ali güler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ali güler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Haziran 2016 Cuma

Skal International Marmara İftarda Buluştu

Turizmin deneyimli ve başarılı isimlerini çatısı altında barındıran Skal International’in bünyesinde yer alan Skal International Marmara Kulübü, Murat Yumak Başkanlığında iftarda buluştu Skal International Marmara  Güler Osmanlı’da  verilen iftar yemeğinde bir araya geldi. Skal International Marmara üyeleri İftarda Sultan Sofrası menüsü ile sultanlara yakışır bir iftar yaptılar.

Skal International Marmara üyelerine sunulan iftar menüsünde neler vardı. İftariyelik 8 çeşit (Vişne Reçeli, Gül Reçeli, Tulum Peyniri, Tahin, Pekmez, Tereyağı, Hurma, Zeytin), Adı aynı ama tadı hergün değişen Soran Yemez Çorbası, Osmanlı Tabağı (7 çeşit) Kaşık Salatası (Özel sos eşliğinde), Padişah Tatlısı, Demirhindi Şerbeti ve sınırsız çay kahve vs.. İftar saatini beklerken Skal International Marmara Başkanı Murat Yumak tüm iftara katılanlarla konuştu sohbet etti. Sektör değerlendirmesi niteliğinde hoş sohbet şeklinde geçen görüşmelerin ardından ezan sesiyle oruçlar açıldı. Farklı bir ambiyans içinde olan Skal International Marmara Kulübü üyeleri restoran önünde sokağa kurulan 50 kişilik Osmanlı sofrasında oruçlarını  açtılar.

Güler Osmanlı Mutfağı işletmecisi Ali Güler'in ev sahipliğinde  ve Marmara Skal Başkanı Murat Yumak’ın Başkanlığında  misafirlerle hoş bir vakit geçirdiler. Skal International Marmara Kulübü Başkanı Murat Yumak, Anadolu yakası turizmi için projeler geliştirmemiz gerekiyor demiştik. Benim Başkanlığımda projelerimizi hayat geçiriyoruz. Skal Marmara olarak Antakya Medeniyetler Korosu ile her dilde 'Barış Şarkıları' söyleyerek dünyaya Atatürk'ün "Yurtta Barış Cihanda Barış" sözlerini hatırlattık, Caddebostan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen konserde hep birlikte dünyaya şarkılarla barışı haykırdık. Skal International Marmara Kulübü beyin takımı faydalı projeler için çalışıyor.
Bu gün burada Skal International Marmara   üyeleri ile birlikte iftarda buluştuk.Marmama Skal Üyesi Ali Gülerin butik restoranında  farklı bir ortam içindeyiz. Marmara Skal ve Young Skal üyeleri ile birlikteyiz. Dostlarımızla birlikte iftar sofrası etrafında buluşmanın keyfini çıkarıyoruz


Skal International Marmara Kulübü  Başkanı Murat Yumak yemeğe katılan, İstanbul’un önde gelen turizmcilerinden oluşan üyeler ve Gazeteci TV Proğramcısı Kadir Çelik ile birlikte orucunu açtı. 
Kendi alanında ve  turizmi yönlendirme konusunda üst düzey çalışmalar yapan nitelikli insanların oluşturduğu Skal International Marmara  yeni dönemde yine çeşitli aktivitelerde bir araya gelerek paylaşımlarda bulunup, hem Anadolu yakası turizminin hem de aramızdaki güçlü bağların daha da gelişmesi için gayret sarf edeceğiz” dedi.  Skal International Marmara Kulübü  bundan sonraki turizm hamlelerini ve yapılacaklarını belirtirken, bu süre zarfında kendilerine destek olan üyelere de teşekkür etti.
 

10 Mayıs 2016 Salı

Osmanlı Mutfağı’nın Meşhur Şerbetleri Alibaba’da

Ramazan’da Sofranızdan Eksik Etmeyin
Ali Güler, Osmanlı sofralarının vazgeçilmez içeceği şerbetlerin bir kültür mirası olduğunu düşünüyor ve bu kültürün sürmesi için elimizden geleni yapıyoruz diyor.Türkiye’de her mevsim çeşitli şerbetleri tadabileceğiniz istisna restoranlardan biridir Şerbetçi Ali Baba ve Güler Osmanlı Mutfağı.Osmanlı Mutfağı’nın kaybolmaya yüz tutan 600 yıllık şerbet kültürünü yaşatmaya çalışan ALİ Güler, Osmanlı Şerbeti’ni üç yüz atmış beş gün sunan nadir mekanlardan.

OSMANLI ŞERBETLERİ ŞİFADIR
Eski zamanlarda şu anki soğuk içeceklerin yerini şerbetler doldururmuş. Birçok hastalığa iyi gelen Osmanlı şerbetleri, özellikle Ramazan ayında sindirime yardımcı olması ve vücuttaki sıvı-şeker dengesini sağlamasıyla da önemli doğal içeceklerdendir. Osmanlı imparatorluğu zamanında ramazan aylarında yapılan meyveli özel şerbetler tadı ve sağlıklı olmaları ile çok tercih edilir, özellikle saray mutfağında, yemek yanında ve misafirlere  ikram edilen bu şerbetlerin kültürümüzde yeri çok büyüktür.

