16 Aralık 2015 Çarşamba

Rotana’dan Christmas Kutlamasına Özel Akşam Yemeği ve Brunch

Konuklarını ayrıcalıklı hizmet anlayışı ile ağırlayan, Burgu Arjaan by Rotana ve Tango Arjaan by Rotana, özel “Christmas Menüsü” hazırladı. 24 Aralık’ta konuklar, Elements All Day Dining Restaurant’ta, Christmas müzikleri eşliğinde ikram edilecek lezzetler ile ağırlanacak.


 Dünyanın önde gelen uluslararası otel zincirlerinden olan Rotana, İstanbul’da hizmete açtığı Burgu Arjaan by Rotana ve Tango Arjaan by Rotana ile misafirlerine ev ortamı sıcaklığını sunuyor. Rotana, 24 Aralık Perşembe günü Christmas yemeği için Elements All Day Dining Restaurant’ı tercih edenlere özel bir menü sunacak. Konuklar, gece için özel dekore edilecek restoranda, Christmas müzikleri eşliğinde enfes lezzetleri keşfetme şansı bulacak. 


Christmas menüsünde; Modern Meze Tabağı (Bibere sarılı kısır, domates içinde patlıcan salata, Çerkez tavuğu, füme somon, yaprak sarma, tartalet içerisinde humus, Japon fasulyeli zeytinyağlı enginar, cevizli kabak, fesleğenli levrek, domates, salatalık, beyaz peynir);  közlenmiş biber, ceviz ve nar ekşisi sos ile birlikte içli köfte yer alıyor. Menüde ana yemek olarak ise konuklara iki seçenek sunuluyor; ıspanak kreması ve kekikli kuzu sos ile ağır ateşte pişirilmiş kuzu kol, firik pilavı veya mevsim sebzeleri, kestane ve kendi sosu ile fırında hindi dolması ve iç pilav. 


Tatlı olarak da çarkıfelek meyve sos ve portakal şekerlemesi ile beyaz çikolata ve keçiboynuzu parfe bulunuyor. Limitsiz yerli içkinin de dahil olduğu menünün kişi başı fiyatı ise 99 TL.

Elements All Day Dining Restaurant, 25 Aralık Cuma günü de saat 10.00 – 14.00 arası Christmas Brunch’ında konuklarını ağırlayacak. Brunch fiyatı ise, soft drink dahil kişi başı 75 TL.


İstanbul’un Anadolu yakasında Maltepe’de yer alan “Burgu Arjaan by Rotana” ve “Tango Arjaan by Rotana” Bağdat Caddesi ile önemli iş, eğlence ve alışveriş merkezlerine yakın konumda bulunuyor. Uzun ve kısa dönem konaklamalar için uygun özellikte odaları bulunan oteller, metroya yürüme mesafesinde ve Bağdat Caddesi’ne ise 10 dakikalık mesafede yer alıyor.


Christmas yemeği ve brunch hakkında daha fazla bilgi almak ve rezervasyon yaptırmak için 0216 500 77 77 no’lu telefonu arayabilir, fbburgutango@rotana.com.tr adresine e-mail atabilirsiniz. 

YENİ YILA RENAISSANCE POLAT’DA MERHABA...

Renaissance Polat İstanbul Hotel,  bu özel gecede bütün misafirlerinin zevklerine hitap ederek, farklı eğlence alternatifleri ile muhteşem bir gece hazırlıyor.


Daphne Restaurant & Grill, Marmara Balık Lokantası ve Bar Noblesse’de canlı performanslar eşliğinde yılbaşı programları, zengin “yeni yıl büfeleri” ve 2016 sürprizleri sizleri bekliyor...


Yeni yılın ilk gününü Renaissance Polat kalitesiyle geçirmek isteyenler ise “Özel Yılbaşı Konaklama Paketi”nden yararlanabilir, 2016’nın ilk sabahına Yeni Yıl Brunch’ı ile merhaba diyebilirler.Ayrıca, Polat Patisseri’nin hazırladığı birbirinden şık yılbaşı sepetleri sevdiklerinize hediye etmeniz için seçkin ürünlerle özenle tasarlandı.

Yeni yıla Ege havasıyla girmek isteyenler Radisson Blu Resort & Spa, Çeşme’de buluşuyor

Çeşme’nin en gözde lokasyonlarından Ilıca’da yer alan Radisson Blu Resort & Spa, Çeşme, yeni yılda Ege’nin en eğlenceli yılbaşı partisine ev sahipliği yapıyor. Ege Denizi’nin kristal berraklığındaki mavi sularında uzanan Radisson Blu Resort & Spa, Çeşme, yılbaşı gecesi için düzenlediği organizasyonla yeni yıl gecesini unutulmaz bir hatıraya dönüştürecek. Trio müzik eşliğinde hoşgeldiniz kokteyliyle başlayan gece, çok özel dans performansı ve ödüllü barmen, Türkiye şampiyonu Kutay Özoktay’ın Bar Show’u ve blu shot’larıyla renklenecek.


Executive Chef Joachim Roesler’in reçetesiyle unutulmaz bir yılbaşı ziyafeti tadacak olan misafirler Starlight Orchestra’nın hareketli ritmleriyle unutulmaz bir konser dinleyecek. Gecenin ilerleyen saatlerinde Perküsyon ve DJ performansı eğlenceyi zirveye taşıyacak. Gece sonundaki çorba servisi ise gecenin yorgunluğunu atmaya yardımcı olacak. Çocuk misafirlerini de unutmayan Radisson Blu Resort & Spa, Çeşme, onlara özel bir büfe ve eğlenceler tasarladı. Ertesi gün geç saatlere kadar sürecek zengin yeni yıl kahvaltı büfesi ile 2016’nın ilk gününün tadını çıkaran misafirler, Çeşme’nin en büyük ve en prestijli spa merkezinde unutulmaz bir spa deneyimiyle yeni yıla dinlenmiş ve yenilenmiş olarak girecek.

ANTALYA DOĞAL’2016 ETKİNLİKLERİ ÜLKEMİZİN DÜNYAYA AÇILAN DOĞAL PENCERESİ OLACAK

14-17 Nisan 2016 tarihleri arasında ‘Antalya Expo Center’de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirilecek uluslararası katılımlı ‘Türkiye Doğal Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Günleri’ etkinlikleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde tanıtıldı. ANTALYA DOĞAL’2016 dünyanın en önemli organizasyonlarından biri olarak kabul edilen ‘EXPO 2016 ANTALYA’nın hemen öncesinde başlayacak. Etkinliklere yurtiçi katılımcılar ile birlikte, ABD, Avrupa, Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya, Uzak Doğu, Afrika ve daha pek çok bölge ve ülkeden standlı katılım bekleniyor.


