9 Eylül 2025 Salı

Şef Damien Duviau’dan Özel Lezzet Anlatısı 


Nobu Kurumsal Şefi Damien Duviau’dan Nobu Istanbul’a Özel Lezzet Anlatısı. Dünya gastronomi sahnesinin ikonik ismi Nobu, yenilikçi gastronomi etkinliklerine bir yenisini ekliyor. Nobu Afrika ve Orta Doğu Bölgesi Kurumsal Şefi Damien Duviau’nun İstanbul’daki misafirlerine özel olarak hazırladığı menü, 26-29 Eylül tarihleri arasında sunulacak.Japon-Peru mutfağının dünyaca ünlü temsilcisi Nobu Istanbul, dünyanın önde gelen şeflerini ağırlamaya devam ediyor.  Nobu Orta Doğu ve Afrika bölgelerinin kurumsal şefi pozisyonuna terfi eden şef Damien Duviau, üç gün boyunca Nobu Istanbul’un konuğu olarak özel lezzetlerini misafirleriyle buluşturacak. Alışılagelmişin dışında pişirme teknikleriyle sıra dışı bir lezzet keşfine davet eden menüde egzotik lezzetler en ince detayına kadar düşünülmüş tabak tasarımlarıyla buluşuyor. Üç gün boyunca farklı tat kombinasyonları buluşturan özel omakase menüsünün yanı sıra şefin seçkisi ile tasarlanacak özel tabaklar da tercih edilebilecek. Usta şefin uzun yıllara dayanan deneyimleriyle kurguladığı menü, 26-29 Eylül tarihleri arasında farklı şehirlere uzanan bir lezzet anlatısı sunuyor. 

 

 

 

  



 

 

 

 

 

Yaz Tatili Bitti, Şehre Dönüşün Lezzet Rotası Belli Oldu!

MENÜSÜ YENİLENDİ! ŞEHRE DÖNÜŞÜN FAVORİ MEKANI LAUREL İSTANBUL


Yaz tatili sona eriyor, İstanbul şehir hayatına dönüyor. Peki, şehre dönüşte gidilecek yeni durak neresi olacak? Cevap, Demirciköy’de yemyeşil doğası ve yenilenen menüsüyle dikkatleri çeken Laurel İstanbul… Kahvaltıdan akşam yemeğine kadar gün boyu süren ve rafine bir gastronomi deneyimi sunan Laurel İstanbul, şehre dönüşün favori adreslerinden biri olmaya aday!


Şehre dönüşte kısa bir mola vermek isteyenler için Demirciköy’deki Laurel İstanbul, menüsünü baştan aşağı yeniledi. Yaklaşık 1.500 metrekarelik yemyeşil alanda konumlanan mekan, misafilerine gün boyu süren bir gastronomi ve yaşam deneyimi sunuyor.Mutfakta “Piyasanın yaptığını yapmak değil, yapma şeklini değiştirmek” anlayışıyla hareket eden Laurel İstanbul, menüsünde çağdaş dünya mutfağının öne çıkan lezzetlerini sunuyor.


Menüde Çağdaş ve Rafine Dokunuşlar
Laurel İstanbul’da başlangıçlardan ana yemeklere, atıştırmalıklardan salatalara kadar her tabakta hem lezzet hem de özenli sunum ön planda. Menüdeki soğuk başlangıç seçenekleri, misafirleri ferah ve iştah açıcı tatlarla karşılıyor. Portakallı Taze Fasulye, Bezelye Keçi Peyniri, Arnavut Ciğeri ve Levrek Ceviche gibi özel lezzetler, gün boyu sürecek yemek deneyiminin ilk durakları olarak öne çıkıyor. Laurel İstanbul’un salata seçenekleri, hem hafif hem doyurucu alternatifler sunuyor. Çıtır Tavuk Salata, Sezar Salata, Bonfile Salata ve Ton Balıklı Salata, hem klasik hem de yenilikçi dokunuşlarla hazırlanıyor.



Menüdeki ara sıcaklar, misafirleri doyurucu ve keyifli tatlarla buluşturuyor. Çıtır Börek, Acı Tatlı Karides, Tempura Levrek, Füme Etli Hollanda Soslu Fırın Patates, Mantar ve Ciğer, öğle ve akşam yemekleri arasında ideal bir lezzet molası sunuyor.Laurel İstanbul, makarna tutkunlarını da unutmuyor. Tavuk Mantarlı Tagliatelle, Cheddar Soslu Penne ve Penne Arabiata, çağdaş mutfak anlayışıyla hazırlanıyor ve tabaklarda görsel şov eşliğinde sunuluyor.Ana yemek menüsü, özellikle et ve tavuk tutkunlarını memnun ediyor. Kievski, Parçalı Köfte, Kuzu Küşleme ve Dana Bonfile, misafirlerin damak tadına hitap eden, özenle hazırlanmış seçenekler arasında yer alıyor.Bunlar yalnızca menüde öne çıkan lezzetler! Laurel İstanbul’da misafirleri, başlangıçlardan salatalara, ara sıcaklardan makarnalara ve ana yemeklere, tatlılardan hafta sonu yeşillikler içinde sunulan kahvaltılara kadar uzanan zengin ve çeşitli seçenekler bekliyor.


Sosyal ve Keyifli Bir Mekan Deneyimi
Laurel İstanbul, yalnızca yemek değil, aynı zamanda sosyal bir yaşam deneyimi de sunuyor. Fransız Kafe alanı, geniş restoran bölümü, çocuk oyun parkı ve sevimli dost canlılarıyla mekan, gün boyu konuklarına unutulmaz anlar yaşatıyor. Hem iş yemekleri, hem aile buluşmaları hem de arkadaş toplantıları için ideal bir durak olmasının yanı sıra, düğünler, özel etkinlikler ve kurumsal organizasyonlar gibi birbirinden keyifli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.Yenilenen menüsü, doğal ve huzurlu atmosferi, sürdürülebilir yaklaşımı ve gün boyu süren gastronomi deneyimiyle Laurel İstanbul, şehir hayatına geri dönenler için gözde duraklardan biri olmaya aday.

Adres: Demirciköy Cd. No:112-114, Sarıyer, İstanbul


Cafe Marmara, Kültür ve Sanatın Buluşma Noktası 

İstanbul’un kalbi Taksim’de yer alan Cafe Marmara, yazın sona ermesiyle birlikte kültür ve sanat tutkunlarının bir araya geldiği vazgeçilmez bir durak haline geliyor.


İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ile 30 yılı aşkın süredir devam eden iş birliğiyle, The Marmara Group’un çatısı altındaki Cafe Marmara, sanatı ve sosyal yaşamı destekleyen vizyonuyla şehirdeki en canlı ve keyifli buluşma noktalarından biri olmayı sürdürüyor. İstanbul’un kültür-sanat ritmini tam anlamıyla hissedebileceğiniz Cafe Marmara, merkezi konumuyla hem sanatçılara hem de şehirlilere benzersiz bir buluşma alanı sunuyor. Günün stresinden uzaklaşmak ve dostlarla bir araya gelmek isteyenler için ideal bir atmosfer yaratıyor.

