1 Haziran 2014 Pazar

‘’TURİST ÇEKMEK İÇİN KENT ESTETİĞİNE ÖNEM VERMELİYİZ’’


ADANA - Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Adana Bölgesel Yürütme Kurulu (BYK) Başkanı Murat Şirin, Adana’nın turizm potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu ancak bazı sorunlar nedeniyle bu potansiyelin istenilen ölçüde kullanılamadığını söyledi.TÜRSAB Adana BYK Başkanı Murat Şirin, yaptığı açıklamada, Adana ve Çukurova yöresinin turizm sektörü açısından, doğal güzelliklerinin yanı sıra geçmişte çeşitli uygarlıkların hüküm sürdüğü tarihi bir bölge olması nedeniyle büyük önem taşıdığını belirtti.  Adana'da ciddi bir turizm potansiyeli olmasına karşın sorunlarının da var olduğunu belirten Şirin, sorunların başında kentin estetiği geldiğini söyledi.

Özellikle yabancı turistlerin seyahat edecekleri yöreleri sosyal medyadan bulup incelediğini belirten Şirin, şöyle konuştu:‘’Eğer sosyal medyada kent hakkında olumsuz düşünceler varsa kesinlikle bu yörelere seyahat etmiyorlar. Turist gittiği yörede  ilk önce huzur ve güvene, ardından gideceği kentteki temizlik görsellik yol  yaya  araç trafiği ile kentsel dokuya ve sosyal çevresine dikkat eder. Maalesef bu konularda kentimizde büyük eksiklikler var. Kentimizin var olan  turizm potansiyelini kullanmamız için kentin estetiğini güzelleştirmemiz yönünde çalışmalar yapılmalı.  Adana'da yaşamanın rahat ve keyifli, gezmenin ve lezzetin doyumsuz olduğunu gelen turistlere gösterebilmeliyiz.Yeni göreve gelen büyükşehir belediye başkanımız Hüseyin Sözlü ile diğer başkanlarımızdan bu yönde adımlar atmalarını bekliyoruz.  Kentimize ne kadar çok turist çekersek  Adana’nın ekonomisi de bir o kadar büyür. Kenti turistlerin cazibe merkezi haline getirmemiz için bu yöndeki adımları bir an önce atmalıyız.’’

TEPEBAĞ HÖYÜĞÜ,  KARATAŞ VE YUMURTALIK SAHİLLERİ İLE SEYHAN BARAJ GÖLÜ
Şirin, Adana’nın tarih turizmi açısından cazibe merkezi haline gelmesi için Büyükşehir Belediyesi’nce geçtiğimiz yıllarda başlatılan Tepebağ Höyüğü kazılarının bir an önce tamamlanması gerektiğini , ayrıca Seyhan Baraj Gölü’nün de günlük tekne gezileri ve sportif amaçlı faaliyetlerin arttırılarak turizme kazandırılması gerektiğini bildirdi.Adananın bakir sahil ilçeleri olan Yumurtalık ve Karataş’taki sahil bandının turizm destinasyonuna dahil olabilmesi için yerel yönetimlerden biran önce gerekli alt yapı çalışmalarını yapmalarını isteyen Şirin,  ‘’Ardından işadamları yöreye yatırım için davet edilmeli kendilerine özel teşvikler sağlanmalı’’ diye konuştu.

TÜRSAB GENİŞLETİLMİŞ BYK ’LAR TOPLANTISI ADANA’DA
Şirin, turizm sektörü temsilcilerinin dikkatini Adana’ya çekmek istediklerini ve bu amaçla TÜRSAB Genişletilmiş BYK ‘lar Toplantısı’nı TÜRSAB genel Başkanı Başaran Ulusoy ile Türkiye genelinde faaliyet göstermekte olan 36 adet Bölgesel Yürütme Kurulu üyeleri ve 81 vilayetin turizm temsilcileri acenteleri  ve tur operatörlerinin katılımıyla  Adana’da yapma arzusunda olduklarını bildirdi. Şirin, ‘’Bu toplantıda Adana’nın turizm potansiyelini kentimizin doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi ve kültürel  değerlerini anlatarak kentimizi Türkiye’nin sürekli  tur yapılan bir destinasyon haline getirmeyi hedefliyoruz’’ şeklinde konuştu.



DOSTLUĞU ÖLÜMSÜZLEŞTİREN FOTOĞRAFLAR ÖDÜLLERİNİ ALDI


Rönesans Gayrimenkul Yatırım bünyesindeki Alışveriş Merkezleri ile Yaratıcı Çocuklar Derneği ve fotoğraf sanatı portalı Fotopya işbirliğinde düzenlenen “Dostluk Kareleri” konulu fotoğraf yarışmasında dereceye giren eserler ödüllerine kavuştu. Ödüle layık görülen fotoğraflar Rönesans’ın ülke geneline yayılmış; Optimum Outlet (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana), Kozzy AVM (İstanbul) ve Piazza AVM’lerinde (Samsun, Kahramanmaraş, Şanlıurfa) sergilenecek.


“Dostluk Kareleri” fotoğraf yarışmasında dereceye giren isimler, ödüllerini Kozzy AVM’de yer alan Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan Sahnesi’nde düzenlenen törende aldı. Dostlukları hep yaşamak, yaşatmak ve tüm dünya ile paylaşmak amacıyla gerçekleştirilen “Dostluk Kareleri” konulu fotoğraf yarışması, üç farklı yaş grubuna yönelik düzenlendi. Yetişkinler, Lise Öğrencileri ve Ortaokul Öğrencileri kategorilerinde yarışan eserler, “Dostluk” kavramını yansıtan en özel karelerden oluştu. Yarışma sonucunda dereceye girenlere Rönesans Gayrimenkul Yatırım tarafından toplamda 23 bin TL’lik hediye çeki armağan edildi.

Yarışmanın seçici kurulunu oluşturan isimler arasında; Rönesans Holding Yönetim Kurulu Üyesi İpek ILICAK, Yaratıcı Çocuklar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Didem ÇAPA, Yaratıcı Çocuklar Derneği Fotoğraf Komisyonu Başkanı Tuncay BULUZ, Mimar Sinan Üniversitesi - GSF Fotoğraf Bölümü Öğretim Görevlisi Nadir EDE,  Fotoğraf Sanatçısı İzzet KERİBAR, Fotopya Genel Koordinatörü Akın MISIRLIOĞLU, TFSF yetkilisi Serdar AKYAY yer aldı.

“Dostluk Kareleri” fotoğraf yarışmasında ‘Yetişkinler Kategorisi’nde dereceye giren isimler ve aldıkları ödüller şöyle sıralandı: 1. Burak ŞENBAK (İstanbul – 3.500 TL’lik hediye çeki), 2. Galip ÇETİNER (Bursa – 2.500 TL’lik hediye çeki) ve 3. Adil EMEKTAR (Kocaeli – 1500 TL’lik hediye çeki). Aynı kategoride Mehmet KILIÇOĞLU (Diyarbakır) ve İhsan İLZE (İstanbul) Mansiyon’a layık görülerek 500 TL’lik hediye çeki almaya hak kazandılar.
Yarışmanın ‘Lise Öğrencileri Kategorisi’nde dereceye giren isimler ise; 1. Gamze ÖZTÜRK (İstanbul), 2. Ekin ÖZESKİCİ (Çorum) ve 3. Nursu GÖKOĞUL (İstanbul) oldu.  Ece ASLAN (İstanbul) ve Mikail SARI (Ankara) da aynı kategoride Mansiyon ödülü aldı.


‘Orta Okul Öğrencileri’ kategorisinde; 1. Zeynep KONYALI (Konya), 2.  Mina ŞENER (İstanbul), 3. Yaren BALABAN (Çorum) olurken, Mansiyon almaya hak kazanan yarışmacılar da Hilal YEŞİLYURT (İstanbul) ve Asena ARDAMAN (İstanbul) olarak belirlendi.

Lise ve Orta Okul Öğrencileri kategorisinde; 1.’ye 1.500 TL’lik, 2.’ye 1.000 TL’lik, 3.’ye 750 TL’lik ve Mansiyon kazananlara da 250 TL’lik hediye çeki armağan edildi. Geniş bir davetli katılımıyla gerçekleştirilen törende, sosyal sorumluluk projeleri ile dikkat çeken Rönesans Gayrimenkul Yatırım’ın sanat ve eğitime verdiği desteklerin önümüzdeki dönemlerde de devam edeceği açıklandı.





Ayasofya neden müze olarak kalmalıdır?



Tarih Vakfı’nın öncülüğünde oluşturulan Kültürel Mirası İzleme Platformu, Türkiye'nin önde gelen akademisyenleriyle birlikte, yıllar sonra yeniden alevlenen Ayasofya Müzesi’nin ibadete açılması tartışmaları üzerine başlattığı “Ayasofya müze olarak kalmalıdır” imza kampanyasını tanıtmak ve konunun kamuoyunda çok yönlü tartışılmasına zemin oluşturmak için bir basın toplantısı ve
panel düzenledi.

Tarih ve kültürel mirasa müdahale ve istismar alanları üzerinde çalışmak, görüş oluşturmak ve eylem geliştirmek amacıyla Tarih Vakfı’nın öncülüğünde oluşturulan Kültürel Mirası İzleme Platformu, toplantıyı Prof. Dr. Engin Akarlı, Prof. Dr. Şevket Pamuk, Prof. Dr. Aydın Uğur, Prof. Dr. Uğur Tanyeli ve Murat Belge ile birlikte gerçekleştirdi.

İstanbul Şehir Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Engin Akarlı,  Ayasofya'nın Türkiye'deki kültürel zenginliklerin en önemli temsilcilerinden biri olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Ayasofya'nın farklı estetik değerler ve dinlerin birbiriyle buluştuğu birleştirici bir mekan olduğunu dile getiren Akarlı, “Ortak tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmalıyız çünkü bugün Ayasofya zaten müze olarak bile yüce bir maksada hizmet etmektedir ve hem Doğu'yu hem Batı'yı kucaklamaktadır” dedi.

“Tedaviye muhtaç, hastalıklı bir düşünce yapısının uzantısı”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi gazeteci-yazar Murat Belge ise, konuşmasını müze-cami tartışmasını politize eden olaylara dayandırarak sosyal psikoloji bağlamında sürdürdü. Bu gerginliğin 1950'li yıllarda Osman Yüksel Serdengeçti'nin Ayasofya ile ilgili olarak kaleme aldığı saldırgan bir yazıyla başladığını söyleyen Belge, sözlerini şöyle sürdürdü: “O yazıdan sonra Ayasofya, her daim birilerinin gönlünde yatan aslan olarak bir yerlerde durmuş ve zaman zaman alevlenmiştir. O tarihten bu yana ciddi bir rövanş takıntısı vardır. 'Biz vaktiyle dünyaya egemendik, bizi ne hale getirdiler, Ayasofya'yı da elimizden aldılar' gibi kompleksli söylemlerle beslenen hatalı, hastalıklı ve zararlı bir ruh hali hala devam etmektedir. Ayasofya'nın neden cami olmaması gerektiğine dair bir sürü gerekçe sayabilirim ama burada en önemli sorun, 2014'te hala kiliseleri cami yaparak dünyaya kafa tutma mantığının sürmesidir. Bu yaklaşım, intikam isteyen, karşısındakini susturmaya çalışan bir tavrın uzantısıdır; tedaviye muhtaç bir düşünce yapısıdır. Bu, aynı zamanda İslam'ın tavrını da belirlemektedir. Ayasofya'nın ibadete açılması önerisi, İslamiyet'in başka dinlerle huzur ve barış içinde yaşayamayacağını, zaten yaşamaması gerektiğini vurgulayan bir öneridir. İslamiyet'in bugün mahalle çocuğu gibi inatçı bir siyaset mi benimsemesi lazım, yoksa diyalog kuran, kucaklayan bir din olması mı gerek?”

