalarından biri olarak kabul edilen, Ladies European Tour-Avrupa Bayanlar Golf Turnuvası’na geçiş şansı sağlayan Let Access Open’in Türkiye ayağı “The Mineks Ladies Classic 2013”te 18 ülkeden 50 kadın golfçü kıyasıya mücadele etti. 3 gün süren turnuvada, Belçikalı sporcu Chloe Leurquin 219 puanla birinci olurken, İspanyol Mireia Prat 219 puanla ikinci oldu. Chloe Leurquin ve Mirea Prat aynı puanda oldukları için playoff yapıldı ve Chloe Leurquin birdie yaparak birinciliği kazandı. Danimarkalı Julie Tvede ve Norveçli Caroline Martens, 221 puanla üçüncülüğü paylaştı.

Finalin ardından dereceye giren sporculara kupa ve madalyaları Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Mineks İnternational ve National Golf Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Bülent Göktuna, National Golf Kulübü Kaptanı                    Aydın Turhan tarafından verildi. 15 ayaktan oluşan turnuvanın genel klasman şampiyonu İspanyol Mireia Prat da şampiyonluk ödülünü Mevlüt Çavuşoğlu'nun elinden aldı.

Turnuvada emeği geçen herkese teşekkür eden National Golf Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Bülent Göktuna, “The Mineks Ladies Classic 2013”ün genç amatör golfçülerin profesyonelliğe geçişinde önemli bir rol oynadığını dile getirdi. Golf sporunun da olimpiyat oyunları arasına girdiğine dikkat çekerek  “Bu turnuvayı olimpiyatlara hazırlık olarak görüyor ve organize ediyoruz. Yeterli destek alındığında; 2020 Olimpiyatları'na girebilecek takımları oluşturmayı hedefliyoruz” dedi.

Turnuvada ilk 5'e giren golfçüler Chloe Leurquin, Mireia Prat, Patricia Sanz Barrio, Nicole Broch Larsen ve Fabienne In-Albon 2014 yılında düzenlenecek Avrupa Bayanlar Golf Turnavası’nda mücadele etmeye hak kazandı.

EPGA Standartlarında İlk Golf Sahası
Mineks International organizatörlüğünde yürütülen The Mineks Ladies Classic 2013’ün Golf Sahası National Golf Kulübü’dür. National Golf Kulübü, 18 Kasım 1994 tarihinde Antalya Belek bölgesinde 1100 dönümlük arazi üzerine kurulmuş, uluslararası golf turnuvalarının oynanmasına olanak sağlayan EPGA (European Professional Golfers Association) standartlarına uygun Türkiye’nin ilk şampiyonluk golf kulübüdür ve 2008 yılı itibariyle Ladies European Tour’un Türkiye ayağı olan Turkish Airlines Ladies Open’a ev sahipliğini yapmaktadır.

National Golf Kulübü, 2000 yılında Akdeniz ülkelerindeki 1500 golf kulübü arasında 9. ve tüm Avrupa kulüpleri arasında en iyi 42. golf sahası seçilmiştir. 2002 Mart ayında Almanya’da yayınlanan Golf Magazin Dergisi’nin araştırmalarına göre dünya genelinde 16. ve 2003 yılında Alman Journal Magazin Dergisine göre dünyadaki “100 Golf Sahası” sıralamasında 14. sıradadır. 2012’ de Golf Digest Travel Awards 2.si seçilmiştir. Türkiye´de ISO 9001 – 2000 kalite belgesini alan ilk golf kulübüdür.

Gusto Şarap Kursları’nın yeni I. Etap’ı 11 Aralık Çarşamba akşamı başlıyor…

Türkiye’nin tek içki kültürü dergisi Gusto’nun 10. yılına giren Şarap Kursları’nın yeni I. Etap’ı, Taksim’deki Rouge’da 11 Aralık Çarşamba akşamı 19.00’da başlıyor. “Şarabın Dünyasına Giriş” başlıklı I. etapta, beyaz, pembe, kırmızı ve özel şarapların temel özellikleri ile şarap tadım ve servis teknikleri öğrenilecek.

