21 Ağustos 2025 Perşembe

Babalar Yoldaş Oldu, Oğulları Turizmde İz Bıraktı

İSTANBUL-Sirkeci’deki otel ve restoran yatırımlarıyla bölgeye yeni bir soluk getirdiler. İstanbul Sirkeci’de konaklama, yeme-içme ve eğlence alanlarında yaptığı yatırımlarla dikkat çeken AYS Otelcilik, bölgeye değer katan projeleriyle öne çıkıyor. Şirketin yöneticileri, Orientbank İstanbul Autograph Collection ve Orient Occident Autograph Collection otelleri, Roof Mezzopotamia restoranı ve Gregor Jazz Club gibi markalarla yürüttükleri faaliyetleri, vizyonlarını ve hedeflerini paylaştı.


AYS Grubu’nun Yönetim Kurulu Üyeleri Barış Çolak ve Fırat Yıldıran ile Genel Müdür Engin Eryılmaz’ın katılımıyla gerçekleşen toplantıda konuşan Eryılmaz, AYS’nin Marriott’tan resmi operatörlük ruhsatına sahip olduğunu vurguladı. Zincir markaların artık franchise vermek için operatör lisansı şartı koştuğunu belirten Eryılmaz, AYS’nin Türkiye ve Türkî cumhuriyetlerde Marriott markasıyla faaliyet gösterme hakkına sahip olduğunu söyledi. “Artık ‘otelime şu markayı koyacağım’ dönemi sona erdi. Örneğin Marriott’tan franchise alabilmek için, onun onayladığı bir operatörle çalışmanız gerekiyor,” dedi.

ays-grup-baris-colak-v-firat-yildiran-ile-genel-mudur-engin-eryilmaz-orientbank-istanbul-autograph-collection-orient-occident-autograph-collection-roof-mezzopotamia-restorant-gregor-jazz-club.jpg

Engin Eryılmaz, Autograph Collection otellerinin mal ve hizmet tedariğinde yerel işletmeleri tercih ettiklerini, bu yaklaşımın bölgedeki konaklama standartlarını yükselttiğini ifade etti. Otellerde klasik kahvaltı büfesi yerine özel ürünlerin servis edildiği bir kahvaltı sunulduğunu, müzik seçiminden dekorasyona kadar yerel unsurlara özen gösterildiğini belirtti.

ays-otelcilik-yonetim-kurulu-uyesi-baris-colak.jpg

AYS Otelcilik Yönetim Kurulu Üyesi Barış Çolak ise misafir memnuniyetini en üst seviyede tutmayı hedeflediklerini belirterek, Türk misafirperverliği ile Marriott’un uluslararası standartlarını birleştirdiklerini söyledi. “Doğru eşleşme misafirlerimizde karşılık buluyor. Kuzey Amerika pazarı başta olmak üzere, İngiltere ve artık Çin’den de misafir ağırlıyoruz,” dedi.

ays-otelcilik-yonetim-kurulu-uyesi-baris-colak-001.jpg

Fırat Yıldıran ise babasıyla Barış Çolak’ın babasının bir vapur yolculuğunda tanışarak kurdukları dostluğun, sağlam bir ticari ortaklığa dönüştüğünü anlattı. Bu ortaklığın turizm yatırımlarına da yansıdığını belirten Yıldıran, tarihi iki binayı satın alarak Orientbank Hotel Istanbul Autograph Collection ve Orient Occident Hotel Istanbul Autograph Collection projelerini hayata geçirdiklerini söyledi.AYS’nin aynı zamanda inşaat alanında faaliyet gösterdiğini ve halka arz sürecinde bir Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) olduğunu açıklayan Yıldıran, “Süreç şu anda SPK’da. Eylül veya Ekim ayında halka arzın gerçekleşmesini bekliyoruz,” dedi. Tarihi binaları otele dönüştürme tercihlerini de açıklayan Yıldıran, “Sıfırdan otel yapmak yerine, var olan bir binayı turizme kazandırmak bize daha büyük keyif veriyor. Bu binaların ayakta kalabilmesi için ya müzeleşmeleri ya da otel olmaları gerekiyor. Binanın alınmasından otele dönüşmesine kadar geçen süre 10 yıl. Ticari getirisi daha yüksek başka yatırımlar yapılabilirdi ama biz tarihi mirasa sahip çıkmayı tercih ettik. Bu binalar eski İstanbul’un ruhunu yaşatıyor,” dedi.

Artan maliyetler ve baskılanan döviz kuru nedeniyle Türkiye’de fiyatların döviz bazında ciddi şekilde yükseldiğini belirten Barış Çolak, “İstanbul için pahalı algısı oluştu. Bu sürdürülebilir değil. Otel fiyatları aynı, hatta geride; ancak yeme-içme ve uçak bileti fiyatları çok arttı. Genel giderlerin yüksekliği kârlılığı düşürebilir. Gelen turist sayısında rekorlar kırıyoruz ama elde kalan tablo pek iç açıcı değil,” dedi. Fiyat karşılaştırmalarında aynı segment işletmelerin kıyaslanması gerektiğini vurgulayan Çolak, “Eskiden Avrupa ile Türkiye arasında yüzde 30’luk bir fiyat farkı vardı. Şimdi eşitlendi, hatta bazı durumlarda Türkiye daha pahalı hale geldi. Bu artışlar en çok orta ve alt segment işletmeleri etkiliyor. Üst segmentte ise büyük sorun yok; çünkü gelen misafir bu harcamayı göze alarak geliyor,” ifadelerini kullandı.

19 Ağustos 2025 Salı

Konya Havzası’nı Mavi Tüneller Kurtaramaz!

Konya Kapalı Havzası, barındırdığı sulak alanlar, endemik türler ve hassas iklim yapısıyla Türkiye’nin en zengin ekosistemlerinden biri.Bir zamanlar tahıl ambarı olarak bilinen havza şimdi mısır gibi sulu tarım ürünleri sonucunda hızlı bir yok oluşun eşiğinde. Havzadaki su tüketimini azaltmak gerekirken, bunun aksine Göksu Nehri’nden ikinci tünel yapımına başlanmış durumda. 


Bu yeni hat, havzadaki yanlış su yönetimine çare olmayacak, aksine su tüketimi sonucunda tuzlanma gibi sorunları da artıracak. Konya Havzası, Türkiye'nin en az yağış alan havzası olmasına rağmen en fazla su tüketilen bölgelerinden biri. Havzadaki tarım alanlarının %80’inde sulu tarım yapılırken, yalnızca %20’sinde kuru tarım yapılıyor.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-003.jpg

Bu durum, yeraltı sularına olan bağımlılığı artırıyor. Yer altı suyu rezervleri, yoğun yeraltı pompalamaları ve vahşi sulama yöntemleri nedeniyle hızla tükeniyor. Bu durum, obruk oluşumlarını artırıyor, birçok sulak alan ve gölü kurutuyor.Havzada su tüketimini kontrol altına almak ve mali değeri yüksek kuru tarım ürünlerini desteklemek yerine, havzaya dışarıdan su taşınmasını sağlayan ve kamuoyunda “Mavi Tünel” olarak bilinen ikinci iletim hattı yapılıyor. Yapılan tüneller uzun vadede bir çözüm oluşturmuyor. 

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic.jpg

Kaybolan sadece verimli tarım toprakları değil biyoçeşitlilik

Konya Kapalı Havzası içerisinde yirmi beş adet Önemli Doğa Alanı bulunduruyor. Bunlardan biri olan Tuz Gölü ise flamingoların İç Anadolu’da ürediği son göl. Ancak iklim değişikliğinin yanı sıra kaçak su kuyuları ve tarımsal sulamada kullanılan su miktarının artması gibi sorunlardan kaynaklı olarak her yıl değişen oranlarda flamingo yavru ölümleri yaşanıyor. Gölün çevresindeki Ters akan, Kulu gibi sığ göller de yılın neredeyse tamamında kuraklık yaşıyor. Bu ekosistemlerin hakkı olan su öncelikle tarımsal alanlarda kullanılıyor. Kontrol altına alınamayan su tüketimi, sulak alanların kurumasına ve biyoçeşitlilik kaybına neden oluyor. Konya Kapalı Havzası’nın doğal dengesini korumak ve gelecekte daha büyük krizlerin önüne geçmek adına acil adımlar atılması gerekiyor. Doğa Derneği, havzada kurak iklime ve çölleşmeye uygun tarım tekniklerinin ve yerel bilgi sistemlerinin desteklenmesi gerektiğini savunuyor.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-001.jpg

Kuraklık ve Çölleşme Geliyor.
Birleşmiş Milletler’in Temmuz 2025 raporuna göre, Türkiye'nin %88'i çölleşme riski taşıyor ve 2030 itibarıyla “su fakiri” ülke kategorisine girme tehlikesi bulunuyor. Raporda 21. Yüzyılın sonuna dek Türkiye'de yağışların %30 azalması ve sıcaklıkların 4 ila 5 derece artması bekleniyor.Buna karşın Devlet Su İşleri verilerine göre 2022 yılı için sektörel su kullanımları sulamada 44 milyar m3 (77%) içme, kullanma ve sanayide 13 milyar m3 (23%), toplam su kullanımları 57 milyar m3.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-002.jpg

‘Suyun sonsuz bir kaynak olarak değerlendirilmesi düşüncesinden bir an önce vazgeçmek gerekiyor.’

Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç konu hakkında yaptığı açıklamada; ‘’Türkiye, gelecek yıllarda yaşayacağı kuraklık, çölleşme ve su stresine hala hazır değil. İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için atacağımız ilk adım biyolojik çeşitlilik ve sulak alan kaybını durdurmak olmalı. Suyun sonsuz bir kaynak olarak değerlendirilmesi düşüncesinden bir an önce vazgeçmek ve suyun döngüsünü yeniden tahsis edecek bir anlayış inşa etmek gerekiyor. Kuraklık ve çölleşmeyle uyumlu politikalar geliştirmenin ilk adımı tarımdan geçiyor. Su yönetiminde doğa temelli çözümler, kurak tarım uygulamaları ve sürdürülebilir su politikaları teşvik edilerek hem ekolojik hem de ekonomik bütünlük sağlanabilir. Bunun için de karar vericilerin sivil toplum ve üniversitelerle işbirliği yapması gerekiyor. ’’ dedi.

GlobeMeets 11–12 Eylül 2025’te Sahneye Tekrar Çıkıyor!  

Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın sayılı B2B etkinliklerinden: GlobeMeets B2B Networking Event, 11–12 Eylül 2025’te üçüncü kez kapılılarını açıyor!Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın ise sayılı B2B etkinliklerinden biri olan GlobeMeets B2B Networking Event, 11–12 Eylül tarihlerinde Rixos Tersane İstanbul’da üçüncü kez turizm sektörünün önde gelen şirketlerini bir araya getirecek. Kısa sürede global turizm ve seyahat endüstrisinin en prestijli buluşmalarından biri haline gelen etkinlik, geçen yıla oranla %20 büyüme kaydederek sektördeki yerini daha da sağlamlaştırdı. 

Hüseyin Kurt: Güven ve uluslararası prestijle büyümeye devam ediyoruz… 

GlobeMeets Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kurt, etkinliğe gösterilen yoğun ilgiyi şu sözlerle değerlendirdi:“Geçtiğimiz yıl organizasyonumuz bir önceki yıla göre üç kat büyümüştü. Bu yıl ise %20’lik bir büyüme kaydettik. Mart ayı sonunda tüm katılımcı masalarımız doldu ve sonrasında gelen talepleri üzülerek geri çevirmek durumunda kaldık. Bu, GlobeMeets’in kısa sürede ulaştığı güvenin ve uluslararası prestijin bir göstergesidir. Değer yaratmak ve fayda üretmek bizim asli hedefimiz. GlobeMeets’in sonunda herkesin yüzünde bir tebessümle ayrılmasını sağlamak bizim için en büyük başarıdır.”

Rekor Katılım, Küresel Ölçekte Networking
Bu yıl 200’e yakın exhibitorın yer alacağı organizasyona Türkiye’nin 40’a yakın farklı şehrinden ve yurt dışından 800’ün üzerinde alıcı acenta katılacak. 

GlobeMeets’te alıcı acentalar; Çin’den Özbekistan’a, Peru’dan Kore’ye, Japonya’dan Seyşeller’e, İzlanda’dan Balkanlara, Avrupa’dan Meksika’ya, Kazakistan’dan Mısır’a uzanan geniş bir coğrafyadan gelen 50’den fazla ülkede lokal acenta hizmeti sunan DMC’lerle buluşacak. 

Ayrıca 20’ye yakın havayolu, 11 ülkenin turizm ofisi, İGA Pass, kruvaziyer şirketleri, yurt dışından oteller, sigorta firmaları ve marketplace iş ortakları da etkinlikte yer alacak.

Sinop Mantısı Boyabat Kalesi’nde Dünya Sahnesine Çıktı

Sinop’un eşsiz lezzeti, kültürel mirası bu kez tarihin zirvesinde buluştu. Sinop Gastronomi Kültür Turizm Derneği Başkanı Halime Şahin ve Kalebağı İşletme sahibi Hatice Vural Yılmaz, tarihi Boyabat Kalesi’nde Sinop Mantısı yaparak unutulmaz bir ana imza attılar. 

Bu anlamlı etkinlik, sadece bir gastronomi tanıtımı değil, aynı zamanda memleket sevdasının özde yaşandığı bir hayalin gerçeğe dönüşmesiydi.

Etkinlik, Halime Şahin’in öncülüğünde Boyabat’ın kalbinde, dünyanın en ihtişamlı kahramanlarından biri olarak anılan bu kadim şehirde gerçekleşti. Sinop Mantısı, kalenin zirvesinde pişirilerek hem yerel hem de uluslararası basına taşındı. Bu tarihi an, Sinop’un kültürel ve gastronomik değerlerini dünya ile buluşturma yolunda atılmış cesur bir adım oldu.

“Bir Sinoplu olarak, hayalimizi tarihi Boyabat Kalesi’nde paylaşmanın onurunu yaşadık,” diyen Halime Şahin, memleket sevdasının sözde değil özde yaşandığını bir kez daha gösterdi. Bu etkinlik, Sinop’un kadın girişimcilerinin, yerel üreticilerinin ve kültürel mirasının birlikte nasıl yükselebileceğinin en güzel örneklerinden biri oldu.

Takipte kalın, çünkü memleketimizin sesi artık sadece yerel değil, küresel yankı buluyor. Sinop Mantısı’nın zirvedeki yolculuğu daha yeni başlıyor. Sinop mantısı, Karadeniz’in zarif lezzetlerinden biri. Klasik mantıdan farklı olarak daha büyük kesilir, üçgen biçiminde kapatılır ve cevizle servis edilir. 

Sinop Mantısının Özellikleri

•Hamur: Sertçe yoğrulmuş, ince açılmış hamur. Genellikle yumurta, su, un ve tuzla hazırlanır.

•İç harç: Kıyma, rendelenmiş soğan, tuz ve karabiberle hazırlanır.

•Şekil: Kare kesilen hamurlar üçgen şeklinde katlanır, uçları arkada birleştirilir.

•Pişirme: Kaynar suda haşlanır.

•Servis: Tabağın yarısı sarımsaklı yoğurtla, diğer yarısı iri çekilmiş cevizle kaplanır. Üzerine kızdırılmış tereyağlı biber gezdirilir.

Sunumda Dikkat Edilmesi Gerekenler

•Ceviz mutlaka kaliteli ve taze olmalı. Kavrulmuş ceviz aromayı zenginleştirir.

•Sarımsaklı yoğurt ve cevizli sos birlikte sunulduğunda, önce yoğurtlu kısmın yenmesi önerilir çünkü cevizli sosun baskın tadı yoğurdu gölgede bırakabilir.

Bu mantı, sadece bir yemek değil; Sinop’un kültürel mirasını sofraya taşıyan bir anlatıdır. Dilerseniz tarifin tam ölçülü versiyonunu da Sinop Mantısı Halime Şahin restoranında  Bostancı’da paylaşabiliriz.

Hazır mısınız hamura dokunmaya?

O Halde bekliyoruz  bu enfes lezzeti tatmamaya…

Adres: İçerenköy, Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Cd No: 8 D:B, 34752 Ataşehir/İstanbul

Telefon: 0534 844 20 33

 

 

11 Ağustos 2025 Pazartesi

Dünyanın Sofrası Bursa’da Kuruluyor 

Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali 26-27-28 Eylül’de “Rota Yeniden Oluşturuluyor” 


Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından, kentin tescilli lezzetlerini dünyaya tanıtmak, gastronomi markasını ulusal ve uluslararası düzeyde güçlendirmek, yerel üreticiyi, şefleri, zanaatkârları ve sanatçıları destekleyerek ekonomik değer yaratmak amacıyla düzenlenecek olan Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali, “Rota Yeniden Oluşturuluyor” teması ile 26-28 Eylül 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 

7-8 Ağustos 2025 tarihlerinde düzenlenen; çok sayıda basın mensubu ve köşe yazarının yanı sıra tanınmış ulusal şeflerin katıldığı lansmanda Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey festivalin programına dair detaylı bilgiler paylaştı.Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 4.’sü düzenlenecek olan Uluslararası Bursa Gastronomi Festivali Lansmanı 7-8 Ağustos 2025 tarihleri arasında gerçekleştirildi.Bursalı yerel şef ve ustaların da yer aldığı iki günlük etkinliğe Yunus Emre Akkor, Cüneyt Asan ve Rafet İnce gibi gastronomi dünyasının ünlü isimleri de katıldı. Bursa yerel basınının yanı sıra ulusal medya kuruluşları temsilcilerinin, köşe yazarlarının ve dijital içerik üreticilerinin takip ettiği programda kentin tescilli lezzetleri deneyimlendi.

Gün boyu lezzetler deneyimlendi

7 Ağustos sabahı, festivalin yapılacağı Bursa Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde düzenlenen ve kahvaltı ile başlayan etkinlik, gün içinde birçok tadım noktasında Bursa’nın yerel lezzetleri deneyimlenerek devam etti. İskender Mavi Dükkan’da “Bursa Döner Kebabı”, Emir Han’da “Koruk Suyu”, Koza Han’da “Közde Türk Kahvesi” ile “Bağdat Hurma Tatlısı ve Marşal Pastası”, Abidin Usta Lokantası’nda “Süt Helvası”, Yeşil Pideli Köfte’de “Bursa Pideli Köfte”, Acı Dayı Cantık’da “Bursa Cantık”, Pirge Bıçak’ta “Bursa Bıçağı”, Tarihi Taş Fırın’da “Bursa Tahinli Pide” ve “Bursa Cevizli Lokum” katılımcıların gün içinde uğrak noktaları ve tattıkları lezzetler oldu.

Başkan Bozbey: “Tüm kenti sahneye taşıyacağız”

Aynı günün akşamı Mudanya’da bulunan Montania Otel’de Lansman Yemeği düzenlendi.  Yemekte yaptığı konuşmada, Bursa’nın geçmişten bugüne gastronomi zenginliğine dikkat çeken Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey “Rota Yeniden Oluşturuluyor” mottosuyla geçmişten geleceğe uzanan yeni bir mutfak yolculuğunun, Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali 2025 ile başlatmanın heyecanını konuklarla paylaştı.Festivalin, dört ana eksen etrafında çok katmanlı bir deneyim sunacağına dikkat çeken Bozbey, “Gastro ekonomi ve tarım, sosyal gastronomi, kültür ve sanat ve gastro turizm ekseninde gerçekleşecek festivalimiz; yalnızca şehir merkezine değil, Mudanya’dan Karacabey’e, İznik’ten Orhaneli’ye kadar tüm ilçelere yayılarak Bursa’yı sahneye taşıyacak” sözleri ile başladığı konuşmasında festivalin programına dair bilgileri paylaştı.Festivalin, Bursa’nın gastronomi alanındaki marka değerini yükseltecek, yerel üreticilerin ve işletmelerin görünürlüğünü artıracak ve ziyaretçilere kaliteli bir gastronomi deneyimi sunacak farklı etkinliklere ev sahipliği yapacağına dikkat çeken Bozbey, “Festivalimizde bu yıl, gastronominin yalnızca damakta değil; kültürde, sinemada ve anlatıda da iz bıraktığını ortaya koyan film, açık hava gösterimleri ve yönetmen-yapımcı katılımlı sohbetler de yer alacak. İstanbul, İzmir, Antalya, Hatay ve Bursa’daki 5 gastronomi okulundan öğrenciler ve akademisyenler, festival öncesinde köylerde saha çalışması yapacak. Bursa’mızın yaşam kültürünü yansıtan Gezek programı da bu yıl festivalimize eşlik edecek. Festival kapsamında başlattığımız, “Bursa Lezzet Durağı” projesiyle şehrin gastronomi mirasını korumak amacıyla, özgün lezzetlerimizi belirli kriterlerle değerlendirecek bir kurul oluşturduk. Kriterlere uygun hizmet sunan işletmelere de “Güvenilirlik Sertifikası” vereceğiz” dedi.

