29 Eylül 2025 Pazartesi

Gastronomi Festivalleri: Festival mi, Panayır mı?

Bursa’da gastronomi tutkunlarının dört gözle beklediği festival sona erdi. Merinos Parkı’nda üç gün boyunca düzenlenen 4. Uluslararası Bursa Gastronomi Festivali, “Rota Yeniden Oluşturuluyor” temasıyla kentin var olan tescilli lezzetlerini vitrine çıkardı. Cantık, tahinli pide, cevizli lokum, Gedelek turşusu ve süt helvası gibi yerel tatlar, ağaçların gölgesinde ziyaretçilere sunuldu. Ancak festivalin ardından geriye yalnızca lezzet değil, bazı soru işaretleri de kaldı.


Festivalin sahnesinde yine tanıdık isimler vardı. Geçtiğimiz hafta Gaziantep’te, Afyon’da, Van’da sahne alan kadro bu kez Bursa’da karşımıza çıktı. Sanki bir gastronomi festivali değil, şehir şehir dolaşan bir gösteri turnesi izliyoruz. Oysa her şehrin kendine özgü bir mutfağı, kültürü ve hikâyesi var. Bu çeşitlilik, tekrar eden kadrolarla değil, yerel seslerle sahneye taşınmalı. Festivalin amacı, Bursa’nın gastronomi markasını ulusal ve uluslararası düzeyde güçlendirmekti. Ancak sahnede yer alan isimler, Bursa’nın özgün mutfağından çok, Türkiye’nin “festival kadrosu”ndan izler taşıyordu. 

Stant kiralama bedelleri 50 bin TL ile 80 bin TL arasında değişti. Bu bedeli ödeyen firmalar satışlardan memnun kaldı. Aliş Kardeşler, Balım Patanesi, Kardelen Kestane, İnanç Fırın, Topraklar Karacabey Süt Ürünleri, Fasulyeli, Aslanlar, Enver Chef ve Hacı Hasan Oğulları gibi yerel markalar ziyaretçilerin damaklarında iz bıraktı. Kazanan, Bursa’nın üreticileri ve halkın sahiplenme gücü oldu diyebiliriz.

Geçmiş yıllarda Bursa halkı ve yerel dernekler festivali imece usulüyle sahiplenmiş, maddi ve manevi destekle şehrin mutfağını sahneye taşımıştı. Bu yıl ise organizasyon dışarıdan bir ajansa teslim edildi. Festival süreci kapalı bir WhatsApp grubunda yürütüldü gezi, yemek, kahvaltı ve iletişim tamamen bu dar çevrede planlandı. Basın davetleri ise ajansın kendi getirdiği isimlerle sınırlı kaldı. Peki ya Bursa’nın yerel basını? Onlar bu sürecin neresindeydi? Şehrin kendi gazetecileri, kendi hikâyesini anlatma hakkından mahrum bırakıldı. Ajans ise basın bülteni iletmekle biz yazdık haydi siz girin der gibiydi. Oysa gerçek bir festival, yerel sesi duymadan eksik kalır. Daha profesyonel bir görünüm, daha büyük bütçeler. Ancak bu bütçeler, basın davetleri, konaklama ve yemek masraflarıyla şişti. Eş-dost ilişkileriyle dağıtılan yaka kartları, yerel halkın “bizim festivalimiz” duygusunu zedeledi.

Başka bir konu ise Merinos Parkı gibi geniş bir alanda tek bir tuvalet alanı olması, uzun kuyruklara ve ziyaretçilerin zor anlar yaşamasına neden oldu. Bu eksiklik, festivalin planlama aşamasında yerel ihtiyaçların göz ardı edildiğini gösteriyor. Sahne ışıkları, sahadaki sıkıntıları gölgeleyemedi. Başka bir konu ise; Festival alanına giriş yapan araçların bir kısmı yol kenarına, bazıları ise yeşil alan niteliğindeki bölgelerin kenarına park etti. Ancak bu alanlar zaten festivalin kendisi için kullanılıyordu gazabolar, buzdolapları, stantlar ve sahne ekipmanları doğrudan çimlerin üzerine kurulmuştu. Aynı zemine park eden araçlara ceza kesilmesi, “çifte standart mı uygulanıyor?” sorusunu gündeme taşıdı. Yeşil alanı korumak, sadece araçları cezalandırmakla olmaz. Festivalin altyapısı, tuvaletleri, atık yönetimi, zemin koruma sistemleri gibi unsurlar da bu korumanın parçasıdır. Eğer çimlerin zarar görmesi gerçekten bir sorun olarak görülüyorsa, bu zarar sadece araçlara değil, tüm etkinlik planlamasına mal edilmelidir.

Turizm, bir şehrin markalaşmasıdır. Sürdürülebilir kalkınmaya katkıdır. Yabancı turistin cebinden çıkan her döviz, yerel esnafın, üreticinin, otelcinin, çiftçinin sofrasına ekmek olarak dönmelidir. Ancak bizdeki sözüm ola festivaller, kaynakları tüketen, imajı zedeleyen, yerel halkı seyirci koltuğuna mahkûm eden içi boş gösterilerden ibaret kalmaktadır. Bu böyle gitmez! Milletin alın teriyle oluşan bütçeler; üç beş sanatçıya, birkaç şişirme isme ya da günü kurtarmaya yönelik sahne şovlarına değil, şehrin tanıtımına, üreticinin kalkınmasına, ülkenin imajına hizmet eden gerçek festivallere aktarılmalıdır. Gerçek festival; turisti çeker, şehre değer katar, üreticiyi ayağa kaldırır, gastronomiyi ve kültürü dünyaya tanıtır. Gerisi? Kusura bakmayın ama sadece panayırdır! Faydasızdır.


22 Eylül 2025 Pazartesi

7. Uluslararası Gastro AfyonFestivali Coşkuyla Başladı

Afyonkarahisar, tarih ve lezzetin buluştuğu noktada bir kez daha dünya sahnesine çıktı. Afyonkarahisar, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’ndaki gastronomi kimliğiyle bu yıl yedinci kez düzenlenen Uluslararası GastroAfyon Turizm ve Lezzet Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. 19 Eylül’de Afyonkarahisar Motor Sporları Merkezi’nde başlayan festival, ilk gününü büyük bir coşku ve yoğun katılımla tamamladı.

Açılışta Kimler Vardı? Festivalin açılış töreni, Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekilleri İbrahim Yurdunuseven, Ali Özkaya ve Hasan Arslan, MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak, Zafer Kalkınma Ajansı İl Koordinatörü Osman Köprücüoğlu, Afyonkarahisar Profesyonel Aşçılar Derneği Başkanı Hamza Kalkan ve çok sayıda davetli katıldı.

profesyonel-ascilar-dernegi-baskani-hamza-kalkan.jpg

Programın açış konuşmasını yapan Profesyonel Aşçılar Derneği Başkanı Hamza Kalkan, Afyonkarahisar’ın tarih ve kültürle şekillenen mutfağına dikkat çekti. Kalkan, “Afyonkarahisar, mutfak kültürünü yalnızca yerel lezzetlerle sınırlı tutmayan, tarihiyle yoğrulmuş zengin bir mutfak mirasına sahip. Biz bu yüzden şehrimizi ‘tarihle mayalanan şehir’ olarak tanımlıyoruz. Her yıl daha fazla ilgi gören GastroAfyon, bugün artık sadece Afyonkarahisar’ın değil, Türkiye’nin en önemli gastronomi festivallerinden biri haline gelmiştir” dedi.

zafer-kalkinma-ajansi-afyonkarahisar-il-koordinatoru-osman-koprucuoglu.jpg

Zafer Kalkınma Ajansı Afyonkarahisar İl Koordinatörü Osman Köprücüoğlu ise gastronomiye yapılan yatırımların kent için önemli olduğunu söyledi. Köprücüoğlu, “Şehrimizin gastronomi kimliğini güçlendirmek için bugüne kadar sekiz projeye yaklaşık 52 milyon 100 bin TL destek sağladık. Bunun karşılığında toplamda 170 milyon liralık yatırımın gerçekleşmesine öncülük ettik. Bu rakamlar, Afyonkarahisar’ın ekonomisine gastronomi üzerinden nasıl katkı sağlandığının somut bir göstergesidir. 2023 yılında hizmet sektörümüz bir önceki yıla göre yüzde 9,1 büyüyerek cari fiyatlarla 30 milyar TL’lik bir hacme ulaştı. Bu başarıda gastronomi sektörünün rolü çok büyüktür” diye konuştu.