2.000’e yakın kişinin devam ettiği kursların bu etabı da, haftada birer kez ikişer saatlik seanslarla (19.30-21.30) dört haftada yapılacak. Kursu bitirenlere “Bronz” sertifika verilecek ve kurs tamamen yabancı şarapların tadılacağı “Bölge Bölge Dünya Şarapları” adlı ikinci kurla devam edecek. Bu kuru bitirenlere “Gümüş Sertifika”, “Büyük Şaraplar - Üzümler, Şaraplar ve Stilleri” konulu üçüncü kuru bitirenlere “Altın Sertifika” verilecek.

Fransız Apelasyonlar Enstitüsü onaylı f & d kristal tadım kadehleriyle, 54 adet profesyonel şarap kokusu örneğiyle yapılacak koklama eğitimlerini de içeren I. etap kursunun her seansında, farklı üzüm ve bölgelerden 4’er adet yerli, 4’er adet de yabancı şarap tadılacak ve özellikleri anlatılacak. Her seans bitiminde, o günkü temayla ilgili kurs notları da dağıtılacak. Her kursun sonunda Rouge’un restoran katında fiks menülü gastronomik bir yemek de düzenlenecek ve katılımcılar yemek-şarap uyumlarını M. Yalçın’ın söyleşisi eşliğinde yemekte de keşfedebilecekler. Kursun programı şöyle:

1.      seans (11 Aralık Çarşamba, 19.00) :
Şaraba kısa bir girizgâh ve beyaz şaraplar. Şarap nedir? Nasıl yapılır? Tadım teknikleri. Türkiye ve dünyadan beyaz ve pembe şaraplar ile özellikleri, 4’er beyaz ve pembe şarabın tadımı.

2.      seans (18 Aralık Çarşamba, 19.00) :
Kırmızı şaraplar. Kırmızı şarapların beyazlardan temel farkları, kalite özellikleri, Türkiye’den ve dünyadan 4’er adet kırmızı şarabın tadımı.

3.      seans (25 Aralık Çarşamba, 19.00) :
Şaraptan tad almanın sırları. Şaraplara uygun ideal kadehler, karafa süzmenin incelikleri, şarap servisinin temel kuralları, doğru servis sıcaklıkları, şarap-yemek uyumunun püf noktaları. Şarap  nasıl yıllandırılır, hangi şaraplar yıllanmaya uygundur? Yıllanmış şarapların servis ritüelleri, şarap eskitmenin sırları. Birer yıllanmış yerli ve yabancı şarabın da aralarında bulunduğu 8 adet şarabın tadımı eşliğinde.

4.      Seans (8 Ocak Çarşamba, 19.00) :
Özel şaraplar. Köpüklü şarap, şampanya, tatlı şarap, porto ve şeri’lerin ilginç özellikleri, kalite sırları, yemeklerle uyumları. Türkiye’den 1 köpüklü şarap, 2 beyaz ve 1 kırmızı tatlı şarap ile; dünyadan 1 şampanya, 1 alkolle güçlendirilmiş tatlı şarap, 1 şeri ve 1 porto şarabı tadımı.

Taksim’deki Rouge’da verilen kursa, azami 25 kişi katılabilecektir

Kurslarla ilgili detaylı bilgi almak ve kayıt yaptırmak isteyenlerin, Gusto’nun 0212.237 01 12 - 237 01 17 numaralı telefonlarından Sezgin Bolat’ı aramaları rica olunur.