Festival kapsamında Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi düzenleneceğini belirten Bozbey konuşmasında, Bursa Gastronomi Kitabı’nın müjdesini de verdi: “Zirvede, Bursa’mızın coğrafi işaretli ürünlerinin tanıtımı, ticarileşme süreçleri, marka değeri ve gastronomi turizmine katkıları ele alınacak. Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali kapsamında bir başka yeniliğe daha imza atıyoruz; lezzetin ve kültürün buluştuğu prestij eserini, Bursa Gastronomi Kitabı’nı yaşama kazandırıyoruz. Kentin köklü gastronomi kültürünü tanıtmak, geleneksel mutfak mirasını kayıt altına almak amacıyla bu özel çalışmada; Bursa’mıza özgü tarifler, mutfak hikâyeleri ve yöresel ürünlerle birlikte, kentin lezzet dünyasını yansıtan özgün içerikler yer alacak.”

Yemekte, Şef Atakan Özen gelenekten ilhamla kurguladığı ‘Modern Bursa Mutfağı’ menüsünü sahneye taşıdı. Bursa’nın bereketli topraklarından gelen ürünler, şefin dokunuşuyla hem hafızaya hem damaklara kazınacak özel tabaklara dönüştü. 

Kırsalda kadın emeği ve şeftali hasadı 

Doğancı Kadınlar Köyü Sofrası, ikinci günün ilk uğrak noktası oldu. Bir zamanlar ilkokulları olan binanın restorasyonunun ardından, bir araya gelen ve 2016 yılından bugüne bir ‘kadın kolektifi’ olarak çalışan Doğancı Kadınlar Köyü Sofrası’nda verilen köy kahvaltısı, Bursa’nın asırlık ağaçlarının arasında damaklar kadar gönülleri de şenlendirdi.

Armutköy’de gerçekleştirilen şeftali hasadı ise özellikle şehir dışından gelen konuklar için eğlenceli geçti.

Bu yıl festival programında;

• Ulusal ve uluslararası şeflerin gastro sahneleri,

• Mutfak Dostları Derneği iş birliğiyle panel ve söyleşiler,

• Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi,

• UNESCO şehirlerinden konuk şeflerle uluslararası iş birlikleri,

• Yerel kadın kooperatifleriyle düzenlenecek atölyeler,

• Açık hava sinema gösterimleri ve konserler yer alacak.

Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali, kentin gastronomi markasını ulusal ve uluslararası düzeyde güçlendirmek, yerel üreticiyi, şefleri, zanaatkârları ve sanatçıları desteklemek, sanat, zanaat ve tekstil kültürünü gastronomiyle birleştirerek değer yaratmak amacı ve zengin programı ile 26-27-28 Eylül 2025 tarihlerinde Merinos Parkı’nda ziyaretçilerini bekliyor.

 

 

9 Ağustos 2025 Cumartesi

TURMEFED ve Bakanlıktan Ortak Adım

TURMEFED ve Bakanlık, Turizmde Hizmet Yasası İçin Ortak Adımlar Atıyor
Turizm Mezunları Federasyonu (TURMEFED), turizm sektöründe hizmet kalitesini artırmayı hedefleyen “Turizmde Hizmet Yasası” konusunda önemli bir görüşme gerçekleştirdi. 8 Ağustos 2025 tarihinde T.C. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Sayın Nadir Alpaslan’ın makamında düzenlenen toplantıya, Başkan Erdem Daşcı başkanlığındaki TURMEFED heyeti katıldı. Heyette, Erdoğan Özkan, Garip Uysal, Gülazem Berk ve Nurullah Kart yer aldı.


Toplantıda, TURMEFED tarafından Antalya’da gerçekleştirilen “Turizmde Hizmet Yasası” Çalıştayı’nın sonuç raporu ve yedi ana başlıktaki öneriler sunuldu. Bakan Yardımcısı Alpaslan’ın, turizm sektörünün insan kaynağı sorununa çözüm arayışlarının ele alınacağı ve sektör üst kuruluşları ile kamunun ilgili taraflarının da katılacağı “Turizmde İnsan Kaynakları Zirvesi” fikrine destek vermesi, sektör için umut verici bir gelişme olarak değerlendirildi. Zirvenin 2025 yılı sonunda düzenlenmesi planlanıyor.TURMEFED Başkanı Erdem Daşcı, “Bu yasa, turizmde mesleki standartları yükseltecek ve sektöre kalıcı değer katacak. Bakanlığımızla aynı hedef doğrultusunda çalışmak bizleri motive ediyor. 2025 sonunda gerçekleştireceğimiz İnsan Kaynakları Zirvesi ile turizmde yeni bir dönemi başlatmayı hedefliyoruz.” dedi.

1 Ağustos 2025 Cuma

Gururluyum Ben Kapıcı Rıza’nın Oğluyum

Gastronomi Turizmi Derneği (GTD), yaz aylarında artış gösteren orman yangınlarına dikkat çekmek amacıyla Bahçeköy LifePark İzoletta’da anlamlı bir etkinlik düzenledi.“Ormandayız” başlığıyla gerçekleştirilen bu buluşma, doğayla iç içe atmosferi, coğrafi işaretli ürünlerin sergilenmesi ve güçlü sosyal mesajlarıyla katılımcılarda derin bir etki bıraktı.

Etkinlik boyunca mikrofon elden ele dolaştı; her ses, ormanın sessizliğinde yankılandı. Ancak bir an vardı ki, tüm kalplere dokundu. Günaydın Et Restoranları’nın kurucusu Cüneyt Asan mikrofonu eline aldığında, derin bir sessizlik hâkim oldu.

Ve o cümle yankılandı

“Ben kapıcı Rıza’nın oğluyum.

Alnımın teriyle bugüne geldim. Eğer konuşursam, hikâyeler hikâye doğurur. Çünkü emek kutsaldır.”

Bir Çocuğun Kararı
Cüneyt Asan’ın hikâyesi, yalnızca bir başarı öyküsü değil; aynı zamanda bir çocuğun hayata karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. İlkokulu bitirdiğinde henüz 10 yaşındaydı. Okulun kendisine göre olmadığını düşündü. “Para kazanmamız lazım,” diyerek babasıyla inatlaştı. Bir yıl süren bu mücadelede babası galip geldi ve onu ortaokula gönderdi. Ancak sınıfta kaldı. Karnesini babasına verip “Beni okula gönderme, yoksa evden kaçarım,” dedi. Babası da “Ne halin varsa gör,” diyerek pes etti.

Zaten bir kasapta çalışıyordu. O günden sonra tam zamanlı olarak kasapta çalışmaya başladı. 13 yaşında dükkânda yatmaya başladı. Askere gidene kadar kapıcı dairesinde değil, kasap dükkânında gece gündüz çalıştı ve yaşadı.
“Hiç olmazsa özgürdüm. Kendi kararlarımı almaya başlamıştım.”

Gerçek Bir Hikâye
Askerlik dönüşü hayata bakışı değişti. Zorluklar, insanı dönüştürür. Gençliğinde büyük bir devrimciydi. Hayatı değiştirmek istiyordu. Duvarlara yazılar yazarken yakalandı, 2,5 ay cezaevinde kaldı. O dönem ona dünyanın değil, kendisinin değişmesi gerektiğini öğretti.

Dersimli olmasına rağmen Tunceli’ye hiç gidememişti. Hayat onu döndürdü, çevirdi ama deviremedi. Aksine, daha da güçlendirdi.

Değişim ve Farkındalık
Zorluklar, insanı güçlendiren sebeplerdir. Yeter ki inanın, sevin, çalışın ve sabredin. Cüneyt Asan bunların hepsini yaptı. Zamanla değişen dünyayı izlemeye başladı. Siyah beyaz televizyonlar, ilk telefonlar… Yurt dışına gidip gelen dostlarının anlattıklarını sanki yaşamış gibi aktardı.

Hayvanların sadece birer et kaynağı değil, canlı olduklarını fark etti. Hindistan’dan gelen biriyle tanıştığında “Neden ineğe tapıyorsunuz?” diye sordu. “Çünkü inek çok cömert,” dedi. “Eceliyle ölmeyi hak ediyor.” O anda başka bir pencere açıldı. Sonra öğrendi ki Tunceli’de de keçiler kutsal sayılırmış. Hindistan’daki inek neyse, Tunceli’deki keçi de oymuş.

Hayaller ve Gerçekler
Babasıyla tartışıp evden ayrıldı, okumadı, kasapta yatıp kalktı. Askere gidip döndüğünde o dükkânı devraldı. Yedi ortakla birlikte hayata yeniden başladı. İşinde gelişmeler yaptı, yükseldi. Hayallerini anlattığında insanlar “Deli bu adam,” dediler. Ama o inandığı yoldan hiç dönmedi.“Dünyayı değiştiremeyeceğimi anladım, kendimi değiştirdim. Ailenizi, ülkenizi değiştiremezsiniz belki ama kendinizi değiştirebilirsiniz.” Bu toplumun en büyük sorunu değişmemek ve gelişmemek. O ise değişti, gelişti ve dönüştü.

Bir Söz, Bir Zirve
Hayatta kendine verdiği sözlerin hepsini tuttu. Ama bir tanesi hâlâ gerçekleşmedi. Babasının yıllarca kapıcılık yaptığı apartmanın en üst katını almak istiyor. O binanın kazan dairesinde verem oldu, orada öldü. O ise o binanın en üst katında oturmak istiyor. Müteahhitle görüştü. “Binanın tamamını al,” dediler. O sadece en üst katı istedi. Diğer katlar kimin olursa olsun, razı. Çünkü o kat onun hakkı. “Ben o binada, insanların en üstünde oturacağım. Çünkü o kat benim hakkım.”

Son Söz
“Ülkemi seviyorum. Türkiye’mi seviyorum. Şartlar ne olursa olsun, dünyanın en güzel insanı benim Türkiye’mde yaşıyor.” Cüneyt Asan’ın bu sözleri, “Ormandayız” etkinliğinin ruhunu tamamladı. Doğaya, emeğe, kültüre ve insana duyulan sevgi; bu etkinlikte bir araya geldi. GTD’nin düzenlediği bu buluşma, gastronomiyle doğayı, hikâyeyle farkındalığı birleştiren örnek bir etkinlik olarak hafızalarda yer etti.

35. Akbank Caz Festivali'nde sahne alacak yeni isimler belli oldu



35 yıldır şehrin müzikal hafızasında unutulmaz izler bırakan, nice efsaneyi ağırlayan ve sayısız genç yeteneğe sahnesini açan “Şehrin Caz Hali” Akbank Caz Festivali, 27 Eylül - 12 Ekim tarihlerinde müzikseverlerle buluşacak. Bu yıl 200’den fazla ismi ağırlamaya hazırlanan festivalin, merakla beklenen yeni isimleri açıklandı.

Türkiye'nin en köklü caz festivallerinden Akbank Caz Festivali, 35. yılında da “Şehrin caz hali” mottosuyla dünya caz sahnesinin dikkat çekici isimlerini İstanbul'da ağırlamaya hazırlanıyor. Bu yıl 27 Eylül – 12 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek festivalin merakla beklenen yeni isimleri açıklandı. Sanatı her disipliniyle destekleyen Akbank Sanat ile BKM organizasyonundaki festivalin yeni isimleri şöyle: 

Grammy ödüllü Brezilyalı piyanist ve vokalist Eliane Elias, Brezilya müziğini ve cazı etkileyici sesi ve virtüözlüğüyle buluşturacağı bir performansla sahnede olacak. Müzik türlerinden bağımsız ve sınırsız bir füzyon anlayışı benimseyen “stretch music” tarzının öncüsü, trompetçi, prodüktör ve besteci Chief Adjuah (önceki adıyla Christian Scott), dinleyicileri cazın geleceğine doğru bir yolculuğa çıkaracak. Piyanist Alfredo Rodriguez ve perküsyoncu Pedrito Martinez; cazı, Afro-Küba müzikal geleneklerinin perküsyon ve vokal stilleriyle bir araya getirdiği performanslarıyla sahnede olacak. Türkiye’nin ilk kadın caz piyanisti olan Nilüfer Verdi, aktivist yönüyle de tanınan bir sanatçı olarak triosuyla birlikte “barış için şarkılar” çalacak. 

Flamenkoya getirdiği deneysel ve modern yaklaşımıyla tanınan ve Rosalía’dan Lee Ranaldo’ya uzanan iş birlikleriyle dikkat çeken Raül Refree, akustik enstrümanları sampler’lar ve çeşitli dokularla harmanladığı El Espacio Entre albümünü sahneye taşıyacak. Cazın özgün üçlü formatlarından gitar, Hammond org ve davulu bir araya getiren Önder Focan & Yavuz Darıdere “Legendary Hammond Trio”, genç müzisyen konuklarıyla birlikte dinleyicilere müzikal zenginliğiyle renkli bir caz akşamı yaşatacak. Usta perküsyoncu Adam Rudolph’un “Invisible Threads” projesi, başta usta müzisyenler Okay Temiz ve Hacı Tekbilek olmak üzere, farklı coğrafyalardan müzisyenleri bir araya getirerek kolektif müziğin kültürlearası iyileştirici etkisini sahneye taşıyacak. 

Festival, caz tınılarıyla gece boyu temponun düşmeyeceği, bol danslı All Night Jazz buluşması için Hindistan doğumlu DJ ve prodüktör Jitwam’ın hip-hop, house ve soul etkili seçkilerinden oluşan DJ setini ağırlayacak. Öncesindeyse Grup Ses, dinleyicileri arşivinden seçtiği plaklarla caz, funk, krautrock, psikedelik ve post-punk gibi türler arasında bir yolculuğa çıkaracak. Polonya çıkışlı grup Niechęć, karanlık, sinematik ve elektronik seslerin jazz-noir estetiğiyle örüldüğü yeni albümünden parçaları İstanbul dinleyicisiyle ilk kez paylaşacak. Lokal alternatif sahnenin dikkat çeken isimlerinden multi-enstrümanist Dilan Balkay, trompet ve vokallerin etrafında kurulmuş duygu yüklü melodileriyle etkileyici bir performans sunacak. Müzik hayatını New York ve İstanbul arasında kurmuş ve güçlü kompozisyonlarıyla dikkat çeken davulcu Ömercan Şakar, sesin birleştirici gücüne olan bağlılığını yansıtmaya devam ettiği projelerinden biri olan Project OM 4.0 ile Caz Kulüpleri Gecesi’nde sahne alacak. Caz ve tiyatroyu yıllardır başarıyla birleştiren Sinem İslamoğlu Group, neo-soul’un cazla harmanlandığı modern tınılara, geniş repertuarı ve özgün yorumlarında yer verecek.

Açıklanacak yeni isimlerle birlikte daha da zenginleşecek olan 35. Akbank Caz Festivali'nin biletleri Biletix üzerinden satışa sunuldu. Biletlerde Wings’e özel %10 indirim ayrıcalığı da yer alıyor.


AÇIKLANAN PROGRAM

Nilüfer Verdi Trio Playing Tunes for Peace
27 Eylül 2025 // Yeldeğirmeni Sanat Merkezi

Türkiye’nin ilk kadın caz piyanisti, besteci ve aranjör Nilüfer Verdi, müziğe küçük yaşta aldığı piyano dersleriyle adım attı. Sanatçı bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da doğan Verdi, müzik eğitimini ABD’de Berklee College of Music ve New York New School’da tamamladı. Almanya’dan Çin’e uzanan konserleriyle uluslararası alanda da adından söz ettiren müzisyen, Mânâ (1997) ve İzhar (2007) albümlerinde kendi kompozisyonlarına yer verdi. Ülkü Aybala Sunat ve Apostolos Sideris’le birlikte kaydettiği Knidost (2016) albümü ise aranjmanlarını bizzat üstlendiği türkü yorumlarından oluşuyordu. 31. İstanbul Caz Festivali’nde Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülen Nilüfer Verdi, Türkiye’deki çeşitli üniversitelerde eğitmenlik yaptı ve birçok öğrenci yetiştirdi. Müzikal üretimlerinin yanı sıra aktivizmiyle de farkındalık yaratan işler ortaya koyan piyanist, 35. Akbank Caz Festivali kapsamında gerçekleşecek konserinde triosuyla birlikte barış için şarkılar çalacak. 27 Eylül’de Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek konser hakkında Nilüfer Verdi şu mesajı veriyor: “Dünyanın şu anda geçtiği çok zor bir dönem var, adeta post-modern orta çağ yaşanıyor. Bu zulüm dolu günlerde bizi birazcık iyileştirebilecek şeylerden biri müzik. Tükenmiş enerjimizi depolamak için çok önemli bir araç.”

Nilüfer Verdi: Piyano
Misha Pashkov: Kontrbas
Burak Reşit Cihangirli: Davul

Refree Presents “El Espacio Entre”
28 Eylül 2025 // Yeldeğirmeni Sanat Merkezi

Raül Refree, son on yılın en dikkat çekici İspanyol prodüktörlerinden biri. Tarz çeşitliliği ve çok yönlülüğü, onu bir deneysel müzisyenden pop yıldızlarının prodüktörlüğüne ya da ödüllü film müziklerinin besteciliğine kadar uzanan geniş bir yelpazeye sahip bir müzik insanı hâline getirdi. Kariyeri boyunca geleneksel müziğe modern bir yaklaşım getirmekle ilgilenen Raül Refree, İspanya’da yeni flamenkonun referans ismi haline geldi. Rosalía, Rocío Márquez, Niño de Elche gibi isimlerle yaptığı çalışmaların yanı sıra Lee Ranaldo, Sharon Van Etten, Nels Cline gibi müzisyenlerle iş birlikleri, yıldızının New York sahnesinde de parlamasına vesile oldu. Solo üretimlerini Refree adıyla yayımlayan müzisyen, 28 Eylül’de Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde El Espacio Entre (2023, Glitterbeat) albümünü sahneye taşıyacağı performansıyla 35. Akbank Caz Festivali’ne konuk oluyor.

Raül Refree: Piyano, elektrik gitar, sampler
Núria Andorrà: Perküsyon

Joel Lyssarides & Georgios Prokopiou
1 Ekim 2025 // ARTER

Caz sahnesinde buzukinin yer bulduğu o nadir anlardan biri, Joel Lyssarides ve Georgios Prokopiou’nun ortaklığı sayesinde hayat buluyor. 1940’larda İsveç’e göçen Kıbrıslı Rum bir ailenin torunu olan piyanist Joel Lyssarides ile Yunan buzuki ustası Georgios Prokopiou, ilk kez birlikte çaldığında takvimler 2022’yi gösteriyordu. 2023’te verdikleri ilk konserlerini, 2024’te ACT etiketli ilk albümleri Arcs & Rivers takip etti. Berlin’deki ACT Art Collection’da dört saatlik bir seansta kaydedilen albüm; her türlü üslup kısıtlamasını aşan, doğal bir kültürel füzyon duygusu yayıyor. Arcs & Rivers, bir eskiz defteri gibi; içinde diyaloglar barındırıyor ve ilk deneme olduğu göz önüne alındığında başarı çıtasını gerçekten çok yükseğe koyuyor. Joel Lyssarides & Georgios Prokopiou, 1 Ekim’de ARTER’in değerli iş birliğiyle 35. Akbank Caz Festivali kapsamında ARTER sahnesinde. 