afyonkarahisar-belediye-baskani-burcu-koksal.jpg

Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal,  Afyonkarahisar’ın yalnızca tarih, termal ve mermerin değil; gastronominin de başkenti olduğunu kaydetti. Başkan Köksal,  “2019 yılında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na gastronomi şehri olarak dahil olduk. Bu unvan, mutfağımızın dünya çapında bir marka olduğunun tesciliydi. Geçtiğimiz yıl 114 metre 70 santim uzunluğundaki Afyon lokumunu hazırlayarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeyi başardık. Bugün ise festivalimizin ilk gününde dünyanın en büyük sucuklu yumurtasını pişirerek yeni bir Guinness rekoruna imza atacağız. Afyonkarahisar artık yalnızca tarih, termal ve mermerin değil; gastronominin de başkentidir.” diye konuştu.

mhp-afyonkarahisar-milletvekili-mehmet-taytak-001.jpg
MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak, Afyon’un ikinci kez rekor kıracağını ifade etti. Taytak, “Afyonkarahisar’ın damaklarda iz bırakan sucuklu yumurtasını Guinness’e taşıyacağız. Bu sadece bir yemek değil, aynı zamanda şehrimizin simgesi haline gelmiş bir lezzettir. Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi olan bu ürünümüzü dünya rekoru seviyesine çıkarıyoruz. Bu başarıda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ne mutlu Türk’üm diyene!” şeklinde konuştu.

ak-parti-milletvekili-hasan-arslan.jpg
AK Parti Milletvekili Hasan Arslan, Afyonkarahisar’ın yeni kimliğini şu sözlerle özetledi: “Yıllarca mermerin başkenti dedik, sonrasında termalin başkenti olduk. Şimdi ise gönül rahatlığıyla ‘gastronominin başkenti’ diyebiliyoruz. UNESCO unvanının alınmasında emek veren önceki belediye başkanlarımıza, bu unvanın sürdürülmesinde katkısı olan valiliğimize ve şu anki belediye başkanımıza teşekkür ediyorum. Bu festival, Afyonkarahisar’ın lezzetlerini dünyaya duyurma yolunda büyük bir adımdır.”

ak-parti-milletvekili-ali-ozkaya.jpg
AK Parti Milletvekili Ali Özkaya, gastronomi vizyonunun şehre yeni projelerle taşınabileceğini belirtti. Özkaya, “Afyonkarahisar Müzemizin altında 2000 metrekarelik bir alan bulunuyor. Biz orayı bir gastronomi merkezi, bir mutfak müzesi ve lokanta olarak değerlendirmek istiyoruz. Cumhurbaşkanımızın sık sık söylediği gibi ‘babayiğit arıyoruz.’ Biz de bu işe gönül verecek bir babayiğit arıyoruz. Gelsin, burayı tahsis edelim ve gastronomi alanında şehrimize kalıcı bir değer kazandıralım.”

ak-parti-milletvekili-ibrahim-yurdunuseven.jpg

AK Parti Milletvekili İbrahim Yurdunuseven ise festival coşkusunun yanında Filistinli mazlumların da unutulmaması gerektiğini dile getirdi. Yurdunuseven, “Burada sofralarımızı donatırken, dünyanın bir köşesinde Gazze’de insanlar açlık ve zulümle mücadele ediyor. Çocuklar, kadınlar, masum insanlar hayatlarını kaybediyor. Bu festivalin coşkusunun yanında gönlümüzün bir köşesinde onları da unutmayalım. Onlar için dua edelim, onların sesine kulak verelim.” diye konuştu.

afyonkarahisar-valisi-kubra-guran-yigitbasi.jpg

Afyonkarahisar Valisi Kübra Güran Yiğitbaşı, festivalin şehrin kimliğine yaptığı katkıya değindi. Vali Yiğitbaşı, “Afyonkarahisarımız, eşsiz lezzetlerini ve binlerce yıllık yemek mirasını bir marka kimliği olarak benimsemiştir. Mutfağımız, gönüllere ve akıllara kazanan bir şehir vizyonuyla kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Gastro Afyon Festivali, sadece bir lezzet şöleni değil, aynı zamanda şehrimizin gastronomideki güçlü marka değerini pekiştiren, bu kimliği tüm dünyaya taşıyan stratejik bir buluşmadır.” dediYiğitbaşı ayrıca festival boyunca bazı sivil toplum kuruluşlarının ve sanatçıların Gazze için yardım kampanyaları düzenleyeceğini de açıkladı.


17 Eylül 2025 Çarşamba

YEPUD, Assembly Buildings Levent’te Yeni Merkezini Açtı

YEPUD; BÜYEM ile Gerçekleştirilecek Yaratıcı Etkinlik Planlama, Uygulamalı Profesyonellik Sertifika Programını Başlattı.Yaratıcı Etkinlikler Planlama ve Uygulama Derneği (YEPUD), etkinlik sektöründe yeni bir dönemin kapılarını aralayarak Assembly Buildings Levent’teki yeni merkezinin açılışını gerçekleştirdi.

yepud-001.jpg

Dernek üyeleri ve basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği açılışta, Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM) iş birliğiyle geliştirilen “Yaratıcı Etkinlik Planlama ve Uygulamalı Profesyonellik Sertifika Programı” da kamuoyuna tanıtıldı.

yaratici-etkinlikler-planlama-ve-uygulama-dernegi-yepud.jpg

Açılış törenine BÜYEM Genel Koordinatörü Esra Çon Yılmaz ve Eğitim Geliştirme Kıdemli Uzmanı Melike Demirdağ da katılarak programın sektöre sağlayacağı katkılara dikkat çekti.

yaratici-etkinlikler-planlama-ve-uygulama-dernegi-yepud-001.jpg

Yeni Merkezimiz, Hayallerin ve İş Birliklerinin Doğacağı Bir Alan Olacak”
YEPUD Başkanı Tülay Akın, açılış konuşmasında şu sözlere yer verdi:“Bugün YEPUD için çok özel ve anlamlı bir gün. Hep birlikte, derneğimizin yeni yuvası olan Assembly Buildings Levent’in açılışını gerçekleştiriyoruz. Bu mekân sadece bir adres değil; vizyonumuzu büyütecek, hayallerimizi çoğaltacak, sektörümüzü ileriye taşıyacak bir buluşma noktası olacak.”

yaratici-etkinlikler-planlama-ve-uygulama-dernegi-yepud-002.jpg

Akın, YEPUD’un kuruluşundan bu yana etkinlik sektöründe yaratıcılığı, profesyonelliği ve dayanışmayı büyütmeyi hedeflediğini vurgulayarak, yeni merkezle birlikte bu hedeflere daha güçlü bir zeminde ulaşacaklarını belirtti.“Assembly Buildings yalnızca dört duvar değil; fikirlerin, projelerin ve hayallerin hayat bulacağı bir merkez olacak. Mekânlar, ruhlarını içindeki insanlardan alır. Bu yeni adres, sizlerin katkıları ve enerjisiyle gerçek anlamını bulacak. Burada yalnızca toplantılar değil, geleceğe ilham verecek hikâyeler yazacağız.”

yepud.jpg

Sertifika Programı ile Sektöre Nitelikli Profesyoneller
YEPUD’un BÜYEM iş birliğiyle hayata geçirdiği sertifika programı, etkinlik profesyonellerine kurumsal ve özel organizasyonlarda deneyim tasarımı, stratejik planlama ve inovatif çözümler geliştirme konularında yetkinlik kazandırmayı hedefliyor. Programın ilk dönemi 21 Ekim 2025 tarihinde başlayacak.

