TURİZM SEKTÖRÜ EKMEĞİNİ BARIŞTAN ÇIKARIYOR
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği ‘Ekmeğini Barıştan Çıkaran Sektör: Turizm’ konulu konferansa katılan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Daha fazla turistin ülkenize gelmesini istiyorsanız bütün komşularınızla iyi geçinmek zorundasınız. Turizm, barışın dilidir. Savaş kışkırtıcığı yapmış olduğunuz andan itibaren turizmin önüne set çekmiş olursunuz” dedi.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın ev sahipliğinde 27 Eylül Dünya Turizm Günü’nde gerçekleşen savaş ve gerilim politikalarının turizme olumsuz etkilerinin ve sektörün geleceğinin tartışıldığı ‘Ekmeğini Barıştan Çıkaran Sektör: Turizm’ konulu konferans Ramada Plaza Otel’de başladı. Konferansa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkan Yardımcıları, CHP Milletvekilleri, Antalya Vali Yardımcısı, CHP İl ve İlçe başkanları, İlçe Belediye Başkanları, turizm eski bakanları, yabancı turizm otoriteleri, bürokratlar, turizm yatırımcı ve işletmecileri, STK temsilcileri ve turizm emekçisi Antalyalılar katıldı.
BARIŞ KADAR ÖNEMLİ BİR ŞEY YOK
Konferansın açılışında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu ülkeyi kuranlar savaş meydanlarından çıktılar. Hiç biri turizmci değildi, hiç biri ekonomiyi bilmiyordu. Ama savaşı verenler barışın ne kadar değerli olduğunu biliyorlardı. Onun içindir ki ‘Savaş zorunlu olmadıkça cinayettir’ dediler. Arkasından sadece ülkede değil, dünyadan barışın olması gerektiğini söylediler. Barış kadar önemli bir şey yok” diye konuştu.
İKTİDARIN TURİZM POLİTİKASI YOK
Türkiye coğrafyasının sorunlu olduğunu ve tarihin her döneminde acı ve gözyaşı yaşandığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Biz turizmle bunları aşmak istedik. Geldiğimiz noktaya baktığımızda kapısını çalabileceğimiz bir komşumuz kalmadı. Herkesi düşman ilan ettik. 500 bin sığınmacıyı ülkede ağırlıyoruz. 900 kilometrelik sınırımız sınır olmaktan çıktı. Terör ithal eden ülke haline geldik. Bu bizim için hoş bir tablo değil. Anadolu toprakları sevgi ve barışla yoğrulmuştur. Mevlana, Karacaoğlan bu toprakların insanları. O zaman savaş çığırtkanlığı yapmanın alemi ne. İktidarın bir turizm politikası yok. Eğer turizm konusunda hala sağlıklı ve tutarlı bir politika oluşturamamışsanız gelecek açısından turizmcinin kaygılanması gayet doğaldır. Sorunların çözümü konusunda siyasal iktidarların daha kararlı tutum sergilemeleri gerekir.”
EKONOMİK SOSYAL KONSEY 4 YILDIR TOPLANMIYOR
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Şu anda 3 büyük sektör var; finans, sanayi, turizm. Önümüzdeki yıllarda turizm ilk yıllarda yer alacak. 21’nci yüzyılda turizm güçlü bir sanayi olarak önümüzde duruyor. İnsanlar tüm dünyayı gezmek, görmek istiyor. Turizme gerekli önemi vermiyoruz. Rahmetli Ecevit zamanında ekonomik ve sosyal konsey diye bir kurum oluşturuldu. Var olan ekonomik ve soysal sorunları bir masa etrafında oturup çözelim diye. Sonra bir yasayla anayasal bir kurum haline getirildi. Konseyin başkanlığını Sayın Başbakan yapıyor. En az 6 ayda bir toplanması lazım. Yasal zorunluluk. Turizminde içinde olduğu pek çok sosyal konuda oturulup tartışılıyor. En son Şubat 2009’da toplandı. Yani 4 yıldır toplanmıyor. Normal yurttaş yasaya uymadığı zaman savcılar soruşturma açar, devlet memuruysa görevine son verilir. Bir başbakan kendi çıkardığı ve anayasal kurum haline getirdiği ekonomi sosyal konseyi yasanın öngördüğü sürede toplayıp sorunları çözmek için çaba harcamazsa bunun yaptırımı nedir. Hep birlikte düşünmemiz gerekiyor.”