Joel Lyssarides: Piyano
Georgios Prokopiou: Buzuki

Chief Adjuah
2 Ekim 2025 // Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi

Chief Xian aTunde Adjuah (önceki adıyla Christian Scott), iki kez Edison Ödülü kazanmış, altı kez Grammy Ödülü’ne aday gösterilmiş ve Doris Duke Sanat Ödülü’ne layık görülmüş bir müzisyen. Kendisi bir ses mimarı, trompetçi, besteci, prodüktör ve yenilikçi teknolojiler ile müzik enstrümanlarının tasarımcısı. 2001 yılından bu yana Adjuah, eleştirmenlerce övgüyle karşılanan 13 stüdyo albümü, dört canlı albüm ve bir best of derlemesi yayımladı. New Orleans doğumlu müzisyen, aynı zamanda müzik türlerinden bağımsız ve sınırsız bir füzyon anlayışı benimseyen "Stretch Music" (Esneyen Müzik) tarzının öncüsü olarak tanınıyor. Bu yaklaşımından dolayı NPR Adjuah’yı “Cazda yeni bir dönemin öncüsü” ilan etmişti. Bugüne dek Marcus Miller’dan Prince’e, Saul Williams’tan Robert Glasper’a uzanan birçok müzisyenle iş birlikleri de yapan Chief Adjuah, 2 Ekim akşamı 35. Akbank Caz Festivali’nin konuğu olarak Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde olacak.

Chief Adjuah: Trompet, arp
Cecil Alexander: Gitar
Ryoma Takenage: Bas
Elena Pinderhughes: Flüt

Niechęć "Distaste"
2 Ekim 2025 // Frankhan

2007’den bu yana üreten Niechęć’in (Türkçesiyle Hoşnutsuzluk) müziği, grubun kadrosuyla birlikte sürekli evrim içinde. Öfke ile melankoli arasında dengede duran grup, son zamanlarda trans ritimleri ve synthesizer seslerine yönelse de doğaçlamacı ve sinematik havasını korumayı sürdürüyor. Bugüne dek yayımladığı hemen hemen tüm kayıtlarla Rate Your Music platformunda yılın en popüler caz albümleri listesinde ilk 10’a girmeyi başaran Niechęć, dördüncü uzunçaları Reckless Things’i Şubat 2025’te yayımladı. Söz konusu albüm, iki yeni müzisyenin katılımıyla birlikte taze bir başlangıcı simgeliyor. Ritmin başrolü üstlendiği bu kayıtta beşli techno, IDM ve UK bass gibi birçok elektronik türü derinlemesine keşfederek, bu unsurları kendilerine özgü jazz noir estetiğiyle harmanlıyor. Niechęć ile 35. Akbank Caz Festivali kapsamındaki buluşmamız 2 Ekim’de LoftCaz işbirliği ile Frankhan’da gerçekleşecek. 

Dominik Mokrzewski: Davul
Maciej Szczepański: Bas, Moog
Michał Załęski: Piyano, synthesizer 
Rafał Błaszczak: Gitar
Alex Clov: Saksafon, elektronikler

All Night Jazz: Jitwam (DJ Set), Grup Ses (DJ Set)
3 Ekim 2025 // Frankhan

35. Akbank Caz Festivali, caz tınılarıyla gece boyu temponun düşmeyeceği, bol danslı bir buluşma için yeniden Frankhan’a uğruyor. 

Jitwam (DJ Set)
Hindistan doğumlu, Avustralya'da yetişmiş multi-enstrümanist Jitwam, küresel sesleri modern prodüksiyon teknikleriyle harmanlayan büyük besteciler arasında kendine sağlam bir yer edindi. Hip hop, R&B, house, caz ve soul füzyonunun sıcak tonlarını psikedelik bir dokunuşla birleştirdiği özgün tarzıyla öne çıkan müzisyen, son albümü Third’ü Temmuz 2022’de Roya / Warp Records etiketiyle yayımladı. Bugüne dek Yussef Dayes ve Hiatus Kaiyote gibi isimlerle aynı sahneyi paylaşan müzisyen, 2025’te de Rimarkable, Nikki Nair and p-arallel gibi müzisyen dostlarıyla yaptığı kayıtlardan oluşan bir EP üçlemesini hayata geçiriyor. Neo-soul akımının dikkat çekici figürlerinden Jitwam, DJ setiyle 35. Akbank Caz Festivali’nde. 

Grup Ses (DJ set)
2008’den bu yana aktif olan Grup Ses de kendine özgü kes - yapıştır stiliyle bugüne dek plak formatında altı albüm yayınladı ve çok sayıda yeniden basım projesine imza attı. Le Guess Who? ve Distortion gibi festivallerde sahne alan Grup Ses, arşivinden seçtiği plaklarla caz, funk, krautrock, psikedelik ve post-punk gibi türler arasında 1,5 saatlik bir yolculuğa çıkaracak. 

Jitwam ve Grup Ses, 3 Ekim’de Frankhan’da gerçekleşecek DJ setleriyle 35. Akbank Caz Festivali’ne konuk oluyor.

Enji
4 Ekim 2025 // Salon İKSV

Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da doğan şarkıcı ve besteci Enji, ülkesinin müzikal geleneklerini caz ve folk unsurlarıyla buluşturuyor. Mayıs 2025’te diskografisinin dördüncü stüdyo albümü Sonor’u Squama etiketiyle yayımlayan müzisyen, şarkılarında kimlik ve aidiyet gibi konu başlıklarını mecazi bir dille, ihtiyatlı ve daima umutlu bir bakış açısıyla ele alıyor. Şarkılar, tıpkı önceki albümleri Ursgal ve Ulaan’da olduğu gibi belirli bir türe sığdırması pek de mümkün olmayan bir esneklikte. 4 Ekim Cumartesi akşamı 35. Akbank Caz Festivali’nin konuğu olarak Salon İKSV sahnesinde olacak Enji, yeni şarkılarını bas gitarda River Adomeit ile gitarist ve ortak besteci Paul Brändle ile oluşturduğu üçlüyle seslendiriyor.

Enji: Vokal
Paul Brändle: Gitar
River Adomeit: Kontrbas

Önder Focan & Yavuz Darıdere "Legendary Hammond Trio" ve Konukları
5 Ekim 2025 // Bağlarbaşı Kültür Merkezi

Cazın en özgün trio formatlarından biri gitar, Hammond org ve davuldan oluşan klasik üçlüdür. 1990’ların ortalarından itibaren bu özel formata ilgi duymaya başlayan Önder Focan, 1997’de Sam Yahel ve Bill Stewart eşliğinde kaydettiği ve Blue Note etiketli Beneath the Stars albümüyle bu alandaki ilk önemli adımını attı. Sonrasında Focan, Türkiye’de Hammond orgu dünya standartlarında çalan nadir isimlerden biri olan Yavuz Darıdere ile tanıştı ve iki usta müzisyenin güç birliği, kurdukları triolarla pek çok festival ve konserde yankı uyandıran performanslara dönüştü. Darıdere’nin İzmir’e yerleşmesi nedeniyle çalışmalarına bir süre ara veren ikili, son aylarda Legendary Hammond Trio’yu yeniden hayata geçirdi. 35. Akbank Caz Festivali kapsamında gerçekleşecek özel konserde trioya, İzmirli genç caz trompetçisi Taha Maral ve başarılı performanslarıyla büyük beğeni toplayan caz vokalisti Ceren Temel de katılıyor. Müzikal zenginliğiyle renkli bir caz akşamı vadeden konser, 5 Ekim akşamı Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde.

Önder Focan: Gitar
Yavuz Darıdere: Hammond org
Burak Durman: Davul
Taha Maral: Trompet
Ceren Temel: Vokal

Caz Kulüpleri Gecesi: Dilan Balkay
7 Ekim 2025 // Bova

İstanbul merkezli multi-enstrümanist, şarkı yazarı ve prodüktör Dilan Balkay, 9 yaşından beri trompet çalıyor. Türkiye’nin alternatif müzik sahnesinin birçok önemli isminin konser ve albüm projelerine katkıda bulunan müzisyen; 2018’den beri Dolu Kadehi Ters Tut grubuna trompet, klavye ve geri vokalleriyle eşlik ediyor. Kendi müziğini yayımlamaya başladığı 2019’dan bu yana birçok tekli ve iş birliğinin yanı sıra, 2021’de yayımladığı ilk solo albümü KUYU ile övgüler topladı; yurt içi ve yurt dışında birçok konser salonu ve festivalde sahne aldı. Şu sıralar ikinci albümü üzerine çalışmalarını sürdüren Dilan Balkay, 35. Akbank Caz Festivali’nin Caz Kulüpleri Gecesi konserleri kapsamında 7 Ekim Cuma akşamı Bova sahnesinde.

Dilan Balkay: Trompet, vokal
Emirhan Özer: Gitar
Berke Köymen: Davul
Atakan Kotiloğlu: Bas gitar, bas synthesizer 

Caz Kulüpleri Gecesi: Ömercan Şakar "Project OM 4.0"
7 Ekim 2025 // Nardis

1985 yılında doğan ve İzmir’de büyüyen Ömercan Şakar, küçük yaşlardan itibaren müziğe derin bir sevgi beslemeye başladı. Müzikal yolculuğu, annesinin hediye ettiği klasik gitarla başladı; ardından babasının caz ve blues tutkusu sayesinde davula yöneldi. Türkiye ve Avrupa’da çeşitli müzisyenlerle yaptığı çalışmalar ve katıldığı atölye programlarının ardından, The Virtual Drummer School aracılığıyla burs kazandı ve New York merkezli The Drummers Collective’de eğitim alma fırsatı buldu. Burada Peter Retzlaff, Ian Froman, Bob Quaranta, Joe Fitzgerald, Pat Petrillo ve en çok hayranlık duyduğu davulculardan Dan Weiss gibi isimlerle yoğun bir eğitim süreci geçirdi. Ömercan Şakar & Friends, Psychaudio, Sazakan, Re-Mind ve Electro Dervishes gibi farklı projeleriyle sesin birleştirici gücüne olan bağlılığını yansıtmaya devam ediyor. Şakar, “Project OM 4.0” ile 35. Akbank Caz Festivali’nin Caz Kulüpleri Gecesi konserleri kapsamında, 7 Ekim Cuma akşamı Nardis sahnesinde.

