5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine ilişkin yasa tasarısı ve teklifinin müzakeresi gündemiyle 11 Haziran Çarşamba günü TBMM Çevre Komisyonu'nda onaylanan tasarının ilk 5 maddesi, toplantıya katılan hayvan hakları örgütleri tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Kamuoyunda büyük tepki çeken yunus parkları ve hayvanlı sirklerin yasaklanmaması ile sokak hayvanlarının tanımının belli olmayan “beslenme noktaları”nda toplanması ve deneylerde kullanılmasının önünü açan maddeler, en çok dikkat çeken konuların başında geliyor.
Hayvan refahı ifadesi ölüm demek
Haklar konusunda taviz vermemek amacıyla toplantıya katılan sivil toplum kuruluşları Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği, Hayvan Haklarını Koruma ve Geliştirme Derneği, Yeryüzüne Özgürlük Derneği ve Yunuslara Özgürlük Platformu, yayınladıkları ortak bildiride “Komisyon toplantısında tasarıya eklenmesi kabul edilen 'hayvan refahı' tanımı, hayvanların uyutulmasını, yani öldürülmesini içeren uygulamalardan oluşan, hayvanların haklarının değil, nasıl daha insani koşullarda öldürüleceğini, kullanılacağını ve sömürüleceğini tanımlayan bir anlayış ve teoridir. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun tabiriyle Türkiye’de 'hayvan hakları devrimi' değil, sistemli ve bilinçli bir hak gaspı sonucunda hayvan soykırımı yaşanacaktır. Sadece göstermelik olarak komisyon toplantılarına davet edilen ve katılımına izin verilen STK/baro görüşlerinin Meclis nezdinde hiçbir önemi olmadığı açıkça anlaşılmış, asıl maksadın hayvanların tecridinin meşrulaştırılması olduğu ve hakların esnetilmek istendiği görülmüştür” dedi.
Yunus parkları ve hayvanlı sirkler kapatılmıyor
Yerel ve uluslararası STK'lar ile birlikte Türkiye'de üç yunus parkının kapatılmasını sağlayan Yunuslara Özgürlük Platformu adına konuşan Öykü Yağcı, “Aylardır hükümetin reklam malzemesi olarak kullandığı ve defaatle yasaklanacağı duyurulan yunus parkları ve hayvanlı sirkler, toplantı düzeninin tam olarak sağlanamadığı ve platformumuza inatla söz hakkı verilmeyen bir ortamda Çevre Komisyonu üyesi AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in verdiği, ahlaki değerlerden ve bilimsel temelden uzak bir önerge ile zulmü ayakta tutan bu hayvan hapishaneleri yasaklanmamıştır” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hayvanlar üzerinden yürüttükleri ticaret ile ayakta kalan bu deniz hapishaneleri, Metiner'in dile getirdiği gibi ülke ekonomisine katkı sağlayıp çok önemli sosyal ve kültürel rol üstlenmekten çok uzaktır. Aksine hem hayvanların doğal ortamlarında özgürce yaşama hakkını gasp etmekte hem de insan sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın bilirkişi görüşü ve uzman doktorların açıklamaları ile sabit kılınan gerçeklere rağmen komisyon, esaretin ve ticari çıkarların yanında yer almayı tercih etmiştir. Ceplerini doldurmak için engelli insanların umutlarını sömüren ve çocukların merak duygusu üzerinden hayvan sevgisini bahane eden işletmecilerle 5. maddeyi onayan komisyon üyelerinin yakın ilişkisi, yunus gösteri merkezlerinin kapatılmamasına yönelik bu kararla resmen kanıtlanmıştır. Bu yanlı tutumu ve sömürüye dayalı bir kanunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz.”
Sokak hayvanları “bilinmeyene” terkedilecek
Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nden Burak Özgüner ise, Komisyon Başkanı Erol Kaya'nın dile getirdiği gibi Alt Komisyon raporunun STK ve baroların talepleri doğrultusunda geliştirilmediğinin altını çizdi ve sokak hayvanlarını bekleyen tehlikeyle ilgili şöyle konuştu: “Yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesinde sokaklardan toplanan hayvanların tekrar alındıkları yere bırakılmasına ilişkin mevcut madde tasarıda değiştirildi ve yine Milletvekili Mehmet Metiner’in verdiği madde önergesi ile sokak hayvanlarının, oluşturulacak besleme noktalarına bırakılması yönünde değiştirildi. Bu, yıllardır bizlerle sokaklarda yaşamakta olan kent hayvanlarının şehir merkezlerinden uzak, nereye yapılacağı ve ne şekilde oluşturulacağı dahi belli olmayan 'besleme odakları'na terk edileceği anlamına geliyor.”
Hayvanlara “süresiz” hapis hayatı
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın tasarısında “doğal yaşam parkı” diye geçen tanımın tasarıdan çıkartıldığı söylenmesine rağmen, aynı zihniyetin devam ettiğini vurgulayan Özgüner, şunları söyledi: “Türkiye’de devlete ait elli köpek kapasiteli barınaklarda dahi hayvanlar açlık ve susuzluktan, tıbbî yardım alamadıklarından hayatını kaybederken, binlerce köpek kapasiteli İstanbul Sarıyer’deki Kısırkaya köyünde olduğu gibi barınakların inşası gündeme geliyor. Tasarı metninde ise, toplanan ve kısırlaştırılan hayvanların ne kadar süre ile barınaklarda tutulacağı belirtilmiyor. Bu süreyi kanun ile belirtmemek, muğlak bir uygulamayı beraberinde getirir; sokaklardan toplanan hayvanlar yıllar boyunca tel örgüler arkasında hapis hayatı yaşayabilir. İmhaya, kıyıma, hak gasbına, soykırıma neden olacak bu tesislere karşı olan ve sayıları 50’ye yaklaşan STK’lar, bu fikre ve zihniyete şiddetle karşı olduğunu yayınladıkları iki ayrı deklarasyonda dile getirmiş, mevzuata aykırı olan bu tesis inşaatlarının, sebep olacağı hak ihlâlleri nedeni ile ivedilikle durdurulmasını istemiştir. İBB’nin Kısırkaya’daki toplama kampının inşaatının yürütmesinin durdurulması istemi ile konu idarî yargıya taşınmıştır. Söz konusu tasarı ile ilgili görüşlerinden, tutumlarından ve kabul ettikleri maddeler nedeni ile TBMM Çevre Komisyonu’nun iyi niyetli olmadığı ortaya çıkmıştır.”