5. Global GastroEkonomi Zirvesi  ‘Kesişme Noktası’nda Buluşuyor

Gastronomiyi yenilikçi ekonomilerin, kültürel mirasın ve toplumsal dönüşümün merkezine yerleştiren Global GastroEkonomi Zirvesi, “Kesişme Noktası” temasıyla bu yıl 5’inci kez kapılarını açıyor. Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği (TURYİD) öncülüğünde 8 Ekim 2025’te İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan zirvede gastronominin farklı disiplinlerle kesişimi ve geleceği konusunda sektör paydaşları bilgi ve deneyimleri paylaşılacak.Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği (TURYİD) ev sahipliğinde düzenlenen ve gastronomi dünyasının en önemli buluşmalarından biri olan 5. Global GastroEkonomi Zirvesi, 8 Ekim 2025 tarihinde İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. “Kesişme Noktası” ana temasıyla düzenlenecek zirve, gastronomiyi yenilikçi ekonomilerin, kültürel mirasın ve toplumsal dönüşümün merkezine yerleştiren vizyoner bir platform sunacak. 



Kaya Demirer: “Gastronomi artık küresel ölçekte bir ekonomi yönetiyor”

Zirve kapsamında gerçekleşen toplantıda konuşan TURYİD Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Demirer, “Bugün gastronomi sadece bir keyif alanı değil, milyarlarca dolarlık bir ekonomiyi yöneten stratejik bir sektör.

turyid-5-global-gastroekonomi-zirvesituryid-yonetim-kurulu-baskani-kaya-demirerebru-korali-001.jpg

Dünya genelinde gastronomi turizmi 1,1 trilyon dolarlık hacme ulaşmış, yiyecek-içecek hizmetlerinin toplam büyüklüğü 3 trilyon doları aşmış durumda. Bu dev ekonominin kayıtlı 357 milyon kişiye iş sağladığı ve her 10 çalışandan 1’ini bünyesinde barındırdığını biliyoruz. Türkiye’de de tablo son derece çarpıcı. 2024 yılı verilerine göre gastronomi sektörü yaklaşık 900 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaştı, 2 milyona yakın kişiye istihdam yarattı. Sadece TURYİD olarak bünyemizde yer alan 350 marka, yurt içinde 3 bin, yurt dışında 150’yi aşkın şubesi ve 150 binden fazla çalışanla yılda 200 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırlıyoruz. Bu rakamlar gastronominin ülkemiz ekonomisinde yalnızca bir tüketim alanı değil, üretimden istihdama uzanan geniş bir değer zinciri yarattığını ortaya koyuyor.” 

turyid-5-global-gastroekonomi-zirvesituryid-yonetim-kurulu-baskani-kaya-demirerebru-korali-002.jpg

“Gastronomi bir kalkınma modeli”
Türk gastronomisinin potansiyelini daha ileriye taşımak için yapısal adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Demirer, “Bugün sektörde yalnızca bahşişlerin kayıt dışı kalması nedeniyle yılda yaklaşık 100 milyar TL kayıp yaşanıyor. Bu kaynağı şeffaflaştırmak için servis ücretinin hesaplara dâhil edilmesi şart. Bunun yanında iyi tarım olmadan iyi gastronomi olmaz; üreticiye destek verilmeden mutfağımız gelişemez. Yerel üreticilerin ve coğrafi işaretli ürünlerin menülerde daha fazla yer bulması, hem ülkemizin gastronomi markasını hem de ihracat potansiyelini büyütecek. Beş yıl önce Global GastroEkonomi Zirvesi’ni başlatırken bizim hedefimiz de gastronomiyi yalnızca mutfaklarda değil, üretimden istihdama, diplomasiden ihracata uzanan bir kalkınma modeli olarak ele almaktı. Bugün bu vizyonun gerçekleştiğini görmekten, sektörün tüm paydaşlarını aynı masada buluşturan bir platformu birlikte yaratmaktan gurur duyuyoruz.” dedi. 

turyid-5-global-gastroekonomi-zirvesituryid-yonetim-kurulu-baskani-kaya-demirerebru-korali.jpg

Ebru Koralı: “Kesişme Noktası gastronomiyi yeniden tanımlıyor”
Bu yılki zirvenin teması olan Keşişme Noktası’nı yolların birleştiği, fikirlerin çarpıştığı, disiplinlerin birbirine sızdığı yeri temsil ettiğini söyleyen Ebru koralı ise, şunları ifade etti: “Kesişme Noktası’ bizim için sadece bir tema değil, aynı zamanda gastronominin geleceğine dair bir yol haritası. Çünkü gastronomi yaratıcı endüstrilerin, sürdürülebilir kalkınmanın, kültürel diplomasinin ve toplumsal hafızanın merkezinde duran bir güç haline geldi. Bir tat, bir ürün ya da bir sofra hem geçmişimizi barındırıyor hem de geleceğimizi şekillendiriyor. Bu yüzden bu yıl zirvede, doğanın döngüselliği ile insan hafızasının hatırlayıcı gücünü yeniden okuyacağız. Bu yıl zirvemizde Singapur’dan Michelin yıldızlı şef Ivan Brehm yemek felsefesini ‘Crossroads Thinking’ üzerinden aktarırken, Eylül Görmüş hafızanın sofralarda nasıl canlandığını anlatacak. Aslıhan Koruyan Sabancı gastronominin sürdürülebilirlikteki rolünü ele alırken, Akan Abdula coğrafi işaretli ürünlerin ekonomik ve kültürel değerine dikkat çekecek. Levon Bağış ve Volkan Narcı deniz yaşamı ve mavi ekonomi perspektifini paylaşacak; David Mora bağ rotaları üzerinden turizmin geleceğini tartışacak. İtalya’dan Ivano Mocetti ve Danilo da küresel gastronomi rekabetine dair vizyonlarını aktaracak. Tüm bu katkılarla, beşinci yılımızda Global GastroEkonomi Zirvesi’ni ülkemizi geleceğe taşıyacak fikirlerin, iş birliklerinin ve stratejilerin üretildiği güçlü bir ortak akıl platformu olarak konumlandırmaktan gurur duyuyoruz.”Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA)’nın desteği ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı katkılarıyla gerçekleşecek zirvenin Öncü Sponsorları Coca Cola CCI, Kale Seramik T-One, Kozaklı, Migros Yemek, Ruby Strada ve Ruby Piazza olurken; Oturum Sponsorları  Danone, Metro ve Pepsi, Pernord Richard, Rams Global, Usla Akademi, Yapıkredi’nin yanı sıra yanı sıra CarrefourSA Mavi Ekonomi Sponsoru, Bonna Sürdürülebilirlik Sponsoru ve Kerzz Teknoloji Sponsoru olarak önemli bir misyon üstleniyor. 

9 Eylül 2025 Salı

Şef Damien Duviau’dan Özel Lezzet Anlatısı 


Nobu Kurumsal Şefi Damien Duviau’dan Nobu Istanbul’a Özel Lezzet Anlatısı. Dünya gastronomi sahnesinin ikonik ismi Nobu, yenilikçi gastronomi etkinliklerine bir yenisini ekliyor. Nobu Afrika ve Orta Doğu Bölgesi Kurumsal Şefi Damien Duviau’nun İstanbul’daki misafirlerine özel olarak hazırladığı menü, 26-29 Eylül tarihleri arasında sunulacak.Japon-Peru mutfağının dünyaca ünlü temsilcisi Nobu Istanbul, dünyanın önde gelen şeflerini ağırlamaya devam ediyor.  Nobu Orta Doğu ve Afrika bölgelerinin kurumsal şefi pozisyonuna terfi eden şef Damien Duviau, üç gün boyunca Nobu Istanbul’un konuğu olarak özel lezzetlerini misafirleriyle buluşturacak. Alışılagelmişin dışında pişirme teknikleriyle sıra dışı bir lezzet keşfine davet eden menüde egzotik lezzetler en ince detayına kadar düşünülmüş tabak tasarımlarıyla buluşuyor. Üç gün boyunca farklı tat kombinasyonları buluşturan özel omakase menüsünün yanı sıra şefin seçkisi ile tasarlanacak özel tabaklar da tercih edilebilecek. Usta şefin uzun yıllara dayanan deneyimleriyle kurguladığı menü, 26-29 Eylül tarihleri arasında farklı şehirlere uzanan bir lezzet anlatısı sunuyor. 

