Çin’de yapılan son araştırma, dünyadaki panda sayısının 1864’e çıktığını gösteriyor. 10 yıl önce doğada yaşayan panda sayısı 1596’ydı. Nesli tehlike altındaki panda nüfusu, koruma çalışmalarının da katkısıyla son 10 yılda yüzde 16,8 oranında arttı. 2003’te dünyada bin 596 panda vardı. Çin’de yapılan Dördüncü Ulusal Panda Araştırması’nın sonuçlarına göre bu sayı bin 864’e çıktı ve pandaların yaşadığı alan da genişledi. Pandalar artık 2 milyon 577 bin hektarlık bir alanda yaşıyor.
Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren WWF-Çin Doğa Koruma Programları Yöneticisi Xiaohai Liu, “Dev pandaların korunması için birçok başarılı çalışma yapıldı. Çin hükümeti de bu çabaları destekleyip, aralarında WWF’in de bulunduğu doğa koruma örgütleriyle işbirliği yaptı” açıklamasını yaptı. Çin Devlet Orman İdaresi tarafından yürütülen araştırma, 2011’de WWF’in maddi ve teknik desteğiyle başladı. Araştırma sonuçları, dev pandaların yüzde 66,8’inin korunan alanlarda yaşadığını gösteriyor. Son yapılan araştırmadan bu yana pandaların yaşadığı korunan alanlara 27 yeni saha eklendi ve toplamda 67’ye ulaştı.Panda koruma çabaları başka türlerin korunmasına da katkıda bulundu. Çin’in Siçuan, Şaanşi ve Gansu eyaletlerinde yaşayan pandalar için oluşturulan korunan alanlarda, Çin’in güneybatısında yaşayan, Çin dağ keçisi, altın maymun, kızıl panda ve tepeli aynak gibi nesli tehlike altındaki diğer türler de yaşıyor.
WWF, Çin hükümetinin pandalar için gerçekleştirdiği çalışmaları destekliyor. Bu çalışmalar, yeni doğa koruma alanlarının oluşturulmasıyla birlikte pandaların daha çok yiyecek bulabilmesine ve daha iyi üreyebilmesine olanak sağlayan orman alanlarını bambulukları ekolojik koridorlarla birleştiren korunan alan ağlarının oluşturulmasını da kapsıyor. Araştırma, popülasyon ve habitat açısından bazı artışları ortaya koysa da, doğada yaşayan dev pandalar hala ciddi sorunlarla karşı karşıya. Panda popülasyonunu tehdit eden kaçak avcılık tehdidi azalsa da madencilik, hidroelektrik santraller, turizm ve altyapı inşaatları gibi sorunlar türün yaşam alanlarını olumsuz etkiliyor.WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, “Pandalar, WWF’in tüm dünyadaki doğa koruma çalışmaları için bir sembol. Korunmasıyla ilgili çalışmaların olumlu sonuçlar verdiğini görmekten çok mutluyuz. Çin’den gelen umut verici haberler bizleri diğer türlerin korunması konusunda da yüreklendiriyor” dedi. WWF’in doğa koruma çalışmalarına destek olmak için yürütülen ‘evlat edinme’ kampanyasının Türkiye ayağında da en çok tercih edilen tür panda. Pandaların korunmasına destek olmak isteyen bireyler, WWF-Türkiye’ye bağışta bulunabiliyor.
TURİZMİN SESİ |Turizm ve Turizmcinin Sesiyiz | Turizm Haberleri | Gastronomi Haberleri | Etkinlik Haberleri | turizminsesi@gmail.com
WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4 Mart 2015 Çarşamba
25 Mayıs 2014 Pazar
Adana’da Saz Kedisi için Tür Koruma Eylem Planı hazırladı
Saz kedisi tür koruma eylem planı tamamlandı
WWF-Türkiye, Orman ve Su İşleri Bakanlığı VII. Bölge Müdürlüğü işbirliğiyle Adana’da Saz Kedisi için Tür Koruma Eylem Planı hazırladı. Plan, tehlike altındaki türün ülkemizdeki yayılış alanlarından biri olan Adana il sınırları içerisinde korunmasına temel oluşturacak. Ülkemizde varlığını sürdüren beş kedi türünden biri olan saz kedisinin varlığı habitat kaybı, avının azalması ve yasa dışı avcılık gibi kendisini tehdit eden faktörlerin önlenmesiyle yakından ilişkilidir. Bu amaçla; alan araştırmaları ile elde edilen veriler ve tür hakkında bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmalarda yer alan bilgileri sentezleyen Koruma Eylem Planı, türün Adana il sınırları içindeki yaşam alanlarını belirlerken, daha etkili korunması için atılması gereken adımları ortaya koyuyor. Türün, IUCN ölçütlerine göre ulusal ve uluslararası ölçekteki koruma durumunu göz önünde bulundurarak hazırlanan Eylem Planı, yöre halkıyla yapılan görüşmeler ve bölgedeki resmi kurum ve kuruluşlar ile bilim ve akademi dünyasından uzmanların katılımlarıyla tamamlandı.