Medeniyetler çatışmasına karşı medeniyetler ittifakı
Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Pamuk da konuşmasında çatışma zihniyetini aşmanın ve hoşgörüden yana tavır almanın mümkün olduğunu vurguladı ve konuşmasına şöyle devam etti: “Bu coğrafya medeniyetler arasında pek çok çatışma gördü ve görmeye devam ediyor. Bu süreçte içinde bulunduğumuz Yakın Doğu coğrafyasının bize emanet ettiği tarihi ve kültürel varlıklara karşı alacağımız tavır çok önemldiri. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti, çatışmadan yana bir yaklaşım yerine, hoşgörü ve barıştan yana tavır koymalıdır. 1934'te Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesi, kardeşlikten yana bir tavırdır. Erdoğan, 2006'da Zapatero ile birlikte Medeniyetler İttifakı'nın öncülüğünü yapmıştır. Şimdi bu ittifakı yeniden göstermeli ve bir kez daha tüm dünyaya örnek olmalıdır.”

“Ayasofya'yı yerel tutkularımızla sınırlamaya çalışmak haksızlıktır”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Uğur da Angkor Wat ve Machu Picchu gibi dünyaya mal olmuş tarihi yapıtlardan örnek vererek konuşmasına başladı.  “Önce Hindu, sonra Budist inancıyla kurulan Angkor Wat'ta bizim için asıl önemli olan hangi kralın, din adamının baskın çıkarak kime karşı bu eseri yaptırdığından çok, oradaki benzersiz ve büyüleyici ortamdır. Medeniyetler ötesi, mucizevi bir aşkınlık duygusunu ortak insanlık tarihine hayranlık duyarak o anda yaşamamızdır. Esas öne çıkan duygu, o büyük insanlık macerasında olağanüstü bir boyutla yüzyüze olduğumuzu hatırlatmasıdır. Bazı yerler bize, o büyünün bir parçası olduğumuzu hatırlatıyor. Ayasofya da işte böyle bir yerdir. Ayasofya'yı yerel tutkularımız ve çatışmalarımızla sınırlamaya çalışmak haksızlıktır. Kültür ve anlayış açısından fakirleşmedir. Biz hala İstanbul'da zengin bir kültür ortamında yaşıyoruz ama bu gerçeği hep sıradanlığa indirgiyoruz. Bu zenginliğimizi farketmek ve ona sahip çıkmak o sıradanlıktan çıkarıyor bizi.”

“Türkiye'nin dokularına işlemiş bir sorun var ortada”
Mardin Artuklu Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Tanyeli ise, Ayasofya'nın camiye dönüştürülme talebinin ardında köklü bir siyasal kavganın yattığını dile getirdi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada belli ki Ayasofya'nın kimse için önemi yoktur maalesef çünkü cami yapılması talebi, gerçekte yıllardır süren Bizans kavgamızdaki açık bir siyasal ve kültürel itişmenin bir tezahürüdür. Çünkü biz İstanbul'u sanki 1000 yıl Bizans başkenti değilmiş, tarihi 1453'te başlamış gibi düşünmekte diretiyoruz. Hayır, öncelikle bu tarihi gerçeği kabul etmeliyiz. Ayasofya bir kiliseydi. Bu gerçeği sık sık inkar etme suretiyle konuşmaya devam edemeyiz artık. Bizans'la barış olmadıkça, bu kavga da devam edecektir. İslam hukukunun incelikli bir yorumunu yaparsak da, Ayasofya'nın vakfedilme sürecinin bile sorunlu olduğunu söylemek zorundayız. Ayasofya'ya dair elimizde bir rehin yok ve saygı göstermemiz gereken çok önemli bir yapıdır. Burada kılıçla ele geçirilmiş bir yapıdan bahsediyoruz. 15. yy'da kılıç hakkından söz etmek normal olabilir ama 21. yy'da aynı dilde konuşuyorsak Ayasofya'nın camileştirilmesinden daha ciddi sorunlarımız vardır. Türkiye için yapısal bir soruna işaret etmektedir camiye dönüştürülmesi talebi. Bugün müze olmasına rağmen Ayasofya'yı resmen çarşı gibi kullanıyoruz. Yani müzeyken bile koruyamadığımız bir yapıyı binlerce insanın girip çıktığı bir camiyken nasıl koruyacağız?”

İmza kampanyası
Sanat ve mimarlık tarihinin en önemli yapıtlarından biri olan Ayasofya'nın müze olarak kalmasını talep eden kampanya, kamuoyu gündemini bir süredir meşgul eden Ayasofya Müzesi’nin ibadete açılması tartışmaları üzerine 12 Mayıs’ta imzaya açılmış ve kısa sürede aralarında Osmanlı-Türkiye iktisat ve mimarlık tarihi alanında dünya çapında çalışmaları olan tarihçiler, koruma uzmanları, gazeteciler ve kanaat önderlerinin de bulunduğu 1000’i aşkın isim tarafından desteklenmişti.

“Ayasofya müze olarak kalmalıdır” çağrısıyla kamuoyuna ve ilgili kurumlara seslenen kampanyanın metni şöyle:

“Ayasofya, İstanbul ve Türkiye'nin olduğu kadar Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Avrupa'nın başlıca ortak dini, kültürel, sanatsal ve siyasi simgeleri arasında yer almaktadır. Ayasofya'nın müze olarak bütün ziyaretçilerine eşit şekilde açık olması, bu emsalsiz anıtın evrensel değerini yansıtan ve çok katmanlı tarihinin herhangi bir dönemini dışlamadan kucaklayan barışçıl ve kapsayıcı bir davranıştır. Bu güzide eserin İstanbul ve dünya tarihinin ortak mirası olarak yaşatılabilmesi müze statüsünde kalmasına bağlıdır.”

Ayasofya Müzesi
İnsanlık tarihinin baş yapıtlarından biri olarak 15 yüzyıl boyunca ayakta duran Ayasofya, M.S. 532-537 yılları arasında Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezinde bir patrik katedrali olarak inşa ettirildi. Bizans İmparatorluk Kilisesi olarak uzun süre işlev gören katedral, 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürüldü ve tam beş asır sonra Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilerek 1935 yılında yerli ve yabancı ziyaretçilere açıldı. Ayasofya Müzesi, bugün her yıl yaklaşık 3.5 milyon turist çekiyor ve Topkapı Sarayı ile birlikte Türkiye'nin en çok ziyaret edilen yapıtları arasında yer alıyor.  

ANADOLU YAKASININ EN BÜYÜK KONGRE MERKEZİ İKİZ OTELLERİYLE HEDEF BÜYÜTTÜ



İstanbul Asya yakasının en büyük kongre merkezi olan Silence İstanbul Hotel ve Convention Center bünyesinde açtığı yeni oteli Silence Silver ile 2014 yılı hedeflerini yükseltti. Silence İstanbul Hotel ve Convention Center’ın 2014 yılı hedefi, 150 kongre ve yüzde 80 doluluk oranıyla 24 milyon dolar olarak açıklandı.

İstanbul Ataşehir’de bulunan Brandium AVM ve Yaşam Merkezi içerisinde yer alan Silence İstanbul Hotel ve Convention Center geçtiğimiz gün yapılan bir basın toplantısıyla basına tanıtıldı. Brandium AVM ve Yaşam Merkezi içerisinde, ikinci 5 yıldızlı oteli olan Silence Silver Hotel’i tanıtım toplantısında Genel Müdür Ali Can Aksu tesisin yatırım maliyetinin 200 milyon dolar olarak açıkladı.

Konuyla ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Silence Hotel ve Convention Center Genel Müdürü Ali Can Aksu; kongre merkezi ve otelciliği konusunda iddialı olduklarını belirtti. Aksu “6500 kişilik kongrelere hizmet verebilen Silence İstanbul Hotel ve Kongre Merkezi, Silence Gold Hotel’in yanına Silence Silver Hotel’in eklenmesiyle ile İstanbul’un “ikiz 5 yıldızlı”, “ikinci büyük oteli”  olduk. Bu sayede oda kapasitemiz 620 odaya çıktı. Oda sayımız arttıkça hedefimiz büyüdü. Bu sayede İstanbul'un Asya yakasına kattığımız değeri artırarak devam ettireceğiz" diyerek başladığı konuşmasını gelecek planlarını açıklayarak devam ettirdi

2014 Yıl Sonu Hedefi: 24 Milyon Dolar
Gelecek planlarından bahseden Ali Can Aksu; geçtiğimiz yıl ev sahipliği yaptıkları 63 kongrede 72 bin kişiyi ağırladıklarını belirterek 2014 hedeflerinin yüzde 80 doluluk oranı sağlamak ve 150 kongre ile 24 milyon dolar gelir elde etmek olduğunu açıkladı.

Bu amaçla uluslararası arenada da çalışmalar yürüttüklerini belirten Aksu; “Dubai ATM Fuarı’nda Ortadoğu’nun önemli kuruluşlarıyla görüşmeler yaptık. Körfez ülkelerinin zirve toplantısı olan yaklaşık 3 bin katılımlı Ortadoğu Ekonomik Zirvesi’ni Silence Hotel İstanbul Hotel ve Kongre Merkezi’ne alarak Türkiye’ye kazandırmaya çalışıyoruz” diyerek iddialarını vurguladı.

Aksu konuşmasını; Silence İstanbul Hotel ve Convention Center’ın turizmde üstün kaliteyi hedefleyen bir kurum olduğunu ve bu alandaki başarılı yönetim anlayışlarını 9001 Kalite Yönetimi, 14001 Çevre Yönetimi, 18001 ISG ve 22000 Gıda güvenliği belgeleri ile tescillettiklerini belirterek sonlandırdı.

KALBİNİZ BURADA KALMASIN!



EGE MUTFAĞININ VAZGEÇİLMEZLERİ OLAN; ZEYTİNYAĞLILAR VE DENİZ OTLARI 2-28HAZİRAN TARİHLERİ ARASINDA MORE RESTAURANT’TA SİZLERİ BEKLİYOR.

Özenle hazırlanan leziz ekşili levreği, Ege zeytinyağlılarını, mevsimin deniz ürünlerini, Ayvalık’ın damakları büyüleyen lor tatlısını ‘’Midtown’’ farkıyla keşfedeceksiniz.  Bu enfes keşifler ile, Ege’ye bir kez daha aşık olmak için, sizleri Midtown’a bekliyoruz!

LET’S NOT HANKER AFTER MIDTOWN!
OLIVE OIL DISHES AND GLAASWORTS WHICH ARE INDISPENSABLE DISHES OF AEGEAN CUISINE ARE WAITING FOR YOU IN MORE RESTAURANT BETWEEN 2-28 JUNE.
You will discover delicious sour bass, Aegean olive oil dishes, seafood of the season, lor dessert of Ayvalık appealing to palates which are prepared meticulously with the difference of “Midtown”. We are inviting you to Midtown to love the Aegean one more time with these delightful discoveries!

SOĞUK ROKALI ENGİNAR ÇORBASI
COLD ARTICHOKE SOUP WITH ROCKET LEAVES
Süzme yoğurtlu ayran içinde küp enginar dilimleri ve zeytinyağlı dereotu ile
With cubic artichoke slices and olive oil dill in ayran made of strained yogurt
7.5 TL

ISIRGAN OTLU PIRASA BÖREĞİ
LEEK PASTRY WITH STINGING NETTLE
Acı biberli naneli yoğurt sosu eşliğinde
Accompanied by yogurt sauce including hot pepper and peppermint
TL 17.00

ZEYTİNYAĞLI ENGİNAR
ARTICHOKE IN OLIVE OIL
Ege salatası ve limonlu zeytinyağı sosu eşliğinde
Accompanied by the Aegean salad and lemon & olive oil sauce
TL 18.00

EGE USULÜ HAFİF DANA SOTE
Domatesli Jülyen dana sote,  sade pilav ve sebze sote eşliğinde
AEGEAN STYLE LIGHT SAUTÉED MEAT
Julienne sautéed calf meat in tomato, with plain rice and sautéed vegetables
TL 27.00

DENİZ MAHSULLÜ PATLICAN
Ege otları salatası eşliğinde
EGGPLANT WITH SEAFOOD
Accompanied by a salad made of Aegean herbs
TL 28.00

EKŞİLİ LEVREK
Közlenmiş kırmızı biber salatası eşliğinde
SOUR SEA BASS
Accompanied by roasted red pepper salad
TL 25.00

EGE USULÜ ZEYTİNYAĞLI TABAĞI
Zeytinyağlı iç bakla, Zeytinyağlı enginar, Zeytinyağlı barbunya, zeytinyağlı bezelye
Yoğurtlu Kimyonlu sos ile kırmızı közlenmiş biber eşliğinde
AEGEAN STYLE OLIVE OIL PLATE
Shelled broad beans in olive oil, artichoke in olive oil, kidney bean in olive oil, green pea in olive oil
Accompanied by yogurt & cumin sauce and roasted red pepper
TL 22.5

AYVALIK’IN TAZE LOR TATLISI
Dondurma eşliğinde
FRESH “AYVALIK LOR CHEESE” DESSERT
Accompanied by ice-cream
TL 11.5





KALBİNİZ  BURADA    KALMASIN!