Sanatın ruhunu yansıtan mekân, sunduğu lezzetli menüsüyle de misafirlerine keyifli anlar vaat ediyor. Mükemmel bir buluşma deneyimi için seçilen yemekler, şehre dönüşün tadını çıkarma fırsatı sunuyor. Cafe Marmara, her detayıyla İstanbul’a ve kültürel mirasına özen göstererek; menüsünden müziğine, dekorasyonundan hizmet anlayışına kadar sanatı besleyen bir çizgide ilerliyor.Şehrin ritmini zarif bir atmosferde hissedebileceğiniz Cafe Marmara, güne zengin kahvaltı seçenekleriyle başlarken, öğle ve akşam saatlerinde özenle hazırlanmış menüsüyle de buluşma noktasını sürdürüyor. Kendi bağlarında üretilen Vinkara şaraplarının eşlik ettiği bu seçkin deneyim, M Chocolate Corner’da sunulan artizan çikolatalarla tamamlanıyor.Cafe Marmara, sadece bir kafe değil; kültürle harmanlanmış, şehrin nabzını tutan özel bir buluşma noktası. Taksim Meydanı’nın hemen yanı başında yer alan bu mekân, sanatla iç içe olmak isteyen herkese açık.



Kuru incir ihracatı 350 milyon doları aştı


Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Danışma Niteliğinde Genel Kurul Toplantısı’nda, Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu kuru incirde 2025/26 sezonunun 15 Ekim 2025 tarihinde başlaması yönünde tavsiye kararı alındı. Kuru incirde ilk gemi tarihi olarak nitelendirilen ihracatın başlangıç tarihinde nihai kararı Ticaret Bakanlığı verecek. Kuru incirde 2024/25 sezonunun zor geçtiği bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, 2025/26 sezonunda Avrupa Birliği’nin aflatoksin ve okratoksin kontrol sıklığının arttırıldığı, AB ülkeleri yanında başta İngiltere, İsviçre ve EFTA ülkeleri olmak üzere tüm dünya ülkelerinin AB standartlarını talep eder hale geldiğini, Türk kuru incirinin en büyük ihraç pazarı olan Avrupa Birliği ve diğer pazarlarda ihracatta sorun yaşamamak için üretici, tüccar, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve İhracatçılar olarak toplam kaliteyi daha da artıracak adımları birlikte atacaklarını dile getirdi.

“Kuru incirde yükü ihracatçılar olarak tek başımıza taşıyamayacağımızın bilinmesini istiyoruz” diyen Işık, “Bu tarladan sofraya bir süreç. Tarım ve Orman Bakanlığı’yla yaptığımız toplantıda tüccar ve aracıya yansıyacak hususların üreticiye de yansıyacağını ifade ettik. Depolarda kasalarda ürünün tutulması, zemine ürün dökülmemesi ve paçal yapılmamasını istedik. Ayrıca, Tüccarlardan aflatoksin kontrolü yaparak inciri alıp depolamalarını istedik. 2024 yılında maddi manevi kayıplarımız oldu. Şartlar ortak hareket etmeyi zorunlu kılıyor. Sürümden para kazanma devri bitti. Kuru incir butik bir ürün. İşlerken hassas olmalıyız, aldığımız her ürünü analiz yapmamız gerekiyor. Kontrol sıklığı arttı, disiplinli çalışarak kontrol sıklığını tekrar düşürmeye çalışacağız. Tüccarlardan karanlık oda kurmalarını istiyoruz” diye konuştu. 

Kuru incir ilk yükleme tarihinin 15 Ekim 2025 tarihi belirlenmesiyle ilgili de konuşan Işık sözlerini şöyle tamamladı: “Çiftçilerimizin kuru incirleri ihracata uygun şekilde ayıklamaları için yeterli süre verdik. Sektörün tüm paydaşları üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirerek 2025/26 rekoltesini katma değere dönüştürebiliriz. Tüm üreticilerimize, tüccarlarımıza ve ihracatçılarımıza bereketli bir sezon diliyoruz.”

Kuru incirde ihracat 58 bin 903 ton oldu

Türkiye, 25 Eylül 2024 tarihinde başlayan 2024/25 sezonunda, 30 Ağustos 2025 tarihine kadar geçen sürede 58 bin 903 ton kuru incir ihraç ederek 353 milyon 912 bin dolar döviz getirisi elde etti. Kuru incir ihracatı 2023/24 sezonunu aynı döneminde 61 bin 859 ton karşılığı 283 milyon 416 bin dolar olmuştu. Kuru incir ihracatı miktar bazında yüzde 5 azalırken, döviz getirisi yüzde 25 artış gösterdi.Kuru incir ihracatında en çok ihracat yapılan ülke 81 milyon dolarla Amerika Birleşik Devletleri olurken, ikinci sırada 42,5 milyon dolarla Fransa, üçüncü sırada Almanya 40,3 milyon dolarla yer aldı.

 

Çanakkale’de Tatlı ve Kırmızı Telaş Başladı


Türkiye’nin coğrafi işaretli gururlarından biri olan Çanakkale domatesi, her yıl olduğu gibi bu yıl da şehrin dört bir yanında tatlı ve kırmızı bir telaş başlattı.Eylül ayının gelişiyle birlikte, kışa hazırlık için salça ve soslarını yapmak üzere mutfaklara döndü. Geleneksel üretim alışkanlıklarıyla şekillenen bu dönem, artık sadece köy evlerinde değil; apartman dairelerinde, restoran mutfaklarında ve hatta turistik tesislerde de heyecanla yaşanıyor.

Bereketli Troya Ovası’ndan Türkiye’nin Sofralarına

Çanakkale domatesi, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda coğrafi işaretli bir ürün olmasıyla da öne çıkıyor. Etli yapısı, yoğun aroması ve ince kabuğuyla özellikle salça ve sos yapımında tercih edilen bu domates, üretim süreçlerinin büyük kısmını Çanakkale’nin verimli topraklarında geçiriyor.2024 TÜİK verilerine göre Çanakkale genelinde yaklaşık 420 bin ton domates üretimi gerçekleşti. Bu rekoltenin önemli bir  kısmı, "Bereketli Troya Ovası" olarak da bilinen Kumkale Ovası’nda yapılmakta. Bölge, alüvyal toprak yapısı ve Ege ile Marmara iklimlerinin kesişim noktasında bulunması sayesinde Türkiye'nin en verimli domates havzalarından biri olarak kabul ediliyor.

Domatesin Yeni Yolculuğu: Gastronomi ve Deneyim Odaklı Turizm

Son yıllarda gastronomi turizmi, klasik seyahat alışkanlıklarının ötesine geçerek, ziyaretçilere yöresel üretim süreçlerini deneyimleme imkânı sunuyor. Bu bağlamda, Çanakkale’deki pek çok butik otel ve restoran da yöresel ürünlerle kendi mutfaklarını şekillendirmeye başladı. Salça ve domates sosu yapımı gibi geleneksel pratikler, artık sadece evlerde değil, turistik tesislerin mutfaklarında da yeniden hayat buluyor.

Domatese Fine Dining Dokunuşlar: Nadas Otel Farkı

İşte bu kırmızı telaşın bir parçası da, Kaz Dağları'nın eteklerindeki Yeşilyurt Köyü’nde bulunan Nadas Otel oldu. Kendi bahçesinde doğal ve organik yöntemlerle domates yetiştiren otel, bu sezon üretiminden elde ettiği domateslerle Şef Çağatay Ateş ,otelin fine dining restoranı için özel salçalar, soslar ve reçeteler hazırlamaya başladı. Misafirlerine hem doğayı hem de gastronomiyi deneyimleten Nadas Otel, sürdürülebilir turizmin en özgün örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.Otelde konaklayan misafirler, domateslerin dalından toplanmasından mutfağa gelişine, salçaya dönüşümünden tabaktaki son sunuma kadar geçen süreci lezzetiyle de deneyimleyebiliyor. Yerel üretime saygı, doğaya özen ve modern gastronomi tekniklerinin birleştiği bu yaklaşım, Nadas Otel’in farkını ve bölgesel ürünlere olan bağlılığını da ortaya koyuyor.

