2 Eylül 2013 Pazartesi

TÜRKİYE’NİN EN İYİ İŞ OTELİ ÖDÜLÜNÜ ALDI



TURİZM OSKARLARI’NDA TÜRKİYE’NİN EN İYİ İŞ OTELİ ÖDÜLÜ WYNDHAM KALAMIŞ MARİNA’YA GELDİ
Anadolu Yakası’ndaki ayrıcalıklı konumu ile açıldığı günden itibaren misafirlerinin
gözde adresi haline gelen Wyndham Kalamış, Turizm Oskarları olarak kabul edilen
ve bu sene 20. kez düzenlenen World Travel Awards’ta turizm profesyonelleri tarafından  oylanarak ‘’Türkiye’nin En İyi İş Oteli” ödülüne layık görüldü.

Geçtiğimiz yıl hizmete açılan Wyndham Kalamış; Kalamış Marina’daki benzersiz konumu ve muhteşem deniz manzarası, şehir yaşamı ile bütünleşen lokasyonu, şık restoranları, spa ve spor tesisleri, toplantı ve kongre salonları, seçkin dekorasyonu ve dikkat çekici iç mimarisiyle, Anadolu Yakası’nın sembolü haline gelmeyi başardı. Uluslararası Wyndham  Oteller Grubu’nun bu marka ile Türkiye’deki ilk yatırımı olan Wyndham Kalamış, ilk yılında aldığı bu prestijli ödül ile grubun dünya çapındaki liderliğini perçinlemiş oldu.

Wyndham Kalamış, İş Dünyasının da Tercihi!
Misafirlerine sunduğu ayrıcalıklı konaklama ve yeme-içme hizmetlerinin ötesinde kongre ve toplantı salonları ile fark yaratan Wyndham Kalamış; açıldığından bu yana yerli ve yabancı profesyonellerin de tercihi oldu. Yüksek teknoloji ve ekipmanlarla donatılmış, modern ve şık çizgilerle tasarlanan 14 adet toplantı salonu, 300 ve 600 kişilik sütunsuz balo salonları ile önemli organizasyonlara da sahne olan Wyndham Kalamış, bu alandaki üstünlüğünü “Türkiye’nin En İyi İş Oteli” olarak en çok oyu alarak  kanıtlamış oldu.

Turizmin Kırmızı Halısı, Antalya’daydı!
31 Ağustos’ta Antalya’da gerçekleşen ödül töreni, uluslararası turizmcilerin ve basının ilgi odağı oldu. Bu yıl 20. kez gerçekleşen Dünya Seyahat Ödülleri’nde, görkemli bir gala gecesi ile dağıtılan ödüller, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen turizm sektörünün en iyilerini bir araya getirdi. Türkiye’nin En İyi İş Oteli ödülüne layık görülen Wyndham Kalamış’ın ödülünü almak üzere Antalya’da bulunan Genel Müdür Alper Can Bulcum “Wyndham Otel Grubu’nun Türkiye’deki ilk yatırımı olarak birinci yılımızda bu kadar prestijli bir ödüle layık görüldüğümüz için çok mutluyuz. Amacımız Anadolu yakasının en gözde oteli olan Wyndham Kalamış Marina’yı dünyanın bildiği bir otel haline getirmek. Bizlere oy veren herkese çok teşekkür ederiz.” dedi.

BAŞARAN ULUSOY; İZİN VERİN BAŞBAKANIM KIYILARI KURTARALIM



TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Başbakan Erdoğan'ın Bodrum kıyılarına ilişkin tepkisini haklı bulduğunu belirtti ve "Başbakan bize görev versin hepsini tespit edelim" dedi.


TÜRSAB Başkanı Başaran Ulsuoy Radikal'den Jale Özgentürk'e haziran ayında yaşanan Gezi protestoları ile birlikte etkileneceği tartışılan 2013’te turizm sektöründe son durumunu anlattı.

İlk 7 ayda turist sayısındaki artış yüzde 10.68 olmuş, detayları nedir?
Turist sayısında yüzde 10.68’lik artış oldu. Bu, önemli bir artış. En büyük artış Suriye’den. En büyük düşüş ise eksi yüzde 6.36 ile İran pazarında. Antalya’da yüzde 31. 67, İstanbul ’da yüzde 30.70, Muğla, Edirne’de yüzde 8 ve Artvin’de ise yüzde 5’lik artış var. Avrupa ülkelerinde yüzde 3 artış oldu. En fazla artış ise Fransa ’dan. Geçen yıl yüzde 14 düşmüştü, bu yıl yüzde 1.5 artış var. Suriye, Gürcistan ve Ukrayna ilk üç sırada yer alıyor.


Bu rakamları başarılı buluyor musunuz? En büyük artış büyük göç dalgasının yaşandığı Suriye’den geliyor.
"Çok başarılı buluyorum. Sektör yüzde 10 büyümüş. Suriye genel rakama o kadar etki etmez. Avrupa ülkelerinden de artmış. Türkiye turizmi çok kriz atlattı. 2008’den beri ise atakta. Kazandığımızı vermek istemiyoruz. Çok fırtına atlattık, artık krizlere karşı daha dayanıklıyız. Yani haziran ayında yaşanan Gezi Parkı olaylarının korkulduğu kadar etkisi olmamış...

Evet, genelde fazla tesir etmedi. Lokal olarak Taksim civarındaki otelleri etkiledi. Öte yandan Mısır’daki olaylar yüzünden o ülkeye gitmeyenler de bize geldi. Türkiye normal seyrinde yürüyor. 2012’de zaten bağlantılarımızı yapmıştık."


Gezi olayları Türkiye’nin güvenli ülke algısını etkilemedi mi?
"Biz bu olayları pozitife çevirmeye çalıştık. Türkiye’de demokrasi işliyor. Demokratik hakların kullanılması her ülkede oluyor. Biz de bunu anlattık. Türkiye’nin itibarının korunmasını istiyoruz. Ayrıca yurtdışından gelmek isteyenlerin bazıları da diyor ki Türkiye’de demokratik haklar varmış. Tabii bu hakların kullanılmasından yanayız ama kullanırken demokratik haklarımıza da müdahale edilmemesi, ticaretimize mani olunmaması lazım. Ayrıca 30 bin turist içinde 50-100 binden söz edecek halimiz yok. O dönemde kongreler iptal olmadı. Birkaç gemi dışında kruvaziyer turizm etkilenmedi."

14 yıla yakındır başkansınız. Türkiye turizmi nereden nereye geldi bu sürede?
"Türk turizmi 10 yıl önce 9 milyon turist 6 milyar dolar gelirden bugün 30 milyar dolar gelir 33 milyon turist sayısına geldi. Bu yıl 34 milyar dolar gelir olacak. Ayrıca Türkiye’de turizm çeşitlendi. Yapısı da değişti. Burada en önemli faktör yurtdışından gelenler değil yurtdışına gidenler. Türkiye artık seyahat eden bir ülke. 1999’da 556 bin kişi içeride ve dışarda geziyordu. Bugün ise 13 milyon kişi geziyor. Hedefimiz 2023’te 35 milyon insanımızı gezdirmek ve ekonomiye 30 milyar TL kazandırmak. Artık Türkiye turist bekleyen değil dünyanın her yerine turist gönderen bir ülke. Bayramda 78 ülkeye turist gönderdik."

Her sektörün 2023 için bir hedefi var. Turizmin nedir?
"2023’te 50 milyon turist 50 milyar dolar gelir hedefimiz var. Turist başı gelir rakamı şu anda düşük, 832 dolar. Artık sayı bakımından iftihar etmiyoruz. Kazanmaya yöneldik. Türkiye turist sayısında 15’inci sıradan 6’ncı sıraya geldi. Gelir bakımından ise hâlâ 12. sıradayız. Bundan sonrası için çevreyi koruyan bir anlayış ön plana çıkıyor. Artık ürünümüz çevre ve kültür varlıkları. Parklarda, havuz parklarında, yunuslarla yüzmek iş değil, günahtır. Yunusla fotoğraf çektirmek marifet değil, yunusu denizde tutabilmek marifet. Denizi temiz tutmak marifet. Karadeniz çöp denizi haline gelmiş. Çöp fabrikalarına ihtiyacımız var. "

Başbakan’ın Bodrum kıyıları tepkisine ne diyorsunuz?
"Çok doğru bir tepki. Haklı buluyorum. Ben zaten kıyılarda 5 kattan daha fazla yapıya izin verilmesine karşıyım. Buna izin veren belediye başkanına dava açılsın. Artık yeter, Allah aşkına dursunlar. Bir tatil beldesinde beş katlı bina olmaz. Kentlerin kimliği kalmadı, şehrin belleği de gidiyor. 20 katlı bir binada tatil yapmak ister misin?"