EGE MUTFAĞININ VAZGEÇİLMEZLERİ OLAN; ZEYTİNYAĞLILAR VE DENİZ OTLARI 2-28HAZİRAN TARİHLERİ ARASINDA MORE RESTAURANT’TA SİZLERİ BEKLİYOR.

Özenle hazırlanan leziz ekşili levreği, Ege zeytinyağlılarını, mevsimin deniz ürünlerini, Ayvalık’ın damakları büyüleyen lor tatlısını ‘’Midtown’’ farkıyla keşfedeceksiniz.  Bu enfes keşifler ile, Ege’ye bir kez daha aşık olmak için, sizleri Midtown’a bekliyoruz!
LET’S NOT HANKER AFTER MIDTOWN!
OLIVE OIL DISHES AND GLAASWORTS WHICH ARE INDISPENSABLE DISHES OF AEGEAN CUISINE ARE WAITING FOR YOU IN MORE RESTAURANT BETWEEN 2-28 JUNE.
You will discover delicious sour bass, Aegean olive oil dishes, seafood of the season, lor dessert of Ayvalık appealing to palates which are prepared meticulously with the difference of “Midtown”. We are inviting you to Midtown to love the Aegean one more time with these delightful discoveries!

SOĞUK ROKALI ENGİNAR ÇORBASI
COLD ARTICHOKE SOUP WITH ROCKET LEAVES
Süzme yoğurtlu ayran içinde küp enginar dilimleri ve zeytinyağlı dereotu ile
With cubic artichoke slices and olive oil dill in ayran made of strained yogurt
7.5 TL

ISIRGAN OTLU PIRASA BÖREĞİ
LEEK PASTRY WITH STINGING NETTLE
Acı biberli naneli yoğurt sosu eşliğinde
Accompanied by yogurt sauce including hot pepper and peppermint
TL 17.00

ZEYTİNYAĞLI ENGİNAR
ARTICHOKE IN OLIVE OIL
Ege salatası ve limonlu zeytinyağı sosu eşliğinde
Accompanied by the Aegean salad and lemon & olive oil sauce
TL 18.00

EGE USULÜ HAFİF DANA SOTE
Domatesli Jülyen dana sote,  sade pilav ve sebze sote eşliğinde
AEGEAN STYLE LIGHT SAUTÉED MEAT
Julienne sautéed calf meat in tomato, with plain rice and sautéed vegetables
TL 27.00

DENİZ MAHSULLÜ PATLICAN
Ege otları salatası eşliğinde
EGGPLANT WITH SEAFOOD
Accompanied by a salad made of Aegean herbs
TL 28.00

EKŞİLİ LEVREK
Közlenmiş kırmızı biber salatası eşliğinde
SOUR SEA BASS
Accompanied by roasted red pepper salad
TL 25.00

EGE USULÜ ZEYTİNYAĞLI TABAĞI
Zeytinyağlı iç bakla, Zeytinyağlı enginar, Zeytinyağlı barbunya, zeytinyağlı bezelye
Yoğurtlu Kimyonlu sos ile kırmızı közlenmiş biber eşliğinde
AEGEAN STYLE OLIVE OIL PLATE
Shelled broad beans in olive oil, artichoke in olive oil, kidney bean in olive oil, green pea in olive oil
Accompanied by yogurt & cumin sauce and roasted red pepper
TL 22.5

AYVALIK’IN TAZE LOR TATLISI
Dondurma eşliğinde
FRESH “AYVALIK LOR CHEESE” DESSERT
Accompanied by ice-cream
TL 11.5





TABA/AmCham “Ekim Alptekin ile devam” dedi



Türkiye ile ABD arasındaki ticaretin gelişmesinde etkin rol oynayan Türk Amerikan İşadamları Derneği’nin 28. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi. Geniş katılımın olduğu Genel Kurul sonucunda, Genel Başkan Ekim Alptekin üyeler tarafından bir kez daha aynı görev için seçildi. Genel Kurul’da Büyükelçi Namık Tan da Türk Amerikan ilişkilerini ve bu ilişkilerde TABA/AmCham’in önemli rolünü konu alan bir konuşma yaptı.

31.05.2014 - Türkiye’de Amerikan Ticaret Odası olarak faaliyet gösteren Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABA/AmCham) yeni yönetim kurulunu belirlemek üzere dün seçime gitti. Ritz Carlton Otel’de gerçekleştirilen 28. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda, TABA/AmCham Genel Başkanı Ekim Alptekin, iki yıl süreyle daha genel başkanlık yapmak üzere seçildi.

TABA/AmCham Onursal Başkanı Zeynel Abidin Erdem’in açılış konuşması ile başlayan genel kurul toplantısında seçime geçilmeden önce üyelerle geçmiş dönem faaliyetlerine ilişkin bilgiler paylaşıldı. Genel Başkan Ekim Alptekin ikinci kez aynı görev için seçilmesinin ardından genel kurulda şunları dile getirdi: “Tüm üyelerimize katılımından ve ekibimle bana duydukları güvenden dolayı teşekkür ederim. İkinci dönemimizde de Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler derinleştirmek ve çeşitlendirmek, TTIP gibi konuları gündemde tutmak konusunda çalışmalarımızı yoğun olarak sürdüreceğiz.”

Büyükelçi Namık Tan konuk konuşmacı
Ankara Şube Başkanı Yasemin Erkut ile geçtiğimiz günlerde yapılan seçimler neticesinde ikinci dönem başkanlık görevini yürütecek olan İzmir Şube Başkanı Mehmet Güran ve Çukurova Şube Başkanı Gökhan Gökten’in de hazır bulunduğu genel kurul toplantısında Büyükelçi Namık Tan da misafir konuşmacı olarak yer aldı.
Genel Kurul’da yapılan oylama ile TABA/AmCham üyeliğine seçilen Büyükelçi Namık Tan Türk Amerikan ticari ilişkilerine katkısından dolayı TABA/AmCham’in önemli misyonuna değinerek “ABD ekonomisi ilerleyen dönemlerde de dünyaya yön vermeye devam edecektir. Bu nedenle ticari ilişkilerin sürdürülmesi ve dostluk seviyesine taşınması gittikçe önem taşımaktadır. Güçlü ve doğru adımlar atan, fırsatları zamanında etkin şekilde değerlendirecek TABA/AmCham gibi sivil toplum kuruluşlarına çok ihtiyacımız var. Bu anlamda Genel Başkan Ekim Alptekin ve ekibinin özverili çalışmalarını yakından takip ediyor ve takdir ediyorum” diye konuştu.

Amerika ile ticari faaliyetleri bulunan ve sektöründe lider konumunda olan pek çok firmayı çatısı altında buluşturan TABA/Amcham’in üyeleri arasında Motorola, General Electric, Honeywell, AES gibi dünyanın önemli Amerikan şirketlerinin yanı sıra ABD ile ticari ilişkileri olan Turkcell, Çalık Holding, Erdem Holding gibi önde gelen Türk şirketleri de bulunuyor. Üyelerin yoğun katılım gösterdiği toplantıda Yönetim Kurulu asil ve yedek üyeleri, Denetleme Kurulu asil ve yedek üyeleri, Haysiyet Divanı asil ve yedek üyeleri ile Yüksek İstişare Kurulu'nun asil ve yedek üyeleri seçildi.

Türkiye’nin operatör markalı ilk 4G destekli telefonu tanıtıldı


Turkcell’den Türkiye’nin ilk 4G’li akıllı telefonu: Turkcell T50
Türkiye’de ilk kez bir operatör, kendi markasıyla 4G destekli telefon tanıttı.
Turkcell T50, ekran büyüklüğü ile göz dolduruyor. Cihaz, T serisinin ilk 5 inç HD ekranlı telefonu.
4 çekirdekli işlemciye sahip T50, hızı ve performansıyla bir bilgisayarı aratmıyor.
Turkcell T50, 13 MP arka kamerası ile çok kaliteli ve canlı görüntüler elde etmeyi sağlıyor. 2 MP ön kamera ve kamera uygulamasının özellikleri ise en güzel “selfie”ler için ideal.
Cihazın HD Ses ve gürültü engelleme özellikleri duru ve anlaşılır ses iletimi sağlıyor. Dolby Digital Plus ses teknolojisi ise üstün kaliteli surround ses imkânı ile multimedia içeriklerinin daha keyifli deneyimlenmesini sağlıyor.
İnce ve şık tasarımlı Turkcell T50, teknolojisi kadar fiyatıyla da şaşırtıyor. T serisinin en yeni akıllısı, peşin olarak 699 TL’ye satılacak.
T50, kullanıcıların kendi seçtiği görseller ile bizzat tasarlayabileceği telefon kılıfları ve giyilebilir teknoloji ürünü Turkcell T-Fit akıllı bileklik gibi yenilikçi aksesuarlarla fark yaratıyor.

Turkcell, kendi markasıyla çıkardığı T serisi akıllı telefonlara bir yenisini daha ekledi. Turkcell T50 adını taşıyan cihaz, Türkiye’nin operatör markalı ilk 4G destekli telefonu olma özelliği taşıyor. 150 Mbps hız desteğiyle gelen 4G’li Turkcell T50 hem teknolojisi hem de tasarımıyla T serisinin yıldızı. Turkcell T40 ile Türkiye’nin ilk yerli akıllı telefonuna imza atan Turkcell, T50’nin de üretiminin bir kısmını Türkiye’de yapacak.

4 çekirdekli işlemcisi ve Turkcell kullanıcılarına özel arayüzüyle akıllı telefon deneyimini dört dörtlük yaşatan T50, Turkcell’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleştirdiği basın toplantısında tanıtıldı. Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, cihazın Temmuz başında 699 TL peşin fiyatla satışa sunulacağını belirterek şunları söyledi: Süreyya Ciliv: Turkcell T50, günümüzün bilgisayarını en uygun fiyata Turkcell’linin cebine taşıyor“Turkcell olarak biz, akıllı telefonları lüks değil, insanların hayatını kolaylaştıran, bilgiye ulaştıran birer cep bilgisayarı olarak görüyoruz. Herkesin bu cihazların sunduğu fırsatlardan yararlanabilmesi için ileri teknolojiyi erişebilir fiyata sunmanın önemine inanıyoruz. T serisi cihazlarımız bugüne dek 1,5 milyon kullanıcıya ulaştı. Her 10 kişiden 7’si ilk defa T serisi ile akıllı telefona geçti. Turkcell T40 ile Türkiye’nin ilk yerli akıllı telefonunu üretmiştik, T50 ile bir ilke daha imza atıyoruz: Turkcell T50, Türkiye’nin operatör markası taşıyan ilk 4G’li telefonu. Hem günümüzün 43.2 Mbps’ye varan çift taşıyıcılı internet teknolojisini hem de 150 Mbps’yi bulan geleceğin 4G teknolojisini destekleyen T50 ile bilgiye ve eğlenceye her an her yerden turbo internet hızında erişmek mümkün. Turkcell T50, günümüzün bilgisayarını en uygun fiyata Turkcell’linin cebine taşıyor.

