27 Mayıs 2015 Çarşamba

İstanbul Şef Aşçılar Polonezköy ‘de Piknik organizasyonu düzenledi

İstanbul Şef Aşçılar Yardımlaşma Derneği Polonezköy ‘de Piknik organizasyonu düzenledi


İstanbul  chef ascilar sosyal Yardımlaşma Derneği ile deniz kuvvetleri bakim onarım Komutanlığı ile beraber düzenlemiş oldukları  sosyal hizmetler  kapsamında çocuk esirgeme yurdunda ki çocuklarla yapılan piknik organizasyonu  her yönü ile büyük  ilgi görmüştür  .


Istanbul  chef ascilar sosyal Yardımlaşma Derneği ile deniz kuvvetleri bakim onarım Komutanlığı ile beraber düzenlemiş oldukları  sosyal hizmetler  kapsamında çocuk esirgeme yurdunda ki çocuklarla yapılan piknik organizasyonu  her yönü ile büyük  ilgi görmüştür  .


Istanbul chef ascilar sosyal Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu üyeleri  ile  ve  küçük yavruların  aileleri ile geçirdikleri  saatler  başkan ve dernek üyelerimizi mutlu etmiş, Kaderleri kendi ellerinde olmayan o minicik yürekler bir an bile olsa mutluluk dağıtan istanbul chef ascilar sosyal Yardımlaşma Derneği Onursal Başkanı İsmail Özsoy  ve Genel Başkan Murat Camgöz öncülüğünde  Okumuş Gıda ve Marmara süt ürünleri katılımıyla gerçekleştirildi .  Minik yavrular topluca teşekkür etmiş , gelecek dönemlerde bu coşkulu günün tekrarını istemişlerdir.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

TUROB turizm CEO’larını İstanbul’da ağırlıyor

TUROB, sadece yurtdışında değil yurtiçinde de aktif tanıtım faaliyetlerini sürdürüyor. Geçen hafta Lüksemburglu turizmcileri ağırlayan TUROB’un yeni konukları İrlanda ve Estonya’nın en etkin turizmcileri olacak. Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği’nin (TUROB) tanıtım faaliyetleri sadece yurtdışı etkinliklerle sınırlı kalmıyor. TUROB’un tanıtım amacıyla yabancı turizmcilerin Türkiye’de ağırlanmasına yönelik etkinlikleri de hızla artıyor. Daha önce ABD, Almanya, İngiltere, Lüksemburg gibi ülkelerden gelen turizmcileri ağırlayan TUROB’un şimdiki konuğu  ise İrlandalı ve Estonyalı turizmciler olacak. TUROB yetkilileri ilk etapta Türk Hava Yolları (THY) işbirliğiyle İrlanda pazarının ilk tanıtım grubunu İstanbul'da misafir edecek. İrlanda’nın turizm sektörünün etkin acentelerinin CEO'larından oluşan ziyaretçi grubunun İstanbul programı 25-27 Mayıs 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. İrlandalı turizmciler Eresin Otelleri'nde ağırlanacak. TUROB’un aynı dönemde ikinci konuk ülkesi ise Estonya olacak. Yine THY işbirliği ile bu kez 25-29 Mayıs tarihlerinde Kuzey Avrupa'nın yükselen ekonomisi ile dikkat çeken ülkesi Estonyalı turizmciler İstanbul’da temaslarda bulunacak. Ülkenin başkenti Talin'in önde gelen seyahat acentaları Novotel ve İbisotel'de ağırlanacak.

PAZARDAKİ DURAĞANLIK AŞILACAK
Bu organizasyon her ülkenin turizm pazarları açısından büyük önrem taşıyor. İrlanda pazarı bu pazar, çok büyük kayıplar yaşanmasa da durağan bir görünüm sergiliyor. Son 5 yıldır İrlanda’dan Türkiye’ye gelen turist sayısı 100-120 bin düzeyinde bulunuyor. Geçen yıl yüzde 6 düşüşle 105 bin İrlandalı Türkiye’ye gelmişti.TUROB, son grişimiyle İrlanda pazarındaki bu durağanlığın aşılmasını ve rakamların yükselmesine katkıda bulunmayı hedefliyor. Bu yılın ilk üç ayında İrlanda’dan gelen turist sayısındaki yüksek oranlı artış da bu hedefin gerçekleştirilebileceğini ortaya koyuyor. 2015 yılına güçlü bir giriş yapan İrlanda pazarından gelen turist sayısı, Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, yılın ilk üç aylık döneminde yüzde 34 artarak 9 bin 542 kişiye ulaştı. Ekonomisi büyük ölçüde bilgi teknolojisine dayanan ve kişi başına gelirde ile Baltık ülkeleri arasında en yüksek değere sahip Estonya ise Türkiye turizmi için gelecek vaad eden bir pazar olarak görülüyor. Geçen yıl Türkiye’ye gelen Estonyalı turist sayısı yüzde 15 artışla 55 bin kişiye ulaşırken, bu yılın ilk üç aylık döneminde yüzde 39 artışla 5 bin Estonyalı geldi.

’10. Halit Narin Kupası’ Yelken Yarışlarını Kazanan Genç Sporcular Belli Oldu

Türkiye’nin en büyük ve en kapsamlı yelken yarışlarından biri olan “10. Halit Narin Kupası” yelken yarışlarında kazanan genç yelkencilerin isimleri, Martı Marina’da düzenlenen ödül töreninde açıklandı… 1996 yılından bu yana Türkiye’nin önemli marinaları arasında bulunan “Martı Marina”nın 10.kez ev sahipliği yaptığı “Halit Narin Kupası” Yelken Yarışları’nda kazanan genç yeteneklere, ödülleri düzenlenen törenle verildi.


Dereceye giren genç yelkenciler ise şöyle sıralandı:
Optimist Genel’de; ERA Bodrum Yelken Klubü’nden Efe Tulcalı 1., İstanbul Yelken Klubü’nden Tansu Emir 2. Ve Fenerbahçe Yelken Klubü’nden Mert Önder 3. oldu…

Laser 4.7 Genel’de; Karşıyaka Yelken Klubü’nden Barbaros Hekimoğlu 1., Turgut Reis Yelken Klubü’nden Onur Cemil Mandalıncı 2. ve Körfez Yarımca Yelken Klubü’nden Ömer Işık 3., Fenerbahçe Yelken’den Hasan Nedim İrengül 4., Marmara Yelken’den ise Barsgan Dökmeci 5. oldu…

Radial Genel’de ise; Fenerbahçe Yelken Klubü’nden N. Çağla Dönertaş 1., İstanbul Yelken’den Doğa Arıbaş 2., Galatasaray Yelken Klubü’nden Ecem Güzel ise 3. oldu…

Martı Grubu’nun genç sporcuları, yelken sporu ile buluşturma amacı ile sponsor olduğu  Gençlik ve Spor Bakanlığı “Halit Narin Kupası” yarışlarında, gençler, 6 gün boyunca kıyasıya mücadele etti. Yaklaşık 19 ilden katılan 310 sporcu, Optimist, Optimist Junior, Laser Standart, Laser Radial, Laser 4.7 sınıflarında, toplamda 14 yarışta rekabet etti. Hisarönü Körfezi’nin eşsiz manzarası eşliğinde gerçekleşen yarışların kazananları Martı Marina’da yapılan tören ile belli oldu. Kazanan yelkenciler ödüllerini, Martı Otel İşletmeleri Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Halit Narin ve Yönetim Kurulu Başkanı Oya Narin, Türkiye Yelken Federasyonu başkanı Serhat Belli’den aldı. Ödül törenine katılan Halit Narin ise “Minik kardeşlerimize çok teşekkür ederiz. Genç sporcularımızı ve yelken sporunu desteklemeye devam edeceğiz.”

Martı Grubu’ndan Tekne Hediyesi…
Çekilen kura sonucu kazanan şanslı klübe, “Martı Hotels and Marinas” tarafından optimist tekne hediye edildi…


Toplu sonuçlar;
Optimist Genel’de; ERA Bodrum Yelken Klubü’nden Efe Tulcalı 1., İstanbul Yelken Klubü’nden Tansu Emir 2. Ve Fenerbahçe Yelken Klubü’nden Mert Önder 3. oldu…

Optimist Kız Genel; Pelin Öztürk – Samsun Yelken KLB’den 1., İclal Doğa Demirel – Marmara Yelken KLB’den 2., Zeynep Berin Göl – Marmara Yelken 3….

Optimist Junior Genel; Umut Kartal – ERA Bodrum Yelken 1., Tansu Erin Şarlak – İstanbul Yelken 2., Sabri Kerem Erkmen – Fenerbahçe Yelken KLB’den 3., Okyanus Arıkan – A.R.M. Urla Yelken’den 4., Meriç Erdağlı – Tekirdağ Yelken’den 5. oldu…

Optimist Kız Junior; Okyanus Arıkan – A.R.M. Urla Yelken’den 1., Alev Erkan – Tekirdağğ Yelken 2., Elmas Gül Koca – İskenderun Yelken’den 3. oldu..

Laser 4.7 Genel’de; Karşıyaka Yelken Klubü’nden Barbaros Hekimoğlu 1., Turgut Reis Yelken Klubü’nden Onur Cemil Mandalıncı 2. ve Körfez Yarımca Yelken Klubü’nden Ömer Işık 3., Fenerbahçe Yelken’den Hasan Nedim İrengül 4., Marmara Yelken’den ise Barsgan Dökmeci 5. oldu…

Laser 4,7 Bayan; Foça Yelken KLB’den Ecem Elmas 1., İlayda Veziroğlu – Fenerbahçe Yelken KLB’den 2., Melike Ece Kırmacı ise Samsun Yelken KLB’den 3. oldu..

Laser 4,7 Junior; Yılkan Timurşah – A.R.M. Urla Yelken KLB’den 1., Bartu Özgür – Fenerbahçe Yelken KLB’den 2. Ve Alp Baltalı – İstanbul Yelken’den 3. oldu…

Radial Genel’de ise; Fenerbahçe Yelken Klubü’nden N. Çağla Dönertaş 1., İstanbul Yelken’den Doğa Arıbaş 2., Galatasaray Yelken Klubü’nden Ecem Güzel ise 3. oldu…

Radial Bayanlar; N. Çağla Dönertaş – Fenerbahçe Yelken KLB’den 1., Ecem Güzel – Galatasaray Yelken KLB’den 2. ve Deniz Dağdelen – Göztepe Yelken KLB’den 3. oldu…

Radial Genç; Özgür Danial Foster – Gökova Yelken KLB’den 1., Mehmet Duran Dinç – Galatasaray Yelken KLB’den 2. Ve Efe Soysal – Karşıyaka Yelken KLB’den 3. oldu…

Standart Genel; Çeşme Yelken KLB’den Mustafa Çakır 1., Alp Rodopman – Fenerbahçe Yelken KLB’den 2., Saffet Onur Bilgen ise – İstanbul Yelken KLB’den 3. oldu…

Standart Genç; Solo Yelken KLB’den Can Akdurak 1., Kerim Kaan Ordu – Fenerbahçe Yelken KLB’den 2., İnanç Haliloğlu – Karşıyaka Yelken KLB’den ise 3. oldu…






İstanbullular’a Arabayı Garajda Bıraktıracak Araştırma

İstanbul’da toplu ulaşımla günde 6 milyon yolculuk yapılıyor. Günde 3,5 milyon kişiyi taşıyan İETT’nin son araştırması, çevreye duyarlı İstanbullular’a araçlarını garajda bıraktıracak. “Çevre benim için önemli değil, bütçemi düşünürüm” diyenler de araştırmayı okuduktan sonra çevrecilerle aynı şeyi yapacak gibi görünüyor. Ayrıca internet otomobili statü sembolü olmaktan çıkarmış. Gençler için artık araba ilham verici değil sadece bir araç. Gençler arabalarıyla bu trafikte bir yerden bir yere giderek değil internete girerek sosyalleşmeyi tercih ediyor. Y Kuşağı için araba artık cazip değil! İstanbul’da toplu ulaşım araçlarını kullananların sayısı son beş yılda iki kat arttı. Özellikle yeni metro hatlarının açılması, Marmaray ve Metrobüs gibi projelerle birlikte İstanbul halkı özel araçlarından ziyade toplu ulaşımı tercih ediyor.


İETT’nin yaptığı son araştırma, hızla artan bu tercihin nedenlerini bilimsel verilerle ortaya çıkardı. Toplu ulaşımı tercih etmede birinci neden; zaman tasarrufu ve maliyetin düşük olması. İETT’nin yaptığı hesaplamalara göre, birçok güzergâhta toplu ulaşım maliyeti özel araçla kıyaslanamayacak kadar düşük.Mesela Anadolu Yakası’ndaki Kartal’dan yola çıkan bir kişi, toplu taşıma araçlarıyla 9,20 liraya Avrupa Yakası’ndaki Atatürk Havalimanı’na gidip gelebiliyor. Aynı mesafeyi araçla kat eden bir başka kişi ise 63,67 lira harcıyor. Toplu taşıma araçları yerine özel araçla seyahat etmenin maliyet farkı 54,47 lira, zaman farkı ise 110 dakika olarak saptandı.Seçilmiş bazı güzergâhlarda zamandan tasarruf etmek isteyenler için toplu ulaşım ve özel araçla ulaşım arasındaki maliyet ve zaman farkı şöyle:



TOPLU ULAŞIM 6-7 KAT DAHA UCUZ

Maliyet (TL) Zaman (dk)     Maliyet Zaman
Güzergâh (*) Toplu Özel Toplu Özel  Farkı Farkı (dk)

Kartal-Atatürk Hlm. 9,20 63,67 160 270 54,47 110

Yenibosna-Sarıyer 11,90 54,67 110 160 42,77 50

Pendik-Edirnekapı 9,30 60,67 210 240 51,37 30

Eminönü-S.Gökçen 12,20 65,67 200 220 53,47 20

S.Beyli-Cevizlibağ 14,10 68,47 220 240 54,37 20

Beşiktaş-Şirinevler 9,30 57,67 90 120 48,37 30

(*) Maliyet karşılaştırması gidiş-dönüş güzergâhlarını kapsamaktadır.

Toplu: Toplu ulaşım araçlarıyla
Özel: Özel araçlarla



YOĞUN SAATLERDE 6 KAT DAHA HIZLI
Bu tabloya göre, toplu ulaşım özel araçla ulaşıma göre 6-7 kat daha ucuz. Toplu taşıma araçları, özel araca göre ortalama yüzde 40 oranında zamandan tasarruf ettiriyor. Gideceğiniz yere daha erken varabiliyorsunuz. Trafiğin yoğun olduğu saatlerde ise toplu ulaşım 6 kat daha hızlı seyahat imkanı sunuyor.

“Benim için zaman önemli değil daha da ucuza seyahat etmek istiyorum” diyenler için ise daha az aktarma yaparak ve expres hatlar kullanılmadan maliyet daha da azalıyor. Mesela Yenibosna- Sarıyer arasında gidiş-dönüş 11,9 TL ödemek yerine 9,5 TL; Eminönü- Sabiha Gökçen Havaalanı arasında ise 12,20 TL yerine 9,5 lira ödemek mümkün. Sonuç olarak fazla aktarmalı toplu ulaşım hatları bile özel araçla ulaşımdan her halükarda daha ucuza mal oluyor.

Ayrıca Mavi Kart (aylık İstanbulkart) kullanımında bu ücret daha da düşüyor. 170 lira olan tam Mavi Kart’ta tek biniş 94 kuruşa, 77 lira olan indirimli İstanbulkart’larda 38 kuruşa denk geliyor. Mavi Kartlı yolcunun Yenibosna’dan Sarıyer’e gidiş ve dönüşü 5,64 TL iken aylık İstanbulkart dolumu yapan bir öğrencinin gidiş-dönüş yolculuğu 2,28 TL’ye denk geliyor.

ÖZEL ARAÇLA 175, METRO İLE 9 METRE YER KAPLIYOR

İstanbul’da her gün 465 yeni aracın trafiğe çıktığını da hesaba katarsak, toplu taşıma göre özel araçla seyahat etmenin zaman/maliyet farkı daha da büyüyecek.

Şehirleşmenin her geçen yıl arttığı Türkiye’de nüfus artışının yanı sıra nüfus yoğunluğu da şehir merkezlerinde toplanıyor. Farklı ulaşım modlarında 3,5 metrelik şerit üzerinde saatte taşınan kişi sayısı özel araçla 2 bin kişiyken, otobüs ile 20 bin, metro ile 80 bin kişiye ulaşıyor. Ayrıca trafikte 50 bin kişi özel aracıyla 175 metre yer kaplarken, otobüsle 35, metro ile 9 metre yer kaplıyor.

1 litre akaryakıt ile bir yolcuyu taşıma mesafesi ise özel araçla 19 kilometre, otobüsle 39 kilometre, metro ile 48 kilometre olarak hesaplandı. Ayrıca toplu taşımada eko sürüş tekniği eğitimleri ile yıllık 1,13 milyar lira yakıt tasarrufu sağlanabiliyor.

7 KAT DAHA AZ KARBON SALINIMI

Kalabalıklaşan şehirlerin bir diğer sorunu da hava kirliliği. Fakat toplu ulaşımın yaygın olarak kullanıldığı şehirlerde bu oran diğerlerine göre oldukça düşük. İETT’nin araştırmasının çevreyle ilgili boyutunda ise inanılmaz rakamlar ortaya çıktı.

İETT’nin verilerine göre, toplu taşıtlarla ulaşım özel araçlarla ulaşıma göre 7-7.5 kat daha az karbon salınımı gerçekleşmesini sağlıyor.

İstanbul’da aynı güzergâhlardaki karbon salınım oranları şöyle;

Otobüsle Özel Araçla Fark
Güzergâhlar ( gr CO2-e) ( gr CO2-e) ( gr CO2-e)

Kartal-Atatürk Hvlm. 1.405            10.252 8.847

Yenibosna-Sarıyer 1.313             9.579 8.266

Pendik-Edirnekapı 1.715            12.530 10.815

Eminönü- S. Gökçen 611             4.459 3.848

S.Beyli-Cevizlibağ 1.800            13.140 11.340

Beşiktaş-Şirinevler 682             4.972 4.290



ILICALI: TEK YOLCULU ÖZEL ARAÇ YOLUN YÜZDE 85’İNİ KAPLIYOR

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Bahçeşehir Üniversitesi Ulaştırma Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, toplu taşımanın bir kentin ve ülkenin ekonomik, enerji ve çevresel sorunlarının çözülmesinde çok önemli olup hayat kalitesinin yükselmesine yardımcı olduğunu söyledi.

Nüfus artışıyla birlikte, insanların toplu taşıma kullanma eğiliminin arttığını belirten Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, “Hızlı ve güvenilir bir toplu taşıma sistemi sayesinde, trafik tıkanıklığı içinde boğuşan özel araç sürücüleri, toplu ulaşım araçlarının hızlı ve düzenli işleyişlerini gördükçe bu sistemlere kayacaklardır” dedi.

Tek yolculu özel araç oranı yüzde 10 olmasına karşın yapılan sayımlarda yollardaki toplam araçlardaki payı yüzde 80-85’lere ulaşabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Ilıcalı, toplu ulaşımın karayolundaki payı yüzde 15 civarı iken yolculuktaki payının en az yüzde 70 seviyesinde olduğunu söyledi.

ÇARPICI RAKAMLAR...
İstanbul trafiğinin en önemli nedeninin özel araç sayısının fazlalığı olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Ilıcalı,  şu önemli tespitlerde bulundu:

“Dünyadaki sayılı örneklerden birini teşkil eden İstanbul’daki metrobüs (BRT) uygulaması ile günde 500 araçla 1 milyon yolcu taşınırken, buna mukabil 50 bin servis aracıyla taşınan yolcu sayısı 2 milyon 200 bindir. Özel otomobillerle ise İstanbul genelinde günde 1,5 milyon yolcu taşınmaktadır.”

ARABA BATI’DA STATÜ SEMBOLÜ DEĞİL BİR YÜK
Michigan Üniversitesi’nden Dr. Michael Sivak’ın 2012’deki araştırmasına göre, 1983 ve 2010 yılı karşılaştırmasında; 1983 yılında 18 yaşındakilerin yüzde 80’i ehliyet sahibi iken bu sayı 2010 yılında yüzde 60’a düştü. Bir araba Japonya’da 1990’lı yıllarda ortalama 12 bin kilometre yol yaparken 2010’da 9 bin kilometrenin altına düştü. Londra’da araç sahipliği 1990’dan bu yana düşüşte.

Gençlerin marka algısında otomobil markaları üst sıralardaki yerini kaybediyor. Bunun yerine teknoloji markaları ön planda. Y Kuşağı, araç sahipliğini “cool” bulmuyor. Araç sahipliğinin 1983 yılında yaklaşık yüzde 33’ü 30 yaşın altındayken bu oran artık yüzde 22.  Almanya’da araç sahibi olmayan hane halkının oranı yüzde 20’den yüzde 28’e çıktı. Gençler için artık araba ilham verici değil sadece bir araç. Gençler bir yerden bir yere giderek değil internetle sosyalleşmeyi tercih ediyor. Arabayı statü sembolü değil bir yük olarak görüyor.


Gediz Deltası’nın Kıyı Balıkçılığı İçin Önemine Dikkat Çekildi

Doğa Derneği balıkçılar ile birlikte Gediz Deltası’nın hem İzmir hem de geleneksel kıyı balıkçılığı için önemine dikkat çekmek için İzmir’de Geleneksel Balıkçılık Festivali düzenledi. İzmirlilerin yoğun katılımı ile gerçekleşen festivalde balıkçılar birçok tehdit ile karşı karşıya olan Gediz Deltası’na şükranlarını sundular. Gediz Deltası kirliliğe, yaşam alanlarının yok olmasına sebep olan birçok yatırım projesi ile sık sık gündeme geliyor son yıllarda.


Binlerce yıla dayanan tarihi ile İzmir’i cazibe merkezi haline getiren en önemli sebeplerin başında Gediz Deltası geliyor. Sadece Türkiye’nin değil Akdeniz havzasının en önemli sulak alanlarından olan Gediz Deltası’ndaki biyolojik zenginlik bu topraklarda yeşeren kültürel zenginliğin, medeniyetlerin olmazsa olma koşulu olmuş bugüne kadar. Yeryüzünün en zengin ve en üretken ekosistemlerinden birisini oluşturarak aynı zamanda insanların yaşamlarını idame ettirmek için sürdürdükleri ekonomik faaliyetleri mümkün kılmış. 

Alüvyon içeren bereketli toprakları ile tarım ve hayvancılığa yön veren deltada 1800’lü yıllardan bu yana tuz çıkartılıyor. Geleneksel kıyı balıkçılığı ise Gediz Deltası doğası ile uyumlu ekonomik faaliyetler son temsilcilerinden birisi ve deltada yaşayan tüm canlılar ile ortak bir kaderi paylaşıyor. Balıkçıların yaşamları doğa ile uyumlu bir yaşamın izlerini takip etmeyi de mümkün kılıyor. Örneğin pelikanlar gibi deltanın gerçek ev sahipleri ile aralarındaki dostluk bu bağı gösteren örneklerden sadece birisi. Doğadaki en eski balıkçılardan olan bu deniz kuşu İzmirli balıkçıların balığa ulaşmak için izledikleri kılavuzlar aynı zamanda.

Ancak deltanın ismi son senelerde sık sık maruz kaldığı tehditler ile gündeme geliyor. Kirliliğe, yaşam alanlarının yok olmasına sebep olan birçok yatırım projesi deltada yaşayan tüm canlılar ile balıkçıların yaşamlarını da tehdit ediyor. Bu yüzden ekolojik dengenin korunması İzmirli balıkçılar için hayati önem taşıyor. Çünkü Gediz Deltası deniz kuşlarının olduğu kadar balıkçıların da ekmek teknesi. 

Bu yüzden Doğa Derneği ile bir araya gelen S.S. Şemikler Su Ürünleri Kooperatifi üyesi balıkçılar Geleneksel Balıkçılık Festivali ile deltanın ev sahipliği yaptığı zengin yaşamı, yaşadıkları sorunları, deltayı ve ekmek teknelerini tehdit eden gelişmeleri İzmirliler ile paylaştılar. Çok sayıda İzmirlinin katılımıyla gerçekleşen festival kapsamında kuş gözlemi, fotoğraf sergisi, kukla gösterisi, kukla yapım atölyesi, çocuklar için doğa oyunları, balık ağı örme, canlı müzik dinletisi de gerçekleşti.
Festivalde açıklama yapan S.S Şemikler Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı İbrahim Pehlivan “Kooperatif olarak balığın hakkını korumanın kendimizi de korumak olduğunu bilerek çalışıyoruz. Bu nedenle kirlilik başta olmak üzere balıkçılık yaptığımız alanlardaki tehditlerin tümünü kendi sorunumuz olarak görüyoruz. Örneğin delta ve kooperatif alanını kullanan herkesin kirlilik konusunda hassas olmasını ve harekete geçmesini bekliyoruz. 

Balıkçıların evi hali gelen ve İzmir Körfezi’ni besleyen Gediz Deltası’nın, balıkçılık için önemini herkesin bilmesini arzuladığımız için bu Festival’i düzenliyoruz.” dedi. Doğa Derneği Genel Direktörü Engin Yılmaz ise “Kurulduğumuz günden bu yana doğal ve kültürel değerlerini keşfetmek, korumak ve savunmak için emek, gönül verdiğimiz Gediz Deltası ve deltanın yaşam verdiği tüm canlılar gibi geleneksel kıyı balıkçıları da malesef bir çok tehdit ile karşı karşıya. Bugün İzmirliler ile birlikte deltanın zengin doğasını, balıkçılık ve balıkçılığın önemini, doğa ile yakın ilişkilerini, sorunlarını konuştuk. Kentimizi, İzmir’in en önemli değerlerinden biri olan Gediz Deltasını korumak ve doğanın haklarını savunmak için bir araya geldik” dedi.

22 Mayıs 2015 Cuma

Swissôtel The Bosphorus’a 100 Milyon Euro’luk Renovasyon Bütçesi

İstanbul’a Yeni Yatırımların Yapılacağını Açıklayan Gerhard Struger, Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’un Renovasyon Bütçesine Dikkat Çekti: 100 Milyon Euro’luk Renovasyon Bütçesiyle Yeni Bir Otel Yapılabilirdi.Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’da Kasım 2013’te başlatılan renovasyon süreci ile Batı Kanadı tamamen yenilendi. Doğu Kanadı’nda da benzer bir süreç başlatıldı. Efsane mimar Khuan Chew’in sürdürdüğü renovasyona 100 milyon Euro’luk bütçe ayrıldı. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı  Gerhard Struger, Türkiye’nin en kapsamlı renovasyonlarından birini gerçekleştirdiklerini belirtirken, 100 milyon Euro ile yeni bir otelin yapılabileceğini vurguladı. Swissôtel’in dünyadaki otel sayısını yaklaşık yüzde 50 oranında artıracağını açıklayan Struger, markanın, İstanbul ve Türkiye’deki farklı projeleri değerlendirme aşamasında olduklarını kaydetti.


İstanbul’un ikon otellerinden biri olarak kabul edilen Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, 2000-2001 yıllarındaki yenilemenin ardından bu defa çok daha kapsamlı bir şekilde yenilendi. Kasım 2013’te otelin Batı Kanadı’nda başlatılan renovasyon süreci ile 206 oda ve süitlerin tamamı yenilendi. Ayrıca Café Swiss, Gaja Restoran ve lobideki cam pencereler başta olmak üzere Batı Kanadı’nda yer alan açık alanların da yenilendiği renovasyon süreci, bu yıl lobi alanı ve Doğu Kanadı ile devam ediyor. Doğu Kanadı’nda yer alan 300 odanın yanı sıra yine aynı kanatta yer alan Kongre Merkezi’nin renovasyonunun ise Şubat 2016 tarihinde tamamlanması hedeflendi. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’un renovasyon sürecine ayrılan bütçenin 100 milyon Euro’yu aşması bekleniyor.


EFSANE MİMAR KHUAN CHEW İLE YENİLEMEYE DEVAM
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, için yapılan yenileme sürecinden dikkat çekici bir diğer konu ise çevreci uygulamalara önem verilmesi. Bunlardan biri de artık lavaboda ve duşta kullanılan suyu toplayan ve işleme sonrasında bu suyu bahçe sulamada kullanan bir gri su sisteminin yapılandırılmış olması.Daha önce Swissôtel Living’i de yenileyen Khuan Chew, otelin tüm renovasyon sürecini gerçekleştiren isim. Burj el Arab Oteli, Dubai Metrosu gibi pek çok önemli yapıda imzası olan Khuan Chew, yaşayan efsane, dünyanın en iyi tasarımcılarından biri olarak nitelendiriliyor. Khuan Chew, otelin iç tasarımında daha çağdaş ve zaman üstü bir dil kullandı. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Doğu Kanadı’ndaki yenilemede de yine Yaşam Boyu Başarı Ödülü sahibi Khuan Chew ile birlikte çalışacak.


TÜRKİYE’DEKİ EN BÜYÜK RENOVASYON PROJELERİNDEN BİRİ
Renovasyon ile ortaya konulan eşsiz yaklaşım ve çağdaş tasarım felsefesinin misafirler tarafından çok beğenildiğini vurgulayan Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, yaşayan bir efsane olarak nitelendirilmesine rağmen alçakgönüllü mimar Khuan Chew ile birlikte çalışmalarından duydukları memnuniyetin altını çizdi. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’da iç tasarımın yanı sıra ön cephe dahil ve çıplak beton hariç olmak üzere binanın tamamını aşağı indirip en yeni teknolojiyle yeniden inşa ettiklerini belirten Gerhard Struger, “Renovasyon sürecini, binaya uyguladığımız bir tür yüz gerdirme operasyonunun yanında süreçlerimizi revize etme ve hizmetlerimizi en yeni teknolojinin yardımıyla iyileştirme fırsatı olarak da görüyoruz” dedi.


 Gerhard Struger’in dikkat çektiği bir diğer konu, renovasyona ayrılan 100 milyon Euro’luk bütçe oldu. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’a yapılan harcamanın tutarı ile sıfırdan otel inşa edilebileceğini vurgulayan Struger, oteli yenilemeye ayrılan bütçenin büyüklüğünü, “Kesinlikle Türkiye’deki en büyük renovasyon projelerinden biri” sözleriyle ortaya koydu. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı  Gerhard Struger, renovasyon ile birlikte misafirlere daha da iyileştirilmiş bir otel deneyimi yaşatacaklarını belirtirken, istihdam planlarındaki büyümeye de dikkat çekti. Gerhard Struger, “Bu yılki en önemli planlarımız arasında çeşitli bölümlerde çalıştırmak üzere yaklaşık 250 yeni ekip üyesini işe almayı planlıyoruz. Ekibimize katılacak 250 kişilik çalışanımızı Swissôtel felsefesine ve standardına göre eğiteceğiz” diye konuştu.


DÜNYADAKİ SWISSÔTEL SAYISI YÜZDE 50 ARTACAK; PLANLARDA TÜRKİYE DE VAR
Gerhard Struger, Swissôtel’in İstanbul ve Türkiye’deki yeni planlamaları hakkında da açıklama yaptı. Swissôtel’in İstanbul’da ve Türkiye’de farklı projeleri değerlendirdiğini ifade eden Struger, onaylanan en son çalışmalardan biri olarak İstanbul Esenyurt’taki projeye dikkat çekti. Struger, şöyle devam etti: “Önümüzdeki 4-5 yıllık süreçte dünya çapındaki otellerimizin sayısını yaklaşık yüzde 50 oranında artırmayı planlıyoruz. Global büyüme hedeflerimiz Doğu Avrupa’ya (Türkiye’deki 3 mülkiyet dahil) ve Ortadoğu’ya odaklanmış durumda.”


İSTANBUL’A YATIRIM KAÇINILMAZ AMA,FARKLI YILDIZ KATEGORİLERİNE İHTİYAÇ VAR
Dünya yatırımcılarının İstanbul ve Türkiye’yi yatırım fırsatlarının olduğu coğrafyalar olarak değerlendirdiğini vurgulayan Gerhard Struger, bu ilginin en önemli kanıtı olarak, otel sayılarının yalnızca İstanbul’da değil, diğer şehirlerde de artmasını gösterdi. Özellikle İstanbul’a gösterilen ilginin altını çizen Struger, İstanbul’un popülerliğinin son 7-8 yıldır arttığına ve dünyanın en ilgi çekici destinasyonlarından biri haline geldiğine işaret ederek şöyle konuştu: “İstanbul’a gelen turistlerin sayısı çok büyük ölçüde artış gösterdi. Ayrıca, Türk Hava Yolları’nın son 10 yıldaki gelişimi de dikkate değer. Tüm bu etkenler bir araya geldiğinde yeni yatırımlar yapmak kaçınılmaz bir hal alıyor. İstanbul’daki global marka sayısının arttığını görmek bizi mutlu ediyor, çünkü bu markalar pazarın yönünü tayin ediyor ve destinasyonun popülerliğine olumlu yönde etki ediyor. Bununla birlikte, İstanbul’un yalnızca 5 yıldızlı lüks otellere değil, farklı bütçelerle seyahat eden turistlerin ağırlanabileceği, farklı yıldız kategorilerindeki otellere de ihtiyacı var.”


ÇOK YOL KAT EDEN TÜRKİYE, HEM KALİTEYİ ARTIRMALI HEM DE HAZİNELERİ KORUMALI
Gerhard Struger, Türkiye’nin dünyanın önde gelen turizm ülkelerinden biri olmasına ve turizmde çok yol kat ettiğinin aşikâr olmasına rağmen, yapacak çok işin de olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin zengin doğal ve tarihi mirasa sahip bir ülke olduğunu belirten Struger, “Türkiye, hizmet sektöründeki genel kaliteyi taksiler, toplu taşıma ve turizm eğitimi de dahil olmak üzere turizmin her katmanında artırmak zorunda. Bunun haricinde Türkiye, dünyada eşi benzeri olmayan doğal ve tarihi kaynaklarını da korumak durumunda. Bu, Türkiye’nin en büyük hazinesi.”


ÇİN VE HİNDİSTAN EN BÜYÜK PAZARLAR OLACAK, MUTFAK VE YEŞİL TURİZM EN ÖNEMLİ TRENDLER OLACAK
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı  Gerhard Struger, dünya turizminin ne yönde gelişeceği hakkında da konuştu. Dünyanın artık çok ulaşılabilir olduğunu belirten Struger, dünyanın hiç bu kadar küçük olmadığını belirterek, şöyle devam etti: “Günümüzde İstanbul’dan 230’dan fazla destinasyona doğrudan ulaşabiliyorsunuz. Klasik destinasyonlar, yani Paris, Londra, New York gibi destinasyonlar elbette olduğu gibi kalıyor. Ancak, henüz iyi bilinmeyen destinasyonlar da mevcut. Bilhassa Asya saklı bir mücevher. Kalabalık nüfuslu Hindistan ve Çin, geleceğin dışa yönelik en büyük pazarları olacak. Bu iki ülke, ayrıca daha çok turizm yatırımını kendine çekecek. Mutfak turizmi, yeşil turizm de önemli trendler halini alacak. Y kuşağının tercihleri geleceği belirleyecek. Bunun haricinde lükse yapılan harcama da yıldan yıla artış göstermeye devam edecek.”

20 Mayıs 2015 Çarşamba

6. DÜNYA ENERJİ DÜZENLEME FORUMU (WFER)

Enerji düzenlemesi alanında dünyanın önde gelen konferanslarından biri olan” 6.Dünya Enerji Düzenleme Forumu” (World Forum on Energy Regulation) dünyada enerji regülasyonu konusunda enerji düzenleyicileri ve enerji piyasasındaki paydaşları bir araya getiren ve bilgi ve deneyim paylaşılması amacıyla gerçekleştirilmektedir.


Dünya enerji piyasalarında oldukça saygın ve bilinen bir yere sahip olan Forum,
dünyada enerji sektöründe faaliyet gösteren bölgesel düzenleyici birliklerin ortak
çabasının ürünü olarak düzenlenmektedir.Enerji düzenleyicilerinin yanı sıra enerji şirketlerinin, uzmanların, akademisyenlerin, politikacıların ve enerji alanıyla ilgilenen kişilerin bir araya gelmesi amacıyla düzenlenen Forum’da enerji ve düzenlemesi alanında en güncel konular ele
alınacaktır. “6. Dünya Enerji Düzenleme Forumu”, T.C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun
(EPDK) başkanlığında ve ev sahipliğinde 25-28 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul Lütfi
Kırdar’da düzenlenecektir.

Şehrin Gözde Parkurlarını Liferun’la Keşfedin

Egzersizi açık havada yapmak, bir yandan sosyalleşmek, hatta sosyal duyarlılığını cümle aleme ilan etmek isteyenlerin artık bir grubu var: LifeRUN. Egzersiz alışkanlığı yaratmayı amaçlayan profesyonel fitness eğitmenlerinden oluşan LifeRUN, Tamamen ücretsiz ve her yaş seviyesinden katılımcılara açık.


Grup, her Pazar saat 09.00’da önceden belirlenmiş buluşma noktasında toplanıyor. Tempolu yürüyüş,  koşu, fonksiyonel egzersizler, TRX ve yoga yapıyor.   Şehrin oksijeni ve keyfi en bol noktalarında buluşan ekip;  bugüne kadar meme kanseri, kadınlara karşı şiddetin durdurulması ve AIDS’e karşı duyarlılık adına aktiviteler gerçekleştirdi.  Sokak hayvanlarının bakımına destek, lösemiye karşı bilinç kazandırma, huzurevlerinde koşulların iyileştirilmesi gibi temalarda da buluşmayı planlıyor.


www. liferunturkiye.com
LifeRUN Haziran 2015 aktivite planı
7 Haziran Pazar 09:00 Yeniköy Sahili
14  Haziran Pazar  09:00 Bebek Parkı
21 Haziran  Pazar 09:00 Caddebostan Sahili
28  Haziran Pazar  09:00 Belgrad Ormanı

Türkiye’de Gıda ve Gıda Perakendeciliği Sektör Hedefleri’ konusu masaya yatırıldı

Mehmet Reis, “Dünya nüfusu artıyor, tarım alanları azalıyor;Uzmanlar olası dünya gıda krizine dikkat çekiyor”



‘Türkiye’de Gıda ve Gıda Perakendeciliği Sektör Hedefleri’ konulu konferans, 15 Mayıs 2015 tarihinde, TÜYAP’ta düzenlenen Anufood Fuarı sırasında gerçekleşti. Konferansa, T.C. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Kontrol ve Laboratuvarlar Daire Başkanı Dr.Neslihan Alper, Reis Gıda AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, KARGEM Yönetim Danışmanı Perakende Uzmanı Ercüment Tunçalp, Metro Toptancı Market Ultra Taze Gıdalar Satınalma Grup Müdürü Ayşin Işıkgece ve Türkiye Perakendeciler Federasyonu temsilcisi konuşmacı olarak katıldı.

Dünyanın önündeki en büyük kriz, tarım ve gıda krizi olabilir
Reis Gıda AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, Türkiye’de ve dünyada gıda sektörünün geleceği hakkında bilgiler verdi. Birleşmiş Milletler (BM) istatistiklerine göre, 2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyarı geçeceğinin öngörüldüğünü ifade eden Mehmet Reis, şunları söyledi: “Bir yandan dünya nüfusu artıyor, ancak diğer yandan kırsal kesimde yaşayanların oranı azalıyor. 2000’li yıllarda dünya nüfusunun %60’ı kırsal kesimde yaşarken; 2050 yılında bu oranın %30’a düşeceği belirtiliyor. Uzmanlara göre, dünyanın önündeki en büyük kriz ne enerjiden, ne petrolden, ne de finanstan yaşanacaktır. Uzmanlar, dünyanın önündeki en büyük krizin, su ve gıda krizi olabileceğine dikkat çekmektedir. Bugün dünyada, 1 milyara yakın insanın açlık ve yetersiz beslenme tehdidiyle karşı karşıya olması da, gelecekte gıda konusunun daha fazla gündemde olacağının bir göstergesidir.  Bir Kızılderili Atasözü derki ‘Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde ve ben buna son arıyı ekliyorum, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak’ diyorum.

Bu noktada, her ülkenin kendi iç tüketimini karşılayacak kadar gıda üretimini, kendi topraklarında yapması gerekmektedir. Hiçbir ülke, beslenmek gibi yaşamsal bir konuyu, ‘başka bir ülkeden ithal ederim’ düşüncesiyle ihale edemez. Ne acı ki, dünyada en çok tarım alanlarını kaybeden 20 ülke arasında, ülkemiz yer alıyor olsa da, her şeye rağmen ‘tarım ülkesi’ olma konumumuzu koruyoruz. İşte bu noktada, işsizliğin yoğun olduğu genç nüfusun, tarım ekonomisine yönlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Gençlerimizin, doğduğu yerde doymalarını sağlayabilirsek; ülkemizin iç tüketimi için ihtiyacımız olan gıda üretimini yaparken, nüfusun sosyal ve ekonomik olarak daha refah içinde yaşamasını sağlayabiliriz. Bilindiği üzere, Birleşmiş Milletler (BM) 2015’i Toprak Yılı ilan etmiştir. 1 cm toprağın oluşması için bin yıl gerekiyor; buğday için gereken 40 cm toprağın oluşumuna 40 bin yıl lazımdır. Türkiye olarak, toprağımıza, suyumuza, yerli tohumlarımıza sahip çıkmalıyız” dedi.

2023 hedefine, tüm sektörlerin birlikte büyümesiyle ulaşılabilir
Türkiye’nin istikrarlı büyümesi için tarım sektörüne gerekli önemin verilmesi gerektiğinin altını çizen Mehmet Reis, konuşmasına şöyle devam etti: “Büyüme ve hedefler denildiğinde, hemen sanayi sektörü diyoruz. Oysa, sanayi sektörünün dışında; tarım, turizm, madencilik gibi 26 sektör daha var. Ülke olarak hedeflerimize, tüm sektörlerin birlikte topyekun büyümesiyle ulaşabiliriz. Türkiye’nin geleceği ve ekonomisi için, tarım sektörü son derece önemlidir. Nüfusumuzun %25’i kırsalda yaşarken, tarımdaki istihdam %22’yi bulmaktadır. Ülkemizin 800 milyar dolar olan GSMH’nin, yaklaşık 60 milyar dolarını tarım sektörü oluşturmaktadır. Tarım sektörü, sanayiye hammadde sağlayan bir sektördür. Tarım yapılmadan, gıda sanayiye hammadde sağlamak da mümkün değildir. Son yıllarda tarım, işsizliğe de çare olmuştur. Türkiye’nin geçtiğimiz yıl tarımda; 18 milyar 749 milyon dolar tarım ihracatı varken; tarım ürünleri ithalatı 18 milyar 58 milyon dolar olmuştur. Tarımda, dış ticaret açığımız olmamış ve tam tersine fazlalığımız olmuştur. Özetle, ülkemiz tarım sektörüyle, küresel bir güç olabilir. Ülkemizin geleceği ve ekonomi istikrarı için stratejik sektörlerin başında, tarım sektörü gelmektedir. Sektöre sağlanan teşvik ve desteklere ilave olarak, Hükümetimizin aldığı miras yoluyla arazilerin bölünmesinin önüne geçilmesi çalışmasını çok önemli buluyoruz” şeklinde konuştu.

Alo 174 Gıda Hattı vatandaşın hizmetinde
T.C. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Kontrol ve Laboratuvarlar Daire Başkanı Dr.Neslihan Alper, Bakanlık olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ‘güvenilir gıda’ konusunda gelen talepleri karşılamak için tüm Türkiye'de ‘Alo 174 Gıda Hattı’nı vatandaşların hizmetine sunduğunu anlatan Dr.Neslihan Alper, gıda güvenilirliği konusuna büyük önem verdiklerini açıkladı. Bakanlık olarak geçtiğimiz yıl 600 bine yakın denetim olduğunu kaydeden Dr.Neslihan Alper, “Sıkı denetimler yapıyoruz; insan sağlığına aykırı üretim yapanlara ceza kesiyoruz ve kamuoyuyla paylaşıyoruz” dedi. Firmaların ürettiği ürünün riskine göre denetlendiğini ifade eden Dr.Neslihan Alper, risk taşımayan ürünler daha az denetlenirken, süt gibi hızlı bozulan ürünlerin daha sık denetlenmekte olduğunu belirtti. Dr.Neslihan Alper, şunları söyledi: “Tarladan sofraya sağlıklı ve güvenilir gıdanın halkımıza ulaşması noktasında denetimlerimizi sürdürüyoruz. Güvenilir gıdanın vatandaşımıza ulaştırılması için titizlikle çalışmalar devam ediyor” şeklinde konuştu.

Organize perakendenin payı artmaya devam edecek
KARGEM Yönetim Danışmanı Perakende Uzmanı Ercüment Tunçalp, ‘Türkiye’de gıda perakendeciliğinin geleceği’ konusunda bilgiler verdi. Dünya perakendeciliği rakamlarına değinen Ercüment Tunçalp, şunları söyledi: “Perakende sektöründe, dünyada 3,7 milyar dolar ile 476 milyar dolar arasında yıllık ciro bazında 250 firma bulunuyor ve toplam ciroları 4,4 trilyon dolardır. Dünya perakendeciliğinde, teknoloji mükemmel kullanılıyor ve maliyetler düşürülüyor. Japonya ve İsviçre şirketleri, yüksek kaliteye vurgu yapıyor. Çin ve Meksika firmaları, düşük maliyetler üzerinde duruyor. Ülkemizde ise, lojistik ve özel markalı ürün yönetiminde başarı sağlanıyor ve başarıya ulaşan firmalar, tedarikçisini koruyor. Genel olarak baktığımızda ülkemizde ve dünyada organize perakendenin payı artacaktır” dedi. Ülkemizdeki perakende sektörünün geleceği konusunda pazarın durumunun yakından takip edilmesi gerektiğine dikkat çeken Ercüment Tunçalp, konuşmasına şöyle devam etti: “Ülkemizdeki hane sayısı 20 milyon 478 bindir. Borçlu hane oranı 2006 yılında %53, 2013 yılında %65’dir. Kredi kartı sayısı 58 milyondur. Bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takipte olan kişi sayısı 3 milyondur. Kredi kartının yalnızca asgari tutarını ödeyen tüketici sayısı 9 milyondur” diye konuştu. Perakende mağazalarının önündeki engellere de açıklık getiren Ercüment Tunçalp, “Yüksek kira rahatlığı, borçlanma kolaycılığı, stok ve nakit yönetiminde hatalar, işletme sermayesi yetersizliği, mağaza yer seçiminde acelecilik, insan gücü ve teknolojiye yatırım eksikliği yer alıyor. Bir mağazanın başarılı yönetilmesinde; kira %4, personel %8, enerji giderleri %2,5-3 gibi olmalıdır” şeklinde konuştu.

Türkiye’de 2500 tane coğrafi işaretli ürün potansiyeli var
Metro Toptancı Market Ultra Taze Gıdalar Satınalma Grup Müdürü Ayşin Işıkgece konuşmasında ‘coğrafi işaretli ürünler’ hakkında bilgi verdi. Dünyada 28 ülkede onaylanmış 1260 tane coğrafi işaretli ürün olduğunu anlatan Ayşin Işıkgece, ülkemizin bu alanda çok zengin olduğunu belirterek, şunları söyledi:“Coğrafi işaret konusunda Türkiye’de bugüne kadar onaylanan 180 ürün var ve 210 ürünün dosyası başvuru aşamasındadır. Türkiye, 2500 tane coğrafi işaret alabilecek ürün çeşidiyle, çok zengin bir potansiyele sahiptir” dedi. Reis Gıda firmasıyla ile birlikte Taşköprü’de hayata geçirdikleri yerli tohumla üretilen coğrafi işaretli Taşköprü Sarımsağı projesine değinen Ayşin Işıkgece, Taşköprü’deki 200’ün üzerindeki çiftçiye verdikleri eğitimle çiftçilerin Global GAP Sertifikası’nı aldığını açıkladı. Taşköprü Sarımsağı, Malatya Kayısısı, Finike Portakalı gibi 7 tane coğrafi işaretli ürünü 13 ülkedeki Metro Toptancı Marketlerine ihraç ettiklerini ifade eden Ayşin Işıkgece, “Ülkemizin coğrafi işaretli ürünlerine, dünyanın ihracat kapısını açmaya devam edeceklerini” sözlerine ekledi.

Filmdi gerçek oldu!

22 Mayıs’ta vizyona girecek olan Zilin Sesi’nde öğrenciler arasında düzenlenen müzik yarışması gerçek oldu. İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi’nde çekilen filmde profesyonel öğrencilerin yanı sıra okulun öğrencileri de küçük rollerde yer alarak filmin ‘öğrenci’ duygusuna katkıda bulundu. 


Bu yıl 18.’si düzenlenen Vodafone FreeZone Liselerarası Müzik Yarışması’nda kazananlar belli oldu. Kazananlar arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin de olması bir anlamda filmi gerçek kıldı. Filmde de okulda düzenlenen bir müzik yarışması ve öğrencilerin performansları yer alıyor. Özellikle de Ersan ve Adaşları grubunun müdür İsmet’le ilgili performansları filmi komik bir noktaya taşıyor. 


Vodafone Freezone Liselerarası Müzik Yarışmasında İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi adına yarışan ve ödül kazanan isimler şunlar; Erkek Solist dalında Burhan Çatlı; enstrüman dalında Mustafa Cenk Saraç (davul) ve orkestra dalında grup olarak birincilik… 






18 Mayıs 2015 Pazartesi

Chaine Des Rotisseurs Üyeleri Mövenpick Hotel Istanbul'da Buluştu

World Travel Awards tarafından 2014 yılında "Avrupa'nın En İyi İş Oteli" seçilen Mövenpick Hotel Istanbul’da, 15 Mayıs 2015, Cuma akşamı düzenlenen, İsviçre esintilerini İstanbul’a taşıyan gurme bir etkinlikte Chaine Des Rotisseurs üyeleri bir araya geldi. 


Geçmişi ortaçağa uzanan, yıllar sonra 1950’de yeniden kurulan ve ortak ilgi alanı yemek sevgisi üzerine kurulu Chaine Des Rotisseurs'un Türkiye de dahil olmak üzere farklı ülkelerden 100 üyesinin katıldığı yemeğe, Mövenpick Hotel Istanbul’un Genel Müdürü ve Türkiye Bölge Müdürü Frank Reichenbach ve Chaine Des Rotisseurs Türkiye Başkanı ve Paris Yönetim Kurulu Üyesi Mohamed Hammam ev sahipliği yaptı. 


Otelin 20. katında bulunan, İstanbul’un görkemli manzarasına sahip Skyline Club Lounge’da düzenlenen kokteylin ardından Balo Salonu'nda gerçekleştirilen akşam yemeğinde konuklara, bu organizasyon için İsviçre Gstaad’dan özel olarak gelen Michelin yıldızlı ve 2005'de Gault Millau tarafından İsviçre'nin En İyi Şefi seçilen Robert Speth ve deneyimli şef Wolfgang Weissert'in hazırladığı benzersiz lezzetler sunuldu. Geleneksel tatlar ve yaratıcı yorumları bir araya getiren menüde yer alan ton balığı tataki, deniz mahsullü ev yapımı cavatelli makarna, fırınlanmış “Saanenland” usulü dana pirzola ve çikolatalı sufle gibi lezzetler konuklardan tam not aldı. 


Chaine Des Rotisseurs yemeğine, iş ve turizm dünyasının önde gelen isimlerinin yanı sıra gurmeler, otellerin genel müdürleri ve yöneticileri de katıldı. Yemeğin sonunda bu özel geceyi hazırlayan Frank Reichenbach, konuk şefler, Mövenpick Hotel Istanbul’un Başaşçısı Giovanni Terracciano, mutfak ve servis ekibi, konuklar tarafından bu muhteşem organizasyon için tebrik edildi.

Öztiryakiler 1.Ulusal Aşçılık Kampı’nda şeflerin yanındaydı

25 Nisan-2 Mayıs tarihleri arasında Aşçılık Okulu Mezunlar Derneği (ASOMDER) tarafından düzenlenen 1. Ulusal Aşçılık Kampı sona erdi. İlk defa yapılan kampta workshop mutfakları ve eğitim mutfakları endüstriyel mutfak sektörünün öncü markası Öztiryakiler tarafından kuruldu.


Mengen’de yapılan etkinlik kapsamında eğitimler ve çeşitli paneller düzenlendi. 35 üniversitedeki aşçılık, gastronomi, gastronomi ve mutfak sanatları ile mutfak sanatları ve yönetimi bölümlerinden eğitimci ve öğrencilerin katıldığı kampta Öztiryakiler A.Ş. Genel Müdürü Yüksel Yalçın bir sunum yaptı. Sunumda oldukça faydalı bilgiler aktaran Yalçın gazlı, elektrikli, basınçlı ve nötr ürünlerin uluslararası standartlarını, tesisat yönetmeliklerini,  cihazların kullanımı, bakımı ve satış sonrası servis uygulamalarını anlattı.  Öztiryakiler tarafından kurulan uygulama mutfağında ise öğrencilere pirinçten balığa, yöresel tatlardan dünya mutfağının özel lezzetlerine kadar çok geniş bir menü üzerinden hazırlık, pişirme, sunum eğitimleri verildi.


Geçmişten Geleceğe Gastronomi paneli ses getirdi
Modaratörlüğünü Türk Mutfağı Araştırmacısı, İşletmeci ve Şef Vedat Başaran’ın yaptığı, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hayri Coşkun, Harran Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hafize Özbudun, Öztiryakiler Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tahsin Öztiryaki, Fish of North firması Sahibi Gürsel Keleş ve Food in Life Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gökmen Sözen'in katılımlarıyla gerçekleşen "Geçmişten Geleceğe Gastronomi" paneline yoğun ilgi vardı.


“1. Ulusal Aşçılık Kampı bir sosyal sorumluluk projesidir”
Panelde yaptığı konuşmasında turizm ve gastronominin paralel gelişimi üzerinde duran Öztiryakiler Yön. Kurulu Başkan Yardımcısı Tahsin Öztiryaki her iki sektörde yakalanan ivmeden olumlu olarak etkilendiklerini, firma olarak 108 ülkeye Türk malı ürün sattıklarını dile getirdi. Türk mutfağının dünyaya anlatılması konusunda yapılan çalışmaları taktirle izlediğini de anlatan Tahsin Öztiryaki “Bizim yıllardır yurt içinde ve yurt dışında destek olduğumuz etkinliklerde amacımız mutfağımızı doğru anlatmak, ona hak ettiği değerin verilmesini sağlamak. Bu noktada sizin de destek olmanız Türk mutfağını dünyaya anlatmanız lazım.” dedi.


“Türkiye’de son yıllarda Gastronomi bölümleri ve Aşçılık Meslek Yüksek Okulu sayısının artması ülkemizi gelecek yıllarda “mutfak ve ikram endüstrisi” alanında önemli bir yere taşıyacaktır.  Buradan elde edeceğimiz güç tarihin kalın sayfalarında yer almış Türk mutfağını dünyada markalaştıracak aynı zamanda dünya turizminin yıldızlı otellerinde Türk aşçıları daha fazla yer bulacaklardır.” diyen Öztiryaki şeflerin sadece mutfağı değil mutfakta kullanılan cihazları da dünyaya taşıyacak önemli bir noktada yer aldıklarına değindi.  Tahsin Öztiryaki Dünya standartlarında üretim yapan tüm yerli üreticilerin bu anlamda destek beklediklerini belirtti. 1. Ulusal Aşçılık Kampı’nı çok faydalı bulduğunun altını çizen Tahsin Öztiryaki şeflerin ortak bir noktada buluşarak gerek kendilerini gerek sektörü geliştirecek faydalı etkinliklerde rol almalarından dolayı mutlu olduğunu, bu doğrultuda karşılık beklemeksizin yapılan bu tarz etkinlikleri sosyal sorumluluk projesi olarak değerlendirdiklerini söyledi. Şeflerin her fırsatta yanında olduklarını söyleyen Tahsin Öztiryaki  “Bu organizasyonda yer almaktan dolayı çok gururluyum. Başarılarınızın devamını dilerim.” dedi.



17 Mayıs 2015 Pazar

Avea Prime Pro-Am Golf Turnuvası gerçekleşti

Avea Prıme Pro-Am Golf Turnuvasında  Amatör Golfçüler Profesyonelce Yarıştı
Dünyanın dört bir yanında düzenlenen Avrupa Bayanlar Golf Turnuvası’nın  (Ladies European Tour) Türkiye ayağında, amatör ve profesyonel oyunculardan oluşan takımların yarıştığı Avea Prime Pro-Am Golf Turnuvası, 16 Mayıs Cumartesi günü gerçekleşti. Turnuvada Dışişleri Bakanı Mevlüt ÇAVUŞOĞLU, Rahmi KOÇ, Türkiye Golf Federasyonu Başkanı Ahmet AĞAOĞLU, Erkan Akdemir, Mete BOYBEYİ, Esat Başar NUHOĞLU ve Ali ÖZDOĞAN gibi iş ve cemiyet camiasından önemli isimler bir araya geldi.


Avrupa’nın ilk ve tek aydınlatmalı golf sahası olan Carya Golf Kulübü’nde gerçekleştirilecek Avrupa Bayanlar Golf Turnuvası’nın Türkiye ayağı öncesinde, 1 profesyonel ve 3 amatör oyuncudan oluşan takımların yarıştığı Avea Prime Pro-Am Golf Turnuvası, 16 Mayıs Cumartesi günü gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Mevlüt ÇAVUŞOĞLU, Rahmi KOÇ, Türkiye Golf Federasyonu Başkanı Ahmet AĞAOĞLU, Erkan Akdemir, Mete BOYBEYİ, Esat Başar NUHOĞLU ve Ali ÖZDOĞAN gibi iş ve cemiyet dünyasının yakından tanıdığı isimlerden oluşan 42 takımın mücadelesi oldukça çekişmeli geçti. Avea Prime Pro-Am’de oynayan profesyonel bayan golfçüler arasında Laura Davies, Klara Spilkova, Carly Booth, Amy Boulden ve Leigh Whittaker gibi başarılı isimler vardı. Profesyonel oyuncular Regnum Carya Golf & Spa Resort´ta konakladılar.Avea Prime Pro-Am Golf Turnuvası’nda birinciliği ve ikinciliği Avea takımları aldı. Louise STAHLE’nin liderlik ettiği Zeynep ÇELİKOĞLU, Serra EVRENGİL ve Selen KOÇ’dan oluşan Avea takımı 2015 Avea Prime Pro-Am’in kazananı oldu. Alex PETERS’ın başı çektiği Oya Dağlı, Esra Hergül ve Nida Cireli’nin yarıştığı Avea takımı ise ikinci oldu. Üçüncülüğü, Amy BOULDEN’in liderlik ettiği Mehmet Çoban, Gülay Dora ve Can Kaman’ın dahil olduğu Regnum ekibi kazandı. Turnuvanın birincilik ödüllerini Türk Telekom Grubu Bireysel İş Birimi CEO’su, Türkiye Golf Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı ve AVEA CEO’su Erkan Akdemir verdi. 