T.C. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu başkanlığında gerçekleştirilen tanıtım toplantısında ANTALYA DOĞAL’2016 hakkında bilgi verildi. Prof. Dr. Saraçoğlu yaptığı açıklamada, “Sağlıklı beslenme, sağlıklı bir ruh yapısına sahip olmamızda da etkili olacaktır. Verimli Anadolu topraklarının kıymetini bilmeli ve ona sahip çıkmalıyız. Bu topraklarda yaşamak bizim üstünlüğümüz değil ayrıcalığımızdır. Anadolu toprakları; üzerinde yetişen birçok endemik meyve, sebze, baharat, tıbbi bitkiler ve türleri için bir gen bankasıdır. Dünyada birçok ülkede aynı bitkiler de yetişmektedir. Fakat Anadolu’nun farklı bölgelerinde dahi hava, su, toprak ve biyolojik çeşitlilik yapısının özelliklerinden dolayı doğal ürünlerde zenginlik söz konusudur. Topraklarımız üzerinde yetişen tıbbi bitkilerimizin destekleyici ve önleyici gücüyle başka hiçbir ülkenin aynı tür şifalı bitkisi boy ölçüşemez” ifadelerine yer verdi.

DOĞAL’2016 Genel Koordinatörü ve Doğal-Der Başkanı Prof. Dr. Mehmet Rüştü Karaman Antalya’da planlanan etkinliklerin önemi hakkında bilgi verdi. Prof. Karaman, “Doğal beslenme ve sağlıklı yaşam bilincinin yaygınlaşması toplumu bu konuda daha bilinçli ve seçici olmaya teşvik edecektir. Bireylerin bölgelere ve yaşam koşullarına göre bilinçli sağlıklı yaşam davranışlarını alışkanlık haline getirmeleri ise ilgili sektörlerin mevcut çalışmalarını buna göre revize etmelerini sağlayacaktır” dedi.

Toplantıya katılan TBMM Sağlık, Aile ve Çalışma Komisyonu Üyesi Uzm. Ecz. Lütfiye İ. Ceritoğlu Kurt ise yaptığı açıklamada, “Tıbbi ve aromatik bitkiler Osmanlı’dan beri kullanılagelen geleneksel ve tamamlayıcı tedavi yöntemleri ile çağlara imza atmış ve şifa kaynağı olmuştur. Bu bitkiler günümüzde de sağlık uygulamaları ve ülkemiz ekonomisi açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Ancak bu alanda halen ciddi bilgi kirliliği ve uygulamada yanlışlıklar söz konusu olup, eğitim, istihdam ve denetim konularında atılması gereken önemli adımlar bulunmaktadır” dedi. Kurt, bu konuyu çok önemsediklerini ve yakın zamanda konuyla ilgili olarak TBMM’ye bir önerge de verdiklerini belirterek,  bu alanda farklı disiplinleri bir araya getiren DOĞAL’2016 hazırlık çalışmalarında yer almaktan büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanı Ali Recep Nazlı ise tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği yapan üreticileri ve bunları pazara sunan yatırımcıları desteklediklerini,  önümüzdeki süreçte de bu konuda TKDK olarak hem yetiştiricilerin eğitimlerini desteklediklerini ve hem de % 65’e varan hibe desteği sağladıklarını ifade etti.

DOĞAL’2016 Resmi Maskotu Köstebekgiller Ailesi
Toplantıda ANTALYA DOĞAL’2016 resmi maskotu da tanıtıldı. Doğal Beslenme ve Sağlıklı Yaşam konusunda 7’den 77’ye eğitsel mesajlar veren Köstebekgiller ailesi etkinliklere aktif katılım sağlayacak. Tamamen yerli yapım olan ve özellikle küçük seyircilerin büyük ilgiyle takip ettikleri Köstebekgiller ailesinin her ferdi, DOĞAL’2016 Sağlıklı Nesil ve Sağlıklı Gelecek resmi maskotu olarak görev alacak. Toplantıya bilim kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan ile birlikte düzenleme komitesi üyelerinden Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nevin Şanlıer, A.Ü. Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık, T.C. Cumhurbaşkanlığı Danışmanı H. Hümeyra Şahin, Sağlık Bakanlığı Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Daire Başkanı Dr. Mehmet Zafer Kalaycı, TKDK Proje Koordinatörü Orhan Bağlan ve Köstebekgiller Yapımcısı Arzu İmamoğlu da katıldılar.

TUSAŞ ve LHTEC, CTS800 Motoru İçin Anlaşma İmzaladılar

TUSAŞ, Honeywell ve Rolls-Royce arasındaki anlaşma, Türkiye’de yerel montaj, parça imalatı, kontrol, test ve bakım istasyonunun oluşturulmasını kapsıyor. Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. (TUSAŞ) ve Light Helicopter Turbine Engine Company, 2013 Eylül’ünden beri Savunma Sanayi Müsteşarlığının bir programı olan Türkiye Hafif Sınıf Özgün Helikopter (TLUH) projesi  için CTS800 turboshaft motorlarını sağlamak amacıyla bir anlaşma imzaladılar. Light Helicopter Turbine Engine Company’de Honeywell International Inc. (NYSE: HON) ve Rolls-Royce’un yüzde 50’şer ortaklıkları bulunuyor.

Bu yılki Paris Air Show’da imzalanan bir mutabakat anlaşmasını pekiştiren bu anlaşma,  Türk Hafif Sınıf Özgün Helikopter platformuna CTS800-4AT motor modelini entegre etmek ve sertifikalandırmak için beş yıllık bir geliştirme programını içeriyor. Anlaşmanın, global pazarın yanı sıra yerel olarak Türk askerî ve sivil pazarına helikopterler sağlayacak bir üretim programı ile sonuçlanması bekleniyor. CTS800 ile operatörler, görev mesafesini ve taşıma kapasitesini artıran denenmiş bir ticari ve askeri motor sisteminden faydalanabilecekler..

Geliştirme programına ek olarak Light Helicopter Turbine Engine Company (LHTEC),  motorun Türkiye’de üretimini ve bakımını sanayileştirmeyi planlıyor, böylece üretim ve istasyon onarımı için yerel fırsatlar sağlanarak Türk havacılık pazarı da geliştirilecek. 