TURİZM BARIŞIN DİLİDİR
Turizmin aslında barışın dili olduğunun altını çizen Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Eğer siz barışı savunuyorsanız,eğer kendi coğrafyanızda daha fazla turistin ülkenize gelmesini istiyorsanız bütün komşularınızla iyi geçinmek zorundasınız. Barış dilini kullanmalısınız. Savaş döneminde kimse turizmden söz etmez. Savaş kışkırtıcığı yapmış olduğunuz andan itibaren turizmin önüne set çekmiş olursunuz. CHP olarak kendi ülkemizde barışı sonuna kadar savunuyoruz. Barışın olduğu bir ülkede insanlar huzur bulur, rahat çalışır, üretirler. Turizmin bir başka özelliği var. Demokrasisi gelişmiş ülkelerde turizm daha hızlı gelişir. İnsanlar daha güvenle gider o ülkeye. Dikta yönetimlerinde turizmi desteklemek diye bir şey olmaz, kimse gelmez. Demokrasiyi güçlendirmek, barış dilini kullanmak, huzuru sağlamak, var olan sorunları çözmek, Türkiye’yi dünyaya tanıtmak bizim temel hedefimiz olmalıdır.”
İKTİDARA YÜKLENDİ
Türkiye’deki bir başka temel sorunun da iktidarın kullandığı sert dil ve eleştirilere olan tahammülsüzlüğü olduğunu belirten Kılıçdaroğlu şunları ifade etti: “Politikacı konuşurken daha yumuşak, herkesi kucaklayan bir dili seçmek zorundadır. Özellikle iktidar olanların temel görevlerinden birisi budur. İktidar olanların muhalefetmiş gibi sert dil kullanmaları toplumu böler. İktidar olanların bir temel görev daha toplumdan gelen eleştirilere kulak kabartmaktır. Eleştiriye tahammül edemeyenlerin ülke yönetimine talip olması ülkeyi felakete götürebilir. Türkiye’nin yaşadığı temel sorunlardan birisi budur. Eğer siz eleştiriye tahammül edemiyorsanız o koltukta ne işiniz var. Bu toplumda çatışma kültürünü besliyor. Bugün bir gazete manşetinde var. Bir ilköğretim okulunda bir çocuk sınıf başkanı seçilecek. Başbakanı eleştirmiş, ‘O da ağaçları kesiyor’ diye bir ifade kullanmış. Öğretmeni ne yapıyor. Bu ilköğretim öğrencisini vatan haini diye suçluyor. Olacak şey değil. Ülkenin geldiği noktaya dikkat çekmek için bu örneği verdim. Ağaç kesmeyi eleştirmenin vatan hainliği ile eşdeğer tutulduğu bir noktaya geldik. Turizm çevre ve doğa demek değil midir? Bu öğretmen bir de gelecek kuşakları yetiştirecek.”
İKTİDAR ELEŞTİRİLERE KULAK VERMELİ
Türkiye’nin 3’ncü sınıf demokrasiye layık olmadığının altını çizen CHP Genel Başkanı, “Çağdaş ülkelerde ne varsa benim insanım da ona sahip olmalı. Eğer bu ülkenin insanı daha fazla demokrasi ve özgürlük istiyorsa, iktidar sahipleri bundan memnun olmalı. Aksi düşünülemez. İnsanları suçlamak yerine onların düşüncelerini öğrenmek, eleştirilerine kulak kabartmak iktidarın temel görevidir. Barıştan ekmeğini çıkaran turizmciler bu ülkeyle büyük hizmetler veriyorlar. Yürekten kutluyorum. Bütün sorunlara karşı aşmak için çabalıyorlar. Bu ülkede barışı yerleştirdiğiniz andan itibaren, özgürlük ve demokrasiyi daha da derinleşip kökleştirdiğiniz andan itibaren Türkiye büyük sıçramalar yapacaktır” diye konuştu.
UMUDUMUZ YARINLARIN BÖYLE OLMAMASIDIR
Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın da turizm kelimesinin yarattığı çağrışıma barış, güleryüz, insan sevgisi ne kadar yakışıyorsa, savaş öfke nefret şiddet doğa katliamı ve bağnazlığın o derece ters düştüğünü söyledi. Akaydın, şöyle konuştu: “Bu uyumsuzluk topluma ekonomiye, turizm sektörüne, hatta henüz doğmamış çocuklarımıza yüksek bedeller ödetiyor. Sadece turizmciler değil, turizme girdi sağlayan onlarca sektör bundan zarar görüyor. Yakın geçmişimizde ‘one minute’ siyasi çıkış bile Antalya’ya yılda 300 bin İsrailli turist kaybetmiştir. Gezi parkındaki polis şiddeti görüntüleri dünya yansımakta, büyük tepkiler toplamakta ve turizm olumsuz şekilde etkilemeye devam etmektedir. Savaş çığırtkanlığı öfke nefret, şiddet ve doğa katliamının yanına ekonomik çöküşü ve sosyal patlamaları ve büyük ustanın tüm bunlara yaptığı katkıları da eklediğinizde ortaya çıkan yürekler acısı fotoğraf Türkiye’nin bugünüdür. Öyle bir fotoğraf ki tarihimizde görülmemiştir. Umudumuz yarınlarımızın böyle olmamasıdır.”