Martin Seiler: Saksafon 
Tamer Temel: Saksafon 
Tolga Bilgin: Trompet 
Serkan Özyılmaz: Piyano 
Halil Serin: Bas gitar 
Ömercan Şakar: Davul

Caz Kulüpleri Gecesi: Sinem İslamoğlu Group “Neo-Soul Vibes”
7 Ekim 2025 // Pera 77

1996 yılında Hilton Caz Orkestrası’yla müzik kariyerine başlayan Sinem İslamoğlu, Bilkent Üniversitesi Sahne Sanatları Tiyatro Bölümü mezunu. 20 yılı aşkın süredir caz sahnesiyle tiyatroyu bir araya getiren projelerde yer alıyor, kendi grubu Unit-y ile konserler vermeye devam ediyor. 8. Nardis Caz Vokal Yarışması’nda Halk Birinciliği kazanan İslamoğlu, Bakü Caz Festivali’nde Türkiye’yi temsil etti. Sadri Alışık Tiyatro ve Müzik Ödülleri’nde sahne aldığı müzikli oyunlardaki güçlü vokal performanslarıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü. Karbeyaz filmiyle de 22. Ankara Film Festivali’nde aynı ödülü sinema dalında kazandı. Sinem İslamoğlu; neo-soul’un cazla harmanlandığı modern tınıları, duygu yüklü vokalleri ve Robert Glasper, Brandy, Beady Belle ve Erykah Badu parçalarına getirdiği özgün yorumlarıyla 35. Akbank Caz Festivali’nin Caz Kulüpleri Gecesi konserleri kapsamında 7 Ekim Cuma akşamı Pera 77 sahnesinde.

Sinem İslamoğlu: Vokal
Can Çankaya: Piyano
Alper Yılmaz: Bas
Onur Aymergen: Gitar 
Turgut Alp Bekoğlu: Davul


RYMDEN (Bugge Wesseltoft, Dan Berglund, Magnus Öström)
8 Ekim 2025 // Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi

Bugge Wesseltoft, Magnus Öström ve Dan Berglund üçlüsünden oluşan ve İskandinav cazının son yıllardaki en büyük heyecan sebeplerinden biri olan RYMDEN’in müziği üç temel unsura dayanıyor: Melankolik ve atmosferik besteler, dramatik yoğunluk barındıran ritimler ve üst düzeyde virtüözce icra edilen caz. 90’ların ortasından bu yana E.S.T. (Esbjörn Svensson Trio) ve New Conception Of Jazz gruplarıyla paralel bir müzik tarihi yaratmayı başarmış üç müzisyen, RYMDEN oluşumuyla ilk kaydını 2019’da yayımladı. Daha önce Reflections and Odysseys, Space Sailors ve canlı albüm RYMDEN+KORK gibi kayıtlarıyla dış kozmosu keşfe çıkan RYMDEN, 2023 tarihli son albüm Valleys and Mountains ile Dünya’ya geri dönmüştü. Ancak Bugge Wesseltoft, Magnus Öström ve Dan Berglund üçlüsünden bekleneceği üzere, bu müzik tamamen dünyevi meselelere bağlı değil; içsel evrenler ve düşler de pastoral gezintiler birlikte keşfedilecek yeni alanlar sunuyor. Üçlü, 35. Akbank Caz Festivali kapsamında 8 Ekim Cumartesi akşamı Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde dinleyicileriyle buluşacak.

Bugge Wesseltoft: Piyano, klavyeler
Magnus Öström: Davul
Dan Berglund: Bas

Alfredo Rodriguez & Pedrito Martinez 
8 Ekim 2025 // Babylon

Alfredo Rodriguez ve Pedrito Martinez’in hikâyeleri ilk bakışta benzer gibi görünebilir: İkisi de Havana’da doğmuş, müziğe olan tutkularını genç yaşta keşfetmiş ve ABD’ye taşınarak kendi kişisel estetik algılarıyla köklerinin müziğini çeşitli etkilerle harmanlamış. Ancak detaylara inildiğinde ne kadar farklı yollardan geldikleri anlaşılıyor: Rodriguez müzisyen bir ailenin çocuğu ve Montreux Caz Festivali’nde Quincy Jones tarafından keşfedilmiş bir yetenek. Ondan yaklaşık 10 yaş büyük olan Martinez ise sokaklarda Afro-Küba folklorik ve dini müziklerinin perküsyon ve vokal stillerini öğrenerek yetişmiş bir müzisyen. İlk düet çalışmaları olan Duologue albümünü 2019’da yayımlayan ikili, orijinal bestelerinin yanı sıra Küba klasiklerinden sürpriz yorumlara uzanan geniş bir yelpazeyi sahneye taşıyor. Alfredo Rodriguez & Pedrito Martinez, 35. Akbank Caz Festivali kapsamında 8 Ekim’de Babylon’da. 

Alfredo Rodriguez: Piyano, vokal
Pedrito Martinez: Perküsyon, vokal

Adam Rudolph “Invisible Threads”
8 Ekim 2025 // ARTER

New York Times tarafından “Küresel müziğin öncüsü” olarak anılan besteci ve perküsyonist Adam Rudolph’un liderliğinde gerçekleşen bu proje, müziğin evrensel dilini kullanarak farklı coğrafyalardan ve kültürel geçmişlerden gelen müzisyenleri bir araya getiriyor. Görünmeyen Bağlar, sadece müzikal bir buluşma değil; aynı zamanda ruhani, tarihsel ve içsel bir yolculuğa davet. Rudolph’un müzik serüveni 1980’lerde New York’ta Mandingo Griot Society ile başladı. Ardından cazın spiritüel boyutunu temsil eden üç büyük isim — Don Cherry, Yusef Lateef ve Pharoah Sanders — ile uzun yıllar süren yaratıcı iş birlikleri kurdu. 

Rudolph’un bu projedeki partnerleri Okay Temiz ve Hacı Tekbilek ile dostlukları da eskiye dayanıyor. Okay Temiz, ömrünü çok kültürlü müziği dünyaya tanıtmaya adamış bir öncü. Hayatının her döneminde farklı ritimlerin ve müzik geleneklerinin iç içe geçtiği ifadelerin peşinde koştu. Hacı Tekbilek, özellikle ney ve diğer birçok üflemeli çalgının ustası. Ömer Faruk Tekbilek’in ağabeyi ve eşlikçisi olan müzisyen, uzun yıllar İsveç’te yaşadı. Bu çekirdek kadroya Türkiye’den Sumru Ağıryürüyen, Özlem Kaya, Sıla Gerbağ, ve Orçun Baştürk’ün yanı sıra Danimarkalı müzisyen Jesper Egelund ve İtalyan Marco Cappelli eşlik ediyor. Her bir sanatçı kendi sesini ve deneyimini bu ortak yaratım alanına taşıyor.

9 Ekim’de ARTER sahnesine taşınacak Görünmeyen Bağlar, bu evrende yankılanan bir çağrı: Müziğin kültürleri aşan bir köprü olduğunu, bireysel seslerin bir bütünlük içinde nasıl anlam kazandığını ve kolektif yaratımın iyileştirici gücünü hatırlatıyor.

Adam Rudolph: Perküsyon
Okay Temiz: Perküsyon
Hacı Tekbilek: Ney
Sumru Ağıryürüyen: Vokal
Özlem Kaya: Keman 
Sıla Gerbağa: Flüt
Orçun Baştürk: Vurmalı, elektronikler
Jesper Egelund: Bas, elektronikler
Marco Cappelli: Akustik gitar, elektronikler

Jaubi
9 Ekim 2025 // Salon İKSV

Jaubi, klasik Kuzey Hindistan müziği, modal caz ve hip hop estetikleri arasında serbestçe dolaşıyor. Enstrümantal parçalar yapan grubun ismi, Urduca dilinde kabaca “her neyse / her kimse” anlamına gelen bir kelimeden geliyor. Jaubi’yi küresel müzik dünyasında spot ışıklarıyla buluşturan ilk yayın 2016 tarihli müthiş J Dilla yorumu “Time: The Donut of the Heart” olmuştu. 2019 yılında, İngiltere caz sahnesinin önde gelen isimlerinden multi-enstrümanist Tenderlonious ile EABS/Błoto gruplarının klavyecisi Marek ‘Latarnik’ Pędziwiatr, doğaçlama kayıtlar yapmak üzere Ali Riaz Baqar, Zohaib Hassan Khan ve Kashif Ali Dhani’den oluşan ana ekibe Pakistan, Lahor’da katıldı. Bu ortaklık sonucunda Ragas from Lahore ve Nafs at Peace kayıtları ortaya çıktı. 2021’de The Guardian’ın “En İyi 10 Küresel Albüm” listesine adını yazdıran ilk albüm Nafs At Peace’in ardından geçtiğimiz yıl dinleyiciyle buluşan A Sound Heart adlı ikinci albüm, kolektif için hem işitsel hem spiritüel anlamda yeni bir bölümün başlangıcını simgeliyor. Kulağa hoş gelen ve iyi hissettiren şeyler üretmeyi üretimlerinin temel prensibi olarak benimseyen Jaubi, 9 Ekim’de Salon İKSV iş birliğiyle 35. Akbank Caz Festivali’nin konuğu olacak.

Zohaib Hassan Khan: Sarangi
Ali Riaz Baqar: Gitar
Kashif Ali Dhani: Tabla
Tenderlonious: Flüt, alto saksafon
Latarnik: Klavye, synthesizer
Tim Carnegie: Davul

Eliane Elias
10 Ekim 2025 // Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi

Çok sayıda Grammy ve Latin Grammy ödülü kazanan piyanist, şarkıcı, besteci ve aranjör Eliane Elias, kendine özgü stiliyle caz ve Brezilya müziği dünyasındaki en eşsiz ve hemen tanınabilir seslerden. Köklerini ve büyüleyici sesini, virtüöz düzeydeki caz, klasik müzik ve bestecilik yetenekleriyle harmanlayan müzisyen; piyanodaki ustalığını ve üstlendiği çeşitli sanatsal rolleri bir araya getirme konusundaki yetkinliğiyle de tanınıyor. Elias, 2024 tarihli Time and Again albümüyle, onlarca yıla yayılan parlak kariyerinde hâlâ yeni zirvelere ulaşan, çok yönlü ve çığır açan bir müzisyen olduğunu bir kez daha kanıtladı. Yaratıcılığıyla dinleyicileri tekrar tekrar şaşırtan Eliane Elias, 35. Akbank Caz Festivali kapsamında 10 Ekim’de Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde olacak.