LHTEC başkanı Daryl Mastin, “Bu anlaşma Türk havacılık endüstrisine yeni bir istihdam zenginliği ve endüstriyel faydalar sunacaktır. LHTEC, gelecekteki bu filo için bakım ve tamir yeteneklerine sahip yerel bir istasyon kurmanın yanı sıra CTS800 motorunu üretmek için yerel Türk şirketleri ile çalışmaya da  kararlıdır” diyor. 

Geliştirme programı, yerel işgücüne olumlu etkisinin yanı sıra, teknik ve ticari avantajlar da sağlıyor. 2020’de teslim edilmek üzere TUSAŞ, şu anda Türk Kara Kuvvetleri’nde kullanılan T129 ATAK helikopterlerinde bulunan aynı motor modeli olan CTS800 ile 5 tonluk, çift motorlu bir helikopter tasarlayacak.

Türkiye gayri safi yurtiçi hasılasının yaklaşık dörtte biri imalat sektöründen kaynaklandığı   için Türkiye Hafif Sınıf Özgün Helikopter projesi, hem üretim programı hem de motor geliştirme için imalat ve destek sağlamak açısından yerel Türk tedarikçileri için önemli bir potansiyel sunuyor. Doğrudan yerel üreticilerle çalışacak CTS800 global destek ağı, yerel iş talebi ile yerel yeteneklere uygun daha fazla iş fırsatı yaratılmasına da yardımcı olacaktır. 

Mastin, “TUSAŞ’ın geliştirilecek yeni yerel helikopteri için LHTEC CTS800 motoru, en zorlu ortamlarda denenmiş özellikleri sayesinde parlak ve kesin bir seçimdir. ATAK ve TLUH filosu arasındaki sinerji, pazardaki diğer motorlara kıyasla daha iyi bir destek ağı ile mühendisler için lojistik, bakım ve aşinalık açısından daha fazla verimlilik sağlamaktadır  ” diyor. 

14 Aralık 2015 Pazartesi

Türkiye-AB zirvesi sona erdi

Türkiye’nin üyelik sürecinin yeniden canlandırılması, vize muafiyeti getirilmesi ve mülteci krizinin görüşüldüğü Türkiye-AB zirvesi sona erdi.11 yıl aradan sonra gerçekleştirilen ve sıkı pazarlıklara sahne olan zirvede sığınmacılar için Türkiye’ye 3 milyar Euro yardım yapılması kararı çıktı. Ahmet Davutoğlu’nun ‘’Dönüm Noktası’’ olarak nitelendirdiği görüşmede vizesiz Avrupa seyahati için Ekim 2016 hedef gösterildi.


Hangi Konularda Uzlaşmaya Varıldı?
Tarafların üzerinde mutabık kaldığı ortak bildiride öne çıkan unsurlar şunlar;
Türkiye- AB ilişkileri ve uluslararası konuların ele alınacağı, yılda iki kez uygun formatta düzenli zirve yapılması kararlaştırıldı.
14 Aralık’ta 17’nci başlığın (ekonomik ve parasal politika) açılması konusunda anlaşmaya varıldı.
2016 yılının ilk çeyreğinde Üst Düzey Ekonomik Diyalog Mekanizması hayata geçirilecek. 
15 Ekim’de mutabakata varılan ortak eylem planı hayata geçirilecek, göçmen akımı yeniden düzenlecek ve korumaya ihtiyacı olmayanların ülkelerine gönderilmesi konusunda işbirliği artacak.
AB’nin Türkiye’ye mali yardımı belirgin bir şekilde artırılacak ve mülteciler için başlangıç olarak 3 milyar euro verilecek.
Gümrük Birliği’nin güncelleşritilmesine yönelik çalışmalar yapılacak, resmi görüşmelere 2016 sonuna doğru başlanabilecek.

Medya Zirveye Kilitlendi!
Hazırladığı raporlarla medyayı mercek altına alan Ajans Press, zirvenin yansımalarını inceledi.
Ajans Press’in araştırmasına göre; Türkiye – AB zirvesi geçtiğimiz hafta medyanın dikkatini en çok çeken konu oldu. Basın mensuplarının yakından izlediği zirve hakkında 01 – 10 Aralık tarihleri arasında 618 yazılı basın haberi yapıldı. TV’de 10 günde 254 yansımaya konu olan zirve, internet mecrasında ise rekor sayılabilecek haber adedine ulaştı. Bir çok web sitesi ve online gazetede haberler ana sayfadan verildi ve zirve hakkında 1.826 haber yapıldı.   


WWF Türkiye’de bulunan yeşil kaplumbağalarına dikkat çekiyor

WWF’in iklim değişikliğinin türler üzerindeki etkilerine dikkat çeken yeni raporu, aralarında Türkiye’de bulunan yeşil deniz kaplumbağasının da bulunduğu 10 türe dikkat çekiliyor.Küresel iklim değişikliğini durdurmak için Paris’te görüşmeler devam ediyor. Kuraklıklar, seller, sıcak hava dalgaları gibi hava olaylarının şiddet ve sıklığını arttıracak iklim değişikliği, dünyada yaşayan tüm türlerin geleceğini de tehdit ediyor. WWF tarafından hazırlanan ‘İklim Değişikliğinin Türler Üzerindeki Etkisi’ adlı rapor, bu etkileri göstermek için iklim değişikliğinin etkilediği 10 önemli türü mercek altına alıyor. Risk altındaki türler arasında panda, kutup ayısı, orangutan gibi besin piramidinin yukarısında yer alan türlerin yanı sıra, WWF-Türkiye’nin korumak için yıllardır etkili bir program yürüttüğü yeşil deniz kaplumbağaları da yer alıyor. Raporun sürprizi ise ‘insan’ın da bu 10 tür içerisinde yer alması. 


WWF-Türkiye Doğa Koruma Müdürü Sedat Kalem, “İklim değişikliği sadece insanı değil etrafımızdaki canlı yaşamı da etkiliyor. Orman yangınlarının artması başta tehlike altındaki türler olmak üzere ormana bağımlı yaşayan bütün canlılar için çemberin daralması anlamına gelirken, denizlerdeki su sıcaklığının artması da en küçük balıklardan balinalara kadar denizel türlerin besin (plankton) yetersizliği ile azalmasına, dağlar ve stepler üzerindeki bitki topluluklarının yatay ve dikey yayılış alanlarının küçülmesine yol açacak. Deniz kaplumbağalarının yuva sıcaklıklarındaki 1 derecelik artış sonucu erkek birey sayısının azalması türün üreme becerisini düşürerek gezegenimiz üzerindeki varlığını daha da zorlaştıracak. Canlı türleri ve doğal yaşam ortamlarının yok olduğu bir dünyada insanın var olması düşünülemez” dedi.

“İklim Değişikliğinin Türler üzerindeki Etkisi” raporuna ulaşmak için bağlantıya tıklayınız: http://bit.ly/1Qv8TMv

13 Aralık 2015 Pazar

Yelken dünyasının en zorlu yarışına Türkiye damgasını koydu!

Yelken dünyasının en zorlu yarışlarından biri olan “Extreme Sailing Series” de Türkiye’yi temsil eden ilk Türk takımı Team Turx’e, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü tam destek verdi. Yelken dünyasının en zorlu yarışlarından biri olan “Extreme Sailing Series” de Türkiye’yi temsil eden ilk Türk takımı olan Team Turx, St. Petersburg yarışlarını başarıyla tamamladı.


Turizm tanıtma kampanyası çerçevesinde ulusal ve uluslararası arenadaki görünümü ve kitlelerle etkileşimi açısından önemli işlere imzasını atan Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü, 2014 başında turizmde markalaşma stratejisinin uzantısı olarak başlatmış olduğu “Turkey Home” kampanyasına ait sloganıyla ilk Türk Takımı Team Turx’e sponsor oldu.  
Tasarım ve görsel bütünlüğü ile birçok sporcunun da beğenisini kazanan Team Turx, Turkey: Home of Sailing” ve “Turkey: Home of Two Continents” sloganlarıyla Türkiye’nin tanıtım çalışmasını yelken dünyasına da taşıyarak önemli bir başarıya imzasını attı.

Yelken dünyasının en zorlu yarışlarından biri olan “Extreme Sailing Series” de Türkiye’yi temsil eden ilk Türk takımı olan Team Turx, “Turkey Home” kampanyasın “Home of Sailing” ve “Home of Two Continents” sloganları ile 20 – 23 Ağustos 2015 tarihlerinde St. Petersburg; 1 – 4 Ekim 2015 tarihleri arasında ise İstanbul yarışlarındaki yerini aldı. Avrupa yakasında Sarayburnu’ndan başlayan ve Asya yakasında Kadıköy mendireği önünde sona eren hız yarışında Türkiye’yi temsil eden ilk Türk takımı olan Team Turx, 4 dakika 8 saniyelik rekorla elde etti.Team Turx, 11 – 13 Aralık 2015 tarihleri arasında Avustralya’nın başkenti Sidney’de yelkenlerinde taşıdıkları “Home of Sailing” ve “Home of Two Continents” sloganları ile Türkiye’yi temsil etmeye devam edecek.

UNESCO Dünya Kültür Mirasına girdi

Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine alındı


Listeye alınma, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır Valiliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın özverili işbirliği sayesinde oldu. Ancak, aylardır Diyarbakır Kalesi içinde çatışmalar devam ediyor, siviller ölüyor. İbadethaneler dahil çoğu yapı zarar gördü. Diyarbakır Kalesi ve içindeki eserler dünyadaki tüm insanlara ve geleceğe aittir ve korunmalıdır. Silahlarla tahrip edilen bu yapıların korunması için UNESCO’nun ve insanların dikkatini çekme amaçlı bir imza kampanyası başlattıldı. Gerçekte, Mehmet Mercan'ın ifadesiyle; tarihi eserlerimize ve bu tarihi eserlerimizi korumaya çalışanlara sıkılan kurşun UNESCO’ya da sıkılmaktadır. UNESCO bu nedenle kamyanyanın muhatabıdır.

İmzaya davet eden yazı 13 dilde hazırlandı. Bunlar; Türkçe / English / French / Kurdi (Dimilî-Zazakî, Kurmanci, السورانية Sorani) / Հայերէն-Ermenice / Lazuri-Lazca / Süryanice / Svenska-İsveçce / Ελληνική-Greek / Spanish / Deutsche / العربية (Arabic) /  اللغة الفارسية (Farsi). Bu nedenle geniş bir kesime ulaşmayı ve dikkatini çekmeyi hedefliyor.

Sizinle farklı dilleri konuşan arkadaşlarınızın da kampanyanın amacını anlaması ve katılması amacıyla diğer dillere çeviri yapıldı. İstediğiniz dili ya da dilleri öne çıkararak kampanyaya davet edebilirsiniz.

Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçelerini UNESCO ciddiyetle izlemektedir. Toplanan imzalar UNESCO merkez binasına elden de teslim edilecek. Sizlerin de imzanızı rica ediyorum. Lütfen insanlarımızı imzaya davet ediniz.

Diyarbakır Kalesi'ndeki tahribata engel olunmazsa 7000 bin yıllık ve yaşayan bu tek kaleyi kaybedeceğiz.

Bu kampanyayı her şekilde ve ısrarla duyurmanızı rica ediyorum.

https://www.change.org/p/unesco-diyarbakir-kalesi-i%C3%A7indeki-tarihi-eser-tahribatini-engelleyin?recruiter=105279960&utm_source=share_petition&utm_medium=copylink

11 Aralık 2015 Cuma

“Değer Otizim” Tüm Çocuklara Işık Olacak

Otizmli Bireye Sahip Aileler İçin “Değer Otizm” Var
"Ülkemizde yüz binlerce otizmli çocuk, yetersiz eğitim ve eksik rehabilitasyon nedeni ile ömür boyu engelli ve başkalarının yardımına bağımlı halde kalıyor. Türkiye'de sayılarının en az 450 bin olduğu tahmin edilen otizmli bireylerin ihtiyaç duydukları her tür eğitim, gelişim ve rehabilitasyon olanağını bütünsel bir biçimde sağlamak üzere çalışmalar yapmayı hedefleyen Değer Otizm Yardımlaşma Derneği kuruldu.


DEĞER OTİZM YARDIMLAŞMA DERNEĞİ BAŞKANI NİHAT BOZTEPE;
Kişinin dil gelişimi, algılama, öğrenme, fiziksel koordinasyon gibi pek çok alanda yetersiz gelişim göstermesine yol açan otizmle ilgili toplumsal farkındalık ve eğitim olanaklarının son derece yetersiz olduğunu belirten Değer Otizm Yardımlaşma Derneği Başkanı Nihat Boztepe, "Ülkemizde yüz binlerce otizmli çocuk, yetersiz eğitim ve eksik rehabilitasyon nedeni ile ömür boyu engelli ve başkalarının yardımına bağımlı halde kalıyor. Bu durum otizmli bireye sahip aileleri de çocuklarının bu üzücü durumuna çaresizlik içinde katlanmak zorunda bırakıyor. Oysaki otizmli çocuklara erken yaşlardan itibaren yeterince eğitim, tıbbi, psikolojik ve sosyal destek imkanı sağlandığında çoğu zaman kendi kendilerine yetebilecekleri gelişim seviyesine gelebiliyorlar" dedi.


Fiziksel görünüm açısından dışarıdan bakıldığında normal çocuklardan ayırt edilmeleri özel bir dikkat gerektirse de aslında otizmli çocukların dil gelişimi, fiziksel koordinasyon, davranış gelişimi, nörolojik gelişim gibi pek çok açıdan gelişim yetersizlikleri bulunduğunu belirten Boztepe, “Dolayısıyla yaygın gelişim sorunları yüzünden bu çocukların rehabilitasyonu çok sayıda uzmanın bir arada çalışmasını gerektiriyor. Özel eğitim öğretmeni, psikolog, fizyoterapist, çocuk psikiyatristi veya nöroloğu, dil terapisti, beden eğitimi öğretmeni ve diyetisyen bu sürecin olmasa olmaz uzmanları arasında yer alıyor. Ülkemizde tüm bu hizmetleri otizmli çocuklara bir arada sunabilecek kurum sayısı yok denecek kadar azdır. Tam olmasa bile bu hizmetleri belli ölçüde sağlayabilen kurumların ücretleri ise velilerin ezici çoğunluğu için astronomik durumda. Bu koşullar altında her aile kendi imkanı ölçüsünde çocuğuna bu hizmetlerin bir kısmını sağlamaya çalışıyor. Fakat çoğu zaman sağlanan destek yetersiz ve kalitesiz düzeyde kaldığı için de çocuklar topluma kazandırılamıyor” ifadelerini kullandı.


DEĞER OTİZM YARDIMLAŞMA DERNEĞİ BAŞKAN YARDIMCISI ŞULE GÖKIRMAK;
Türkiye'de otizm gerçeğinin farkında olan ve bu konuda bir şeyler yapmanın en anlamlı bireysel ve sosyal sorumluluk örneklerinden birisi olacağına inanan bir grup gönüllünün bir araya gelerek Değer Otizm Yardımlaşma Derneğini kurduklarını söyleyen, Değer Otizm Yardımlaşma Derneği Başkan Yardımcısı Şule Gökırmak; “Bu dernek, otizmli bireylerin gelişimi ve bu çocuklara sahip olan ailelerin desteklenmesi konusunda ihtiyaç duyulan tüm hizmetleri bilimsel standartlar doğrultusunda bir arada sağlamak için çaba harcamayı amaçlıyor. 


Derneğe üye olan veya gönül veren kişilerin büyük çoğunluğunun otizmli çocuk sahibi olmaması dikkat çeken bir özellik. Özellikle otizmle ilgili olmayan bireylerin dikkatini bu soruna çekmek ve sorumluluk üstlenmelerini teşvik etmek açısından bu yolu tercih ediyorlar” diye konuştu.ikizlerimin doğumu ile 12 yıl önce başlayan Otizmli yaşam deneyimimi, toplumla paylaşmak için yola çıktım. Yol boyu omuz verenlerle Nar gibi çoğaldık. Değer Otizm Derneği'ni kurduk. 


Bu akşam DEĞER katma hayalimizin gerçeğe dönüşmesini birlikte kutluyoruz. Daha güçlü olmak için lütfen siz de bize katılın dedi. 

























9 Aralık 2015 Çarşamba

Keleşoğlu'ndan İstanbul'un en büyük sahil kasabası: "Denizİstanbul"

Denizİstanbul projesi ile Yakuplu Sahili’nde deniz ile iç içe yeni bir hayat başlıyor. İstanbul’a değer katan birçok sembol projeye imza atan Keleşoğlu tarafından hayata geçirilen Denizİstanbul, konut alanları, sosyal tesisleri, rekreasyon alanları, okulu, hastanesi, AVM'si, West İstanbul Marina’ sı ve 1.5 kilometrelik sahili ile İstanbullulara hayal ettikleri bir kent hayatını vadediyor.


Keleşoğlu'nun “İstanbul’un en büyük sahil kasabası” sloganı ile hayata geçirdiği Denizİstanbul projesi, Beşiktaş Four Seasons Hotel’de, 1 Aralık Salı günü düzenlenen toplantı ile tanıtıldı. Keleşoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Keleş, Yönetim Kurulu Üyeleri Fuat Keleş, Dursun Keleş, Holding İcra Kurulu Başkanı Özgür Tuğrul, Pazarlama ve Satış Koordinatörü Bilge Özdemir ve Kraft Mimarlık’tan Hakan Bağcı’nın katılımı ile gerçekleşen toplantıda, Denizİstanbul’un konut etaplarından Mercan Konakları ve Marina Evleri ile ilgili bilgi paylaşıldı.  

Toplantının açılış konuşmasını yapan Keleşoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Keleş, Denizİstanbul projesinin Keleşoğlu markası için bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Keleş, “1976 yılından bu yana Capacity, Koru Florya, Vadistanbul, Pelican Hill, Ataköy Konakları, Arketip,  Yalın Evler gibi sektöre ve bölgelere değer katan birçok sembol proje ürettik. Şimdi de tüm bu bilgi ve birikimimiz ile yola çıkarak İstanbul’un en büyük sahil kasabasını, Denizİstanbul’u tasarladık” dedi. 
1 milyon 200 bin m2’lik bir alana yayılan Denizİstanbul projesini global trendleri ve müşteri beklentilerini yakından inceleyerek hayata geçirdiklerini belirten Keleş, “Artık insanlarımız büyük kentlerin karmaşasından kaçabilecekleri, sevdiklerine daha fazla vakit ayırabilecekleri yavaş ve sakin hayatları tercih ediyor. Denizi ve İstanbul'u bir araya getiren İstanbul’un en büyük sahil kasabası Denizİstanbul bu hayali gerçeğe dönüştürüyor” diye konuştu.

Denizİstanbul, kent hayatını, deniz ve doğa ile buluşturuyor
Lokasyon olarak Atatürk Havalimanı’na 17 kilometre, Taksim'e 30 kilometre ve Deniz Otobüsü İskelesi'ne 7 kilometre uzaklıkta bulunan Denizİstanbul, sadece bir konut projesi değil.Denizİstanbul, deniz kenarındaki kafeleri, restoranları, okulu, hastanesi, AVM'si, su sporları merkezi, güvenle ve keyifle dakikalarca yürünebilecek 1.5 kilometrelik kumsalı ve West İstanbul Marina’ sı ile kent hayatıyla doğayı ve denizi buluşturan yeni bir yaşam sunuyor. Denizİstanbul'un tanıtım toplantısında konuşan Keleşoğlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Fuat Keleş, projenin detayları hakkında bilgi verdi. Fuat Keleş, Denizİstanbul’un doğayla denizin buluştuğu, her ayrıntısı özenle düşünülen mimarisi ile yatay yerleşim modelinin çağdaş yorumu olduğunu söyledi. Hayatlarını değiştirmek isteyen herkesi Denizİstanbul'a davet eden Keleş, "Sevdikleriniz ile birlikte 'mutluluk işte bu' diyeceğiniz bir hayat çok yakınınızda" dedi. 

Denizİstanbul'un son etabı Mercan Konakları, az katlı apartman konseptinin yeniden yorumluyor
Fuat Keleş konuşmasında Denizİstanbul'un Kalyon Evleri ve Marina Evleri'nin ardından temeli atılan Mercan Konakları hakkında bilgi verdi. Keleş, yıllar önce ilk örneklerini Ataköy'de tasarladıkları az katlı apartman dairesi konseptini Mercan Konakları'nda yeniden yorumladıklarını söyledi.Tüm daireleri deniz manzaralı olan Mercan Konakları'nın her katında 2 daire bulunuyor. Mercan Konakları'nda yer alan 1+1 daireler 82 m2, 4+1 daireler ise 211 m2’lik büyüklükte tasarlandı. Lüksü, konforu ve fonksiyonu bir araya getiren Mercan Konakları, "Teras Bahçe" ve "Balkon Bahçe“ alternatifleri ile konak içinde müstakil bahçe ayrıcalığını sunuyor. Mercan Konakları yere kadar uzayan pencereleri ve Fransız balkonları ile doğa ve ev arasındaki sınırları ortadan kaldırıyor.
Denizİstanbul, kentsel yaşam standardını ve beklentileri değiştiriyor

Denizİstanbul, 20 farklı parselde, 12 farklı fonksiyonun bir bütün olarak tasarlanması ile doğdu. Yerleşimde, yapılar birbirlerinin görüşünü kesmeyecek şekilde, yükseklikleri denize doğru alçalarak konumlanıyor. Blokların manzara hakimiyetinin, kaydırmalı yerleşim anlayışı ile sağlandığı Denizİstanbul'da, blok aralarında minimum 20m mesafe aralılarla farklı büyüklükte bahçe alanları yer alıyor.  Bu alanlara ek olarak peyzaj tasarımında kurgulanan kesintisiz su öğeleri, yürüyüş ve bisiklet parkurları parseller arası sürekliliği sağlıyor. Deniz kıyısında mevcut marinaya ek olarak tasarlanan restoran, cadde dükkanları, otel ve sosyal tesis alanları ise Denizİstanbul sakinlerine sosyal hayatin canlılığını sunuyor. 

Denizİstanbul'u tasarlayan Kraft Mimarlık’ın ortaklarından Hakan Bağcı ise toplantıda yaptığı konuşmasında İstanbul gibi yoğun ve çarpık bir dokuya sahip bir kentte çevre ile uyumlu yapılar tasarlamanın zorlu bir sınav olduğunu söyledi ve Denizİstanbul'u İstanbul alternatif bir yerleşme olarak planladıklarını belirtti. Bağcı, Denizİstanbul'u bir kentin sahip olduğu tüm yaşam birimlerini makro ölçekte tasarlama imkanı veren yeni bir yaşam projesi olarak tanımladı ve "Denizİstanbul ile kent hayatına yeni bir anlayış getirerek, İstanbulluların yaşam standartlarını ve beklentilerini değiştieceğiz" dedi.Tamamının 2021 yılında bitmesi planlanan Denizİstanbul'da yer alan Kalyon Evleri 2016'nın Ağustos ayında,  Marina Evleri 2017 yılının Mayıs ayında, Mercan Konakları ise 2017 yılının Kasım ayında sakinleri ile buluşacak.













AKUT Arama Kurtarma Derneği 20 yıldır gönüllülük ve karşılıksız yardımseverlik ilkeleriyle hayat kurtarmaktadır.

Bilindiği gibi AKUT Arama Kurtarma Derneği 20 yıldır gönüllülük ve karşılıksız yardımseverlik ilkeleriyle hayat kurtarmaktadır. Tüzüğü gereği, hayat kurtarma ve toplum bilinçlendirme çalışmalarını aralıksız sürdürmekte ve kendisini sürekli ve düzenli bir şekilde geliştirmeye çalışmaktadır. Yine Tüzüğü gereği, siyasetle uğraşmayan ve kendini siyaset üstü konumlandıran AKUT, toplumun her kesimine eşit mesafededir ve gönüllü çabalarını istisnasız toplumun her kesimi için göstermektedir.


AKUT, tüm çalışmalarını gönüllüleri eliyle gerçekleştirmekte ancak gönüllülerinin siyasi tercihlerinden, dünya görüşlerinden bağımsız, Tüzüğü çerçevesinde hareket etmektedir. 36 ekibe ve 1600’ü aşkın gönüllüye sahip olan AKUT içinde her tür siyasi görüşten, dünya görüşünden, dinden, mezhepten, etnisiteden insanlar vardır. AKUT çalışmalarında bunlar hiçbir zaman belirleyici olmamıştır ve AKUT’un büyük gücü de, Türk toplumunun her kesimini içinde barındırabilmesinden ve yine Türk ve dünya toplumunun her kesimine ulaşabilmesinden kaynaklanmaktadır.

AKUT kurucu üyesi ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nasuh Mahruki’nin, kendi dünya görüşü çerçevesinde gündeme dair yaptığı paylaşımlardaki yorumların, AKUT’un görüşü olmadığını bir kez daha hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz. AKUT’u ilgilendirmeyen bu tür paylaşımlardan menfi ya da müspet AKUT’un da sorumlu tutulması, tutulmaya çalışılması ve bu yönde yorumların yapılması, tüm AKUT gönüllülerini rahatsız etmektedir.

Görünen lüzum üzerine, AKUT’un siyaset üstü ve yasalar çerçevesinde olduğu sürece herkese ve her düşünceye eşit ve tarafsız konumunu bir kez daha hatırlatmak ihtiyacı hissediyoruz. Tek amacı hayat kurtarmak ve toplumu bilinçlendirmek olan AKUT’un, taraf olmadığı konularda tarafmış gibi değerlendirilerek yorumlanmasından, kategorize edilmesinden ve haksız yere suçlanmasından rahatsız oluyoruz. AKUT’un bugünlerde hararetle yaşanan tartışmaların dışında tutulmasını rica ediyoruz. 20 yıldır büyük bir özveriyle çalışan fedakâr gönüllülerimiz ve başarılarıyla, uluslararası yeterlilikleriyle dünya çapında bilinilirliğe sahip biricik derneğimiz bu durumu hak etmemektedir ve haksız yere mağdur edilmektedir.

16 Kasım 2013 tarihinde yine benzer sebeplerle, AKUT’TAN KAMUOYUNA AÇIKLAMA başlığıyla yaptığımız basın duyurumuzu da, - http://www.akut.org.tr/basin-bulteni/123/akuttan-kamuoyuna-aciklama - bu konudaki çabalarımızı tekrar hatırlatmak amacıyla bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Basın mensuplarından, sosyal medya kullanıcılarından ve bu konular hakkında düşünen, yorum yapan, yapmak isteyen herkesten, AKUT’la hiçbir ilgisi olmayan söylemlerden dolayı AKUT’a zarar verilmemesi ve herkesin, hepimizin, Türkiye’nin AKUT’unun ötekileştirilmemesi için gereken hassasiyetin gösterilmesini kamuoyundan bir kez daha ve ısrarla rica ediyoruz.

Saygılarımızla,

AKUT YÖNETİM KURULU

Mahmut Kılınç:“Dünya şehirlerinde 70 trilyon dolarlık ‘akıllı kent’ seferberliği sürerken, İstanbul kaos içinde!”

Gelecek 15 yıl içerisinde ‘akıllı kentler’ altyapısına 70 trilyon doların üzerinde yatırım yapılacağını kaydeden ANBA Yayın Grubu Kurucusu ve İnşaat Platformu Sözcüsü Mahmut Kılınç, şunları söyledi:

“Dünya şehirleri hızla büyürken, yoğun kentleşme de devam ediyor. Dünyanın önemli kentlerinde, şehir planlamacılarının ve belediyelerin ‘akıllı kentler’ kurulması için tempolu çalışması bulunuyor. OECD rakamlarına göre, dünyada akıllı kentler altyapısına 2030 yılına kadar en az 70 trilyon dolar dolar yatırım yapılacağı tahmin ediliyor. Bazı kaynaklar ise, bu rakamın 90 trilyon doları bulacağını ifade ediyor. Bu da, her yıl ortalama 4 ile 6 trilyon dolar arasında bir yatırım yapılması anlamına geliyor. Dünya şehirleri böylesi bir gelişimin içindeyken, İstanbul’da bir karmaşa yaşanıyor. Dünya şehirlerinde 70 trilyon dolarlık ‘akıllı kent’ seferberliği sürerken, İstanbul kaos içinde! Plansız kentleşme, çarpık ve yoğun yapılaşma, altyapı eksikliği, ulaşım sorunları, artan göçler bu kaosu günden güne arttırıyor. Ülkemizde planlı yapılaşma politikası olmadığı için gecekondulaşma ve çarpık kentleşme ileri boyutlara ulaşmıştır. Yapılar, standartların çok altında, statik hesaplardan uzaktır ve insanların barınma ihtiyacına dahi cevap veremeyen tehdit unsuru niteliğindedir” dedi.  

Türkiye’de ‘kentsel dönüşüm’ için 884 milyar TL kaynak gerekiyor
2012 yılında tespit edilen rakamlara göre, Türkiye genelinde yaklaşık 14 milyon konutun elden geçirilmesinin hedeflendiğini hatırlatan Mahmut Kılınç, acil olarak yıkılması gereken yaklaşık 6.5 milyon konut olduğunu da belirterek, İstanbul’un Avcılar, Zeytinburnu, Ümraniye, Pendik gibi ilçelerinden çalışmaların devam ettiğini söyledi. Bu konuda uluslararası gayrimenkul danışmanlık şirketi Cushman&Wakefield’in yaptığı araştırmaya değinen Mahmut Kılınç, 20 yılda ortalama 6.5 milyon konutun yenilenmesi için yaklaşık 884 milyar TL kaynağın gerektiğini ve bunun da yılda ortalama 23 milyar dolarlık kaynak ihtiyacı anlamına geldiğini kaydetti. 

Ada bazında kentsel dönüşüm teşvik edilmelidir 
Acil olarak yıkılması gereken 6.5 milyon konut rakamına değinen Mahmut Kılınç, şunları kaydetti: 
“Kentsel dönüşümde, rant ekonomisinin işlediği Bağdat Caddesi, Kadıköy gibi lüks semtlerin yerine, sağlıksız yapılaşmanın ileri boyutta olduğu Bağcılar, Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Küçükçekmece, Esenyurt gibi bölgelere ağırlık verilmelidir. Bağdat Caddesi veya Kadıköy’de yapılmamalı demiyoruz, ancak deprem faktörünü de dikkate alınca sağlıksız, yoğun ve kaçak yapılaşmanın söz konusu olduğu bu ilçelerin öncelik taşıması gerektiği ortadadır. Bu arada, tek tek bina yıkıp, yenisini yaparak bu iş başarıya ulaşamaz. Devletin bu konuda yaptırıma gitmesi, yatırımcıların ve müteahhitlerin bu bilince ulaşması ve vatandaşların buna katkı sağlaması gerekiyor. Topyekün bir bilinç ile hareket edilmelidir, yatırımcı/müteahhit/vatandaş dahil herkes rant zihniyetinden vazgeçmelidir ve toplumun tüm kesimleri buna katkı sağlamalıdır. Devlet bu bölgelerde, müteahhitleri ve hak sahiplerini, ada bazında kentsel dönüşüme teşvik etmelidir” diye konuştu. 

Bardağın dolu tarafı, mimari alanda kaydedilen ilerlemedir
Mahmut Kılınç, sözlerini söyle sürdürdü: “Olumsuz bir tabloya karşın, bardağın dolu tarafı olarak bizleri sevindiren nokta ise, son yıllarda mimari alanda kaydedilen ilerlemedir. İnsanların konforunun düşünüldüğü, sosyal - spor alanlarıyla birlikte tasarlanan ve en önemlisi de enerji tasarrufu sağlayan ekolojik bina yaklaşımına yönelik ilginin artması sektör adına büyük bir gelişmedir” dedi. 