Kanuni Sultan Süleyman sıcak bir yaz günü Yeniçeri ortalarını ziyaret ve teftiş ederken, susamış. Soğuk şerbet istemiş. Ona bir kap içinde soğuk şerbet ikram etmişler. Kanuni de, şerbeti içtikten sonra o tası altınla doldurtup, geri göndermiş.Ertesi yıl yine ortaları ziyaret ve teftiş ederken, her ortanın önüne geldiğinde şerbet dolu bir tas sunmuşlar Kanuni Sultan Süleyman’a O da her tası altınla doldurtup, geri göndermiş.Bu şekilde her o mevsimde Padişah’a Yeniçeri ortalarından bir şerbet dolu tas gönderilmesi ve bunların altınla doldurulup, iade edilmesi gelenek olmuş. Savaşlarda bile cepheden bu taslar saraya gönderilir ve altınla dolu olarak geri gelmeleri beklenirmiş. 

Osmanlı’da şerbetleri özellikle ferahlamak, susuzluğu gidermek ve içersindeki yararlı maddeler sebebiyle şifa bulmak amacıyla içilmişlerdir. Geçmişi bu kadar eskiye dayanan  doğal içeceklerden olan Şerbetler yaz aylarında özellikle Ramazan aylarında iftar ve sahurda serinletici olarak içilebileceği ve ikram edilebileceği gibi iştah açıcı özelliğiyle de ramazan sofralarını zenginleştiriyor. Ramazan ayının yaza gelmesi günlerin uzaması açlıktan ziyade susuzluğun bizleri zorlamasından dolayı Osmanlı Şerbeti şifadır. Sıcaktan ve susuzluktan oluşan hararete iyi gelir. Susuzluğu giderir serinlik verir. Ramazan ayında gündüz su içemediğimiz için mide ve bağırsak sisteminin çalışması bozulur ondan dolayı Osmanlı şerbeti mideye şifadır.

OSMANLI SOFRALARININ EN SEVİLEN ŞİFA KAYNAĞI ŞERBETLERİ 
1-Sikencebin2- Demirhindi 3- Ali Baba (Diyabetik) 4- Mevlevi 5- Gül 6- Hürrem Sultan 7- Gelincik 8- Sünnet 9- Reyhan 10- Nar Çiçeği 11- Meyan Kökü 12- Ece Sultan 13- Çilekli Saray Limonatası 14- Harnup 15- Kiren (Kızılcık) 16- Somada 17- Vişne 18- Menekşe 19- Nilüfer 20- Zambak 21- Nar 22- Ayva 23- Böğürtlen 24- Sultan 25- Kayısı 26- Subye 27- Loğusa 28- Karadut 29- Saray Limonaası 30- Hurma 31- Tükenmez 32- Sumak 33- Şehzade 34- Aşk İksiri 35- Neslişah Sultan 36- Mevlevi Limonatası

NABZA GÖRE ŞERBET KARGOLUYORUZ
Tüm Türkiye'ye Otellere, Restoranlara ve Evlere İftar, Sahur Davetlerinde gerçek orijinal tarifiyle yapılan otuz beş çeşidin üstünde Osmanlı Şerbetlerini siz değerli dostlarımıza sunuyoruz.


 ŞERBETLERİN SAKLAMA KOŞULU VE DAYANMA SÜRESİ
+ 4 derecelik dolaplarda kapak açılmadan 40 gün kapak açıldıktan sonra 4 veya 5 gün içersinde tüketilmesi gerekiyor. ŞERBETLERİN İÇİNE KESİNLİKLE BUZ ATMAYIN SOĞUK SERVİS YAPIN Şerbetlerde Mısır şurubu, Gilikoz ve Ömür uzatıcı gibi hiçbir katkı maddesi yoktur % 100 gerçek doğal ve gerçek orijinal tarifiyle üretiliyor.

ŞERBETCİ ALİ BABA 
Geçmişten  Bu güne Mirasımıza Sahip Çıkıyoruz...
Adres: Hasanpaşa Kurbağalı Dere Cad No:74 – Kadıköy İstanbul - TÜRKİYE
Şerbet ve Lezzet Hattları: +90 216 348 22 45 – +90 216 336 82 76





2 Eylül 2015 Çarşamba

Esnaf Yemek Sepeti’nden Vazgeçiyor

Yemek Sepeti Gıda Sektörü’ne Yeni Sözleşmeler Gönderiyor
2001 yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk Online yemek siparişi şirketlerinden olan Yemek Sepeti’ni Delivery Hero’ya 589 milyon dolara (1 milyar 596 milyon TL) satan CEO Nevzat Aydın, bu satış ile Türkiye tarihinin en büyük internet satın alımına da imza atmıştı. Yemek Sepeti, tüm internet kullanıcıları ve ilgili restoranlara, internetten yemek siparişi verebilme ve alabilme olanağı sağlıyor. Yemek Sepeti ile binlerce restorandan yüz binlerce yemeği istediğiniz anda online sipariş ile kapınıza getiren sistem bugünlerde o siparişi alan esnafı üzüyor. 

