27 Temmuz 2015 Pazartesi

3 MICHELIN YILDIZLI VE 19 GAULT-MILLAU PUANINA SAHİP ŞEF ANDREAS CAMINADA İSTANBUL’DA!

V-ZUG Türkiye, lezzet severlere çok özel bir yemek deneyimi yaşatmaya hazırlanıyor. Proje kapsamında “Dünyanın En İyi 50 Restoranı” listesinde yer alan Schauenstein Schloss Restaurant Hotel’in sahibi ve şefi Andreas Caminada, 7 Eylül’de V-ZUG Etiler Flagship Store’da “ilham verici tariflerini” pişirecek. Pişirme sanatı felsefesini “Yemek, duyularımızda kalıcı izler bırakan bir yolculuktur,” şeklinde açıklayan Caminada, 8 Eylül’de Alancha Restaurant’ın şefi Kemal Demirasal ile Maçka Kempinski Residence‘daki Alancha Restaurant’ta bir araya gelecek.


Avrupa’nın en genç 3 Michelin Yıldızlı şefi
Avrupa’nın 3 Michelin Yıldızlı en genç şefi olan Andreas Caminada‘nın İsviçre’deki Domleschg Vadisinde bulunan 12. yüzyıl kalesi, bugün, yemek tutkunları, lezzet avcıları ve gurmeler için çok özel bir restoran konumunda bulunuyor. Caminada, misafirlerine tarihi kale atmosferi içerisindeki ödüllü restoranında, doğanın sunduğu tazelik ve doğallığa karşı duyulan saygıyla, eşsiz bir mutfak deneyimi yaşatıyor. Farklı dekore edilmiş, altı benzersiz odaya sahip olan Schauenstein Schloss, 2013 yılının Sommelier’ı Oliver Friedrich ve başarılı ekibi tarafından yönetiliyor.

Bugüne kadar dünyanın en iyi şefleriyle birlikte çalışan Caminada, doğaya ve pişirmeye karşı ayrıcalıklı felsefesi ile Schauenstein Schloss’da farklılığını sergiliyor. Pişirme sanatı felsefesinin karşılığını arka arkaya aldığı ödüller, 3 Michelin Yıldızı ve 19 Gault-Millau puanı ile taçlandıran genç şef, aynı zamanda Schauenstein Schloss Restaurant ile “Dünyanın En İyi 50 Restoranı“ listesinde yer alıyor.

19 Gault-Millau puanı
En etkili Fransız restoranı kılavuzlarından biri olan ‘Gault et Millau’ 1965 yılında, restoran eleştirmenleri Henri Gault ve Christian Millau tarafından kuruldu.  Puan değerleri en yüksek 20 olan kılavuzda, restoranlar 1-20 puanlarla listeleniyor. Puanlar, hizmet kalitesi, fiyat, restoranın atmosferi ve gıda kalitesi gibi farklı kriterlerde yapılan yorumlar üzerinden ayrı ayrı veriliyor. Mükemmelliğin ulaşılmaz olduğu Gault – Millau puan değerlerinde bu güne dek nadiren 20 puan verildi.

Kısa sure once 19 Gault-Millau ile taçlandıran Şef Andreas Caminada, V-ZUG’un yüksek teknolojiye sahip cihazları ve ileri mutfak sanatının birleşmesi ile benzersiz bir lezzet keyfi vaad ediyor. Tüm gurme kreasyonlarını mükemmel aurası ile sunan Caminada, “Ben her zaman kendi yolumu arıyorum ve farklı şeyler yapıyorum. Fark yaratan belki de bir konuya dayanan yemeklerimdeki çeşitliliktir. İnsanların özellikle heyecan verici buldukları bu. Yemekteki çeşitlilik benim için bir tutku haline gelmiştir,” diyerek açıklıyor.

Türk şeflerle buluşma
Caminada, 8 Eylül’de Alancha Restaurant’ın şefi Kemal Demirasal ile Maçka Kempinski Residence’daki Alancha Restaurant’ta bir araya gelecek.

Filibe köftesinin lezzeti 122 senedir Sirkeci'de

122 yıllık Lezzet Filibe Köftecisi
Tamamen dana eti, kimyon ve soğandan oluşan elle şekillendirilerek yapılan Filibe köftecisi lezzeti sayesinde 122 senedir Sirkeci'deki aynı yerinde misafirlerine hizmet veriyor. Sirkeci’de Filibe köftecisinin lezzeti keşfedenlerin bildiği, Ankara Caddesi’nde geçip giderken miss köfte kokusuyla sade eski bir mekanda müdavimlerini ağırlıyor. Filibe Köftecisi Mehmet Saltuk’un 1893 yılında Bulgaristan’ın Filibe şehrinden İstanbul’a göçüyle başlayan bu mekanın hikayesi, bugün beşinci kuşak Cem Umut Erpak ile devam ediyor.


Bu küçük nostaljik köfteci dükkanı nasıl bu kadar rağbet görüyor.  Filipe Köftecisi nesilden nesile görev bilinciyle  aynı lezzetle nasıl devam ediyor.  19.yy’dan bugüne kadar gelen bu lezzetin hikayesi; 1893 yılında yapılan göç ile başlar lezzet yolculuğu. Meşhur Filibe Köftecisi'nin kurucusu Mehmet Saltuk, Istanbul'a Bulgaristan’ın Filibe (Plovdiv) şehrinden göç eder ve 1893 yılında Bab-i Ali Yokuşu’na (günümüzde Cağaloğlu yokuşu olarak bilinen) çıkarken sol tarafta bulunan "Meşhur Filibe Köftecisi" ismiyle köfteci dükkanını açar. Mehmet Saltuk’un vefatından sonra Ali Saltuk işletmeyi devralır.  


Ali Saltuk, 28 sene sonra işletmeyi; 11 yaşında yanında çırak olarak çalışmaya başlamış olan yeğeni Turgut Saltuk’a 1958 yılında devreder. 1990 yılında Turgut Saltuk’un vefatından sonra dördüncü nesil olarak Turgut Saltuk’un tek varisi olan Münevver Erpak işletmenin başına geçer. 24 senedir babasından teslim aldığı bu bayrağı bugünlere kadar getirmiştir. Münevver Erpak İç Mimar olmasına rağmen babasının vasiyetini yerine getirmek için Filibe köftesini yaşatmaya devam ediyor. Sadece kendisi değil oğlunun da desteğiyle bu mirası yaşatabilmek için mirasına sahip çıkıyor. Uzun bir geçmişe sahip bu Köfte lezzetini gelecek nesillerin de tatmasını için nesilden nesile aktarıyor.

Münevver Erpak Lezzetli Filipe Köftesinin lezzet sırrını anlatıyor.
“Meşhur olmasının sebebi köftenin makine kullanılmadan her gün elle yapılıyor olması. Biz köftemizin içinde ekmek kullanmıyoruz. Ekmek kullanılmadığı için daha tok ve diri oluyor. Köftelerimiz günlük yapılıyor, fabrikasyon olmuyor. Köftelerin el yapımı olduğu şeklinden de belli oluyor.”  
Ekmek kullanılmadan nasıl tuttuğunu sorduğumuzdaysa asıl işin püf noktasının orada olduğunu söylüyorlar. İstanbul’un gizli kalmış tatlarından Filibe Köftesi dışının iyice pişmiş, çıtır halinin aksine içi suludur. Daha ilk lokmanızda kimyonun kokusunu alıyorsunuz. Köftenin yanında sunulan piyazı ve tatlı olarak revanisi ile müdavimlerini sıcak bir aile ortamında ağırlıyor.


Münevver Erpak’ın kızı Duygu Erpak ve oğlu Cem Umut Erpak beşinci kuşak olarak teslim aldıkları lezzet yolculuğundaki bu bayrağı sürdürmeye çalışıyor. Türkiye’de  Filibe köftecisi gibi gizli kalmış lezzetler var.  Lezzet dünyasında bu gibi marka olmuş işletmelerin yok olmalarına engel olabilmek için destek vermeli, sahip çıkmalıyız ve bu lezzet duraklarını tanıyarak ve tanıtarak gelecek nesillere ulaştırabiliriz.
Şimdi Destek Zamanı
FİLİBE KÖFTECİSİNE DESTEK VERELİM
Meşhur Filibe Köftecisi 122 yıllık binasından tahliye edilmesin

122 yıllık yerimizden Tahliye kararının iptal edilmesini sağlayabilmek, kültürel mirasımızın nesilden nesile devamını sürdürebilmemiz ve İstanbul'un bir değerinin yitip gitmesini engellemek için, desteğinizi rica ediyoruz. 


1.Rodosto Kupası yarışları

Süleymanpaşa Belediyesi Türkiye Yelken Federasyonu ve Tekirdağ Yelken İhtisas Kulübü işbirliği gerçekleştirilen organizasyonda onlarca yelkenli Süleymanpaşa sahilinde zafer için mücadele ederken sahilden de yarışı takip eden izleyiciler için görsel şölen oluşturdular.