Bu yapıların yıkılması mümkün mü?
"Sayın Başbakan bize görev versin hepsini tespit edeyim. Ben on yıldır söylüyorum. Allah aşkına sahilde tesis yapmayın, doydu. Butik yerlere, ahşap yerlere, Bungalovlara ihtiyacımız var. On dokuzuncu yüzyıl sanayi, yirminci yüzyıl insan odakladır. Ne kadar savaş bela varsa yirminci yüzyılda olmuştur. Yirmi birinci yüzyıl ise çevre odaklı olacaktır."

Seyahat acentelerinde bazı sıkıntılar var. İflas edenler, turisti ortada bırakanlar. Sorun nedir?
"Seyahat edecek olan insan artık içeride de ve dışarıda da sigorta yaptıracak. Kendi vatandaşlarımıza şunu söylüyorum. Sigorta poliçenizi alın. Seyahat acenteleri de hesabını bilecek."(Radikal)

1 Eylül 2013 Pazar

BELİZE VATANDAŞLARI VİZEDEN MUAF TUTULACAK




Orta Amerika'da yer alan Belize ülkesinin vatandaşları bundan böyle Türkiye'ye yapacakları turistik amaçlı ziyaretleri vizesiz gerçekleştirebilecek. Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı'nı dikkatinize sunuyoruz: "Umuma mahsus pasaport hamili Belize vatandaşlarına Türkiye'ye yapacakları turistik amaçlı seyahatlerinde toplam kalış süreleri 180 gün içinde 90 günü geçmemek kaydıyla vize muafiyeti sağlanması; Dışişleri Bakanlığının 16/7/2013 tarihli ve 653160 sayılı yazısı üzerine, 5682 sayılı Pasaport Kanununun 10 uncu maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 5/8/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır"

Belize, Orta Amerika'da yer alan bir ülkedir. Kuzeyinde Meksika, batı ve güneyinde Guatemala, doğusunda ise Karaib Denizi yer almaktadır. 1973’e kadar İngiliz Honduras’ı olarak bilinen ülke 1981 yılında bağımsızlığını ilân etmiştir. El Salvador'dan sonra, Orta Amerika ülkeleri sıralamasında en küçük ikinci ülke olan Belize, aynı zamanda, bayrağında insan resmi olan dünyanın tek ülkesidir. Türkiye - Belize arası 10835 Km'dir ve direk giderseniz uçakla yaklaşık 12 saat sürer.

UKRAYNALILARIN VİZESİZ KALIŞ SÜRESİ UZATILDI


Ukrayna vatandaşlarının Türkiye ziyaretlerinde geçerli olan 30 günlük vizesiz kalış süresi Resmi Gazete'de yayımlanan karar ile birlikte 60 güne çıkarıldı.Ukrayna vatandaşlarının Türkiye'ye yapacakları seyahatlerinde, 180 gün içinde toplamda 90 günü aşmamak kaydıyla 30 gün olan vizesiz kalış süresi 60 güne çıkarıldı.Bugün Resmi Gazete'de yayınlanan karar metinler şöyle:"Umuma mahsus pasaport hamili Ukrayna vatandaşlarının Türkiye’ye yapacakları seyahatlerinde, 180 gün içinde toplamda 90 günü aşmamak kaydıyla 30 gün olan vizesiz kalış sürelerinin 60 güne çıkarılması; Dışişleri Bakanlığının 9/7/2013 tarihli ve 611762 sayılı yazısı üzerine, 5682 sayılı Pasaport Kanununun 10 uncu maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 1/8/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır."

PARK BOSPHORUS İSTANBUL HOTEL AÇILIŞI İÇİN GÜN SAYIYOR

                                                                



PARK BOSPHORUS İSTANBUL HOTEL AÇILIŞI İÇİN GÜN SAYIYOR 

Park Bosphorus İstanbul Hotel, Muhteşem Boğaz Manzarası ve İstanbul Panoramasıyla Göz Kamaştıracak
CVK Group bünyesinde yer alan Park Bosphorus İstanbul Hotel şehrin merkezi Taksim Gümüşsuyu’nda, bir döneme damgasını vuran ünlü Park Otel’in temelleri üzerinde yükseliyor. İstanbul'da bir döneme damgasını vuran ünlü Park Otel'in temelleri üzerinde CVK Group tarafından inşaatı devam eden Park Bosphorus İstanbul Hotel açılış için gün sayıyor.

İstanbul Boğazı’na nazır tarihi Park Otel’in, kentin merkezi Taksim Gümüşsuyu’nda yer alan arazisi üzerinde yeniden yükselen Park Bosphorus İstanbul, eşsiz manzarası, her biri özel olarak tasarlanmış ve büyüklükleri 30 m2 ile 150 m2 arasında değişen toplam 600 odası ile şehrin vazgeçilmezi olacak.

Park Bosphorus İstanbul Hotel, 137 bin metrekarelik arazi üzerinde toplam 4 bin 500 m2’lik teras, 6 farklı konseptte hazırlanan yiyecek içecek bölümleri, 8 bin 500 m2 SPA, Wellness ve Fitness merkezi ile 2013 yılının son çeyreğinde kapılarını açacak.

CVK grubunun ikinci oteli olacak Park Bosphorus İstanbul, Türkiye’nin en büyük SPA alanlarından biri ile ziyaretçilerine Tarihi Park Otel’in efsaneleşen misafirperver ruhunu tüm detayları ile sunacak.

Deluxe Hotel Kavramını Yeniden Yorumlayacak
Park Bosphorus İstanbul Hotel, sadece bir otel değil aynı zamanda Avrupa’nın en büyük seyir terası, lüks restoranları, cafeleri ile bir yaşam merkezi olacak. Otelcilikte hizmet kalitesinin en üst sınırını simgeleyen “Deluxe Hotel” kavramını yeniden yorumlayan Park Bosphorus İstanbul Hotel, özel VIP servisleri, seçkin hizmet kalitesi ile  otelcilik anlayışına  farklı bir  bakış açışı getirecek.

Çevre Dostu Hotel
Park Bosphorus İstanbul Hotel’in yapımında, sürdürülebilirlik ve çevre dostu özellikleri ifade eden  “Yeşil Otel” kriterlerinin büyük bölümüne azami özen gösterildi. Sadece tasarım değil, uygulama anlamında da çevrecilik adına gerekli tüm çalışmaların yapıldığı Park Bosphorus İstanbul Hotel’de, teknolojik alt yapı, su ve enerji tasarrufu standartları, çevreye zararlı maddelerin ve atık miktarının azaltılması standartları uygulanacak.


31 Ağustos 2013 Cumartesi

İSTANBUL BULUŞMASI DÜNYA BARIŞI İÇİN BİR FIRSAT


İSTANBUL BULUŞMASI DÜNYA BARIŞI İÇİN BİR FIRSAT


İSTANBUL GYEONGİU DÜNYA KÜLTÜR KÜLTÜR EXPO’NUN ETKİNLİĞİ BAŞLADI
İstanbul Gyeongju - Dünya Kültür Expo‘su açılışını yapan Başkan Kadir Topbaş;'Buluşma, Hepimiz Biriz' sloganı ile gerçekleşen İstanbul Gyeongju - Dünya Kültür Expo’su Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi’ndeki sergi açılışıyla başladı. Serginin açılışını yapan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, farklı kültürlerin bu tür etkinliklerde bir araya gelmesinin dünya barışına katkı sağladığını söyledi.
İstanbul ve Güney Kore'nin Gyeongju şehri arasında kültür bağı oluşturmak için düzenlenen İstanbul-Gyeongju Dünya Kültür Expo'nun ilk etkinliği Türkiye-Kore Geleneksel El Sanatları Sergisi, Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'nde açıldı.



Bu sergi İstanbul için büyük bir şans
Serginin açılış töreninde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Türkiye ile Güney Kore'nin dostluğunun asırlar öncesine dayandığını belirterek, serginin kendileri için mutluluk verici olduğunu söyledi. Kültürlerin insanlık tarihinin ortak dili olduğunu ve bu dile katkı sağlayacak her türlü girişime destek verilmesi gerektiğini vurgulayan Başkan Kadir Topbaş, şöyle konuştu;“Ülkelerin kalkınmasında kültür çok önemli bir yer tutuyor. Bu durumun Birleşmiş Milletler tarafından bile gündeme alındığını belirtmek istiyorum. Farklı kültürlerin böyle ortamlarda bir araya gelmesi, dünya barışına da katkı sağlıyor. Böyle bir serginin İstanbul'da açılması bizler için büyük bir şans. İnsanlık için bu kadar öneme sahip kültür aktivitelerini her zaman desteklemeliyiz.”