 

 

 

  



 

 

 

 

 

Yaz Tatili Bitti, Şehre Dönüşün Lezzet Rotası Belli Oldu!

MENÜSÜ YENİLENDİ! ŞEHRE DÖNÜŞÜN FAVORİ MEKANI LAUREL İSTANBUL


Yaz tatili sona eriyor, İstanbul şehir hayatına dönüyor. Peki, şehre dönüşte gidilecek yeni durak neresi olacak? Cevap, Demirciköy’de yemyeşil doğası ve yenilenen menüsüyle dikkatleri çeken Laurel İstanbul… Kahvaltıdan akşam yemeğine kadar gün boyu süren ve rafine bir gastronomi deneyimi sunan Laurel İstanbul, şehre dönüşün favori adreslerinden biri olmaya aday!


Şehre dönüşte kısa bir mola vermek isteyenler için Demirciköy’deki Laurel İstanbul, menüsünü baştan aşağı yeniledi. Yaklaşık 1.500 metrekarelik yemyeşil alanda konumlanan mekan, misafilerine gün boyu süren bir gastronomi ve yaşam deneyimi sunuyor.Mutfakta “Piyasanın yaptığını yapmak değil, yapma şeklini değiştirmek” anlayışıyla hareket eden Laurel İstanbul, menüsünde çağdaş dünya mutfağının öne çıkan lezzetlerini sunuyor.


Menüde Çağdaş ve Rafine Dokunuşlar
Laurel İstanbul’da başlangıçlardan ana yemeklere, atıştırmalıklardan salatalara kadar her tabakta hem lezzet hem de özenli sunum ön planda. Menüdeki soğuk başlangıç seçenekleri, misafirleri ferah ve iştah açıcı tatlarla karşılıyor. Portakallı Taze Fasulye, Bezelye Keçi Peyniri, Arnavut Ciğeri ve Levrek Ceviche gibi özel lezzetler, gün boyu sürecek yemek deneyiminin ilk durakları olarak öne çıkıyor. Laurel İstanbul’un salata seçenekleri, hem hafif hem doyurucu alternatifler sunuyor. Çıtır Tavuk Salata, Sezar Salata, Bonfile Salata ve Ton Balıklı Salata, hem klasik hem de yenilikçi dokunuşlarla hazırlanıyor.



Menüdeki ara sıcaklar, misafirleri doyurucu ve keyifli tatlarla buluşturuyor. Çıtır Börek, Acı Tatlı Karides, Tempura Levrek, Füme Etli Hollanda Soslu Fırın Patates, Mantar ve Ciğer, öğle ve akşam yemekleri arasında ideal bir lezzet molası sunuyor.Laurel İstanbul, makarna tutkunlarını da unutmuyor. Tavuk Mantarlı Tagliatelle, Cheddar Soslu Penne ve Penne Arabiata, çağdaş mutfak anlayışıyla hazırlanıyor ve tabaklarda görsel şov eşliğinde sunuluyor.Ana yemek menüsü, özellikle et ve tavuk tutkunlarını memnun ediyor. Kievski, Parçalı Köfte, Kuzu Küşleme ve Dana Bonfile, misafirlerin damak tadına hitap eden, özenle hazırlanmış seçenekler arasında yer alıyor.Bunlar yalnızca menüde öne çıkan lezzetler! Laurel İstanbul’da misafirleri, başlangıçlardan salatalara, ara sıcaklardan makarnalara ve ana yemeklere, tatlılardan hafta sonu yeşillikler içinde sunulan kahvaltılara kadar uzanan zengin ve çeşitli seçenekler bekliyor.


Sosyal ve Keyifli Bir Mekan Deneyimi
Laurel İstanbul, yalnızca yemek değil, aynı zamanda sosyal bir yaşam deneyimi de sunuyor. Fransız Kafe alanı, geniş restoran bölümü, çocuk oyun parkı ve sevimli dost canlılarıyla mekan, gün boyu konuklarına unutulmaz anlar yaşatıyor. Hem iş yemekleri, hem aile buluşmaları hem de arkadaş toplantıları için ideal bir durak olmasının yanı sıra, düğünler, özel etkinlikler ve kurumsal organizasyonlar gibi birbirinden keyifli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.Yenilenen menüsü, doğal ve huzurlu atmosferi, sürdürülebilir yaklaşımı ve gün boyu süren gastronomi deneyimiyle Laurel İstanbul, şehir hayatına geri dönenler için gözde duraklardan biri olmaya aday.

Adres: Demirciköy Cd. No:112-114, Sarıyer, İstanbul


Cafe Marmara, Kültür ve Sanatın Buluşma Noktası 

İstanbul’un kalbi Taksim’de yer alan Cafe Marmara, yazın sona ermesiyle birlikte kültür ve sanat tutkunlarının bir araya geldiği vazgeçilmez bir durak haline geliyor.


İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ile 30 yılı aşkın süredir devam eden iş birliğiyle, The Marmara Group’un çatısı altındaki Cafe Marmara, sanatı ve sosyal yaşamı destekleyen vizyonuyla şehirdeki en canlı ve keyifli buluşma noktalarından biri olmayı sürdürüyor. İstanbul’un kültür-sanat ritmini tam anlamıyla hissedebileceğiniz Cafe Marmara, merkezi konumuyla hem sanatçılara hem de şehirlilere benzersiz bir buluşma alanı sunuyor. Günün stresinden uzaklaşmak ve dostlarla bir araya gelmek isteyenler için ideal bir atmosfer yaratıyor.

Sanatın ruhunu yansıtan mekân, sunduğu lezzetli menüsüyle de misafirlerine keyifli anlar vaat ediyor. Mükemmel bir buluşma deneyimi için seçilen yemekler, şehre dönüşün tadını çıkarma fırsatı sunuyor. Cafe Marmara, her detayıyla İstanbul’a ve kültürel mirasına özen göstererek; menüsünden müziğine, dekorasyonundan hizmet anlayışına kadar sanatı besleyen bir çizgide ilerliyor.Şehrin ritmini zarif bir atmosferde hissedebileceğiniz Cafe Marmara, güne zengin kahvaltı seçenekleriyle başlarken, öğle ve akşam saatlerinde özenle hazırlanmış menüsüyle de buluşma noktasını sürdürüyor. Kendi bağlarında üretilen Vinkara şaraplarının eşlik ettiği bu seçkin deneyim, M Chocolate Corner’da sunulan artizan çikolatalarla tamamlanıyor.Cafe Marmara, sadece bir kafe değil; kültürle harmanlanmış, şehrin nabzını tutan özel bir buluşma noktası. Taksim Meydanı’nın hemen yanı başında yer alan bu mekân, sanatla iç içe olmak isteyen herkese açık.



Kuru incir ihracatı 350 milyon doları aştı


Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Danışma Niteliğinde Genel Kurul Toplantısı’nda, Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu kuru incirde 2025/26 sezonunun 15 Ekim 2025 tarihinde başlaması yönünde tavsiye kararı alındı. Kuru incirde ilk gemi tarihi olarak nitelendirilen ihracatın başlangıç tarihinde nihai kararı Ticaret Bakanlığı verecek. Kuru incirde 2024/25 sezonunun zor geçtiği bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, 2025/26 sezonunda Avrupa Birliği’nin aflatoksin ve okratoksin kontrol sıklığının arttırıldığı, AB ülkeleri yanında başta İngiltere, İsviçre ve EFTA ülkeleri olmak üzere tüm dünya ülkelerinin AB standartlarını talep eder hale geldiğini, Türk kuru incirinin en büyük ihraç pazarı olan Avrupa Birliği ve diğer pazarlarda ihracatta sorun yaşamamak için üretici, tüccar, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve İhracatçılar olarak toplam kaliteyi daha da artıracak adımları birlikte atacaklarını dile getirdi.