Hayri İnönü, Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’na katıldı

“Bebek Semt Girişimi”ne İnönü’den destek Hayri İnönü, Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’na katıldı,Bebek Semt Girişimi’nin kampanyasına destek verdi


Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, bu yıl 27.si düzenlenen Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’na katılarak hem sporcu kimliğini ön plana çıkarttı, hem de Bebek Semt Girişimi’nin “Bebek’te Tekne Park’a Hayır” kampanyasına destek verdi. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından düzenlenen, Anadolu yakasında Kanlıca İskelesi’nden başlayan ve Avrupa yakasında Kuruçeşme Cemil Topuzlu Parkı önünde son bulan, 9 ülkeden 1870 sporcunun katılımıyla gerçekleşen yaklaşık 6,5 kilometrelik Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’na, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü de katıldı. 


Hayri İnönü uzun bir parkurda ilk defa yüzdüğünü belirterek, “Ben genelde yüzerim; ama ilk defa böyle uzun bir parkurda yüzdüm. Önemli olan bitirebilmiş olmamdır. Çok da zevk aldım ve öneririm. Ben İstanbullu’yum. Boğaz’da daha önceden yüzdüm; ama bu şekilde ilk defa oldu. Herkesin yapabileceği kolay bir iş değil; ama herkesin denemesi gereken bir şey. Biraz cesaret işi.” açıklamasında bulundu. 


Hayri İnönü, Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’nda dereceye giren sporculara madalya ve kupalarını takdim ettikten sonra, Bebek semt sakinlerinin oluşturduğu “Bebek Semt Girişimi” platformunun standını ziyaret ederek kampanyalarına destek verdi. “Bebek’te Tekne Park’a Hayır” oluşumu, Bebek Koyu’na ve kıyılarına 300 teknelik ve 150 araçlık bir yapılaşma girişimi olan İSTMARİN projesine karşı semt sakinlerinin meydana getirdiği bir platform.


“Tekirdağ Drift Fest 2015” Süleymanpaşalıları büyüledi

Süleymanpaşa Belediyesi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Tekirdağ Drift Fest 2015” sahil dolgu alanında driftseverleri bir araya getirdi.


AÇILIŞ TURUNU BAŞKAN EŞKİNAT ATTI
Sıcak havaya rağmen altı saat süren etkinliğe Süleymanpaşalı vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Sahil dolgu sahada gerçekleşen Tekirdağ Drift Fest 2015’e  Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat eşi Belgin Eşkinat ile birlikte gelirken ünlü pilot Volkan Arısoy ile birlikte açılış turunu atarak drift heyecanına ortak oldular.


EŞKİNAT: “ÖNEMLİ OLAN BU YARIŞLARI GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALARAK OTOMOBİL SPORLARI FEDERASYONU GÖREVLİLERİNİN GÖZETİMİNDE YAPMAK”
Yarışlar öncesi tek tek sporculara başarılar dileyen Eşkinat; “Driftseverleri Tekirdağ Drift Fest ile bu sene üçüncü kez buluşturuyoruz. Geçen sene biri Türkiye Şampiyonası olmak üzere iki defa bu alanda yarışlar düzenlemiştik. Burada bizim asıl vurgulamaya çalıştığımız kapalı ve güvenli alanda otomobil sporlarının yapılabilip normal trafikte trafik kurallarına uyulması gerektiği ve kapalı alanda yapılacak hareketlerin normal trafikte yapılmamasıdır. Gençlerimiz bu sporu seviyorlar. Kapalı alanda her türlü güvenlik önlemleri alınmış durumda. Araçlar gönüllü olarak geliyor buraya. Bütün drift sporcuları artık Süleymanpaşa Belediyesi’nin gönüllü neferleri oldular. Bu bizlere mutluluk veriyor. Son derece memnunuz. Önemli olan bu yarışları güvenlik önlemleri alarak Otomobil Sporları Federasyonu görevlilerinin gözetiminde yapmak.” diye konuştu.


ALTI SAAT SÜREN DRİFT KEYFİ
Başkan Eşkinat’ın konuşmasının ardından Abbas Çimen, Kemal Güvenkaya, Volkan Arısoy, Timur Pomak, Mahmut Elbir ve Erhan Babacan’dan oluşan altı araçlık drift ekibi modifiyeli araçları ile yaklaşık altı saat boyunca Süleymanpaşalılara keyifli anlar yaşattılar.Tekirdağ Drift Fest 2015 Süleymanpaşa Belediye Başkan Yardımcısı Berkay Çakır’ın yarışlara katılan drift pilotları ve organizasyon ekibine plaket takdimi ile sona erdi.