Güney Kore Gyeongsangbuk Valisi Kim Kwan Yong da iki ülke arasındaki dostluğa değinerek, “Tarih toplumlar için çok önemli. Burada, kardeş ülke Türkiye'de bu tarihi değerlerimizi canlandırıyoruz. Dünya barışına sağladığımız bu katkıdan dolayı çok mutluyuz” diye konuştu.
Karşılıklı hediyeleşme takdimi ve çay sanatı gösterimi Törende konuşmaların ardından karşılıklı hediye takdimi yapıldı ve Kadir Topbaş'ın eşi Özleyiş Topbaş'a Güney Kore'nin geleneksel kıyafeti giydirildi. Daha sonra da Kore çay sanatı temsili gösterimi yapıldı.Sergide, Kore kültürüne ait eski yazı, resim ve kıyafetlerinin yanı sıra İstanbul Klasik Sanatlar Merkezi'nin 11 sanatçısına ait hat, ebru, minyatür ve tezhip eserleri de yer alıyor. Sergi, İstanbul-Gyeongju Dünya Kültür Expo'nun sona ereceği 22 Eylül'e kadar açık kalacak. Sergi, pazar hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.


Kore Gazilerine teşekkür edildi
Ayrıca expo kapsamında Kore Savaşı'nın 60. yılı kapsamında Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen Kore gazilerine teşekkür programı, Güney Kore Başbakanı Chung Hong Won ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın katılımıyla gerçekleştirildi. “Kore gazilerimiz gösterdikleri kahramanlıklarla ülkemize yeni kapılar açmışlardır ve Türkiye-Kore dostluğu da bu kapılardan biridir” diyen Kadir Topbaş, “Eşimin ölen dayısı da bir Kore gazisiydi. Kore hatıralarını dinlemiş ve savaş yıllarını hatırlayan biri olarak savaşta yaşanan dillere destan kahramanlıkları ve acıları yakinen biliyorum” şeklinde konuştu.Programda konuşmaların ardından muharip gazi temsilcisine madalya takdim edildi, para ödülü verildi. Tören, katılımcıların ele ele tutuşarak eşlik ettiği Güney Kore dostluk şarkısının söylenmesiyle sona erdi.


Muhteşem bir törenle açılacak
İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin ev sahipliğine organize edilen İstanbul Gyeongju - Dünya Kültür Expo 2013' ün resmi açılışı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da katılımı ile bu akşam Ayasofya önünde gerçekleştirilecek. Muhteşem bir törenle yapılacak açılışa dünyanın çeşitli ülkelerinden misafirlerin yanı sıra İpekyolu güzergâhındaki belediye başkanlarıyla birlikte bin 500 konuk katılacak.
Açılışta iki ülke kültürünü yansıtacak özel gösteriler Ayasofya Meydanı’na kurulacak dev perdelerden canlı olarak yayınlanacak. Ayasofya önünde 21.00’de “Masal İstanbul” gösterisiyle başlayacak açılış programı; Türkiye - Kore arasındaki dostluğun vurgulandığı “Uzun Geçmişin Çiçekleri Açıyor!” gösterisiyle devam edecek. Açılış programı Kore Gazilerinin sahneye davet edilmeleriyle sona erecek.

'Buluşma, Hepimiz Biriz' sloganı ile gerçekleşecek
31 Ağustos - 22 Eylül tarihleri arasında 'Yol, Buluşma ve Birlikte İlerleme' ana başlığında, 'Buluşma, Hepimiz Biriz' sloganı ile gerçekleşecek İstanbul Gyeongju - Dünya Kültür Expo 2013'ün ev sahipleri Kore'nin Gyeongsangbuk-do Eyaleti ve Gyeongju Belediyesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi olacak. İki ülkenin Kültür ve Turizm Bakanlıkları, Kore Dışişleri Bakanlığı ve iki ülkenin UNESCO'su da EXPO’yu destekliyor. Türkiye’de ilk defa gerçekleştirecek EXPO’da 35 farklı mekânda 28 farklı etkinlikle doğu ile batı kültürlerinin buluşturması hedefleniyor.

Ünlü sanatkârlar Sultanahmet Meydanı’nda olacak
Sultanahmet Meydanı'nda, ebrudan telkâriye, sedef kakmadan el yapımı bebeğe, bıçakçılığa kadar birçok özel el sanatını tüm ziyaretçiler deneyebilecek. Geleneksel El Sanatları Atölyesi, 22 Eylül’e kadar her gün 10:00-22:00 saatleri arasında açık olacak.  İstiklal Caddesi’nde düzenlenecek geçit töreninde Türkiye’nin ve Kore’nin tarihi ve kültürel figürleri hayat bulacak. 1 Eylül-22 Eylül tarihlerinde gerçekleşecek sokak etkinlikleri; 1 Eylül’de düzenlenecek büyük gösterinin ardından salı ve cumartesi günleri saat: 16.00 ‘da Tünel-Taksim Meydanı arasında İstanbullularla buluşacak.

Breakdance ve tekvando sevenler
Dünyada ve Kore’de gençlerin takipçisi olduğu, “breakdance”ın geleneksel müziklerle harmanlanarak sunulduğu B-boy gösterisi; Tepebaşı TRT önündeki İspark Alanı’nda gerçekleştirilecek.  B-boy gösterilerinin yanı sıra Koreli Fusion ekibinin davul ve dans şovu da gösterilere eşlik edecek. Woodo West Crew ekibinin Türkiye’yi temsil ettiği bu gösteriler, 1-22 Eylül tarihleri arasında her gün 17:30-21:00 saatleri arasında ücretsiz olarak izlenebilecek.

1 Eylül- 22 Eylül 2013 tarihleri arasında, Tepebaşı TRT Binası önü İspark Alanı özel sahnede düzenlenecek etkinlikte Türkiye ve Kore’nin en iyi tekvandocuları İstanbul-Gyeongju Dünya Kültür Expo 2013’e özel çeşitli gösteri ve şovlar sergileyecek. Ayrıca 14 Eylül Dünya Tekvando Günü de Tim Maslak Show’da özel bir gösteri sunulacak.Kore’nin en ünlü K-Pop sanatçılarının yer aldığı Music Bank konseri, Türkiye’ de ilk kez İstanbul – Gyeongju Dünya Kültür Expo 2013 kapsamında 7 Eylül tarihinde Ülker Arena’da gerçekleşecek.

Türk-Kore Film Haftası
13-19 Eylül tarihleri arasında Beyoğlu Sinemajestik ve Mimar Sinan Üniversitesi’ne ait Yeşilçam Sinema Salonu’nda izleyicilerle ücretsiz olarak buluşacak. Türk-Kore Film Haftası’nın ilk gününde Kim Ki Duk sinemaseverlerle Mimar Sinan Üniversitesi Yeşilçam Sinema Salonu’nda buluşacak.
İBB Şehir Tiyatroları’nın sahneye koyduğu, Yiğit Sertdemir’in yazıp yönettiği Surname, ücretsiz olarak 21-22 Eylül tarihlerinde saat 20.00’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izleyicilerle buluşacak.

Ortak konser, edebiyat buluşmaları ve halk oyunları
7-8 Eylül tarihlerinde Lütfi Kırdar Kongre Merkezi Anadolu Oditoryumu’nda, CRR İstanbul Senfoni Orkestrası ile Gyeongsangbok-du Senfoni Orkestrası ortak bir konser verecek.
3-5 Eylül tarihleri arasında Mimar Sinan Üniversitesi Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu’nda gerçekleşecek olan Edebiyat Buluşması’nda iki ülkenin edebiyatçıları bir araya gelerek çeşitli paylaşımlarda bulunacak.
Program, Türkiye ve Kore’den toplam 20 halk oyunu gösteri grubu 31 Ağustos‘tan 22 Eylül’e kadar, Sultanahmet Meydanı, Beyazıt Meydanı ve TRT Tepebaşı önündeki İspark Alanı’nda gösteri yapacak.

Kapanış yine Ayasofya Meydanı’nda
22 Eylül 2013 tarihinde düzenlenecek olan kapanış programı yine Ayasofya Meydanı’nda gerçekleştirilecek. Kapanış töreni, Kore’nin yerel kültürünü yansıtan Gyeongbuk İl Orkestrasıyla başlayacak. Askeri Mehteran’ın coşkulu gösterisiyle devam edecek program, iki ülke ortak çocuk korosu etkinliğiyle son bulacak.


YENİ GÖÇ ÜLKESİ TÜRKİYE


YENİ GÖÇ ÜLKESİ TÜRKİYE 

ALMANYA'DA YAŞAYAN TÜRKLERİN SORUNLARI TARTIŞILDI
Türkiye’de gayri resmi rakamlara göre 1 milyon 950 binin üzerinde kaçak göçmen yaşıyor    
TAVAK Vakfı ile Konrad Adenauer Vakfı Ankara’nın ortaklaşa düzenledikleri konferansta Prof. Dr. Faruk Şen Türkiye’nin son yıllarda yeni bir göç ülkesi olduğunu söylerken Almanya’da Pari Sosyal Kurumu’nun yöneticisi olan Dietmar Zöller’ de, Almanya’da yaşayan Türklerin yeterince toplumsal sorumluluk yüklenmediklerini ileri sürdü.