“Kuru incirde yükü ihracatçılar olarak tek başımıza taşıyamayacağımızın bilinmesini istiyoruz” diyen Işık, “Bu tarladan sofraya bir süreç. Tarım ve Orman Bakanlığı’yla yaptığımız toplantıda tüccar ve aracıya yansıyacak hususların üreticiye de yansıyacağını ifade ettik. Depolarda kasalarda ürünün tutulması, zemine ürün dökülmemesi ve paçal yapılmamasını istedik. Ayrıca, Tüccarlardan aflatoksin kontrolü yaparak inciri alıp depolamalarını istedik. 2024 yılında maddi manevi kayıplarımız oldu. Şartlar ortak hareket etmeyi zorunlu kılıyor. Sürümden para kazanma devri bitti. Kuru incir butik bir ürün. İşlerken hassas olmalıyız, aldığımız her ürünü analiz yapmamız gerekiyor. Kontrol sıklığı arttı, disiplinli çalışarak kontrol sıklığını tekrar düşürmeye çalışacağız. Tüccarlardan karanlık oda kurmalarını istiyoruz” diye konuştu. 

Kuru incir ilk yükleme tarihinin 15 Ekim 2025 tarihi belirlenmesiyle ilgili de konuşan Işık sözlerini şöyle tamamladı: “Çiftçilerimizin kuru incirleri ihracata uygun şekilde ayıklamaları için yeterli süre verdik. Sektörün tüm paydaşları üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirerek 2025/26 rekoltesini katma değere dönüştürebiliriz. Tüm üreticilerimize, tüccarlarımıza ve ihracatçılarımıza bereketli bir sezon diliyoruz.”

Kuru incirde ihracat 58 bin 903 ton oldu

Türkiye, 25 Eylül 2024 tarihinde başlayan 2024/25 sezonunda, 30 Ağustos 2025 tarihine kadar geçen sürede 58 bin 903 ton kuru incir ihraç ederek 353 milyon 912 bin dolar döviz getirisi elde etti. Kuru incir ihracatı 2023/24 sezonunu aynı döneminde 61 bin 859 ton karşılığı 283 milyon 416 bin dolar olmuştu. Kuru incir ihracatı miktar bazında yüzde 5 azalırken, döviz getirisi yüzde 25 artış gösterdi.Kuru incir ihracatında en çok ihracat yapılan ülke 81 milyon dolarla Amerika Birleşik Devletleri olurken, ikinci sırada 42,5 milyon dolarla Fransa, üçüncü sırada Almanya 40,3 milyon dolarla yer aldı.

 

Çanakkale’de Tatlı ve Kırmızı Telaş Başladı


Türkiye’nin coğrafi işaretli gururlarından biri olan Çanakkale domatesi, her yıl olduğu gibi bu yıl da şehrin dört bir yanında tatlı ve kırmızı bir telaş başlattı.Eylül ayının gelişiyle birlikte, kışa hazırlık için salça ve soslarını yapmak üzere mutfaklara döndü. Geleneksel üretim alışkanlıklarıyla şekillenen bu dönem, artık sadece köy evlerinde değil; apartman dairelerinde, restoran mutfaklarında ve hatta turistik tesislerde de heyecanla yaşanıyor.

Bereketli Troya Ovası’ndan Türkiye’nin Sofralarına

Çanakkale domatesi, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda coğrafi işaretli bir ürün olmasıyla da öne çıkıyor. Etli yapısı, yoğun aroması ve ince kabuğuyla özellikle salça ve sos yapımında tercih edilen bu domates, üretim süreçlerinin büyük kısmını Çanakkale’nin verimli topraklarında geçiriyor.2024 TÜİK verilerine göre Çanakkale genelinde yaklaşık 420 bin ton domates üretimi gerçekleşti. Bu rekoltenin önemli bir  kısmı, "Bereketli Troya Ovası" olarak da bilinen Kumkale Ovası’nda yapılmakta. Bölge, alüvyal toprak yapısı ve Ege ile Marmara iklimlerinin kesişim noktasında bulunması sayesinde Türkiye'nin en verimli domates havzalarından biri olarak kabul ediliyor.

Domatesin Yeni Yolculuğu: Gastronomi ve Deneyim Odaklı Turizm

Son yıllarda gastronomi turizmi, klasik seyahat alışkanlıklarının ötesine geçerek, ziyaretçilere yöresel üretim süreçlerini deneyimleme imkânı sunuyor. Bu bağlamda, Çanakkale’deki pek çok butik otel ve restoran da yöresel ürünlerle kendi mutfaklarını şekillendirmeye başladı. Salça ve domates sosu yapımı gibi geleneksel pratikler, artık sadece evlerde değil, turistik tesislerin mutfaklarında da yeniden hayat buluyor.

Domatese Fine Dining Dokunuşlar: Nadas Otel Farkı

İşte bu kırmızı telaşın bir parçası da, Kaz Dağları'nın eteklerindeki Yeşilyurt Köyü’nde bulunan Nadas Otel oldu. Kendi bahçesinde doğal ve organik yöntemlerle domates yetiştiren otel, bu sezon üretiminden elde ettiği domateslerle Şef Çağatay Ateş ,otelin fine dining restoranı için özel salçalar, soslar ve reçeteler hazırlamaya başladı. Misafirlerine hem doğayı hem de gastronomiyi deneyimleten Nadas Otel, sürdürülebilir turizmin en özgün örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.Otelde konaklayan misafirler, domateslerin dalından toplanmasından mutfağa gelişine, salçaya dönüşümünden tabaktaki son sunuma kadar geçen süreci lezzetiyle de deneyimleyebiliyor. Yerel üretime saygı, doğaya özen ve modern gastronomi tekniklerinin birleştiği bu yaklaşım, Nadas Otel’in farkını ve bölgesel ürünlere olan bağlılığını da ortaya koyuyor.

Bakery Plus 2025: Lezzetler Ankara’da Buluşuyor

50’yi Aşkın Ülkeden Binlerce Profesyonel Bakery Plus 2025’te  Ankara’da Buluşacak


Unlu mamüller, pastacılık, dondurma ve çikolata sektörünün bölgedeki en kapsamlı etkinliklerinden biri haline gelen BAKERY PLUS – 6. Ekmek, Pasta Makineleri, Dondurma, Çikolata ve Teknolojileri Fuarı, 16–19 Ekim 2025 tarihleri arasında Ankara ATO Congresium Kongre ve Sergi Merkezi'nde altıncı kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. 2023 yılında 38 ülkeden binlerce profesyoneli ağırlayarak büyük başarıya imza atan fuar, bu yıl 50’den fazla ülkeden ziyaretçi ve 25 bini aşkın sektör profesyonelini bir araya getirecek.  BAKERY PLUS, yalnızca Türkiye’nin değil; Balkanlar, Türki Cumhuriyetler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi çevre coğrafyaların da ilgiyle takip ettiği önemli bir iş platformu olarak dikkat çekiyor. Messe Stuttgart Ares Fuarcılık tarafından organize edilen, sektörün büyüme potansiyelini destekleyen en güçlü ticaret platformlarından biri olan Bakery Plus, sektörün öncü firmalarını yatırımcılar, işletmeciler ve karar vericilerle buluşturacak.2023 yılında Rusya, Almanya, Makedonya, Gambiya, Türkmenistan, Azerbaycan, Belçika, Endonezya, İran ve Sırbistan gibi 38 farklı ülkeden profesyonel ziyaretçiyi ağırlayan fuar, bu yıl çıtayı daha da yukarı taşıyarak 50’nin üzerinde ülkeden sektör temsilcisini Ankara’da buluşturmayı hedefliyor. BAKERY PLUS, yalnızca bir ürün sergileme alanı değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel iş birliklerinin kurulduğu stratejik bir ticaret platformu haline geldi.

