5 Mayıs 2016 Perşembe

“Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı” Araştırma Sonuçları Açıklandı

“Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı” 
Yarınların iş dünyasına şekil verecek olan Dijital Değişim sürecine şirketlerin %90’ında üst düzey yöneticiler liderlik ediyor.Dünya teknoloji devi Samsung Electronics, TÜSİAD desteği; Deloitte Türkiye ve GfK’nın işbirliğiyle Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen, “Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı” Araştırması’nın sonuçları Çırağan Hotel Kempinski’de düzenlenen toplantıda açıkladı. Samsung Türkiye ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, Samsung Türkiye Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen, Deloitte Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Lideri Tolga Yaveroğlu ve GfK Tüketici Deneyimleri Genel Müdürü Fulya Durmuş konuşma yaptılar.


TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes, yaptığı konuşmada dijitalleşmenin iş dünyasını dönüştürdüğünü belirterek şunları söyledi: “Değişen ve çeşitlenen müşteri beklentileri ile verimlilik ve rekabet baskısı öyle bir noktada ki, yenilikçi fikirlere yatırım yapmak; tasarım, üretim ve sunumda teknolojiyi odağa yerleştirmek artık kaçınılmaz. 

Ancak dijital değişime ayak uyduran şirketler ve ülkeler, küresel rekabet ortamında sürdürülebilir bir büyüme yakalayabilecek. Dolayısıyla, sanayi ve hizmet sektörlerinde şirketlerin dijital teknolojileri yakından takip etmesi ve kendi iş modelleri üzerindeki etkilerini, fırsatları ve yol haritalarını hazırlamaları büyük önem taşıyor. Şirketin bir bütün olarak dijital değişimini sağlamak için güçlü ve kapsayıcı bir dijital stratejinin oluşturulmasını ve inovatif bakışın kurum kültürüne yerleştirilmesini önemli bir gereklilik olarak görüyoruz. Bu noktada ‘dijital vizyona sahip liderler’in oynayacağı rol belirleyici olacak. Farklılaşmak ve ezberbozan inovasyonlar yapmak için dijital değişimi çok iyi içselleştirmek ve yönetmek gerekli.”


Samsung Electronics Türkiye Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen; Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı Araştırması ile son yıllarda hızlı bir şekilde yaşanan dijital değişim sürecine; farklı bir açıdan bakmak üzere yola çıktıklarını belirterek; “Dijital değişime, iş dünyamıza yön veren liderlerin, yani CEO’ların gözünden baktığımız özel çalışmamızla, geleceğe ışık tutacak önemli bilgi ve verilere ulaşmayı hedefledik. Türkiye’nin farklı sektörlerinde faaliyet gösteren ve iş dünyasının önde gelen 58 şirketinin üst düzey yöneticisiyle bire bir görüşmeler yaparak gerçekleştirdiğimiz çalışmamızla, Türkiye’de yaşanan dijital değişimin seviyesini algılarken; aynı zamanda dijital yatırımların hangi alanlara yapıldığı, değişim sürecinin nasıl ve kimler tarafından yönetildiği, hangi aşamada olduğu ve ne gibi fırsatlar sunacağıyla ilgili de oldukça önemli bilgilere ulaştık” dedi.


Deloitte Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Lideri Tolga Yaveroğlu ise araştırmayla ilgili olarak şu değerlendirmede bulundu: “Dijital anlamda inovatif şirketlere ilişkin altı ortak özellik öne çıkıyor: Bu şirketler tasarım odaklı bakış açısı ile iş yapan inovatif ekipler oluşturup yetkinlikler geliştirerek yıkıcı gelişim yaratan fikirler yaratıyor. Dijitalleşmenin teknolojiden çok öte bir felsefe olduğunu anlamış ve bütün organizasyonu tedarikten teslimata dijital olarak gözden geçirerek bu süreçlerde dijitalleşmenin faydalarını değerlendirmiş bulunuyorlar. Çok güçlü ekosistem oyuncuları haline geliyorlar. Bu şirketler aynı zamanda yıkıcı düşünüyorlar. Hızlı karar alma ve uygulama becerilerine sahipler. Son olarak, bu şirketlerin hepsi müşteri odaklı çalışıyorlar. Araştırmamızda yer alan dijital kanallardan gelen ciro yüzdesi, dijitale ayrılan yatırım yüzdesi, dijital stratejinin net ve anlaşılır olması, CDO görevlendirmesinin yapılması ve dijital olgunluk düzeyi ile ilgili değerlendirmeler göz önüne alındığında; dijital değişim açısından Türkiye yolun başında olsa da, CEO’ların gözünden de bu sürecin hızla gelişeceği görülüyor.”


GfK Tüketici Deneyimleri Genel Müdürü Fulya Durmuş Türkiye’ye yön veren kurumların kaçınılmaz  dijitalleşme döngüsüne tam olarak ne derece adapte olduklarını, geleceğe dönük yaklaşımlarını, yatırım ve beklentilerini araştırıp anlamlandırmanın, bu araştırma ile mümkün olduğunu belirterek; “Mobil Ödemeler, Akıllı Evler, Nesnelerin İnterneti ve İnternet Tüketim Alışkanlıkları konularında son bir yıl içerisinde sektörlerden gelen araştırma taleplerindeki anlamlı artışı da göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’deki Dijital Değişim’in önümüzdeki yıllarda nasıl evrildiğini ölçümleyebilmek ve yorumlayabilmek için şimdiden heyecan duyuyoruz” dedi.

Türkiye’de dijital değişimin ayak sesleri yükseliyor
Araştırma sonuçlarını detaylarıyla paylaşan Tansu Yeğen; ortaya çıkan önemli bulguların Türkiye’de dijital değişimin başladığına, ayak seslerinin yükseldiğine ve hızla yol alacağına işaret ettiğini söyledi: “Araştırmamızdan çıkan temel bulgulara baktığımızda; kurumlarda, dijital olgunluk ve dijital strateji arasında önemli bir korelasyon olduğu görülüyor. Bu kapsamda net ve anlaşılır dijital stratejiye sahip olmanın öneminin, Türkiye'de faaliyet gösteren şirketler tarafından net bir şekilde anlaşıldığını görüyoruz. Zaten katılımcılar, ‘stratejinin net ve anlaşılır olmasını’ kurumsal dijital değişimin başarısında en önemli etken olarak görürken; dijital olgunlaşmanın önündeki en önemli engeli de ‘stratejinin eksikliği’ olarak ifade ediyorlar.

Dijital değişim, Türkiye’de üst düzey yöneticiler tarafından destekleniyor. Katılımcıların %90’ı dijital değişim sürecinin liderliğinin üst düzey yöneticiler tarafından üstlenildiğini belirtiyor. Şirketlerin %40’a yakını sürece teknoloji birimleri tarafından liderlik edildiğini, %20’si ise gelecekte de bu birimlerin liderlik etmesini planladıklarını belirtiyor. Ancak, Türkiye’de dijital değişim, henüz ‘bütün bir resim’ olarak ele alınmıyor. Değişim, organizasyonel birimler içerisinde birbirinden bağımsız olarak geliştiriliyor ve yönetilen inisiyatifler çerçevesinde yürütülüyor. Şirketler münferit teknolojilere operasyonel bir odak ile yatırım yapıyorlar.

Tüketici taleplerinin sektörler üzerinde farklı beklentiler yaratması sebebiyle, dijital teknolojilerin sağlaması beklenen fayda, sektörlere göre farklılaşıyor. Son tüketiciler ile doğrudan temas halindeki B2C şirketlerinin yatırım odakları, B2B şirketlerininkinden oldukça farklılaşıyor. Telekomünikasyon ve Finansal Hizmetler sektörleri dijitalleşmeyi sadece önceliklendirmekle kalmayıp yatırımlarının önemli bir bölümünü dijitalleşmeye ayırıyorlar.”

Tansu Yeğen, araştırmada elde edilen diğer bulguların, önümüzdeki dönemde hem Türkiye ekonomisi hem de Türk iş dünyası için önemli gelişmeleri beraberinde getirdiğine işaret ettiğini de sözlerine ekledi: “Şirketlerin cirolarının yüzde kaçının e-ticaret, mobil uygulamalar gibi dijital kanallardan geldiğini gösteren Dijital Kanallardan Gelen Ciro Yüzdesi’ne baktığımızda, katılımcılar için ciro yüzdesi ortalaması %11 olarak ortaya çıkıyor. Dijital stratejinin net ve anlaşılır olmasına ilişkin gösterge niteliğindeki Net Dijital Strateji’ye baktığımızda ise katılımcıların %54’ünün ‘dijital stratejinin net ve anlaşılır olması’ ifadesine katıldıklarını görüyoruz.

CDO tanımına uyan bir yönetici profilinin bulunmasına ilişkin gösterge olan Dijital Değişime Liderlik Eden C Seviye Yönetici Varlığı konusunda ise, katılımcıların %38’i bu tanıma uygun bir yönetici olduğunu belirtmişler. 

Araştırmaya katılan yöneticiler kendilerine dijital olgunluk seviyesi algısına ilişkin gösterge olan Olgunluk  Düzeyi’nde hangi aşamada oldukları sorulduğunda; %7’si kendisini giriş seviyesinde; %59’u gelişen seviyede ve %34’ü ise olgun seviyede şeklinde değerlendirmiştir. Şirketlerin toplamda dijitale yaptıkları yatırımların payını gösteren Dijital Yatırım Yüzdesi başlığa bakıldığında ise; katılımcıların dijitale yaptıkları yatırımların ortalamada %27 seviyesinde olduğu görülmektedir. Tüm bu sonuçlardan da anlaşılacağı üzere; Türkiye’de yaşanan dijital değişim süreci heyecan verici gelişmeleri de beraberinde getirmektedir.”

“Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı” Araştırması’ndan elde edilen bulgu ve sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanıyor: 

Katılımcı her 3 şirketten 2’si ‘net ve anlaşılır bir dijital stratejileri olduğunu’ düşünüyor

Araştırmanın katılımcıları, kurumsal dijital değişimin başarılı olabilmesindeki en önemli etkeni, net ve anlaşılır bir strateji olarak belirtiyor. Araştırmaya katılan her üç şirketten ikisi net ve anlaşılır bir dijital stratejileri olduğunu düşünürken; her beş şirketten biri net ve anlaşılır bir dijital stratejilerinin olmadığını söylüyor. 

Araştrmada Bankacılık, Telekomünikasyon, Perakende, Dayanıklı Tüketim Ürünleri sektörlerindeki şirketlerin ise dijital stratejilerinin oluşturulması ve anlaşılır hale getirilmesi konusunda yol aldıkları görülüyor.

Araştırmaya katılanlara dijital değişime teşvik eden sebepler sorulduğunda, %17 ile verimliliği artırmak ve %16 ile müşteri ihtiyaçlarına hızlı cevap verebilmek tüm seçenekler arasında ön plana çıkıyor.  

Seçimlerin sıralamasına bakıldığında ise, %21 ile en önemli sebep olarak belirtilen verimliliği artırmayı, %19 ile müşteri ihtiyaçlarına hızlı cevap verebilme, yine %19 ile rekabet avantajı, %12 ile kârlılık takip ediyor.

Dijital alanlara yatırımda telekomünikasyon, sigorta ve bankacılık ilk 3’te yer alırken; diğer sektörler arasında perakende öne çıkıyor

Araştırma kapsamındaki şirketlerin 2015 yılı yatırımlarının %27’sini Internet, mobil yazılım, donanımdan oluşan dijital alanın oluşturduğunu belirtiyor. “Tüm sektörler arasında dijital yatırımlara özellikle bankacılık, sigorta ve telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren şirketlerin ciddi oranda  yatırımlar yaptığını görüyoruz. 

Bu üç sektörün dijital alanlara yaptıkları yatırımların ortalaması %55’iken, bu sektörler dışındakilerin yaptığı yatırımların ortalaması %16’lar seviyesinde kalıyor. 

Net ve belirlenmiş bir dijital strateji kapsamında yatırım yapmaya başlayan şirketlerin gelecek dönem yatırımları sorulduğunda ise; giyilebilir teknolojiler, robot yatırımlar ve yenilenebilen enerji teknolojileri dışındaki bütün teknolojik yatırım alanlarında bir takım yatırımları olduğunu ve önümüzdeki yıllarda da yatırımlarını artırmayı planladıklarını görülüyor

Son tüketici odaklı B2C şirketler ile B2B şirketlerin dijital yatırım odakları birbirinden farklılaşıyor 

Araştırmada son tüketici ile temas eden şirketlerin B2B şirketlere kıyasla dijital pazarlama, mobil teknolojiler, müşteri deneyimi ve e-ticaret konularında daha fazla yatırım yaptığı görülüyor. 

Diğer taraftan B2B şirketlerin ise nesnelerin interneti (IoT), yenilenebilen enerji teknolojileri, iş analitiği, robot, tedarik zinciri takibi gibi alanlarda B2C firmalara kıyasla daha fazla yatırım yaptığı ortaya çıkıyor.

Rekabetin daha çok diğer sektördeki şirketler veya girişimcilerden (start-up) geleceği düşünülüyor

Araştırmaya katılan şirketlerin değerlendirmelerine göre rekabetin %45 oranında bulundukları sektörden gelmesi beklenirken, diğer sektörlerden %30, girişimci firmalardan ise %25 oranında rekabetin gelmesinin beklenmesi sektör dışından gelecek rekabetin önemini vurguluyor.

Özellikle bankacılık, telekomünikasyon, hızlı tüketimde faaliyet gösteren şirketler, diğer sektörleri ve girişimci firmaları önemli bir tehdit olarak algılıyor. Telekomünikasyon sektörü daha çok diğer sektörlerdeki firmaların yeni oluşumlar göstereceğini düşünüyor. Rekabetin diğer sektörlerden ve girişimci firmalardan geleceğini söyleyen şirketlere hangi sektörün kendileri için rekabet oluşumlarını ortaya çıkarabileceği sorulduğunda ise, teknoloji ve perakende sektörleri açık ara ön plana çıkıyor.

Dijital değişim konusunda CIO/CTO pozisyonları yerini korurken; dijital değişimden sorumlu
C seviye görevlendirmeleri hızla yapılıyor

Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de dijital değişimin liderliğini ağırlıklı olarak Bilgi Teknolojileri (CIO/CTO) yürütüyor. Ancak şirketler, dijital değişimi hayata geçirmede doğru vizyon ve stratejinin önemi kadar, süreci yönetecek liderlerin konumlandırılmasının başarıya ulaşmada kritik bir önem taşıdığının farkındalar. 

Araştırmada; Chief Digital Officer (CDO), bir unvan ya da pozisyon gerekliliğinden ziyade, dijital değişim konusunda görevlendirmeyi içeren tüm pozisyonları kapsayacak şekilde ele alınıyor. 

Varolan durumda Türkiye’deki şirketlerin %38’inde Chief Digital Officer (CDO) görev tanımına uyan bir yönetici bulunuyor. Ancak katılımcı şirketlerin sadece %26’sı bu pozisyonun CDO unvanı ile çalıştığını belirtiyor.  Bankacılık, Telekomünikasyon, Dayanıklı Tüketim Ürünleri sektörlerinde bu oran %67’iken, perakende sektöründe ise bu yarı yarıya görünüyor. CDO pozisyonu olmayan şirketler ise önümüzdeki 3 yıl içinde  bu pozisyonu %80 oranında doldurmayı planlıyor.

BOATSHOW LifeStyle ile Haliç’te buluşuyor

Deniz ve tekne tutkunları 02-05 Haziran’da BOATSHOW LifeStyle ile Haliç’te buluşuyor.Yatçılıksektörünün dünya çapındaki lider markaları, 2016 model ürünlerini  İstanbul’un kalbi Haliç’te BOATSHOW LifeStyle organizasyonunda görücüye çıkarıyor.Yıllardır büyük ilgi gören BOATSHOW, ilk kez LifeStyle konsepti altında, mega yat boyutuna varan tekne ve marin ürünleri sofistike beğenilere hitap eden premium markalarla bir araya getiriyor.

Katılımcıların ve ziyaretçilerin yıllardır büyük ilgi gösterdiği BOATSHOW, bu yıl ilk kez “Life Style” konsepti ile İstanbul’un deniz kenarındaki tek beş yıldızlı kongre merkezi Haliç’te gerçekleştiriliyor. Kapalı mekân, açık hava ve deniz kıyısı etkinliklerinin eş zamanlı yürütülebildiği, dünyada az sayıda bulunan toplantı merkezlerinden biri olan Haliç Kongre Merkezi’nde 02-05 Haziran 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek BOATSHOW LifeStyle, konuklarına benzersiz bir deneyim yaşatacak.

Yatçılık sektörünün dünya çapındaki lider markalarının, İstanbul’un kalbi Haliç’te buluşacağı organizasyonda mega yat boyutuna varan tekne ve marin ürünler ilk kez LifeStyle konsepti altında, sofistike beğenilere hitap eden premium markalarla bir araya geliyor.

Yaşam Tarzına Değer Katacak
Deniz ve tekne tutkunları, 150 teknenin denizde sergileneceği 550 metrelik sahili ile doğal bir marina olarak BOATSHOW’a ev sahipliği yapan Haliç’te tüm ihtiyaçlarının yanı sıra, hayallerini süsleyen marka ve ürünleri de bulacak. BOATSHOW LifeStyle, bu sene konuklarına deniz ve tekne ile ilgili benzersiz ürün ve hizmetlerin yanı sıra; sanat ve tasarımın, gastronominin, moda, otomotiv, teknoloji, özel bankacılık ve gayrimenkul dünyasının en seçkin markaları ile ürünlerini sunacak.

Büyük bir merakla beklenen, dünya markalarının 2016 model tekne seçenekleri de BOATSHOW LifeStyle ile Haliç’te görücüye çıkacak. Performans, estetik ve lüksü birleştiren son model mega yat, yelkenli, motor yat, katamaran, sürat ve gezi tekneleri; 9 m. ile 50 m. ve üzeri boya sahip tekne modelleri; tekne aksesuarları-tekne yapım ve bakım malzemeleri; marinalar; su sporları malzeme ve ekipmanları, marine giyim ve aksesuarları; alternatif sporlar; deniz turizmi ve charter firmaları; ilgili dernekler ve medya kuruluşları BOATSHOW LifeStyle organizasyonunda buluşacak.

Ayrıca, ‘Fırsat Pontonu’nda yatçılık sektörünün lider broker firmalarının güvencesiyle, BOATSHOW’a özel çok cazip satış fiyatları ile ikinci el tekne seçenekleri de meraklılarına sunulacak.