Yemek Sepeti’nin 589 milyon dolarlık satışının ardından yeni yönetim gıda sektörü esnafına yeni sözleşmeler göndermeye başladı. Online yemek sipariş şirketi Yemek Sepeti’nden görülmemiş komisyon % 12 + günlük gösterim ücreti 4.00 TL.  Diğer kesintilerle Yemek Sepeti’ndeki ödenen komisyon yaklaşık % 38 ile % 40’a geliyor.

Nasıl mı? Aynen açılımı bu şekilde…  Yemek Sepeti’nden bir müşteri eğer yemek kartıyla sipariş veriyorsa vay halimize..! Yemek kartları komisyonu % 10 + Makina Sig Bedeli + Yemek Sepeti Joker Uygulaması (Yeni sözleşme yapanlara şart getirilmiş) + KDV = yaklaşık olarak % 38 ila % 40 komisyon anlamına geliyor. Açıklaması şöyle 100.00 TL’ lik siparişte yaklaşık 38.00 TL’si kesintiye gidiyor. 

Yemek Sepeti eski sözleşmeleri iptal ederek yeni sözleşme yapıyor. Sözleşmeyi yenilemeyen Esnafa Fesih Sözleşmesi göndererek yedi gün içinde sayfalarını kapatıyorlar. Eğer fesih olduktan sonra sözleşme yenilerseniz ne kadar eski olursanız olun o haklarınızı kaybediyorsunuz ve size JOKER’ li sözleşme yapılıyor. JOKER nedir? diye soracak olursanız haftada en az 3 gün 3’er kişiye  haftada 9 kişiye % 50 indirim yaparak paket servisi göndereceksiniz. Bu JOKER’ i de mecbur tutuyorlar. Güler Osmanlı Mutfağı sahibi aynı zamanda Lokantacılar odası yönetiminde bulunan Ali Güler, “Kendini bilen işletmeler sözleşmelerini yenilemiyorlar. Sektöre yeni giren işletmeler mecburen farkında olmadığı sözleşmeyi onaylıyorlar. Esnaf nasıl hesap kitap yapılıyor anlamak çok zor diyor.  Ayrıca bu komisyon oranlarıyla da kalınmıyor.  Yemek Sepeti yeni uygulamasını gözden geçirmelidir. Esnaf farkına vardığında zaten geri adım atacak. Yol yakınken esnafı üzüntüye sürüklemeden uygulamanın değiştirilmesini istiyoruz.”

1965’den bu güne Hasanpaşa’da hizmet veren Güler Osmanlı Mutfağı sahibi Ali Güler, “Bu şartlarda KİRA, SSK, MAAŞ, DÜKKAN gideri ödeyen esnaf nasıl ayakta duracak. Günlük giderlerini karşılayamayan, iş yokluğundan yakınan esnaf birleşerek protesto edecek. Yemek Sepeti esnafa pes artık dedirtti. Kepenk kapatmak üzereyiz, bu komisyonlarla iş yapamayız. Esnaf bu komisyonlarla ayakta duramaz, gıda sektöründe birlikte hareket edelim” çağrısında bulundu.



25 Temmuz 2015 Cumartesi

Ali Güler, Afrikalı Şerbet Ustası Senagalli Mamodu Muhammet’i Transfer Etti

Ali Güler, Afrikalı Şerbet Ustasını Transfer Etti
Senagalli Mamodu Muhammet Hasanpaşa’dan geçerken Ali Güler'i fark eder. “Siz Şerbetçi Ali Baba değil misiniz?” der. “EVET” cevabını alan Mamodu Muhammet Ali Güler'e sarılıp öper. Ben sizi televizyonlardan tanıyorum Şerbetçi Ali Baba bende Digor’luyum der. Kimine de Sivaslıyım… Ülkemizin şehirlerini öğrenen Mamodu Muhammet nerelisin diye sorup karşısındakinin nereli olduğunu öğrenip, hemen ona yakın bir Şehir ve Kasaba adı söylüyor.  Ali Güler Digor’u duyunca Çetin Usta’yı çağırın Digorlu hemşerisi gelmiş deyince Çetin Usta kapıda bitiveriyor. Kapıda bir şaşkınlık yaşayan Çetin Usta bu Digorluysa ben Arjantinliyin be abi… Gülüşmeler kahkahalarla neşeli anlar yaşanıyor. 


Senagalli Mamodu Muhammet esas meseleye gelelim Ali Baba. Ben şerbet istiyorum sen değil misin Nabza göre şerbet veren haydi bana da nabzıma göre meşhur organik şerbetinden ver… İkramı ve misafirperverliği ile bilinen Ali Güler hemen şerbet ikram ediyor. Tadımlık şerbet bardakları geliyor, Mamodu Muhammet tadıma başlıyor. Tadımlar devam ettikçe ediyor, çeşit bol nasıl olsa diyerek Ali Güler sayıyor;  Sikencebin, Demirhindi, Ali Baba (Diyabetik), Hürrem Sultan, Reyhan, Böğürtlenli Saray Limonatası, Sultan, Saray Limonatası, Şehzade, Aşk İksiri, Nar Çiçeği, Ece Sultan, Neslişah Sultan Şerbeti ve toplamda 30’un üzerinde şerbet var deyince Ali Baba’ya dur daha ne olsun diyor. Bu sıcak havada bu şerbet çok iyi geldi harika tadı var. Zaten enerjim tavan yapmış bu şerbetler sonrasında kanatlanmak uçmak istedim diyor ve davam ediyor.