Eyüp Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferans sonrası aralarında ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisindeki performansı ile son ödemde dikkat çeken oyuncu Wilma Elles'in de bulunduğu Türk – Alman ilişkilerine katkısı olan ve halkoyları ile seçilen 11 kişiye Bosphorous Awards ödülleri verildi. Ödül töreninin ev sahipliğini Eyüp Belediye Başkanı İsmail Kavuncu yaparken, törene ünlü oyuncu Wilma Elles sevgili Kerem Göğüş ile katıldı.

Türkiye- Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) ile Konrad Adenauer Vakfı Ankara’nın ortaklaşa düzenledikleri konferansta konuşan Prof. Dr. Faruk Şen, Türkiye’nin yeni bir göç ülkesi olduğunu söylerken konuşmacı olarak katılan Almanya’da Pari Sosyal Kurumu’nun yöneticisi olan Dietmar Zöller’ de, Almanya’da yaşayan Türklerin yeterince toplumsal sorumluluk yüklenmediklerini ileri sürdü. Konferans sorası düzenlenen törende aralarında ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisinin başrol oyuncularından Wilma Elles'in de bulunduğu Alman  - Türk İlişkilerine katkısı olan alanında başarılı ve önemli 11 kişiye Bosphorous Awards ödülleri verildi.

TAVAK Vakfı  ile Konrad Adenauer Vakfı Ankara’nın dün Eyüp Kültür Merkezi’nde ortaklaşa düzenledikleri konferans sona erdi. Almanya’da çalışıp geri dönen Türkler ile Türkiye’de yaşayan Almanların iki ülke ilişkilerindeki öneminin tartışıldığı konferans sonrası düzenlenen tören ile her yıl özel bir konuda önemli kişilere verilen Bosphorous Awards Ödülleri de sahiplerini buldu. Konferansta bir konuşma yapan Prof. Dr. Faruk Şen, Türkiye’de gayri resmi rakamlara göre 1 milyon 950 binin üzerinde kaçak göçmen yaşadığını belirterek, “Buna Suriye’den Türkiye’ye gelen yaklaşık 550 bin mülteciyi de ilave edersek 2,5 milyona yakın kaçak veya izinli bir göçmen kitlesine sahibiz. Bu da Türkiye’nin nüfusunun yüzde 3’ünü oluşturuyor” dedi.
Son yıllarda başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin Türkiye’ye döndüğünü belirten Prof. Dr. Şen, “Bu geri dönen Türkler aslında iki ülke arasında ekonomik, politik ve sosyal açıdan köprü görevi görebilirler. Bu konuda en iyi örnek Türkiye’ye sanatçı olarak gelip başarılı olan Türk kökenli dizi ve sinema yıldızları ve diğer sanatçılardır” diye konuştu.

Türk- Alman ilişkilerinde geri dönenlerin daha aktif bir şekilde iki ülkeye katkıda bulunmalarının zamanı geldiğini söyleyen Prof. Dr. Faruk Şen, “Türkiye’ de Alman vakıfları da Türk- Alman ilişkilerine katkıda bulunma şansına sahipler. Konrad Adenauer Vakfı’nın başına gelen ve uzun süredir Türkiye’de yaşamış olan Colin Duerkop bu konuda pozitif bir örnek olarak görünmektedir” dedi. Almanya’da Pari Sosyal Kurumu’nda yönetici olarak görev yapan Dietmar Zöller ise yaptığı konuşmada, Almanya’da yaşayan Türklerin yeterince toplumsal sorumluluk yüklenmediklerini belirtti. Zöller,  “Türkler toplumsal ve siyasal konularda kendilerini oldukça geri planda tutmaktadırlar. Oysa Almanya’da daha aktif Türk kurumlarına ihtiyaç var” dedi. Almanya’daki Türk çocuklarının sorunlarının propaganda ile çözülemeyeceğinin altını çizen Dietmar Zöller, “Sosyal yardım yasalarının incelenmesi gerekir. Müslüman Türk kültürünün yerleşmesini Avrupa’da istemek azınlığa neden olabilir. O açıdan ortak bir çözüm getirilmesi gerekir” diye konuştu.


Bosphorous Awards Ödülleri Sahiplerini Buldu…
2013 yılından itibaren Türk – Alman İlişkilerine katkıları olan,  alanında başarılara imza atmış halkın oylarıyla seçilen önemli kişilere verilmesi planlanan 1. Bosphorous Awards Ödülleri, aralarında ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisinin başrol oyuncularından  Wilma Elles'in de bulunduğu 11 kişiye törenle verildi. Wilma Elles ödül almaya sevgilisi Kerem Göğüş ile katıldı.Türkiye- Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen’in başkanlığında, halk oylarıyla belirlenen  Bosphorous  Awards ödülleri öncelikle yılın en iyi politikacısı, profesyoneli, iş adamı, oyuncusu, sanatçısı, sporcusu ve sivil toplum örgütüne  veriliyor. Organizasyona ev sahipliği yapan Eyüp Belediye Başkanı İsmail Kavuncu, böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını ve Türkiye Almanya arası ilişkilerin hayati önem taşıdığını belirtti.

Bakanlar Hayati Yazıcı, Egemen Bağış, Bekir Bozdağ ile Prof. Dr. Mehmet Şahan’ın mesajlarının okunmasının ardından geçilen ödül töreni sırasında. Ressam Mehmet Güler’e ve Almanya’nın en büyük Lojistik şirketlerinden birine sahip olan Türk iş adamı Şeref Traş’a ödülleri eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş tarafından verildi. Türkiye Gazetesi Avrupa sorumlusu Cihat Yanık ile Almanya’da Pari Sosyal Kurumu’nun yöneticilerinden Dietmar Zöller’in ödülünü Eyüp Belediye Başkanı İsmail Kavuncu, Almanya’da ilk seyahat acentesini kuran Müfit Tarhan’a, Fatih Üniversitesi Rektörü Şerif Ali Tekalan verdi.
Gazeteci ve Televizyoncu Şeref Özata’nın ödülünü Prof. Dr. İnci Şen’in verdiği törende ‘Öyle bir Geçer Zaman ki’ dizisinin başrol oyuncusu Wilma Elles ise ödülünü Faruk Şen’in elinden aldı. Almanya’da avukatlık yapan ve bir ara Alman siyasi partisi Hür Demokrat’ların yönetim kurulunda da yer alan Mehmet Daimagüler ile yazar- kabaretist Şinasi Dikmen’in ödüllerini Faruk Şen’in verdiği tören sırasında Alman Dostluk Derneği Başkanı Cihan Şendan ödülünü, AKP’nin en genç milletvekili olan ve törene Cemil Çiçek adına katılan Bilal Macit’in elinden aldı.

İBİŞ OTEL KALİİNGRAD KAPILARINI AÇTI


AKFEN GYO YATIRIMI İLE GELİŞTİRİLEN İBİŞ OTEL KALİİNGRAD KAPILARINI AÇTI
Akfen GYO tarafından endüstriyel potansiyeli ve tarihi önemi ile Rusya’nın gözde turizm kentlerinden Kaliningrad’da yatırımı tamamlanan 167 odalı İbis Otel Kaliningrad hizmete açıldı  Türkiye’nin şehir otelciliği konseptine odaklı ilk ve tek gayrimenkul yatırım ortaklığı olan Akfen GYO, faaliyete geçen yeni otelleri ile büyümeye devam ediyor. Akfen GYO tarafından tarihi ve kültürel potansiyeli ile Rusya’nın önemli turizm merkezlerinden biri olarak kabul edilen Kaliningrad’da yatırımı tamamlanan Ibis Otel Kaliningrad misafirlerini ağırlamaya başladı. İbis Otel Kaliningrad’ın açılmasıyla birlikte Akfen GYO’nun işletmedeki otel sayısı 16’ya, Türkiye ve Rusya’da yatırımları devam eden projeleri ile birlikte toplam portföyü 19 otele ulaştı.

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akfen GYO Genel Müdürü Vedat Tural, Kaliningrad’ın, Rusya Hükümeti tarafından Dünya Kupası maçları için seçilen şehirlerden biri olduğunu belirterek, “Şehir, Rusya açısından önemli ve gelişmeye açık bir turizm bölgesi. Ibis Otel Kaliningrad, 119’u standart, 40’ı ikiz, üçü engelli ve beşi aile olmak üzere toplam 167 odayla hizmet veriyor. Ayrıca şehirde yeteri kadar konferans ve toplantı salonu bulunmaması dikkate alınarak, projede toplantı odalarına önem verildi” dedi.