FUARDA YÜZDE 100 DOLULUK ORANINA ULAŞMAYI BAŞARDIK

Messe Stuttgart Ares Fuarcılık Genel Müdürü Ufuk Altıntop “Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 10 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Bu tespitten yola çıkan sektör raporları, gıdaya olan talebin önümüzdeki dönemde ciddi şekilde artacağını vurguluyor. Fuarımızın odaklandığı sektörler açısından bakarsak, bu durum özellikle fırıncılık başta olmak üzere, pastacılık, şekerleme ve benzeri alanlarda kullanılan malzemeler için hem arzın hem de ticaret hacminin büyüyeceği anlamına geliyor. Pazardaki şirketlerin bu artan talepten en iyi şekilde faydalanabilmesi için doğru ve zamanında planlama yapması kaçınılmaz hale geliyor. Bu noktada fuarlar, arz ve talebi buluşturan en önemli ticaret platformları olarak önemini sadece korumakla kalmıyor, her geçen yıl daha da artırıyor. Katılımcılarımızın ve ziyaretçilerimizin değerlendirmelerine baktığımızda, fuarımızın sektör içindeki rolünün önümüzdeki yıllarda daha da güçleneceği yönünde güçlü bir görüş birliği olduğunu gözlemliyoruz. Bu da bize doğru bir iş yaptığımızı gösteriyor ve motivasyonumuzu artırıyor. Fuardan tam 4 ay önce satışlarda yüzde 100 doluluk oranına ulaşmayı başardık. 25 bini aşkın sektör profesyonelini başkentte buluşturmak için son hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. BAKERY PLUS, sadece Türkiye değil; Balkanlar, Türki Cumhuriyetler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi geniş bir coğrafyada sektörün yakından takip ettiği, iş bağlantılarının kurulduğu stratejik bir platform haline geldi” ifadelerini kullandı.

 

6 Eylül 2025 Cumartesi

1'nci Mor Derim Üzüm Bağı Etkinliği Coşkuyla Gerçekleşti

1'nci Mor Derim üzüm bağı etkinliği 6 Eylül Cumartesi günü Yalova Altınova’da gerçekleşti . Yalova’nın bereketli topraklarında, Altınova’da düzenlenen 1. Mor Derim Üzüm Bağı Etkinliği, yalnızca bir hasat günü değil; yerel mirasın ve Karadeniz mutfağının zarif dokunuşlarının kutlandığı özel bir buluşma oldu.

6 Eylül Cumartesi günü gerçekleşen etkinlikte, Naila Karadeniz Mutfağı’nın Kurucusu Süleyman Tarakçı ve Koordinatör Dilek Ekşi, katılım sağlayan herkese teşekkür ederek konukları “hoş geldiniz” sözleriyle karşıladı.

Tarakçı, konuşmasında  “Bu yıl birincisini düzenlediğimiz Mor Derim Üzüm Bağı Etkinliği vesilesiyle, Gastronomi Rize öncesinde bir araya gelip birlikte kahvaltı yapmayı istedik. Bugün burada buluşmamız hepimiz için çok kıymetli. 10–12 Ekim tarihlerinde Rize’de yeniden bir arada olacağız. Masalarda yer alan kahvaltılıklar özenle seçildi; özellikle karalahana reçelini tatmanızı öneriyorum.”dedi

Doğadan Sofraya: Lezzet ve Kültürün Buluştuğu Nokta

Sabahın erken saatlerinde başlayan etkinlik, yöresel bir kahvaltı ile katılımcıları karşıladı.

Sofralarda Karadeniz kavurma, kel simit, bahçeden toplanmış domates, biber ve salatalık eşliğinde karalahana reçeli yer aldı. Bu özenle hazırlanan kahvaltı, doğallığın ve yerel üretimin gücünü yansıttı.

Tulumun Ritmiyle Horona

Kahvaltı sonrası sahneye çıkan Tulumcu Filiz İlkay, tulumun ezgileriyle katılımcıları yerinden kaldırarak horon halkasına davet etti. Etkinlik, sadece damaklara değil, ruhlara da hitap eden bir deneyime dönüştü.

Şeflerden Sofraya Bilgelik

Etkinliğe katılan ünlü şef Yıldız Öz Samata, tarladan sofraya uzanan ürünlerin hikâyesini paylaşarak gastronomik bilgilendirme yaptı. Aynı zamanda Süleyman Tarakçı ile birlikte 10–12 Ekim’de gerçekleşecek GastronomiRize etkinliği hakkında bilgi verdi. Rize’nin 12 ilçesinden gelen yerel halkla birlikte yapılacak yemekler, geleneksel tatlara modern dokunuşlar katacak. Ve bir çok yenilikler…

Isabella Üzümünün Büyüsü ve Pepeçura’nın Zarafeti

Etkinliğin yıldızı, mor kabuğuyla tanınan isabella üzümüydü. Bu üzüm, Karadeniz mutfağının vazgeçilmez tatlısı pepeçura ile sofralara taşındı. Glutensiz ve doğal üzüm suyundan yapılan pepeçura, mısır unu ile kıvamlandırılarak adeta bir doğa mucizesi gibi sunuldu. Bu tatlı, sadece bir lezzet değil; Karadeniz’in doğayla kurduğu zarif ilişkinin bir yansımasıydı.Mor Derim Üzüm Bağı Etkinliği, yerel üreticilerin emeği, kadın şeflerin ustalığı ve geleneksel tariflerin yaşatılmasıyla anlam kazandı. Altınova’dan yükselen bu mor ses, Türkiye’nin gastronomi haritasına yeni bir renk kattı.

 

27 Ağustos 2025 Çarşamba

Dedeman Village Sapanca’da Anadolu Sofrası Kuruldu

“Gelenekten Geleceğe Yaşayan ve Yaşatılan Mutfaklar” sosyal sorumluluk projesi, Anadolu Profesyonel Şefler Birliği (ANPROŞEF) Başkanı Excuvite Chef Hüseyin Şipal’in öncülüğünde bu kez Dedeman Village Sapanca’da unutulmaz bir tadım etkinliğiyle hayat buldu. 

Türkiye’nin dört bir yanından, 25 farklı şehirden gelen 30 şef; yörelerine özgü 45 lezzeti ANPROŞEF üyeleriyle birlikte, geleneksel tariflerle hazırlayarak Anadolu’nun kadim mutfak kültürünü katılımcılarla buluşturdu. Her tabak, sadece bir lezzet değil; aynı zamanda bir hikâye taşıyordu. Sunulan her yemek, ait olduğu bölgenin ruhunu yansıtarak geçmişin izlerini bugüne, bugünün değerlerini ise geleceğe taşıdı. Bu özel buluşma, Anadolu’nun zengin gastronomi mirasını yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarma misyonunun güçlü bir yansımasıydı.

Chef Hüseyin Şipal’in “Geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz; eskisi olmayanın yenisi de olmaz” mottosuyla şekillenen proje, Osmanlı ve Türk mutfağının derinliklerine uzanan bir keşif yolculuğu sunuyor. ANPROŞEF, bu vizyonla Türkiye’nin dört bir yanında projeler üretmeye, mutfak kültürünü nefes alınan her yerde yaşatmaya devam ediyor.

Etkinlikte sunulan her tabak, yöresel kültürün izlerini taşıyan bir anlatıya dönüştü. Şefler, kendi bölgelerinin kültürel dokusunu yansıtan tariflerle hem damakta hem de hafızalarda iz bırakan bir deneyim sundular. Bu buluşma, sadece gastronomi tutkunlarını değil; yerel mutfak kültürüne gönül verenleri de bir araya getirdi.Yıllar içinde lezzetlerin ötesine geçen proje, yerel üreticileri, kadın emeğini ve sürdürülebilir mutfak anlayışını destekleyen güçlü bir platforma dönüştü. Sapanca’daki etkinlik, bu vizyonun somut bir örneği olarak kültürel mirasın nasıl yaşatılabileceğini bir kez daha gösterdi.