BÜYÜK KAYGI DUYUYORUZ
Başkan Akaydın, şöyle devam etti: “Tarihte Türkiye turizm sektörünün terör, iç çatışmalar ve savaş nedeniyle krize girmesinin örnekleri ile doludur. Halen milli gelirinin yüzde 12 kadarını turizmden elde eden Mısır bu kriz sürecinden dolu dizgin geçmektedir. Trajik olmakla beraber General Sisi ve İhvan hareketi, Fas, Türkiye ve Yunanistan turizmi için bir fırsat da yaratmıştır. Bizler geçici olan bu fırsatların ülkemiz için bir trajediye dönüşmesini istemiyoruz. Yurt savunması haricindeki tüm savaşları cinayet olarak görüyoruz. Bugün Türkiye’de olup bitenlerden, basınımızı, üniversitelerimizi, gençlerimizi hatta futbol takımlarımızı hedef alan şiddet manzaralarından, Suriye’ye asker göndermek için yanıp tutuşanlardan, İstanbul ve Ankara da milyonlarca ağacın kesilmesiyle doruğa çıkan doğa katliamından, kıyılarımıza göz diken rant hırsından ve ekonomimizin yokuş aşağı gidişinden ülkemiz ve turizm sektörü adına büyük kaygı duyuyoruz. Bizler barışın ve doğaya saygının egemen olduğu bir dünya ve Türkiye istiyoruz. Rant oluşmazsa ülke kalkınmaz diyen Çevre ve Şehircilik Bakanımızın bu itirafı, kentleşme çevre ve ekonomi tarihindeki ibret verici yerini almıştır. Bundan utanç duyuyoruz.”
SAVAŞ ÇIĞIRTKANLARINA ÇAĞRI
Suriye’ye askeri müdahalenin şimdilik gündemden çıkmasını barış adına umut verici bulduğunu belirten Akaydın, sözlerini şöyle tamamladı: “Ortadoğu’da savaş çığırtkanlığı yapan ve Suriye’deki iç savaşa para, silah ve askeri destek sağlamış olan kukla liderlerin ve onların kontrolündeki yandaş medyanın, bu gelişmeleri insanlığın barışa olan özleminin kanıtları olarak doğru okumaları ve gereğini yapmaları gerekir. Demokrasi, barış, özgürlük ve adalet için mücadele ettiklerini söyleyenler, diktatörlükten, topluma nefret tohumları saçmaktan, kindar bir gençlik istemekten, şiddeti kışkırtmaktan savaşın fitilini ateşlemekten ve ona katkı sağlamaktan vazgeçmelidirler. Hükümetlerin, uluslararası kuruluşların ve medyanın bu sorumluluğu duymalarını ve barışa katkı açısından bozuk olan sicillerini düzeltmelerini diliyorum. Güç sevgisi yerine insan sevgisinin gücünü koyabilmelerini diliyorum. Dünyamız ve ülkemiz ancak o zaman huzur bulacaktır. Hem barışa katkı koyan hem barış ortamında varlığını sürdürebilen turizm sektörü ancak o zaman bugünkü kaygılarından kurtulacaktır. Yurtta ve dünyada barışı sağlamış olarak kutlayacağımız Dünya Turizm Günlerinin yakın olmasını diliyorum.”
YILLIK YÜZDE 6 BÜYÜME
Dünya Turizm Günü’nü kutlayan Antalya Vali Vekili Recep Yüksel ise de Antalya turizminde yıllık ortalama yüzde 6 büyümeyi yakaladıklarını anlattı. Yüksel, “Turizmcilerin genel olarak dünya turizm pazarının hassaslıklarını bilerek, kamudan destek alarak, savaş çığlıklarına rağmen can siparane çalışmalarıyla seviyelere geldik. Hala çeşitli sıkıntılarla uğraşıyoruz. Hepimiz turizm arkadaşların işini kolaylaştırmalı ve sağlıklı bir kılavuzluk yapmalıyız. Ayrıca parti yöneticilerine bir önerim var. Önümüzdeki yerel seçimlerde belediye meclislerine turizmci arkadaşları yazsınlar. Onların karar organlarına katılımlarını sağlasınlar” dedi.
TÜRKİYE TURİZMİ DEMEK ANTALYA DEMEK
ATSO Başkanı Çetin Osman Budak da ülke imajında turizmin önemine işaret ederek, kadın turistlerin başına gelen olayların, Gezi Parkı olaylarının turizmi olumsuz etkilediğini ancak her şeye rağmen beklentilerin üzerinde bir sezon yaşandığını kaydetti. Antalya’nın yılda 15 milyon turiste ev sahipliği yaptığını anlatan Budak “2012 yılı verilerine göre Türkiye’deki 90 milyon gecelemenin 60 milyonu Antalya’da gerçekleşmiş. Yani Türkiye turizmi demek Antalya demek” diye konuştu. Turizmin sorunlarını anlatan Budak, çözüm önerilerini anlattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder