19 Ocak 2014 Pazar

BİLAL-İ HABEŞİ CAMİİ İBADETE AÇILDI

ALİAĞA YENİ MAHALLE YENİ BİR CAMİİ’YE KAVUŞTU


Aliağa, hayırsever vatandaşlar ve kurumların katkılarıyla yeni bir ibadethaneye kavuştu. Bilal-i Habeşi Camii, Aliağa’nın en hızlı büyüyen mahallelerinden Yeni Mahalle’de ibadete açıldı. İslamiyet'i ilk kabul edenlerden ve bunu açıktan ilan eden ilk yedi kişiden biri olan Bilal-i Habeşi’nin adını taşıyan Camii açılışında, katkı koyan kişi ve kuruluşlara plaketle teşekkür edildi.Bilal-ı Habeşi Camii, İzmir İl Müftü Yardımcısı Mehmet Tüfekçioğlu, Aliağa Belediye Başkanı Ömer Turgut Oğuz, Aliağa Cumhuriyet Başsavcısı Osman Bağlar, Siyasi Parti Başkan ve üyeleri, Aliağa’nın hayırsever işadamlarının katıldığı mütevazi törenle ibadete açıldı.


CAMİİ, DUALARLA İBADETE AÇILDI
Aliağa’ da görev yapan İmam-Hatip ve Kur’an Kursu Öğreticileri ile çok sayıda vatandaşın katılımı ile gerçekleşen açılış, Aliağa Müftüsü Enes Müslümoğlu'nun yaptığı dua ile başladı.
İzmir İl Müftü Yardımcısı Mehmet Tüfekçioğlu, Camiinin hizmete girmesinde katkı sağlayan tüm kurumlara ve hayırseverlere teşekkür ederek, “Caminin yapımında katkı sağlayan hayırsever iş adamlarımızdan ve emeği geçen görevlilerimizden Allah razı olsun” dedi.


MÜFTÜLÜKTEN BAŞKAN OĞUZ’A TEŞEKKÜR PLAKETİ
İzmir İl Müftü Yardımcısı Mehmet Tüfekçioğlu, Aliağa Belediye Başkanı Ömer Turgut Oğuz’a, Aliağa Belediyesi’nin Camii yapımına katkılarından dolayı Aliağa Müftülüğünce hazırlanan teşekkür plaketi takdim etti. Aliağa Belediye Başkanı Ömer Turgut Oğuz da, ibadetin temel bir insan ihtiyacı olduğunu belirterek, “Yeni Mahallemizde çok güzel bir Camii hizmete girdi. Hayırlı olmasını diliyorum. Aliağamıza bu çok önemli hizmetin kazandırılmasında katkısı olan herkese teşekkür ediyorum” dedi.


BODRUM PARMAKLIKLARDAN KURTULUYOR



Haber Merkezi
Bodrum(Anayurt)- Bodrum’un en güzel  göründüğü,şehrin büyüleyen manzarası bir süredir  parmaklıklar ardında kaldı.Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz günlerde Bodrum Antik Tiyatro karşısına  yol kenarına yapılan demir parmaklıklar, Bodrum’un tüm güzelliğini ortadan kaldırıyor.Bodrum’un bir çok yerine özellikle Antik Tiyatro karşısından Bodrum Kalesi’nin en güzel göründüğü, kartpostallardan afişlere hatta Bodrum anısı fotoğraflara konu olan yere Karayolları,insanlar düşmesin diye görüntüyü engelleyen  demir parmaklıklar taktı. Bodrum Yarımadası’nın bir çok yerine döşenen, son derece estetikten yosun, görüntü engelleyici  görsel güzelliği ortadan kaldıran demir parmaklıklara tepkiler gelmeye başladı.


Bodrum Kalesi ve liman manzarasının en iyi seyredildiği noktalardan biri olan Antik Tiyatro’nun önünde bulunan alan, Bodrum hatırası olarak fotoğraf çektirilip saklanabilecek tek yer olması nedeniyle yerli ve yabancı turistlerle yeni evlenen çiftlerin en çok rağbet ettiği yer olarak biliniyor. Bodrum denince akla ilk gelen Bodrum kalesinin yer aldığı görünüm için turizmci Erman Aras "Yeni yılda Bodrum’un nasibine düşen parmaklık hediyesini kabul etmek imkansız. Bodrum bu kadar ucuz değil. Sessiz kaldığımız her gün bu güzellikleri biraz daha kaybediyoruz. Eğer sizde bu uygulamanın kaldırılmasını ve bu çok değerli noktanın bu manzarayı etkilemeyecek şekilde projelendirilmesini istiyorsanız lütfen tepkinizi veriniz." açıklamasını yaptı.
Kocadon,Korkuluklar kalkacak


Yapımına başlandığı ilk günden itibaren Bodrum Halkının büyük tepkisini çeken ve Bodrum’u simgeleyen manzarayı engelleyen Antik Tiyatro önündeki bu korkuluk olarak adlandırılan demir parmaklıkların kaldırılması için  Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon girişimlerde bulunarak " Bu bölge Bodrum’a yakışır bir hale getirilecek" dedi. Mehmet Kocadon korkulukları diken Karayolları Müdürlüğü yetkilileri ile görüştüğünü belirterek “Karayolları ile yaptığımız görüşmeler sonucunda kendilerine sıkıntılarımızı anlattık. Karayolları ile işbirliği yaparak korkulukları kaldırıyoruz. Bölgede yeni bir düzenleme yapacağız. Çekincelerimizi ve vatandaşların şikayetlerini Karayolları yetkilileri de anlayışla karşıladı. Kendilerine teşekkür ediyorum.” açıklamasında bulundu.

Yılın en iyileri ödüllerini aldı

Yirmi bir yıl önce dağıtılmaya başlanan ödüller, bir kez daha sahiplerini buldu

Dünya Kitap Dergisi tarafından verilen “Yılın En İyileri Ödülleri”nin 2013 sahipleri bir arada:  (Soldan) Labirent Yayınları’nın sahibi Hüseyin Çukur, Celil Oker, Doğan Kitap Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yüce Başarır, Hamdi Koç ve İnci Kut.

Yayın dünyasının belleği Dünya Kitap Dergisi’nin 21 yıldır verdiği gelenekselleşmiş “Yılın En İyileri” ödülleri bir kez daha sahiplerini buldu. “Yılın Telif Kitabı”, “Yılın Çeviri Kitabı”, “Yılın Yayınevi”, “Altın Sayfa Polisiye” ve “En İyi Gastronomi” kitabı ödüllerinin 2013 yılı sahipleri, 9 Ocak Perşembe akşamı Tarihi Karaköy Balıkçısı’nda düzenlenen yemekte bir araya geldiler.

Dünya Kitap Yılın Kitabı Ödülleri Seçici Kurulu Hamdi Koç, İnci Kut ve Doğan Kitap’ı ödüle değer bulurken, Altın Sayfa Yılın Polisiye Kitabı Ödülü ise Celil Oker’in oldu. Bu dalda Labirent Yayınları’na Jüri Özel Ödülü verildi. “Yılın En İyi Gastronomi Kitabı” ödülü ise Nevin Halıcı’ya sunuldu.

Dünya Kitap Dergisi Yayın Yönetmeni Faruk Şüyün’ün sunuculuğu üstlendiği, ödül sahipleri ve yayıncıları ile Seçici Kurul üyelerinin katıldığı tören, Altın Sayfa Ödülü’nün sahibini bulmasıyla  başladı. Metin Celâl, Nevzat Işıltan, Selim İleri, Sevin Okyay, Faruk Şüyün ve Erol Üyepazarcı’dan oluşan seçici kurul, polisiye edebiyata katkılarından dolayı Labirent Yayınları’na Jüri Özel Ödülü verilmesini oybirliğiyle kararlaştırmıştı.

Ödülü, Labirent Yayınları sahibi Hüseyin Çukur, Seçici Kurul Başkanı Erol Üyepazarcı’nın elinden aldı. Üyepazarcı, polisiye kitapların ülkemizde 140 yıldır yayınlandığına dikkat çekti ve Labirent Yayınları’nın kurulduğu 2012 yılından bu yana 21 kitap basarak sektöre önemli bir ivme kazandırdığını vurguladı. Hüseyin Çukur ise hazırladıkları kitaplarla polisiye tarihimize hizmet ettiklerini söyledi ve birlikte çalıştıkları arkadaşları ile “polisiye edebiyatı yücelten” Dünya Kitap ekibine teşekkür etti.

Aynı seçici kurul, yine oybirliği ile Altın Sayfa Yılın Polisiye Kitabı Ödülü’nü Celil Oker’in Altın Kitaplar tarafından basılan “Ateş Etme İstanbul” adlı yapıtına vermişti. Oker ödülünü, seçici kurul üyesi Selim İleri’nin elinden aldı. İleri konuşmasında Oker’in polisiye romanları sevdiren kişilerin başında geldiğini kaydetti ve yazarın roman sanatına duyduğu saygıya dikkat çekti. Celil Oker ise bir insanın yaptığı işin ne olursa olsun anlaşılmasının önemini vurgulayarak ödül için teşekkürlerini bildirdi.

Sıra, “Yılın En İyi Gastronomi Kitabı”ndaydı. Nedim Atilla, Ali Esad Göksel, Gülhan Kara, Ahmet Örs, Osman Serim, Faruk Şüyün ve Mehmet Yaşin’den oluşan seçici kurul, ödül kitabını oy çokluğuyla Nevin Halıcı’nın Oğlak Yayınları tarafından okurlara sunulan “Açıklamalı Yemek ve Mutfak Terimleri Sözlüğü” olarak belirlemişti. Seçici Kurul Başkanı Ahmet Örs, Halıcı’ya ödülünü verirken “Bu kitap daha çok gelişecek, kalınlaşacak, belki de ikinci cildi oluşacak kadar büyüyecek” dedi. Nevin Halıcı ise kitapta Oğlak Yayınları’nın sahibi Senay Haznedaroğlu’nun da büyük emeği olduğundan söz ederek ona ve seçici kurula teşekkürlerini sundu.

Tören, “Yılın Yayınevi” Ödülü’nün takdimiyle devam etti. Erendiz Atasü, Refik Durbaş, Doğan Hızlan, Selim İleri, Deniz Kavukçuoğlu, İlknur Özdemir, Faruk Şüyün, Feyzan Top ve Dünya Temsilcisi’nden oluşan seçici kurul, ödülün Doğan Kitap’a gitmesine oy birliğiyle karar vermişti. Ödülü Doğan Kitap Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yüce Başarır'a, Seçici Kurul Başkanı Doğan Hızlan verdi. Hızlan, Doğan Kitap’ın altın yıllarını yaşadığını vurgulayarak ödülü Deniz Yüce Başarır’a vermekten sevinç duyduğunu söyledi. Daha sonra söz alan Başarır, “Ödül almak güzel bir şeymiş. Hepimiz aynı zamanda birer okuruz yayınevinde ve hepimiz kitaplardan heyecan duyuyoruz” diyerek aynı duyguları taşıyan seçici kurula da teşekkür etti.

“Yılın Çeviri Kitabı” ödülünün sahibi ise yıl içerisinde “Ayın Çeviri Kitabı” olarak seçilen dokuz eser arasından belirlenmiş, aynı seçici kurul, ödülün Can Yayınları tarafından basılan Isabel Allende’nin “Maya’nın Günlüğü” kitabının çevirmeni İnci Kut’a verilmesini oy çokluğuyla kararlaştırmıştı. Kut’a ödülünü Dünya Kitap Dergisi Yazı İşleri Müdürü, Dünya Gazetesi yazarı Feyzan Top verdi. Top, İnci Kut’un çevirilerinin öneminin altını çizerek “Bu anlamda bir duayensiniz” dedi. Kut ise bugüne kadar 50 kitap çevirdiğini belirtti ve ödülün, profesyonel çevirmenliğimin 25. yılında gelmesinin önemine dikkat çekti.

“Yılın Telif Kitabı Ödülü” için 2013’te “Ayın Telif Kitabı” olarak belirlenen dokuz kitap arasından seçim yapılmış, aynı seçici kurul, “Yılın Telif Kitabı” ödülünü; Hamdi Koç’un Doğan Kitap’tan çıkan “Çıplak ve Yalnız” adlı yapıtına oy çokluğuyla vermişti. Koç’a ödülünü Dünya Şirketler Grubu Başkanı Didem Demirkent verdi.

Koç, ödül organizasyonunun altında büyük bir fedakârlık yattığının bilincinde olduğunu söyledi ve kitabının seçilmesinden duyduğu memnuniyetini dile getirdi. Didem Demirkent ise zor günlerde, zor işler yaptığımıza dikkat çektiği konuşmasını “Ama sizlerle beraber olmaktan, bu dünyaya kucak açmaktan biz çok mutluyuz, inşallah nice ödüllerde yine beraber olacağız” sözleriyle bitirdi.
Dünya Kitap Ödülleri gecesi, törenin ardından süren yemekte geç saatlere kadar devam etti.