Eliane Elias: Piyano, vokal
Marc Johnson: Bas 
Leandro Pellegrino: Gitar
Mauricio Zottarelli: Davul

Kinga Głyk
10 Ekim 2025 // Frankhan

“Kinga, müzikal yeteneğiyle adını Polonya caz tarihine kalıcı olarak yazdırdı.” Basçı Kinga Głyk hakkında bu tanımı, dünyaca ünlü piyanist ve doğaçlama ustası Adam Makowicz yapıyor. 2015’te henüz 18 yaşında yayımladığı ilk albümü Rejestracja’dan bu yana dünyanın dört bir yanında konserler veren müzisyen, prestijli Koryfeusz of Polish Music tarafından 2020 yılında "Polonya Cazının Yeni Umudu” kategorisinde Büyük Ödül ile onurlandırılmıştı. Diskografisinin beşinci ve şu âna kadarki son halkası olan Real Life albümünde Robert “Sput” Searight, Casey Benjamin, Brett Williams, Nicholas Semrad gibi müzisyenlerle çalışan Głyk, prodüktör koltuğunu da Snarky Puppy’nin kurucusu Michael League ile paylaştı. Avrupa cazının son yıllardaki en dikkat çekici yeteneklerinden biri olan Kinga Głyk, 35. Akbank Caz Festivali’nin konuğu olarak 10 Ekim’de Frankhan’da.

Nicolas Viccaro: Davul
Paweł Tomaszewski: Klavye
Michał Jakubczak: Klavye
Hailey Niswanger: EWI (elektronik nefesli), saksafon
Kinga Głyk: Bas

The Brandee Younger Trio
11 Ekim 2025 // Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi
Brandee Younger, modern müzikte arpın rolünü devrimsel bir şekilde yeniden tanımlıyor. Son 15 yılda, arp sanatçıları için sınırları ve kısıtlamaları ortadan kaldırmak adına pek çok adım attı. 2022’de En İyi Enstrümantal Beste dalında Grammy Ödülü’ne aday gösterilen ilk Siyah kadın olarak tarihe geçti. Aynı yıl, NAACP Image Award’a da aday oldu ve 2024’te Brand New Life ile En İyi Caz Albümü ödülünü kazandı. Aynı zamanda akademisyen olan Younger’ın amaç ve mirasa saygı duygusuyla yüklü müziği, arpın daha geniş ve çeşitli kitlelere ulaşmasını sağlıyor. 13 Haziran’da dinleyicisiyle buluşacak üçüncü albümü Gadabout Season’ı benzersiz kılan özelliklerden biri ise Younger’ın kendi evinde, Alice Coltrane’in restore edilmiş arpıyla kaydedilmiş olması. 35. Akbank Caz Festivali kapsamında 11 Ekim’de Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde olacak Brandee Younger’ın enstrümanın mirasını bugüne taşıma tutkusu The New York Times tarafından şu sözlerle vurgulanıyor: “Bugüne kadar hiçbir arpist, Salzedo’dan Dorothy Ashby’ye, oradan Alice Coltrane’e uzanan modern arp geleneklerini bu kadar güç, zarafet ve bağlılıkla birleştirebilmiş değil.”
Brandee Younger: Arp
Rashaan Carter: Kontrbas
Allan Mednard: Davul

Bohren Und Der Club Of Gore
11 Ekim 2025 // Borusan Müzikevi

90’ların başlarında Almanya’da Kuzey Ren-Vestfalya “kasvet yüklü caz müzik” icra etmek üzere temelleri atılan Bohren Und Der Club Of Gore, karanlık dokuları harmanlayan enstrümantal kompozisyonlarıyla Dark Jazz akımının öncü gruplarından biri. Üretimlerini 2015’ten bu yana Christoph Clöser, Robin Rodenberg ve Morten Gass üçlüsüyle sürdüren Bohren Und Der Club of Gore’un son albümü Patchouli Blue 2020’de yayımlanmıştı. Gruba göre bu albüm dört birim “alışıldık Bohren”, üç birim “gariplik” ve dört birim “cazın sinsi havası” karışımıyla altın orana ulaşıyor. “Şarkı isimlerinde gizli bir hikâyenin gölgesi mevcut; bu hikayeyi de ruh hâlinize göre kendiniz yaratabilirsiniz” diyerek dinleyiciye bir keşif alanını da işaret ediyorlar. Bohren Und Der Club Of Gore, 35. Akbank Caz Festivali kapsamında Borusan Sanat’ın değerli iş birliği ile 11 Ekim’de Borusan Müzikevi’nde.

Christoph Clöser: Saksafon, vibrafon
Morten Gaß: Klavyeler, gitar
Robin Rodenberg: Bas

Aaron Parks Little Big
12 Ekim 2025 // Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi
Aaron Parks, diskografisinde Blue Note ve ECM gibi cazın küresel seyrini şekillendirmiş etiketle rastlayabileceğiniz bir piyanist ve besteci. Kariyeri boyunca Terence Blanchard, Kurt Rosenwinkel, Terri Lyne Carrington, Ambrose Akinmusire ve Marcus Miller gibi isimlerle sahne aldı ve kayıtlar yaptı. Gitarist Greg Tuohey, basçı David Ginyard Jr. ve davulcu Jongkuk Kim’le hayat verdiği Little Big grubuyla üçüncü albümünü 2024’te yayımlayan müzisyen, koleksiyon hakkında “Bu şimdiye kadar kaydettiğimiz en esnek, canlı ve odaklı hissettiren albüm.” yorumunu yapıyor. Parks ve Don Was’ın prodüktörlüğünü paylaştığı Little Big III, doğaçlama müzik adına modern ve türler ötesi bir yaklaşımı yansıtıyor. PopMatters tarafından “yeni yüzyılda cazın ne olabileceğine dair net bir örnek” sözleriyle tanımlanan Aaron Parks Little Big, 35. Akbank Caz Festivali kapsamında 12 Ekim akşamı Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde. 
Greg Tuohey: Gitar
Aaron Parks: Piyano, klavye
David Ginyard, Jr: Bas
Jongkuk Kim: Davul

22 Temmuz 2025 Salı

Ayvalık Balıkçısı ile Cunda'nın Eşsiz Sofralarına Yolculuk

Ege’nin masmavi sularına nazır, zeytin ağaçlarıyla çevrili sokaklarda saklı kalmış lezzet duraklarını keşfetmek isteyenler için Ayvalık, özellikle de Cunda Adası, gastronomi ve tatil severlere eşsiz bir deneyim sunuyor.İstanbul’a sadece birkaç saatlik mesafede yer alan bu Ege cenneti, hem hafta sonu kaçamakları hem de uzun tatiller için ideal bir rota. Ayvalık Balıkçısı, bölgenin denizden sofraya uzanan taze ve doğal mutfağını ustalıkla sunarken, Cunda’nın tarihi dokusu ve taş evleriyle bütünleşmiş bu eşsiz atmosfer, her lokmada hissediliyor.Menüsünde yer alan Ege otlarıyla hazırlanmış mezeler, günlük avlanan balıklar ve geleneksel tariflerle buluşan özel sunumlar, misafirleri gerçek bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor.

Ege’nin eşsiz mezeleri sofralarda

Ayvalık Balıkçısı'nın vazgeçilmez lezzetleri arasında, Ege mutfağının en sevilen mezeleri başı çekiyor. Zeytinyağlı baklanın limon ve dereotuyla harmanlandığı klasik bir tat olan fava, sofralara hafiflik ve ferahlık katıyor. Deniz kokusunu doğrudan tabağa taşıyan sirkeli ve sarımsaklı deniz börülcesi, doğallığıyla öne çıkarken, közde pişirilerek dışı çıtır, içi yumuşacık hale getirilen ahtapot ızgara, lezzet severlerin favorisi oluyor. Limonla marine edilmiş levrek filetosuyla hazırlanan levrek marin, hafifliğiyle dikkat çekerken, altın sarısı renginde, dışı çıtır çıtır kızartılmış kalamar tava da menünün iddialı tatlarından biri. Tüm bunlara ek olarak, sofraya hem renk hem karakter katan Girit ezmesi, atom, şakşuka ve topik gibi Ege’nin imza mezeleri de her ziyareti keyifli bir gastronomi deneyimine dönüştürüyor.

Izgarada tütsülenen balık

Ana yemeklerde ise denizden tazeliğini koruyarak çıkan çipura, levrek ve lagos gibi balıklar, ustaların elinde ızgarada hafifçe mühürleniyor ya da özenle tuzda pişirilerek enfes bir sunuma dönüşüyor. Dışı çıtır, içi sulu kalan bu özel pişirme teknikleri, balığın doğallığını ön plana çıkarırken, yanında sunulan zeytinyağlılar ve taş fırından çıkan ev yapımı ekşi mayalı ekmekler sofrayı adeta bir şölene çeviriyor. Her lokmada Ege’nin deniz kokusu, zeytinlikleri ve yüzyıllık mutfak kültürü hissediliyor.

Tüm bu lezzetler, Cunda’nın dar sokaklarında gün batımına karşı kurulan masalarda ya da Ayvalık Balıkçısı’nın denize nazır terasında daha da anlam kazanıyor.

İstanbul’a kara yoluyla yaklaşık 4 saatlik bir mesafede bulunan Ayvalık, Ege mutfağına ilgi duyanlar için hem lezzet hem de huzur vadediyor. Tarihi Rum evleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, serin esintili akşamları ve doğayla iç içe atmosferiyle Cunda Adası, yalnızca bir yemek rotası değil, aynı zamanda unutulmaz bir tatil deneyimi sunuyor.Ayvalık Balıkçısı, her mevsim değişen menüsü ve bölgenin doğal ürünlerine olan bağlılığıyla, Ege sofralarının ruhunu İstanbul’a yakın bir konumda yeniden yaşatmak isteyenleri bekliyor.

 

18 Temmuz 2025 Cuma

JOLLY, 2025 Sezonuna Güçlü Başladı

Türkiye’de tatil denince akla gelen öncü markalardan biri olan Jolly, 2025 sezonuna güçlü bir başlangıç yaptı. Her ihtiyaca hitap eden ürünlerini, uygun fiyatlı tatil alternatifleri, vade farksız taksit seçenekleri ve kupon indirim kampanyalarıyla tatilcilerle buluşturan Jolly, 2025’in ilk  6 ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre kişi sayısında %30’un, ciroda ise %60’ın üzerinde büyüme yakaladı.