100 bin konut mağduru var
“Konutzede” olarak tanımlanan mağdurlara dair bilgi veren Mahmut Kılınç, şunları söyledi: 
“İstanbul’da, ağırlıklı olarak Esenyurt, Bayrampaşa gibi ilçelerde 50 binin üzerinde konut mağduru olduğunu tahmin ediyoruz. Diğer ilçeleri de dahil ettiğimizde, bu rakamın 100 bine ulaşabileceğini söylemek mümkündür. Bu sorunun önüne geçilmesi için müteahhitlik sistemine düzenleme getirilmelidir. Hep vurguladığımız üzere, ‘müteahhitlik yasası/inşaat yasası’ oldukça önem taşımaktadır. Ruhsat verilirken titiz çalışılmalıdır. Bu noktada kamu, vatandaşları mağdur etmeyen bir misyon üstlenmelidir. İnşaatların bitirilmesiyle ilgili sigorta ve bankacılık sisteminin acilen devreye girmesi gerekmektedir. Projeler ruhsat aşamasında, tabir-i caizse yap-boz tahtası zihniyetinden kurtarılmalıdır ve kanunların net olması şarttır. Devlet bu düzenlemeleri hayata geçirdiği taktirde, inşaat sektörünün en önemli sorunları çözüme kavuşturulmuş olacaktır” şeklinde konuştu. 


8 Aralık 2015 Salı

Turizm Huzurdan Beslenen Bir Sektör!

İstanbul'un tarihi yarımadası Sultanahmet'in en beğenilen butik otellerinden Ottoman Hotel Imperial Genel Müdürü Serdar Balta turizmdeki gelişmeleri değerlendirdi. 11 yıldan bu yana görev aldığı Ottoman Hotel Imperial’de en zor sezonlardan birisini yaşadığına dikkat çeken Serdar Balta, yılbaşına yaklaşılan şu günlerde,  bu periyotta son 11 yılın en kötü periyodunu yaşayacaklarını söyledi.


Turizm huzur arıyor!
Son günlerde yaşanan krizi değerlendiren Serdar Balta, “ Açıkçası değerlendirmelerime uçak krizinden önce Ankara Patlaması ile başlamak  isterim. Çünkü rezervasyon akışımızda Ankara patlamasından sonra ciddi azalmalar meydana gelmeye başladı. Hemen akabinde Paris’teki saldırılar, Rusya’yla yaşanan uçak krizi ve son olarak Amerika’daki meydana gelen terör saldırıları sonrasında sadece ülkemizde değil dünyada bir seyahat sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü turizm huzurdan beslenen bir sektör. İnsanlarda dünyayı huzursuz gördüğünde, özellikle bölgemizi huzursuz gördüğünde bu rezervasyonlara yansımakta. 11 yıldır bu işletmedeyim. Özellikle yılbaşına yaklaştığımız bu periyotta son 11 yılın en kötü periyodunu yaşayacağız” dedi.


Dünyada bir seyahat sıkıntısı var!
Rus Pazarı ile ilgili görüşlerini de açıklayan Serdar Balta, “ Rus pazarı ile alakalı tarihi yarımadada çok büyük bir pazar olmasa da hemen komşumuz Laleli ve akabinde kendi içimizde güzel bir yarışta olduğumuz Antalya’mız oldukça sıkıntıda. Tabii ben bu duruma karamsar bakmak istemiyorum. Bu ilişkilerin düzeleceğini ve eski düzene gelebileceğimizi düşünüyorum. Karamsar olmamak lazım. Ancak maalesef dünyada oluşan bir durum olan İslamofobi  var. Ve İslam ülkelerine karşı yine Mısır’da yaşanan son saldırıyı da eklersek bir seyahat sıkıntısının olduğunu görüyoruz. Bunları yıkmak da biraz zaman alacak. 


Çin ve Hindistan Pazarı gündemde
Pazarlar değişiyor mu? Sorusuna da cevap veren Ottoman Hotel Imperial Genel Müdürü Serdar Balta, “ Evet pazarlar değişmeli. Çünkü şu anda Avrupa pazarında bir sıkıntı var. Alternatif olarak Hindistan, Çin gibi ülkelere girmeliyiz. Tabii ki bu tanıtımla, pazarlama ile ilgili. Avrupa pazarı sıkıntıya düştüğünde diğer alternatif pazarlar da cepte olmalı. Bu konularda da açıkçası Pazar farklılığını gözetmeliyiz. Tek bir tekelde, tek bir pazarda oynamak çok mantıklı değil. Ama Avrupa pazarı şu anda büyük bir sıkıntıda diyebilirim”

Bu gibi durumlarda biz reklama ve tanıtıma daha fazla ağırlık veriyoruz!
Grup olarak bu sıkıntılardan an az zararla çıkmak adına çalışmalar yaptıklarını da belirten Serdar Balta, promosyonlar yaptıklarını ve bu zor zamanda reklama ve tanıtıma daha fazla ağırlık verdiklerini söyleyerek “  Bizi tercih eden misafirlerin yaklaşık % 80’i Batı Avrupa ülkelerinden oluşuyor. Amerikalılar da zaten 2009 krizinden sonra sıkıntıdaydı ve düzelmeye başlamıştı. Özellikle Cruise’ların etkilenmesi, kış ayına da denk gelmesi ile birlikte önümüzdeki sezon Cruise’ların ne kadar etkileneceğini de bize gösterecek. Bu arada bizde bu krizde çalışmalarımızı sürdürüyor, çıkış yolları arıyoruz. Bu arada Promosyonlarla ayakta durduğumuzu söyleyebilirim. Çünkü bir yerde bir huzur olmadığında, ne yaparsanız yapın misafir bulabilmek güç olabiliyor. Online kanalları çok iyi kullanmaya çalışıyoruz. Bizim farklı bir politikamız var. Yönetim Kurulumuza da buradan teşekkür etmek istiyorum.  Bu gibi durumlarda biz reklama ve tanıtıma daha fazla ağırlık veriyoruz. Özellikle Google’da reklam bütçelerimizi arttırıyoruz. Uluslararası fuarlara katılıyoruz.  Reklam bütçemizden kısmayıp, tam aksine daha da hareketlendiriyoruz. Bunun dışında farklı pazarlara eğiliyoruz” diye konuştu.