Ray Collins, Deniz Tutkunları İle Buluşuyor
BOATSHOW LifeStyle’ın bir başka büyük sürprizi de uluslararası ödüllere sahip ünlü fotoğrafçı  Ray Collins olacak. ‘Deniz’ ve ‘fotoğraf’ kavramları birlikte anıldığında dünyada akla ilk gelen isim olan Ray Collins, BOATSHOW LifeStyle için İstanbul’a gelecek. Ziyaretçiler, BOATSHOW LifeStyle boyunca Haliç Kongre Merkezi’nde sergisini gezebilecekleri Ray Collins’e fotoğraflarını imzalatacak ve sohbet etme fırsatı yakalayacak.

Deniz temalı fotoğrafları Vogue, Wired, New York Post, National Geographic, Yahoo, CNN, ABC, ESPN, The Australian, Huffington Post & BuzzFeed gibi prestijli medya kuruluşlarında yayımlanan Ray Collins’in eserleri, ABD, Avrupa, İngiltere ve Avustralya’da galeriler ve müzelerde sergilendi.

Yaza coşkulu bir merhaba demek isteyenlerin, denizden ve hayattan zevk alanların yaşam tarzlarına değer katacakları BOATSHOW LifeStyle, İstanbul’un her noktasından; hem karadan hem denizden kolayca ulaşım sağlayabilecekleri Haliç’te, konfor, lüks ve zengin programı ile 02-05 Haziran 2016 tarihlerinde ajandalardaki yerini almaya hazır...


28 Nisan 2016 Perşembe

Bavaria 55 Cruiser İle Mavi Yolculuk

TURİZMİN SESİ
Akdenizin en güzel koylarında tatil yapmak ve yelken keyfini yaşamak isteyen misafirlerimiz için 7 kişi konaklayabilecek şekilde dizayn edilmiş teknemiz hizmetinizdedir.Türkiye’nin Kıyılarını keşfetmenin en güzel yolu, benzersiz bir yat tatili ile mavi yolculuğa çıkmaktan geçiyor. Egzotik plajlar ve büyüleyici manzaralar sunan adalara karadan ulaşmak zor ve hatta çoğu zaman imkansız olabiliyor. Deniz yolu ise bu güzelliklerle tanışmanın en ideal şeklini sunuyor.

Tatil yapmanın, dinlenmenin bir başka çeşididir aslında tekne tutup mavi yolculuk' a çıkmak.Şehrin kalabalığından, iş yerinizin ya da evinizin dört duvarı arasından kurtulup, Ege ve Akdeniz'in en güzel koylarında,yeşille mavinin binlerce tonunun kaynaştığı doğal bir ortamda denizle buluşmaktır. Dostlarınızla, sevdiklerinizle baş başa olabileceğiniz, gününüzü ve gecelerinizi paylaşabileceğiniz,eğlenebileceğiniz güzel bir teknede ruhunuzu dinlendirebileceğiniz, özgürlüğünüzü yaşayabileceğiniz bir tatildir mavi yolculuk. Bavaria 55 Cruiser Yelkenli teknemizde 4 misafir kabini, her  kabinde wc ve duş bulunmaktadır. Uzunluk :16.75 m En: 4,76 m  Dip: 2,35 m

FIYATIN ICINDE OLANLAR :
Çarşaf.pike takım.battaniye - Havlular - Bot and Yamaha 6 PS motor - Cep telefon - İnternet  3 GB - Son temizleme

EKSTRALAR :
Gennaker :150 € 1 HAFTA için
Transitlok: 130 €
Yurt dışı Çıkış ve Giriş işlemleri
Kemer dışı marina paraları ve kumanya içecekler
Mazot dolu olarak tura başlıyoruz tur bitiminde dolu bırakıyorsunuz. Antalya ve Kemer arası hava limanı transfer 70 Euro'dur

REZERVASYON
İsteğe bağlı rezervasyonlarınız sadece 7 gün için geçerlidir. Gerçek rezervasyon ilk ödeme (en az 20 gün önce) yapıldıktan sonra gerçekleşir ve ilgililer arasında kontrat imzalanması gerekir. Geri kalan ödeme en az, kiralama tarihinden 30 gün önce ödenmelidir. Ödeme bankamıza yapılmadığı takdirde, bu tarafımızdan size hatırlatılacaktır veya ödemenizi kanıtlayan bir belgeniz olmadan hiç bir teknenin limandan ayrılmasına izin verilmez. Bu kurallarda kesinlikle esneklik yapılmaz. İslerin hızlı yürümesi açısından gereken öncelikli işlemleri en az gelişinizden 10 gün önceden yapınız. Tarafınızdan verilen Ekipman, zarar, kırılmalar tarafınızdan karşılanır ve bu zarar kayıp ve eksiklikler sigorta kapsamında değildir.

Tarihler Arasında Haftalık Kaptan Dahil Fiyatlarıdır (yapılan rezervasyonlarda %30 ön ödeme alınır geri kalan tura başlamadan geri kalan kısım ödenir)
01,01.2016 - 15.04.2016             3800,- EURO
16.04.2016 - 17.06.2016             4500,- EURO
18.06.2016 - 30.09.2016             4750,- EURO
01.10.2016 - 04.11.2016             4500,- EURO
05.11.2016 - 31.12.2016             3800,- EURO
(Günlük ve 3 Günlük Turlar Yapılır)

Tekne Kemer Antalya’dır.Göcek, Marmaris, Bodrum ve Yunan Adalar Turu istendiği takdirde yapılabilir. Sadece teknenin yakıt giderleri yol masraflarını karşılamanız yeterli olacaktır. Bavaria 55 Cruiser Kaptanı  tarafımıza aittir.

YELKEN
Ana yelken balenli
Sarma sistem Genoa

GÜVERTE DONANIMI:
Elektrikli ırgat
Zincir krom 65m
Bosa kancası                                                                    
Yedek çapa ve 30 m. krom zinciri
6 adet bağlanma halatları 16mm 2x15m/2x20m/2x40m
10 m ince halat
9 Usturmaça + 2 Balon
Yüzme gözlüğü ve snorkel
Mazot bidonu 18Lt.
Seyyar sintine pompası
Su hortumu ve adaptörleri
Pasarella ve kakıç
Kokpit duşu ve yüzme merdiveni
Kokpit hoparlörleri
Bimini
Sprayhood
Dingi ve Yamaha 6 Hp
Kokpit minderleri

NAVİGASYON EKİPMANLARI:
Otopilot ve uzaktan kumanda
Chartplotter kokpitte
Derinlik ve hız göstergesi
Elk. Rüzgar göstergesi ve windex
VHF telsiz ve kokpit hoparlörü
CD Çalar, radio ve DVD çalar
Dürbün ve kerteriz pusulası
Projektör ve el feneri

Rota takımı
Pilot kitaplar Türk ve Yunan kara suları İngilizce
             
EKSTRA DONANIMLAR
EMNİYET EKİPMANLARI
Baş pervanesi
Jeneratör
Vebosta
Klima (sıcak ve soğuk)
Mikro dalga fırın
Krups marka Eksperesso makine
Beko Türk kahve makinası
Electr. WC x 2
Electr. Genoa vinçleri
2 x Spi-/ Gennaker-vinçleri
Can salı
At nalı ve denize düşen adam feneri
Otomatik can yelekleri
Emniyet bağlanma kayışları
Yangın söndürücü
İlkyardım seti ve işaret fişeği seti
Tel kesme makası
Tırmanma oturağı
Sis düdüğü
Yedek parça seti ve takım çantası
Kaptan çakısı

MUTFAK
Detaylı mutfak ekipmanları 12 kişilik
Kaşık, bıçak, çatal, tava vs.
3 flameli ocak, fırın
2 Buz dolabı, 1 derin dondurucu
3 adet maringaz tüp




DİĞER:
1 Start aküsü
3 Servis aküsü 180 Amp.
2 Adet jel akü baş pervane          
Şarj cihazı 12 volt 45 Amp.
Şarj cihazı 24 volt 30 Amp.            
12 V Soket salon ve kokpitte
220 V İnverter 800 W
Sahil elk. kablosu ve adaptörleri
Battaniye ve yastık


16 Nisan 2016 Cumartesi

“İstanbul’un Turizm Anlayışı Değişiyor”

TURİZMİN SESİ-  HABER CANAN ÖZGEN
İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ve Beykoz Belediyesi işbirliğiyle 15- 22 Nisan tarihleri arasında kutlanacak olan 40. Turizm Haftası etkinlikleri Beykoz’da başladı.Tarihi Kanlıca Meydanı’nda Turizm Haftası Kutlamaları, Beykoz Belediyesi Halk Oyunları ekibinin Aydın Yöresi’ne ait Zeybek ve halk oyunların sergilediği perponmas ile başladı

Tarihi Kanlıca Meydanı’nda yapılan açılışa İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürü Nedret Apaydın, Beykoz Kaymakamı Ahmet Katırcı, Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, başkan yardımcıları, Türkiye Otelciler Birliği Başkanı Timur Bayındır, Küçük Oteller Başkanı Yavuz Dilmen, Rehberler Odası Başkanı Hakan Eğinlioğlu, Skal Kulübü Başkanı Bahar Birinci, turizmciler, rehberler ve ilçe sakinleri katıldı.


 Nedret Apaydın: “İstanbul’un Turizm Anlayışı Değişiyor”
Turizm anlayışının son yıllarda değiştiğini vurgulayan İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürü Nedret Apaydın: “İstanbul’da turizm denilince aklımıza yabancı turistler, sıcak mevsim, Tarihi Yarımada, Beyoğlu, müzelere giriş çıkışlar geliyordu. Tüm İstanbul'u turizm alanı yapmak istiyoruz."Turizmle alakalı en güçlü sektör grupları İstanbul'da ve onlarla çok yakın çalışıyoruz." Turizm sektörüyle alakalı tüm meslek gruplarını davet edip bu yıl farklı ilçeleri gösterdiklerini ve bütün grupların doğrudan Beykoz'u seçtiğini ifade etti.

 Tüm İstanbul’un her ilçesi bir  turizm alanı ve 365 gün turizm zamanı. Beykoz’da turizm alanında çok büyük bir gayret var. Beykoz'un kendi güzelliklerini dışarıya pazarlama noktasında zorluk yaşadığına vurgu yapan Apaydın, "Beykoz'un yerli ve yabancı turistleri çekmek noktasında sıkıntıları vardı. Bu noktada devreye girip, Başkanımızla görüşmeler yaptık. Türkiye'de geçen sene 11 milyon insanımız yurt içinde seyahat etmiş. Turizm denilince aklımıza sadece yabancı turistler gelmemeli. Beykoz'a geldiğimde öyle güzel şeylerle karşılaştım ki turistlerin uğrak yeri olmaması için bir neden yok. Umarım bir yıl içerisinde olumlu dönüşler alırız." diye konuştu.

Konuşması arasında mikrofonun azizliğine uğrayan Apaydın, çok geziyorum  çok konuşuyorum Turizm için temaslarımız devam edecek ama mikrofon konuşmamıza izin vermiyor bizim enerjimiz daha yüksek dedi.






Kaymakam Katırcı: “Beykoz Dünya’nın En Güzel Yeri”
Kaymakam Ahmet Katırcı; “Beykoz Dünya’nın en güzel yeri. Bizlerde bir özellik vardır, yaşadığımız yerin kıymetini bilmeyiz. 

Beykoz’un çok değişik özellikleri var. Hem şehrin içinde hem de dışındasınız. Önünüz deniz, arkanız orman. Bu güzelliklerin kıymetini bilmek gerekir. Beykoz’un tarihi, tabiatı, kültürü ve insanı var. İstanbul’da artık turizm destinasyonunu değiştirmek ve geliştirmek lazım. Beykoz bu anlamda biçilmiş kaftan” şeklinde konuştu.  



Başkan Çelikbilek: “Beykoz’un Her Köşesi Turizm Cenneti”
Turizm Haftası’na ev sahipliği yapmaktan gurur duyduklarını belirten Başkan Yücel Çelikbilek: “Beykoz İstanbul’da turizm alanında çok özel bir yere sahip. İlçemizin her köşesi turizm cenneti sayılabilir. Beykoz bugün tarihi filmlerin çekildiği mekânlara ev sahipliği yapıyor. Riva’yı merak etmeyen yok. İlçemizde merak edilecek, tarihi ve kültürel daha pek çok nokta var. Turizmde artık mekânlar klasikleşti, yeni mekânlarla, rotalarla zenginleştirmek gerekir. Turizm için gereken unsurların tümü burada fazlasıyla mevcut.” Beykoz'un turistleri çekebilecek farklı mekanlara sahip olduğu anlatan Çelikbilek, "Beykoz, doğasıyla birlikte sanatsal etkinlikleriyle turizm alanında yer bulacak. Bu hafta gerçekleşecek etkinliklerle artık Beykoz'un, turizmcilerin yol haritalarında yer alacağını umuyorum. Böylelikle turistler de hep aynı yerleri gezmek zorunda kalmayacaklar.

Yeni alanların açılması hem turistler için hem de Beykoz için ciddi kazanım olacaktır." ifadelerini kullandı. Çelikbilek, "Bu kadar zenginliği çoğu zaman sunamadık, sesini duyuramadık. Ancak artık Turizm Haftası'nın Beykoz'dan başlamasıyla yeni bir sayfa açıldığını düşünüyorum. Turizmin sunacağı bütün nimetler Beykoz'da bulunuyor. Artık Beykoz tarihi filmlerin çekildiği önemli bir bölgemizdir. Bu haliyle zaten turistlerin ilgisini çekiyor. Ayrıca 75 yayınevinin katılacağı Çocuk Kitap Fuarı'nı da yarın Beykoz'da açıyoruz. 52. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'na Beykoz etabı da eklendiğini mutlulukla ifade etmek istiyorum.Tüm İstanbulluları 24 Nisan’da Beykoz etabı yapılacak Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu ve 16 Nisan’da açılacak 2. Beykoz Çocuk Kitapları Fuarı’na davet etti.



Başkan Çelikbilek konuşmasının ardında katkıları dolayısıyla Nedret Apaydın’a çeşm-i bülbül hediye ederek katkıda bulunan herkese teşekkür etti.





Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Timur Bayındır, 40. Turizm Haftası kutlanıyor Ancak ben biraz daha eskiyim. 15-22 Nisan haftasında kutlanan ‘Turizm Haftası’ etkinliklerinin toplumumuzda turizm bilincinin pekiştirilmesi ve geliştirilmesine katkısının büyük olacağına inanıyoruz.

Turizm Haftası nedeniyle Tarihi Kanlıca Meydanı’nda 40. Turizm Haftası etkinlikleri açılışında;  “2015 yılı ikinci yarısından itibaren ülkemiz ve yakın coğrafyamızda ortaya çıkan birtakım siyasi kargaşa ve güvenlik sorunları neticesinde, Türk turizmi olarak en kötü dönemlerden birisi içerisinde olduğumuz bugünlerde, sektörümüzün dinamik yapısı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde bu zor süreci kısa süre içerisinde atlatmayı umuyoruz” diye konuştu. Bayındır, mesajında turizmin, günümüzde yaşadığı zorlu sürece karşın son 10 yılda büyük bir sıçrama yaptığını ve tamamen yerli kaynak girişleriyle, kendisi dışında 54 sektörü daha harekete geçiren, ekonominin en çok döviz girdisi sağlayan, istihdama ve bölgesel kalkınmaya büyük etki sağlayan en önemli sektörlerden biri konumuna geldiğine dikkat çekti. Bu duygu ve düşüncelerle, başta sektörün emektar çalışanları olmak üzere, tüm turizm camiasının ve halkımızın Turizm Haftası’nı kutluyor, değerli meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”dedi. 




SKAL International İstanbul Başkanı Bahar Birinci; 15- 22 Nisan tarihleri arasında kutlanan 40. Turizm Haftası etkinlikleri için Tarihi Kanlıca Meydanı’nda buluştuk. İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürü Nedret Apaydın’ın davetlisi olarak katıldığım 40. Turizm Haftası etkinlikleri kapsamında Beykoz ilçesinin turizm için potansiyel bir merkez ilçe olduğunu yerinden gördüm. Genel Sekreterimiz Ayşe Önen ile  kürsüye çıkmadan önce konuştum. Bizde bir toplantımızı burada yapalım dedim. Ben kısaca sizlere Skal İstanbul’dan bahsetmek istiyorum. Seyahat ve turizm sektörünün tüm branşlarını çatısı altında toplayan tek uluslararası organizasyonu olan Skal International, 81 yıllık geçmişiyle dünyanın en köklü sivil toplum örgütüdür.


1956 yılında kurulmuş olan Skal International İstanbul Kulübü,  80 ülkede yapılanmasıyla en geniş tabanlı sivil toplum örgütü olan Skal International’a bağlı olarak faaliyet göstermektedir.
Skal International İstanbul Kulübü,  400 yakın üyesi ve hayata geçirmiş olduğu projeler ile dünyanın en büyük Skal kulübü konumundadır.  Bizde Beykoz’da bu çeşitliliği gördükten sonra profesyonel kadromuzla bir toplantı yapmaya karar verdik. Tüm turizm camiasının Turizm Haftası’nı kutluyor, değerli meslektaşlarıma ve Skal ailemin  Turizm Haftası’nı kutluyorum.

9 Nisan 2016 Cumartesi

Martı Otel İstanbul’dan çekildi

Mart Otel İşletmeleri A.Ş.’den, Martı Istanbul Hotel operasyonu ile ilgili kamuoyuna açıklama yapıldı. Martı Istanbul Hotel, İstanbul’dan çekilerek faaliyetleri sona erdi.Martı Otel İşletmeleri A.Ş, Resort otelcilik, Butik Otelcilik ve Marina işletmeciliği alanındaki faaliyetlerine devam edecektir.Dünya turizminde tüm ülkelerin örnek aldığı bir büyüme başarısı gösteren Türk Turizmi, son dönemlerde yaşanan gelişmelerden olumsuz etkilenmekle birlikte, bu dönemin Türk Turizmi için kısa süreli bir revizyon hareketine neden olacağı düşünülmektedir. Yarım asırdır Türk Turizmi’nin hedeflerine ulaşacağına inancı ile hareket eden Martı Otel İşletmeleri A.Ş., ülkemizin, gerek güney sahillerinde, gerekse şehirlerinde oluşabilecek fırsatları değerlendirmeye ve sektörün amaçladığı ivmeyi yakalamasına hizmet etmeye devam edecektir. Ancak, Martı Otel İşletmeleri A.Ş. yönetimi, turizmde mücbir sebep sayılabilecek terör olayları ve arz-talep dengesindeki öngörülemeyen değişiklikler sonrasında, yüksek kira maliyetleri ve pazar şartları sebebi ile Martı Istanbul Hotel faaliyetlerini sona erdirme kararı almıştır. Martı Otel İşletmeleri A.Ş. güçlü bir pazar payına sahip olduğu resort otelcilik, butik otelcilik ve marina işletmeciliği alanındaki faaliyetlerine devam edecektir.

50 yıldır Türk Turizmine hizmet eden Martı Otel İşletmeleri A.Ş., Ege ve Akdeniz kıyılarındaki mevcut resort oteller, butik oteller ve marinadan oluşan 6 tesisi, planlanan yeni otel projeleri ve yatırımları ile Antalya ve Ege Bölgesi’nde Türk Turizm sektörüne gururla hizmet vermeye devam etmektedir.Bu strateji kapsamında şirketimiz; Taksim’de Park Holding'e ait olan binayı 2011 yılında kiralamıştır. 30 yıllık bir yatırım projesi olarak 26.9 milyon Euro tutar ile 270 odalı bir 5 yıldızlı otele dönüştürülen bina Martı Istanbul Hotel ismiyle 2012 yılında işletmeye açmıştır. Turizmde mücbir sebep sayılabilecek terör olayları ve arz-talep dengesi İstanbul turizminde öngörülemeyen değişikliklere neden olmuştur

2013 yazından itibaren ülke gündemini belirleyen olayların ülke çapında ve özelde Taksim bölgesinde turizm sektörüne negatif etkiler yaratması, bölgedeki tüm turizm işletmeleri ile beraber Martı Istanbul Hotel’i de etkilemiş ve pazar şartlarında beklenmeyen değişikliklere neden olmuştur. 
Bu gelişmeler ışığında Şirket olarak Martı İstanbul Hotel’in faaliyetlerinin akıbeti hakkında kiraya veren ile görüşmeler yürütülerek yeni bir protokol için çalışma yapılmıştır, ancak şirket menfaatlerimiz lehine ortak bir noktada buluşulamamıştır. Gelinen noktada, Martı Otel İşletmeleri A.Ş. olarak oluşan pazar şartlarında alacağımız pozisyonla ilgili derinlemesine analizler yapılmıştır. 

Bu koşullarda devam etmemiz şirketimiz menfaatlerine uygun olmayacaktı
Şirketimizin 01.04.2015-31.12.2015 konsolide cirosunda %21.13, bilanço aktiflerinin içinde %8.78 nispetinde payı olan Martı Istanbul Hotel hakkında; yukarıda bahsi geçen şekilde gerek pazar koşulları gerekse pazar şartlarına uyumlanamayan, otelin açıldığı tarihten beri ciroya oranı toplamda %61’e ulaşan yüksek kira maliyetleri sebebiyle, İstanbul Taksim’de kiracı olarak yer aldığımız binada otel işletmemizin Şirketimiz menfaatlerine uygun olmayacağı görüşü ağırlık kazanmıştır.Bu değerlendirme ışığında Martı Otel İşletmeleri A.Ş. yönetimi, mevcut şartlarda, ticari anlamda şehir otelciliğinden hedeflediği kar marjlarını elde edememesi sebebi ile Martı Istanbul Hotel faaliyetlerinin sona erdirilmesine karar vermiştir.

50 yıldır olduğu gibi Türk Turizminin hizmetindeyiz
Martı Otel İşletmeleri A.Ş. kurulduğu günden beri, çalıştığı tüm pazarlarda oturmuş bir marka algısı yaratarak hedefleri doğrultusunda emin adımlarla ilerlemiştir. Yarım asırdır Türk Turizmi ile özdeşleşmiş bir marka olarak sektörün dünya turizminde hedeflediği yere gelmesine hizmet etmeye devam edeceğiz. İçinde bulunduğumuz şartların Türk Turizmi için kısa süreli bir revizyon süreci olacağına, son dönemde hükümetimizin turizmle ilgili aldığı olumlu kararların devam edeceğine ve Türk Turizminin daha büyük bir ivme ile hedeflerine ulaşacağına inancımız tamdır. Doğru kararlarla geçirilecek iki sezon Türk Turizmine pozitif yönde ivme kazandırmak için yeterli olacaktır. Martı Otel İşletmeleri A.Ş. her zaman büyüme odaklı bir strateji izlemeye ve bu doğrultuda ülkemizin, gerek güney sahillerinde, gerekse şehirlerinde oluşabilecek fırsatları incelemeye devam edecektir. 50 yıldır şirketimizin, markamızın ve tüm tesislerimizin bugünlere getirmede emeği geçen tüm hissedar, paydaş ve emektar çalışanlarımızın da bugüne kadar olduğu gibi bu gayede bizimle beraber olacağını inanıyor ve gönülden teşekkür ediyoruz.



8 Nisan 2016 Cuma

Dünyadaki 229 kültür ve doğal miras alanının 114 tanesi tehdit altında

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan doğal miras alanlarının neredeyse yarısı tehdit altında.Bu alanlar sadece doğal yaşamın sürmesi için değil, bölgedeki insanların refahı ve geleceği için de yaşamsal öneme sahip. Buna rağmen, dünyadaki 229 kültür ve doğal miras alanının 114 tanesi kaçak ağaç kesimi, madencilik, yapılaşma, petrol ve gaz arama gibi  çalışmalar yüzünden tehdit altında. 11 milyon insanın geleceği ise Dünya Miras Listesi’ndeki bu alanlara bağlı.

WWF, 6 Nisan’da başlattığı küresel kampanyayla doğal hayatı ve insanların geleceğini tehdit eden bu tür yıkıcı faaliyetlerin sona erdirilmesi için çağrıda bulunuyor.  Tanzanya’daki Selous Yaban Hayat Parkı, İspanya’daki Donana Milli Parkı ve Beliz’deki mercan resifleri başta olmak üzere koruma değeri yüksek bütün alanları tehdit eden faaliyetlerin durdurulması için gerekli adımların atılmasını istiyor. WWF’in talepleri arasında, doğal alanların daha iyi korunması ve yönetilmesi, endüstriyel kaynaklı tehditlere yol açan finansal nedenlerin gözden geçirilmesi ve özel sektör yatırımlarını düzenleyen uluslararası standartların güçlendirilmesi gibi çözüme işaret eden öneriler yer alıyor.


Türkiye’de birçok doğal alan Dünya Miras Listesi’nde olmayı hak ediyor
Türkiye’de ikisi hem kültürel hem doğal miras; 13’ü ise sadece kültürel miras olmak üzere toplam 15 Dünya Kültür Mirası alanı bulunuyor. Bu sayı İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerde 50’ye yakın. Türkiye gibi geniş ve özel bir coğrafyada halen doğal ve kültürel özellikleriyle “karma” Dünya Mirası alanları olarak tescillenmiş yalnız iki alan olsa da, eşsiz güzelliklere sahip çok sayıda doğal alan Dünya Mirası olarak tescillenmeyi hak ediyor. Doğal alanlarımızın dünya çapında tanıtımı ve en iyi şekilde korunması için Dünya Mirası listesine girmesi önem taşıyor. 

Türkiye’nin Dünya Miras Listesi
Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir) [1985]
Pamukkale-Hierapolis (Denizli) [1988]
İstanbul'un Tarihi Alanları [1985]
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) [1985]
Hattuşa (Boğazköy) - Hitit Başkenti (Çorum) [1986]
Nemrut Dağı (Adıyaman - Kahta) [1987]
Xanthos-Letoon (Antalya - Muğla) [1988]
Safranbolu Şehri (Karabük) [1994]
Troya Antik Kenti (Çanakkale) [1998]
Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) [2011]
Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) [2012]
Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) [2014]
Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) [2014]
Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri (2015)
Efes (2015)

Ne yapabilirsiniz?
WWF’in dünya çapındaki kampanyasına destek vererek, uluslararası düzeyde öneme sahip Dünya Mirası alanlarındaki acil tehditlere karşı harekete geçebilir, ülkemizde ve dünyada koruma değeri yüksek alanların Dünya Mirası olarak tescillenmesine ve korunmasına katkıda bulunabilirsiniz. 10 Temmuz 2016’da İstanbul’da başlayacak Dünya Mirası Komitesi’nin 40. toplantısına Türkiye’nin ev sahipliği yapacak olması Dünya Mirası kavramının ülkemizde daha iyi anlaşılması ve benimsenmesi için bir fırsat sunuyor. Doğal mirasımızın korunması ve daha fazla alanın bu listeye girmesini sağlamak için çalışmaların yapılması ve gerekli adımların atılması konusunda karar vericilerimize çağrıda bulunuyoruz. www.wwf.org.tr 

Dünyada son 3,5 yılda veri hırsızlığı sonucu,3,7 milyar kayıt çalındı

Dünya genelinde son 3,5 yılda (2013- Nisan 2016 tarihleri arası), yaşanan veri hırsızlığı sonucunda, 3 milyar 712 milyon 694 bin 708 kayıt çalındı. Veri hırsızlığına sektörel bazda bakıldığında, perakende %32,89; teknoloji 18.27; kamu %17,46; finans %12,17; diğer %10,74 ve sağlık %8,47 oldu. Gemalto’nun Breach Level Index raporuna göre; veri hırsızlığının en çok yaşandığı ülkeler arasında Amerika, Çin, Güney Kore gibi ülkeler ilk sıralarda yer alıyor. Rapora göre, geçtiğimiz 3,5 yıl içinde en çok veri hırsızlığının yaşandığı olaylar arasında; 300 milyon veriyle Alibaba şirketi, 191 milyon veriyle ABD seçmenleri kayıtları, 152 milyon veriyle Adobe systems kayıtları, 145 milyon veriyle eBay kayıtları gösteriliyor.  