ERKEN REZERVASYON BİLİNCİ OLUŞTU

İstanbul Kuruçeşme’de yer alan Civarda’da basın mensuplarıyla bir araya gelen Jolly Yönetim Kurulu Başkanı Mete Vardar, Jolly CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mert Vardar, Jolly Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Burçin Baysak ve departman yöneticileri sektöre dair son gelişmeleri paylaştı. Yeni sezona güçlü bir başlangıç yaptıklarını aktaran Mete Vardar, “Her yıl olduğu gibi bu yıl da misafirlerimiz için çok özel kampanyalar hazırladık. Ekim 2024’te yüzde 50’ye varan oranlarda indirimlerle sunduğumuz erken rezervasyon kampanyasına çok güçlü bir talep oluştu. Yerli turistte artık erken rezervasyon bilinci oluştu. Böylece rezervasyonların yüzde 50’den fazlasını bu dönemde aldık. Ayrıca bankalarla yaptığımız özel kart ve puan kampanyaları, kredi kartına vade farksız taksit ve kupon indirimleri gibi çalışmalarımızla birlikte bu yılın ilk 6 ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre kişi sayısında %30’un, ciroda ise %60’ın üzerinde büyüme yakaladık.”

jolly-mert-vardarmete-vardarburcin-baysak.jpg

İÇ PAZARIN ÖNEMİ ANLAŞILIYOR

Jolly olarak iç pazarın önemini yıllardır hemen her mecrada dile getirdiklerini vurgulayan Mete Vardar, bu alanda başarıya ulaştıklarını ifade etti. “Artık ilk kontenjan açılan ve ilk kontrat yapılan pazarların başında iç pazar geliyor” diyen Mete Vardar, yerli turiste ayrılan kontenjanın da arttığına dikkat çekti. Vardar, “Dünyanın hemen her yerinde yerli turist çok önemlidir. Türkiye’de de bunu hem ticari ilişkilerimizde hem de sosyal mecralarda yıllarca anlattık. Bu emeklerimiz meyvesini verdi. Vatandaşlarımız artık daha öncelikli hale geldi” diye konuştu.

ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYDUK

Acentelerin de bu süreçte elini taşın altına koyduğunu belirten Mete Vardar sözlerine şöyle devam etti: “Erken rezervasyon kampanyası ile Ekim ayında, Temmuz ayı için tatil alan bir misafir, tatilinin sadece %25’ini ödedi. Kalan kısmı ise sekiz ay sonra dokuz taksitte ödedi. Buradaki %75’lik ödeme kısmını acente olarak biz finanse ettik. Sezon içinde de %50’ye varan indirim ve taksit fırsatları ile misafirlerimizin kafa rahatlığı ile tatil yapması için desteğimizi hep gösterdik. Paranın bu kadar kıymetli olduğu bir dönemde, sektörümüzdeki çarkların dönmesi için biz elimizi taşın altına koyduk.”

FİYATLAR ENFLASYONUN ALTINDA

2025 yılı için geçen seneye oranla çok daha iyi hazırlandıklarını vurgulayan Mete Vardar, “Otel fiyatlarında, enflasyonun çok altında artış yapıldı. Tüm bunlara ek olarak, Jolly olarak biz de bankalarla yaptığımız özel anlaşmalarla vade farksız kredi kartı taksit imkânı sağladık. Erken rezervasyon sürecinde çok özel kampanyalar hazırladık. Bu da misafirlerimizin satın alma gücünü artırdı” ifadelerini kullandı.

YAVRU VATAN’A HİZMET MİLLİ GÖREVİMİZ

İç pazarı büyütmeyi kendilerine misyon edindiklerini belirten Mete Vardar, “Yıllardır verdiğimiz emeklerin karşılığını almaya başladık. Ülkemizde tatil algısının gelişimine sunduğumuz katkılarla yetinmiyor, şimdi Yavru Vatan’ımız için de özel çalışmalar yapıyoruz” dedi. Bu kapsamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde turizmin gelişimine yönelik tüm imkânlarını seferber ettiklerini belirten Vardar, şunları söyledi: “Kıbrıs’ta çok büyük yatırımlar var, otel sayısı artıyor. Kıbrıs Hükümeti’ne ve özellikle Kültür ve Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu’na emekleri için teşekkür ediyoruz. Ada turizminin gelişimi için müthiş bir çaba gösteriliyor. Biz de bu çalışmaları desteklemek için Kıbrıs turlarını daha çok öne çıkardık. Kıbrıs’ın sadece deniz, kum, güneş ve casinodan ibaret olmadığını; derin tarihi ve kültürel birikimi de barındırdığını anlatıyoruz. Bu kapsamda Kıbrıs kültür turları öne çıkardığımız en özel ürünümüz oldu. Şu anda da bu turlara çok güçlü bir talep oluşmasını sağladık. Mutlu ve gururluyuz. Yavru Vatan’a hizmeti bir milli görev olarak görüyoruz.”

YURT İÇİ TALEPTE ARTIŞ

Toplantıda iç pazara dair dikkat çekici veriler paylaşan Jolly, 2025 sezonunda yurt içi talebin yüksek seyrettiğini açıkladı. Şirket, özellikle Antalya, Alanya, Bodrum ve Marmaris en popüler destinasyonlar olarak ciddi bir ivme yakaladı. Bu bölgelerdeki ciro, geçen yılın aynı dönemine kıyasla %60’ın üzerinde büyüme gösterdi.

ESNAFA KATKI SAĞLIYORUZ

İç pazarda güçlü bir büyüme yakaladıklarını, kültür turizminin ise Jolly’nin olmazsa olmazı olduğunu belirten Mert Vardar, “İşimize sadece ticari olarak bakmıyoruz, gittiğimiz bölgeye heyecan ve mutluluk katıyoruz. Esnafa ve bölge halkına destek veriyoruz. Kültür turlarında liderliğimiz devam ediyor” dedi. Özellikle Kars turlarında kişi sayısında %135 artış sağlandığını dile getiren Vardar, her sene olduğu gibi Mardin ve GAP turlarının öncelikli misafir tercihleri arasında yer aldığını ifade etti.

AVRUPA’YA TALEP HÂLÂ GÜÇLÜ

Son dönemde kurdaki stabilizasyonun da etkisiyle yurtdışı turlara yönelik talebin arttığını belirten Mert Vardar, “Vize randevu sorunu maalesef hâlâ devam ediyor. Jolly olarak konsolosluklarla yoğun iletişim halinde çözüm arayışındayız. Ancak yine de Avrupa’ya talep çok güçlü. Özellikle Benelüks turlarında kişi sayısında %140 büyüme yakaladık. Bunun yanı sıra İtalya, İspanya ve Yunanistan’a olan talep de çok yüksek. Bu bölgelerde de kişi sayısında %20’lere varan büyüme sağladık” dedi.

jolly-mert-vardarmete-vardarburcin-baysak-001.jpg

UZAK DOĞU TURLARINA TALEP ARTTI

Turizm ve Ticaret Bakanlıkları tarafından açıklanan “Uzak Ülkeler” stratejisine dikkat çeken Jolly Yönetim Kurulu Üyesi Mert Vardar, bu doğrultuda özel tur paketleri hazırladıklarını belirtti. Vardar, “Özellikle Tayland, Bali ve Japonya gibi destinasyonlara yönelik ilgide ciddi bir artış gözlemliyoruz. Bu bölgelere yönelik talepler %50’ye varan oranlarda arttı. Japonya özelinde ise cirosal büyüme, geçen yılın aynı dönemine oranla 4 katını aştı. Vardar ayrıca, vizesiz ülkelere yönelik talebin de yüksek olduğunu vurgulayarak, “Dubai, Mısır ve Balkanlar bu yıl da en çok ilgi gören destinasyonlar arasında yer alıyor,” ifadelerini kullandı.

ONLİNE PAZARI DOMİNE EDİYORUZ

Teknoloji yatırımlarının sürdüğünü vurgulayan Mert Vardar, “Dijital dünyaya adapte oluyor, kaynak yapımızı geliştiriyoruz. Butik oteller ve şehir otellerini online veri tabanı ile anlık izliyor; kontenjan ve fiyatları en sağlıklı şekilde yönetiyoruz. Online kanallar üzerinden çok güçlü bir artış sağladık. Bu yıl bu alanda %100’ün üzerinde büyüme yakaladık. Artık bu alanda pazara yön veriyoruz” dedi.

İNSANA YATIRIM YAPIYORUZ

Jolly’nin MICE sektörüne özel yatırımlarına da dikkat çeken Mert Vardar, “Bu alanda insana yatırım yapıyoruz. Şirketlerin kurumsal rezervasyonlarını dijital ortamlarda yönetecek çok tecrübeli bir ekibimiz var. Bugün São Paulo’dan İtalya’ya, Japonya’dan Malezya’ya, Trabzon’dan Kars’a 70 ülkede aynı anda MICE organizasyonlarını kusursuzca yönetiyoruz. Bu başarının arkasında insana yaptığımız yatırım var” diye konuştu.

JOLLY, 2025 YILINDA GÜÇLÜ PERFORMANSINI SÜRDÜRÜYOR

2025 yılına iddialı bir başlangıç yapan Jolly, yıl boyunca büyüme ve yenilik odaklı stratejileriyle sektördeki lider konumunu pekiştiriyor. Jolly CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mert Vardar, “Sadece hedef belirlemekle kalmadık, vizyonumuzu da genişlettik. Türkiye’nin en çok tercih edilen turizm markalarından biri olarak, sektördeki liderliğimizi daha da ileri taşımayı hedefliyoruz. 2025 yılında güçlü altyapımız, dijitalleşme yatırımlarımız, sürdürülebilirlik odaklı projelerimiz ve müşteri memnuniyetini ön planda tutan hizmet anlayışımızla sektörde fark yaratmaya devam ediyoruz. Potansiyelimize, deneyimli ekibimize ve birlikte büyüdüğümüz milyonlarca misafirimize olan inancımızla bu yılı başarılı şekilde tamamlamayı hedefliyoruz.” dedi.