Vedat Tural sözlerine şöyle devam etti:
“2013 yılı başından bu yana İbis Esenyurt ve İbis İzmir’den sonra İbis Kaliningrad’ın da yatırımını tamamlayıp hizmete açmaktan çok mutluyuz. Sahip olduğumuz iş modeli ve hedeflerimiz çerçevesinde yatırımlarımıza devam ediyoruz. Bu doğrultuda İstanbul’un Tuzla ilçesinde 15 milyon TL bedelle 4 bin 260 metrekare büyüklüğünde bir arsa satın alımı yaptık.

Bu arsa üzerinde yaklaşık 200 odalı bir İbis Otel inşa edeceğiz. Bunun yanı sıra İbis Esenboğa ve Novotel Karaköy’ün inşaat çalışmaları devam ediyor ve bu projelerimizi 2014 yılı son çeyreğinde hizmete açmayı hedefliyoruz. Ibis Otel Tuzla’nın da 2015 yılında tamamlanması ile birlikte toplam oda sayısı 3 bin 324’e, faal otel sayımız da 19’a ulaşmış olacak. Bunlara ilaveten yine İstanbul ve Moskova gibi büyük şehirlerde arsa arayışlarımız devam ediyor.”

En iyi standartlara sahip otel geliştiricisi olmak istiyoruz
Akfen GYO olarak temel iş modellerinin güncel şehir otelciliği anlayışının en gelişmiş halini yansıtan üç ve dört yıldızlı oteller geliştirmek olduğunu belirten Vedat Tural, “Otel adedi ve oda sayısı toplamı açısından içinde bulunduğumuz coğrafyanın, uluslararası standartlarda inşa edilmiş ve işletilen otellere sahip otel yatırımcılarının en büyüklerinden biri olmayı hedefliyoruz” diye konuştu.

ANIZ YAKILMASI YASAKLANMALI



TOPLUM SAĞLIĞINI YAKAN ANIZ YAKILMASI BİR ÇUKUR OVA KLASİĞİ
Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Anız yakılması il oluşan sera gazı içerikli duman kadar yanma sonucu oluşan kül rüzgârın etkisiyle Adana kent merkezler başta olmak üzere bölgenin üzerindeki sis ve dumanın yaratığı koku her yıl milyonlarca insanı haftalarca rahatsız etmektedirÇukurova ovasında buğday ve mısır hasadı sonrası toprakta kalan bitkisel artıklar yakılarak toprak bir sonraki üretim için işlenmektedir. Anız yakılması il oluşan sera gazı içerikli duman kadar yanma sonucu oluşan kül rüzgârın etkisiyle Adana kent merkezler başta olmak üzere bölgenin üzerindeki sis ve dumanın yaratığı koku her yıl milyonlarca insanı haftalarca rahatsız etmektedir. Dumanın yaşlılar, çocuklar ve hatta yetişkinlerin bile solunum yapmasını zorlaştırmaktadır. Hemen her gün hepimizin evlerinin içine nüfuz eden kül ciddi kirlilik yaratmakla kalmamaktadır artık evlerde oturamaz ve nefes alamaz durma gelinmektedir.


Bilimsel olarak Ç.Ü. Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinin değişik zamanlarda anız yakılmasının toprak için zarlı olduğu kadar çevre kirliliğine neden olduğu yönünde yaptıkları açıklamalara karşın halen çiftçilerimiz anız yakmaya devam etmektedirler. Son birkaç gündür bütün Çukurova bölgesindeki kent ve ilçelerde anız yakımı ile Adana kentinin yaşanamaz haline gelmiştir.

Anız Yakılması Atmosfer ve Çevre Kirliliğine Neden Olmaktadır
Çiftçilerimiz bilmeden topraklarımızı fakirleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda çevreyi ve atmosferi de kirleterek birçok yönden olumsuzluklara neden olmaktadırlar. Atmosfer salınan sera gazları toplum sağlı kadar hepimizin geleceğini etkileyecek olan iklim değişimlerine yol açacak düzeyde yüksektir. Bölgede yüz binlerce dekar alanda yanan anızın çıkardığı gazların miktarı ciddi bir tehdit oluşturacak düzeydedir. 1.8 milyon insanın yaşadığı Adana kentinin anız külleri ile kirlenmesi sonucu binlerce hanede binlerde ton su ve deterjan kullanılarak çevre başka bir şekilde kirletilmektedir.

Yasal Olarak Anız Yakılması Yasak
Son birkaç gündür çok sayıda vatandaşımız telefon ve e-posta ile konu gündeme getirilmekte ve nelerin yapılacağı soruluyor. 2009 yılında Adana Vali yarımcısının başkanlığında, ilgili kurumların ve benimde içinde bulunduğum bir çalışma gurubu bir rapor hazırlayarak anız yakılmasının sonlandırılması istenmişti. Anız yakılmasının yasa ile kolluk kuvveti ile değil, çiftçilere anız yakılmasının zararlarına olduğunun anlatılması, anız yakılmasının alternatif yaklaşımlarının olduğu, Tarım Bakanlığına proje çerçevesinde çiftçilere destek olunması konusunda belgeleştirildi. Ancak ne yazık ki o günden bugüne hiçbir şey değişmedi. Her yıl aynı şekilde hasat sonrası anında çiftçiler gece-gündüz saatlerinde anız yakmakta. Yasal olarak anız yakılması yasak olmasına rağmen anız yakılmasının devam etmesinin nedeni anlaşılamıyor. Bu konuda yapılan küçük şikâyetler ise ne yazık ki dikkate ya alınmadı ya da nüfuslu kişilerin etkisi ile konu görmezden gelinmektedir.
Korkum o dur ki anız yakılması ileride ciddi ve telafisi olmayan yangınlara neden olur ki o zaman hepimiz bundan büyük zarar görürüz.


Anız yangınları, ürünün tadı ve kokusunu da yok ediyor
Tarım arazilerinde anız yıkılması sırasında oluşan yüksek ısının, topraktaki yararlı maddeleri yok edip meyve ve sebzeleri kalitesizleştirilmektedir. Toprağın bitkiyi besleyen ve verimli olan atıklarının yakılması sonucu ortaya çıkan yüksek ısı, organik ve humin maddeler ile mikroorganizmaların yok olmasına yol açıyor. Bu durum, uzun sürede toprağın kalitesini ortadan kaldırmakla birlikte, organik artıkların yanması, organik madenin ve yararlı mikroorganizmaların ortamdan elimine olması ile toprakları kalitesizleştirip daha fazla gübrelemeye bağımlı hale getiriyor. Yakma işleminin aynı zamanda tek yönlü mineral gübre uygulamalarını teşvik etmektedir. Artan kimyasal gübre talebi yıldan yıla artmakta ve kimyasal gübre ve ilaç kullanımının ütün kalitesini olumsuz yönde etkilediğini değişik şeklerde anlatıldı.Genelde aynı toprakta hasat sonrası yakma işleminin üst üste 4-5 kez tekrarlanması durumunda, topraktaki kalitenin geri kazanımını uzun yıllar alacak şekilde zorlaştırdığı biliniyor. Bu şekilde kısa dönemlik bilinçsiz uygulamalar sonucu Çukurova’nın bir dönemlerinin bereketli tarım arazilerimiz fakirleşiyor. Anız yakılması ile toprakta azalan organik karon toprağın yapısını ve kalitesini bozmakta bunun sonucu doğrudan ve dolaylı yoldan tarlada üretilen ürünlerde karpuz, kavun, domates, salatalık gibi meyve ve sebzelerdeki tat ve kokusu da bozulmaktadır. Toprak organik maddesinin yakılması doğrudan tarımsal ürünlerin kalitesi olumsuz yönde etkilenmekte ve bu da besin zinciri yolu ile toplum sağlığını olumsuz yönde etkilenmektedir.


Çiftçilerimize Önerimiz
Yeniden çiftçilerimizin anız yakma yerine hasat sonrası anında topraklarını toprak tavı kaçmadan işlemeleri, bugünkü bilim ve teknolojik imkânlar içinde doğrudan ekim, anızların parçalanarak toprağa karıştırılması önerilecek en uygun yöntemdir. Yapılması gereken, öncelikle hasat makinelerinin hasadı mümkün olduğunca toprak düzeyine yakın yapması. Arta kalan anız artıkları da yine geliştirilen makineler yardımı ile parçalanarak toprağa karıştırılmalıdır.Hiçbir şekilde yasaklara taraf olmadım, ancak bu anız yakılması olayı zorunlu olarak caydırıcı önlemlerin alınmasını gerektiriyor. Çok sayıda insan anız yakılmasının yaratığı duman ve külden şikâyetçi. Artık toplum sağlığı ciddi şekilde zarar görmektedir. Artık evlerimizde oturamaz duruma gelinmiştir. Öncelikle yetkililerin başta ilgili çevre yasasına dayanarak anız yakılmasını kesinlikle yasaklamalı.
Her yönü ile sakıncalı ve zararlı olan anız yakılması temelden yasaklanmalıdır. Bir vatandaş olarak bu durumdan şikâyetçiyim ve yetkililerin önlem almasını talep ediyorum. Aynı havayı teneffüs etiğimize için sanırım Adana’da ki yetkililer de bizler kadar rahatsız oluyorlardır. Ancak bu konuda ne düşünüyorlar bilmiyorum ancak vatandaşın artık bu rahatsızlığa tahammülü yok. Umarım yetkililer vatandaşın sağlığını etkileyen, bu anlamsız anız yakılması konusundaki şikâyetlere kulak verirler. Şimdilik mevcut yasanın işletilmesini bekliyoruz.  