BİGA, HOTEL MRG SİZİ BEKLİYOR

BU KIŞ BİGA’DA KÜÇÜK BİR KAÇAMAK YAPIN 


Hotel MRG, soğuk kış günlerinde büyük şehirlerin tüm stresinden uzaklaşma hayali kuran herkesi Çanakkale’nin Biga ilçesine davet ediyor. Biga, Hotel MRG’nin kusursuz ev sahipliğinde keşfedilmeyi bekleyen birçok güzelliği barındırıyor.


Hotel MRG, Kaz Dağları'na bir adım mesafede farklı bir kış tatili geçirmek isteyenleri Çanakkale’nin Biga ilçesine davet ediyor. Yemyeşil bahçesi, tarihsel dokusu ve büyüleyici atmosferiyle Hotel MRG, Biga ve çevresini keşfetmek isteyenlere kusursuz bir misafirperverlikle ev sahipliği yapıyor.


Çevresi doğal güzelliklerle çevrili olan Biga, Karadeniz - Akdeniz iklimi arasındaki geçiş iklimi ve M.Ö. 7’nci yüzyıla kadar uzanan tarihi ile keşfedilmeyi bekleyen birçok güzelliği barındırıyor. İlçenin yakınında bulunan tanınmış kaplıcalar ise dışarıdaki soğuk havayı unutturarak günlerin yorgunluğunu farklı bir şekilde atmaya yardımcı oluyor.  


Geçmişte üç kuşağın bir arada yaşadığı, büyük bir duyarlılıkla renove edilen tarihi bir ahşap konak ve onunla aynı avluya bakan iki başka binadan oluşan Hotel MRG, içindeki tüm eşyalarla beraber konuklarını tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Toplantı, seminer ve konferans gibi iş amaçlı aktiviteler için de hizmet veren Hotel MRG’de evcil hayvan kabul edilmesi, misafirlerin küçük dostlarından tatilde de ayrılmamalarını sağlıyor.


Hotel MRG Hakkında
Hotel MRG, üstün kalite ve hizmet anlayışı ile Biga merkezde konumlanan 3 yıldızlı bir şehir otelidir. 53 oda, 2 süit, toplam 110 yatak, 72 kişilik lokanta, 50 kişilik bar, 70 ve 110 kişilik iki seminer salonu, 150 kişilik eğlence salonu, 15 kişilik çalışma odası ve 25 araçlık garaja sahip olan otel, 3 ana bloktan oluşmaktadır. Tüm bloklardaki odalarda internet erişimi, 82 cm ekranlı televizyon, telefon, klima, 24 saat sıcak su ve oda yemek servisi bulunmaktadır. G ve R bloklar standart ve suit odaların bulunduğu noktalardır. M blok ise otel sahiplerinin büyüklerinden kalan ahşap konaktır. Ahşap konak özenle restore edilmiş, odalar zevkle döşenmiştir. Odalarda internet bulunmaktadır. İstanbul’a yakınlığıyla bilinen Biga’da konumlanan Hotel MRG’ye, deniz yoluyla Bandırma’ya gelindikten sonra yapılan bir saatlik araba yolculuğuyla ulaşılabilmektedir. MRG, Bursa'dan da iki saatlik bir araba yolculuğu uzaklığındadır.


Tarihçesi
Alanyalı kereste tüccarı Mehmet Rüştü Efendi, 1800lerin sonlarında Biga’ya göçmüş, eşi, bir oğlu ve üç kızı ile birlikte oturmak üzere, şimdi otel olarak yenileştirilen bir konak yaptırmıştır. Bu konak uzun yıllar, Mehmet Rüştü Efendi’nin çocukları ve torunları tarafından kullanılmış, burada devamlı yaşayan ortanca kızı Nazmiye Gürkaynak’ın 1993’te vefatının ardından, adının verildiği torunu Prof. Dr. Mehmet Rüştü Gürkaynak (MRG) tarafından korumaya alınmıştır. Kullanım amacı da Mehmet ve oğulları Refet ve Gönenç (MRG) tarafından kararlaştırılmıştır.Konaklama ve eğitim amacına yönelik tasarlanan bu mekan, doğal olarak, oda ve konferans salonu sayısı açısından yetersiz kaldığından, iki yeni bina eklenmiş, kapalı otopark, çok amaçlı salonlar ve çeşitli olanaklarıyla bir Konferans/Toplantı ve Eğitim Merkezi halini almıştır.

Biga
Biga, Çanakkale’nin, İstanbul-Bursa-Çanakkale turizm ekseninde yer alan, doğal ve tarihi güzellikleriyle anılan bir ilçesidir. Bölge, Kaz Dağı’na, tanınmış kaplıcalara ve denize olan yakınlığı, av turizmine elverişli yapısı, yöresel yemekleri ve konukseverliğiyle, büyük kentin gürültüsünden ve kargaşasından uzakta, huzurlu vakit geçirme olanağı sunar. Biga, İstanbul, Trakya ve Bursa’ya 3 saat, İzmir’e 4 saat uzaklığıyla her türlü yöresel, ulusal ve uluslararası toplantı, seminer ve konferans için uygun bir konaklama yeridir.MRG Hotel de bunun için her türlü olanağı barındırmaktadır.

İDO, “Engelsiz Denizler” için personel eğitimlerine devam ediyor,terminallerini yeniliyor

İDO’nun “Engelsiz Denizler” için yürüttüğü çalışmalara İşitme Engelliler Federasyonu’ndan ödül
“Engelsiz Denizler” sloganıyla personeline işaret dili eğitimleri veren ve terminallerinde yeniliklere giden İDO, İşitme Engelliler Federasyonu’nun (İEF) “İşitme Engelliler İçin Türkiye’nin İlkleri Töreni”nde ödül kazandı.

İşitme engelli yolcularına daha iyi hizmet verebilmek amacıyla, bilhassa yolcularla doğrudan temas halinde olan personelinin işaret dili eğitimleri almasını sağlayan, ayrıca terminallerinde engelli yolcuların rahatlıkla terminale ulaşabilecekleri yenilenmeler yapan  İDO, “Engelsiz Denizler” sloganıyla yürüttüğü bu çalışmalar çerçevesinde, İşitme Engelliler Federasyonu (İEF) tarafından ödüllendirildi. Ödülü, İDO adına İnsan Kaynakları ve Yönetim Sistemleri Koordinatörü Murat Orhan aldı.

Engelli Dostu Liman
Federasyon’un bu yıl ikincisini düzenlediği “İşitme Engelliler İçin Türkiye’nin İlkleri Ödül Töreni”nde ödüle uzanan İDO, personeline verdiği işaret dili eğitimlerin yanı sıra, gemi ve iskelelerinde gerçekleştirdiği yenilenmelerde de engelli vatandaşlarımızın hayatını ve seyahatlerini kolaylaştıracak adımlar atıyor.
“Engelli Dostu Liman” projesi kapsamında İDO’nun Yenikapı Terminali’nde engelli yolcuların rahatlıkla terminale ulaşabilecekleri mimari yönlendirmelerle ekipmanların kurulumu da geçtiğimiz günlerde sağlandı.

İDO ayrıca, görme engelli vatandaşlarımızı düşünerek, tarifelerini Braille alfabesinde de hazırlatıyor. İDO, “Engelsiz Denizler” sloganıyla yürüttüğü bu faaliyetler kapsamında, hem personelinin işaret dili öğrenmesi amaçlı eğitimleri hem de terminallerindeki yenilenme çalışmalarını devam ettirecek.

Sosyal girişimcilik mi dediniz?

İş dünyasının “iş alanı” olarak görmediği alanlarda sosyal fayda amacıyla iş yapan ve çevresine değer katan girişimler hızla artıyor. IE Business School sizi, mikro kredinin babası Muhammed Yunus’un Nobel ödülü almasıyla öne çıkan “Sosyal Girişimciliği”, konunun uluslararası uzmanı Profesör Rachida Justo’dan dinlemeye davet ediyor.

Eğer mikro-kredi sisteminin gelişmesini sağlayan Grameen Bank’ın Nobel ödüllü kurucusu Muhammed Yunus’u duyduysanız sosyal girişimcilik hakkında biraz da olsun fikir sahibisiniz demektir. Harvard mezunu Yunus, Bangladeş’te 1976 yılında fakirler için tamamen sosyal bir amaç için kurduğu bankayı; iş dünyası bakış açısı, inovasyon ve kararlılıkla bugün dünyanın 81 ülkesinde faaliyet gösterir bir hale getirdi. Onun bu konudaki başarısı sosyal girişimciliği dünyada son dönemde en önemli gündem maddelerinden biri yaptı.
Sosyal girişimciliğin kökleri; kapitalizm, devlet ve sivil toplum kuruluşlarının kendi hareket noktalarından çözemediği toplumsal ihtiyaçları karşılayabilme motivasyonuna dayanıyor. Sadece “kar”, sadece “kamu hizmeti” veya sadece “yardım” bakış açılarının yeterli olmadığı ve sürdürülebilirliğini yitirdiği bir ortamda sosyal girişicimler öne çıkıyor ve hem sürdürülebilen hem de fayda sağlayabilen organizasyonlar ortaya çıkarmada önemli roller üstleniyorlar.

Uzun yıllar bu alanda çalışmalar yapan IE Business School Profesörü Rachida Justo, bugünün önemli sosyal sorunlarına çözüm olabilecek sosyal girişimciliğin DNA’sını anlatmak için Türkiye’ye geliyor. Uzmanların “bir sonraki devrim” olarak tanımladığı “Sosyal Girişimcilik” konusunda uzman Profesör Justo’nun ortaya koyduğu bakış açılarının sizi derinden etkileyeceği şüphesiz.

Tarih: 23 Ocak 2014 Perşembe
Saat: 20:30
Yer: Ceylan Intercontinental Hotel, Rumeli Salonu

TURiSTLER İÇiN UYARI HARİTASI

Ceplere, fotoğraf makinelerine dikkat! Eskiden Avrupa'ya gidenleri böyle uyarırlardı. Doğu bloğu ülkelerine gidenlere ise karaborsa para değiştirmeyin!  Şimdi Türkler dünyanın her yerine seyahat ediyorlar. Bu durumda uyarı haritası da genişledi.

Çuvaldızı kendimize batırarak başlayalım;

Türkiye'ye gelen Turistlere hangi uyarılar yapılıyor?
- Türkiye'ye gelen Turistlere yapılan ilk uyarı Taksi Şoförlerine karşı. Aman gezdirmesin, kazıklamasın, taksimetre açsın v.s.
- 2.uyarı ise gece klüplerine yönelik. Mevki Aksaray ve Beyoğlu. Onlar NightClub diyorlar ama biz bunlara "pavyon" diyelim. 3 biraya 1000 euro hesap kestikleri oluyor.
- 3. uyarı SultanAhmet civarında ki hanutçulara. 100 dolarlık halıyı 1000 dolara sattırdıklarını söylüyorlar.