Turkcell’in Türkiye’nin teknoloji elçisi olarak bugüne dek yaptığı yatırımlar sayesinde 3G’de dünyanın en iyileri arasına girdiğini vurgulayan Ciliv: “Şimdi sırada 4G var.  4G’de de  dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyor, eş güdümlü olarak  en yeni  teknolojileri  şebekemize uyguluyor ve 4G’ye hazırlanıyoruz. Hem akıllı telefon hem de şebeke tarafında Turkcell olarak öncülük ve yatırım yapmaya devam edeceğiz.”
Turkcell T40 ile Türkiye’nin ilk yerli akıllı telefonunu ürettiklerini hatırlatan Süreyya Ciliv, “T50’de de bu öncülüğümüzü sürdürmeyi hedefliyoruz. T50’nin yerli üretim adedi Turkcell T40’tan daha fazla olacak” dedi.

5 inçlik cep bilgisayarı
Turkcell T50 7,8 milimetrelik ince ve şık tasarımını HD kalitesinde multimedya deneyimi sunan 5 inçlik ekranıyla tamamlıyor. Çok daha güçlü ve hızlı performans için dört çekirdekli 1.2 GHz Qualcomm 8926 işlemci ile donatılan cihaz, Android’in son versiyonu olan Kit Kat 4.4.2  işletim sistemine sahip. 2300 mAh batarya ve hızlı şarj özelliği Turkcell’lileri yoğun kullanımda bile yolda bırakmıyor.

T50 kamerada çok iddialı
Turkcell T50, 13 MP’lik otomatik odaklama özellikli arka kamerası ile çok kaliteli ve canlı görüntüler elde etmeyi sağlıyor. Turkcell T50’de “selfie” çekmek isteyen kullanıcılar da unutulmadı. 2 MP ön kamera yazılımla geliştirilerek en güzel “selfie”ler için ideal hale getirildi. Çekim kalitesinin haricinde T50’nin kamerada iddialı olmasının bir nedeni de Turkcell için geliştirilen kamera uygulaması. Bu uygulama sayesinde kullanıcılar, çektikleri fotoğraf ve videoları ek bir uygulamaya gerek kalmadan seçtikleri filtreyi ekleyerek istedikleri an sevdikleri ile paylaşabilecek. Turkcell T50’nin kamerası aynı zamanda HDR kalitesinde çekim yapabilme, panoramik çekim ve gülümseme tanıma gibi özelliklere de sahip.

İşinizi yönetmek, bilgiye erişmek ve eğlenmek için
Turkcell T50’nin 5 inç HD ekranı ve Kingsoft Office uygulaması ile işlerinizi her yerden rahatlıkla halledebilir, yeni ofis dokümanları yaratabilir, mevcut dokümanları istediğiniz şekilde değiştirebilirsiniz.
Turkcell T50’nin çift taşıyıcılı internet teknolojisi desteği sayesinde 43.2 Mbps’a varan hızlarla bilgiye erişmek artık çok daha kolay. İstediğiniz yerden internette aradığınız bilgiye erişebilir, yüklü gelen Turkcell Akademi uygulaması ile sunulan eğitimler ile kişisel gelişiminize katkı sağlayabilirsiniz. Mobil internet deneyimini ileri teknoloji ile geliştiren Turkcell T50’de pek çok eğlenceli Turkcell uygulaması da ön yüklü geliyor. Turkcell TV+, Turkcell Müzik, Turkcell Video, AppMarket, Fizy ve BiP uygulamaları ile istediğiniz her an eğlenceye cepten ulaşabilirsiniz. Ayrıca Akıllı Depo, Mobil Asistan, En Yakın, Hesabım ve Kurulum Yöneticisi uygulamaları da T50’de yüklü olarak gelen, kullanıcıların hayatlarını kolaylaştıracak diğer Turkcell servisleri.
Turkcell uygulamalarına ek olarak Facebook, Twitter, Flipboard, Yahoo Hava  Durumu, musiXmatch gibi sıkça tercih edilen uygulamalar da cihaza yüklü olarak geliyor.

Ses kalitesi mükemmel
Turkcell T50, Turkcell’e yakışan kalitede ses deneyimiyle de farklılık yaratıyor. HD Ses özelliği sayesinde duru ve anlaşılır ses iletimi ile daha iyi ses deneyimi sağlayan cihaz performansıyla öne çıkıyor.
T50’nin Gürültü Engelleme özelliği, gelişmiş ses teknolojisini bir adım daha ileri taşıyor. Bu özellik sayesinde gürültülü ortamlarda dahi kullanıcıların konuşmaları karşı tarafa net olarak iletilebiliyor.

Turkcell’liye özel arayüz
Turkcell mühendisleri tarafından T serisine özel geliştirilen Android arayüz, Türk insanının gün içerisinde en çok kullandığı uygulamalara kolaylıkla erişim sağlayan “kart ekranı” ile geliyor. “Kart ekranı”nda Favori Kişiler, Sık kullanılan Uygulamalar, Mesajlar, E-posta, Fotoğraflar, Facebook ve Takvim kısayolları bulunuyor. Turkcell Arayüz’ün  “kilit ekranı” ise okunmamış mesaj, cevapsız çağrı ve e-postalarınızı uygulamayı açmadan görüntülemenizi ve hızlıca yanıtlamanızı sağlıyor.
Turkcell, akıllı telefonları zor bulan ve alışmakta zorlananları da unutmadı. Turkcell tarafından geliştirilen Kolay Arayüz, Turkcell T50’yi, kullanımı çok daha kolay bir akıllı telefon haline getiriyor. Arama, SMS gönderme, klavye, uygulamalar ve acil aramalar için özel olarak tasarlanan Kolay Kullanım desteği akıllı telefon kullanmaktan çekinenlere büyük kolaylıklar sunuyor.

Kılıfını kendin tasarla
Türkiye’nin güzel manzaralarını gösteren canlı duvar kağıtları ve yerel zil seslerinin yanında Turkcell T50, aksesuarlarıyla da yenilikçi. Lale ve nazar boncuğu tasarımlı kılıfların yanı sıra kapaklı koruyucu kılıf da T50’nin aksesuar seçenekleri arasında. Turkcell T50 müşterileri, kılıf ve kapaklarını yalnızca kendilerine özel olarak sunulan indirim fırsatıyla birlikte tamamen kişiselleştirme şansına sahip olacak. www.turkcell.com.tr adresinden ulaşılabilen arayüz sayesinde kılıf ve kapaklar; istenen yazı, fotoğraf, filtre ve kolajlarla tasarlanabilecek. Kullanıcıların kendi yükleyeceği fotoğraflara ek olarak ayrıca sosyal medya hesaplarından görsel aktarmaları ya da istenilen renk kodlarını belirleyerek tasarım yapmaları da mümkün.

Giyilebilir teknoloji ile sağlıklı yaşam
T50’nin en dikkat çekici aksesuarı, T-Fit adını taşıyan her tarza uyacak akıllı bileklik. T-Fit ile attığınız adım sayısı, kat ettiğiniz mesafe, harcadığınız kalori gibi bilgileri sağlıklı bir yaşam için takip edebileceksiniz. Aynı zamanda saat ve titreşimli alarm özelliği taşıyan bileklik, uyku kalitesi bilgilendirmesi de yapabiliyor. T-Fit’e tarifeye ek ücretler ve çeşitli renk seçenekleriyle sahip olmak mümkün olacak.

Turkcell T50 Teknik Özellikler
Ekran: 5” HD (1280x720)
Veri Bağlantısı: LTE (150 Mbps) & DC-HSDPA+/Çift taşıyıcı (43.2 Mbps) & EDGE
Kamera: 13 MP arka /2 MP ön   (1080p Video kayıt / Yeni ve kolay kamera arayüzü, entegre fotoğraf filtre efektleri, gelişmiş HDR özelliği, Yüz güzelleştirme, gülümseme tanıma, panaroma)
İşlemci: Qualcomm 8926 1.2 GHz Dört Çekirdek
Ses özellikleri: HD Ses, gürültü engelleme, Dolby Digital Plus
İşletim Sistemi: Android 4.4.2 (Kit Kat)
Hafıza: 16 GB Dahili
Batarya: 2300 mAh / Hızlı şarj
Boyutlar: 142.3 X 70.4 X 7.8 mm
Ağırlık: 130.4 gram

Avrupa’daki yerimizde 107’incilikten 59’unculuğa yükselmek oldu” diye konuştu

GÜNLÜK 996 DOLAR
ICCA verilerine göre yapılan hesaplama sonucunda kayıt, konaklama gibi harcamalar da dahil
olmak üzere İzmir’de düzenlenen bir uluslararası dernek kongresine katılan yabancı bir
delegenin günde ortalama 996 dolar harcadığını ifade eden Demirtaş, “Bu rakamlar İzmir için
daha butik ve daha zengin turist getirmeyi hedefleyen turizm anlayışımız ile kongre
turizminin ne kadar uyumlu olduğunu gösteriyor” dedi. İzmir CVB olarak çeşitli engeller ile
karşılaşmalarına rağmen İzmir’de kongre turizmini geliştirmek için çalışmalarını
sürdürdüklerini belirten Demirtaş, “Tanıtım için, uluslararası kongreleri İzmir’e getirmek için
var gücümüzle çalışıyoruz. Yeni fuar alanımızın tamamlanmasıyla birlikte Büyükşehir
Belediye Başkanımız Sayın Aziz Kocaoğlu Kültürpark’taki eski fuar alanının da kongre
merkezi olacağını belirtmişti. İzmir’in bu kongre merkezine kavuşması bize büyük sıçrama
yaratacaktır. Diğer yandan son yıllarda kent merkezinde yapılan otel sayısında da ciddi artış var. Yani altyapımız oluşuyor. Bunların değerlendirilmesiyle birlikte İzmir’in kongre
turizminde çok büyük potansiyeli var. Kısa süre içinde sıralamada çok daha yüksek yere
gelebiliriz” diye konuştu.

BELEDİYEMİZİN SAHİP ÇIKMASINI BEKLİYORUZ
Demirtaş, İzmir’de kongre turizminin geliştirilmesi için Büyükşehir Belediyesi ve iş
dünyasının Avrupa’daki gibi örnek işbirlikleri kurulması gerektini söyledi. Avrupa’dan bunun
çok örnekleri olduğunu kaydeden Demirtaş, şöyle konuştu:

“Örneğin Amsterdam Kongre Turizmi Ofisi. Bu ofisin başkanı Belediye Başkanı. Yönetim
Kurulu’nda sektörden 9 kişi var.Yönetim Kurulu çatısı altında, kamu kurumları, araştırma
enstitüleri, iş dünyası var. Bütçesi: 5.3 milyon euro, 110 çalışanı var. Verdiği Hizmetler:
Tanıtım yapıyor, otel ve etkinlik rezervasyonu, şehir turu, toplu taşıma kartı, müze kartını
online satıyor, call center hizmeti veriyor.

Kongre turizminde dünya 4. Olan Barselona’nın Kongre Bürosu Barselona Belediyesi ile
Ticaret Odası tarafından kurulan Tanıtma Vakfı’nın bir alt kuruluşudur. Başkanı Belediye
Başkanı. Genel Kurul: 26 üye den oluşuyor. Belediye meclisinden 11 üye, Ticaret Odası’ndan
12 üye, Tanıtım Vakfı’ndan 3 üye var. Yönetim de 3 belediye, 3 ticaret odası ve 1 tanıtım
vakfı temsilcisi var. Bütçesi tam 40 milyon euro. Gelirin büyük kısmı şehir içi tur
otobüslerinden elde edilen gelir ile kişi başı konaklamalarda 1 euro olan şehir vergisinden
oluşuyor. 125 kişi çalışıyor ve call center, şehir kartı satışı, bilgi merkezi kurulması,
BCNShop, tur satışı, taşıma Kartı satışı, online otel – uçak ve yeme – içme rezervasyonu gibi
hizmetler veriyor.