Uzay Mühendisliği okuyacağıma, Gastronomi okuyup, şef olacağım diyen Senagalli Mamodu Muhammet sizinle çalışabilir miyim? Sizin titizliğinizi ve prensiplerinizi alarak muhteşem tatlarda şerbet yapmak istiyorum. Ali Güler bu iş bu kadar kolay değil testlerim var geçersen, Michelin yıldızlı Executive Chef Hasan Yımaz’ın da onayını alırsan, çalışabilirsin diyerek mekanın logolu önlüğünü ve kepini giydirerek haydi bakalım başlayalım. İlk işin çay servisi yapmak olacak Lokman Ustaya bir çay servisi yap bakalım nasıl olacak. 


İki dükkan yanda Turkcell bayi ve telefon tamiratı yapan Lokman Usta’ya iki çay gider ve başarılı bir test onayı görür. Bu ilkiydi haydi mutfağa ve sonrasında ızgaraya testler devam eder. Şerbet imalathanesine giren Senagalli Mamodu Muhammet benim yerim burası ben bu dersi okuyacağım. Ben de Şerbetçi Mamodu olacağım der. Ali Güler ise, bu dersi yalnızca ben veriyorum şerbet benim işim ilk kaydımı senle gerçekleştireceğim. Diploman da Dernek Başkanımız Fikret Özdemir tarafından verilecek. Kendisini Senegalliler iyi tanır 2003’te Lizbon da Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’e Senagalli tarafından çiğ köfte yoğurtan Ünlü Executive Chefimiz ve Aşçılar Derneği Başkanımız.


Tezgah arkasına geçen Mamodu Muhammet meslektaşlarıyla tanıştı. Malaga’da tatilde olan Michelin yıldızlı Executive Chef Hasan Yımaz’ın yokluğunu gören Mamodu Muhammet, yıldızlı şefim yok burada onun onayını nasıl alacağım diye sordu.  Ali Güler ben varım, ekibimiz hazır bizim onayımız yeter Executive Chef Hasan Yımaz’a bilgi veririz dedi.  Bu arada kendisini aradık.  Yat ile geziyormuş Mamodu’yu iyi ağırlayacağınızdan hiç kuşkum yok takıma bir arkadaş daha kazandırmanızdan dolayı mutluyum dedi. Sıcak kanlı Mamodu Muhammet, Güler Osmanlı Mutfağı müşterileri tarafından da sevimli gözlerle izlendi. Ali Baba sen çok büyük bir ustasın diyerek gün içinde yaşanan bu güzel ortam için teşekkür etti. 


Güler Osmanlı Mutfağı’ndan ayrılırken size Ali Baba diyebilir miyim “her zaman” diyen Mamodu Muhammet  “O HER ZAMAN” kelimesine takıldık biz . Acaba ALİ GÜLER’in Dünya tatlısı kızını mı fark etti. Ne diyelim Ali Güler’e sağlık, bol iş ve bol kazançlar dileyelim. Şansın bol olsun Ali Güler…














Yasal Uyarı:.Yayınlanan haberin tüm hakları  www.turizminsesi.com ‘a  aittir.Turizmin Sesi  sitesinde bulunan haberler ve Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz.  Aksi taktirde ADA Hukuk Burosu yetkilidir.


12 Nisan 2015 Pazar

Hasan Söylemez Türkiye’nin Özgür Ruhu

Türkiye’nin Aydınlık Yüzü Bisikletle 10 Bin Kilometre Yol Yaptı
Gazeteci, fotoğrafçı, gezgin ve TRT1'de yayımlanan Yoldaki Haber programının sunucusu Hasan Söylemez, banka kartlarını kırdı, cebindeki son parayı çocuklara dağıttı, bisikletine binerek 8 ayda 10 bin kilometre yaparak Türkiye'yi dolaştı. İstanbul’dan yola çıkıp batı, orta ve doğu Karadeniz’i kat edip Doğu Anadolu’ya ve Güneydoğu Anadolu’ya pedal çevirip  oradan Akdeniz’e  geçmiş ve Ege Bölgesi’nden geçerek Tekirdağ’dan İstanbul’a dönmüş. Bir Gümüşhane kaldı on da gideceğim diyor .


Kanal 24'te Moderatör Haftasonu programının canlı yayın konuğu olan hasan söylemez. Hayata Yolculuk projesini anlattı. Canlı yayından çıkınca kendisini arayarak Güler Osmanlı Mutfağında kahvaltıya davet ettik. Alçak gönüllü özgür ruhlu arkadaşım Hasan Söylemez davetimizi kırmayarak 15 dk sonra sizdeyim dedi ve öyle de geldi .


Güler Osmanlı mutfağında sabah kahvaltısını birlikte yaptık. Hasan Söylemez geçmiş günlerde burada  Osmanlı tabağı  ve o tabağın içinde  farklı lezzetler tatdım harikaydı dedi. Ali Güler işinin mesleğinin aşığıdır. Dostları tarafından yaptığı yemeklerin  beğenilmesi onu son derece mutlu eder. Ali Güler’in kapısı da sofrası da herkese açıktır.


Bu günde Hasan Söylemez ile Türkiye’yi nasıl bisiklet üzerinde dolaştığını  ne gibi zorluklarla karşılaştığını konuşmak üzere kahvaltı sofrasında  bir araya geldik. Bir yandan organik reçelleri tadıyor bir yandan da Afyon sucuğunu yiyorduk. Masa düzeni ve çeşitliliği acıkan karnımızı doyurmuştu.  Hasan Söylemez’in heyecanı yüzünden belli oluyordu. Biz sorduk o anlattı ama biz ondan heyecanlıydık. Soru bombardımanına tuttuk ki abi dur bir dakika dedi. Biz de  kaptan sensin sen anlat dedik  ve konuşmaya başladı.



HARANLIKLA DİNLİYORUZ
Banka kartlarını kırdım, cebimdeki son parayı çocuklara dağıttım, bisikletimle  8 ayda 10 bin kilometre yaparak Türkiye’yi dolaştım dedi. Hayranlıkla onu dinliyoruz  Hasan’ı bilen bilir konuşkandır ve anlaşılan bir dille konuşur. Herkes hayallerini gerçekleştirememeyi parasızlığa bağlıyor; ben kafalarda örülen para duvarını yıkarak önceliğin para olmadığını kanıtladım! Doğamızda hem insanlarla hem de doğayla samimi bir ilişki kurmak varken biz tüm o ilişkileri maddileştirmişiz BEN bundan sıyrıldım dedi.  İstanbul’dan yola çıkıp batı, orta ve doğuKaradeniz’i kat edip Doğu Anadolu’ya ve Güneydoğu Anadolu’ya pedal çevirip  oradan Akdeniz’e  geçmiş ve Ege Bölgesi’nden geçerek Tekirdağ’dan İstanbul’a dönmüş. Bir Gümüşhane kaldı en yakın zamanda oraya da  gideceğim diyor.


Delta bisikletin sahibi Ulaş Paydar’ın yanında 1 Ay çalıştım bisikletimi aldım. Bisikletle yolculuk esnasında neler ile karşılaşacağımı bilmediğimden bisikleti tanımaya çalıştım.Teknik özelliklerini öğrendim. Amacım Anadolu insanının  Misafirperverliğini kültürünü yaşam tarzını gazeteci fotoğrafçı olarak yaşantılarını belgeleyip paylaşmak istedim dedi.

ÇALIŞTIM KAZANDIM
Filimlerden esinlendim kurgu yaptım ve  yakın çevremle paylaştım  delirmiş bu adam dediler  ama ben kararlıydım ve delilik yaptım.  Film gibi yol hikayesi başladı. Arkadaşlarım yola çıkarken ayakkabımın altına para falan koymamı tavsiye ettiler ama ben “Para olmadan yaşanamaz” tabusunu yıkmak istediğimden, yanıma hiç para almadım. Çalıştım, insanlar da emeğimin karşılığında bana yemek ve kalacak yer verdiler. Bulaşık yıkadım, tarlalarda çapa yaptım, garsonluk ve pazarcılık da... En bereketli işim Kandıra’daki pazarcılıktı. Kıyafetlerim ve uzun sakalımla turiste benzediğimden ilgi çekiyordum. Ben “Taze taze domates geldi, salatalık geldi” diye bağırdıkça merak eden tezgahın başına gelip alışveriş yapıyordu. Yolculuk boyunca hiç param olmadı ama mutluluk ve huzurun doruğunu yaşadım.

HAYIR SEVER GEZGİN
Karadeniz’de bir fotoğraf sergisi açtım  bu serginin gelirinin tamamını  Çernobil faciasında Karadeniz’de kansere umut olan derneğe bağışladım. Kanser hastalarına umut olmak istedim. Bağışladığım parayla bir kanser hastasının ameliyatı başladı. Doğu ve Güneydoğu  Anadolu bölgesinde  gezdim. Bu bölgede çektiğim fotoğrafla da Iğdır ve Gaziantep ’de sergiler düzenledim. Bu sergilerin geliriyle de Doğu ve Güneydoğu’daki eğitim yetersizliği için köy okullarına bağışladım. Iğdır’da bir okulun kapıları ve bir fotokopi makinası alındı.

FOTOĞRAFLARIMLA HAYATA DOKUNUYORUM
Ülkemin güzide köşelerinde fotoğraflar çekip sergilerle ihtiyacı olan insanlara bağışlayacağım. Benim paraya ihtiyacım yok tek ihtiyacım yiyecek ve konaklama. Benim bir çadırım var  yiyecek olayını da misafir olduğum insanlar tarafından karşılanıyor. Beni evlerine misafir ediyorlar. Uçurum kenarlarında kendi güvenliğimi alarak çadırımı kuruyorum. Karnımı doyurup suyumu içip yola devam ediyorum. Bazı insanlar beni 5 yıldızlı otellerde konaklattılar. Bazı insanlar beni köyüne bile sokmadılar. Köylerden kovuldum yiyecek bulamadım 2 gün aç kaldığım oldu. Bazen Halil İbrahim sofrasına oturduğum da oldu. Yolculuğumu farklı kılan ve beni cezbeden tarafı da bu oldu. Tamamen bilinmeze doğru gittim. Nerede akşam nerede sabah olacağını bilmeden yola devam ettim. Nerede kimle karşılaşacağımı bilemeden yola devam ediyorum. Güneş her zaman farklı bir yerden doğup batıyor. içtiğim suyun tadı bile her yerde bir başka oluyor.

VAHŞİ KÖPEKLERLE MÜCADELE ETTİM
Bana buralarda dikkat et buranın köpekleri parçalar dediler. Bende yola devam ederken gerçekten karşıdan devasal bir köpek üzerime geliyordu. Isırmaya bir nefes mesafesi kalan köpeklerden kaçarken, ilkçağlarda yaralanmış bir yaratık gibi avazın çıktığı kadar bağırmak zorunda kalıyorsun. Koşarak üzerine gelen köpek sanki üzerime atlayacak beni parçalayacak gibi. Bir an durdum bisikletimden indim ve o bana doğru koşan köpeğin üzerine bağırarak koştum. O durdu bende durdum. Geri adım attım ki tekrar havlamaya başladı bende ona bağırarak üzerine gittim durdu bu sefer  geri adım attım. Köpek donup kalmıştı şaşırmış bana bakıyordu geri döndü. Vahşi köpekle bile mücadele ettim.

KENDİ HALİME KENDİM GÜLDÜM
İzmir’in Bergama’da çadırımı kurdum. Gece yarısı bir koku geldi. Fermuarı açıp bir baktım ki foseptik çukurunun yanına kurmuşum çadırı. Ama rahatımı hiç bozmadım, uyku tulumumun içinde mışıl mışıl uyumaya devam ettim. Sabah uyandığımda ne göreyim, foseptik çukuru taşmış, çadır üzerime çökmüş. Ben de bok denizinin içinde kalmışım.Kendi halime kendim güldüm.

MADDİ HİÇBİR ŞEY İSTEMİYORUM
Ben kimseden hiçbir şey istemiyorum sosyal sorumluluk projemi gerçekleştirmek istiyorum. Benim projemi beni anlayıp destek olanlar da var bu projeye karşı çıkanlar da... Param yok, bana yiyecek verirseniz ben de sizin işlerinize yardım ederim”  ve her zaman iyi cevaplar almadım ama  hedefciyim ben. Bu yola kafamda kurduğum projeyle yola  çıktım ve hedefime doğru gittim. 8 ayda 10 bin kilometre yaptım . Bir tek Gümüşhane’ye uğrayamadım ama oraya da gideceğim. Benim yol arkadaşım Dostum bisikletim onun bir de adı var Kurtiç. Adını Muş'un 2 bin 500 rakımlı Kurtik Dağı’ndan alıyor. Aynı zamanda  Kurt Kadınlar anlamına geliyor. Bisikletimin ön tarafında çadırım, uyku, tulumum, fotoğraf makinem, kafa lambam ve yiyecek koymak için bir bölüm bulunuyor. Bisikletimin arka tarafında tripotum ve  matım var.yan tarafında  ise  bilgisayarım internetim ve termosum bulunuyor. Para olmadan yaşanamaz tabusunu yıktım. Ben huzurluyum mutluyum en büyük zenginliğim benim bu projeyi gerçekleştirmek di amacıma ulaştım buda bana yeter dedi.


YOLCULUK KİTAP OLDU
Hasan Söylemez kendi ülkesini gezdi insanların yaşam tarzlarını foğrafladı ve  kitap yazdı . Bisikletle beş parasız çıktığı Türkiye yolculuğunu kitaplaştıran Hasan Söylemez: “Para olmadan yaşanamaz tabusunu yıkmak istediğimden yanıma hiç para almadım. Çalıştım, insanlar da emeğimin karşılığında bana yemek ve kalacak yer verdiler. Garsonluk da yaptım, tarlada çapa da… Herkes hayallerinde gider, o bedenini de yanına aldı. Herkes hayallerini gerçekleştirememeyi parasızlığa bağlar; o, kafalarda örülen para duvarını yıkarak önceliğin maddi olmadığını kanıtladı! Bazen yolları kaybetti ama kendini buldu! Ve şimdi film gibi bu yolculuk kitaplaştırıldı. Hayata Yolculuk sevgi, dayanışma, paylaşım, vefa ve umut üzerine bir 'iç' gezi kitabı. İnsanlığın ölmediği yerde, Anadolu'da geçiyor. Her şeyi bırakıp gitmek isteyenlere, gerçek hayatın gökdelenlerden uzakta olduğuna inananlara cesaret veriyor. Yolculara şöyle fısıldıyor: "Yolunuzu kaybetmemenin tek yolu ruha dokunmaktır; kendinizin, insanların ve tabiatın ruhuna..."


9 Nisan 2015 Perşembe

İstanbul Lokantacılar Odası Güler Osmanlı Mutfağı’nda Buluştu

İstanbul Lokantacılar Odası Yönetim ve Denetleme Kuruluna Özel hazırladığı Osmanlı Mutfağının ve Osmanlı Şerbetlerinin lezzetlerini sundu.


İstanbul Lokantacılar Odası Yönetim ve Denetleme Kurulu Güler Osmanlı Mutfağı’nın lezzetlerini tatmak ve  yönetim kurulu toplantısını gerçekleştirmek üzere Kadıköy’de  bir araya geldi


Keyifli yenilen yemeğin ardından yönetim kurulu toplantısına geçildi sektördeki problemleri ve özellikle Lokantacı esnafının kanayan yarası yemek çekleri ve diğer problemler tartışıldı ve çözümler içinde mutabakata varıldı.


Yönetim ve Denetleme Kurulu toplantısına katılan üyelerin isimleri. Yönetim Kurulu Başkanı Sait KARABAĞLI, Başkan Yardımcısı ve Onursal Başkan Basri SEVER, Yönetim Kurulu Üyeleri Ali GÜLER, Ahmet TUZLU, Bülent SAKA, Gazi KARABULUT, Ziya KALAYCI, Turan ÇOTALOĞLU, Bahattin AYKUT, Ziya KALAYCI, Eşref DENİZ. Denetleme Kurulu Başkanı Zeki GÜNEŞ Denetleme Kurulu Üyeleri Murat ARNİK, Özgül ACIR. Bölge Temsilcileri Hatice ÖZKAN ve Ali Ekber UÇUR katıldılar.

ÖZEL HAZIRLANAN MÖNÜ
Soran Yemez Çorbası (Yeşil Zeytin Çorbası)
Vişneli Yaprak Sarma Etli
Osmanlı Tabağı İçindeki Çeşitler
Mütevelli Kebap, Tatlı Yahni İncirli,Tavuk Ogretan,
Beğendili Kebap,Arap Tava,Tereyağlı Pilav,Sultan Pidesi,Özel Osmanlı Köftesi,Padişah Tatlısı

ŞERBETLER
Sikencebin Şerbeti,Demirhindi Şerbeti,Hürrem Sultan

İstanbul Lokantacılar Odası Başkanı Sait KARABAĞLI yönetim kurulu üyesi Ali GÜLER’ e lezzetlerden dolayı teşekkür etti

8 Haziran 2014 Pazar

Türkiye’nin neresinde olursanız olun Şerbetleriniz Kargoyla kapınızda



Türkiye’nin neresinde olursanız olun;İster bir, isterseniz yüzlerce litre Kapınızda
Gıda mühendislerinden aldığımız destekle, hiçbir katkı maddesi kullanmadan % 100 doğal etkilerle kullanma süresini otuz güne çıkarttık.


Gazlı İçecekler !!!!!
Gazlı içeceklerin ne kadar zararı varsa tescilli Osmanlı Şerbetlerininde faydaları tescilli Osmanlı Mutfağı’nın kaybolmaya yüz tutan 600 yıllık şerbet kültürünü Ali Baba ve Güler Osmanlı Mutfağı olarak yaşatmaya çalışıyoruz.


Mevlevi Mutfağı ve Sikencebin Şerbeti
1844 Tarihli ilk basılı Türkçe yemek kitabında adı SİKENCEBİN ŞERBETİ olarak geçiyor…
Mevlevi Mutfağının 1000 Yıllık önemli bir Şerbetidir. Hz Mevlana’nın baş Şerbetleri arasında olduğu söyleniyor…


Antioksidandır aç karnına bir bardak içildiğinde vücudu temizleme özelliğine sahiptir…
İçeriğinde Elma Sirkesi, (Fıçı) Çiçek Balı, Taze Nane Yaprakları ve 38 çeşit baharattan oluşuyor.
Osmanlı Mutfağının en önemli Şerbeti Demirhindi Şerbeti Batılıların Tamarint dedikleri, bizdeki eski adıyla Hint Hurması isimli Demirhindi ağacının meyvelerinden yapılıyor.Osmanlı Mutfağında, 15. Yüzyıldan beri her derde deva Demirhindi Şerbeti otuz sekiz çeşit baharatıyla ferahlık verici, serinletici ve bağırsakları çalıştırıp sindirim sistemini rahatlatma özelliğiyle vazgeçilmezler arasındadır.


Demirhindi tropik bölgelerde yetişen kalın gövdeli, zümrüt yeşili oldukça ekşimsi bir meyvedir. Eskiden yemeklerde ekşi yerine kullanılırmış. Kabukları siyah renkte, eti yumuşak besleyici ve ferahlık verici bir meyvedir. Bu meyvenin üzerine şeker serperek çiğ olarak da yenildiği söylenir.Ali Baba ve Güler Osmanlı Mutfağı olarak Demirhindi ve Osmanlı Şerbetlerini Türkiye’de gerçek orjinal tarifiyle üç yüz altmış beş gün sunan nadir mekanlardan biriyiz.