Yurtdışı uyarıları;
Her şeyden önce;
- Tapınaklarda, alışveriş merkezlerinde çantanıza dikkat edin, cüzdan, pasaport arka değil ön cepte taşınmalı.
- Sokakta karaborsa para bozdurmayın. Gereken durumlarda lokal rehberinizden yardım alın.
- Mümkünse gideceğiniz ülke parasını buradan alın. Türkiye'de dolar alırken komisyon verip, doları gittiğiniz ülkede bozdururken 2. kez komisyon ödemeyin.
- Gittiğiniz ülkede "bankamatik kullanın". Böylece direkt o ülke parası ile Türk Lirası arasında ki pariteden alım yaparsınız. Hem de sadece ihtiyacınız kadar para çekerek.
- Uzakdoğu'da çocukları sevmek amacıyla kafalarına dokunmayınız. Uzakdoğu'da "Kafa Kutsaldır" Tepki alabilirsiniz.
- Yere düşmüş yüzük, cüzdan genelde tuzaktır. Üzerinize, içinden para aldı veya zincirini çaldı iftirası atılabilir. Kurtulmak için yüklü para vermek zorunda kalabilirsiniz.
- Yerli halk ile Din, Politika tartışmayın. Durduk yere başınız derde girebilir.
- Avrupa Otobanlarında benzin istasyonlarında başörtülü bazı kadınlar ellerinde "yardım edin" yazılı bir kartonla üzerinize gelirler. Bunlar genelde göçmenlerdir. Kartonu gözünüze yaklaştırır. Siz kartonu itmeye çalışırken o alttan cebinize çalışır.
- Şehirde, cafe veya restoranlarda masa üstünde değerli eşya bırakmayın. Cebinizden tomarla para çıkartmayın.
- Dar sokaklarda mobilet ile gezen  çocuklara dikkat. Kapkaç yapabilirler. Genelde 18 yaş altı çocuklara yaptırım yoktur.
- Dükkan harici eşya, özellikle elektronik asla almayın. kutuya sarılı taş-toprak alabilirsiniz.
- Araba kiralarsanız alırken hasarları elemanla birlikte fotoğraflayın. Üzerinize yıkılır, döndükten sonra teminat verdiğiniz kredi kartınızın ektresinde "hasar sürprizleri" bulursunuz.
- Durup dururken yanınıza yaklaşan güzel kızların "birlikte bir şeyler içelim" hele Türkçe konuşup "barabar duj" teklif ederlerse arkanıza bakmayın. Kaçın!.  N'olur ki bişi içsek? demeyin, sizi bildik cafelere götürüp kendileri birkaç "renkli sıvı" içerler. Daha sonra iri-kıyım garsonlar 500, 1000 euro hesabın yanında fiyat listesini de getirirler. O dandik cafe'de listede "renkli sıvı" 150 euro'dur. Siz itiraz ederken kızlar "hanut"larını alıp çoktan cafeden ayrılmışlardır.
- Bu vaka'nın beterine uzakdoğu'da sık rastlanır. Buralarda talep edilen rakamlar çok daha yüksektir. Siz hesaba itiraz edip patronun odasına alındığınızda, konuyu pekiştirmek adına hesaba itiraz eden bir başka danışıklı ve yerli müşteri(!) ağzı burnu kan revan içerisinde duvardan duvara vurularak dayak yemektedir. Bu adam daha sonra yelkenleri suya indirip parayı öder. Bu mizanseni gören bizim Türkler de korkudan elde avuçta ne varsa oracıkta verirler. Rezil olma korkusu ile polise de konsolosluğa da gitmezler.
- Dünya'da hiçbir polis durup dururken kimlik sormaz. "Biz sivil polisiz. Göster paralarını, pasaportunu" diyen kişilere asla inanmayın. Hatta Orta Asya'da gerçek polis olsalar bile dikkat!.  Kaç paran var? diye sorarlar. Kendi cebinizde ki paranın rakamını bilmediğinizi anlarlarsa, "ver birde ben sayayım" diyerek paranıza tırnak atarlar.
- Eski doğu bloğu ülkelerinde kız arkadaş bulup geceyi geçirmek amacı ile deplasmana gidenler korksun. Ancak kendi oteline kız arkadaş davet edip ek ücret ödememek için misafirini otele kaçak alanlar daha da korksun. Her an içkinize ilaç veya uyurken sprey'e maruz kalabilirsiniz. Uyandığınızda iş işten geçmiş, cepleriniz boşalmış olacak. Şanslıysanız pantolon ve ceketinizi bırakmıştır. Not: don-gömlek bırakılan Türklerin videolarını internetten bulabilirsiniz.
- Orta Amerika'da fotoğraf makinanızı boynunuzda bile taşımayın. Taşırsanız tehdit karşısında derhal cüzdanınızla birlikte yere koyun. Hatırlayın! Geçtiğimiz sene bir Türk bu nedenle öldürüldü. Ara sokakta değil. Meydanda.
- Avrupa'da Köprü üzerlerinde "bul karayı al parayı" veya 3 ceviz kabuğunun içinde ki "bilya'yı bul" diyen göçmen asıllı şebekelere dikkat. Seyirciler arasında parayı kazananlar yine kendi arkadaşlarıdır. Siz parayı koyduğunuzda havanızı alırsınız.
- Buna ek olarak "Yüzük Düşürme" olayına da çok sık rastlanır. Siz aaa diye yüzüğün üzerine atlarken bir başkası da ben de gördüm der. Ve size görme hakkını! 50, 100 euro'ya bırakır.
- Taksi şoförlerine her yerde dikkat etmek lazım. Hele yerli halktan değillerse bir kez daha düşünmek lazım. Avrupa'nın göbeğinde size güzel bir şehir turu attırırlar, hem de tırnakçılık (para üstü verirken içinden birini çekme) yapabilirler, 100 euro verirsiniz 50 verdin derler. Ne yazık ki bu tür taksi şoförlerinin içerisinde dil, din kardeşlerimiz de vardır.
- Akdeniz çanağında Tarihi eser, Mercan v.s. satanlara dikkat. Mal gerçekse kaçakçılık addedilir ve hapse varan suç teşkil eder. Sahteyse, 1 dolarlık malı 100 dolara almışsınız demektir.
- Uzakdoğu'da elektronik alışverişinde dikkat edin. Dükkanlarda şunlarla karşılaşabilirsiniz; 1) Seçtiğiniz yüksek özellikte ki malın yerine aynı model ama düşük değerlerde bir makina koyabilirler 2) Fotoğraf makinası yerine paketin içine ağırlık koyup sizi yolcu edebilirler 3) Kredi Kartınızı kopyalayabilir veya "çift çekim" yapabilirler. Dükkandan çıktıktan sonra işiniz zor. İsterseniz polise gidin. Hep haksızsınızdır. Siz o makinadan 2 tane almışsınızdır, o malı istemişsinizdir v.s.
- Otobüs veya kendi arabasıyla Avrupa'ya seyahat edenler; Benzin istasyonunda Türkçe konuşarak 3 kuruşa koca bir tekerlek "kaşkaval peyniri" satanlar ile 100 metre ileride ülkeden çıkması yasak olan peynire el koyan Polis veya Gümrükçü ile işbirliği içerisinde olabilir.

 Saygılarımla
Cem Polatoğlu
www.andiamo.com.tr - 0212 2123030 pbx

Twitter     : https://twitter.com/baracudacem
Facebook  : https://www.facebook.com/cem.polatoglu.7
instagram : http://instagram.com/baracudacem
Skypee      : baracuda


GÜNAY’A, KEBAP ZİNCİRİ KARDEŞ GELDİ!

SAİT EFENDİ RESTAURANTLAR YIL SONUNA KADAR 40 ŞUBE OLACAK!


BVS Group, kısa sürede üne kavuşan kebap zinciri ‘Sait Efendi Restaurant’larını yıl sonuna kadar 40 şubeye çıkartmayı hedefliyor.Türkiye’nin en büyük eğlence ve lezzet kuruluşlarından olan ve bünyesinde Günay Restaurant, Sahne İstanbul, Nossa Costa, Nanna, Paysage, By Balıkçı, Yeniköy İskele Restaurant, Balık Noktası, Memnuni, b’yer gibi pek çok ünlü markayı barındıran BVS Group, kısa sürede üne kavuşan kebap zinciri ‘Sait Efendi Restaurant’larını yıl sonuna kadar 40 şubeye çıkartmayı hedefliyor.