Bireyler, sosyal medyaya çok fazla verisini bırakıyor, Veri hırsızlığı (veri ihlali) konusu, son günlerde Türkiye’deki 50 milyon kişinin kimlik bilgilerinin internette yayınlandığının açıklamasıyla yeniden gündeme geldi. Yüksek Seçim Kurulu ve siyasi partilerde olan Türkiye vatandaşlık bilgilerinin (TC Kimlik no, adı, soyadı, anne adı, baba adı, yaş, doğum yeri, doğum tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu il ve açık adresi) internete düşmesi, kamuoyunu tedirgin etmiş görünüyor. Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Başkanı Mehmet Önder, özellikle bireylerin ve kimi zaman da kurumların, çok daha fazla verisini internete ve sosyal medya ağlarına (Facebook, Twitter, WhatsApp, Gmail) bırakmakta olduğuna dikkat çekti. 

Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, şunları söyledi: 
“Mobil sistemler ve internet vasıtasıyla; kişisel bilgilerimizi, cep telefonu numaramızı, tüketim alışkanlıklarımızı, etrafımızdaki kişilerin bilgilerini, gönüllü şekilde kendimiz internete ve sosyal medya ağlarına bırakıyoruz. Bu büyük dataya (big data) sahip olan kurumlarda, işlemiş oldukları bu veriyi, dünya genelinde isteyen kurum ve kuruluşlara satabiliyor. İş yazılımları ve güvenlik yazılımları ile de bir takım veriler toplanarak, servis ediliyor. Örneğin, Almanya’da, devletin izniyle, yaşayan vatandaşların ve şirketlerin dataları, CD içinde 100 Euro civarında bir paraya satılıyor. Dünyadaki ticari, siyasi, ekonomik istihbarat örgütleri; kimlik bilgilerinden ziyade, işlenmiş big data üzerinde çalışmaya devam ediyor. Bu noktada, bireysel kullanıcılara, kendileri ile ilgili daha az bilgiyi internet ortamına bırakmalarını tavsiye edebiliriz. Kamu kurumları ve özel sektör firmalarına da, ellerindeki verinin kritik olduğunu düşünüyorlarsa, verinin çalınmasının önlenmesi adına, bilgi güvenlik seviyelerini yukarıya çıkarmaları gerektiğini belirtebiliriz. Bilgilerin internet ortamına girildiği bir dünyada, çeşitli yöntemlerle bu bilgiler ticaretleştirilmeye devam edecektir” diye konuştu.  
Sektörel bazda veri hırsızlığı 
%32,89 perakende 
%18.27 teknoloji 
%17,46 kamu 
%12,17 finans 
%10,74 diğer 
%8,47  sağlık 

Veri hırsızlığı kaynakları 
%56,76 dış kaynaklı saldırılar 
%23,81 yanlışlıkla yaşanan kayıplar 
%15,23 iç kaynaklı saldırılar 
%2,21 ulusların desteklediği saldırılar 
%1,99 bilgisayar korsanı 

RESTONET BUSİNESS İLE MİSAFİRLERİNİZİ PRESTİJLE AĞIRLAYIN

Multinet Up, Restonet Business hizmeti ile çalışanların firmaları adına yapacakları temsil ve ağırlama ihtiyaçlarını hızlı, kolay ve güvenli bir şekilde karşılıyor. 21.000’e yaklaşan kurumsal müşterisi ve 1.000.000’dan fazla kart kullanıcısı ile akıllı çözümlerde Türkiye’nin lider şirketi Multinet Up, Restonet Business hizmeti ile kurumsal temsil ve ağırlama ihtiyacı olan şirketlere prestij sağlarken önemli avantajlar da sunuyor. Restonet Business ile misafirlerini ağırlayan firmalar harcamalarını tek fatura ile muhasebeleştirebiliyor. Böylece, misafirlerin ağırlanması sürecinde kurumlar gereksiz operasyonel yüklerden kurtuluyor.

25.000 seçkin noktada kullanım avantajı!
Restonet Business, firmaların çalışanlarına özel aylık harcama limiti belirlemesine imkânı sunuyor ve çalışanların nakit taşıma problemini ortadan kaldırıyor. Kayıp ve çalıntı risklerine karşı geliştirilen sistemle güvenli kullanım sağlanıyor. Türkiye genelinde Cookshop, Sushico, Happy Moons, Kitchenette, lunchbox, Shake Shack vb. 25.000 seçkin noktada kullanım avantajı sunan Restonet Business, hem kullanıcının seçeneklerini çoğaltıyor, hem de firmaya prestij sağlıyor. Ayrıca anlaşmalı noktalarda çikolata, tatlı gibi hediyeler için yapılan harcamalarda da kullanılabiliyor.

Multinet Up Kurumsal Hizmetler A.Ş.
Şirketler ve kamu yönetimi için ödeme sistemleri ve akıllı hizmet çözümleri sunan Türkiye'nin lider kuruluşudur. Yarattığı yenilikçi finansal teknolojiler ile kurum ve kuruluşlara, çalışanlarına ve bireylere "değer yaratan" çözümler tasarlar ve sunar. Çözümleri arasında kurumsal yemek ve akaryakıt ödemeleri, hediye kartları, sadakat ve ortak tedarik sistemleri, seyahat ve konaklama çözümleri, uzun dönemli araç kiralama ve çevrimiçi ödeme hizmetleri bulunmaktadır. Multinet Up’ın, ülkemizde sayısı 21.000’e yaklaşan kurumsal müşterisi, 1 milyondan fazla kart kullanıcısı ve kafe, restoran, büfe, otel ve mağazalar ile akaryakıt istasyonlarından oluşan 35.000’e yakın üye işyeri bulunmaktadır. Multinet Up, sunduğu hizmetleri Türkiye genelinde 81 il ve bunların ilçelerindeki üye işyerine kurduğu pos ağı ile sağlıyor. Bünyesindeki 3 şirket ile toplamda 14 farklı ürünü yaygın servis ağı ile paydaşlarına fayda sağlamak için sunmaktadır. www.multinet.com.tr

2 Nisan 2016 Cumartesi

İstanbul Arkeoloji Müzesi “BİR ZAMANLAR II” Fotoğraf Sergisine Ev Sahipliği Yapıyor

Figen Çiftçi, "Bir Zamanlar... II" adlı fotoğraf sergisi kısa süre sonra kapılarını ziyaretçilerine açacak. İstanbul Arkeoloji Müzeleri binasının Assos Salonu'nda sanatseverlerle buluşacak sergi 2 Nisan Cumartesi günü başlayıp, 30 Nisan'da sona erecek. 

Çiftçi'nin arkeolojik kalıntılarla Türk folklöründen yeni fotoğraflarla bir araya getirdiği sergisi parçaları, hafta sonu bir sanat kaçamağı yapmayı düşünenler için ideal bir alternatif.

 BİR ZAMANLAR II 
Mitoloji görsel olarak her zaman bana esin kaynağı olmuştur. Antik dönemlerden günümüze ulaşan bir çok Yunan ve Roma yapıları mitolojik sahnelerin ve kişilerin canlandırdığı oymalarla bezenmişlerdir. Birçok klasik heykel ve yontunun çoğu hasarlı olsa da zamanımıza ulaşmıştır. Aphrodite, tatlı ve baştan çıkartıcı gülümsemesiyle olağanüstü güzelliğe sahiptir. Onunla ilgili mitolojik hikayeler her zaman aşk ile ilgilidir; ya kendisi bir aşk ilişkisindedir; ya da başkalarının ilişkilerine karışır. Bu tanrıçaya kuşlardan serçe ve kumru, çiçeklerden gül ve mersin adanmış sayılır. 
Aşk tanrıçası Aphrodite’nin şehri olan Afrodisias ve tapınak, günümüzde de tüm görkemliliğiyle ayakta duran 14 sütünü ile çok etkileyicidir. Geyre’de Aphrodisias’ı bulabilirsiniz. Oradaki tarihi taşlar, eskinin görkemini, bir imparotorluğun gücünü yansıtırlar. Fotoğraflardaki Efes Kütüphanesi, Bergama – Akrapolis, Kütahya –Aizanoi Zeus Tapınağı, Uzuncaburç – Mersin Zeus Tapınağı’nda olduğu gibi… Buraları gezerken, akşam güneşi üstlerine çöktüğünde antik kentlerin yalnızlığını ve yalnızlığın hüznünü hissedersiniz. Geçmişten bugüne o yaşanmış dönemlerin cıvıltıları kulaklarınızda çınlar. Bu sergimdeki yapıtlarımla bir dönemin bu muhteşem arkeolojik mekanlarına bir nefes, bir can, bir renk getirmeyi arzuladım. Böylesine şanslı bir tarihi zenginliğin içindeki o tılsımlı ustaların ellerinden çıkan ve neredeyse canlanıp dile gelecek gibi duran heykellerin kıymetini bilmeden yaşamayalım istedim. Kendine özgü eski otantik kıyafetli Yörüklerimizi, Dadaş köyü kızlarımızı, Kerpe adasındaki Yunan komşumuzu “Bir zamanlar II’de aynı topraklarda yaşamış tarihi harmanlayarak sunmaya çalıştım. 