Türkiye’nin neresinde olursanız olun; Otelinize, Restaurantınıza veya Evinize siparişlerinizi kargoyla sizlere ulaştırıyoruz. İster bir, isterseniz yüzlerce litre! Demirhindi ve Osmanlı Şerbetlerini aslına uygun baharat çeşitleri katarak Osmanlı arşivlerinde yer alan tariflere göre hazırlıyoruz. Özel şişeler, geleneksel askı ve seremoni ile sunuyoruz



Demirhindi Şerbetinin Faydaları
* Kan yapar.
* Ferahlatıcı etkiye sahiptir.
* Enerji verir.
* Meyveleri Besleyicidir.
* Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı rol oynar.
* Bağırsak faliyetlerini düzenler.
* Sindirim bozukluğuna iyi gelir.
* İçeriğinde B3 vitamini barındırır

Osmanlı Şerbetlerinin Tarihçesi (15. Yüzyıl)
Osmanlı sarayını görme fırsatı bulan seyyahlar, her türlü meyvenin yetiştirildiği akıl almaz güzellikteki bahçelerden söz ederlerdi. Bu meyvelerden Osmanlılar şerbet, reçel, şekerleme, palüde ve hoşaf yaparlardı. Meyvelerden yapılan sofraların vazgeçilmez lezzetiydi şerbetler. Şarapsız bir Yunan ya da Roma şöleni olamayacağı gibi, şerbetsiz Osmanlı yemeği de düşünülemezdi. 1573 yılında sarayın helvahanesinde üzüm, limon, menekşe gibi şerbetlerin yanı sıra 851 okka (yaklaşık 1 ton) kırmızı ve beyaz gülden ve 52.300 adet nilüfer çiçeğinden şerbet yapılmıştır.

15. Yüzyıl sonrasında sarayın ve zengin sofraların gözde şerbetleri, gül, nilüfer, menekşe ve zambak gibi çiçeklerden yapılanlardı. Önemli konuklara bu şerbetlerden ikram edilirdi ve tabii bunlar için büyük paralar harcanırdı. Sıradan şerbet ise bal ve üzümden yapılırdı. İstanbul’un çevresini baştan, başa kaplayan bağlarda yetişen üzümler, taze olarak yenilir, kış için kurutulur ve şerbet yapılırdı. Bal yahut şeker şerbeti günlük hayatta en çok tercih edilenlerdi. Üzümü sıkıp fıçıya doldurup üzerine sıcak su ilave ederek iyice karıştırdıktan sonra üzerini dikkatlice örterek iki gün dinlenmeye bırakarak hazırlanan arap şerbeti revaçta olan şerbetlerdi. Osmanlı mutfağında her türlü meyvenin şerbeti yapılırdı.


Osmanlı’nın ünlü şerbetleri şöyle sıralanıyor:
1. Sikencebin
2. Demirhindi
3. Ali Baba ( Diyabetik )
4. Hürrem Sultan
5. Sünnet
6. Reyhan
7. Böğürtlenli Saray Limonatası
8. Harnup
9. Somada
10. Vişne
11. Menekşe
12. Nilüfer
13. Zambak
14. Gül
15. Nar
16. Ayva
17. Böğürtlen
18. Sultan
19. Kayısı
20. Kiren (Kızılcık)
21. Subye
22. Meyan Kökü
23. Loğusa
24. Karadut
25. Saray Limonatası
26. Hurma
27. Tükenmez
28. Sumak
29. Gelincik
30. Şehzade

Osmanlı sofralarının vazgeçilmez içeceği şerbetlerin bir kültür mirası olduğunu düşünüyor ve bu kültürün sürmesi için elimizden geleni yapıyoruz.Türkiye’de her mevsim çeşitli şerbetleri tadabileceğiniz istisna restaurantlardan biridir Güler Osmanlı Mutfağı.

Kanuni Sultan Süleyman ve Osmanlıda Şerbet Geleneği
Kanuni Sultan Süleyman sıcak bir yaz günü Yeniçeri ortalarını ziyaret ve teftiş ederken, susamış. Ona bir kap içinde soğuk şerbet ikram etmişler. Kanuni’de, şerbeti içtikten sonra o tası altınla doldurup geri göndermiş. Ertesi yıl yine ortaları ziyaret ve teftiş ederken, her ortanın önüne geldiğinde şerbet dolu bir tas sunmuşlar ona. O da her tası altınla doldurtup, geri göndermiş. Bu şekilde her o mevsimde Padişah’a Yeniçeri ortalarından bir şerbet dolu tas gönderilmesi ve bunların altınla doldurulup, iade edilmesi gelenek olmuş. Savaşlarda bile cepheden bu taslar saraya gönderilir ve altınla dolu olarak geri gelmeleri beklenirmiş.
Osmanlı ve Türk mutfaklarının zenginliği muhteşem…
Onunla iç içe yaşamak yetmez, anlamak gerek.
Onunla övünmek yetmez, bilgilenmek gerek.
Ona sahip olmak yetmez, korumak gerek.
Biz, Mirasımıza sahip çıkmayı tercih ettik…