ALİAĞA BELEDİYESİ’NİN PROJESİ, TÜRKİYE’YE ÖRNEK



Aliağa’da ortak kullanım alanları, kamu binalarını engellilerin kullanımına uygun hale getiren, Engelsiz Cafe&Park projesiyle Türkiye’nin dikkatini çeken Aliağa Belediyesi’nin engellilere yönelik çalışmaları 3 Aralık Dünya Engelliler gününde bir kez daha gündeme geldi. Aliağa Belediye Başkanı Ömer Turgut Oğuz ile engelli vatandaşlar kahvaltıda bir araya geldi, keyifli sohbetleri herkesin ilgi odağı oldu.

EKONOMİK GELİR ELDE EDİYORLAR
Aliağa Belediyesi tarafından kent merkezindeki Zeytinlipark içinde Engelli vatandaşlara yönelik açılan Engelsiz Yaşam Cafe&Park Türkiye’deki yerel yönetimler ve STK’lara rol-model oldu. Aliağa Belediye Başkanı Ömer Turgut Oğuz’un büyük önem verdiği proje ile, engelli yurttaşlar, kendilerine tahsis edilen Cafe’de çalışarak ekonomik gelir elde ediyor. Aliağa Belediye Başkanı Ömer Turgut Oğuz, Aliağa’yı 5 yılda engelsiz bir kente dönüştürdüklerini ifade ederek, “5 yıldır Engelli yurttaşlarımıza yönelik, onlara kentte yaşamı kolaylaştıracak ve ekonomik- sosyal olarak güçlendirecek hizmetler ürettik. Sadece 3 Aralık Engelliler gününde değil, yılın 365 gününü bu yurttaşlarımız için engelsiz hale getirdik” dedi.


ENGELSİZ CAFE PARK TÜRKİYE’YE ÖRNEK
Aliağa Belediyesi engelli yurttaşlar için Zeytinli Park içinde Engelli Vatandaşlar için içinde Park, özel spor aletleri ve Cafe’nin bulunduğu tesisi “Engelsiz Yaşam Park&Cafe” adıyla Haziran 2011’de hizmete açtı. Cafe Park’da; çift şeritli tekerlekli sandalye yolu, görme engelliler için özel bordürlerle sınırlandırılmış yürüyüş ve sirkülasyon sistemi, engelli kullanıma uygun pergole, özel tasarımlı çeşmeler ve oturma gurupları, gökkuşağı renginde kayganlığı önleyici kauçuk zemin üzerinde 7 adet engelli fitness aleti, basketbol potası ve piknik masaları ile Aliağa Engelliler Derneğine tahsis edilen satış büfesi ve cafe yer alıyor. 2,5 yıldır başarıyla hizmet veren tesis engelli yurttaşlara ekonomik özgürlük ve sosyalleşme olanağı sağladı.

ENGELSİZ CAFEDE SICAK KARŞILAMA
Projenin başarıya ulaşması en çok engelliler konusunda hassasiyeti bilinen Aliağa Belediye Başkanı Ömer Turgut Oğuz’u mutlu etti.Engelsiz Cafe Park’ta, engelli yurttaşlarla bir araya gelen başkan Oğuz, “Önemli bir sosyal projeyi birlikte başardık. Biz öncelikle siz engelli kardeşlerimizin kentteki yaşama aktif katılımını istiyoruz. Bunu da bu projemizle başardık. Engelsiz Cafe park dışında da Belediyemizde kurduğumuz Engelliler Koordinasyon Merkezi, Kent Konseyi’mizdeki Engelliler Meclisi, Engelliler Rehabilitasyon Merkezimizle bu alanda önemli bir eksikliği gideriyoruz.” Dedi.Engelli yurttaşlarla samimi ve sıcak bir sohbete dalan Başkan Oğuz, “Engellerin kalktığı, toplumda bu yöndeki hassasiyetin arttığı bir dünya diliyorum. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nüzü kutluyor, sizlerle birlikte tüm engelli vatandaşlarımıza değerli ailelerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum” dedi.