Arabalı Sinemayla “Casablanca” Nostaljisi

Klasik severler otomobilleriyle arabalı sinema etkinliğinde  buluştu
İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği’nin, 25 Temmuz Cumartesi gecesi Cemile Sultan Korusunda  gerçekleştirdiği etkinlikte, klasik severler eşsiz bir tarihi dokuda, bir döneme damgasını vurmuş 1950’li ve 1960’lı yıllarda üretilmiş otomobilleriyle arabalı sinema etkinliğinde  adeta geçmişe yolculuk ettiler.


1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıkan ve sonrasında tüm dünyada vazgeçilmez hale dönüşen Arabalı Sinema (Drive-in Movie), yarım asır sonra İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği İKOD’la geri döndü. Muhteşem gecede Hollywood klasikleri arasında çok önemli yeri olan 1942 yılı yapımı “Casablanca” filmi klasik araçlardan izlendi.1000 metrekarelik alanda,50 klasik araçla gerçekleşen arabalı sinema gecesinde, Michael Curtiz’in yönetmenliğini yaptığı Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın başrollerini paylaştıkları,ABD film Enstitüsü tarafından tüm zamanların en iyi aşk filmi seçilen 1942 yılı yapımı “Casablanca” filmi gösterildi.



Filmde Humphrey Bogart’ın kullandığı 1940’lı yıllara ait  Buick marka aracın bir muadili de,filmden görsellerle süslenmiş şekilde,kurulan dev perdenin yanında hazır bulundu.Klasik severler bu araçla birlikte çektirdikleri fotoğraflarla geceyi ölümsüzleştirdiler.Makinist ise kullandığı ekipmanlarla birlikte klasik üstü açık bir kamyonetin üstünde yer aldı. Filmin yarım asrı devirmiş Chevrolet, Buick, Desoto,Ford, Plymouth, Pontiac gibi artık klasikleşmiş araçların içinden izlendiği gecede,ses de ayarlanan özel frekansla otomobillerin kendi hoparlörlerinden dinlenebildi. 


Programa klasik severler,dönemin ruhunu yansıtan gözlük,şapka,fular,eldiven  gibi aksesuarlarla katıldılar.Film arasında dağıtılan patlamış mısır ve dondurmalar  katılımcıları adeta yazlık sinema günlerine geri götürdü.Filmin gösterimi öncesinde çalan rock’n roll parçalar nostaljik romantizm rüzgarları estirdi.Arabalı sinemalar, bir dönem yurt dışında ailece gidilebilecek popüler eğlence mekânlarına dönüşmüş, 



ülkemizde de “Yazlık Sinema” formatında hayata geçirilmişti.İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği Başkanı Serkan Okay gecede yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Arabalı sinema eğlencesi 1969 yılında gece kulübü işletmecilerinden Hasan Kazankaya tarafından İstinye sırtlarında bir mekanda bir süre denenmiş,lakin son bularak sonrasında format araçsız yazlık sinemalara dönüşmüştür.Bu kültürün tekrar canlanmasına dikkat çekmek amacıyla bu etkinliği gerçekleştiriyoruz.Umarız ki yeni girişimciler ve siyasilerimiz alacakları kararlarla  kültür ve sanata daha fazla katkı sunarlar.”

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Turizmin eskimeyen yıldızı Akçakoca TUYED üyelerini ağırladı

Karadeniz kıyısındaki Akçakoca doğaya çağırıyor
Bodrum, Marmaris, Alanya, Çeşme gibi Ege ve Akdeniz’in popüler tatil merkezleri pek bilinmezken, Akçakoca önemli bir turizm merkeziydi. 1980’de başlatılan turizm hamlesiyle birlikte Antalya ve diğer turistik bölgelerin öne çıkmasıyla Akçakoca adı unutulmaya yüz tuttu. Turizmin eskimeyen yıldızı Akçakoca’yı yeniden canlandırmak isteyen Akçakoca Belediyesi, Akçakoca Ticaret ve Sanayi Odası ile Hemşin Köyü Muhtarlığı, Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği’nin (TUYED) yönetimini ağırlayıp bölgelerini tanıttılar. 


TUYED heyeti Fakıllı Mağarası’nı gezip Beyören Köyü’nde geleneksel karakucak güreşlerini izledi. Bölgeye özgü kiremitte balık, dağ çileği, melengücceği ile Laz böreği tatlısı gibi yerel lezzetleri tattı. Heyet, Hemşin Köyü’ndeki bayram şenliklerinin ardından köyün 600 rakımlı tepesinde, Karatavuk Kalkındırma Kooperatifine ait köy doğayla baş başa köy evlerinde konakladı. İşte TUYED heyetin gözünden Karadeniz’in kıyısındaki Akçakoca gezisinin ayrıntıları:


Fakıllı Mağarası
İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere ortalama 2,5 saatlik uzaklıkta bulunan Düzce’nin Akçakoca ilçesi, gezginlere doğa, rafting, mağara, kültür, deniz ve gastronomi alanlarında geniş seçenekler sunuyor. UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alan ilçenin tarihi Ceneviz Kalesi'nde yenileme çalışmalarına gelecek yıl başlanacak. Çalışmaların 2017’nin yazında bitirilmesi ve kültür gezginlerine tarihi kaleyi doya doya gezme imkânı sunulacak.  Sunulan diğer seçeneklerden biri de ilçenin 8 KM güney doğusunda bulunan Fakıllı Mağarası. Birinci Derecede Sit alanı olarak tescillenen mağaranın toplam uzunluğu 1017, ziyarete açık alanı ise şimdilik 350 metreyi buluyor. Yapılan çalışmaların tamamlanması halinde gezilebilecek alanın daha da genişletileceği belirtiliyor. Doğal özellikler taşıyan mağaranın içinde çeşitli yönlere giden galeriler, sarkıt ve dikitler bulunuyor. Özellikle beyaz oda olarak anılan bölgeler damlataş bakımından zengindir. Çok dönemli gelişimi karakterize eden şekil ve yapılara sahip olan Fakıllı Mağarası yarı aktif bir mağara olarak tanımlanıyor. 


Hemşin Köyü
Hemşinliler, Akçakoca’ya Rus Savaşı sırasında Artvin’den gelip yerleşmiş. Günümüzde Hemşinlilerin bir kısmı hala Rusya’da yaşıyor. Türkiye’ye gelenler Müslüman olmuş, Rusya’da kalanlar ise Hıristiyan olarak yaşamlarını sürdürüyor. Akçakoca’ya 15 km. mesafede bulunan ve 1877 yılında Osmanlı Rus savaşı ardından Artvin’den gelen Hemşinlilerin kurduğu köyde tarihi Hemşin Köyü Camii bulunuyor. Birinci katında taş işçiliği örneği, ikinci katında ise çantı tekniği kullanılarak inşa edilen camii 150 yıla yaklaşan bir geçmişe sahiptir. Minaresinin de ahşap olduğu Hemşin Camii mihrap ve minberi, tavan işçiliği ile dikkat çekiyor. Hemşin’e giderseniz köy meydanında horon oynamayı, muhtarıyla sıcak çaylar eşliğinde sohbet etmeyi ve bölgeye özgü Hemşin armudunu ile Karayemiş’i dalından koparıp tatmayı unutmayın. 

Mahalle Pazarı’nda alışveriş yapın
Yerel ekonomiye katkınız olsun istiyorsanız Yukarı Mahalle Pazarı’na mutlaka uğramalısınız. Burada sizi halkın bahçesinde üretip, dalından kopardığı meyve-sebzelerden, ev hanımlarının kendi elleriyle yaptığı melengücceği, Laz böreği tatlısı, erişte, dağ çileği reçeli gibi birbirinden güzel lezzetlerin sizi beklediğini unutmayın. Mahalle Pazarı yaz sezonu boyunca hafta sonları kuruluyor.
Burayı gezerken yöreye özgü tarihi dokuyu hissedip bölgeye özgü mimari hakkında da bilgi alacaksınız. Yorulduğunuzda içeceğiniz bir fincan çay ve kahve yorgunluğunuzu alıp güzel bir ortamda soluklanmasına yardımcı olacaktır.

Sahil ve plajlar  
Akçakoca’nın 35 Km. bulan sahili boyunca çok sayıda kumsallı plaj bulunuyor. Kent merkezindeki Martı, Tersane, Bulaklı, Köy Hizmetleri, Değirmenağzı, Çınaraltı ve Çuhallı Çarşı plajları yaz aylarında yoğun rağbet görüyor. Nitekim Akçakoca Belediye Başkanı Cüneyt Yemenici, ilçenin Ramazan Bayramı’nda ziyaretçi akınına uğradığını, otel ve pansiyonlar yüzde 100 doluluk oranına ulaştığını söylüyor. İlçenin İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde yaşayanların ilgisi çektiğini ifade eden Yemenici, “Bayram tatili dolayısıyla ilçe nüfusu 4 kat artarak 130 binlere yaklaştı” diyor.
Deniz turizmi keyfini çıkardıktan sonra Aktaş ve Sarıyayla şelalelinin doğa sesi ve yeşilin her tonuyla bezenmiş görsel şöleni kaçırmayın deriz. Kurugöl Kanyonu’nda sizi zorluk dereceği orta ve ortanın üstü diye tanımlayabileceğimiz yürüyüşler bekliyor. Yürüyüş bazen sizi zorlasa da yolun sonuna kadar çıkarak şelalenin sunduğu görsel şöleni yaşayıp fotoğraflarını çekmenizi öneriyoruz. 

Ali Güler, Afrikalı Şerbet Ustası Senagalli Mamodu Muhammet’i Transfer Etti

Ali Güler, Afrikalı Şerbet Ustasını Transfer Etti
Senagalli Mamodu Muhammet Hasanpaşa’dan geçerken Ali Güler'i fark eder. “Siz Şerbetçi Ali Baba değil misiniz?” der. “EVET” cevabını alan Mamodu Muhammet Ali Güler'e sarılıp öper. Ben sizi televizyonlardan tanıyorum Şerbetçi Ali Baba bende Digor’luyum der. Kimine de Sivaslıyım… Ülkemizin şehirlerini öğrenen Mamodu Muhammet nerelisin diye sorup karşısındakinin nereli olduğunu öğrenip, hemen ona yakın bir Şehir ve Kasaba adı söylüyor.  Ali Güler Digor’u duyunca Çetin Usta’yı çağırın Digorlu hemşerisi gelmiş deyince Çetin Usta kapıda bitiveriyor. Kapıda bir şaşkınlık yaşayan Çetin Usta bu Digorluysa ben Arjantinliyin be abi… Gülüşmeler kahkahalarla neşeli anlar yaşanıyor. 


Senagalli Mamodu Muhammet esas meseleye gelelim Ali Baba. Ben şerbet istiyorum sen değil misin Nabza göre şerbet veren haydi bana da nabzıma göre meşhur organik şerbetinden ver… İkramı ve misafirperverliği ile bilinen Ali Güler hemen şerbet ikram ediyor. Tadımlık şerbet bardakları geliyor, Mamodu Muhammet tadıma başlıyor. Tadımlar devam ettikçe ediyor, çeşit bol nasıl olsa diyerek Ali Güler sayıyor;  Sikencebin, Demirhindi, Ali Baba (Diyabetik), Hürrem Sultan, Reyhan, Böğürtlenli Saray Limonatası, Sultan, Saray Limonatası, Şehzade, Aşk İksiri, Nar Çiçeği, Ece Sultan, Neslişah Sultan Şerbeti ve toplamda 30’un üzerinde şerbet var deyince Ali Baba’ya dur daha ne olsun diyor. Bu sıcak havada bu şerbet çok iyi geldi harika tadı var. Zaten enerjim tavan yapmış bu şerbetler sonrasında kanatlanmak uçmak istedim diyor ve davam ediyor.


Uzay Mühendisliği okuyacağıma, Gastronomi okuyup, şef olacağım diyen Senagalli Mamodu Muhammet sizinle çalışabilir miyim? Sizin titizliğinizi ve prensiplerinizi alarak muhteşem tatlarda şerbet yapmak istiyorum. Ali Güler bu iş bu kadar kolay değil testlerim var geçersen, Michelin yıldızlı Executive Chef Hasan Yımaz’ın da onayını alırsan, çalışabilirsin diyerek mekanın logolu önlüğünü ve kepini giydirerek haydi bakalım başlayalım. İlk işin çay servisi yapmak olacak Lokman Ustaya bir çay servisi yap bakalım nasıl olacak. 


İki dükkan yanda Turkcell bayi ve telefon tamiratı yapan Lokman Usta’ya iki çay gider ve başarılı bir test onayı görür. Bu ilkiydi haydi mutfağa ve sonrasında ızgaraya testler devam eder. Şerbet imalathanesine giren Senagalli Mamodu Muhammet benim yerim burası ben bu dersi okuyacağım. Ben de Şerbetçi Mamodu olacağım der. Ali Güler ise, bu dersi yalnızca ben veriyorum şerbet benim işim ilk kaydımı senle gerçekleştireceğim. Diploman da Dernek Başkanımız Fikret Özdemir tarafından verilecek. Kendisini Senegalliler iyi tanır 2003’te Lizbon da Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’e Senagalli tarafından çiğ köfte yoğurtan Ünlü Executive Chefimiz ve Aşçılar Derneği Başkanımız.


Tezgah arkasına geçen Mamodu Muhammet meslektaşlarıyla tanıştı. Malaga’da tatilde olan Michelin yıldızlı Executive Chef Hasan Yımaz’ın yokluğunu gören Mamodu Muhammet, yıldızlı şefim yok burada onun onayını nasıl alacağım diye sordu.  Ali Güler ben varım, ekibimiz hazır bizim onayımız yeter Executive Chef Hasan Yımaz’a bilgi veririz dedi.  Bu arada kendisini aradık.  Yat ile geziyormuş Mamodu’yu iyi ağırlayacağınızdan hiç kuşkum yok takıma bir arkadaş daha kazandırmanızdan dolayı mutluyum dedi. Sıcak kanlı Mamodu Muhammet, Güler Osmanlı Mutfağı müşterileri tarafından da sevimli gözlerle izlendi. Ali Baba sen çok büyük bir ustasın diyerek gün içinde yaşanan bu güzel ortam için teşekkür etti. 


Güler Osmanlı Mutfağı’ndan ayrılırken size Ali Baba diyebilir miyim “her zaman” diyen Mamodu Muhammet  “O HER ZAMAN” kelimesine takıldık biz . Acaba ALİ GÜLER’in Dünya tatlısı kızını mı fark etti. Ne diyelim Ali Güler’e sağlık, bol iş ve bol kazançlar dileyelim. Şansın bol olsun Ali Güler…














Yasal Uyarı:.Yayınlanan haberin tüm hakları  www.turizminsesi.com ‘a  aittir.Turizmin Sesi  sitesinde bulunan haberler ve Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz.  Aksi taktirde ADA Hukuk Burosu yetkilidir.


23 Temmuz 2015 Perşembe

Avrupa’nın en düşük dolulukları Türkiye’de

Türkiye otel doluluklarında Avrupa’da en sert düşüş yaşayan ülke oldu. Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği’nin (TUROB) açıkladığı, dünyanın önde gelen veri ve analiz şirketlerinden STR Global Haziran 2015 verilerine göre, Türkiye'nin Haziran 2015 otel doluluklarında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7.6  düşüş kaydedildi. Türkiye genelinde otel dolulukları ortalama yüzde 63.4 olarak gerçekleşti. Haziran 2014’te bu oran yüzde 68.6 olmuştu. TUROB’un rapora ilişkin değerlendirmesinde, bu oranın tüm Avrupa ülkeleri arasında, Türkiye'yi en büyük düşüş yaşayan ülke olarak işaret ettiği belirtildi.  TUROB Başkanı Timur Bayırdır, “2013 yılında başlayan düşüşün geçen yıl sektörün çabalarıyla bir nebze toparlansa da, bu yıl gerek global durum, gerekse ülkemizde devam eden kaygı ortamı, Ramazan etkisi ve genel seçimler sebebiyle yeniden karşımıza çıktı” dedi.


Türkiye otel doluluklarında Avrupa’da en sert düşüş yaşayan ülke oldu. Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği’nin (TUROB) açıkladığı, dünyanın önde gelen veri ve analiz şirketlerinden STR Global Haziran 2015 verilerine göre, Türkiye'nin Haziran 2015 otel doluluklarında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7.6 bir düşüş kaydedildi. Türkiye genelinde otel dolulukları ortalama yüzde 63.4 olarak gerçekleşti. TUROB’un rapora ilişkin değerlendirmesinde, Avrupa ülkeleri arasında, Türkiye'nin en büyük düşüş yaşayan ülke olduğu belirtildi. Raporda, haziran ayında tüm Avrupa genelinde yüzde 62.1 ile Rusya ve yüzde 63.4 ile Türkiye’nin en düşük doluluk oranına sahip iki ülke olarak öne çıktığı da ifade edildi. Ocak-Haziran 2015 dönemini kapsayan yılın ilk yarısında ise Türkiye'nin otellerdeki doluluk oranı geçen yıla göre yüzde 2.3 artış ile yüzde 62.5'i gösteriyor.


Bayındır: İnisiyatife davet ediyorum
Raporla ilgili bir değerlendirme yapan TUROB Başkanı Timur Bayındır, "Her zaman negatif konuştuğumuz yönünde bir takım eleştiriler alsak da, var olan durumu ve kaygılarımızı paylaşmaya devam ettik ve maalesef ki haklı çıktık. Görüldüğü üzere, 2013 yılında başlayan düşüş geçen yıl sektörün çabalarıyla bir nebze toparlansa da, bu yıl gerek global durum, gerekse ülkemizde devam eden kaygı ortamı, Ramazan etkisi ve genel seçimler sebebiyle yeniden karşımıza çıktı” dedi. “Siyasi ve sosyal olayları yönlendirme etkimiz tabii ki bulunmuyor. Ancak bizim beklentimiz, ülkemize bu derece önemli ekonomik katkı ve imaj değeri sağlayan turizm sektörünün, devletimizce de desteklenmesi, gerekli önlemler alınarak, stratejik revizyonlar yapılması yönünde” diyen Bayındır, “Durum bu, haklı çıktık diyerek asla bir kenara çekilmeyeceğiz, var gücümüzle yolumuza, çalışmalarımıza devam ederken, tüm sektör paydaşlarını ve otoriteleri inisiyatife davet ediyorum" ifadelerini kullandı.