ANPROŞEF, akademisyenler, öğretim üyeleri, profesörler, doçentler ve profesyonel şeflerden oluşan bağımsız ve ilkeli bir topluluğa dayanıyor. Federasyon ya da konfederasyonlara bağlı olmadan, özgün duruşuyla çalışmalarını sürdüren Birlik, “81 İlde 81 Workshop” projesiyle Türkiye genelindeki gastronomi ve aşçılık öğrencilerini kadim Anadolu mutfağıyla buluşturuyor. Her ilde, o bölgenin usta şefleri kendi doğdukları yerin başyapıt yemeklerini farklı coğrafyalardaki insanlarla tanıştırıyor, birlikte pişiriyor ve kültürel etkileşim sağlıyor. Bu karşılıklı paylaşım, ANPROŞEF’in kültür elçiliği misyonunu da pekiştiriyor.

ANPROŞEF Başkanı Excuvite Chef Hüseyin Şipal’den Genç Şeflere Çağrı

Kadim Anadolu Mutfağını Tanımadan Dünya Mutfağına Atılmayın

Bu projenin temel amacı, genç şef adaylarını junior şefleri, gastronomi öğrencilerini kadim Türk mutfağıyla tanıştırmak ve bu kültürü yaşatmalarını sağlamaktır. Bizim derdimiz, gelenekten kopmadan geleceğe yürümek. Çünkü bir annenin el açması eriştesini tanımadan, onun ruhunu bilmeden mutfağa giren bir şef, ne yazık ki sadece biçimle ilgilenir; özle değil.

Yozgat’ın yahnisini, Kayseri’nin yağlamasını hakkıyla yapmadan lazanya peşine düşmek; Anadolu’nun doğusundan batısına uzanan on temel pilavı bilmeden risotto sunmaya çalışmak, mutfak kültürüne yüzeysel yaklaşmaktır. Biz dünya mutfağını dışlamıyoruz, aksine destekliyoruz. Ancak referans noktamız Anadolu’dur. Bu toprakların mutfağını bilen bir şef, dünya mutfağında da harikalar yaratır.

Anadolu mutfağı öyle bir zenginliğe sahip ki, örneğin İtalya’nın dana carpaccio’sunun atası, bizim pastırmamızdır. 19.000’den fazla kayıtlı yemekle dünyanın en zengin mutfaklarından birine sahibiz. “Bu kadar olur mu?” diyenlere sadece Elazığ’ın kayıtlı yemek sayısını (1500) hatırlatmak yeterlidir.

Bugün dünyada hızla yayılan fast food kültürüne karşı bilim insanlarının önerdiği alternatif: slow food. Ve bu anlayışın en güçlü karşılığı Türk mutfağıdır. Oturarak, sohbet eşliğinde, zamanla yenen; içinde sebze, bakliyat, emek ve hikâye olan yemeklerden bahsediyoruz. Atıştırmalık değil, doyurucu ve ruhu besleyen sofralardan. İşte biz bu mutfağın yaşaması ve yaşatılması için genç şeflere sesleniyoruz: Önce kendi köklerinizi tanıyın. Anadolu’nun yemeklerini öğrenin, hissedin, pişirin. Sonra zaten dünya mutfağında da iz bırakacaksınız. Çünkü Türk mutfağı, sadece yemek değil; bir kültür, bir miras, bir yaşam biçimidir. 

 

21 Ağustos 2025 Perşembe

Babalar Yoldaş Oldu, Oğulları Turizmde İz Bıraktı

İSTANBUL-Sirkeci’deki otel ve restoran yatırımlarıyla bölgeye yeni bir soluk getirdiler. İstanbul Sirkeci’de konaklama, yeme-içme ve eğlence alanlarında yaptığı yatırımlarla dikkat çeken AYS Otelcilik, bölgeye değer katan projeleriyle öne çıkıyor. Şirketin yöneticileri, Orientbank İstanbul Autograph Collection ve Orient Occident Autograph Collection otelleri, Roof Mezzopotamia restoranı ve Gregor Jazz Club gibi markalarla yürüttükleri faaliyetleri, vizyonlarını ve hedeflerini paylaştı.


AYS Grubu’nun Yönetim Kurulu Üyeleri Barış Çolak ve Fırat Yıldıran ile Genel Müdür Engin Eryılmaz’ın katılımıyla gerçekleşen toplantıda konuşan Eryılmaz, AYS’nin Marriott’tan resmi operatörlük ruhsatına sahip olduğunu vurguladı. Zincir markaların artık franchise vermek için operatör lisansı şartı koştuğunu belirten Eryılmaz, AYS’nin Türkiye ve Türkî cumhuriyetlerde Marriott markasıyla faaliyet gösterme hakkına sahip olduğunu söyledi. “Artık ‘otelime şu markayı koyacağım’ dönemi sona erdi. Örneğin Marriott’tan franchise alabilmek için, onun onayladığı bir operatörle çalışmanız gerekiyor,” dedi.

ays-grup-baris-colak-v-firat-yildiran-ile-genel-mudur-engin-eryilmaz-orientbank-istanbul-autograph-collection-orient-occident-autograph-collection-roof-mezzopotamia-restorant-gregor-jazz-club.jpg

Engin Eryılmaz, Autograph Collection otellerinin mal ve hizmet tedariğinde yerel işletmeleri tercih ettiklerini, bu yaklaşımın bölgedeki konaklama standartlarını yükselttiğini ifade etti. Otellerde klasik kahvaltı büfesi yerine özel ürünlerin servis edildiği bir kahvaltı sunulduğunu, müzik seçiminden dekorasyona kadar yerel unsurlara özen gösterildiğini belirtti.

ays-otelcilik-yonetim-kurulu-uyesi-baris-colak.jpg

AYS Otelcilik Yönetim Kurulu Üyesi Barış Çolak ise misafir memnuniyetini en üst seviyede tutmayı hedeflediklerini belirterek, Türk misafirperverliği ile Marriott’un uluslararası standartlarını birleştirdiklerini söyledi. “Doğru eşleşme misafirlerimizde karşılık buluyor. Kuzey Amerika pazarı başta olmak üzere, İngiltere ve artık Çin’den de misafir ağırlıyoruz,” dedi.

ays-otelcilik-yonetim-kurulu-uyesi-baris-colak-001.jpg

Fırat Yıldıran ise babasıyla Barış Çolak’ın babasının bir vapur yolculuğunda tanışarak kurdukları dostluğun, sağlam bir ticari ortaklığa dönüştüğünü anlattı. Bu ortaklığın turizm yatırımlarına da yansıdığını belirten Yıldıran, tarihi iki binayı satın alarak Orientbank Hotel Istanbul Autograph Collection ve Orient Occident Hotel Istanbul Autograph Collection projelerini hayata geçirdiklerini söyledi.AYS’nin aynı zamanda inşaat alanında faaliyet gösterdiğini ve halka arz sürecinde bir Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) olduğunu açıklayan Yıldıran, “Süreç şu anda SPK’da. Eylül veya Ekim ayında halka arzın gerçekleşmesini bekliyoruz,” dedi. Tarihi binaları otele dönüştürme tercihlerini de açıklayan Yıldıran, “Sıfırdan otel yapmak yerine, var olan bir binayı turizme kazandırmak bize daha büyük keyif veriyor. Bu binaların ayakta kalabilmesi için ya müzeleşmeleri ya da otel olmaları gerekiyor. Binanın alınmasından otele dönüşmesine kadar geçen süre 10 yıl. Ticari getirisi daha yüksek başka yatırımlar yapılabilirdi ama biz tarihi mirasa sahip çıkmayı tercih ettik. Bu binalar eski İstanbul’un ruhunu yaşatıyor,” dedi.

Artan maliyetler ve baskılanan döviz kuru nedeniyle Türkiye’de fiyatların döviz bazında ciddi şekilde yükseldiğini belirten Barış Çolak, “İstanbul için pahalı algısı oluştu. Bu sürdürülebilir değil. Otel fiyatları aynı, hatta geride; ancak yeme-içme ve uçak bileti fiyatları çok arttı. Genel giderlerin yüksekliği kârlılığı düşürebilir. Gelen turist sayısında rekorlar kırıyoruz ama elde kalan tablo pek iç açıcı değil,” dedi. Fiyat karşılaştırmalarında aynı segment işletmelerin kıyaslanması gerektiğini vurgulayan Çolak, “Eskiden Avrupa ile Türkiye arasında yüzde 30’luk bir fiyat farkı vardı. Şimdi eşitlendi, hatta bazı durumlarda Türkiye daha pahalı hale geldi. Bu artışlar en çok orta ve alt segment işletmeleri etkiliyor. Üst segmentte ise büyük sorun yok; çünkü gelen misafir bu harcamayı göze alarak geliyor,” ifadelerini kullandı.