İSTANBUL MODERN’DEKİ GECEYLE EĞİTİM PROĞRAMLARININ DESTEKLENMESİ AMAÇLANIYOR


İstanbul Modern’in eğitim programlarını destekleyerek 2014 yılında da çocuk ve gençlerin eğitimine olanak yaratmak amacıyla bu yıl beşincisi düzenlenen “Gala Modern” 14 Aralık Cumartesi akşamı İstanbul Modern’de gerçekleşecek.

İş, sanat ve medya dünyasının önemli isimlerini bir araya getirecek olan “Gala Modern” gecesinin ana sponsorluğunu Finansbank Quartz Varlık Bankacılığı üstleniyor.

Gala Modern’in diğer sponsorlarından İstanbul Modern Restoran, her yıl olduğu gibi bu yıl da gece için özel menü hazırlarken, Vakko Espace gecenin mekan tasarımını, Dream Design Factory ise organizasyonunu yapıyor.

Sunuculuğunu, gönüllü olarak Rana Erkan Tabanca’nın yapacağı “Gala Modern” gecesinde, müzenin eğitim etkinliklerine destek sağlamak amacıyla Raffi Portakal ve Maya Portakal yönetiminde destek yarışı gerçekleştirilecek. Gece, destek yarışından sonra, “after party” ile geç saatlere kadar sürecek.

Bugüne kadar “Gala Modern” gecelerinden sağlanan katkılarla 150 bin çocuk ve gencin sanat eğitiminden yararlandığını belirten İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, “Ülkemizin sanatsal yaratıcılığını tanıtarak, kültürel kimliğinin uluslararası sanat ortamıyla paylaşılmasına aracılık eden ve eğitim programlarıyla sanatı ziyaretçileriyle buluşturan İstanbul Modern, bu yolculuğunda daha geniş kitlelere ulaşmayı amaçlıyor” dedi.

“Gala Modern” gecesini düzenleyen İstanbul Modern Kültür Elçileri, Esra Ekmekçi Çalıcıoğlu, Levent Çalıkoğlu, Oya Eczacıbaşı, Şeli Elvaşvili, Merve Gürsel, Cem Hakko, Banu İpeker, Esra Özsüer, Maya Portakal, Raffi Portakal, Okşan Atilla Sanön, Aslı Soyak, Rana Erkan Tabanca,  Melkan Gürsel Tabanlıoğlu ve Taha Tatlıcı’dan oluşuyor.

“Engelli vatandaşlarımız İstanbul’u gönüllerince kullanacak”



İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Duraklara bir buton koyacağız. Yaşlı veya engelli bir vatandaşımız durağa geldiğinde butona basacak. Durağa yaklaşan otobüs şoförü de durağa gelmeden buna göre hazırlık yapacak. Artık engelli vatandaşlarımız İstanbul’u gönüllerince kullanacak” dedi.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Florya Sosyal Tesisleri’nde engelli sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve engelli aileleriyle birlikte kahvaltı yaptı.Başbakan Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu dönemde engelliler için ilk defa bir müdürlük kurduğunu hatırlatan Başkan Topbaş, “Başbakanımızın belediye başkanlığı öncesinde bunu dert edinen kimse olmamıştı. Kendileri ilk defa bir müdürlük kurdu. Somut adımlar attı. Bizler de bu vizyonu devam ettiriyoruz. Başbakanımızın belediye başkanlığı döneminde kurmuş olduğu 2 engelli merkezi sayısını biz 25’e çıkardık. 2 tanesinin de kurulma çalışmaları devam ediyor. Onları da yakında devreye sokacağız. Dünya Sağlık Örgütü’nün örnek aldığı projelere imza attık” diye konuştu.