Şehir turizm ofisleri, Kongre Büroları ve Turizm ofisleri özel kamu işbirliği ile kar amacı
gütmeyen kurumlardır. Bu tip kurumların yüzde 16’sının bütçesi 20 milyon euronun üzerinde.
Prag, Lubliya’nın bile 5 milyon euro bütçesi var. Bizim İzmir Kongre ve Ziyaretçi
Bürosu’nun ise 500 bin lira bile değil. Bir de İzmir Tanıtma Vakfımız (İZTAV) var onun hiç
parası, hiçbir şeyi yok. Bu şartlar altında şehir turizmini geliştirmek, kongre turizmini
desteklemek çok zor. İZMİR CVB olarak Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan randevu
alıp anlatmalıyız. Bu dönemde bu konuda Büyükşehir Belediyemizin etkin çalışma yapmasını
ve İzmir turizmine sahip çıkmasını bekliyoruz.”
 

GOLDEN KEY HİSARÖNÜ SEZONA MÜKEMMELLİK SERTİFİKASI İLE MERHABA DİYOR



Golden Key Hisarönü doğa ve butik otelcilikte ayrıcalıklı hizmet anlayışı ile
dünyanın en büyük seyahat sitesinden biri olan TripAdvisor tarafından verilen “2014 Yılı Mükemmellik Sertifikası”na layık görüldü.


Dünya standartlarına uygun kalitesiyle misafirlerine kusursuz hizmet veren  Golden Key Hisarönü; 60 milyonu aşan ziyaretçisi bulunan dünya çapındaki seyahat sitesi TripAdvisor gezginlerinin vermiş oldukları yüksek puanlar ile “2014 Yılı Mükemmellik Sertifikası”na layık görüldü. Golden Key Hisarönü, seyahat eden gerçek kişilerden alınan 150 milyonu aşan güvenilir tavsiye ve yorum ile belirlenen "2014 yılı Mükemmellik Sertifikası" ile kaliteli hizmetini bir kez daha tescilledi.


TripAdvisor Mükemmellik Sertifikası’nı bu yıl da almaktan memnuniyet duyduğunu dile getiren Golden Key Otelleri Sahibi Şebnem UYAR “Misafirlerimize her zaman en iyiyi sunabilmek ve kendilerini ev sıcaklığını hissettirmek için çalışıyoruz. Çalışmalarımızın meyvesini almak bizim için çok değerli... TripAdvisor gezginlerine bize bu ödülü layık gördükleri için teşekkür ediyoruz.” dedi

Türkiye’nin en iyi 10 plajından biri...
Marmaris’in yanı başında, yeşil ve mavinin muhteşem uyumunu konuklarına sunan  Golden Key Hisarönü, dünyanın sayılı kumsalları arasında gösterilen plajı ve standartların üzerinde butik otel konsepti ile misafirlerine ev rahatlığında bir tatil fırsatı sunuyor. Her yaşa hitap eden aktivitelerin yanı sıra küçük misafirleri de eğlenceli bir tatil bekliyor. The Guardian Gazetesi’nin “Türkiye’nin en iyi 10 plajından biri” ünvanına layık görülen Golden Key Hisarönü, misafirlerinin maksimum konforu ve huzuru için kusursuz bir hizmet sunuyor.

Golden Key’de Yelken Keyfi Başlıyor
Golden Key Hisarönü, tatilinizi alternatif bir programla değerlendirme fırsatı sunuyor. Deneyimli denizci Mustafa Yurtbulmuş ile hem yelkenli bir teknenin nasıl kullanılacağını bir eğitmen eşliğinde bizzat kendiniz kullanarak öğrenecek, hem de muhteşem koylarda bu mükemmel deneyim hayatınız boyunca unutulmaz bir anıya dönüşecek.

Doğayla iç içe huzurlu ve konforlu bir tatil...
Yeşilin ve mavinin tüm tonlarına açılan geniş balkonları ve 10 dönümlük alan üzerinde kurulu Golden Key Hisarönü, 12 junior suit, 10 family room, 4 deniz manzaralı delux suit, 5 deniz manzaralı kingsuit ve bir de presidential suit olmak üzere toplamda 32 özel odası ile konuklarını ağırlıyor.  Türk ve Dünya mutfağına ait en leziz seçenekleri bulabileceğiniz A la Carte Restaurant, Pool Bar ve Snack Bar’da ise günün her saatinde damak tadınıza uygun, eşsiz lezzetler sunuluyor.

SARAY MUHALLEBİCİSİ GELECEĞİN YÖNETİCİLERİNİ ASSESSMENT SİSTEMİYLE BELİRLİYOR



Geleneksel sütlü ve hamurlu tatlıları ile Türkiye’nin ilk muhallebici zinciri olan Saray Muhallebicisi, geleceğin yöneticilerini assessment sistemi ile belirliyor.1935 yılından bu yana ödün vermediği kaliteli ürün ve hizmet anlayışını, çalışan kalitesi ve eğitimine verdiği değerle günümüze taşıyan Saray; 2014 yılında açılışı gerçekleşecek yeni şubeleriyle beraber 50’ye yakın yönetici adayını assessment yönetici değerlendirme sistemi ile belirleyecek.

Servis sorumlusu, yardımcıları, tezgah sorumlusu ve aşçıların katılabildiği sınav; excell, mesleki bilgi, yetkinlik bazlı mülakat ve uygulamalı vaka olmak üzere dört aşamadan oluşuyor. Puanlar toplamının ortalaması 85 not ve üzeri olan adaylar eğitim sürecine alınıyor. Saray Muhallebicisi’nin kasiyer ve şef gibi geleceğin yöneticilerini belirlemek üzere uyguladığı bu sistem; adil ve şeffaf bir değerlendirme sonucu başarılı olan herkesin kurum bünyesinde yükselmesini hedefliyor.

Adalar Vakfı’ndan zorunlu açıklama



Adalar Belediye Başkanlığı, 16 Mayıs 2014 tarihinde Adalar Vakfı’na gönderdiği tebligatla, Çınar Caddesi üzerindeki Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi’nin “belediye hizmetlerinde kullanılması planlandığından” 15 gün içinde boşaltılmasını istemiştir.

2 Haziran 2014 tarihinde sona erecek sürenin bitiminden önce sorunun çözümlenmesi için belediyeyle yaptığımız görüşmelerin sonuçsuz kalması, belediye internet sitesinde ve sosyal medyada yer alan haberler nedeniyle kamuoyuna aşağıdaki açıklamanın yapılması zorunlu olmuştur.

Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi, Büyükada iskelesine 500 metre uzaklıkta, Çınar Caddesi üzerinde, ada merkezinin hafta sonları ve yaz aylarında dayanılmaz hale gelen kalabalığının dışında, Adalılar ve ziyaretçiler için bir nefes alma, soluklanma noktasıdır, bir saklı bahçedir.

Adalar Belediyesi’ne Milli Emlak tarafından “kültür” alanı olarak tahsis edilmiştir.

Adalar Vakfı ve Adalar Belediyesi ortaklığıyla İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na verilen “Adalar Müzesi” projesinde bu alan, Adalar Müzesi’nin “açık geçici sergiler” alanı olarak tanımlanmış ve yapılan alt ve üst yapı çalışmalarıyla Temmuz 2010’da törenle hizmete açılmıştır.

Açıldığı tarihten bugüne, taraflar arasında imzalanan protokollere dayanarak, yerel yönetimlerle STK’lar arasında örnek sayılabilecek bir modelle, tarafların en üst temsilcileri ve bir Adalı müze dostunun katılımıyla oluşturulmuş 5 kişilik Adalar Müzesi Yönetim Kurulu tarafından yönetilmekte, sadece müze, vakıf ve belediye etkinliklerine değil, bireylerin ve STK’ların kültür etkinliklerine de açık olarak kullanılmaktadır.

Bu alan iddia edildiği üzere, belediye tarafından Adalar Vakfı’na tahsis edilmiş ya da kiralanmış değildir. Söz konusu alan Adalar Belediyesi tarafından ortaklık taahhüdü gereği Adalar Müzesi’nin kullanımına verilmiştir.

Bu alanın “Adalar Müzesi geçici sergiler alanı olarak Adalar Vakfı ile müştereken kullanılması” konusunda Adalar Belediyesi’nin Meclis (02.08.2010) ve Encümen (06.07.2010) kararları vardır ve bu kararlar yürürlüktedir.

Adalar Belediyesi tarafından gönderilen tahliye tebligatına dayanak olarak gösterilen “süre bitimi” doğru olmadığı gibi, yine bu tebligatta sözü edilen “03.03.2014 tarihinde söz konusu protokolün süresinin uzatılması için meclise teklif sunulmuş ve iade edilmiş” bilgisi de doğru değildir.

Süre uzatımı için değil, vakfın sözleşmedeki bir belediye akdinin yerine gelmemesi üzerine istediği revizyon nedeniyle meclise sunulan teklif üzerine, Adalar Belediyesi Meclisi 07.03.2014 tarih ve 17 sayılı kararı ile, “taraflar arasındaki protokollerin yürürlükte ve yeterli” olduğunun altını bir kez daha çizmiştir.

“Geçici sergiler” bir müzecilik terimidir ve bu terim alanın “geçici” olduğu anlamına gelmemekte, çağdaş müzeciliğin bir gereği olarak aynı alan üzerinde farklı temalarda süresi sınırlı (6 ay, 1 yıl) sergileri tanımlamaktadır.

Nitekim Adalar Müzesi, Temmuz 2010 tarihinden bugüne söz konusu alanda özel olarak oluşturulan sergi sistemleri üzerinde, her biri Adalar tarihi, kültürü ve yaşamı üzerine çok önemli 5 geçici sergi açmıştır. Bu sergiler binlerce kişi tarafından ziyaret edilmiş, her biri için kapsamlı sergi kitapları hazırlanmış ve her sergi müze arşivine çok değerli belge, doküman ve objeler katmıştır.

Müze Yönetim Kurulu tarafından kararı 2 yıl önce verilen ve müze web sitesinde de bu yıl başından itibaren duyurulan 2014 yılı “geçici sergisi” ise 14 Haziran 2014 Cumartesi günü açılacaktır. Küratörlüğünü Burgazadalı mimarlık tarihçisi Hasan Kuruyazıcı ve tasarımını Kınalıadalı Sera Dink’in yaptığı, üzerinde 2 yıldır çalışılan, Adalar müftülüğü dahil olmak üzere dini cemaatlerle işbirliği içinde hazırlanan  “Adalar’da Tanrı’nın Evleri” sergisi ve kitabı, Adalar’da süregelen çok kültürlü yaşamın tanıtımı, yaşatılması ve kıskançlıkla korunması için altın değerindedir.

800 metrekarelik bahçe içindeki alanda biri eskiden beri var olan, öteki de 2010 yılında Adalar Belediyesi tarafından yerleştirilmiş, her biri 20 m2’yi aşmayan iki demonte yapı bulunmaktadır.

Bu demonte yapılardan biri, taraflar arasındaki protokolün “sürdürülebilirlik” maddesine dayanarak Adalar Vakfı’nın kültür işletmesi olan Adaevi tarafından kullanılmaktadır. Adaevi, bu yapının kapalı bölümünü sanat sergileri ve kültür etkinlikleri için düzenlemiş, 3 yıl içinde bu minicik mekanda 600’e yakın etkinlik gerçekleştirmiş, çok daha önemlisi Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi’nin,  yaz kış ve haftanın her günü ziyarete ve Adalılara açık tutulmasını sağlamıştır.

20 m2’lik ikinci demonte yapının bir bölümünde Adalar Müzesi geçici sergilerinin video sunum- obje sergilemeleri yapılmakta, kalanı da  idari ofis ve depo olarak kullanılmaktadır.