Avea Prime Pro-Am’de yarışan Regnum Carya Golf Spa Resort Hotel Yönetim Kurulu Başkanı Fikret ÖZTÜRK ve Mineks International ve National Golf Kulübü Başkanı Bülent GÖKTUNA;  “Pro-Am Turnuvamızın sponsorluğunu ikinci kez Avea Prime üstlendi. Profesyonel ve amatör oyuncuları bir araya getirdiğimiz ve son derece keyifli geçen turnuvada, Avea Prime’a golf sporuna verdiği destekten ötürü teşekkür ediyor, önümüzdeki yıllarda da bu işbirliğinin güçlenerek devamını diliyoruz.” dedi. 2008 yılından beri Mineks International organizatörlüğünde yürütülen Avrupa Bayanlar Golf Turnuvası’nın Türkiye ayağı, bu sene Mineks International ve Regnum Carya Golf & Spa Resort organizatörlüğünde gerçekleştiriliyor. Turnuva, her yıl Carya Golf Kulübü ve National Golf Kulübü’nde dönüşümlü olarak düzenlenecek. Avrupa’nın en prestijli turnuvalarından biri olarak kabul edilen bu yarışma, 17 - 20 Mayıs tarihleri arasında Türkiye’de gerçekleştikten sonra İngiltere, Fransa, Hollanda, İskoçya, Çek Cumhuriyeti, İsveç, Almanya, Çin, Hindistan, Güney Afrika, Japonya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde devam edecek. 


Carya Golf Kulübü
2010 yılından beri hizmet veren Carya Golf Kulübü, geleneksel İngiliz mimarisine sahip Türkiye'nin ilk klasik golf kulübüdür. The Championship Golf Sahasına sahip Carya Golf Kulübü’nün tasarımı, beş kez British Open şampiyonu olan Peter Thomson'ın kurucusu olduğu Thomson Perrett&Lobb Golf Course Architects tarafından yapılmıştır. Saygın golf yayınları tarafından dünyanın en iyi 100 golf kulübü arasında gösterilen Carya Golf Kulübü, Türkiye'de 18 delikli uluslararası turnuva oynatma hakkına sahip ender kulüplerdendir. Carya Golf Kulübü, Türkiye’nin ve Avrupa’nın tek 18 delik ışıklandırılmış golf sahasıdır.

Boeing 737 MAX için Üretilen LEAP-1B Motoru, Geniş Kapsamlı Uçuş Testi Programına Başlıyor

Boeing’in en yeni tek koridorlu uçağının güç kaynağı, motor sertifikasyonunu 2016’da tamamlama yolunda... Boeing [NYSE: BA] ve CFM International, LEAP-1B* motorunun uçuş denemelerinin 29 Nisan’da, California, Victorville’deki GE Havacılık Uçuş Denemesi Operasyonları biriminde yer alan 747 modelinden modifiye edilmiş bir test uçağı üzerinde başladığını duyurdu.  Bu deneme, 2016’daki motor sertifikasyonu ve 2017’de ilk Boeing 737 MAX teslimatı ile sonuçlanacak iki yıllık programın bir sonraki dönüm noktasını oluşturuyor. Beş buçuk saat süren ilk uçuşunda motor, iyi bir performans sergiledi ve farklı yüksekliklerdeki çok sayıdaki aeromekanik test noktalarını başarıyla tamamladı.


CFM International’ın Test Baş Pilotu Steven Crane, “LEAP motoru beni hala etkilemeye devam ediyor. Bu motorlar yeni ürünlerde her zaman rastlamadığımız bir yetkinlik gösteriyor. Havayolu müşterilerimizin bu motordan çok memnun kalacaklarını düşünüyorum” dedi.737 MAX ailesine özel olarak üretilen LEAP-1B motoru, CFM tarihinin de en kapsamlı yer ve uçuş testi sertifikasyon programının bir parçasını oluşturuyor. İlk LEAP-1B motoru yer testlerine 13 Haziran 2014’te; yani 2011’de programın başlatılmasıyla belirlenen takvimden üç gün önce başladı. Boeing Ticari Uçaklar, 737 MAX Programı Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Keith Leverkuhn, “Bu önemli dönüm noktası niteliğindeki motor ve bugüne kadarki test sonuçlarına bakarak, LEAP-1B motoruna sahip 737 MAX ile, müşterilerimize tek koridorlu uçak pazarındaki en yakıt etkin, güvenilir ve dayanıklı uçağı sunduğumuza ilişkin güvenimiz devam ediyor. Üretim sürecindeki 737 MAX modeli, bugünün en verimli uçağı Yeni Nesil 737’lerden yüzde 14; servise giren ilk Yeni Nesil 737 uçağından ise yüzde 20 daha fazla yakıt tasarrufu sağlayacak” dedi.

Uçuş testi programı, önümüzdeki birkaç hafta boyunca, motor işlerliği, irtifa marjı, performans, emisyon ve ses dağılımını ölçen kapsamlı bir test takvimine tabi olacak. Süreç içinde aynı zamanda, motorda yer alan, dokuma karbon fiber kompozit fan, TAPS (Twin-Annular, Pre-Mixing Swirler) teknolojisine sahip motorlar, yüksek basınç tribününde bulunan seramik matriks kompozit tabaka ve düşük basın tribününde bulunan titanyum alüminit bıçaklar gibi ileri teknolojilerin de sağlaması yapılacak.  CFM International Başkan Yardımcısı Allen Paxson, “LEAP motoru çok titiz bir yer ve uçuş test programı süresince inanılmaz iyi bir sonuç ortaya koydu. Bugüne kadarki sonuçlar, bu motorun geleceği nokta ile ilgili isteklerimiz ve öngörülerimiz ile aynı doğrultudadır” dedi.
737 MAX, bugüne kadar dünya çapında 57 müşteriden 2.724 sipariş aldı.


Anı Tur ile çok özel Varna turu

Varna Turu ile Tarih Kokan Bir Tatile Hazır Olun
Anı Tur güvencesi ve en uygun fiyatları ile düzenlenen Varna Turu sadece Anı Tur’a özel bir hizmettir. Tek bir tur satın alarak büyüleyici Varna şehrinin yanında, doğa güzellikleri ile Burgaz ve tarihi yarımada olan Nessebar’ı da gezme şansını yakalayacaksınız.
Bulgaristan’ın en büyük üçüncü şehri olan Varna, ülkenin en gözde turizm şehridir. Her yaz yurt içinden ve yurt dışından gelen birçok turiste ev sahipliği yapan şehir, Karadeniz’in incisi olarak da bilinir.

Tarihi mekanları açısından oldukça zengin olan Varna’da Roma Hamamı, Arkeoloji Müzesi, Bazilika ve Katedral mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır. Arkeoloji Müzesi’ni gezerken şehrin eski çağlarına ait 100 binden fazla obje ve anıtı inceleme fırsatına da sahip olacaksınız. Bulgaristan’ın Osmanlı’dan kurtuluşu şerefine yapılan Varna Katedrali ise altın kaplama kubbeleri ile gözlerinizi kamaştıracaktır. Katedralin içerisini gezerken ihtişamına hayran kalacaksınız. Yine Varna’nın clup, bar, cafe ve enfes restoranları ile süslü olan kordonunda yürüyüş yapmak da ayrı bir keyif yaşatacaktır.

Karadeniz’in dördüncü büyük şehri olan Burgaz, denizinin güzelliği ile doğaseverler için mutlaka gezip görülmesi gereken yerlerden biridir.Nessebar ise Burgaz yakınlarında, dar bir geçit ile anakaraya bağlı şirin ve romantik bir yarımadadır. Kayalık bir yarım adanın üzerinde yer alması, 1983 yılında da eşsiz bir tarihe ve kültüre sahip olması nedeni ile Nessebar, “Dünya Kültür Mirası Anıtı” olarak seçilmiştir. Avrupa’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan bu tarihi yarımadada, bin yıldır varlığını koruyan Roma, Bizans ve Ortaçağ kalıntıları ile Bulgar kiliseleri bulunmaktadır. Kent 13.yy ve 14.yy eserleri ile de oldukça ünlüdür. Kiliselerin cephe tasarımları ile ilgi çeken yer görkemli bir antik atmosfer sunmaktadır.Anı Tur’un yurtdışı turlarından Varna-Nessebar Turu’nu satın alarak unutulmaz bir tatilin kapılarını aralayabilirsiniz.