Bakery Plus 2025: Lezzetler Ankara’da Buluşuyor

50’yi Aşkın Ülkeden Binlerce Profesyonel Bakery Plus 2025’te  Ankara’da Buluşacak


Unlu mamüller, pastacılık, dondurma ve çikolata sektörünün bölgedeki en kapsamlı etkinliklerinden biri haline gelen BAKERY PLUS – 6. Ekmek, Pasta Makineleri, Dondurma, Çikolata ve Teknolojileri Fuarı, 16–19 Ekim 2025 tarihleri arasında Ankara ATO Congresium Kongre ve Sergi Merkezi'nde altıncı kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. 2023 yılında 38 ülkeden binlerce profesyoneli ağırlayarak büyük başarıya imza atan fuar, bu yıl 50’den fazla ülkeden ziyaretçi ve 25 bini aşkın sektör profesyonelini bir araya getirecek.  BAKERY PLUS, yalnızca Türkiye’nin değil; Balkanlar, Türki Cumhuriyetler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi çevre coğrafyaların da ilgiyle takip ettiği önemli bir iş platformu olarak dikkat çekiyor. Messe Stuttgart Ares Fuarcılık tarafından organize edilen, sektörün büyüme potansiyelini destekleyen en güçlü ticaret platformlarından biri olan Bakery Plus, sektörün öncü firmalarını yatırımcılar, işletmeciler ve karar vericilerle buluşturacak.2023 yılında Rusya, Almanya, Makedonya, Gambiya, Türkmenistan, Azerbaycan, Belçika, Endonezya, İran ve Sırbistan gibi 38 farklı ülkeden profesyonel ziyaretçiyi ağırlayan fuar, bu yıl çıtayı daha da yukarı taşıyarak 50’nin üzerinde ülkeden sektör temsilcisini Ankara’da buluşturmayı hedefliyor. BAKERY PLUS, yalnızca bir ürün sergileme alanı değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel iş birliklerinin kurulduğu stratejik bir ticaret platformu haline geldi.

FUARDA YÜZDE 100 DOLULUK ORANINA ULAŞMAYI BAŞARDIK

Messe Stuttgart Ares Fuarcılık Genel Müdürü Ufuk Altıntop “Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 10 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Bu tespitten yola çıkan sektör raporları, gıdaya olan talebin önümüzdeki dönemde ciddi şekilde artacağını vurguluyor. Fuarımızın odaklandığı sektörler açısından bakarsak, bu durum özellikle fırıncılık başta olmak üzere, pastacılık, şekerleme ve benzeri alanlarda kullanılan malzemeler için hem arzın hem de ticaret hacminin büyüyeceği anlamına geliyor. Pazardaki şirketlerin bu artan talepten en iyi şekilde faydalanabilmesi için doğru ve zamanında planlama yapması kaçınılmaz hale geliyor. Bu noktada fuarlar, arz ve talebi buluşturan en önemli ticaret platformları olarak önemini sadece korumakla kalmıyor, her geçen yıl daha da artırıyor. Katılımcılarımızın ve ziyaretçilerimizin değerlendirmelerine baktığımızda, fuarımızın sektör içindeki rolünün önümüzdeki yıllarda daha da güçleneceği yönünde güçlü bir görüş birliği olduğunu gözlemliyoruz. Bu da bize doğru bir iş yaptığımızı gösteriyor ve motivasyonumuzu artırıyor. Fuardan tam 4 ay önce satışlarda yüzde 100 doluluk oranına ulaşmayı başardık. 25 bini aşkın sektör profesyonelini başkentte buluşturmak için son hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. BAKERY PLUS, sadece Türkiye değil; Balkanlar, Türki Cumhuriyetler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi geniş bir coğrafyada sektörün yakından takip ettiği, iş bağlantılarının kurulduğu stratejik bir platform haline geldi” ifadelerini kullandı.

 

6 Eylül 2025 Cumartesi

1'nci Mor Derim Üzüm Bağı Etkinliği Coşkuyla Gerçekleşti

1'nci Mor Derim üzüm bağı etkinliği 6 Eylül Cumartesi günü Yalova Altınova’da gerçekleşti . Yalova’nın bereketli topraklarında, Altınova’da düzenlenen 1. Mor Derim Üzüm Bağı Etkinliği, yalnızca bir hasat günü değil; yerel mirasın ve Karadeniz mutfağının zarif dokunuşlarının kutlandığı özel bir buluşma oldu.

6 Eylül Cumartesi günü gerçekleşen etkinlikte, Naila Karadeniz Mutfağı’nın Kurucusu Süleyman Tarakçı ve Koordinatör Dilek Ekşi, katılım sağlayan herkese teşekkür ederek konukları “hoş geldiniz” sözleriyle karşıladı.

Tarakçı, konuşmasında  “Bu yıl birincisini düzenlediğimiz Mor Derim Üzüm Bağı Etkinliği vesilesiyle, Gastronomi Rize öncesinde bir araya gelip birlikte kahvaltı yapmayı istedik. Bugün burada buluşmamız hepimiz için çok kıymetli. 10–12 Ekim tarihlerinde Rize’de yeniden bir arada olacağız. Masalarda yer alan kahvaltılıklar özenle seçildi; özellikle karalahana reçelini tatmanızı öneriyorum.”dedi

Doğadan Sofraya: Lezzet ve Kültürün Buluştuğu Nokta

Sabahın erken saatlerinde başlayan etkinlik, yöresel bir kahvaltı ile katılımcıları karşıladı.

Sofralarda Karadeniz kavurma, kel simit, bahçeden toplanmış domates, biber ve salatalık eşliğinde karalahana reçeli yer aldı. Bu özenle hazırlanan kahvaltı, doğallığın ve yerel üretimin gücünü yansıttı.

Tulumun Ritmiyle Horona

Kahvaltı sonrası sahneye çıkan Tulumcu Filiz İlkay, tulumun ezgileriyle katılımcıları yerinden kaldırarak horon halkasına davet etti. Etkinlik, sadece damaklara değil, ruhlara da hitap eden bir deneyime dönüştü.

Şeflerden Sofraya Bilgelik

Etkinliğe katılan ünlü şef Yıldız Öz Samata, tarladan sofraya uzanan ürünlerin hikâyesini paylaşarak gastronomik bilgilendirme yaptı. Aynı zamanda Süleyman Tarakçı ile birlikte 10–12 Ekim’de gerçekleşecek GastronomiRize etkinliği hakkında bilgi verdi. Rize’nin 12 ilçesinden gelen yerel halkla birlikte yapılacak yemekler, geleneksel tatlara modern dokunuşlar katacak. Ve bir çok yenilikler…

Isabella Üzümünün Büyüsü ve Pepeçura’nın Zarafeti

Etkinliğin yıldızı, mor kabuğuyla tanınan isabella üzümüydü. Bu üzüm, Karadeniz mutfağının vazgeçilmez tatlısı pepeçura ile sofralara taşındı. Glutensiz ve doğal üzüm suyundan yapılan pepeçura, mısır unu ile kıvamlandırılarak adeta bir doğa mucizesi gibi sunuldu. Bu tatlı, sadece bir lezzet değil; Karadeniz’in doğayla kurduğu zarif ilişkinin bir yansımasıydı.Mor Derim Üzüm Bağı Etkinliği, yerel üreticilerin emeği, kadın şeflerin ustalığı ve geleneksel tariflerin yaşatılmasıyla anlam kazandı. Altınova’dan yükselen bu mor ses, Türkiye’nin gastronomi haritasına yeni bir renk kattı.