Peş peşe gelen talepler üzerine, üçüncü şahıslara Franchising (markayı ve sistemi kullanma hakkı) vermeyi kararlaştıran BVS Group, bu yöntemle Sait Efendi markasını tüm Türkiye’ye yaymayı planlıyor.Dürüm Beyti, Patlıcan Kebap, Beğendi Kebap gibi lezzetleri ile özellikle odun ateşinde pişirilen yaprak döner-iskender kebap çeşitleri çok beğenilen Sait Efendi’ler 2014’ü atılım yılı olarak ilan etti.

Cevahir, Profilo, Vialand ve Viaport,  alışveriş merkezlerinde yer alan Sait Efendi Restaurant’lara, Esentepe ve Mall of İstanbul şubelerini de ekleyen BVS Group, tüm şubeler için merkezi imalatın gerçekleştiği ‘Lezzet Üretim Merkezi’ni de geçtiğimiz günlerde faaliyete soktu.

Alibeyköy’de bulunan günlük 5 ton et işleme kapasiteli merkezi mutfağa karkas olarak gelen et, Türkiye’nin en usta kasap ve aşçıları tarafından işlenerek kebap çeşitleri olarak pişirilmeye hazır hale getiriliyor. Ve soğuk zincirlerle şubelere sevk ediliyor. Böylelikle tüm şubelerde, misafirlere aynı lezzet ve standart sunulmuş oluyor. HACCP Hijyen Belgesi, ISO 22000 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi, ISO 2001 Gıda Güvenliği Belgesi’ne sahip olan Sait Efendi’ler, hem kurum bünyesindeki gıda teknikerleri hem de anlaşmalı olduğu kalite kontrol ve hijyen danışmanlık şirketleri tarafından denetleniyor.                                

www.saitefendi.com

ÜNLÜLERİN LEZZET NOKTASI GALATA KÖPRÜSÜ’NÜN ALTINDA!


BVS Group eğlence dünyasının yanı sıra, lezzet sektöründe birbirinden önemli markalarıyla balık ve kebap sektörlerinde de iddialı bir konumda bulunuyor. Galata Köprüsü’nün altında bulunan ‘Balık Noktası’, turistlere ve yerli müşterilerine en güzel deniz tatlarını sunuyor.


Tarihi Yarımada ile şehrin modern yüzü arasında geçiş yolu olan Galata Köprüsü şüphesiz İstanbul’un en özgün köşelerinden biri. İşte ‘Balık Lokantası’ bu benzersiz mekanın tam altında denizle kucak kucağa çok özel bir mekan.Topkapı sarayı, Kız Kulesi ve Boğaz Köprüsü’nü gören konumuyla eşsiz bir nokta, Balık Noktası!

Uğur Yücel, Bülent Ersoy, Demet Akalın, Seda Sayan, Orhan Gencebay, Mehmet Ali Erbil, Emel Müftüoğlu, gibi şöhretlerin gerçek İstanbul’u yaşamak ve gerçek lezzeti tatmak istedikleri zaman tercih ettikleri Balık Noktası balık ve deniz mahsulleri kültürünün en müstesna lezzetlerini bulabileceğiniz bir yer.Bir yanda balıkçı kayıkları ve vapurlar, diğer yanda Haliç’in kıyıları, masalarda koyu sohbetlere meze olan,  dünya mutfaklarından bin bir tat.Özel gün ve iş toplantılarına da ev sahipliği yapabilen iki katlı Balık Noktası, 200 kişilik kapalı ve 100 kişilik açık mekanıyla misafirlerini her mevsim ağırlayabiliyor.

Adres: Galata Köprüsü Altı EB1 Eminönü/İstanbul
Telefon: 0212 526 66 33
www.baliknoktasi.com.tr info@baliknoktasi.com.tr

'Gazipaşa Havalimanı'na talep artacak'



ALTİD Başkanı Sili, "Gazipaşa Havalimanı'na yapılan yatırımlar tur operatörleri tarafından olumlu karşılandı. Hollanda pazarı yüzde 7 artacak" dedi.DÜNYA turizmini 14-19 Ocak tarihleri arasında buluşturan Utrecht Turizm Fuarı'nda Alanya standı büyük ilgi görmeye devam ediyor. Fuarın ikinci gününde Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü İrfan Önal ve bakanlık yetkilileri Alanya standındaydı. Ziyarette Önel ile Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Yönetim Kurulu Üyesi ve Alanya Turistik İşletmeciler Derneği (ALTİD) Başkanı Burhan Sili ve Alanya Turizm Tanıtma Vakfı (ALTAV) Başkanı Faik Kaptanoğlu, gelişen tanıtım stratejileri üzerine bir süre sohbet etti.

'ALANYA MARKASIYLA İŞBİRLİĞİ SÜRECEK'
Öte yandan Alanya standını ziyaret eden tur operatör ve seyahat acenta yetkilileriyle yaptıkları görüşmeler sonucunda Hollanda pazarı hakkında izlenimlerini aktaran Başkan Sili şunları kaydetti: Yaptığımız görüşmeler, rezervasyon rakamları ve uçuş sayıları, Hollanda pazarından önceki yıla oranla yüzde 5-7 oranında daha fazla misafir ağırlayacağımıza işaret ediyor. Konuştuğumuz tüm tur operatörleri ve acenta temsilcileri Gazipaşa Havalimanı'nın (GZP) önemine vurgu yapıyor ve talebin daha da artacağını ifade ediyorlar. GZP'de bu sene gerçekleştiriliyor olan yatırımların da olumlu olduğunu, geçtiğimiz senelerde yaşanan sıkıntıların bundan sonra yaşanmayacak olmasının avantaj sağlayacağını, ancak GZP tanıtımının daha etkin ve sürekli yapılması gerekliliğini dile getiriyorlar. Görüştüğümüz yetkililer ayrıca, Alanya'nın bir marka olduğunu, Hollanda'nın daima bu markayla işbirliği içerisinde olacağını söylediler.

DİL ÖĞRENMENİN ALGORİTMASI TÜRKİYE’YE GÖRE DÜZENLENDİ

Dünyada başarısı kanıtlanmış önde gelen dil öğretim sistemlerinin, yabancı dil öğretim yöntem ve teknikleri konusunda uzman eğitimcilerden oluşan bir grup tarafından sentezlenmesi ile geliştirilmiş olan Lingusta Metodu ile 99 gün içinde bir dili çocukların öğrendiği şekliyle öğrenmek ve kullanabilmek mümkün oluyor.