Alanın Kozalak Sokağa bakan cephesindeki iki katlı kalıcı bina ise başından beri belediye hizmetleri için kullanılmaktadır. Dolayısıyla belediyenin tahliyeye gerekçe olarak ileri sürdüğü “belediye hizmetleri için ihtiyaç” duyulan kapalı alan toplamı 40 m2’den ibaret bu iki demonte yapıdır.

Sonuç olarak;
Adalar Belediyesi’nin tahliye tebligatının yürürlüğe girmesi durumunda;
1- Adalar Belediye Meclis ve Encümen kararlarıyla güvence altına alınmış protokollere açıkça aykırı bir tasarrufta bulunulmuş olacaktır.
2- Alandan tahliye edilen Adalar Vakfı değil, Adalar Müzesi ve vakıf kültür işletmesi olan Adaevi olacaktır. Bu durumda Adalar Müzesi’nin 2014 geçici sergisi olarak, bu alandaki sergileme sistemleri için üretilmiş ve başka yere de taşınamayacak olan “Adalar’da Tanrının Evleri” sergisi açılamayacak, bu durum izahı ve telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkaracaktır.
3- Her ne denirse densin, dileyen herkesin özgürce yararlanabildiği, Adaevi dostlarının “büyük bir aile gibi olduk” diye sahiplendikleri, Adalar’da yaz-kış haftanın her günü açık tek kültür merkezi kapanacaktır.

Adalar Belediyesi’ni bu haksız tasarrufundan vazgeçmeye, ortak emekle ve büyük bir sahiplenmeyle oluşturulmuş bir kültür merkezini kapatmak, ya da işlev değişikliğine gitmek yerine, seçim beyannamelerinde söz verildiği üzere “STK’larla işbirliği içinde yeni kültür ve sanat merkezleriyle yeni müzeler açılması” için çaba göstermeye, bu konuda samimi uğraş veren herkese destek olmaya davet ediyoruz.

Adalar Vakfı Yönetim Kurulu


Adalar Vakfı üzerine:
Adalar Vakfı, 1984 yılında “Adalar’ın Tarihi Tabii Değerlerini Koruma ve Turizm” Vakfı adıyla kurulmuştur. Kurucularıyla mütevelli üyeleri arasında Adalar’ın saygın bilim, kültür, iş insanları, bürokratlar, gazeteci ve yazarlar bulunmaktadır.
Vakıf, kuruluşundan bugüne çok sayıda önemli projeye imza atmıştır. Bunlar arasında Heybeliadalı ünlü romancımız Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evinin müzeye dönüştürülmesi, Adalar Müzesi’nin kurulması, Adaevi kültür işletmesi, bugüne kadar toplam yayın sayısı 50’yi bulmuş Adalı Yayınları, 100 sayıyı çoktan aşmış aylık Adalı dergisi, Adalar’ın turizminin nitelikli, korumacı ve sürdürülebilir şekilde geliştirilmesi için yapılan sayısız çalışma, tanıtma ve danışma ofislerinin açılması, çeşitli dillerde tanıtıcı yayınlar, haritalar, rehberler üretilmesi, çeşitli dillerde web siteleri oluşturulması vb. bulunmaktadır. Ayrıca Vakıf Adalar Belediyesi ve Adalar’daki STK’larla işbirliği içinde sayısız çalışmaya destekçi ya da ortak olarak katılmıştır.

Adalar Müzesi üzerine:
Adalar Müzesi, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı projeleri kapsamında, Adalar Vakfı ve Adalar Belediyesi ortaklığıyla kurulmuştur. İstanbul’un ilk ve halen tek çağdaş kent müzesidir. Kültür ve Turizm Bakanlığı denetiminde özel müzeler statüsündedir. Uluslararası Müzeciler Birliği İCOM ve Uluslararası Kent Müzeleri  Komitesi (CAMOC) üyesidir. Müzenin kalıcı bölümleri, Büyükada Aya Nikola bölgesindeki kapalı alandadır. Müzenin geçici sergileri, Büyükada Çınar caddesi üzerindeki Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi alanında yapılmaktadır.
Adalar Müzesi, mimarlık ve müzecilik öğrencileri için üniversitelerde pek çok kez tez konusu yapılacak kadar özel; üniversiteler, yerel yönetimler ve STK işbirliği konusunda uluslararası müzecilik camiasında bir yönetişim ve iletişim başarısı olarak adından söz ettirecek kadar örnek bir kuruluştur.

Adaevi üzerine:
Adaevi, Adalar’da yaz-kış faaliyet gösterecek bir kültür işletmesi olarak 2008 yılında Adalar Vakfı tarafından kurulmuştur. Kurulduğu 2008 Haziranından bugüne kesintisiz olarak, 1200’ye yakın kültürel etkinlik gerçekleştirmiştir. Bunlar arasında plastik sanatlar sergileri, konserler, sunum-söyleşi-sohbet toplantıları, belgesel-sinema gösterimleri, anma-kutlama etkinlikleri, çocuk ve yetişkin atölyeleri, kurslar vb.. bulunmaktadır.

Sealed Air’in İş Birimi Diversey Care’in Mardinli Kadınlara Desteği Sürüyor



Sealed Air’in iş birimi Diversey Care’in 2007 yılında kaybolmaya yüz tutmuş bir değer olan bıttım sabununu kültürümüze ve Türkiye turizmine yeniden kazandırmak ve Mardinli kadınlara destek olmak amacıyla hayata geçirdiği ‘Kadından Kadına Köprü: Bıttım Sabunu Projesi’ kapsamında yenilenen sabun atölyesi ve satış ofisi, 23 Mayıs Cuma günü gerçekleşen törenle Mardin’de açıldı.Mardin Valisi Dr. Ahmet Cengiz, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Sosyal Projeler Genel Koordinatörü Adalet Budak, Mardin Artuklu İlçe Kaymakamı Soner Karataşoğlu, Sealed Air ve ÇATOM’dan yetkililerin de katıldığı açılışla el emeğiyle bıttım sabunu üreten kadınlara destek olan değer zincirine yeni bir halka eklendi.


Daha iyi bir yaşam tarzı yaratmak vizyonuyla faaliyetlerini sürdüren, hizmet verdiği sektörlere baştan sona sürdürülebilir çözümler üreterek daha iyi işleyen bir dünya yaratmayı amaçlayan Sealed Air, Diversey Care iş birimi ile 2007 yılında hayata geçirdiği ‘Kadından Kadına Köprü: Bıttım Sabunu Projesi’ ile kaybolmaya yüz tutmuş bir değerimizin gelecek nesillere aktarılmasına destek olmaya devam ediyor.


Mardin Valiliği, GAP Bölge Kalkınma İdaresi iş birliği; ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezleri) desteği ile yürütülen bir sosyal sorumluluk projesi olan ‘Kadından Kadına Köprü: Bıttım Sabunu Projesi’ kapsamında yenilenen Mardin’deki sabun atölyesi ve satış ofisi, 23 Mayıs Cuma günü gerçekleştirilen törenle açıldı. Törene Mardin Valisi Dr. Ahmet Cengiz, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Sosyal Projeler Genel Koordinatörü Adalet Budak, Mardin Artuklu İlçe Kaymakamı Soner Karataşoğlu, Sealed Air Kurumsal İletişim Yöneticisi Seda Doğan ve ÇATOM’dan yetkililer de katıldı.

Bıttım sabununu kültürümüze, Türkiye turizmine yeniden kazandırmak ve Mardinli kadınlara istihdam sağlayarak bölge kalkınmasına katkıda bulunmayı amaçlanan proje kapsamında atölyede çalışacak kadınlara teorik ve uygulamalı sabun üretimi ve iş güvenliği eğitimleri verildi. Atölyede aldıkları eğitimle geleneksel bıttım sabununu en yüksek kalite ve standartlarda üretebilen kadınların el emeklerini yansıtan sabunlar, özellikle yerli ve yabancı turistlerden büyük ilgi görüyor.

Mardin Valisi Dr. Ahmet Cengiz
“‘Kadından Kadına Köprü: Bıttım Sabunu Projesi’ Mardin için altın değerinde”

Mardin Valisi Dr. Ahmet Cengiz “‘Kadından Kadına Köprü: Bıttım Sabunu Projesi’ Mardinli kadınlarımıza önemli bir istihdam imkanı yarattı. Bu sabun atölyesinde kadınlarımız, el emekleriyle tarihimizin önemli bir değeri olan bıttım sabununa yeniden hayat veriyor. Atölyemizde daha önce sadece üretim yaparken kurulan satış ofisiyle artık gelir de sağlanabilecek. Bu anlamda ‘Kadından Kadına Köprü: Bıttım Sabunu Projesi’ Mardin için, kadınlarımız için ve gelecek nesillere aktarmak istediğimiz bir değer olan bıttım sabunu için altın değerinde. Başta bu değerli projeyi hayata geçiren Sealed Air’in iş birimi Diversey Care olmak üzere destek olan herkese çok teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

Sealed Air’in Kurumsal İletişim Yöneticisi Seda Doğan yaptığı açıklamada “Sealed Air’in iş birimi Diversey Care olarak, 2007 yılında hayata geçirdiğimiz ‘Kadından Kadına Köprü: Bıttım Sabunu Projesi’ ile Anadolu’nun kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel bir değerine sahip çıkıyoruz. Projemiz kapsamında Mardinli kadınlarımızın ürettikleri sabunları, Sealed Air iş birimi Diversey Care güvencesi ile yeni bir marka ve ambalaj altında seçkin otel ve tesislere sunma fırsatı yaratarak kadınlarımızın aile bütçelerine destek oluyoruz. Türkiye turizmine değer kattığına yürekten inandığımız projemizi, bugün, burada açılışını yaptığımız sabun atölyesi ve satış ofisi ile de bir adım daha öteye taşımanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz.” dedi.

Bıttım Sabunu Hakkında:
Güneydoğu’da yetişen bir meyve olan bıttım bitkisi, aşılanmamış fıstığa verilen bir isimdir. Yabani bir fıstık türü olan bıttım, kimi yörelerde melengiç, çitlembik, çit emik veya çıtlık olarak anılmaktadır. Bitkinin yağından ve yeşil doğal kabuğundan elde edilen karışım ile bıttım sabunu elde edilmektedir. Bıttım, yenilebildiği gibi kahve ve sabun üretiminde de kullanılmaktadır.

Kaybolmaya yüz tutmuş bir Türk geleneği olan ve bıttım bitkisinden elde edilen bıttım sabunu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde üretilen bitkisel ve eşsiz bir güzellik sabunudur. Fıstık kabuğunun yağından üretilen bıttım sabununun cilde ve saç dökülmelerine iyi geldiği bilinmektedir. Doğal yöntemlerle üretilen %100 bitkisel bıttım sabunu, hiçbir katkı maddesi kullanılmadan üretilmektedir, bu yüzden herhangi bir yan etkisi de bulunmamaktadır. Ünü ülkemizi aşan sabun, bu özellikleriyle Galler Prensi Charles’ın da tercihi olmuştur. Kendisinin Mardin gezisiyle tanıştığı bıttım sabunu, uzun süre medyanın gündeminde kalmıştır.

Zamanın yıpratıcı etkisine karşın direnç kazandırdığı bilinen bıttım sabunu, antiseptik mikrop öldürücü özelliği olduğundan egzamaya, mantara, ergenlik sivilcelerine, saç diplerindeki yara ve tahrişlere karşı oldukça etkilidir. Gözenekleri açar, varisleri rahatlatmak için kullanılır, vücudu rahatlatır, kaşıntıları giderir ve doğallığından gelen saflığı ile yan etki yaratmamaktadır.