Adana il sınırları içinde bulunan Akyatan Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Yumurtalık Lagünleri ve Tuzla Lagünü’nde yürütülen arazi çalışmalarıyla elde edilen veriler sayısallaştırılarak haritalandı. Plan; koruma ve yönetim, bilimsel araştırma ve izleme, farkındalık oluşturma, kapasite geliştirme, eğitim ve koordinasyon başlıkları altında gerçekleştirilmesi gereken eylemleri tanımlıyor.
WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem “47 gün süren arazi çalışmalarında, alana beş fotokapan kuruldu. Elde edilen görüntülerden türün toplam 35 kez fotokapanla kaydedildiği, bunlardan altısında yavruların bulunduğu tespit edildi. Bu, çalışmaya konu alanların ekolojik açıdan sağlıklı olduğunun bir göstergesidir. Saz kedisinin biyolojisini, ekolojisini ve yaşam döngüsünü ortaya koyan Plan, türün Adana’daki doğal yaşam alanlarında etkileşim içinde olduğu diğer canlılar hakkında da önemli bilgiler içeriyor. Bu açıdan Plan, saz kedisini merkeze koyarak, varlığını sürdürebilmesi için gereken şartların bir arada değerlendirilmesi bakımından kapsamlı bir çalışma olmuştur,” dedi.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak “Bilimsel araştırmalar, doğal kaynaklar ve türler üzerinde çok büyük bir baskı yarattığımızı gösteriyor. Tüm dünyada biyolojik çeşitlilik kaybının önüne geçmek için özellikle tehlike altındaki türlere ait koruma eylem planlarının bütüncül bir yaklaşımla hazırlanması ve etkili bir şekilde uygulanması gerekiyor. 22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde paylaştığımız bu haber, saz kedisinin geleceği ve sahip olduğumuz diğer doğal değerlerin korunması açısından umut vadediyor,” dedi.
25 Mart 2014 Salı
29 Mart’ta ışıklar 1 Saatliğine dünya için kapanacak
Şehirlerin desteğini sembolik yapıların ışıklarını kapayarak gösterdikleri kampanya kapsamında, Paris’teki Eyfel Kulesi, Roma’daki Kolezyum, New York’taki Empire State Binası, Times Meydanı, Londra’daki Big Ben, Moskova’daki Kremlin Sarayı, Çin Seddi, Piramitler vb. gibi dünyanın sembolleri arasında yer alan birçok ikonik yapı bir saatliğine kararacak. Dünya Saati’nin, sürdürülebilir bir gelecek için atılması gereken adımları tanımlamada çok önemli bir araç olduğunu belirten WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar “Tüm dünyada 2 milyar insan, din, dil, ırk, toplum farkı gözetmeksizin bu küresel etkinliğe katılarak gezegenimizin kötü gidişatına dur demek istiyor ve değişimin bir parçası oluyor. Işıkları kapatmak gibi basit ama anlamlı bir eylemle çevreye duyarlı tüm insanları aynı çatı altında toplayan Dünya Saati, karar vericileri, kurumları, belediyeleri, sivil toplum kuruluşlarını, basını ve bireyleri aynı anda hareket etmeye çağırarak aslında çözümün anahtarını işaret ediyor,” dedi.
ise, “Bu yıl Dünya Saati için 7000 şehirde 1.500’den fazla sembolik ve ikonik yapı bir saatliğine kararacak. Türkiye’den de Boğaz köprüleri, Ayasofya Müzesi, Beylerbeyi Sarayı, Beykoz Kasrı, Dolmabahçe Sarayı ve Saat Kulesi, Galata Kulesi, Ihlamur Kasrı, Küçüksu Kasrı, Topkapı Sarayı ışıklarını kapatarak kampanyaya destek oluyor. Dünya Saati, doğayla daha uyumlu bir gelecek için herkesin değişimi başlatma gücü olduğunu gösteriyor. Çevre sorunlarına çözüm arayan herkes www.dunyasaati.org adresinden bu değişimi başlatabilir,” dedi.