PGS ROSE RESİDENCE BEACH GELENEKSEL KANO YARIŞI





Halil Öncü - KEMER
Kemer'de bulunan PGS Rose Residence Beach 30 Ağustos Zafer Bayramı etkinlikleri kapsamında her yıl geleneksel hale getirdiği Kano yarışlarının bu yıl 7.sini düzenledi. Yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği yarışmaya yedi takım katıldı. Otelde konaklayan iki misafir takımın yanı sıra otel departmanlarından Ön büro, Ana Mutfak, Yiyecek-İçecek, Animasyon ve Kat Hizmetleri departmanları kıyasıya bir mücadele sergilediler. Yarışma sonrası Türk bayrakları sallandı ve sahilde hep bir ağızdan 10. Yıl marşı söylendi. Marşa sahilde bulunan yerli ve yabancı turistlerde eşlik etti.


Heyecanlı bir tempoda geçen yarışlarda bazı takımlar yarışı tamamlayamazken, yarışta üstün bir mücadele gösteren Kat Hizmetleri takımından Selçuk Demirel ve Ali Osman Ünal ikilisi birinci, Animasyon ekibinden Ekrem Sökmen ile Ali Osman Ünal ikilisi ikinci ve Misafir takımdan Dima-Tavel ikilisi de üçüncü oldu.


Birinci olan Selçuk Demirel ve Ali Osman Ünal ikilisine ödüllerini KETOB ( Kemer Turistik Otelciler Birliği ) Başkanı Tayyar Gül verirken, diğer ödülleri de departman müdürlerini takdim etti.

SULTANAHMET KÖFTECİSİ ŞİŞ KEBABIN TAHTINI YIKTI




Türkiye’nin en çok turist ağırlayan işletmelerinden biri olan Tarihi Sultanahmet Köftecisi, yabancıların Türk mutfağıyla ilgili ‘’şiş kebap’’ algısını, başarılı bir işletmecilik yöntemiyle değiştirmeyi başardı.Türkiye’nin en çok turist ağırlayan işletmelerinden biri olan Tarihi Sultanahmet Köftecisi, yabancı turistlerin Türk mutfağıyla ilgili “şiş kebap” algısını, başarılı bir işletmecilik yöntemiyle köfteyle değiştirmeyi başardı. Avrupa ve Asya’yı birleştiren büyülü kent İstanbul’a gelen turistler, üç yanı denizle çevrili tarihi yarımadayı gezmelerinin ardından yemek molalarını, yine tarihi bir mekan olan Sultanahmet Köftecisi’nde veriyor.


Ayasofya ve Sultanahmet Camisi’nin yanı başında bir asra yakın süredir hizmet veren işletmenin 4. kuşak temsilcilerinden İsmail Timur Tezçakın, Türkiye’nin en çok turist ağırlayan işletmelerinin başında geldiklerini, bu özelliklerinden dolayı da Türk mutfağının tanıtımında önemli rol üstlendiklerini anlattı.
Turistlerin, yıllardır Türkiye ve Türk mutfağı ile şiş kebabı özdeşleştirdiklerini  vurgulayan Tezçakın, şunları söyledi:“Menümüzde kuzu şiş de bulunuyor, tadı da gerçekten çok güzel. Ancak, yabancı turistin Türk mutfağını şiş kebap ile özdeştirmeleri garibimize gitti. Bu algıyı değiştirmek için  şiş kebap siparişi veren yabancı misafirlerimizin tabaklarına tatmaları için birer de köfte koyduk. Hiçbir baharat kullanılmadan, özenle seçilen etlere çok az miktarda ekmek, tuz ve soğan katılarak yoğrulan ve hijyenik bir ortamda ızgarada pişirilerek servis edilen köfteler, yabancıların da ilgisini çekti. Bir sonraki gelişlerinde, doğrudan köfte siparişi vermeye başladılar.’’

-Taklitlere karşı uyaran yorumlar bile var-
‘’www.tripadvisor.com başta olmak üzere uluslararası ünlü gezi sitelerinde artık şiş kebap
kadar Sultanahmet köftesi hakkında da övgü dolu yorumlar yer alıyor. Yorumlarında taklitlerimiz hakkında uyarılarda bulunan yabancılar bile var’’  diyen Tezçakın, Türkiye’nin ve Türk mutfağının tanıtımına katkı sağlayan bu gelişmelerden dolayı gurur duyduklarını söyledi.

Uluslararası gezi sitelerinde Tarihi Sultanahmet Köftecisi hakkındaki yorumlardan bazıları şöyle:
“MRMattias (İsveç): Büyük köfteler, hızlı servis, iyi konum. Herkese tavsiye ediyorum.
Goodmen62 (Fransa):  İstanbul’daki ilk günümde burada yemek yedim. İyi servis, iyi yemek, güzel bir yer. Deneyin, seveceksiniz.

Farina4763 (Endonezya):  Pilav ve piyazla beraber, en lezzetli köfte.

Jco222 (Tayland): İstanbul’un en eski restoranlarından biri. Köftesi harika ve ucuz.

Mmbcross (ABD): Köfte ve kebap… Her ikisi de olağanüstü. Turistik fiyat uygulanmıyor. Hizmet çok hızlı.
Biz ayrılırken, diğer turist grubu için hazırlığa girişilmişti.

Brianwilson62  (İtalya):  Sultanahmet köftesinin orijinali bu restoranda. Sahtelerine dikkat edin.

Kirazr (ABD): İstanbul’daki en iyi köfte restoranı. İlk kez 1999’da gittim. 2011’de köftesini tatmak için bir kez daha uğradım. Lezzetli köfteler ve Türk misafirperverliği için uğrayın. Afiyet olsun.

Pauline (Hollanda):  Gerçekten çok iyi köfte. Restoranın duvarlarında yerel ünlülerin köfte üzerine yorumları var.

Sebastian D (Norveç): Sultanahmet’e tramvayla gittik, durağın hemen yanında. Restorana uzun süre baktım ve girmeye karar verdim. Bunun iyi bir karar olduğunu anladım. İyi yemek, iyi servis, iyi fiyat, tecrübeli personel.

Hlektra (Yunanistan): Menüde köfte, kuzu şiş, pilav, piyaz, salata var, ama şüphesiz en iyisi köfte. Hararetle tavsiye ederim.

Seattletraveler101 (ABD):  Arkadaşımızın önerisi üzerine gittik ve hayal kırıklığına uğramadık. Aslında İstanbul’da en iyi ve lezzetli yemeği yediğimizi düşünüyorum. İstanbul’a giderseniz mutlaka uğrayın.
Ahlam (Avusturalya): Yemek için harika bir yer; taze, temiz ve çok lezzetli.”

29 Ağustos 2013 Perşembe

Türkiye’nin İlk Kadın Matematikçisi Suzan Kahramener’in 100.Yaş Günü




Türkiye’nin İlk Kadın Matematikçisi Suzan Kahramener’in 100.Yaş Günü  Işık Üniversitesindeki Uluslararası Sempozyumda Kutlandı. Türkiye’nin ilk kadın matematikçisi olan Prof. Dr. Suzan Kahramaner’in 100. yaş günü anısına bu yıl 9.’su İstanbul’da düzenlenen, bugün başlayan ve dünyanın dört bir yanından değerli Profesörlerin geldiği GFTA2013 Uluslararası Matematik Sempozyumu 30 Ağustos 2013 tarihine kadar Işık Üniversitesi ev sahipliğinde devam edecek.

Işık Üniversitesi Şile kampüsünde bugün gerçekleşmeye başlayan sempozyumda, Amerika'dan, Japonya'dan, dünyanın dört bir yanından matematikçiler bu yıl 100. yaşına giren Kahramaner'i 100 kadar sunumla birlikte anacak. İlk kadın Matematikçi Prof. Dr. Suzan Kahramaner’in gelini eğitimci Prof. Dr. Yasemin Kahramaner’in de katıldığı sempozyumda, Işık Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sabri Arık hoş geldiniz konuşmasının ardından sahneye Prof. Dr. Yasemin Kahramaner’i davet etti.
“Bugün burada Uluslararası Geometrik Fonksiyon Teorisi ve Uygulamaları Sempozyumunda olmaktan dolayı çok memnunum” diyerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Yasemin Kahramaner, Prof. Dr. Suzan Kahramaner için şunları söyledi; “21 Mayıs 1913’te dünyaya gelen Prof. Dr. Suzan Kahramaner, Nötre Dame de Sion'u bitirdikten sonra 1934 yılında İstanbul Üniversitesi Matematik ve Astronomi Bölümü'ne girmiş  ve bölümü başarıyla bitirmesinin ardından 1943'te İstanbul Üniversitesi Matematik Bölümü'nde Analiz 1 ve Analiz 2 dersleri asistanı olmuştur.

Türkiye’deki ilk kadın matematik profesörü olan Prof. Dr. Suzan Kahramaner’in, çalışmaya Çamlıca Kolejinde asistan öğretmen olarak başaldığını ve 1943 yılına kadar orada çalıştığını ayrıca 1943 yılında İstanbul Üniversitesi matematik bölümünde asistan olarak çaılşmaya başladığını belirtti. Daha sonra Karmaşık Sayılar Teorisinde Katsayı Problemleri üzerine doktora yapmış ve  1968 yılında profesör unvanını almıştır. Zürih, Kaliforniya ve Helsinki'nin yanı sıra Londra, Paris ve Nice'deki çeşitli üniversitelerde bilimsel çalışmalar yapmış, 1978-1979 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi Matematik Bölüm Başkanı olmuş ve 40 yıl süren akademisyenliğinin sonunda yaş haddinden emekliye aynlmıştır.” diyerek cümlelerini tamamlarken, bu ülke için çok değerli bir profesör olan Suzan Kahramaner’in öğrencileriyle tek tek ilgilenen çok iyi bir insan ve eğitmen olduğunu vurguladı. Bugün 30’dan fazla ülkeden 100 aşkın katılımcıyla bu uluslararası konferansı düzenleyerek onu onurlandırıp hediyelerini sunuyorlar.

Prof. Dr. Yasemin Kahramener kürsüden ayrılırken sözü Sabancı Üniversitesi eski kurucu rektörü Prof. Dr. Ahmet Tosun Terzioğlu’na bıraktı. Konuşmasına şu sözlerle başlayan Prof. Dr. Ahmet Tosun Terzioğlu, “Prof. Dr. Suzan Kahramaner, Türkiye’deki matematiğin ve matematik eğitiminin temel taşlarından biridir. Malesef kendisini kişisel olarak tanıma şansım olmadı. Babamın arkadaşı ve Fonsiyon Teorisi konusunda çalışmışlardı. Bu fotoğrafta olduğu gibi her zaman gülümsemesi ile herkese , genç matematikçiler için iyi bir öğretmen olarak yardım etmeye hazırdı diye belirten Tosun, Suzan Kahramaner, Türkiye’deki ilk doktora sahibi matematikçi ve ayrıca Türkiye’deki tüm eğitim sistemindeki ilk matematikçilerden biriydi” diye ekledi.
Son olarak kürsüye çıkan ve konuşan Işık Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Melike Aydoğan ise; Suzan Kahramaner’in 100. Yaş gününü dünyanın en önemli sempozyumlarından biri olan, kompleks Analiz, Geometrik ve Yalınkat Fonksiyonlar Teorisi, Fonksiyonel Analiz ve Operatör Teori konuları ağırlıklı olmak üzere, matematiğin diğer dallarına ait son gelişmelerin ve yeniliklerin bahsedileceği  GFTA2013’ü İstanbul’da Işık Üniversitesinde gerçekleştirdikleri için katılımcı profesörlere teşekkür etti.

Işık Üniversitesinde 26-30 Ağustos 2013 tarihleri arasında düzenlenen “International Symposium on Geometric Function Theory and Applications (GFTA2013)” isimli toplantı 2005 yılından beri dünyanın farklı ülkelerinde organize edilen bir sempozyum serisinin dokuzuncusu olma özelliğini taşıyor. Geometrik Fonksiyonlar Teorisi alanında düzenlenen dünyanın en prestijli toplantılarından biri olan GFTA2013’e farklı ülkelerden gelecek olan katılımcılar için Işık Üniversitesi tarafından organize edilen İstanbul Boğaz Gezisi ve Ağva Gezisi de, konukların akademik çalışmalarına renk katıyor.

Ünlü Moda Okullarının Kapısını ‘BİLGİ’ İle Açın!




İstanbul Bilgi Üniversitesi Moda Tasarım Hazırlık Programı ile Türkiye  veya dünyadaki farklı moda okullarında moda tasarımı eğitimi almayı hedefleyenlere büyük bir fırsat yaratıyor. Toplam 27 hafta sürecek programa katılanlar bu süre sonunda hem güçlü bir portfolyonun sahibi olarak mezun olacak hem de dünyaca ünlü moda okullarına kabul edilmek için önemli bir şans yakalayacak


İstanbul Bilgi Üniversitesi, Moda Tasarımı Hazırlık Programı’yla genç tasarımcı adaylarına dünyaca ünlü moda okullarının kapılarını açıyor. Lise son sınıf öğrencisi veya lise mezunu herkesin katılabildiği, Türkiye veya dünyadaki farklı moda okullarında moda tasarım eğitimi almayı hedefleyenlerin adresi olmaya aday ‘İstanbul Bilgi Üniversitesi Moda Tasarım Hazırlık Programı’ ile katılımcılar yeteneklerini kuvvetlendirirken aynı zamanda mini bir koleksiyonun da sahibi olacaklar.
İki sömestre halinde toplam 27 hafta sürecek ve 432 saat eğitim verilecek program sayesinde katılımcılar moda okullarına başvururken güçlü ‘portfolyo’larıyla da rakiplerinin bir adım önüne geçecekler.
Moda Tasarımı Hazırlık Programı ile ilgili bilgi veren İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ‘Yaşam Boyu Eğitim Merkezi’ Bilgi Eğitim’in yöneticileri, moda tasarımına yönelik farklı kabiliyetleri geliştirecek bir eğitim verileceğine dikkat çekti.

30 Eylül’de başlıyor
Birinci sömestresi 30 Eylül’de başlayacak ve ikinci sömestre ile birlikte 25 Nisan’da sona erecek programın katılımcılara gerçek hayatta bir moda portfolyosunda tasarımcının kendi konseptlerini, kabiliyetlerini ve fikirlerini karşı tarafa sunmayı öğretmeyi hedeflediğini vurgulayan yetkililer, programın içeriğiyle ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Öğrenci koleksiyonların nasıl hazırlandığını, yaratıcı fikirlerin nasıl bir süreç sonucu ortaya çıktığını öğrenecek. Ürünün hitap ettiği kitleye yönelik nasıl tasarımlar yapılır, briefler oluşturulur, renkler ve tekstil malzemeleri tasarımla nasıl ilişkilendirilir, drapajın, kalıp çıkarmanın temel teknikleri nelerdir, moda illüstrasyonları ve moda çizimleri nasıl yapılır gibi konular hakkında uzmanlarından en güncel bilgileri alacak. Programın sonunda ise öğrenciler, hazırladıkları portfolyonun müşteriye nasıl profesyonel bir şekilde sunulacağına dair fikir sahibi olacaklar.”

Portfolyo ve koleksiyon sahibi olacaklar!
Öğrencilerin, programın kapanış haftalarını kendi hazırladıkları portfolyo ve mini  bir koleksiyon ile tamamlayacağını açıklayan yetkililer, “Bu şekilde Moda Tasarımı Lisans veya Yüksek Lisans eğitimi almayı hedefledikleri eğitim kurumlarına kabul imkanlarını artırabilecekler” değerlendirmesini yaptı. Yetkililer, İstanbul Bilgi Üniversitesi Moda Tasarımı 4 yıllık Lisans eğitiminin de yetenek sınavıyla öğrenci aldığını hatırlatarak, “Portfolyo yetenek sınavlarında değerlendirme için büyük önem taşır. Bu yüzden programı tamamlayan öğrenciler İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin yetenek sınavlarına da güçlü bir bilgi birikimiyle katılma imkanı elde edecek” hatırlatmasında bulundu.


Başarılı öğrencilere burs imkanı
İstanbul Bilgi Üniversitesi Moda Tasarımı Hazırlık Programı kapsamında öğrencilere; ‘tasarım stüdyosu’, ‘canlı model, çizim ve illüstrasyon’, ‘dikiş eğitimi’, ‘moda tarihi ve modern kültür’ konularında olmak üzere çeşitli atölye çalışmaları da yaptırılacak. Ayrıca moda fotoğrafçılığı, aksesuar tasarımı, yaratıcı fikirler gibi konular da programın son haftalarında hedeflenen atölye çalışmaları arasında yer alıyor.