Lingusta Metodu, günde 30 dakika ayırarak ana dili Türkçe olanların İngilizceyi iyi anlamanın yanında mükemmel bir aksanla konuşmaları için tasarlanmıştır. www.lingusta.com.tr adresinde yer alan ilk 7 ders kullanıcıların metodu test etmeleri için ücretsiz olarak sunulmaktadır. Satın alma kararı verildiğinde gelen set ile cep telefonu, bilgisayar, mp3 player, ev ya da araçlarda yer alan müzik sistemlerinde, istenilen zaman istenilen her yerde dinleyerek öğrenmeye devam edilebiliyor.

Lingusta Metodu, kitaba ve yoğun gramere dayalı yöntemlerden farklı olarak işitsel tabanlıdır. En basit selamlaşmadan başlayıp ileri seviyede diyaloglara kadar öğrenilen her kelime, doğru telaffuz için hecelere ayrılmakta ve kalıcı olarak hafızaya kaydedilmesi için belli aralıklarla hatırlatmalar kullanılmaktadır. Programdaki yabancı dil koçu yönlendirmelere önce Türkçe başlar sonra Türkçe ve İngilizceyi birlikte kullanır. Sonunda sadece İngilizce olarak yönlendirme yapar. Yabancı dil koçu yönlendirmeleri ile aynı zamanda ana dili İngilizce olan seslendirmenlerin gerçekleştirdikleri diyaloglara aktif katılımı sağlar.

Yabancı dil eğitiminde doğa kanunlarına ters hareket ediyoruz.
Yapılan araştırmaların sonuçları tüm çocukların bir doğa kanunu gibi ortak ve değişmez bir model üzerinden dil öğrendiklerini gösterdi. Çocuklar önce hangi durumlarda insanların ne söylediklerini hafızalarına kaydediyor. Gramer bilgisi duyma ve taklit etmenin sonrasında kendiliğinden oluşuyor.

Burada en büyük zorluk çocukların öğrenmeleri sırasında başka bir referans dile sahip olmamalarıdır. Bu sebeple çocukların söylenenleri anlamlandırabilmesi için tekrarlarla dil öğrenmeleri birkaç yılı buluyor.

Bilinenin aksine yetişkinler ikinci bir dil öğrenmek konusunda çocuklardan daha avantajlıdır.
Büyüklerin ana dilleri gelişmiş bir referans dil olduğu için anlamlandırma gibi bir sorunları yoktur. Onlar için en önemlisi yeni öğrendikleri dili hafızalarına kaydetmektir. Lingusta Metodu, hafıza konusunda dünyada ilk çalışmaları yapan bilim adamı Alman psikolog Hermann Ebinghauss’un “Unutma Eğrisi” diyagramına dayanarak uzun dönemli hafızaya öğrenilenleri kaydedebilmek üzere hazırlanmıştır.

Detaylı bilgi için www.lingusta.com.tr adresini ziyaret edip, kayıt olduktan sonra size gönderilecek olan tanıtım videosunu izleyebilir ve örnek dersleri ÜCRETSİZ dinleyebilirsiniz.

RADİSSON BLU HOTEL’DE SEVGİLİLERE ÖZEL LEZZET YOLCULUĞU



Radisson Blu Hotel, İstanbul Pera Sevgililer Günü’nde çiftleri aşkın ülkelerinde lezzet yolculuğuna davet ediyor.Bu özel günü şehrin en romantik noktalarından Pera’da geçirmek isteyenler için hazırlanan Sevgililer Günü menüsünde; Fransa, İtalya, İspanya ve Belçika mutfağından üstün tatlar; yine bu ülkelerin özel şarapları ile eşleştirmeli olarak yer alıyor. Kişi başı 160 TL’ye Vega Restaurant’ta  sunulacak bu özel degustasyon menusune aşk besteleri fısıldayan kemanın ince sesi eşlik ediyor.

Radisson Blu Hotel İstanbul Pera; Sevgililer Günü’nü haftasonu ile birleştirmek isteyen konuklarına ise muhteşem Haliç manzaralı odalarında konaklamayı teklif ediyor. Unutulmaz İstanbul manzaralarından birine karşı İtalya'nın ünlü köpüklü şarabı Prosecco'larınızı yudumlamak, büyülü Haliç manzarası ile uyanmak ve Radisson Blu Hotel Istanbul Pera’nın “Süper Kahvaltı” konsepti ile güne başlamak isteyenler için bu özel paketin fiyatı 240 Euro’dan başlıyor.



ÖĞLE YEMEKLERİNİN İTALYAN SICAKLIĞINDAKİ BULUŞMA NOKTASI; AQUA RESTAURANT



Doğuyla Batı’nın, geçmişle geleceğin şık sentezi Four Seasons Bosphorus, metropol yoğunluğuna ara vermek için sizi Aqua Restaurant’ta şık ve lezzetli öğle yemeklerine davet ediyor. Sadeliğin ve şıklığın İtalyan dokunuşu Aqua Restaurant’ın Executive Şefi Sebastiano SPRIVERI’nin hazırladığı öğle yemeği menüsünde, yerel malzemeler geleneksel İtalyan tarifleriyle buluşuyor. Türkiye genelindeki en iyi üreticilerden temin edilen mevsim sebze ve meyvelerle hazırlanan Şef Sebastiano SPRIVERI’nin kış menüsü, Boğaz’ın zarafetine yakışır bir sunumla konukların beğenisine sunuluyor. İtalyan sıcaklığındaki lezzetleri, hızlı ve şık servisiyle misafirlerine sunan Aqua Restaurant’ın öğle yemeklerindeki yeni sunumu ve tarzı keşfedilmeyi bekliyor.

Lezzeti ve sunumu ile kendine hayran bırakan Aqua’nın kış öğle menüsü...
İstanbul Boğazı’nın zamanı durduran manzarasına sahip Aqua Restaurant, Executive Şef Sebastiano Spriveri’nin maharetli elleriyle hazırlanan kış menüsünde, birbirinden farklı İtalyan lezzetlerini en taze haliyle sunuyor. Özenle seçilmiş ürünlerin gerçek lezzetlerinin, ön planda olduğu menüye her biri keşfedilmeye değer yeni lezzetler de eklendi.

Şef Sebastiano Spriveri’nin yenilikçi pişirme teknikleriyle farklılaşan Aqua’nın kış öğle menüleri leziz başlangıçlardan, marine edilmiş ançuez, otlu ekmek gratin midye, tavuk ciğeri pate ve porçini mantarına İtalyan esintisinde geçiş yaşatıyor. İtalyan mutfağı sevenlerin vazgeçemediği lezzet risotto, Şef Sebastiano’nun da olmazsa olmazı arasında yer alıyor. Şef’in kış menüsünde bulunan Risotto Carnaroli, porçini mantarı ve çektilirmiş balzamik ile hazırlanıyor.