19 Ağustos 2025 Salı

Konya Havzası’nı Mavi Tüneller Kurtaramaz!

Konya Kapalı Havzası, barındırdığı sulak alanlar, endemik türler ve hassas iklim yapısıyla Türkiye’nin en zengin ekosistemlerinden biri.Bir zamanlar tahıl ambarı olarak bilinen havza şimdi mısır gibi sulu tarım ürünleri sonucunda hızlı bir yok oluşun eşiğinde. Havzadaki su tüketimini azaltmak gerekirken, bunun aksine Göksu Nehri’nden ikinci tünel yapımına başlanmış durumda. 


Bu yeni hat, havzadaki yanlış su yönetimine çare olmayacak, aksine su tüketimi sonucunda tuzlanma gibi sorunları da artıracak. Konya Havzası, Türkiye'nin en az yağış alan havzası olmasına rağmen en fazla su tüketilen bölgelerinden biri. Havzadaki tarım alanlarının %80’inde sulu tarım yapılırken, yalnızca %20’sinde kuru tarım yapılıyor.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-003.jpg

Bu durum, yeraltı sularına olan bağımlılığı artırıyor. Yer altı suyu rezervleri, yoğun yeraltı pompalamaları ve vahşi sulama yöntemleri nedeniyle hızla tükeniyor. Bu durum, obruk oluşumlarını artırıyor, birçok sulak alan ve gölü kurutuyor.Havzada su tüketimini kontrol altına almak ve mali değeri yüksek kuru tarım ürünlerini desteklemek yerine, havzaya dışarıdan su taşınmasını sağlayan ve kamuoyunda “Mavi Tünel” olarak bilinen ikinci iletim hattı yapılıyor. Yapılan tüneller uzun vadede bir çözüm oluşturmuyor. 

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic.jpg

Kaybolan sadece verimli tarım toprakları değil biyoçeşitlilik

Konya Kapalı Havzası içerisinde yirmi beş adet Önemli Doğa Alanı bulunduruyor. Bunlardan biri olan Tuz Gölü ise flamingoların İç Anadolu’da ürediği son göl. Ancak iklim değişikliğinin yanı sıra kaçak su kuyuları ve tarımsal sulamada kullanılan su miktarının artması gibi sorunlardan kaynaklı olarak her yıl değişen oranlarda flamingo yavru ölümleri yaşanıyor. Gölün çevresindeki Ters akan, Kulu gibi sığ göller de yılın neredeyse tamamında kuraklık yaşıyor. Bu ekosistemlerin hakkı olan su öncelikle tarımsal alanlarda kullanılıyor. Kontrol altına alınamayan su tüketimi, sulak alanların kurumasına ve biyoçeşitlilik kaybına neden oluyor. Konya Kapalı Havzası’nın doğal dengesini korumak ve gelecekte daha büyük krizlerin önüne geçmek adına acil adımlar atılması gerekiyor. Doğa Derneği, havzada kurak iklime ve çölleşmeye uygun tarım tekniklerinin ve yerel bilgi sistemlerinin desteklenmesi gerektiğini savunuyor.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-001.jpg

Kuraklık ve Çölleşme Geliyor.
Birleşmiş Milletler’in Temmuz 2025 raporuna göre, Türkiye'nin %88'i çölleşme riski taşıyor ve 2030 itibarıyla “su fakiri” ülke kategorisine girme tehlikesi bulunuyor. Raporda 21. Yüzyılın sonuna dek Türkiye'de yağışların %30 azalması ve sıcaklıkların 4 ila 5 derece artması bekleniyor.Buna karşın Devlet Su İşleri verilerine göre 2022 yılı için sektörel su kullanımları sulamada 44 milyar m3 (77%) içme, kullanma ve sanayide 13 milyar m3 (23%), toplam su kullanımları 57 milyar m3.

konya-havzasi-tuz-goludoga-dernegi-yonetim-kurulu-baskani-dicle-tuba-kilic-002.jpg

‘Suyun sonsuz bir kaynak olarak değerlendirilmesi düşüncesinden bir an önce vazgeçmek gerekiyor.’

Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç konu hakkında yaptığı açıklamada; ‘’Türkiye, gelecek yıllarda yaşayacağı kuraklık, çölleşme ve su stresine hala hazır değil. İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için atacağımız ilk adım biyolojik çeşitlilik ve sulak alan kaybını durdurmak olmalı. Suyun sonsuz bir kaynak olarak değerlendirilmesi düşüncesinden bir an önce vazgeçmek ve suyun döngüsünü yeniden tahsis edecek bir anlayış inşa etmek gerekiyor. Kuraklık ve çölleşmeyle uyumlu politikalar geliştirmenin ilk adımı tarımdan geçiyor. Su yönetiminde doğa temelli çözümler, kurak tarım uygulamaları ve sürdürülebilir su politikaları teşvik edilerek hem ekolojik hem de ekonomik bütünlük sağlanabilir. Bunun için de karar vericilerin sivil toplum ve üniversitelerle işbirliği yapması gerekiyor. ’’ dedi.

GlobeMeets 11–12 Eylül 2025’te Sahneye Tekrar Çıkıyor!  

Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın sayılı B2B etkinliklerinden: GlobeMeets B2B Networking Event, 11–12 Eylül 2025’te üçüncü kez kapılılarını açıyor!Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın ise sayılı B2B etkinliklerinden biri olan GlobeMeets B2B Networking Event, 11–12 Eylül tarihlerinde Rixos Tersane İstanbul’da üçüncü kez turizm sektörünün önde gelen şirketlerini bir araya getirecek. Kısa sürede global turizm ve seyahat endüstrisinin en prestijli buluşmalarından biri haline gelen etkinlik, geçen yıla oranla %20 büyüme kaydederek sektördeki yerini daha da sağlamlaştırdı. 

Hüseyin Kurt: Güven ve uluslararası prestijle büyümeye devam ediyoruz… 

GlobeMeets Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kurt, etkinliğe gösterilen yoğun ilgiyi şu sözlerle değerlendirdi:“Geçtiğimiz yıl organizasyonumuz bir önceki yıla göre üç kat büyümüştü. Bu yıl ise %20’lik bir büyüme kaydettik. Mart ayı sonunda tüm katılımcı masalarımız doldu ve sonrasında gelen talepleri üzülerek geri çevirmek durumunda kaldık. Bu, GlobeMeets’in kısa sürede ulaştığı güvenin ve uluslararası prestijin bir göstergesidir. Değer yaratmak ve fayda üretmek bizim asli hedefimiz. GlobeMeets’in sonunda herkesin yüzünde bir tebessümle ayrılmasını sağlamak bizim için en büyük başarıdır.”

Rekor Katılım, Küresel Ölçekte Networking
Bu yıl 200’e yakın exhibitorın yer alacağı organizasyona Türkiye’nin 40’a yakın farklı şehrinden ve yurt dışından 800’ün üzerinde alıcı acenta katılacak. 

GlobeMeets’te alıcı acentalar; Çin’den Özbekistan’a, Peru’dan Kore’ye, Japonya’dan Seyşeller’e, İzlanda’dan Balkanlara, Avrupa’dan Meksika’ya, Kazakistan’dan Mısır’a uzanan geniş bir coğrafyadan gelen 50’den fazla ülkede lokal acenta hizmeti sunan DMC’lerle buluşacak. 

Ayrıca 20’ye yakın havayolu, 11 ülkenin turizm ofisi, İGA Pass, kruvaziyer şirketleri, yurt dışından oteller, sigorta firmaları ve marketplace iş ortakları da etkinlikte yer alacak.