Figen Çiftçi 
FİGEN ÇİFTÇİ’NİN “BİR ZAMANLAR…II” SERGİSİ 
Görmeye alışık olduğumuz klasik fotoğraf anlayışı, Figen Çiftçi’nin sihirli gözüyle bu sergisinde farklı bir boyuta kavuşuyor. Klasik anlamda çekilen görüntüler yerine, ören yerlerinin sessiz fakat son derece gizemli antik taşlarını tekrar yaşatma çabası ön plana çıkıyor. Figen Çiftçi, çekim platosunun önemli bir bölümünü, Aphrodisias’ta kurmuş ve orada titizlikle seçmiş olduğu, antik frizleri, oymaları heykelleri, başları, duvarları, sütunları kemerleri, estetik bir biçim içinde dizerek, bazen baştan sıralayarak ve aralarına insan figürleri katarak izleyiciyi hayal ve düş dünyasına götürüyor. Geri planların siyah beyaz, kullandığı karakterlerin renkli oluşu Figen Çiftçi’nin yaratmak istediği efekti güçlendiriyor. Ortaya çıkan tablo, bütün haşmetiyle tarih içinde fantastik bir geziye dönüşüyor… İzleyici sergide tabloları keşfetmek için yürürken, önlerinden hızla geçemiyor çünkü anlatmak istenilen öyküye kendini kaptırıyor. Zaman faktörü yok oluyor, izleyicileri biribirinden ilginç ve ustalıkla seçilen taş motif detaylarına bakarak, bir yandan da aralarında serpiştirilmiş renkli kadın figürlerini inleyecek düş alemine dalıyor… Figen Çiftçi böylece çok özel bir tarihi geçmişi olan Aphrodisias’ı böylece izleyicilerin zihninde canlandırmış oluyor. Her sergisinde farklı bir boyutla karşımıza çıkan, yaratıcılığı ve enerjisiyle beni hep şaşırtan sevgili Figen Çiftçi’yi gönülden kutluyorum. 

İzzet Keribar, Mart 2016 
Foreword 
Mythology has always been a source of inspiration for me. Antique Greek and Roman structures and buildings were decorated with carvings representing mythlological scenes and characters. Most of these classical sculptures an carvings have still managed to reach our times as partially damaged remains. Aphrodite, with her sweet and seducing smile has an extraordinary beauty. Mythological legends concerning her are always connected to love: she either is in love, or meddles into other people’s love affairs. Birds, such as sparrows and doves, and flowers such as roses and myrtle, are devoted to this goddess. Aphrodisias, the city of Aphrodite, the goddess of love, and its temple with its 14 still intact sumptuous columns, are really impressing. You can discover Aphrodisias at Geyre. Antique Stones reflect the glory of the past and the power of an empire, such as the Library of Ephesus, the Acropolis in Bergama, the Aizanoi temple of Zeus in Kütahya and the Temple of Zeus in Uzancaburç-Mersin, as can be seen in the photographs… When you visit those archaeological sites at sunset, you can feel the loneliness and melancholy of tehese antique cities. The tweeting sounds of an antique past ring in your ears. With my Works, I wished and tried to bring life andd color to the magnificent archaeological remains of our glorious past. I did not want us tol ive without appreciating the masterworks of magic craftsmen who gave life to these statues. In “Once Upon a Time II” I tried to mingle the old folkloric costumes of our authentic nomads the “Yörük”, our village girls of Dadaş, and our Greek neighbours of Kerpe island. Who all lived on this land and shared a common history. 

Figen Çiftçi 
The exhibition of Figen Çiftçi “Once Upon a Time… II” 
The concept of classical photohraphy acquires a new dimension seen through the magical eyes of Figen Çiftçi. She tries to revive the antique and mysterious stone remains of archaeological sites, instead of taking classical pictures. Figen Çiftçi has established most of her photographic background in Aphrodisias, and uses the antique fraises, carvings, statues, heads, walls, pillars and arches, mixing them with human figures to create an esthetic design which transports visitor into a universe of dreams and fantasy. The black and White background behind the colorful characters strengthens the impact Figen Çiftçi wishes to create. The resulting frame transforms the visit into a fantastic historical voyage. The visitor, who walks to discover the Works of art of the exhibition, cannot walk fast, because he is attracted by the story hiding behind them. Time is a vanishing factor, and visitors get lost in a universe of imagination and dreams, looking at a fascinating and carefully selected figures of women. Figen Çiftçi succeeds to revive Aphrodisias and its remarkabla antique history in the minds of the visitors. I congratulate heartily Figen Çiftçi who always manages to surprise me in each of her exhibitions with her innovative dimensions of creativity and energy. 
İzzet Keribar ,March 2016

29 Mart 2016 Salı

Göçmen Sorununa Çözüm Bulmak için Düzenlenen Borderless Hack’i, HandtoHeart Projesiyle İstanbul&I Ekibi Kazandı

İstanbul’un en tutkulu; girişimcilerini, bilgisayar mühendislerini ve tasarımcıları, Türkiye’deki göç ve göçmen problemine çözüm ürünleri geliştirmek üzere Kolektif House’taydı. 25-27 Mart’ta gerçekleşen Borderless Hack, İstanbul Amerikan Başkonsolosluğu, Garaj ve Habitat’ın destekleriyle, Hackquarters ve Kolektif House’un organizasyonuyla gerçekleşti.

Suriye’de yaşanan olaylardan ötürü Türkiye’de çıkan göçmen sorununa çözüm bulmak ve sosyal bir etki yaratma amacıyla, gerçekleşen Borderless Hack, Cuma akşamüzeri Kolektif House’ta başlayarak, Pazar öğlen saatlerine dek sürdü. Suriye Ekonomi Forum’undan Rami Sharrack yaptığı açılış konuşmasında; ‘’Türk ve Suriyeli gençlerin bir araya gelerek, Türkiye’de yaşanan bir soruna ortak bir çözüm aramaları çok mutluluk verici.’’ dedi. Sharrack, Suriyelilerin yaşadıkları genel sorunlara değinerek, yarışmacılara yol gösterdi.

50 yarışmacı, toplamda 7 ekipten oluşan katılımcılardan; Suriye’den diğer ülkelere göç etmek zorunda kalan kişilerin yaşadıkları konaklama, işsizlik ve yemek gibi sorunlara çözüm bulma ve birbirleriyle iletişim kurmalarına yardımcı olabilmek için bir uygulama tasarlamaları istendi. Hackathon boyunca, yarışmacılara 500 Startups’tan Enis Hulli, Habitat Uluslararası Girişimcilik Merkezi’nden Başak Saral ve Hackquarters’tan Kaan Akın gibi isimler mentörlük yaptı. 

İki gün boyunca, kıyasıya geçen mücadelenin kazananı Istanbul&I ekibi, Suriyeli mülteci kadınlarının el işi ürünlerini toplayan ve ürünlerin hikayeleriyle, satışını yaparak onlara gelir sağlayan bir uygulama geliştirdiler. Amerika seyahati, Kolektif House üyeliği, Hackquarters’tan bir aylık mentorship ve API Plug’dan 1 yıllık üyelik gibi çeşitli ödüller kazanan ekip, ödülünü Pazar günü gerçekleşen seremonide İyzico’nun pazarlama müdürü Çağdaş Önen’den aldı. Amerika Başkonsolosu Charles F. Hunder ödül töreninde yaptığı konuşmada; ‘’Suriyeli mültecilerin hayatlarını kolaylaştırıcı çözümler üretmek için bir araya geldiğimiz bu etkinlikte, önemli olan genç girişimcilerin bilgi ve yeteneklerini kullanarak projeler üretmeleriydi. Bu sinerjinin devam etmesi diliyoruz.” dedi.   

Restoranım için "1 Milyon EURO" harcadım

Hamburg’daki “Le Canard Nouveau” adlı lüks restoranın sahibi ve baş aşçısı, Türkiye’nin ilk ve tek Michelin Yıldızına sahip şefi Ali Güngörmüş, Aşçılar ve Tedarikçiler Buluşmasının onur konukları arasında yerini aldı. Hamburg’daki “Le Canard Nouveau” adlı lüks restoranın sahibi ve baş aşçısı olan aynı zamanda Türkiye’nin ilk ve tek Michelin Yıldızına sahip şefi Ali Güngörmüş, Aşçılar ve Tedarikçiler Buluşmasının onur konukları arasında yerini aldı. 

Ali Güngörmüş’ün Tunceli’den Hamburg’a uzanan “başarı hikayesi” şefler tarafından ilgiyle dinlendi. Türkiye’nin ilk ve tek Michelin Yıldızına sahip şefi Ali Güngörmüş, 1986 yılında Almanya’ya çikolatası çok güzel olduğu için gittim. Hırslandım okuyup donanımlı bir şekilde yoluma devam etmeliydim. Hedef belirledim.ts O dönemlerde Almanlar bizleri küçük ve hor görüyorlardı. Her yerde geçerli, kendini kurtarabileceği bir mesleğe ihtiyacım vardı. Bu düşünceyle mutfağa yönelip çıraklık okuluna giderek eğitimimi tamamladım.