 

27 Ağustos 2025 Çarşamba

Dedeman Village Sapanca’da Anadolu Sofrası Kuruldu

“Gelenekten Geleceğe Yaşayan ve Yaşatılan Mutfaklar” sosyal sorumluluk projesi, Anadolu Profesyonel Şefler Birliği (ANPROŞEF) Başkanı Excuvite Chef Hüseyin Şipal’in öncülüğünde bu kez Dedeman Village Sapanca’da unutulmaz bir tadım etkinliğiyle hayat buldu. 

Türkiye’nin dört bir yanından, 25 farklı şehirden gelen 30 şef; yörelerine özgü 45 lezzeti ANPROŞEF üyeleriyle birlikte, geleneksel tariflerle hazırlayarak Anadolu’nun kadim mutfak kültürünü katılımcılarla buluşturdu. Her tabak, sadece bir lezzet değil; aynı zamanda bir hikâye taşıyordu. Sunulan her yemek, ait olduğu bölgenin ruhunu yansıtarak geçmişin izlerini bugüne, bugünün değerlerini ise geleceğe taşıdı. Bu özel buluşma, Anadolu’nun zengin gastronomi mirasını yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarma misyonunun güçlü bir yansımasıydı.

Chef Hüseyin Şipal’in “Geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz; eskisi olmayanın yenisi de olmaz” mottosuyla şekillenen proje, Osmanlı ve Türk mutfağının derinliklerine uzanan bir keşif yolculuğu sunuyor. ANPROŞEF, bu vizyonla Türkiye’nin dört bir yanında projeler üretmeye, mutfak kültürünü nefes alınan her yerde yaşatmaya devam ediyor.

Etkinlikte sunulan her tabak, yöresel kültürün izlerini taşıyan bir anlatıya dönüştü. Şefler, kendi bölgelerinin kültürel dokusunu yansıtan tariflerle hem damakta hem de hafızalarda iz bırakan bir deneyim sundular. Bu buluşma, sadece gastronomi tutkunlarını değil; yerel mutfak kültürüne gönül verenleri de bir araya getirdi.Yıllar içinde lezzetlerin ötesine geçen proje, yerel üreticileri, kadın emeğini ve sürdürülebilir mutfak anlayışını destekleyen güçlü bir platforma dönüştü. Sapanca’daki etkinlik, bu vizyonun somut bir örneği olarak kültürel mirasın nasıl yaşatılabileceğini bir kez daha gösterdi.

ANPROŞEF, akademisyenler, öğretim üyeleri, profesörler, doçentler ve profesyonel şeflerden oluşan bağımsız ve ilkeli bir topluluğa dayanıyor. Federasyon ya da konfederasyonlara bağlı olmadan, özgün duruşuyla çalışmalarını sürdüren Birlik, “81 İlde 81 Workshop” projesiyle Türkiye genelindeki gastronomi ve aşçılık öğrencilerini kadim Anadolu mutfağıyla buluşturuyor. Her ilde, o bölgenin usta şefleri kendi doğdukları yerin başyapıt yemeklerini farklı coğrafyalardaki insanlarla tanıştırıyor, birlikte pişiriyor ve kültürel etkileşim sağlıyor. Bu karşılıklı paylaşım, ANPROŞEF’in kültür elçiliği misyonunu da pekiştiriyor.

ANPROŞEF Başkanı Excuvite Chef Hüseyin Şipal’den Genç Şeflere Çağrı

Kadim Anadolu Mutfağını Tanımadan Dünya Mutfağına Atılmayın

Bu projenin temel amacı, genç şef adaylarını junior şefleri, gastronomi öğrencilerini kadim Türk mutfağıyla tanıştırmak ve bu kültürü yaşatmalarını sağlamaktır. Bizim derdimiz, gelenekten kopmadan geleceğe yürümek. Çünkü bir annenin el açması eriştesini tanımadan, onun ruhunu bilmeden mutfağa giren bir şef, ne yazık ki sadece biçimle ilgilenir; özle değil.

Yozgat’ın yahnisini, Kayseri’nin yağlamasını hakkıyla yapmadan lazanya peşine düşmek; Anadolu’nun doğusundan batısına uzanan on temel pilavı bilmeden risotto sunmaya çalışmak, mutfak kültürüne yüzeysel yaklaşmaktır. Biz dünya mutfağını dışlamıyoruz, aksine destekliyoruz. Ancak referans noktamız Anadolu’dur. Bu toprakların mutfağını bilen bir şef, dünya mutfağında da harikalar yaratır.

Anadolu mutfağı öyle bir zenginliğe sahip ki, örneğin İtalya’nın dana carpaccio’sunun atası, bizim pastırmamızdır. 19.000’den fazla kayıtlı yemekle dünyanın en zengin mutfaklarından birine sahibiz. “Bu kadar olur mu?” diyenlere sadece Elazığ’ın kayıtlı yemek sayısını (1500) hatırlatmak yeterlidir.

Bugün dünyada hızla yayılan fast food kültürüne karşı bilim insanlarının önerdiği alternatif: slow food. Ve bu anlayışın en güçlü karşılığı Türk mutfağıdır. Oturarak, sohbet eşliğinde, zamanla yenen; içinde sebze, bakliyat, emek ve hikâye olan yemeklerden bahsediyoruz. Atıştırmalık değil, doyurucu ve ruhu besleyen sofralardan. İşte biz bu mutfağın yaşaması ve yaşatılması için genç şeflere sesleniyoruz: Önce kendi köklerinizi tanıyın. Anadolu’nun yemeklerini öğrenin, hissedin, pişirin. Sonra zaten dünya mutfağında da iz bırakacaksınız. Çünkü Türk mutfağı, sadece yemek değil; bir kültür, bir miras, bir yaşam biçimidir. 

 

21 Ağustos 2025 Perşembe

Babalar Yoldaş Oldu, Oğulları Turizmde İz Bıraktı

İSTANBUL-Sirkeci’deki otel ve restoran yatırımlarıyla bölgeye yeni bir soluk getirdiler. İstanbul Sirkeci’de konaklama, yeme-içme ve eğlence alanlarında yaptığı yatırımlarla dikkat çeken AYS Otelcilik, bölgeye değer katan projeleriyle öne çıkıyor. Şirketin yöneticileri, Orientbank İstanbul Autograph Collection ve Orient Occident Autograph Collection otelleri, Roof Mezzopotamia restoranı ve Gregor Jazz Club gibi markalarla yürüttükleri faaliyetleri, vizyonlarını ve hedeflerini paylaştı.