Erişilebilir bir İstanbul
Başkan Topbaş bugünün “Dünya Engelliler Günü” olduğunu ama kendilerinin her günü değerlendirip İstanbul’u engelli vatandaşlarımız için daha yaşanabilir bir hale getirmek için çalışarak geçirdiklerini ifade etti. Topbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kentte yaşayan, nefes alan her birey kent içindeki yaşamını kolaylaştırmak için adımlarımızı attık projelerimizi buna göre yaptık. Erişilebilir bir İstanbul adı altında -oluşturduğunuz bir birimle- bütün projelerimizi göreve geldikten sonra engelliler ve dezavantajlı grupların kullanabileceği şekilde olurlarını almadan hiçbir projeye onay vermedik. Hatta komisyonlarımız onay vermediği sürece projeyi yapan firmalara ödeme bile yapmıyor.”

“Engelli vatandaşlarımız İstanbul’u gönüllerince kullanabiliyor”
Başkan Topbaş göreve geldikleri günden itibaren toplu taşıma araçlarını da engelli vatandaşlarımızın kullanabileceği şekilde düzenlemeye başladıklarını şöyle anlattı: “Uzmanlar bir kampus yapmaktan ziyade kendilerinin halkın içine karışabilmeleri için ortam oluşturulmasının daha doğru olabileceğini söylediler. Bizler de okulları, spor salonlarını hatta KİPTAŞ AŞ’nin yaptığı evleri buna göre projelendirdik ve buna göre yaptık. Artık engelli vatandaşlarımız İstanbul’u gönüllerince kullanabiliyor. Yanlarına bir refakatçi almadan ulaşım sağlayabiliyor. Spor salonlarımız ve okullarımıza rahatça gidebiliyor. Halkla iç içe oluyorlar. Daha önce evden çıkamayan engelli vatandaşlarımız gönüllerince gezebiliyor.”

Başkan Topbaş, İstanbul’daki bütün belediye otobüslerini yenilediklerini ve dezavantajlı grupların ihtiyacına göre şekillendirdiklerini ifade ederek yeni bir projelerinden şu şekilde bahsetti: “Duraklara koyacağımız bir buton olacak. Yaşlı veya engelli bir vatandaşımız bu durağa geldiğinde butona basacak. Durağa yaklaşan otobüs şoförü de durağa gelmeden buna göre hazırlık yapacak.”

Belediyelere çağrı: Engelli standartlarına uymayan projeleri onaylamasınlar
Başkan Kadir Topbaş, Büyükşehir Belediyesi olarak engelli vatandaşların kullanamayacağı hiçbir projeyi onaylamadıklarını ifade ederek şöyle devam etti: “Buradan tüm Türkiye’deki belediyelere çağrı yapıyorum. Engelli standartlarına uymayan projeleri onaylamasınlar. İhalelerini yapmasınlar. Hayata geçirmesinler. Yerel yönetimlerin, merkezi yönetime uzak olan belediyelerin bu hassasiyeti özellikle göstermelerini rica ediyorum.”

İstanbul Engelli Yıldızlar Spor Kulübü Başkanı Kemal Yüksek de Başkan Topbaş’a İstanbul’u engelliler için daha yaşanabilir şehir yaptığı için teşekkür ederek plaket verdi.  Başkan Topbaş’tan Fatih’te ki spor kompleksini kullanma kolaylığını da isteyen Yüksel’e Başkan Topbaş müjde verdi. Başkan Topbaş talimat verdiğini ve artık spor kompleksini yetkililerle konuşarak belirledikleri saatlerde antrenman yapabileceklerini söyledi. İBB Florya Sosyal Tesisleri’ndeki kahvaltıya Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Başkan Yardımcısı Orkun Utsukarcı, Türkiye Ortopedik Özürlüler Federasyonu Genel Sekreteri Ayhan Bahçeli’yle birlikte çok sayıda engelli vatandaşımız ve aileleri katıldı.

MİDTOWN’DAN ÇOK ÖZEL BİR YENİ YIL TEKLİFİ



İstanbul'un tam merkezi Midtown Hotel Istanbul’de #traveldeals kodu ile rezervasyon yaptırın, yeni yıla şehrin kalbinde Merhaba deyin!

Üstelik lezzetli oda ikramları ve yeni yılın ilk sabahı ile zengin açık büfe kahvaltı dahil. Rezervasyon ve bilgi için +90 212 361 67 67 numaralı telefonu arayabilir ya da info@midtown-hotel.com adresine e-mail gönderebilirsiniz.

A Great New Year Deal from Midtown
Midtown Hotel Istanbul offer a GREAT DEAL on December 31th. Book a double room via #traveldeals promotion code, with special room treatment and included a great new year open buffet breakfast on first day of the new year! For more information and reservation please call +90 212 361 67 67 or e-mail to info@midtown-hotel.com


SEÇİM ARENASI BİTTİ

TÜRSAB’ a üye acentalar, 30/11/2013 ve 01/12/2013 günü sabah saatlerinde, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB)' ın 21. Olağan Genel Kurulu ve yeni yönetimin seçilmesi için İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı, Anadolu Auditorium Salonu’ na geldi.

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy tüm konukları kapıda karşılayarak tek tek hatır sorup, “Hoş geldiniz” diyerek kucakladı. Seyahat acentası sahipleri soy adlarına göre bankolardan delege kartlarını aldı. Kartlarını alan acenta sahiplerine bir de çanta içinde tanıtım Cd' si ,Dergi ve Gazete verildi. Bir ayağı alçıda “Ankara'dan Türsab Aşkı için geldim başkanım” diyen Yasemin Kocaman vardı. Seçimlerde oy kullanmak için bebeğiyle birlikte Hatay'dan gelen anne vardı.Türsab seçim heyecanını defalarca yaşamış Çetin Kayra tekerlekli sandalyesiyle seçimlerde oy kullanmak üzere gelmişti.Herkes Türsab için birlik ve beraberlik içinde seçim çoşkusunu yaşıyordu. Türsab Başkan Adayı Emin Çakmak’ ın ekibi de lokum dağıtıyor, çiçek veriyor Başkanlık umudunu devam ettiriyordu.

21' inci Olağan Genel Kurul' unun ilk günü açılış törenine Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Abdurrahman Arıcı, Bakanlık yetkilileri, İzmir Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, TUROB Başkanı Timur Bayındır,  konuklar ve  seyahat acentası temsilcileri katıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ ın salona gelmesi bekleniyordu ama beklenti gerçekleşmedi. Birinci oturumda TÜRSAB' ın geçmiş dönemini özetleyen bir tanıtım filmi gösterildi. Ardından Türsab Başkanı Başaran Ulusoy bir konuşma yaparak iki senenin özetini çıkardı. Salonda heyecanlı saatler yaşandı. İtirazlar, söz kesmeler, itişip kakışmalar, tahammül yok gibiydi. Aslında herkes tek çatı altında acenta idiler, aynı işi yapıp aynı dili konuşuyorlardı. Ertesi gün sandık başında cevap vereceklerdi. Dostça bir seçim olsun istedik. Divan Başkanı Talha Çamaş ve kurulu beklenenin üzerinde sevgi, saygı, uzlaştırıcı ve tansiyonu düşürücü  bir müdahale tarzıyla başkanlık yaptı.

TÜRSAB 21'inci Olağan Genel Kurulu' nun ikinci günü, acentaların sabah saat 09:00’da oy verme işlemi ile başladı. Sabah saatlerinde başlayan oy verme işlemleri 17.00' a kadar sürdü. Sandıkların kapanıp sayım işleminin tamamlanmasının ardından Divan Kurulu Başkanı Talha Çamaş' ın İlçe Seçim Kurumu’ nca yapılan oy sayımlarının kabul edilmesi üzerine yönetim kurulu listesini ve yer alan isimlerin aldıkları oy oranlarını açıkladı.