İşte turizmin başkentlerinde son durum: İstanbul’da büyük düşüş!
TUROB’un açıklamasına göre, İstanbul’da Haziran 2015 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 7.9 düşerek,  yüzde 66.6 oldu. 2014 yılının aynı ayında bu oran yüzde 72.3 olmuştu. Bu düşüş tüm Avrupa’da ana destinasyonlar arasında en büyük düşüş olarak kaydedildi. Haziran 2015’te Avrupa’da en düşük doluluk oranına sahip iki şehir yüzde 64.4 ile Moskova ve yüzde 66.6 ile İstanbul oldu. Aynı düşüş trendi fiyatlarda da gözleniyor. ADR (Average Daily Rate) olarak anlandırılan ortalama günlük satılan oda bedeli 134.5 Euro olarak, 2014’e göre yüzde 9.8’lik bir düşüş gösterdi. Haziran 2014’te bu rakam  149.1 Euro olmuştu. RevPAR denilen toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde de geçen yıla oranla yüzde 16.9'luk bir düşüş yaşandı ve 89.6 Euro olarak ölçüldü. Haziran 2014’te bu rakam 107.7 Euro olmuştu.

İstanbul’da Ocak-Haziran 2015 dönemini kapsayan ilk 6 aylık dönemde ise doluluk oranı 66.8 oldu. 2014’ün ilk 6 ayında bu oran yüzde 64.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli ise 130.9 Euro’dan 123.5 Euro’ya geriledi.

Antalya’da kan kaybı sürüyor
Türkiye’nin en fazla turist ağırlayan kenti Antalya’da Haziran 2015 otel dolulukları moral bozmaya devam ediyor. Antalya’da doluluklar Haziran 2015’te bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9.7 düştü ve yüzde 68.4 olarak gerçekleşti. Haziran 2014’te bu oran yüzde 75.8 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli 94.7 Euro olarak gerçekleşti ve 2014’e göre yüzde 7.9’luk bir düşüş gösterdi. Haziran 2014’te bu rakam 102.8 Euro olmuştu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise ( RevPAR) geçen yıla oranla yüzde 16.8'lik düşüş yaşandı ve 64.8 Euro olarak ölçüldü. Haziran 2014’te bu rakam 77.9 Euro olmuştu. Antalya’da ilk 6 aylık dönemde ise doluluk oranı geçen yılki yüzde 56’dan yüzde 53.4’e geriledi. 6 ayda ortalama günlük satılan oda bedeli 70.9 Euro oldu. 2014’ün ilk beş ayında bu rakam 71.8 Euro olmuştu. Oda başı elde edilen gelir ise beş aylık dönemde 40.2 Euro’dan 37.8 Euro’ya geriledi.

Ankara düşüşe geçti
Ankara’da da Haziran 2015 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 12.1 düşerek, yüzde 55 oldu. Haziran 2014’te bu oran yüzde 62.6 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli de 80.6 Euro olarak, 2014’e göre yüzde 4.5’lik artış gösterdi. İlk 6 ayda ise doluluk oranı 63.6 olarak gerçekleşti. Geçen yıl ilk 6 ayda bu oran yüzde 60.4 olmuştu. 6 ayda ortalama günlük satılan oda bedeli geçen yılki 75.6 Euro’dan 82.1 Euro’ya yükselirken, oda başı elde edilen gelir ise 52.3 Euro oldu.

En yüksek doluluk Malta’da
Ülke Ortalama doluluk oranları (Haziran 2015/%)
Malta 90.5
Çek Cum. 83.9
İngiltere 83.5
Litvanya 82.4
Belçika 82.2
Yunanistan 82.2
Macaristan 81.8
Avusturya 80.7
Portekiz 79.8
Hollanda 79.4
Polonya 79.1
Almanya 77.1
İspanya 76.5
İsviçre 76.4
Romanya 75.8
İtalya 74.5
Finlandiya 71.4
Slovakya 71.1
Hırvatistan 70.9
Bulgaristan 66.7
Türkiye 63.4
Rusya 62.1