KDV Uygulamasında Yeni Dönem TUROB’un Seminerinde Ele Alındı


Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB)’nin düzenlediği   “KDV Uygulamasında Yeni Dönem” semineri, Ramada Plaza İstanbul Hotel’de gerçekleştirildi.TUROB Danışmanı Yeminli Mali Müşavir Dr. Nedim Türkmen, Yeminli Mali Müşavir Emre Kartaloğlu ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Türker Yıldırım’ın yeni dönem uygulamaları ile ilgili sektör mensuplarını bilgilendirdiği seminerde; KDV Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar, KDV İstisna ve İade Sistemi, İndirimli Orana Tabi İşlemlerde İade, İndirimli Teminat Uygulaması ve Hızlandırılmış İade Sistemi, KDV Tevkifatı, Özel Esaslar Kavramı ve Genel Esaslara Dönüşte Uyulacak Usul ve Esaslar ile Müteselsil Sorumluluk konuları ele alındı.

Yeminli Mali Müşavir Dr. Nedim Türkmen
Kod ve KDV Sistemini Tıkayan Özel Esaslarla İlgili Objektif Düzenlemeler Getirildi
Maliye Bakanlığı’nın Nisan ayı içerisinde KDV’de devrim niteliğindeki bilgilendirmesinin ardından 1 Ocak 1985 yılından bu yana hayatımızda olan KDV hususunda olması gereken düzenlemelerin yapıldığını söyleyen TUROB Yeminli Mali Müşaviri Dr. Nedim Türkmen, en son 123 olan tebliğ adedinin bir tebliğe indirildiğini belirtti. Ülkemizde vergi gelirlerinin yüzde 36’sının KDV’den tahsil edildiğini ifade eden Nedim Türkmen, en yüksek vergi tahsilatının olduğu vergi türünün KDV olduğu, yılda 24-25 katrilyonluk da bir iadenin söz konusu olduğunu söyledi. Son 3-4 yıla bakıldığında iade almanın çok zor hale geldiğini belirten Türkmen, konu ile ilgili şu bilgileri aktardı; “Kod ve grup sisteminin yanı sıra Türkiye’de KDV oranının yüksek olması nedeniyle maalesef sahte fatura kullanımı çok yaygın. İş yaşamında %2-3’lük kar ile çalışırken, KDV oranı %18 olduğunda herkesin gözü o %18’i bir yolla iç etmekte oluyor.”

“Önemli Olan Uygulamada Nelerle Karşılaşılacağıdır”
%18’lik KDV oranının olduğu yerde sahte fatura kullanımının çok normal olduğunu belirten Türkmen sözlerine şöyle devam etti; “Bu durumun yarattığı birçok olay yaşandı ve listede 300 binin üzerinde mükellef yer aldı. Maliye Bakanlığının teknolojik alt yapısı çok iyi olduğu için artık naylon fatura bir şekilde tespit edilebiliyor. Özellikle Kod Sistemi ve KDV iade sistemini tıkayan özel esaslarla ilgili objektif düzenlemeler getirildiğini görüyoruz. Ancak, sonuçta yine olay uygulamaya gelecek. Zira İstanbul’da 70 vergi dairesi var ve hepsinin de ayrı hukuku var. Dolayısıyla önemli olan uygulamada neler yaşanacağıdır. 300 binin üzerinde mükellef olması tesadüf değil. Yeni tebliğe göre uygulama yaptığınızda 150 binin üzerinde mükellef bu listeden çıkıyor. Demek ki çok dramatik bir durum mevcutmuş ve ne bulunursa özel esaslara alınmış. Bu anlamda bir rahatlama yaşanacağını bekliyoruz. Öte yandan KDV iadesi mükellefler için bir hak. Bu noktada sanki hak etmediğiniz bir şeyi alıyorlarmış gibi yaklaştığınız zaman, idare olarak problem var demektir. Örneğin bir inşaat firması %18 ile girdilerini alıyor, %1 ile konut teslimi yapıyor. Turizm sektöründe de aynı şey söz konusu. %17 finansman yükü ile bu inşaatlar bittiğinde de %17 talep ediliyor ama vergi dairesi sizi 2 yıl ödememek için uğraştırıyor. Yapılan düzenlemelerle yaşanan bu sıkıntıların önünde geçileceğini düşünüyoruz.”


Yeminli Mali Müşavir Emre Kartaloğlu:
Özel Esaslar Sistemi Daha Kolay Hale Geldi
Maliye Bakanlığının KDV’de yapmış olduğu reformun büyük ölçüde düzenlemeyi kapsadığını söyleyen Yeminli Mali Müşavir Emre Kartaloğlu, “30 yıldır uygulanmakta olan bir kanun var elimizde. Kanunlarımız maalesef yamalı bohça haline geldi. Birçok kanun değişikliği ile KDV kanunu üzerinde 56 kere değişiklik yapıldı. Geçtiğimiz şubat ayı içerisinde de kanuna yeni istisnalar eklendi. Kanuna ilişkin 91 tane Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmış, 123 adet de genel tebliğ yayınlanmış ve artık hangi tebliğ ile ne yapıldığını takip edemez duruma gelmiştik. Ayrıca bugüne kadar 65 sirküler yayınlanmış, yine 100’e yakın genel yazı, iç genelge ve KDV ile ilgili binlerce özelge verilmişti. Bunların hepsi kalkmadı, uygulamada devam ediyor ama 123 genel tebliğ ortadan kalktı ve şu an KDV ile ilgili ‘KDV Genel Uygulama Tebliği’ var” diye konuştu.
KDV Kanununun 6 bölümden oluştuğunu ifade eden Emre Kartaloğlu şu bilgileri aktardı; “Tebliğde de 6 bölümden oluşan bir düzenleme yapılmış ve kanuna paralel düzenlemeler söz konusu. Ancak yürürlüğü ile ilgili dahi kimi sorunlar var. 1 Mayıs itibariyle yapılacak işlemlerde bu tebliğ hükümleri uygulanacak. Bazı yeni düzenlemeler var. Örneğin indirimli teminat uygulaması ve hızlandırılmış iade sistemi yeniden yapılandırıldı. Bunların ne zamandan itibaren yürürlüğe gireceği tebliğde yer alıyor. Bir belirleme eksikliği var. Aralık 2013 dönemi KDV iadesi dosyasını vergi dairesine bu tebliğde istenen evrakları mı yoksa eski tebliğlerdeki mevzuata göre mi hazırlayıp verilecek? Buna ilişkin bir belirleme yapılmamış ve tebliğde yayını izleyen aybaşından itibaren yürürlüğe girer denilmiş. Özel bir belirleme olmadığına göre, Aralık 2013 ya da Ocak 2014 dosyasını hazırlarken eski tebliğe göre hazırlamamız gerekiyor. Bildiğimiz konuların tebliğ çerçevesinde düzenlenmiş olduğunu söylemek mümkün.”
Temel değişikliğin istisna, iade sistemi ve özel esaslar sistemine ilişkin olduğunu vurgulayan Kartaloğlu, sözlerine şöyle devam etti; “Özel esaslar sistemi değişti ve daha kolay hale geldi. Yani özel esaslar ile ilgili olarak girmek zor, çıkmak kolay hale geldi. KDV Kanununun 13. maddesinde imal, inşaat, tadil, bakım ve onarım çalışmalara ilişkin istisnalar, ayrıca altın ya da kıymetli maden arama rafinaj işlemlerine ilişkin istisnalar da düzenlenmiştir. Burada istisna ve iadenin mantığının tamamen değiştiğini görüyoruz. Örneğin altın arama faaliyetinde KDV ödenilerek mal ya da hizmet alınır, daha sonra bunun iadesi arama yapan mükellefe yapılırdı. Şimdi ise, proje uygulamasına geçiliyor ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından izin belgesi alınarak, proje uygulaması başlatılıyor ve KDV ödenmeden mal veya hizmet alınıyor. O nedenle satıcılar istisnalardan yararlanıyor ve KDV’nin iadesini talep edebiliyorlar. İstisnalara ilişkin usul ve esaslar daha basit ve anlaşılır hale geldi, ancak satır aralarında tespit ettiğimiz bazı kısıtlamalar da yapıldı. Dahilde işleme izin belgesi kapsamında istisnalardan yararlanan ya da iade alan bazı mükellefler ve ihraç kaydı ile mal teslim edenler için de bazı kısıtlamalar ve kolaylaştırmalar var.

“İade Limitindeki Yüzde 25’lik Artış Mükellefin Lehine”
Hızlandırılmış iade sisteminin şartları kolaylaştırıldı. Sertifika alabilmek daha kolay, kaybetmek daha zor hale geldi. İade türleri itibariyle de değişiklikler yapıldı. Ancak temel bir değişiklik söz konusu. 2001 yılından bu yana inceleme, teminat ve YMM raporu istenmeden yapılabilecek 4 bin liralık bir iade limiti uygulaması vardı. 13 yıllık sonra bu rakam mükellefin lehine olacak şekilde %25’lik artışla 5 bin liraya çıkarıldı. Özetle, YMM raporu istenmeden, teminat gösterilmeden ve inceleme yapılmadan alınabilecek KDV iadesi tutarı 4 bin liradan 5 bin liraya çıkarıldı. Bunlar her iade türü için farklılık gösteriyor. Tebliğde düzenlenmedi ama bir KDV iadesi takip sistemi oluşturuldu ve internet üzerinden görülebilecek duruma getirildi.

KDV İade Tutarı Nasıl Hesaplanacak?
KDV iade tutarında çok büyük bir değişiklik olmamasına rağmen, daha netleştirilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Daha kolay ve sadeleştirilmiş, ancak daha önce de belirttiğimiz gibi uygulama çok önemli. Şekillendirmek biraz da bizlere düşüyor. Bunları ne kadar iyi bilirsek uygulamayı da yönlendirme şansımız olabilir. KDV iade tutarı, iadeye konu mal veya hizmet bedelinin genel vergi oranı ile çarpılması ile bulunan tutardan fazla olamıyor. İhracatı ele alırsak 1milyon liralık bir ihracat teslimi yaptıysak alabileceğimiz maksimum iade miktarı 180 bin liradır. Tebliğde genel vergi oranını aşamaz deniliyor. Öte yandan KDV iade talebi olmayan bir mükellefi özel esaslara alma konusunda aslında Maliye Bakanlığının bir yetkisi yok, Bakanlık belirlemeye yetkilidir. Bu talebi olmayan bir mükellefin özel esaslara alınması vergi tekniği olarak mümkün değil. Bu maddeler iadeyi düzenler, o nedenle talebi olmayan firmanın özel esaslara alınması mümkün değildir. Tebliğde, yetkilere dayanarak olumsuz rapor ya da tespiti bulunan mükelleflerin özel esaslara alacağı belirtiliyor. Daha sonra da, mükellefin iade talebi olmasa dahi hakkında olumsuzluk varsa özel esaslara alınabileceği bildiriliyor. Karşı durduğumuz nokta burası. Mükellefin iade talebi yoksa özel esaslara alınmaması gerekir. İkincisi ise, özel esaslara bir ilave yapılmış ve mükelleflerin mahsuben iade talepleri için özel esaslar uygulanamaz denilmişti. Ancak bu tebliğde bir ayrım yapılmamış. Getirilen bu hükmün atlandığını düşünüyorum. Bu bölümde mükellef adına olumlu düzenlemeler yapılmış, ama mahsubun ayrı tutulmaması çok büyük bir olumsuzluk. Bir teknik hata olduğunu ve düzeltileceğini umuyorum. Yapılmazsa çok büyük bir geriye gidiş olacağını düşünüyorum.”

Kimler Özel Esasa Tabi Tutulabilir?
Belgelerinin en az %50'sinin sahte olduğu raporla tespit edilen Vergi Usul Kanununun 153/A maddesi kapsamındaki mükellefler özel esaslara tabi tutulurlar. Sahte ya da yanıltıcı belge düzenlemek ve kullanmak, oluşturulacak raporun temelini teşkil eder ve olumsuz tespit olarak kabul edilir. Vergi inceleme raporlarının vergi inceleme elemanları tarafından düzenlenmesi gerekir.  Sahte belge düzenleyicisinin komisyon gelirinin var olup olmadığı, mükelleflikle ilgili düzenli evraklarını ve bildirgelerini verip vermediği gibi, birçok asgari unsurun tespiti yapılmadan incelenen belgelerin sahte belge olduğunu, bunu yapanın da sahte belge düzenleyicisi olduğunu iddia etmek mümkün değildir denilmektedir. Bence bu bir reformdur. Vergi tekniği raporları yazılırken bunlara dikkat edilmesi gerekir. Artık sahte belge düzenleyicisi raporunun düzenlenme ihtimali zayıfladı.