AYS Grubu’nun Yönetim Kurulu Üyeleri Barış Çolak ve Fırat Yıldıran ile Genel Müdür Engin Eryılmaz’ın katılımıyla gerçekleşen toplantıda konuşan Eryılmaz, AYS’nin Marriott’tan resmi operatörlük ruhsatına sahip olduğunu vurguladı. Zincir markaların artık franchise vermek için operatör lisansı şartı koştuğunu belirten Eryılmaz, AYS’nin Türkiye ve Türkî cumhuriyetlerde Marriott markasıyla faaliyet gösterme hakkına sahip olduğunu söyledi. “Artık ‘otelime şu markayı koyacağım’ dönemi sona erdi. Örneğin Marriott’tan franchise alabilmek için, onun onayladığı bir operatörle çalışmanız gerekiyor,” dedi.

ays-grup-baris-colak-v-firat-yildiran-ile-genel-mudur-engin-eryilmaz-orientbank-istanbul-autograph-collection-orient-occident-autograph-collection-roof-mezzopotamia-restorant-gregor-jazz-club.jpg

Engin Eryılmaz, Autograph Collection otellerinin mal ve hizmet tedariğinde yerel işletmeleri tercih ettiklerini, bu yaklaşımın bölgedeki konaklama standartlarını yükselttiğini ifade etti. Otellerde klasik kahvaltı büfesi yerine özel ürünlerin servis edildiği bir kahvaltı sunulduğunu, müzik seçiminden dekorasyona kadar yerel unsurlara özen gösterildiğini belirtti.

ays-otelcilik-yonetim-kurulu-uyesi-baris-colak.jpg

AYS Otelcilik Yönetim Kurulu Üyesi Barış Çolak ise misafir memnuniyetini en üst seviyede tutmayı hedeflediklerini belirterek, Türk misafirperverliği ile Marriott’un uluslararası standartlarını birleştirdiklerini söyledi. “Doğru eşleşme misafirlerimizde karşılık buluyor. Kuzey Amerika pazarı başta olmak üzere, İngiltere ve artık Çin’den de misafir ağırlıyoruz,” dedi.

ays-otelcilik-yonetim-kurulu-uyesi-baris-colak-001.jpg

Fırat Yıldıran ise babasıyla Barış Çolak’ın babasının bir vapur yolculuğunda tanışarak kurdukları dostluğun, sağlam bir ticari ortaklığa dönüştüğünü anlattı. Bu ortaklığın turizm yatırımlarına da yansıdığını belirten Yıldıran, tarihi iki binayı satın alarak Orientbank Hotel Istanbul Autograph Collection ve Orient Occident Hotel Istanbul Autograph Collection projelerini hayata geçirdiklerini söyledi.AYS’nin aynı zamanda inşaat alanında faaliyet gösterdiğini ve halka arz sürecinde bir Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) olduğunu açıklayan Yıldıran, “Süreç şu anda SPK’da. Eylül veya Ekim ayında halka arzın gerçekleşmesini bekliyoruz,” dedi. Tarihi binaları otele dönüştürme tercihlerini de açıklayan Yıldıran, “Sıfırdan otel yapmak yerine, var olan bir binayı turizme kazandırmak bize daha büyük keyif veriyor. Bu binaların ayakta kalabilmesi için ya müzeleşmeleri ya da otel olmaları gerekiyor. Binanın alınmasından otele dönüşmesine kadar geçen süre 10 yıl. Ticari getirisi daha yüksek başka yatırımlar yapılabilirdi ama biz tarihi mirasa sahip çıkmayı tercih ettik. Bu binalar eski İstanbul’un ruhunu yaşatıyor,” dedi.

Artan maliyetler ve baskılanan döviz kuru nedeniyle Türkiye’de fiyatların döviz bazında ciddi şekilde yükseldiğini belirten Barış Çolak, “İstanbul için pahalı algısı oluştu. Bu sürdürülebilir değil. Otel fiyatları aynı, hatta geride; ancak yeme-içme ve uçak bileti fiyatları çok arttı. Genel giderlerin yüksekliği kârlılığı düşürebilir. Gelen turist sayısında rekorlar kırıyoruz ama elde kalan tablo pek iç açıcı değil,” dedi. Fiyat karşılaştırmalarında aynı segment işletmelerin kıyaslanması gerektiğini vurgulayan Çolak, “Eskiden Avrupa ile Türkiye arasında yüzde 30’luk bir fiyat farkı vardı. Şimdi eşitlendi, hatta bazı durumlarda Türkiye daha pahalı hale geldi. Bu artışlar en çok orta ve alt segment işletmeleri etkiliyor. Üst segmentte ise büyük sorun yok; çünkü gelen misafir bu harcamayı göze alarak geliyor,” ifadelerini kullandı.

19 Ağustos 2025 Salı

Konya Havzası’nı Mavi Tüneller Kurtaramaz!

Konya Kapalı Havzası, barındırdığı sulak alanlar, endemik türler ve hassas iklim yapısıyla Türkiye’nin en zengin ekosistemlerinden biri.Bir zamanlar tahıl ambarı olarak bilinen havza şimdi mısır gibi sulu tarım ürünleri sonucunda hızlı bir yok oluşun eşiğinde. Havzadaki su tüketimini azaltmak gerekirken, bunun aksine Göksu Nehri’nden ikinci tünel yapımına başlanmış durumda. 


Bu yeni hat, havzadaki yanlış su yönetimine çare olmayacak, aksine su tüketimi sonucunda tuzlanma gibi sorunları da artıracak. Konya Havzası, Türkiye'nin en az yağış alan havzası olmasına rağmen en fazla su tüketilen bölgelerinden biri. Havzadaki tarım alanlarının %80’inde sulu tarım yapılırken, yalnızca %20’sinde kuru tarım yapılıyor.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-003.jpg

Bu durum, yeraltı sularına olan bağımlılığı artırıyor. Yer altı suyu rezervleri, yoğun yeraltı pompalamaları ve vahşi sulama yöntemleri nedeniyle hızla tükeniyor. Bu durum, obruk oluşumlarını artırıyor, birçok sulak alan ve gölü kurutuyor.Havzada su tüketimini kontrol altına almak ve mali değeri yüksek kuru tarım ürünlerini desteklemek yerine, havzaya dışarıdan su taşınmasını sağlayan ve kamuoyunda “Mavi Tünel” olarak bilinen ikinci iletim hattı yapılıyor. Yapılan tüneller uzun vadede bir çözüm oluşturmuyor. 

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic.jpg

Kaybolan sadece verimli tarım toprakları değil biyoçeşitlilik

Konya Kapalı Havzası içerisinde yirmi beş adet Önemli Doğa Alanı bulunduruyor. Bunlardan biri olan Tuz Gölü ise flamingoların İç Anadolu’da ürediği son göl. Ancak iklim değişikliğinin yanı sıra kaçak su kuyuları ve tarımsal sulamada kullanılan su miktarının artması gibi sorunlardan kaynaklı olarak her yıl değişen oranlarda flamingo yavru ölümleri yaşanıyor. Gölün çevresindeki Ters akan, Kulu gibi sığ göller de yılın neredeyse tamamında kuraklık yaşıyor. Bu ekosistemlerin hakkı olan su öncelikle tarımsal alanlarda kullanılıyor. Kontrol altına alınamayan su tüketimi, sulak alanların kurumasına ve biyoçeşitlilik kaybına neden oluyor. Konya Kapalı Havzası’nın doğal dengesini korumak ve gelecekte daha büyük krizlerin önüne geçmek adına acil adımlar atılması gerekiyor. Doğa Derneği, havzada kurak iklime ve çölleşmeye uygun tarım tekniklerinin ve yerel bilgi sistemlerinin desteklenmesi gerektiğini savunuyor.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-001.jpg

Kuraklık ve Çölleşme Geliyor.
Birleşmiş Milletler’in Temmuz 2025 raporuna göre, Türkiye'nin %88'i çölleşme riski taşıyor ve 2030 itibarıyla “su fakiri” ülke kategorisine girme tehlikesi bulunuyor. Raporda 21. Yüzyılın sonuna dek Türkiye'de yağışların %30 azalması ve sıcaklıkların 4 ila 5 derece artması bekleniyor.Buna karşın Devlet Su İşleri verilerine göre 2022 yılı için sektörel su kullanımları sulamada 44 milyar m3 (77%) içme, kullanma ve sanayide 13 milyar m3 (23%), toplam su kullanımları 57 milyar m3.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-002.jpg

‘Suyun sonsuz bir kaynak olarak değerlendirilmesi düşüncesinden bir an önce vazgeçmek gerekiyor.’

Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç konu hakkında yaptığı açıklamada; ‘’Türkiye, gelecek yıllarda yaşayacağı kuraklık, çölleşme ve su stresine hala hazır değil. İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için atacağımız ilk adım biyolojik çeşitlilik ve sulak alan kaybını durdurmak olmalı. Suyun sonsuz bir kaynak olarak değerlendirilmesi düşüncesinden bir an önce vazgeçmek ve suyun döngüsünü yeniden tahsis edecek bir anlayış inşa etmek gerekiyor. Kuraklık ve çölleşmeyle uyumlu politikalar geliştirmenin ilk adımı tarımdan geçiyor. Su yönetiminde doğa temelli çözümler, kurak tarım uygulamaları ve sürdürülebilir su politikaları teşvik edilerek hem ekolojik hem de ekonomik bütünlük sağlanabilir. Bunun için de karar vericilerin sivil toplum ve üniversitelerle işbirliği yapması gerekiyor. ’’ dedi.

GlobeMeets 11–12 Eylül 2025’te Sahneye Tekrar Çıkıyor!  

Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın sayılı B2B etkinliklerinden: GlobeMeets B2B Networking Event, 11–12 Eylül 2025’te üçüncü kez kapılılarını açıyor!Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın ise sayılı B2B etkinliklerinden biri olan GlobeMeets B2B Networking Event, 11–12 Eylül tarihlerinde Rixos Tersane İstanbul’da üçüncü kez turizm sektörünün önde gelen şirketlerini bir araya getirecek. Kısa sürede global turizm ve seyahat endüstrisinin en prestijli buluşmalarından biri haline gelen etkinlik, geçen yıla oranla %20 büyüme kaydederek sektördeki yerini daha da sağlamlaştırdı. 

Hüseyin Kurt: Güven ve uluslararası prestijle büyümeye devam ediyoruz… 

GlobeMeets Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kurt, etkinliğe gösterilen yoğun ilgiyi şu sözlerle değerlendirdi:“Geçtiğimiz yıl organizasyonumuz bir önceki yıla göre üç kat büyümüştü. Bu yıl ise %20’lik bir büyüme kaydettik. Mart ayı sonunda tüm katılımcı masalarımız doldu ve sonrasında gelen talepleri üzülerek geri çevirmek durumunda kaldık. Bu, GlobeMeets’in kısa sürede ulaştığı güvenin ve uluslararası prestijin bir göstergesidir. Değer yaratmak ve fayda üretmek bizim asli hedefimiz. GlobeMeets’in sonunda herkesin yüzünde bir tebessümle ayrılmasını sağlamak bizim için en büyük başarıdır.”

Rekor Katılım, Küresel Ölçekte Networking
Bu yıl 200’e yakın exhibitorın yer alacağı organizasyona Türkiye’nin 40’a yakın farklı şehrinden ve yurt dışından 800’ün üzerinde alıcı acenta katılacak. 

GlobeMeets’te alıcı acentalar; Çin’den Özbekistan’a, Peru’dan Kore’ye, Japonya’dan Seyşeller’e, İzlanda’dan Balkanlara, Avrupa’dan Meksika’ya, Kazakistan’dan Mısır’a uzanan geniş bir coğrafyadan gelen 50’den fazla ülkede lokal acenta hizmeti sunan DMC’lerle buluşacak. 

Ayrıca 20’ye yakın havayolu, 11 ülkenin turizm ofisi, İGA Pass, kruvaziyer şirketleri, yurt dışından oteller, sigorta firmaları ve marketplace iş ortakları da etkinlikte yer alacak.

Sinop Mantısı Boyabat Kalesi’nde Dünya Sahnesine Çıktı

Sinop’un eşsiz lezzeti, kültürel mirası bu kez tarihin zirvesinde buluştu. Sinop Gastronomi Kültür Turizm Derneği Başkanı Halime Şahin ve Kalebağı İşletme sahibi Hatice Vural Yılmaz, tarihi Boyabat Kalesi’nde Sinop Mantısı yaparak unutulmaz bir ana imza attılar. 

Bu anlamlı etkinlik, sadece bir gastronomi tanıtımı değil, aynı zamanda memleket sevdasının özde yaşandığı bir hayalin gerçeğe dönüşmesiydi.

Etkinlik, Halime Şahin’in öncülüğünde Boyabat’ın kalbinde, dünyanın en ihtişamlı kahramanlarından biri olarak anılan bu kadim şehirde gerçekleşti. Sinop Mantısı, kalenin zirvesinde pişirilerek hem yerel hem de uluslararası basına taşındı. Bu tarihi an, Sinop’un kültürel ve gastronomik değerlerini dünya ile buluşturma yolunda atılmış cesur bir adım oldu.

“Bir Sinoplu olarak, hayalimizi tarihi Boyabat Kalesi’nde paylaşmanın onurunu yaşadık,” diyen Halime Şahin, memleket sevdasının sözde değil özde yaşandığını bir kez daha gösterdi. Bu etkinlik, Sinop’un kadın girişimcilerinin, yerel üreticilerinin ve kültürel mirasının birlikte nasıl yükselebileceğinin en güzel örneklerinden biri oldu.

Takipte kalın, çünkü memleketimizin sesi artık sadece yerel değil, küresel yankı buluyor. Sinop Mantısı’nın zirvedeki yolculuğu daha yeni başlıyor. Sinop mantısı, Karadeniz’in zarif lezzetlerinden biri. Klasik mantıdan farklı olarak daha büyük kesilir, üçgen biçiminde kapatılır ve cevizle servis edilir. 

Sinop Mantısının Özellikleri

•Hamur: Sertçe yoğrulmuş, ince açılmış hamur. Genellikle yumurta, su, un ve tuzla hazırlanır.

•İç harç: Kıyma, rendelenmiş soğan, tuz ve karabiberle hazırlanır.

•Şekil: Kare kesilen hamurlar üçgen şeklinde katlanır, uçları arkada birleştirilir.

•Pişirme: Kaynar suda haşlanır.

•Servis: Tabağın yarısı sarımsaklı yoğurtla, diğer yarısı iri çekilmiş cevizle kaplanır. Üzerine kızdırılmış tereyağlı biber gezdirilir.

Sunumda Dikkat Edilmesi Gerekenler

•Ceviz mutlaka kaliteli ve taze olmalı. Kavrulmuş ceviz aromayı zenginleştirir.

•Sarımsaklı yoğurt ve cevizli sos birlikte sunulduğunda, önce yoğurtlu kısmın yenmesi önerilir çünkü cevizli sosun baskın tadı yoğurdu gölgede bırakabilir.

Bu mantı, sadece bir yemek değil; Sinop’un kültürel mirasını sofraya taşıyan bir anlatıdır. Dilerseniz tarifin tam ölçülü versiyonunu da Sinop Mantısı Halime Şahin restoranında  Bostancı’da paylaşabiliriz.

Hazır mısınız hamura dokunmaya?