Et ya da balık tercih edenlere nefis İtalyan dokunuşları...
Aqua öğle yemeği menüsünde et ve balık tercih edenleri ise lezzetli soslar ele geçiriyor. Menüde bulunan balık tabakları, Şef Spriveri’nin balık pazarına yaptığı ziyaretler ile şekilleniyor. Dil balığını badem kapari limon sos ve karnabahar kuskus ile lezzetlendiren şef, levreği tavada pişirerek kekik, midye ve kum midyesi güveci ile servis ediyor. Ana yemeklerden et tabaklarında fırında piliç karışık biber ratatouille ile hazırlanırken, dana incik yahnisi, porçini mantarı ve siyah türüflü ve safranlı risotto ile servis ediliyor.

Menüye alternatif lezzet arayan misafirler mevsimin taze ve farklı ürünleri ile günlük hazırlanan Şef’in öğle yemeği spesyalini seçerek doyurucu ve hızlı bir alternatif ile güne devam edebilir.
Tatlı menüsü ise Fransız Pasta Şefi Ghislain GAILLE’nin ellerinden çıkıyor. Aqua’daki öğle yemeği ziyafetini leziz bir tatlı ile tamamlamak isteyenler için ev yapımı dondurma ve sorbe mutlaka denenmesi gereken seçenekler arasında yerini alıyor.
         
Rezervasyon ve detaylı bilgi için: Aqua Restaurant (212) 381 40 59
aqua.bosphorus@fourseasons.com

“Tsunami Tehlikesini Unutmayalım”



Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Öğretim Üyesi Prof Dr. Şükrü Ersoy, "İstanbul çevresi ve Marmara için bir deprem hazırlığından söz ediyorsak en kötüyü düşünmemiz gerekir" dedi.Marmara Belediyeler Birliği İletişim Platformu tarafından düzenlenen "Nüfus ve Zemin Ekseninde Olası İstanbul Depremi" Konferansında konuşan Ersoy, geçen yıl dünya genelinde meydana gelen afetler ve bunların etkilerinden bahsetti.

Ersoy, afetlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, afet olarak yalnızca depremin akla gelmemesi gerektiğini belirtti. Afetlere hazırlanırken bunun en kötü senaryoya göre yapılması gerektiğinin altını çizen Ersoy, şöyle devam etti:

"İstanbul çevresi ve Marmara için bir deprem hazırlığından söz ediyorsak en kötüyü düşünmemiz gerekir. İstanbul 13 milyon nüfuslu bir yer. Yapısında 3,5 milyon konut olduğunu düşündüğümüzde, riskin ne kadar büyük olduğu ortada. Eski depremlerde, İstanbul sağlam bir zemin üzerinde yerleşmişti. Şimdi ise nüfus genişlediği için daha hassas, mühendislik olarak daha zor, sorunlu zeminler üzerine yapı stokları yerleştirilmiş. Dolayısıyla gelecek depremlerde, nüfus ve zemin kaynaklı büyük bir afetin olacağını düşünmemiz ve senaryo içine bunu koymamız gerekir."

Profesör Ersoy, afetlere karşı alınması gereken önlemlere değinirken, ekonomik kalkınmanın önemini de açıkladı. Depreme önlem olarak hayata geçirilen kentsel dönüşümün büyük bir fırsat ve çağın en önemli projesi olduğunu dile getiren Ersoy, kentsel dönüşümün mutlaka, şeffaf, anlaşılabilir, bilime dayalı, sağlıklı biçimde yapılması gerektiğini söyledi.

Ersoy, afetlere karşı önlem almak için devletin yanı sıra özel kurum ve kuruluşların da afet planlarının ve risk azaltma planlarının içinde olması gerektiğini vurguladı. Ersoy, "Geçen yıl meydana gelen afetlere bakıldığında en çok Asya kıtasının etkilendiğinin görüyoruz. Afetler en çok yoksulları sever. Deprem, kasırga, tayfun, heyelan, su baskını gibi farklı afetlerin yaşandığı Asya kıtasının afet çeşitliliği, ölümcüllük ve yapısal hasarlar bakımından da en üst sırada yer alıyor" dedi.

"DENİZLERDEN GELECEK TEHLİKELERİ GÖZARDI EDEMEYİZ"
Ersoy, Türkiye'nin etrafı denizlerle kaplı bir ülke olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Denizlerden gelecek tehlikeleri gözardı edemeyiz. Tsunami de bunlardan biridir. Marmara ve diğer kıyılarımız, tsunami açısından potansiyel olarak tehlikeli yerlerdir. Türkiye'nin tsunami açısından en tehlikeli yeri ise Güneybatı Anadolu'dur. Afrika kıtası, Ege ve Anadolu'nun altına doğru daldığı için Endonezya'da 2004 depreminde ve tsunamisinde olduğu gibi bir mekanizma var burada. Dolayısıyla burada büyük depremler ve tsunamiler beklemek çok doğal" diye konuştu.Programın ardından Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Züver Çetinkaya, günün anısına Ersoy'a tablo takdim etti. Konferansa, belediye temsilcilerinin yanı sıra akademisyenler de katıldı.

BRASS’TA BU AYIN MEYVESİ AYVA


Martı Istanbul Hotel’in büyük beğeni alan şık ve seçkin restoranı BRASS Restaurant & Bar’da her ay farklı bir meyve ile hazırlanan özel tatlar lezzet tutkunları ile buluşmaya devam ediyor.Mandalinali lezzetlerin ardından, kış aylarının besin yönünden en zengin meyvelerinden ayva ile Martı Istanbul Hotel’in executive şefi Eyüp Sabri Yunusoğlu tarafından Ocak ayına özel olarak hazırlanan “Ayvalı Tatlar” menüsünde; çıtır pastırma veya gravyer topları ile servis edilen buğdaylı ve kişnişli ayva salatasından, ayva beğendi üzerinde nar ekşili kuzu yahnisine, limonlu ayva sosu ile hazırlanan ızgara lagos filetosundan, bresaola, parmesan, roka yaprakları ve balsamikte karamelize edilmiş ayva dilimlerine kadar birbirinden özel lezzetler yer alıyor.


Bu ayın özel menüsündeki ziyafeti böğürtlen sorbesi eşliğindeki kaymaklı ayva terini tamamlıyor.
BRASS Restaurant&Bar, dünya mutfaklarını lüks bir sadelik çerçevesinde sunduğu seçkin menüsü, şık detaylarla bezenmiş dekorasyonu ve yemyeşil bir doğada hissi veren bahçesi ile İstanbul’un merkezi Taksim’de lezzet severleri ağırlamaya devam ediyor.