Müteselsil Sorumluluk
Vergi Usul Kanunun 11. maddesinden kaynaklanan müteselsil sorumluluk var ancak bununla özel esasları birbirine karıştırmamak gerekir.  Kanunda, mal ve hizmetin alım satımına taraf olanlar hazineye intikal ettirilmeyen vergiden müşterek müteselsilen sorumludur deniliyor. Yani ticaret yapılan karşı firma KDV ödemesini yapmadıysa benim firmamda aynı derecede bu ödemeden sorumludur deniyor. Bundan kurtulmanın tek yolu, mal ya da hizmet alımının bedelini banka ödemesi yoluyla yapmak. Ancak burada önemli bir durum var; herhangi bir hesaba bağlı olmaksızın örneğin kasadan yapılan ödemeler geçerli değildir. Bu ödemeyi banka yolu ile havale etseniz bile incelemede bir ilişki bulunursa müteselsilen sorumlu tutulursunuz ve ödenmemiş olan KDV için doğrudan ödeme emri ile 7 gün içinde ödeme yapmanız istenir.”


Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Türker Yıldırım:
Bavul Ticaretinde Döviz Alım Belgesi Yürürlükten Kalktı
Tebliğin KDV iade uygulama bölümlerine ilişkin bilgi veren Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Türker Yıldırım ise, uygulamada yaygın olan yeni tebliğ ile yenilik ve değişiklik atfedilen işlemler üzerinde durdu. Ülkemizdeki en yaygın iade türü olan KDV Kanunun 11/1A maddesi kapsamındaki ihracat teslimlerine değinen Türker Yıldırım, “İade taleplerinde aranılan ilk belge, 429 seri nolu Vergi Usul Kanunu genel tebliği ile uygulamaya giren ve bütün iade taleplerinde aranılan İnternet Vergi Dairesi aracılığıyla elektronik ortamda gönderilen standart iade talep dilekçeleridir. Benzer şekilde mal ihracatı için gerekli mahsup dosyası da ilk sırada aranılan belge olarak karşımıza çıkmaktadır” diye konuştu.

Yüklenilen KDV listesinin doğal olarak iadeye konu olan KDV’nin yeniden hesaplanmasına gerek duyulan bütün iade türlerinde karşılaşıldığına dikkat çeken Yıldırım konu ile ilgili şunları aktardı; “Tebliğin 19 numaralı ekinde, işlemin bünyesine giren doğrudan vergilerin genel giderlerden alınan payın ve amortismana tabi payın ayrı ayrı hesaplanıp beyan edilmesi isteniyor. Kanun ile aynı maddede yer alan her ne kadar tebliğde işlem kodu yanlışlıkla 322 olarak gösterilse de beyanı 403 kodlu satırla yapılan bavul ticaretinden kaynaklanan iade taleplerinde ise, özellik arz eden belge, istisna izin belgesi. Gerçek usulde KDV mükellefi olan ve hakkında olumsuz rapor olmayan bütün mükelleflerden baştan istenen istisna izin belgesi gerekliliğini koruyor. Bir diğer yeni uygulama ise, daha önce bavul ticaretinden kaynaklanan istisnanın şartlarından biri olan döviz alım belgesinin temininin ve ibrazının artık yürürlükten kalktığıdır. Mal ihracından kaynaklanan iade taleplerinde ve bavul ticaretinden kaynaklanan iade taleplerinde bütün mahsuben iade talepleri, 5 bin liraya kadar olan nakit iade talepleri, vergi inceleme, YMM raporu ve teminata gerek olmadan yerine getirilecek. Kanunun aynı maddesinde yer alan hizmet ihracından kaynaklanan iade taleplerinde ise bavul ticaretinin tam tersi istikamette dövizin Türkiye’ye getirildiğini ispat eden belgenin ibrazı zorunlu. Yeni uygulama hizmet ihracından kaynaklanan iade taleplerinde eğer talebimiz nakden ise, miktara bakılmaksızın artık YMM raporu hüküm ifade etmeyecek ve mutlaka vergi inceleme elemanının raporu gerekecek. Yolcu beraberinden kaynaklanan eşya ihracında iadenin alıcıya yetki belgesine sahip aracı ile ödenmesi uygulaması aynen yürürlükteki yerini koruyor, ancak söz konusu yetki belgenin temini amacıyla idareye yapılan başvurularda gerekli şartlardan biri olan asgari özkaynak tutarı, yeni tebliğ ile 500 binden 1 milyon TL’ye çıkarıldı.

“Dahilde İşlemede İmalatçı Şartı Aranmayacak”
İhraç kaydı teslimlerde yeni bir uygulama karşımıza çıkıyor. Gümrük beyannamesinde imalatçının vergi dairesinin, vergi kimlik numarasının yer alıyor olması, yeterli olmayacak. İhraç edilen ürünün ihracatçı tarafından onaylanan yazının mutlaka temin edilip beyanname kapsamında vergi dairesine ibrazı gerekiyor. Dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki teslimlerde karşımıza çıkan yeni uygulama, belge sahibi alıcının ve alıcıya mal teslimi yapan satıcının artık imalatçı olma şartı aranmayacak.


Özellik arz eden bir diğer konu da kısmı tevkifat kapsamında yer alan; etüt, plan, proje, danışmanlık, makine, teçhizat, demirbaş ve bakım onarım işlemleri, her türlü yemek ve organizasyon hizmetleri, her türlü baskı ve basım hizmeti, yapım işleri ile birlikte mimarlık mühendislik ve etüt proje hizmetlerinde tevkifat uygulaması sadece belirlenmiş alıcılar tarafından yapılabilecek. KDV mükellefleri bu teslimlerle ilgili tevkifat yapamayacaklar. Aksi olarak turistik mağazalarda verilen müşteri bulma ve götürme hizmetlerinde ise sadece KDV mükellefleri tevkifat uygulayabilecek. Söz konusu işlemler haricindeki bütün kısmı tevkifat kapsamındaki işlemlerinde hem KDV mükellefleri hem de belirlenmiş alacak tevkifatı uygulayabiliyor.”


Radisson Blu Hotel & Spa İstanbul Tuzla Tatil ve Şehir Konseptini Bir Araya Getirdi



Dünya çapında 105’i aşkın ülkede aktif olan ve küresel ölçekte çok hızlı bir büyüme gösteren Carlson Rezidor Hotel Group’un Türkiye’deki aktif dokuz otelinden biri olan, İstanbul’un ilk SPA oteli “Radisson Blu Hotel & Spa Istanbul Tuzla” kentin gürültüsünden uzakta, İstanbul’un tatil tadındaki yeni şehir oteli olarak konumlandı.


55 bin metrekarelik alan üzerine inşaa edilen otel, Sabiha Gökçen Havalimanı’na yakın konumu, tam donanımlı SPA merkezi ve özenle tasarlanmış iç mimarisi ile hızlı gelişim gösteren Tuzla'ya da önemli oranda deger kattı.


30 Mayıs Cuma günü düzenlenen basın toplantısında basın mensupları ile bir araya gelen Rezidor Hotel Group Türkiye ve Radisson Blu Hotel & Spa Istanbul Tuzla’nın üst düzey yöneticileri, otelin Tuzla’da yer almasının, Anadolu yakasının hızla gelişmekte olan iş ve yaşan destinasyonlarından Sabiha Gökçen Havalimanı ve çevresine yakın olması nedeniyle tercih ettiklerini belirtti. Rezidor Hotel Group Türkiye, Gürcistan, ve Kazakistan Bölge Direktörü Sonja Dive-Dahl konuya ilişkin değerlendirmesinde: “Rezidor Hotel Group’un İstanbul’daki ilk Spa oteli olarak Tuzla’yı tercih etmesinin nedenleri arasında bu bölgenin İstanbul'un gelişmekte olan ve cazibe merkezi olarak değerlendirilen bir bölgede yer almasını gösterebiliriz.” dedi. Dive-Dahl, Radisson Blu Hotel & Spa Istanbul Tuzla’nın en yüksek kaliteye ve en ileri teknoloji konferans salonlarına sahip bir şehir oteli aynı zamanda şehir içerisinde ancak şehrin gürültüsünden uzakta benzersiz bir Spa oteli olduğunu ifade etti.


Tuzla’nın ilk Spa oteli olan Radisson Blu Hotel & Spa  Istanbul Tuzla’nın yatırımı Turkol Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş., tasarımı ise ünlü mimar Tuncay Çavdar ve ekibi tarafından gerçekleştirildi.

Radisson Blu Hotel & Spa  Istanbul Tuzla’nın yatırım ve inşaatını gerçekleştiren Turkol Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. Radisson Blu projesi Genel Müdürü Can Sezgin yapılan yatırımın değerinin 70 milyon Euro olduğunu belirtti.4 ay gibi kısa bir süredir faaliyet gösteren otelin yıl sonu hedefleriyle ilgili konuşmanın gerçekçi olmayacağını ifade eden Sezgin, hali hazırda otelin yüzde 37 oranında bir doluluk ile hizmet verdiğini,  sene sonuna kadar ise bu oranın yüzde 50 civarında olmasını beklediklerini dile getirdi.

İstanbul’un en büyük Spa oteli
Aynı zamanda Radisson Blu markasının İstanbul’daki ilk Spa oteli olan Radisson Blu Hotel & Spa  Istanbul Tuzla’nın Genel Müdürü Özgen Sağınç ise otelin  özellikle Spa özelliği ile öne çıktığına işaret etti.

Sağınç, “Otelimizin içerisinde, 4000 metrekarelik alana konumlanmış olan Spa & Wellness merkezimiz, huzur ve dinginliği; özenle tasarlanmış iki katlı tepari suitleri, kapalı yüzme havuzu ve performans havuzlarının yanı sıra, merkezimizin tam ortasında bulunan doğal bitkilerle donatılmış Zen Bahçesi içerisinde sunuyor” dedi.


İstanbul’un yanı başında tatil fırsatı sunuyor
Radisson Blu Hotel & Spa Istanbul Tuzla çağdaş bir anlayışla dekore edilmiş 26 suit de dahil toplam 249 odası ve 572 misafir kapasitesi ile hizmet veriyor. Otel; balkonlu ferah odaları, içerisinde Türk Hamamı ve sauna bulunan birbirinden şık teraslı suitleri, dev Spa merkezi, muhteşem açık havuzu ve enfes lezzetler sunan restoranları  ile şehir içindeki tatilin yeni adresi...Otelin 4000 metrekarelik alan üzerine konumlanmış Spa merkezinde gün ışıgı alan kapalı havuz ve performans havuzu, fitness merkezi, birbirinden ferah masaj ve bakım odaları, saunalar, aroma buhar odaları, Türk hamamları, özel havuzlu Spa suitleri, eğlenceli macera tüneli ve Zen Bahçesi bulunuyor.

Toplantılar artık daha rahat!
Radisson Blu Hotel & Spa Istanbul Tuzla 3300 metrekare alan ve iki ayrı kat üzerine kurulu toplantı odaları ile toplantı oteli olarak da iddiasını sürdürüyor. 580 metrekarelik ikiye bölünebilir Tuzla Balo Salonu, geniş fuaye alanına sahip 600 kişilik toplantılara ev sahipliği yapabilecek Teoman Ermete Konferans Salonu, 30 metrekare ile 260 metrekare arasında değişik büyüklüklere sahip 9 ayrı toplantı odası ile hizmet veren otel yaz aylarında havuz başı etkinlikleri için de oldukça ideal bir otel olarak tercih ediliyor. Toplantı odalarında; son teknoloji ile donatılmış ekipmanlar, ücretsiz kablosuz internet baglantısı, modern havalandırma ve aydınlatma sistemleri bulunuyor.