O Halde bekliyoruz  bu enfes lezzeti tatmamaya…

Adres: İçerenköy, Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Cd No: 8 D:B, 34752 Ataşehir/İstanbul

Telefon: 0534 844 20 33

 

 

11 Ağustos 2025 Pazartesi

Dünyanın Sofrası Bursa’da Kuruluyor 

Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali 26-27-28 Eylül’de “Rota Yeniden Oluşturuluyor” 


Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından, kentin tescilli lezzetlerini dünyaya tanıtmak, gastronomi markasını ulusal ve uluslararası düzeyde güçlendirmek, yerel üreticiyi, şefleri, zanaatkârları ve sanatçıları destekleyerek ekonomik değer yaratmak amacıyla düzenlenecek olan Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali, “Rota Yeniden Oluşturuluyor” teması ile 26-28 Eylül 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 

7-8 Ağustos 2025 tarihlerinde düzenlenen; çok sayıda basın mensubu ve köşe yazarının yanı sıra tanınmış ulusal şeflerin katıldığı lansmanda Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey festivalin programına dair detaylı bilgiler paylaştı.Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 4.’sü düzenlenecek olan Uluslararası Bursa Gastronomi Festivali Lansmanı 7-8 Ağustos 2025 tarihleri arasında gerçekleştirildi.Bursalı yerel şef ve ustaların da yer aldığı iki günlük etkinliğe Yunus Emre Akkor, Cüneyt Asan ve Rafet İnce gibi gastronomi dünyasının ünlü isimleri de katıldı. Bursa yerel basınının yanı sıra ulusal medya kuruluşları temsilcilerinin, köşe yazarlarının ve dijital içerik üreticilerinin takip ettiği programda kentin tescilli lezzetleri deneyimlendi.

Gün boyu lezzetler deneyimlendi

7 Ağustos sabahı, festivalin yapılacağı Bursa Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde düzenlenen ve kahvaltı ile başlayan etkinlik, gün içinde birçok tadım noktasında Bursa’nın yerel lezzetleri deneyimlenerek devam etti. İskender Mavi Dükkan’da “Bursa Döner Kebabı”, Emir Han’da “Koruk Suyu”, Koza Han’da “Közde Türk Kahvesi” ile “Bağdat Hurma Tatlısı ve Marşal Pastası”, Abidin Usta Lokantası’nda “Süt Helvası”, Yeşil Pideli Köfte’de “Bursa Pideli Köfte”, Acı Dayı Cantık’da “Bursa Cantık”, Pirge Bıçak’ta “Bursa Bıçağı”, Tarihi Taş Fırın’da “Bursa Tahinli Pide” ve “Bursa Cevizli Lokum” katılımcıların gün içinde uğrak noktaları ve tattıkları lezzetler oldu.

Başkan Bozbey: “Tüm kenti sahneye taşıyacağız”

Aynı günün akşamı Mudanya’da bulunan Montania Otel’de Lansman Yemeği düzenlendi.  Yemekte yaptığı konuşmada, Bursa’nın geçmişten bugüne gastronomi zenginliğine dikkat çeken Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey “Rota Yeniden Oluşturuluyor” mottosuyla geçmişten geleceğe uzanan yeni bir mutfak yolculuğunun, Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali 2025 ile başlatmanın heyecanını konuklarla paylaştı.Festivalin, dört ana eksen etrafında çok katmanlı bir deneyim sunacağına dikkat çeken Bozbey, “Gastro ekonomi ve tarım, sosyal gastronomi, kültür ve sanat ve gastro turizm ekseninde gerçekleşecek festivalimiz; yalnızca şehir merkezine değil, Mudanya’dan Karacabey’e, İznik’ten Orhaneli’ye kadar tüm ilçelere yayılarak Bursa’yı sahneye taşıyacak” sözleri ile başladığı konuşmasında festivalin programına dair bilgileri paylaştı.Festivalin, Bursa’nın gastronomi alanındaki marka değerini yükseltecek, yerel üreticilerin ve işletmelerin görünürlüğünü artıracak ve ziyaretçilere kaliteli bir gastronomi deneyimi sunacak farklı etkinliklere ev sahipliği yapacağına dikkat çeken Bozbey, “Festivalimizde bu yıl, gastronominin yalnızca damakta değil; kültürde, sinemada ve anlatıda da iz bıraktığını ortaya koyan film, açık hava gösterimleri ve yönetmen-yapımcı katılımlı sohbetler de yer alacak. İstanbul, İzmir, Antalya, Hatay ve Bursa’daki 5 gastronomi okulundan öğrenciler ve akademisyenler, festival öncesinde köylerde saha çalışması yapacak. Bursa’mızın yaşam kültürünü yansıtan Gezek programı da bu yıl festivalimize eşlik edecek. Festival kapsamında başlattığımız, “Bursa Lezzet Durağı” projesiyle şehrin gastronomi mirasını korumak amacıyla, özgün lezzetlerimizi belirli kriterlerle değerlendirecek bir kurul oluşturduk. Kriterlere uygun hizmet sunan işletmelere de “Güvenilirlik Sertifikası” vereceğiz” dedi.

Festival kapsamında Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi düzenleneceğini belirten Bozbey konuşmasında, Bursa Gastronomi Kitabı’nın müjdesini de verdi: “Zirvede, Bursa’mızın coğrafi işaretli ürünlerinin tanıtımı, ticarileşme süreçleri, marka değeri ve gastronomi turizmine katkıları ele alınacak. Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali kapsamında bir başka yeniliğe daha imza atıyoruz; lezzetin ve kültürün buluştuğu prestij eserini, Bursa Gastronomi Kitabı’nı yaşama kazandırıyoruz. Kentin köklü gastronomi kültürünü tanıtmak, geleneksel mutfak mirasını kayıt altına almak amacıyla bu özel çalışmada; Bursa’mıza özgü tarifler, mutfak hikâyeleri ve yöresel ürünlerle birlikte, kentin lezzet dünyasını yansıtan özgün içerikler yer alacak.”

Yemekte, Şef Atakan Özen gelenekten ilhamla kurguladığı ‘Modern Bursa Mutfağı’ menüsünü sahneye taşıdı. Bursa’nın bereketli topraklarından gelen ürünler, şefin dokunuşuyla hem hafızaya hem damaklara kazınacak özel tabaklara dönüştü. 

Kırsalda kadın emeği ve şeftali hasadı 

Doğancı Kadınlar Köyü Sofrası, ikinci günün ilk uğrak noktası oldu. Bir zamanlar ilkokulları olan binanın restorasyonunun ardından, bir araya gelen ve 2016 yılından bugüne bir ‘kadın kolektifi’ olarak çalışan Doğancı Kadınlar Köyü Sofrası’nda verilen köy kahvaltısı, Bursa’nın asırlık ağaçlarının arasında damaklar kadar gönülleri de şenlendirdi.

Armutköy’de gerçekleştirilen şeftali hasadı ise özellikle şehir dışından gelen konuklar için eğlenceli geçti.

Bu yıl festival programında;

• Ulusal ve uluslararası şeflerin gastro sahneleri,

• Mutfak Dostları Derneği iş birliğiyle panel ve söyleşiler,

• Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi,

• UNESCO şehirlerinden konuk şeflerle uluslararası iş birlikleri,

• Yerel kadın kooperatifleriyle düzenlenecek atölyeler,

• Açık hava sinema gösterimleri ve konserler yer alacak.

Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali, kentin gastronomi markasını ulusal ve uluslararası düzeyde güçlendirmek, yerel üreticiyi, şefleri, zanaatkârları ve sanatçıları desteklemek, sanat, zanaat ve tekstil kültürünü gastronomiyle birleştirerek değer yaratmak amacı ve zengin programı ile 26-27-28 Eylül 2025 tarihlerinde Merinos Parkı’nda ziyaretçilerini bekliyor.