Daha önceki seçimlerde Ulusoy’ un karşısına birden fazla aday adayı çıkıyordu oylar bölünüp başkanlık hevesleri kırılıyordu. Bu dönem bunu bilen Başkan Adayı Emin  Çakmak, Vedat Öndaş ile birleşerek Ulusoy’ un karşısına tek liste ile çıktı. “Türsab Hepimizin” sloganı ile muhalefet yaparak mevcut yönetime yakın oy aldı. TÜRSAB 21.Genel Kurulu’ nda iki yıl daha %6 farkla yetki alan yeni yönetim “yola devam” kararı aldı.


TÜRSAB Başkanlığı için yarışan iki adaydan Başaran Ulusoy 1168 oy alırken, Emin Çakmak 892 oy aldı. Yeniden TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanlığı’ na seçilen Başaran Ulusoy kürsüye gelerek bir teşekkür konuşması yaptı.

Divan heyetine ve Divan Başkanına teşekkür ederek konuşmasına başlayan Başaran Ulusoy  "8 dönem yorgun, koşan ve koşarken yaptığını anlatamayan günlerden bugüne geldik. Burada kazanan TÜRSAB oldu. Belki biz rutin işler yapmayıp, 81 vilayeti dolaşmasaydık, daha yüksek oy alacaktık. Bundan sonra yeni ekibimle eksiklerimizi gidererek yolumuza devam edeceğiz. TÜRSAB' da muhalefet yoktur. Hizmete göreve talip olma vardır. Bu toplantının başarılı geçmesinde katkısı olan Yüksek Seçim Kurulu temsilcilerine, divan heyetine, yönetim kurulundaki arkadaşlarıma, bakanlık temsilcilerime teşekkür ediyorum” dedi.
“Gelecek dönem nerede hatamız varsa onu düzelterek yolumuza devam edeceğiz. İktidar olduğunuz zaman mesuliyet size aittir. TÜRSAB' da siyaset olmaz, TÜRSAB' da parti olmaz. TÜRSAB internet sayfalarında yazılan yazılar değildir. Biz üyelerimizin derdine bakıyoruz” dedi.

“Hizmete talip olup kazanamayan arkadaşlarıma söylüyorum. Kapattığınız kapıya bir gün geri geleceğinizi hesap edin. 'Bize sarı kart mı çıktı, kırmızı kart mı çıktı' demeden yolumuza devam ediyoruz. Biz barıştan ve sevgiden yana olduk. Sabırları zorlamaktansa, hizmet anlayışını zorlamakta fayda var. 2 bin kişinin taşınması, konaklaması, toplantı organizasyonu kolay değil. Ama biz yarın gidecekmiş gibi çalıştık.  Ben TÜRSAB' a ve ülkeme hizmet ettim. Biz toplumsal örgütlenmenin önüne geçecek her şeye karşıyız. Biz damardan şerbet vermedik. TÜRSAB Başkanı olarak mazbatamı aldıktan sonra hiç kongre olmamış gibi hareket edeceğiz. Bu kuruma yara aldırmak kimseye fayda sağlamaz; biz 14 yıl buna dikkat ettik, bugünlere birlikte geldik” dedi.

2 Aralık 2013 Pazartesi

Bir kurabiyenin peşinde 68 takım strateji kurdu, doğayla savaştı, hedefe ulaştı


Macera Akademisi tarafından bu yıl 8’inci kez düzenlenen Türkiye’nin en eski, en eğlenceli ve en stratejik Macera Yarışı “Kurabiye” 1 Aralık’ta yapıldı. Bahçeköy’deki İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden başlayarak Belgrad Ormanı’nda gerçekleşen yarışa, 68 takım katıldı. Zorlu parkuru saatler süren mücadelenin ardından tamamlamayı başaranlar,  madalya biçimindeki kurabiyelerle ödüllendirildi.

