14 Ekim 2013 Pazartesi

OTİ HOLDİNG,JOSEP POBLET VE OVTAVİ BONO'YU AĞIRLADI


İspanya’nın Katalonya bölgesi Tarragona şehri Valisi Josep Poblet ve aynı şehre bağlı Costa Dourada’nın Turizm Müdürü Octavi Bono; Antalya’da OTI Holding tarafından ağırlandı. Ziyarette iki şehir arasındaki ticari ilişkiler ve turizm faaliyetleri hakkında görüşler paylaşıldı.Tur operatörlüğü, seyahat acenteliği, havacılık, otelcilik ve güvenlik ana alanlarında faaliyet gösteren OTI Holding; İspanya’nın Katalonya bölgesi Tarragona şehri Valisi Josep Poblet ile bu şehre bağlı olan ve Katalonya’nın en önemli turistik sahil bölgelerini kapsayan Costa Dourada’nın Turizm Müdürü Octavi Bono’yu Antalya’da bulunan merkez ofisinde ağırladı.  Ziyarete OTI Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Bektaş evsahipliği yaptı.


Holding işleyişi hakkında genel bilgilendirmelerin yapıldığı ziyarette; Vali Josep Poblet Costa Dourado turizmiyle ilgili genel bir sunum yaptı ve gelecek dönem bölge turizmi ve yatırımları hakkında bilgi paylaşımında bulundu. Antalya şehir turu kapsamında Kaleiçi bölgesinin gezilmesi, Belek ve Kundu’da bulunan çeşitli otellerin ziyaret edilmesi ile devam eden programda, özellikle Türkiye ve Antalya turizmi hakkında bilgiler paylaşıldı.


Heyet valilikte de ağırlandı
Heyet, Antalya Valisi Sn. Sebahattin Öztürk'ü de makamında ziyaret etti. Ziyaret sırasında iki ülke arasındaki ilişkilerin çok iyi olduğu belirtilirken, iki şehir arasındaki ilişkilerin, başta turizm olmak üzere ticari ve kültürel alanlarda da geliştirilmek istendiği vurgulandı. Antalya Valisi Öztürk, konuk valiye ayrıca Antalya Ticaret ve Sanayi Odası ve İhracatçılar Birliği ile de görüşmesini önerdi.Valilik Şeref Defterini imzalayan Poblet'e plaket takdim edilirken, Poblet de Öztürk'e Tarragona şehri müzesinde sergilenen eserlerin örneklerinden hediye etti.


Enerji Devleri, AB Türkiye Enerji Zirvesi’nde Buluştu


AB Enerji Komiseri Günther Oettinger,  Antalya Belek’teki Gloria otellerinde düzenlenen Avrupa Birliği-Türkiye Enerji Zirvesi konferansına katılmak için Türkiye’ye geldi.Özaltın Holding’e ait Gloria Otelleri evsahipliğinde düzenlenen konferans, Avrupa Birliği Enerji Komiseri Günther Oettinger, 25 ülkeden Enerji sektörü şirket sahipleri, geçmişte Başbakanlık ve Bakanlık görevleri yapan üst düzey yöneticilerin katılımıyla gerçekleşti.


Toplantıda enerji ile ilgili konuların dışında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için harekete geçilmesini gündeme getiren Avrupa Birliği Enerji Komiseri Günther Oettinger, uluslararası enerji piyasalarının hızla değiştiğini ve bu değişimin ana unsurlarından biri olarak da yenilenebilir enerjilerin genişlemesini gösterdi. Enerji sektöründe karşılıklı işbirliğini güçlendirilmesi bakımından bu konferansın ciddi bir katkı sağlayacağını ifade eden Oettinger, Türk enerji sektörünün, ülkenin en dinamik ve canlı ekonomik alanlarından biri olduğunu sözlerine ekledi. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ile ilgili görüşlere değinen Özaltın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Özaltın, “AB Enerji Komiseri Günther H.Oettinger’ in sözlerini destekliyorum.Türkiye ve Avrupa Birliği görüşmelerinin yeniden harekete geçmesi için bizim gibi büyük şirketlerin bu konuya daha çok eğilmesi ve katkı sağlaması gerekiyor” dedi.Güney Koridoru, Türkiye ve AB ile, Avrupa Birliği Firmaları ve Türk Enerji pazarı gibi pek çok önemli konu konferansta tartışıldı. Özellikle, Türk, Orta ve Batı Avrupa enerji ilişkileri arasındaki diyaloğun, önümüzdeki on yıl içinde yönetilebilir ilgili tüm ülkeler ve bölgeler için hayati önem taşıyacağına dikkat çekildi.

Ünlü piyano virtüözü Şevki Karayel İstanbul’da Piyano Akademisi açtı!

Uzun yıllardan beri ülkemizi yurtdışında başarıyla temsil eden Şevki Karayel, İstanbul’da klasik müzik tutkunlarına hitap eden yepyeni bir piyano okulu açtı. Akademi’nin hedefi, piyano ve klasik müzik aracılığıyla düşünen insan yetiştirmek.Dünyaca ünlü piyanist Şevki Karayel, Almanya’dan aldığı destekle Eylül sonunda İstanbul’da Şevki Karayel Piyano Akademisi adı altında yeni bir piyano okulu açtı. Alanında uzman nitelikli öğretmenler ve profesyonel eğitim anlayışı ile gelecek nesillere sanat duruşu kazandırmayı amaçlayan Piyano Akademisi, sanatın eşsiz dünyasına adım atmak isteyen öğrencilerini ağırlamaya başladı.Akademi’deki eğitim, ağırlıklı olarak kişiye özel dersler ile ilerleyecek ve düzenli olarak yapılacak “Şevki Karayel ile piyano dersleri”nin yanı sıra, yalnızca öğrencilerin katılacağı ve Şevki Karayel'in anlatarak çalacağı küçük konserler de Akademi müfredatının bir parçası olacak.

“Piyano çalanlar daha başarılı oluyor”
5 yaşında piyano çalmaya başlayan ve başta Almanya ve Türkiye olmak üzere, İtalya, Hollanda, Avusturya ve Mısır’da pek çok konser veren dünyaca ünlü piyano sanatçısı Şevki Karayel, “Bilimsel araştırmalara göre piyano çalmak, beynin her iki lobunu da aynı anda çalıştırıyor. Bu nedenle piyano çalan insanların öğrenim hayatlarında, özellikle matematik alanında daha başarılı oldukları ve günümüze kadar piyano çalan insanların hiçbirinde Alzheimer hastalığına rastlanmadığı biliniyor” diyor.

Piyano Akademisi’nin temel hedefinin her şeyden önce gelecek nesillere düşünmeyi öğretmek ve gençleri hayata hazırlamak olduğunu belirten Karayel, Piyano Akademisi ile ilgili olarak şunları söylüyor: “İnsan aklının yarattığı en yüce sistemle oluşmuş eserler, aydınlanma çağının birer ürünüdür. Başka bir deyişle, düşünen insanın… İşte bu yüzden Amerikalıların uzaya gönderdikleri mekiğin içine, insanlığın ulaştığı en yüksek noktayı göstermesi amacıyla Johann Sebastian Bach'ın ‘Goldberg Varyasyonları’ konulmuştur. Bu açıdan klasik müziğin, insanı düşünmeye ve çalışmaya sevk eden derin yapısı nedeniyle, özellikle çocukların eğitiminde önemli bir yer tutması gerektiğini düşünüyorum. Bu bakış açısının, öğrencilerimizin hayatlarında vazgeçilmez bir unsur olarak yer alması bizim için en önemli hedeflerden biri. Amacımız, piyano çalmanın yanı sıra insanların nitelikli müziği dinleyip anlayabilmelerini sağlamak ve bunu hayatlarının vazgeçilmez bir parçası yapmak. Piyano Akademisi öğrencilerinin en iyi şekilde yetiştirilmeleri, mutlu, başarılı ve kültürlü gençler olarak topluma kazandırılmaları yolunda ilk adımı ailelerden bekliyoruz.”

TARİHİ SULTANAHMET KÖFTECİSİ ŞANLIURFA'DA

BİR İSTANBUL KLASİĞİ TARİHİ SULTANAHMET KÖFTECİSİ ŞANLIURFA PİAZZA AVM'DE


Sultanahmet Köftecisi Mehmet Tezçakın: ‘’94 yıldır mutfağımıza baharat girmedi,
Şanlıurfalılara baharatsız köfteyi sevdireceğimiz konusunda iddialıyım’’ Tarihi Sultanahmet Köftecisi,  Şanlıurfa’daki ilk şubesini  Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nde  açtı.Mehmet Seracettin Efendi’nin 1920’de kurduğu, bugün bir İstanbul klasiği haline gelen tarihi işletme,  Piazza şubesinde sunacağı klasik lezzet üçlüsü köfte, piyaz ve irmik helvasının yanı sıra, kuzu şiş, tavuk şiş,  soslu tavuk gibi  lezzetlerle de Şanlıurfalıların kalbini fethetmeye çalışacak.

‘’Köf köf burger’’ ile Şanlıurfalı gençlere hamburgere alternatif bir Türk lezzeti sunan Sultanahmet Köftecisi,   Osmanlı’dan miras kalan bazı gelenekleri de Peygamberler Şehri’ne taşıdı.Asırlık işletme; konuklarına,  tedavülden kalkan, ancak koleksiyoncularda bulunabilen Cumhuriyet dönemi madeni paraları hediye ederken,  ‘’diş kirası’’, ‘’bereket parası’’ gibi gelenekleri  Şanlıurfa’da yaşatacak.

Şanlıurfa Piazza Şubesi’nin açılışında Tarihi Sultanahmet Köftecisi’nin yönetim kurulu başkanı Mehmet S. Tezçakın, 4. nesil sahiplerden İsmail Timur Tezçakın ile işletmenin ortaklarından Murat Koçyiğit de hazır bulundu.

Mehmet S. Tezçakın,  Samsun ve Kahramanmaraş Piazza’da da şubelerinin bulunduğunu belirterek, ‘’Rönesans Holding, Şanlıurfa Piazza’da da  yer almamızı istedi. Biz de Peygamberler Şehri’nde şube açmayı seve seve kabul ettik’’ dedi.

Ünü dünyaya yayılan Sultanahmet köftesinin en önemli özelliğinin, hiç baharat kullanılmaması olduğunu vurgulayan  Tezçakın, “Yüzde 100 dana eti, soğan, tuz ve ekmeğin mükemmel orandaki karışımı ile yapılan köftelerimiz, usta eller tarafından hazırlanıyor ve kömür ateşinde pişiriliyor. 94 yıldır mutfağımıza baharat girmedi,  Şanlıurfalılara baharatsız köfteyi sevdireceğimiz konusunda iddialıyım’’ diye konuştu.

Sultanahmet Köftecisi’nin, sektöründe Türkiye’nin en çok tanınan, aynı zamanda da en çok taklit edilen markası olduğunun altını çizen Tezçakın, ‘’Şanlıurfa’da da adımızı taklit eden bir firma olduğunu tespit ettik ve bu firma hakkında yasal işlem başlattık’’ dedi.

17.YY Fransız resmi tüm ihtişamıyla Galeri Eksen’de!

 Reyhan Akant  ‘İncil,Tevrat,Ovid’in Metamorfozları’  14-28 Kasım 2013
17.yy Avrupa geleneğine sadık kalarak figür çalışmalarına yön veren Reyhan Akant’ın  4.büyük kişisel sergisi Galeri Eksen’de 14-28 Kasım tarihleri arasında izleyicisi ile buluşuyor.


Fransa’da yaşayan sanatçı İncil, Tevrat ve Ovid’in Metamorfoz kitaplarından çıkan kahramanlarını ,sanat tarihinde bilinen görüntülerinden uzak yeni betimlemelere sokmuş, sanatseverlere çarpıcı ve güçlü bir sergi hazırlamıştır.

Reyhan Akant geçtiğimiz yıl Fransa’da beğeni toplayan çalışmalarının yanı sıra, farklı çalışmalara da  yer verdiği ‘İncil,Tevrat,Ovid’in Metamorfozları’ isimli sergi 14 Kasım günü saat 18.00’de Galeri Eksen’de açılıyor.

85 bin Euro’luk Mobil Ofis Trafikte Kaybolan Zamanı Geri Kazandıracak




Türkiye’nin en büyük pazar yeri sahibinden.com’da satışa sunulan mobil ofis trafikte geçen zamanı değerlendirmek isteyenlere tam donanımlı bir ofis sunuyor.Türkiye’nin en çok ziyaret edilen e-ticaret platformu sahibinden.com’un en çok ilgi gören ilanları arasına giren TURKAR Otak 4x4 Mobil Ofis Arazi Aracı, güçlü motor özellikleri ve konforlu iç donanımıyla dikkat çekiyor. Mobil ofis aracı olarak tasarlanan karavan, lüks oturma alanından, toplantı masasına, jeneratörden güneş panelleri enerji sistemine ve güvenlik uygulamalarına kadar kullanıcılarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dizayn edildi.


Ofis konforunun tüm özelliklerini barındıran Türkiye’nin ilk ve tek 4x4 arazi aracı  son dönemde iyice artan trafik sorununa farklı bir çözüm getirmeyi hedefliyor. Yüzde 100 yerli üretim olan araç, sahibinden.com’da 85 bin Euro’ya satılıyor.4x4 Mobil Ofis Arazi Aracı ilanına http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-karavan-motokaravan-turkar-otak-4x4-mobil-ofis-araci-139794063/detay linkinden ulaşılabiliyor.

TURİZM İÇİN SOHUM



Abhazya resmî adıyla Abhazya Cumhuriyeti Gürcistan kuzeybatısında, Karadeniz 'in doğusunda yer alan bir ülke. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr Altınok Öz ve Meclis üyesi Osman Güdü ile Ahbazya’nın Bağımsızlık kutlamalarına katılmak için Ahbazya’ya gittik. Tarihsel bir geçmişi olan Ahbazya 20 yıl önce yaşadığı savaş ile bağımsızlığını ilan etmiş. Halende savaşın izleri gittiğiniz her yerde karşınıza çıkıyor. Muhteşem bir doğası var. Turizm için görülmeye gidilmeye değer bir bölge ama savaş o güzelim bölgenin dokusunu bozmuş. Savaşın ne kadar kötü olduğunu çokca örneğinden biri.    Türkiye Abhazya’yı resmi olarak bağımsızlığını tanımamış o nedenle ulaşım sorunlu. Deniz, Demiryolu ve hava yolu ile ulaşım sınırlı. Uçak ile önce Rusya Soçi Hava alanına indik. Soçi Kış olimpiyatlarına hazırlanıyor.


Yol boyunca yapılan çalışmalarla şantiye gibi, deniz kenarında yer alan bu bölgeden Abhazya için geçiş noktasına yolculuğa çıkıyoruz. Rusya Gümrük girişinde kimlik yoklamasından sonra Abhazya’dayız. Ahbazya 1994 yılında Gürcistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiş. Bölge halkı olan Abhazlardan adını alan Abhazya cumhuriyeti, 8.600 km²’lik bir alanı kapsıyor.  Ahbazya etkileyici bir coğrafi dokusu var. Yeşil ile mavinin oynaştığı güzelliklerle yol alıyoruz. Kiminde deniz kiminde yamaçta yemyeşil örtünün sarmaladığı dağları eteklerinde gidiyoruz. Kimi yerlerde tek katlı kimi yerlerde katlı yapılar görülse de doğanın muhteşem, yol geliş gidiş yolu araçlarda yavaş sayılmayacak bir hızla yol alıyor.


Köprüler geçiyoruz dağdan denize doğru akan dereler var. Yol boyunda demiryollarının durak noktası Gar istasyonları yer alıyor ama atıl durumda, savaş ile tren sınırlı geçer olmuş. Güzelim tren garları ise bakımsız kalmış. Kolay değil şavaşın izlerinin silinmesi.  Abhazya’da sıkça usuma Mustafa Kemal Atatürk’ü getirdim. Cumhuriyetin kuruluş dönemi ve on yılda yapılanları anımsadım. Abhazya savaştan çıkalı 20 yıl olmuş ama savaşın ağır izlerini halende yaşıyor. On yılda Mustafa Kemal Atatürk ile yeni bir ülke inşası sağlanmış. Osmanlının borçlarından öte onca sorun aşıldığı gibi sanayileşme ve devrimler ile çok çok önemli işler başarılmıştı. Abahazya alt yapı sorunu olmayan, gelişmişliğe ermiş bir konumuna rağmen sıkıntıları devam ediyor. Coğrafya verimli, halk bağımsızlığı benimsemiş öyle olunca süreç Abhazya için sorunlarını aşacağı bir konumda devam eder gibi. Tarımın yanında hayvancılıkta ekonominin önemli noktası. Ulaşımdan doğan engeller olsa da Abhazya turizmle dahi yükselişe geçecek bir nokta.


Ülkemizde yaşayan dört yüz bine ulaşan bir Abhazya nüfus yanında Adigelerde bölgeye sıkça gidiyorlar. Hem Türkiye hem Abhazya kimliğine ortak sahip olanlarda var.  Abhazya’da dağlık alanlar ülkenin önemli bölümünde yer almasından olsa gerek yerleşmeler daha çok sahillere doğru oluşan düzlüklerde kurulmuş. Büyük Kafkas Dağlarının önemli bölümünde yeşil doku egemen olması bölgenin yapısını olumlu etkiyor. Dağların sahile bakan yönlerinde oluşan yerleşmelerin tarihide oldukça eskilere dayanıyor.  M.Ö 3000 yıllarına kadar ulaşan verilerle bölgede yerleşmelerin varlığı saptanmış. Yirmi yıldır bağımsız yaşayan Abhazya’da halk yaşamından mutlu. Abhazya’da yaşam olağan şekli ile akıyor.


Sabah gün doğarken otelden çıkıp çevreyi turaladım İnşaatların varlığı yanında terk edilmiş evler ile dolu yollarda yürüdüm. Abhazya’da trafik başlı başına önemli bir olay. Tek yönde akış var tüm yollar bir biri ile bağlantılı ama geliş gidiş yolları olmayan yerde  elli metre gerideki bir noktaya dahi gitmek için o noktaya geliş yolu zorunlu izleniyor. Ne geri giden ne ters giden araç yok. Kural ne ise herkes o kurala aynen uyuyor. Hatta kimi yerde bir kilometre dolanmak gerekirse de yüz metrede görülen yere o bir kilometre dolanılarak gidiliyor. Eğer ülkemizde olsa o kadar kısa alanı ters gitmek olağanlaşır. Otel ve lokantaların dışında alış veriş daha çok sahil ve geçiş noktalarında yoğunlaşmış ama büyük alış veriş merkezleri yok Türkiye’den giden işletmecilerin açtığı sahil yakınlarında daha çok giyim üzerine mağazalar var.


Çerez adı ile de bir Türkiye’den işletmecinin mekânı var ki önünde yer alan masalarda Türkiye’den gelenlere her an rastlamak olası. Abhazya kahvehane olayı Türkiye’den göç edenlerle başladığı söyleniyor. Üç kahve açılsa da biri kapanmış.  Yine bir Türkiye’den giden işletmecilerin açtığı lokanta var.  Sahilde yer alan parkların içinde sanatçılar ya da özgürlüklere adanan anıtlar yapılmış. İstanbul’da çamlıca nasıl evlenenler için mutlaka uğrak yeri ise Abhazya’da da Sohum sahilinin merkezi de benzer bir işlevi var. Birden çok gelin damat aynı anda alanda idi. resimler çekiniyorlardı o sırada dilenen çocukları gördük ama onlarda Sohum’da yeni oldukları belirtildi. Esmer dünyalılar oraya da ulaşmışlar. Sahilin uzandığı noktaya kadar gittim sonrasında yürüyüş noktası tükeniyor ama yerleşme yeleri ağaçların arasında görülüyor.O bölgelerde olduğu gibi Sohum her caddesinin iki yanında da ağaçlarla yollar uzanıyor. Ağaçlı yollar ayrı bir güzellik katıyor Sohum caddelerine… Abhazya’da görmeye değer yerler var. Bir söz edildi.  Turizme ilgisi olanın mutlaka görmesi gereken yerlerden biri Sohum ve Abhazya olarak anlatıldı. Gerçektende güzel bir bölge bu bölgede dikkate değer yerleri de tanıtmaya çalışacağım. İlk gün gezimizde daha çok görülecek yerlere uğrak verdik.

BOTANİK BAHÇESİ
 Sohum birden çok yerde doğal güzelliklerin ötesinde parklar ve bahçeler ile güzel bir kent. Sohum’da ilk gittiğimiz yer Botnaik Bahçe oldu. Girişinde anıt yer alan park değişik bitki ve ağaçlarla muhteşem bir alan.  Botanik park bölgede bitki dokusunun tarihinin de yansıtan bir alan. Yapılışı Erken 19. yüzyılda, Sohum garnizon doktoru Bagrinovsky askerlerin ateşini tedavi etmek ve tıbbi bitkileri yetiştirmek için evin yanındaki bir bahçe kurması ile başlamış. 1812 Savaş Kahramanı Yüzbaşı Nikolai Rayevsky sahil tahkimatı başı, bu bahçeyı fark ederek destek çıkıyor. O St Petersburg ve Kırımdaki Nikitsky botanik bahçelerinin Yönetimlerle temasa geçerek Bagrinovsky bahçesi ile bitkileri paylaşmalarını sağlıyor. 1840 yılında Rayevsky da şehir bütçe kapsamında " Karadeniz kaleleri bitkilerle sağlamak için " askeri bir botanik bahçesi olarak adlandırılan konuma erdiriliyor.  Bagrinovsky başkan olarak atanması ile park saptanan amaca uygun değerlendirilmeye başlıyor ancak savaş yıllarında bitki örtüsü de zarar görüyor.

1877-1878 Rus - Osmanlı savaşı sırasında Sohum bahçesindeki tüm İklimli yetiştirilmiş bitkiler tahrip oluyor.  Her savaşta olduğu gibi o dönemde de şehirdeki bütün ağaçlar da zarar görüyor. Bahçedeki yenileme bitki sever P. Tatarinov sayesinde yapılmış. P. Tatarinov  1894 yılında yeniden  bahçeyi düzenlemiş,  Sohum Botanik Bahçesinin ilk müdürü olan. Tatarinov bahçeye dayalı bir tarımsal araştırma istasyonu(enstitü) kurmuş  ve Rusya'nın St Petersburg, Moskova ve diğer botanik bahçelerinden tohum ve bitkileri satın alarak buraya getirmiş.. Bir dizi oldukça nadir ve değerli bitkilerin Avrupa'dan satın alınmasını sağlanmış . Birçok okaliptüs çeşidi, 15 portakal ve mandalina ağaçları türleri, birçok pamuk çeşitleri, ünlü lotus, indigo tesisi de koleksiyonun dâhilinde getiriliyor. Tatarinovdan sonraki müdürü çok meyve ağaçı ve endüstri bitkileri tanıtan V. Markovich oluyor. Özel iklimlendirme alanları oluşturulduğu alanda : narenciye alanına yaklaşık 100 çeşit narenciye bitki, şimdi de 40 çeşit üzerinde bambu , zeytin ve çay dikimi yapılıyor.

Sovyet yıllarında, Sohum Botanik Bahçesi , yararlı dekoratif ve nadir bitkilerin yetiştirilmesi ve klimatlama uzmanlaşmış bir araştırma kurumu haline getirildiği dönem olarak anlatıldı .1950 yılında Sohum Botanik Bahçesinde toplam 580 tür , 40 alt tür 1000’den fazla bitki çeşidi var olduğu belirtildi.. 1992 yılında tüm kıtalardan 5000 üzerinde bitki çeşitleri burada vardı. Ne yazık ki, bitki toplama kısmen 1992-1993 savaşı sırasında sayısı önemli ölçüde azaldı. 800 tür ve formların üzerinde tropikal bitki koleksiyonu yıkıldı. Şu anda bahçe personel acı kayıplara rağmen koleksiyonu restore etmeye çalışıyor. Açık zemin odunsu bitkiler savaş öncesi sayısı 5000 taksona kadar sayılabiliyor. Özellikle Yerel flora, Güney - Doğu Asya bitkiler, Kuzey Amerika, Akdeniz ve Avustralya temsil eden ürünler yetiştiriliyor.

Botanik Bahçesi şehrin rehberli geziler için çok popüler. İlginin ana öğelerinden biri Bahçe kurulmadan bile burada büyüyen 300 yıllık Kafkas ıhlamur ağacı. Botanik parkta gezerken her yerinde durup izliyor ve düşüncelere dalıyorsunuz. Doğa ne kadar zengin ve görülmeye değer. Bir bölümünde bahçe çiçekleri de var. Uzun ve iri gövdeleri sayesinde diğer ağaç türlerinden farklı olarak yetişkin  okaliptüs ağaçlarının genç fidanları ile de park ayrı bir görünüm kazanmış. Soluk alırken havanında doğanında farkına vararak geziyorsunuz. Ağaçların renklerinde ayrı bir görünüm var. Farklı tonlarda renklerde ağaçlar içinde gezmek çiçekleri izlemek güzel bir an.

MAYMUN FİDANLIĞI
 Sohum’a gidince mutlaka görmeniz gereken bir yerde Maymunların yer aldığı alan. Trapezia Dağında Kurulu bölgeye kısa bir tırmanış ile yolu bölgeye ulaşıyorsunuz. Bölge tam bir doğa harikası, ulaşım sağlanan yol iki taraflı ağaçlarla kaplı, öyle ki yeşilden duvar gibi, Oldukça otantik bir yolculuk ile alana giderken bölge botanik parkı andırıyor. Sohum’da Maymun Fidanlığı olarak tanımlanan yerde Abhaz Deneysel Patoloji ve Terapi Bilimsel Araştırma Enstitüsü bulunuyor. Bu alanda düzenleme 1927 yılında yapılmış.  Fidanlık eskiden Profesör Alexei Ostroumov’un tatil evinin bulunduğu yerde düzenlenmiş.  Fidanlığa girişte yerel ürün satan birkaç tezgâh var. İleride kullanılmayan birkaç yapı görülüyor. Merdivenleri çıkarak alana girdiğimizde orta yerde bir maymun anıtı var. 1977 yılında bilim için hayatlarını veren maymunlar anısına, Enstitü’nün topraklarında inşa edilen Maymun anıtı bölgenin simgesi durumunda. Bu yerde hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle önemli bulgulara erilmiş.

1927 yılında Sohuma İlk maymun olarak şempanze, babun ve makak türü getirilmiş. Bu iklime alıştırmak ve esaret maymunlar doğurmak oldukça zor olmuş: maymunlar dizanteri, pnömoni, tüberküloz ve helmint istilası ile de öldükleri içinde sıkıntı doğmuş sonuçta birçok yetenekli bilim adamları sorunu üzerinde çalışarak koloni sağlığını sağlamışlar. Sovyet yıllarında, Enstitü önemli araştırma yaparak farklı ülkelerden gelen bilim adamları ile işbirliği sonucunda dünya çapında bilinen bir Primatoloji merkezi konumuna ermiş. Sohum Maymun Fidanlığı binanın büyük bölümleri ve kafeslerde 5000 türden oluşuyor imiş. Bilim adamları, primatlar çeşitli aşılar ve ilaçlarla kanser hücreler test edildiği, organizmanın üzerinde radyasyon etkisi büyüme araştırılması ve hatta uzay seyahati için primatlar burada eğitildiği anlatıldı. Ayrıca, gövde, yüksek tansiyon, miyokard infarktüsü ve lösemi ile ilgili stres etki araştırmalarının da yapıldığı alanda maymunların bulunduğu üç önemli yapı yer alıyor. Yapı içlerinde ayrı ayrı bölümlerde ayrı cinsler bulunuyor. Günümüzde deney amaçlı kullanılmayan maymunlara konukların verdikleri yiyecekleri alıyorlar.

Cep telefonunu yaklaştırılmaması isteniyor çünkü tel kafeslerde tek ayaklarını çıkarıp gel gel yaparak elinizdekini almaya çalışıyorlar. Bir yerde ise yavrusunu emziren maymun aynı zamanda temizlik yapması da ilgi çeken görünümdü.  Bir görevli bayan cinsleri, durumları ve maymun fidanlığı hakkında detaylı bilgiler verdi. Kimi maymun savaş döneminde kaçtığı da söylendi ama ilginç bir yer. 1960’larda Sohum Maymun Fidanlığına 'Deneyci Rüyasi’ denildiği ve 3000 ciddi bilimsel çalışma burada yapıldığı anlatıldı. Farklı bir hayvanat bahçesi idi. Hem insanların yaşaması için kobay olmuş hem de şirinlikleri ile görenleri etkileyen türler şimdilerde ziyaret edenleri izlemekteler. Kimisi telden tele atlıyor kimisi gelen geçeni seyrediyor. Girişte verilen yiyecekleri dağıtanlarda onları yemelerini izliyor. Dinlediğiniz gördüğünüz sizi etkiyor. Uzaya gidenden insanlar için üretilen ilaç deneyimleri ile kobay olarak kiminde yok olup gidene ilginç bir hikâye merkezi maymun Fidanlığı.

ŞAN PARKI
 Sohum merkezde yer alan bu park yas ve kutlamalar için merkez durumunda, Sohum’da katıldığımız bağımsızlık gününde önce bu parka gittik. Prospekt Mira ve Nestor Lakoba sokakları arasında şehrin merkezinde bu yere ulaştığımızda hafif bir yağmurda başlamıştı. Yüzlerce Abhazyalı anıt önünde saygı geçişi için hazırlanmıştı. Kortej ile anıta doğru yürüyüşe geçtik.  Yas ve kutlamalarda Abhazya halkı için anlamlı olan Şan Parkı (Park Slavy)  cumhuriyetin merkezi ana yeri olarak tanımlanıyor. Park 1992-1993 ulusal çatışmalar sırasında Gürcü işgalcilere karşı mücadelede hayatını kaybeden vatanseverler adamış. Park'ın merkezinde yere girdirilmiş bir kılıç stilize gösteren anıt yapılmış. Yuvarlak Havuzu andıran genişlikte alanın çevresinde beşerli düz mermerlerin ortasında  kılıç yer alıyor.   Heykeltıraş Amiran Adleiba tarafından yapılan anıt birden fazla anlam ifade ettiğini değerli dost İvan alshundba söyledi.

Anıtta kılıç savaş sonunu ve hayatını veren kahramanları sembolize ediyor Anıta Çelenk ve çiçek bırakılması önce protokol sonra ise halk tarafından oluyor. Özellikle gençler ve çocuklar anıtın önünde müthiş bir saygı ile saygı duruşunda bulunuyor o an yaşanan acıları içlerinde hissedercesine saygılı anıtı selamlayarak ayrılıyorlar.. Anıta tüm kurumlar, okullar ve halkın çiçek koyması ile anıt bir çiçek bahçesine dönüyor. Bu anıttan sonra yakın bir yerde eski parlemento binası var. Yürüyerek oraya geçtik orada 20.nci bağımsızlık günü kutlamaları vardı. Askeri birlikler okullar eski askerler geçit töreninde yer aldı. Cumhurbaşkanı tören sonrası komutanları kutladı. Tanklar helikopterler ve uçaklar törende yer aldı. Parlemento binası savaşta en çok tahrip olan yerlerden. Roket ve kurşun izleri ile dolu duvarları ile ayakta duruyor ama iç kısımlar tamamen harap durumda. Bir bölümü de yanmış. Parlemento binası önünde yağmura rağmen büyük katılım vardı.  İzleyiciler içinde Suriye’den gelen 200 civarında Adige’de vardı. Türkiye’den de çok sayıda katılımcı orada idi. Adana, Sakarya, Ankara gibi illerden dahi gelenler olmuştu.

 Ahbazya Sohum Belediye Başkanı Alias Labakhua davetlisi olarak Ahbazya giden Kartal Belediye Başkanı Op. Dr Altınok Öz Ahbazya Bağımsızlık günü törenlerine katıldı. Bağımsızlık mücadelesinde şehit olanlar için dikilen anıta çiçek bırakan Başkan Öz, eşi Feray Öz, Kartal Belediye Meclis Üyesi Osman Güdü, ile çiçek koydu. Törenler için Ahbazya’ya gelen Türkiye’den çok sayıda yurttaşında yakın ilgisi ile karşılanan Başkan Op. Dr Altınok Öz diğer konuk belediye başkanları ile protokola ayrılan yerden geçit törenini izledi. Törenlerin sonunda Ahbaz geleneklerine göre çevre yerleşmelerin hazırladığı Ahbaz yerel yemeklerinini ve müziklerinin tanıtıldığı standalar sahilde hazırlanmıştı. Orada   farklı kasabaların yerel yemekleri, şarapları tanıtılıyordu.. Sahilde yer alan çadırlarda yemekler yanında yerel folklor örnekleri de sunuluyordu. Bir dana çevirme olarak pişirilmiş bıçağı eline alan bir parça koparıyordu. Çadırlardaki yemekler genelde hayvansal ürünleri kapsıyordu tavuk, bıldırcın gibi hayvanların yanında özellikle peynir ve farklı ekmekler sunumda idi.

Meyvelerin tadları farklı ve güzeldi o arada bal ve şarap bölgenin önemli ilgi bulan ürünleri. Burada yerel yemeklerin yapıldığı farklı bir mekâna geçtik orada tütsü ile yapılan Abhaz peyniri ile kuru et ile yapılan yemekleri tanıdık. Gezimiz boyunca yemek protokolları ise dikkatimi çeken bir ayrıntı idi. Gittiğimiz yemeklerde  yok yoktu. Balık et ve tavuk yanında yerel yemek türleri güzeldi . Yemekte masaya oturulunca orada  en üst yetkili gelenlere bir hoş geldin konuşması yapıyor  kadeh kalkıyor sonra otur tekrar kalk bu kere bağımsızlık için sonra farklı bir neden ile çok kere kalkıp oturuluyor bir kere şehitler için kalkılınca kadeh tokuştutulmuyor. Belkide o kadar yemeği hazmetmenin bir yoluda bu .ilk anda yadırganıyor kalk otur ama gelenekleri yaşatan ve o yolla dünü anan bir yemek seremoni gerçekleşmiş oluyor. Rus konukların  boynuz ile şarap içmeleri de ayrı bir detay olarak notlarımın arasında kaldı.

Kaldığımız üç günde Gezi boyunca Dış İşlerinde görevli Alias ve İnver ve Sohum Belediye Başkanı heyeti hiç yalnız bırakmadı. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr Altınok Öz, Sohum Belediye Başkanı Alias Labakhua,  Kartal Belediyesi Grup Başkan Vekili Osman Güdü ile Cumhurbaşkanlığı makamında Aleksandr Ankvab tarafından kabul edildik. Cumhurbaşkanı Aleksandr Ankvab Başkan Öz’ü Abhazya’da görmekten mutlu olduğunu belirtti ve Sohum-Kartal arasındaki kurulan ilişkinin önemine vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı Aleksandr Ankvab Halklar arasında iyi ilişkilerin ve dostlukların dünya barışına da katkısının önemli olduğunu söyledi. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz Sohum ile Kartal arasındaki dostluktan öte tarihsel köken olarak ta iki halkın birbirlerine olan yakınlıklarına değindi.  Sıcak bir karşılama ile yapılan görüşmenin ardından Başbakanlık konutunda Başbakan Leonit Lakırba ile görüştük. Başbakan Leonit Lakırba Abhazya’da yakın dönemi ve yaşanan süreçleri anlattı.

Heyeti Abhazya’da görmekten duyduğu memnuniyeti ifade etti. Kültür Bakanı Badra Gunba makamında ziyaret ettiğimiz diğer bir yönetici idi. Ziyaretler sonra Sohum Belediye Başkanı bağımsızlık günü nedeni ile Abhazya gelen belediye başkanları ile bir toplantı yaptı. O toplantıya da katıldık. Ahbazya’da  dolu dolu geçen günlerde  güzel bir kentte olmanın  tadına vardık. Trafik tek yönlü ve kuralsızlığın olmadığı bir yer. En çok o dikkatimi çekti. Elli metre geride bir yere dahi en az bir kilometre dönerek gelinsede mutlaka o yol izleniyor. Kent içinde akan derelerden biri yağmur ile taşsa da kısa sürede çevrede temizliğin yapıldığını gördük. Kaldığımız otelde güzeldi akşam 24 de kapısı kapanıp sabah 8.00 açılması dikaktimi çekti ama kahvaltı güzeldi. Naranciye yanında farklı ürünlerde vardı çoğunu tattım hoşuma gitti. Sahilde iki ayrı returanttada konuk edildik. Liman olduğu yerde vapur görünümlü bir yapı dikkat çekiyordu. Her heykelin bir anlatısı olduğu yerde tiyatro salonun bulunduğu yerde anı resim çekimi için tercih edilen yerlerdendi.

Abhaz Dram Tiyatrosu
 Sohuma gelen her konuğun uğrak verdiği yerlerden biri de Abhaz Dram Tiyatrosu Abhaz Dram Tiyatrosu Puşkin Caddesi ve Makhadzhirler kıyısı köşesinde yer alıyor. Binanın ilginç bir geçmişi var. 1912 yılında Grand Hotel adlı küçük bir 30 odalı otel ve 670 ziyaretçiler için bir tiyatro burada inşa edilmiş.  Ioakim Aloisi, 1. Lonca Sohum tüccara ait otelde ayrıca bir restoran, kiralık araba parkı, sinema ev Olympia, bir kumarhane ve iki dükkân yer alıyormuş. Otelin önünde küçük bir parkta bir buz pateni pisti de varmış. 1920 yılında otel ismi Grand Hotel Bzyb olarak değiştirilmiş, Aloisi Tiyatro ise Abhaz Devlet Tiyatrosu olarak değiştirilmiş ve 1931 yılında Abhaz Drama Tiyatrosu kurulmuş.

1942 yılında iki bina yangın sırasında yıkılmış 1952 yılında mimari projeler kısmen değiştirilmiş yeniden inşaa edilmiş Yeni tiyatro binasının 700 kişilik. Görkemli tiyatro binasının önündeki meydanda bir grifon çeşmesi ile dekore edilmiş. Sohuma gelen mutlaka buraya gelip resim çekiliyor. Bizde tiyatro binası önünde resim çekindik. Daha sonra sahilde  gezinti yaptık.Agop kahvesinde çay içtik. Gezdiğimiz yerlerde de Ağaçlarla donanmış yolların kaldırımları düşüktü ama kimi yerde asfaltlarda bozulma vardı. Yine de ulaşım sorunsuz akıyordu. Abazha’ya günler hızlı aktı.  Oysa görülecek yerlerde varı ama zaman yetmedi. Üç günlük gezi dolu dolu aktı günler tükendi.  O arada farklı yerleri de not aldım.
BÜYÜK ABHAZ  SURLARI, AZİZ SİMON KİLİSESİ,AZİZ SİMON MAĞARASI, ANAKOPİA KALESİ DİĞER görülmesi gereken yerler. Güzel bir bölge görülmeye değer güzellikler var.
ÖMER FETHİ GÜRER

AVRUPA – TÜRKİYE – ORTADOĞU’DA BİR İLK:ANKARA TAURUS AVM’DEKİ CINEMARINE’DE


4.000 metrekare kapalı alanda 5 milyon dolarlık benzersiz sinema salonları yatırım
Sinemaseverler, sinema endüstrisindeki pek çok konudaki ilklerle, en ileri teknoloji ile ayrıca çok farklı bir fuaye ve sosyal alan ile Taurus Cinemarine’de pek yakında buluşacak. CINEMARINE Grubu’nun 5 milyon ABD Dolarlık yatırımla, 4 bin metrekare kapalı alanda, 14 sinema salonu ve 1450 koltuk kapasitesiyle, sinemaseverlerin hizmetine pek yakında açacağı TAURUS CINEMARINE’de; Türkiye ve Ortadoğu’daki pek çok ilk yer alıyor.


Gişede “floating screen” den yani boşlukta beliren ekrandan yer seçme imkanınız.
Küçük çocuğunuzla artık rahatlıkla sinemaya da gidebilirsiniz. “Çocuk Oyun
Alanı”nda eğitimli bakıcı ve uzman gözetiminde çocuğunuz, siz sinemadayken hem akranlarıyla oyun oynar hem de güzel vakit geçirir.
Aile Tuvaleti: Artık anne – oğul, baba – kız aile tuvaletinden istifade edebilecekler. Aile tuvaleti özellikle küçük çocuklar için büyük avantaj ve güven sağlayacak.
“Muhteşem Fuaye”de 50 ayrı ekranda “Highland Technologies”in özel üretim sistemi sayesinde, elinizdeki akıllı cep telefonlarıyla ekranda dönen “content”e interaktif katılma imkanınız var. Böylece 1.100 metrekare alanda yer alan fuayede olmak ayrı eğlence ve keyif sağlayacak.
Ergonomik özel tasarlanmış ve üretilmiş koltuklarda film izleme,
Sinema kompleksinde toplam 90 kamera ile güvenlik sağlanması,
Her salondaki ikişer kamera ile ayrıca korsan kayıt yapma önlenmektedir.


Bu yatırım ve işletme farklı ihtisas grubunun ve yaklaşık 1000 uzman ve emekçi ile gerçekleştirilmiştir.CINEMARINE Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Cenk Sezgin şöyle açıklıyor: “CINEMARINEGrubu olarak yıllardır Türkiye genelinde hizmet verdiğimiz sinemaseverleri,tüm deneyimlerimiz doğrultusunda dünyanın en ileri teknolojisine sahip sinema gösterimi imkanları ve ayrıca sosyal yaşam imkan ve servisleri ile TAURUS CINEMARINE’ de pek yakında buluşturacağız. Yıllardır,Türkiye’nin pek çok yerindeki sinema salonlarımızda daima en iyiyi yaptık. Ancak, uçak mühendisi olmamın getirdiği imkan ve merakımla yıllardır hayal ettiğim sinema kompleksini A’dan Z’ye tasarlayıp ve geliştirip en ileri teknolojiyle donatıp benzersiz bir sinema kompleksi gerçekleştirmenin mutluluğu ve heyecanını yaşıyorum. Bu yatırımda birlikte olduğumuz dostlarıma da ayrıca çok teşekkür ediyorum.” diyor.Ankara’nın hızla gelişmekte olan en önemli bölgesindeki TAURUS CINEMARINE, Ankaralı aileleri, gençleri, kendini genç hisseden sinemaseverleri ve Ankara’yı ziyaret eden konuklarını en keyifli ve ileri teknoloji ile donatılmış sinema kompleksinde ağırlayacak.

Cantek, Türkiye’nin en iyi gelişme gösteren 40 işletmesi arasına girdi



AR-GE çalışmalarıyla soğutma endüstrisinde yüzde 25-72 oranında enerji tasarrufu sağlayan “Akıllı Soğutma Makineleri” üretimi ile sektörde devrim yaratacak çalışmalara imza atan Cantek Soğutma Makineleri, KOSGEB Kobi ve Girişimcilik Ödülleri Yarışması’nda, Türkiye genelinde 3 bin 58 işletme arasında inovatif çalışmaları nedeniyle en iyi gelişme gösteren 40 işletme arasına yer aldı.


Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) rekabet güçlerini geliştirmek ve girişimcilik kültürünü yaygınlaştırmak üzere KOBİ’lere nitelikli destekler sunarak, ekonomik ve sosyal kalkınmadaki paylarını artırmayı hedefleyen KOSGEB’in Antalya Hizmet Müdürü Kazım Akgün, CANTEK Yönetim Kurulu Başkanı Can Hakan Karaca ile düzenlediği ortak basın toplantısında,  bu yıl 2’ncisi yapılan ve 8 kategoride düzenlenen  “KOSGEB-KOBİ ve Girişimcilik Ödüllleri yarışması sonucunda CANTEK’in Türkiye genelinde 3 bin 58 KOBİ içinde finale kalan 40 işletme arasında yer aldığını açıkladı.


Yarışmaya Antalya’dan katılan 102 KOBİ arasında CANTEK’in gerçekleştirdiği inovatif çalışmalar nedeniyle ilk sırayı alarak Türkiye’nin en iyi 40 girişimci KOBİ olarak finale kaldığını belirten Kazım Akgün, ödül töreninin Kasım ayı içerisinde Halk Bankası sponsorluğunda Ankara’da yapılacağını bildirdi.Türkiye’nin 40 işletmesinden biri olarak finale kalmanın kendilerini sevindirdiğini belirten CANTEK Yönetim Kurulu Başkanı Can Hakan Karaca da, soğutma endüstrisinin ülke ekonomisini etkileyecek büyüklükte bir sektör olduğuna dikkati çekti, CANTEK’in bunun bilinciyle, 22 yıldır inovatif ürünler sunan bir işletme olarak büyümesini sürdürdüğünü söyledi. Sektörde öncü ve lider bir kuruluş olarak KOSGEB’e 10 işçi çalıştırırken nasıl inanıyorlarsa, bugün de aynı güvenle inandıklarının altını çizen Can Hakan Karaca, KOSGEB’in de katkısıyla daha fazla çalışmak ve dünyanın en iyisi olmak istediklerini sözlerine ekledi.


22. KALİTE KONGRESİ 12 – 13 KASIM’DA DÜZENLENİYOR

KALDER VE TÜSİAD İŞBİRLİĞİ. İLE 22. KALİTE KONGRESİ DÜZENLENİYOR 
KalDer ve TÜSİAD işbirliği ile düzenlenen 22. Kalite Kongresi 12-13 Kasım tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek.Bu yıl “Mükemmelliği Paylaşmak” temasının ele alınacağı 22.Kalite Kongresi, dünyadan ve Türkiye’den iş dünyasının çok önemli isimlerini ağırlayacak.KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A. Hamdi Doğan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’ın konuşmaları ile başlayacak kongrenin ilginç isimleri arasında Starbucks’ın Kurucu Eski Başkanı Howard Behar, Coca Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölüm Başkanı Galya Frayman Molinas, Koç Holding CEO’su Turgay Durak, Eczacıbaşı Holding CEO’su Erdal Karamercan ve Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) CEO’su Marc Amblard da yer alıyor.

Kongrede ele alınacak oturum konuları ise şunlar: Otomotivde Mükemmellik, Mükemmellikte Süreklilik, Süreçler, Ürünler ve Hizmetlerde Mükemmellik, Ulusal Kalite Hareketi, Çalışanlarla Başarma, KOBİ’lerde Teknoloji Yönetimi ve Yenileşim, Müşteriler İçin Değer Katma, Etkin Bir Strateji Oluşturma, Franchise Yönetimi, Sürdürülebilir Bir Gelecek Yaratma, Sanat ve Mükemmellik, Mükemmel Liderlikle Yönetim, Başarının Arkasındaki Kadınlar, Yaratıcılık ve Yenileşimle Beslenme, İşbirlikleri ve Kaynakların Yönetimi, Yaşam Biçimi Olarak Kalite.

Oturumlarda yurtiçinden ve yurtdışından gelen, her bir sektörünün en başarılı şirketlerinin CEO’ları ve üst düzey yöneticileri görüşlerini aktarırken, başarılı gazeteciler, sanatçılarda yaşam biçimi olarak kalite konusunu ele alacak. KalDer ve TÜSİAD işbirliği ile 21 yıl önce Ulusal Kalite Ödülü ismi ile başlayan Türkiye Mükemmellik Ödülleri’nin ödül töreni de 22. Kalite Kongresi’nde yapılacak ve kazanan markalar ilan edilecek.11 Kasım tarihinde ise Kongre Çalıştayları düzenlenecek.

22.KALİTE KONGRESİ PROGRAMI İÇİN: http://www.kalder.org/kalderhakkinda.aspx?id=703

2013 MEKAN OSCARLARI’NA BVS GROUP DAMGASI



BVS GROUP ÜÇ ÖDÜL BİRDEN KAZANDI
gecce.com tarafından 12 yıldır geleneksel olarak düzenlenen ‘Mekan Oscarları’ ödül törenine bu yıl BVS Group damga vurdu.Önceki gece Su Ada’da düzenlenen törende BVS Group 3 ayrı ödül birden kazandı.  İstanbul’un en iyi hizmet veren, en iyi lezzet üreten ve en şık mekanlarının açıklandığı gecede Günay Restaurant ile Nossa Costa’ya ‘En İyi Canlı Müzik’ ödülleri BVS Group Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Yıldız’a ise ‘Özel Ödül’ verildi.

BVS Group Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Yıldız’a gecenin en prestijli ödüllerinden biri olan ‘Özel Ödül’ü Ajda Pekkan verdi. 3 ödül birden kazanmanın mutluluğunu yaşayan Bayram Yıldız ödülü havaya kaldırarak duygularını şöyle dile getirdi:“Bu ödülü beraber çalışmaktan hep keyif aldığım tüm sanatçı arkadaşlarım adına alıyorum”BVS Group Yönetim Kurulu Başkan yardımcısı Vahit Yıldız ise  Günay Restaurant ve Nossa Costa adına ödüllleri Orhan Gencebay’ın elinden aldı.


MSC Cruises'ın Yönetim Kurulu Başkanı Pierfrancesco Vago, CLIA Avrupa Başkanlığı Görevine Getiriliyor


CLIA(Cruise Lines International Association) Avrupa Başkanı Manfredi Lefebvre d’Ovidio, CLIA Avrupa'nın Başkanlığı süresini yıl sonunda tamamlayacağını duyurdu. Manfredi Lefebvre d’Ovidio’nun yerine, CLIA Avrupa Başkan Yardımcısı, MSC Cruises'ın Yönetim Kurulu Başkanı Pierfrancesco Vago geçecek.  Lefebvre d’Ovidio CLIA Avrupa'nın Başkanı olarak, CLIA Avrupa üyelerinin talebi üzerine yapılan bir uzatma dahil üç buçuk yıl görev yaptı. Bundan sonra’da  CLIA’nın Küresel Yürütme Kurulunun üyesi olarak kalacak.

CLIA'nın Başkanı ve CEO'su Christine Duffy, CLIA Avrupa'nın Pierfranceso Vago'nun yönetiminde başarılarını devam ettireceğini söyledi: “CLIA Avrupa Başkan Yardımcısı, CLIA’nın Küresel Yürütme Kurulu üyesi Pierfrancesco Vago'nun, 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren, Manfredi Lefebvre d’Ovidio'nun yerine geçeceğine memnun oldum. Pierfrancesco Vago'nun, MSC Cruises'daki görevi süresince, Avrupa'da kruvaziyer sanayinin büyümesine muazzam katkısı olmuştur. CLIA Avrupa'nın Başkan Yardımcısı olarak birliğin başarısında kilit rol oynadı ve aynı daldaki sanayide çalışan meslektaşların ve kural koyucuların saygısını kazandı. Avrupa’da  sanayi güçlü büyümesini sürdürürken onunla çalışmak için can atıyorum.”

Seçimle iş başına gelmiş olan Başkan Pierfrancesco Vago, yüksek başarılarıyla ilgili Manfredi Lefebvre d’Ovidio'yu övdü: Bay Vago, “CLIA Avrupa'nın Başkanlığı görevini almak benim için onurdur. Manfredi Lefebvre d’Ovidio olağanüstü bir Başkan olmuştur ve başarısının tekrarlanması zor olacaktır,” dedi. “Daha da geliştirmeyi amaçladığım güçlü ve iyi bir miras bıraktı. Özellikle hükümetler ve kural koyucularla, en önemlisi Avrupa Komisyonu’yla ve Avrupa Parlamentosu’yla, sanayinin bugün geldiği olumlu ve güvenilir saygınlığın gelişmesine önemli derecede katkıda bulunan güçlü ilişkiler kurmuştur. Onun önderliği altında hepimizin gurur duyması gereken bir sanayi kurduk. Birlikte 325.000'in üzerinde Avrupalı’ya iş imkanı sağlamaktayız, kruvaziyer gemilerimizde 6 milyondan fazla Avrupalı’ya hizmet sunuyoruz ve Avrupa ekonomisi için yaklaşık 38 Milyar € değer yaratmaktayız.”

1. CLIA
Uluslararası Kruvaziyer Hattı Şirketleri Birliği (CLIA) Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Asya ve Avustralya'da temsilciliği olan dünyanın en büyük kruvaziyer sanayi meslek birliğidir. CLIA, kruvaziyer hattı şirketleri, seyahat acenteleri, liman idareleri, varış limanları ve çeşitli sanayi iş ortaklarının çıkarlarını, kural koyucu ve yasama organı karar vericileri karşısında temsil eder. CLIA, seyahat acentesi eğitimi, kruvaziyer tatili yapmanın değerini ve cazibesini artırmak için binlerce seyahat acentesi ve seyahat acentesi üyeleriyle araştırma ve pazarlama konularında çalışır.

2. Ekonomi İstatistikleri
Ekonomik katkı: Avrupa'nın kruvaziyer sanayi  37,9 milyar € toplam hasıla ayrıca  kruvaziyer şirketleri, yolcuları ve mürettebatı tarafından yapılan 15,5 milyar € doğrudan harcama değeri yaratmıştır.

Kruvaziyer tatilcileri : Kruvaziyer tatilini seçen Avrupalı’ların sayısı son on yılda iki katından fazla artarak 6 milyonun üzerine çıkmıştır. Avrupa'da gemiye binen kruvaziyer yolcularının toplam sayısı da hızlıca artmaktadır. 2012'de Avrupa'da 5,70 milyon kişi kruvaziyer tatili yaptı. Seyahat severlerin bir milyonu Avrupa Birliği dışından geldi.

Pierre Fabre Dermokozmetik Avéne Güneş Ürünleri 25. Bodrum CUP’a sponsor oldu


Bu yıl, 25. Gümüş Yılını dolduran Bodrum Cup Uluslararası Yelkenli Ahşap Yat Yarışları’na  Pierre Fabre Dermokozmetik firması Eau Thermale Avéne Güneş Ürünleri sponsor oldu.Her yıl 21 Ekim-25 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Bodrum Cup Yelkenli Yat Yarışlarında Pierre Fabre Dermokozmetik, tüm sporculara ve katılımcılara temin ettiği yüksek faktörlü, paraben içermeyen, terlemeye ve suya tüm gün boyunca dayanıklı Eau Thermale Avéne Güneş Ürünleri ile de destek verdi.


1989’dan beri yapılan 25. Bodrum Cup ‘Gümüş Jübile Yılı'nda yarış Bodrum’dan başlayıp, Yalıkavak’ta sona erecek. Tekneler Yunan Adaları Kos ve Leros’a da uğrayarak oralarda da yarışacaklar.The Bodrum Cup’ın  25. Yılı 21 Ekim Pazartesi günü Bodrum’da yapılacak olan gösteri, şenliklerle başlayacak. İlk kez yapılacak kortej yürüyüşü, geleneksel kampana çalınma merasimi ardından başlayacak. Turgutreis’ten start alacak yatlar geceyi Kos’ta geçirecekler. 3. günün rotası ise Leros. Bu yılın şampiyonlarını belirleyecek son etap ise Gümüşlük karşısındaki adalar arasında yapılacak. Yatçılar ödüllerini akşam Yalıkavak Palmarina’da alacaklar. Kazanan yarışmacılara Avéne Güneş Ürünlerinden ödüllerini Eau Thermale Avéne Ürün Müdürü Simge Ertuncay verecek.

Cappadocia Cave Resort & Spa'ya dünyadan “Altın” ödül geldi



CCR Hotel 78 ülkeden 157 firmanın katıldığı “Uluslararası Kalite Yıldızları” yarışmasında “Altın” ödül kazandı.CENEVRE- Cappadocia Cave Resort & Spa Hotel dünyanın önemli turizm kuruluşlarının bulunduğu 78 ülkeden 157 firmanın katıldığı “Uluslararası Kalite Yıldızları” yarışmasında “Altın” ödül kazandı. CCR Hotel Kalite, Liderlik, Teknoloji & Yenilikçilik alanlarında üstüne aldığı sorumluluğu yerine getirerek bu ödülle Türkiye’yi iş dünyasında derece başarılı olarak temsil ettiğini gösterdi.İsviçre’nin Cenevre kentinde, Intercontinental Otel’de düzenlenen BID - Business Initiative Directions 2013 Uluslararası Kalite Ödülleri töreninde ödül CCR Hotel Genel Müdür Yardımcısı Didem Bulgurlu’ya verildi.

ÖDÜL ALANLARA SORUMLULUK YÜKLÜYOR
İş dünyasından seçkin kişilerin ve diplomatik heyetlerin katıldığı gecede ev sahipliği yapan BID başkanı ve CEO’su Sayın Jose E.Prieto “Ödül sahipleri, hizmet verdikleri alanlarda liderlik, teknoloji ve yenilikçilik konularında birer sembol oluşturuyorlar. Bu ödüller onlara büyük sorumluluklar yüklüyor. Kalitenin geleceğe taşınması ve sürdürülebilir olması konusunda söz veriyorlar” dedi.

BULGURLU: HER ZAMAN EN İYİ KALİTE
Imar Press Medya Grubub’nun sponsor olduğu Cenevre’de düzenlenen ödül gecesinde dünyanın önemli turizm kuruluşları kısa adı ISAQ olan International Star for Quality Award ödülleriyle kalite ve mükemmelliğe olan bağlılığı onaylanıyor.Cappadocia Cave Resort & SPA adına ödülü alan Genel Müdür Yardımcısı Didem Bulgurlu, sektörde liderliğinin devam etmesi için yönetim biçiminin geliştirilmesinin sürdürülebilirliği için kalite olgusunu görevlerinin odak noktası yaptıklarını söyledi.

BU ÖDÜLÜ KAPADOKYA VE ÇALIŞANLARIMIZ SAYESİNDE KAZANDIK
Bulgurlu Başkan ve CEO Sayın Jose E.Prieto’dan ödülü alırken “Böyle bir ödüle layık görülmek gurur vericidir. Bu prestijli ödülü bunu bize sağlayanlara ve çalışanlarımıza armağan ediyorum” şeklinde konuştu.
Didem Bulgurlu bu nedenle teşekkürlerini şöyle açıkladı:Teşekkürler sevgili ekibim; Bahçevanından departman şeflerine, en başından beri aynı özveri,sevgi ve sabırla çalışan 126 kişiye teşekkür ederim. İnanıcınız ve gayretiniz için…Teşekkürler Kapadokya; İçinde barındırdığın mistik atmosferin,tarihin , peri bacaların,yeraltı şehirlerinle ,sıra dışı ve romantik bir destinasyon olarak asıl sen bizim işletmelerimize değer katıyorsun.

Teşekkürler Mustafa Çankaya; Bu inanılmaz ve farklı projeye bizi de dahil ettiğiniz için… Sadece otel sahibi değil aynı zamanda bizlere bir ağabey bir arkadaş olduğunuz için.
Çankaya bir otel inşa etmedi. Binlerce yıldır uyumakta olan mağaraları restore etti ve bir köyü hayata kazandırdı.Cappadocia Cave Resort & SPA sadece bir otel değil, lüksü sanata çeviren, Padişah Restaurant’ta Türk yemeklerini şölene dönüştüren ve Leea Spa’da mükemmel hizmet veren bir işletme olarak tanınıyor.

   

TUZLA'DA HEYECANLI BEKLEYİŞ



MÜBADELENİN TORUNLARI İLK KEZ GEMİ İLE DEDELERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARA GİDİYOR

1923 yılında Lozan Mübadelesi kapsamında evlerini, köylerini, hayallerini terk ederek uzun ve zor bir yolculuktan sonra Tuzla’da yeni bir yaşam kuran mübadillerin çocukları ve torunları atalarının yaşadıkları toprakları ziyarete gidiyor. 750 mübadil, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve basın mensuplarının katılacağı yolculuk Tuzla Belediyesi’nin organizasyonu ile gerçekleşecek. Mübadil torunları büyük bir heyecan içinde 26 Ekim’i bekliyor…

1923 yılında Yunanistan'dan gelen mübadiller, Selanik, Kavala, Preveze limanlarından gemilerle başta İstanbul Tuzla olmak üzere İzmir, Samsun, Antalya, Mersin, Çeşme, Erdek ve Ayvalık limanlarına taşındılar ve bu limanlardan iskan bölgelerine sevk edildiler. Türkiye'den giden Rumlar için de aynı limanlar kullanıldı. Zorlu bir yolculukla limanlara ulaşan mübadiller yeni yaşamlara yelken açtılar ve geçen zaman içerisinde o yılları sık sık hatırlayarak acılar bir daha yaşanmasın diye dua ettiler. Savaşları, göç yollarındaki acıları, yoksullukları, can korkusunu ve daha nice yaşanan dramları kimse bir daha yaşamasın istediler. İşte bu duygularla bir ömür geçiren mübadil torunları ve çocukları, 26 Ekim’de atalarının Türkiye’de adım attıkları ilk noktalardan biri olan Tuzla’dan yola çıkacak, zorunlu göç yollarında yaşamını yitiren ataları için saygı duruşunda bulunacaklar.

Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı’nın projesi olarak bu gezi ile 26 – 29 Ekim tarihlerinde Türk-Yunan mübadelesinin 90. yılında her iki halkın mübadelede yaşadığı drama dikkat çekmek, Türk ve Yunan halkları arasındaki dostluğu, sevgiyi, dayanışmayı geliştirmek ve toplumsal barışa katkıda bulunmak amaçlanıyor.

26 Ekim sabahı Karaköy Limanı’ndan başlayacak ve 4 gün sürecek gemi yolculuğunda Yunanistan’ın Selanik, Kılkış, Kavala ve Drama bölgeleri gezilecek. Mübadiller gezi süresince Atatürk’ün Evi, Selanik Kalesi, Bizans Duvarları, Hisar Kalesi, Müzeler, Türk-Osmanlı eserleri ve atalarının yaşadığı köyleri, sokakları, evleri görme fırsatı bulacaklar.  Ayrıca gemi yolculuğu esnasında  mübadillere yönelik, mübadeleyle ilgili konferans, konser, sahne gösterileri ve film gösterimleri gibi etkinlikler düzenlenecek.

Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı, mübadil çocukları ve torunları ile birlikte heyecanlı bir bekleyiş içinde olduklarını, hatıraların canlanacağı, anıların paylaşılacağı keyifli bir yolculuk olmasını dilediklerini ifade etti. Yoğun bir katılımın söz konusu olduğu gezide katılımcılara yolculuk süresince keyifli zaman geçirecekleri kültürel etkinlikler de düşünüldü. Balkan, Rumeli şarkılarının söyleneceği konserler, mübadillerin hikâye edildiği filmler ve diziler de yolculuk boyunca gösterimde olacak.

Gezi Programı;

1.Gün Programı (26.10.2013)
06.30 Tuzla’dan Karaköy Limanı’na Hareket (Otobüs İle)
10.30 Karaköy Limanından Selanik Limanına Hareket ( Gemi ile)

2.Gün Programı (27.10.2013)
09.00 Selanik Limanına Varış
10.00-18.00 Selanik – Kılkış Gezileri (Otobüs İle)
20.00 Selanik Limanından Kavala Limanına Hareket

3.Gün Programı (28.10.2013)
06.00 Kavala Limanına Varış
10.00-18.00 Kavala – Drama Gezileri (Otobüs İle)
20.00 Kavala Limanından Karaköy Limanına Gemi ile Hareket

4.Gün Programı (29.10.2013)
12.00 Karaköy Limanına Varış