Katılım bedelinin 12.000 TL (KDV Dahil) olduğu programı, üstün başarıyla tamamlayan sınırlı sayıda öğrenciye, Bilgi Moda Tasarımı Lisans Programı’nda farklı oranlarda burs imkanı da sağlanıyor.

Program Hakkında Detaylı Bilgi İçin;
Evrim Büyükaslan
BİLGİ Moda Tasarımı
Ar. Gör.
0212 311 5118
evrim.buyukaslan@bilgi.edu.tr


TURİZMİN  SESİ
E-Posta    : info@turizminsesi.com
E-Posta    : turizminsesi@gmail.com
WEB        : www.turizminsesi.com


CİHAN KÜÇÜLÇAVDAR ISTANBUL MARRIOTT ASIA’ DA




ISTANBUL MARRIOTT HOTEL ASIA’YA YENİ EXECUTIVE CHEF

Dünyanın birçok ülkesinde lezzetli yemekleri ve yaratıcı mutfaklarıyla dikkat çeken Marriott oteller zincirinin Türkiye’deki en güçlü halkalarından biri olan Istanbul Marriott Hotel Asia’nın mutfağında Executive Chef Cihan Küçükçavdar görev almaya başladı.

Küçük yaşlarda yemek yapmaya olan ilgisini aldığı eğitimler ve kazandığı deneyimler ile profesyonelliğe taşıyan Cihan Küçükçavdar, en leziz yemeklerini Istanbul Marriott Hotel Asia misafirleri ile buluşturuyor.

Doğu Akdeniz Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünde burslu olarak yüksek öğrenimini tamamlayıp, otelcilik alanındaki yönetim stajını yapmak üzere Amerika’ya giden Küçükçavdar New York’un ünlü restoranlarında çalışarak yenidünya mutfağı konusunda bilgi ve beceri sahibi oldu. Türkiye'ye döndüğünde İstanbul eğlence dünyasının en yaratıcı patronları Celal ve İzzet Çapa kardeşlerin bir çok projesinde görev alarak yenilikçi ve farklı tarzını yaptığı yemeklere yansıttı.

Cihan Küçükçavdar otelcilik kariyeri boyunca ise Adana Hilton’da aşçıbaşı yardımcısı, Mersin Hilton’da aşçıbaşı, Ankara Hilton’da ise ilk Türk aşçıbaşı olarak görev aldı. Başarısının temelinde güçlü bir eğitim ve yoğun çalışmayla edinilmiş tecrübe yatan Cihan Küçükçavdar, Istanbul Marriott Hotel Asia misafirlerine leziz deneyimler sunuyor.

Seramiğin Kale’si, Denizlerin Piri’ni ağırlıyor



Kale Grubu, ünlü Türk denizci Piri Reis’in dünya kültürel mirasının önemli varlıkları arasında gösterilen 1513 tarihli Dünya Haritası’nın yer aldığı sergiyi, seramik eserlerle birlikte Çanakkale’de ziyarete açtı. “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi” sergisini, bir zamanlar ünlü kaşifin de yaşadığı Çanakkale’de açmaktan mutlu olduklarını belirten Kale Grubu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, “Denizlerin Piri ile Seramiğin Kale’sini bu sergide buluşturuyoruz” dedi.

Türkiye’de seramik sektörünün kuruluşuna öncülük eden Kale Grubu, UNESCO tarafından dünya kültürel mirasının önemli varlıkları arasında gösterilen ve günümüze kalan en eski dünya haritalarından biri olan Piri Reis’in 1513 tarihli Dünya Haritası ve belli başlı yapıtlarını, seramik sanatçılarının bu haritalardan esinlenerek ortaya çıkardığı seramik eserleriyle birlikte Çanakkale’ye taşıdı. “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi” adı ile açılan sergi, Çanakkale Çimenlik Kalesi Müzesi’nde yapılan törenle ziyarete açıldı.

Denizlerin Piri ile Seramiğin Kale’sini bu sergide buluşturuyoruz
Çanakkale Valisi Ahmet Çınar, AK Parti Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir, CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Aydın Şirin, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, Emniyet Müdürü Osman Zoroğlu ve çok sayıda davetlinin katıldığı serginin açılışında, Piri Reis’in, denizcilik ve haritacılık alanındaki eserleriyle tüm dünya için büyük önem taşıyan bir isim olduğunu vurgulayan Kale Grubu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, “Denizlerin Piri ve Seramiğin Kale’sini bu sergide buluşturuyoruz. Sanat eseri niteliğindeki 50 adet büyük boy haritanın ve bu haritalardan esinlenen seramik sanatçıları Mustafa Tunçalp, Ayşegül Şahin, İsmail Bütün, Burak Çiftçi’nin yorumladığı 30’a yakın seramik eserin yer aldığı ‘Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi’ isimli sergiyi, ilk olarak köklerimizin bulunduğu ve Piri Reis’in doğduğu ve büyüdüğü bu topraklarda, Çanakkale’de açmayı tercih ettik. Bu sergiyi daha sonra yurt içi ve yurt dışında başka kentlere de taşıyacağız” dedi.

Büyük denizci Piri Reis’in yarattığı tarihi gelecek nesillere aktaracağız
Kale Grubu olarak, yaşadıkları toplumun kültürel dinamiklerini geliştiren projelere destek vermeyi yalnızca sosyal sorumluluklarının bir parçası olarak görmediklerini belirten Zeynep Bodur Okyay, “Bu önemli çalışmaları, aynı zamanda bizi besleyen ve geliştiren projeler olarak görüyor ve sahip çıkıyoruz. 16. yüzyılda yaşayan büyük denizci, coğrafyacı ve haritacı atamız ile ne kadar övünsek azdır. Torunları olarak Piri Reis’e bizler de en az UNESCO kadar sahip çıkmak durumundayız. Piri Reis’in eşsiz bir gusto ile yarattığı bu tarihi, seramikle birleştirerek bizden sonra gelecek nesillere de aktarılmasını sağlıyoruz” diye konuştu.

Tüm dünyanın üzerinde en çok konuştuğu Dünya Haritası’nı çizen Piri Reis’in önemli eserlerinden ilham alan seramik sanatçıları tarafından seramiğe uygulanan eserlerin eşlik ettiği sergi, 27 Ağustos - 8 Eylül tarihleri arasında ziyarete açık olacak.

Piri Reis
Denizciliğe, amcası Kemal Reis’in yanında başlayan Muhyiddin Piri Bey, 1495 yılında amcasıyla birlikte Osmanlı Donanması’nın hizmetine girdi ve 1500 yılında gemi kaptanı yani Reis unvanını aldı. Amcasının bir deniz kazasında hayatını kaybetmesi üzerine Çanakkale Gelibolu’ya yerleşerek, iki yıl denizlerden uzak kaldı.

Piri Reis’in günümüze ulaşan üç önemli eseri var; bunların ilki, 1513 tarihli Dünya Haritası. Piri Reis, amcası Kemal Reis'in 1511'deki ölümünün ardından yerleştiği Gelibolu'da bir dünya haritası hazırladı. Bu haritayı 1513'de tamamlayan Piri Reis, 1517 yılında, Mısır’ın fethinin hemen sonrasındaki günlerde Yavuz Sultan Selim’e takdim etti. Piri Reis’e Kaptan-ı Derya rütbesi getiren, sadece altıda birlik kısmı elde bulunan Dünya Haritası’nın büyük parçası hala kayıp. Haritanın bu kadarlık kısmı bile keşifler çağı için çok önemli bir belge niteliğine sahip. Afrika ve Avrupa kıtalarının batı kıyıları ile Atlas Okyanusu ve Amerika kıtasının doğu kıyılarını gösteren harita, bilinen en eski dünya haritası olup tarihin en değerli miraslarından biri olarak kabul ediliyor. Harita, 9 Kasım 1929'da Topkapı Sarayı'nda sarayı müzeye dönüştürme sırasındaki envanter çalışmaları sürerken tesadüfen bulundu.

Piri Reis’in ikinci büyük eseri, dünyanın ve Akdeniz’in ilk deniz atlası olan Kitab-ı Bahriye. Piri Reis, din, dil, ırk ayrımı gözetmeden tüm Akdeniz insanları için yazdığını açıkladığı bu kitapta denizcilik bilgilerinin yanı sıra Akdeniz halklarının kültürel ve coğrafi özelliklerini de haritalarla birlikte açıklıyor.

Üçüncü eseri ise İstanbul ile Amerika kıtası arasındaki alanı kapsayan Bölgesel Harita. Bu haritanın da ancak çeyrek parçası günümüze ulaşmış olsa da bilim çevrelerince haritacılık şaheseri olarak nitelendiriliyor.