Türkiye’nin en kalabalık, en eğlenceli, en stratejik ve aynı zamanda en eski macera yarışı “Kurabiye”1 Aralık’ta toplam 136 sporcunun katılımı ile gerçekleştirildi. Bahçeköy’deki İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’de başlayanyarışa 68 takım katıldı. Dereceye giren sporculara Sporcum.com’dan hediyeler ve AŞŞK Kahve’nin sponsorluğundaki “Başardım” kurabiye madalyaları verildi.Kurabiye Macera Yarışı’nda takımlar iki farklı parkurda kozlarını paylaştı: Kurabiye Macera Yarışı ve Macera Koşusu. Her parkurda  “Erkekler” ve “Mix” kategorileri yer aldı, derecelendirme de bu kategorilere göre yapıldı.

Macera Yarışı’nda erkekler kategorisinde Muammer Yıldız-İbrahim Küçükdoğan, mix kategorisinde ise Milhan Dalgıç-Burcu Aslanağı yarışı birinci olarak bitirdiler. Macera Koşusu’nda ise erkeklerde Özay Cödel-Murat Ekici, mix kategorisinde Ayşen Solak-Mahmut Yavuz birinci oldu.
Macera Akademisi tarafından düzenlenen Kurabiye Macera Yarışı, adını parkuru tamamlayabilenlerin kazandığı madalya biçimindeki kurabiyelerden alıyor ve birkaç doğa sporu disiplinini birlikte kullanmayı gerektiriyor. “Takım olmayı başararak hedefe ulaşmanın gerektiği” yarışa ikişer kişilik ekipler katılabiliyor. Yarış, belli bir zamanda puan toplama esasına göre düzenlendiği için fiziki güç kadar stratejik ve akılcı düşünme de gerektiriyor.

SÜRMELİ HOTEL’ DEN YENİ YILA ÖZEL RÜYA GİBİ BİR FIRSAT


Yeni yılın ilk gününe  huzur dolu bir başlangıç için; Sürmeli Hotel’ den rüya gibi bir konaklama fırsatı sizleri bekliyor. Standart Oda ya da Red Suite’ in size özel hazırlanan paketiyle yılbaşı gecesi romantik dakikalar yaşayacak, özel sauna ve jakuzi bakım seçenekleriyle tüm senenin yorgunluk ve stresinden arınarak yeni yıla Sürmeli farkıyla huzur içinde başlayacaksınız.

İstanbul’un merkezi; Gayrettepe’de bulunan Sürmeli Hotel, 2013’ ü noktalarken yeni bir yıla keyif içinde başlamanız için, standart odalarında yılbaşı gecenizi en huzurlu şekilde geçirme fırsatı sunuyor. Sürmeli Hotel İstanbul’ da ikram kokteylinizi yudumlarken, sizin ve sevdiklerinizin ağzı tatlanacak. Odanıza gelecek meyve ve içecek ikramlarıyla geceniz daha da tatlanırken; Sürmeli Hotel’ in mis gibi kokan çarşaflarında ve yumuşacık puf yastıklarında farkında olmadan huzur içinde uykuya dalacaksınız.

Yeni yılın ilk sabahında ise Sürmeli Hotel’ in usta ellerinden hazırlanan, zengin brunch ile yeni yıla benzersiz lezzetlerle başlayacaksınız.Dilerseniz Sürmeli Hotel İstanbul’ un Red Suite odasında romantik, unutulmaz ve özel bir yılbaşı gecesi de geçirebilirsiniz. Bir adet şampanya ve usta ellerin gala yemeğiyle, geceye romantik bir başlangıç yapabilirsiniz. Yemeğin ardından, full mini bardan dilediğiniz içecekleri yudumlarken, sevdiklerinizle Sürmeli Hotel İstanbul’ un büyülü atmosferinde, yeni yılı rüya gibi karşılayabilirsiniz. Özel sauna ve jakuzi bakım seti seçenekleriyle  Red Suite’ de yeni yıla, iş stresinden arınarak, huzur ve rahatlık içinde başlamanın tadını çıkaracaksınız.