 

 

9 Ağustos 2025 Cumartesi

TURMEFED ve Bakanlıktan Ortak Adım

TURMEFED ve Bakanlık, Turizmde Hizmet Yasası İçin Ortak Adımlar Atıyor
Turizm Mezunları Federasyonu (TURMEFED), turizm sektöründe hizmet kalitesini artırmayı hedefleyen “Turizmde Hizmet Yasası” konusunda önemli bir görüşme gerçekleştirdi. 8 Ağustos 2025 tarihinde T.C. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Sayın Nadir Alpaslan’ın makamında düzenlenen toplantıya, Başkan Erdem Daşcı başkanlığındaki TURMEFED heyeti katıldı. Heyette, Erdoğan Özkan, Garip Uysal, Gülazem Berk ve Nurullah Kart yer aldı.


Toplantıda, TURMEFED tarafından Antalya’da gerçekleştirilen “Turizmde Hizmet Yasası” Çalıştayı’nın sonuç raporu ve yedi ana başlıktaki öneriler sunuldu. Bakan Yardımcısı Alpaslan’ın, turizm sektörünün insan kaynağı sorununa çözüm arayışlarının ele alınacağı ve sektör üst kuruluşları ile kamunun ilgili taraflarının da katılacağı “Turizmde İnsan Kaynakları Zirvesi” fikrine destek vermesi, sektör için umut verici bir gelişme olarak değerlendirildi. Zirvenin 2025 yılı sonunda düzenlenmesi planlanıyor.TURMEFED Başkanı Erdem Daşcı, “Bu yasa, turizmde mesleki standartları yükseltecek ve sektöre kalıcı değer katacak. Bakanlığımızla aynı hedef doğrultusunda çalışmak bizleri motive ediyor. 2025 sonunda gerçekleştireceğimiz İnsan Kaynakları Zirvesi ile turizmde yeni bir dönemi başlatmayı hedefliyoruz.” dedi.

1 Ağustos 2025 Cuma

Gururluyum Ben Kapıcı Rıza’nın Oğluyum

Gastronomi Turizmi Derneği (GTD), yaz aylarında artış gösteren orman yangınlarına dikkat çekmek amacıyla Bahçeköy LifePark İzoletta’da anlamlı bir etkinlik düzenledi.“Ormandayız” başlığıyla gerçekleştirilen bu buluşma, doğayla iç içe atmosferi, coğrafi işaretli ürünlerin sergilenmesi ve güçlü sosyal mesajlarıyla katılımcılarda derin bir etki bıraktı.

Etkinlik boyunca mikrofon elden ele dolaştı; her ses, ormanın sessizliğinde yankılandı. Ancak bir an vardı ki, tüm kalplere dokundu. Günaydın Et Restoranları’nın kurucusu Cüneyt Asan mikrofonu eline aldığında, derin bir sessizlik hâkim oldu.

Ve o cümle yankılandı

“Ben kapıcı Rıza’nın oğluyum.

Alnımın teriyle bugüne geldim. Eğer konuşursam, hikâyeler hikâye doğurur. Çünkü emek kutsaldır.”

Bir Çocuğun Kararı
Cüneyt Asan’ın hikâyesi, yalnızca bir başarı öyküsü değil; aynı zamanda bir çocuğun hayata karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. İlkokulu bitirdiğinde henüz 10 yaşındaydı. Okulun kendisine göre olmadığını düşündü. “Para kazanmamız lazım,” diyerek babasıyla inatlaştı. Bir yıl süren bu mücadelede babası galip geldi ve onu ortaokula gönderdi. Ancak sınıfta kaldı. Karnesini babasına verip “Beni okula gönderme, yoksa evden kaçarım,” dedi. Babası da “Ne halin varsa gör,” diyerek pes etti.

Zaten bir kasapta çalışıyordu. O günden sonra tam zamanlı olarak kasapta çalışmaya başladı. 13 yaşında dükkânda yatmaya başladı. Askere gidene kadar kapıcı dairesinde değil, kasap dükkânında gece gündüz çalıştı ve yaşadı.
“Hiç olmazsa özgürdüm. Kendi kararlarımı almaya başlamıştım.”

Gerçek Bir Hikâye
Askerlik dönüşü hayata bakışı değişti. Zorluklar, insanı dönüştürür. Gençliğinde büyük bir devrimciydi. Hayatı değiştirmek istiyordu. Duvarlara yazılar yazarken yakalandı, 2,5 ay cezaevinde kaldı. O dönem ona dünyanın değil, kendisinin değişmesi gerektiğini öğretti.

Dersimli olmasına rağmen Tunceli’ye hiç gidememişti. Hayat onu döndürdü, çevirdi ama deviremedi. Aksine, daha da güçlendirdi.

Değişim ve Farkındalık
Zorluklar, insanı güçlendiren sebeplerdir. Yeter ki inanın, sevin, çalışın ve sabredin. Cüneyt Asan bunların hepsini yaptı. Zamanla değişen dünyayı izlemeye başladı. Siyah beyaz televizyonlar, ilk telefonlar… Yurt dışına gidip gelen dostlarının anlattıklarını sanki yaşamış gibi aktardı.

Hayvanların sadece birer et kaynağı değil, canlı olduklarını fark etti. Hindistan’dan gelen biriyle tanıştığında “Neden ineğe tapıyorsunuz?” diye sordu. “Çünkü inek çok cömert,” dedi. “Eceliyle ölmeyi hak ediyor.” O anda başka bir pencere açıldı. Sonra öğrendi ki Tunceli’de de keçiler kutsal sayılırmış. Hindistan’daki inek neyse, Tunceli’deki keçi de oymuş.

Hayaller ve Gerçekler
Babasıyla tartışıp evden ayrıldı, okumadı, kasapta yatıp kalktı. Askere gidip döndüğünde o dükkânı devraldı. Yedi ortakla birlikte hayata yeniden başladı. İşinde gelişmeler yaptı, yükseldi. Hayallerini anlattığında insanlar “Deli bu adam,” dediler. Ama o inandığı yoldan hiç dönmedi.“Dünyayı değiştiremeyeceğimi anladım, kendimi değiştirdim. Ailenizi, ülkenizi değiştiremezsiniz belki ama kendinizi değiştirebilirsiniz.” Bu toplumun en büyük sorunu değişmemek ve gelişmemek. O ise değişti, gelişti ve dönüştü.

Bir Söz, Bir Zirve
Hayatta kendine verdiği sözlerin hepsini tuttu. Ama bir tanesi hâlâ gerçekleşmedi. Babasının yıllarca kapıcılık yaptığı apartmanın en üst katını almak istiyor. O binanın kazan dairesinde verem oldu, orada öldü. O ise o binanın en üst katında oturmak istiyor. Müteahhitle görüştü. “Binanın tamamını al,” dediler. O sadece en üst katı istedi. Diğer katlar kimin olursa olsun, razı. Çünkü o kat onun hakkı. “Ben o binada, insanların en üstünde oturacağım. Çünkü o kat benim hakkım.”

Son Söz
“Ülkemi seviyorum. Türkiye’mi seviyorum. Şartlar ne olursa olsun, dünyanın en güzel insanı benim Türkiye’mde yaşıyor.” Cüneyt Asan’ın bu sözleri, “Ormandayız” etkinliğinin ruhunu tamamladı. Doğaya, emeğe, kültüre ve insana duyulan sevgi; bu etkinlikte bir araya geldi. GTD’nin düzenlediği bu buluşma, gastronomiyle doğayı, hikâyeyle farkındalığı birleştiren örnek bir etkinlik olarak hafızalarda yer etti.