13 Şubat 2014 Perşembe
Türkiye’nin Su Ayak İzi Raporu
Dünya üzerindeki su kaynaklarının haksız dağılımına dikkat çeken Manwani “BM bir insanın içmek, yemek yapmak ve temizlik için günde yaklaşık 50-100 litre suya ihtiyacı olduğunu belirtiyor, oysa şu anda günde sadece 10 litre su ile yaşamını sürdüren milyonlarca insan var. 2025 yılına kadar dünyanın üçte biri su sıkıntısı çekilen koşullarda yaşamak zorunda kalacak. 2025 yılına kadar ise 1.8 milyar kişi tam bir su kıtlığı yaşayacak.” dedi ve sözlerine su kaynaklarının Türkiye’deki yatırımlarını nasıl etkileyebileceğine değinerek devam etti.Harish Manwani, “Türkiye’de sürdürülebilir su kaynağı olmazsa, ister ihracat ister yerel tüketim amaçlı olsun, burada iş yapamayız. Rapora göre, Türkiye’deki üretim ve tüketimin yaklaşık %80’i ülkedeki su kaynaklarına bağımlı, dolayısıyla tatlı su kaynaklarının sürdürülebilirliği ile ekonomi ve toplumun sağlığı arasında doğrudan bir bağlantı var. Bu nedenle, sudaki ayak izimizi ve su kaynaklarımızı nasıl daha iyi yönetebileceğimizi anlamamız ve bu konuda farkındalığa ulaşmamız şimdi her zamankinden daha önemli. Türkiye Su Ayak İzi Raporu ile amaçlanan da tam olarak bu.” diyerek Türkiye Su Ayak İzi Raporu’nun önemini vurguladı.
OMO ve WWF-Türkiye’nin 2009 yılında gerçekleştirdikleri ‘Sudaki Ayak İzim’ Projesi ile kamuoyunun dikkatini konuya çekmeyi başardıklarını belirten Unilever Türkiye Ev ve Kişisel Bakımarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Dinçer, düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, “O günlerde açtığımız www.sudakiayakizim.com sitesinde, 90 binden fazla kişi sudaki ayak izini ölçtü. Kendilerine sunduğumuz pratik bilgiler ise bireysel su ayak izlerini düşürmek yönünde tetikleyici oldu. Uzun yıllardır, doğru yıkama alışkanlıkları konusunda tüketicilerimizi harekete geçirmek için çok sayıda kampanya yürütüyoruz.
“OMO olarak, sürdürülebilirliği tüm faaliyetlerimizin tam kalbine koyduk. Hem inovasyonlar hem de tüketici davranışlarını değiştirmeye yönelik iletişim çalışmalarımızla daha yaşanabilir bir dünya için adım attık. Herkese günlük yaşamında yapacağı küçük bir değişiklikle, atacağı küçük bir adımla, çocuklara daha yaşanabilir dünya bırakabileceğini gösterdik. Önemli bir hedefimiz de bu çalışmayla sektörümüze örnek olmaktır. Bu anlayışın eseri olan Türkiye’nin Su Ayak İzi Raporu, tarımdan sanayiye ve evsel kullanıma kadar Türkiye’nin ayrıntılı su haritasını ortaya koymakta. Ve herkese bu anlamda önemli görevler düştüğünü göstermektedir.” Dinçer, sözlerine “Son zamanlarda ülkemizde yaşadığımız su sıkıntısı da olumsuz iklim değişikliğiyle karşı karşıya olduğumuzu göstermekte.” şeklinde devam etti.
Baştak: “Rapor, Türkiye’de üretim ve tüketim süreçlerinin %80’inin ülke içerisindeki su kaynaklarına dayandığını ortaya koyuyor.”Su ayak izi kavramının su yönetimi açısından strateji geliştirilmesi için çok önemli bir gösterge olduğunu vurgulayan WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak da “ Türkiye’nin su ayak izi, üretim ve tüketim süreçlerinin hem iklim koşullarına karşı duyarlı olduğunun, hem de su kaynaklarının sürdürülebilirliğiyle ilişkili olduğunun altını çizer.
http://www.turizminsesi.com/haber/turkiye-su-zengini-bir-ulke-degildir-15515.htm
,
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)