Dergilerde ünlü aşçıların başarılarını okuyordum hırslanıyordum 
“Hedefimi 14 yaşındayken belirledim”.  Bir gün eve giderken Metro’da gazetede 1 yıldızlı Glockenbach’ın ilanını gördüm. Saat bir hayli geçti 23:30 civarıydı. Özgüvenim yerinde ne istediğimi biliyordum. İlanın adresine telefon açtım ben “TÜRKÜM” ve çalışmak istiyorum sizin aradığınız kişi benim dedim.ts Telefonun diğer ucundaki Alman bana yemek yapmayı biliyor musun? diye sordu. Evet dedim ve  bana gel dedi gittim çırak olarak işe başladım. Böylece yıldızlı Restoran hikayem başladı. Haftanın 5 günü çalışıyor 2 gün tatil yapıyordum.ts Bir gün Restoran sahibi bana Ohhh 2 gün tatil yapıyorsun dedi. Baktım ki ben bu kadar çalışmama karşı kadir kıymet bilmiyordu ben işi bıraktım.14 yaşındaydım hedefim belliydi çok ünlü bir şef olmalıydım. Bir gün benim Restoranım olacak, kendim çalıştırmalıyım dedim. Uzun zaman çalıştıktan sonra  buradan ayrıldım.

Başka bir Michelin Yıldızlı Restorana girdim. Burada mutfak şefi olarak işe başladım. Michelin Yıldızlı Restoranda kalite hep üst seviyede olmalıydı. Günler geçti burayı devredecekseniz bana devredin dedim.  Çalıştık hep birlikte  her şey güzel gidiyordu. İşletme sahibi bir gün bana geldi ve burayı hala istiyormusun dedi. Ben  çalıştığım Restoranın sahibi işletmecisi oldum.ts Kendime çalışmaya başladım artık başarı da benim yorgunlukta benimdi. Ben Restoran sahibi olunca  aynı zamanda Türk olmam sebebiyle Dönercilik yapacağımı düşündüler.Ama öyle düşünenlerin fikirlerini çürüttüm. 1 sene sonra Michelin Yıldızlı Restoran sahibi ve Şefi Ali Güngörmüş oldum. Özümüzü kaybetmeden genç arkadaşlara destek vermeliyiz sahip çıkmalıyız.ts Michelin Yıldızı Restorana verilir. Restorandaki Şef giderse o yıldız 1 sene devam eder. O yıldızı almak kolay ama o yıldızı devam ettirmek zor. Ben işimi severek aşk ile yapıyorum. Almanya’dan İstanbul’a gelerek baharatlarımı Mısır Çarşısından alıyorum.

Yılın işletmecisi ödülü aldım. Başarılı bir o kadar da  mütevazi olan Michelin Yıldızlı Restoran sahibi ve Şefi Ali Güngörmüş, benim için ödüllerin önemi yok güzel işlere imza atmak beni hırslandırıyor ve mutlu ediyor. Egolarından tamamen sıyrılmış kocaman gülümsemesi ve içi parlayan eğitmen ve mimarı olduğu girişimciliği takdire şayan. Onu mutfakta görünce, Alman disipliniyle donatılmış olduğunu anlamak da güç değil. 
Restorantçılığın püf noktalarını sıralıyor
İşin önemli yanı yıldızlı şeflerin mutfağıdır diyor. Esas olan şeflerdir. İşi bilen kişiler tarafından işletmeler açılmalıdır. Ya da işyerinin ortağı olmalıdır. Şef yoksa lezzet olmuyor. Yaratıcı gençlerin mutfağımıza şekil vereceği inancındayım. Emek veren yoksa para bir işe yaramıyor. Zor diye bir şey yok denemediğiniz için bilmiyorsunuz.ts Benim iki yıldızım var biri Restoranımda diğeri ise garajımdaki Mercedes’imde. Avrupalı kesimin boy gösterdiği Restoranımı 1 Milyon EURO ile açtım, şimdi 48 çalışanım var diyerek başarı öyküsünü anlattı.

Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Özdemir,övgüyle bahsettiğiTürkiye’nin ilk ve tek Michelin Yıldızlı Şefi Ali Güngörmüş’e Sheraton İstanbul Ataşehir Hotel’de Unilever Food Soluitons’un ana sponsorluğunda düzenlenen ve Kahramanmaraş Yöresel Yemekleri temasını taşıyan etkinlikte katılımından dolayı plaket ile teşekkür etti.

24 Mart 2016 Perşembe

Boeing ve Pegasus Havayolları Beş Adet Yeni Nesil 737-800 Teslimatını Duyurdu

Boeing ile Türkiye’nin önde gelen düşük maliyetli havayolu Pegasus Havayolları, teslimatta öngörülen liste fiyatlarıyla 505 milyon dolar değerinde olan beş adet Yeni Nesil 737–800 uçağının siparişini sonuçlandırdı. Pegasus Havayolları ve bağlı kuruluşları Air Manas ve İzair’in filolarında, 58’i 737–800 olmak üzere toplam 69 uçak bulunmaktadır. İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı merkezli olarak faaliyetlerini yürüten Havayolu, geniş bir yerel ve bölgesel uçuş ağına sahiptir. 


Pegasus Havayolları CEO’su Mehmet Nane, “737-800, kanıtlanmış güvenilirliği, mükemmel işletme ekonomisi ve müşteriler nezdindeki popülaritesi sayesinde benzersiz bir performansa sahiptir,” şeklinde konuştu. “20 yıl öncesine dayanan bu uzun vadeli ilişkiyi, filomuza yeni Boeing uçakları katarak sürdürüyor olmamızdan son derece mutluyum.” Boeing Ticari Uçaklar Avrupa Satış Başkan Yardımcısı Monty Oliver ise, “737–800, dünya çapında aldığı 7,000’in üstünde sipariş sayesinde, son derece başarılı olan Yeni Nesil 737 serisinin en çok satan versiyonu olmaya devam etmektedir,” dedi. “Pegasus’un uçak ihtiyacı için tekrar Boeing’i seçmiş olmasından gurur duyuyoruz.” 

Pegasus Havayolları, özel sermayeli bir havayolu olup Türkiye’nin önde gelen düşük maliyetli havayoludur. ESAS Holding’in sahibi olduğu Pegasus, ilk charter uçuşlarına 1990’da başlamıştır ve 2005’ten bu yana tarifeli uçuşlar gerçekleştirmektedir. Pegasus Havayolları, Türkiye’de 33 ve dünya çapında 70 olmak üzere, toplamda 41 ülkedeki 103 noktaya tarifeli uçuş hizmeti sunmaktadır. 

İflas ertelemeye başvururken iflas etmeyin

Son dönemde iflas erteleme başvurularında ciddi artış var. Şirketler, haciz baskısı olmadan bütün varlıklarını koruyarak faaliyetlerini devam ettirmek için bu kararı aldırmak için başvuru yapıyor. Ancak doğru zamanda ve doğru şekilde yapılan başvurular şirketi kurtarıyor. Yanlış zaman ve yapılacak bazı hatalar şirketin sonu olabiliyor.Son bir yıldır kendi sektöründe marka olmuş şirketlerin bir biri ardına iflas erteleme için başvurduğu yönünde haberler okuyoruz.   Köytür Piliç, Aziz Bebe, Gold Bilgisayar, Nursan Çelik, Sezon Pirinç, Yazgan Şarapçılık bunlar içinde ilk akla gelenler…Ekonomik kriz nedeniyle çeklerini ya da aldığı krediyi ödeyemez duruma gelen şirketlerin iflas erteleme başvurusunun tek kurtuluş yolu olarak  gördüğünü  söyleyen Çakır Hukuk Danışmanlık’ın kurucu avukatı Umut Çakır “İflas ertelemede en büyük risk sonucun ‘iflas’la bitmesidir” diyor.
Hileli İflas gündeme gelirse yargılama sonucunda hürriyeti bağlayıcı cezai yaptırımlar ve tazminatların da söz konusu olabileceğini dile getiren Çakır, iflas erteleme başvurusu yapmadan ve başvuru sırasında bazı noktalara dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.

Doğru zamanda başvurulmalı
İflas erteleme,  sürece başvuran firmalar haciz baskısı olmadan bütün varlıklarını koruyarak öncelikle faaliyetlerinin devamını sağlayacak tedbirleri alarak serbestçe yollarına devam ediyorlar. Ancak Avukat Umut Çakır, firmaların iflas ertelemesi işlemine karar vermekte geç kaldığını vurguluyor. Firma yetkililerinin her nedense ‘halledebilirim, bir yerlerden kaynak yaratabilirim’ gibi çoğu kez gerçekleşemeyecek umutlarla zaman kaybettiğini söyleyen Çakır, kanuni takip nedeniyle haciz işlemine maruz kalındığında ise iflasın ertelenmesi uygulamasının başlatılmak istendiğini anlatıyor.   Bu arada, haciz baskıları nedeniyle faaliyetinin devamını sağlamak ve mal muhafazasına engel olmak için çok önemli sayılabilecek maddi kayıplar verildiğinin de altını çizen Çakır, süreç içerisinde en fazla ihtiyaç duyulan işletme sermayesinin kaybedildiğini belirtiyor. Peki iflas erteleme başvurusu için en doğru zaman ne?

Bu soruya Çakır şu şekilde cevap veriyor: “Şirketler düzenli olarak öz varlık kontrolü yapmalı. Mukayeseli öz varlık karşılaştırmalarında süregelen bir eksilme izleniyorsa gidişatın iyi olmadığı açıkça ortadadır. Eğer mutlaka iflasın ertelenmesi müessesesinden yararlanılmak isteniyorsa, aktif-pasif dengesi çok fazla bozulmadan yani çok geç kalmadan operasyon başlatılmalı.”
Başvuruda nelere dikkat edilmeli?

Bu konuyla ilgili olarak TCS Danışmanlık’ın Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Işık, ise iflas erteleme müracaatında bulunmak isteyen firmaların öncelikle mali alt yapılarının buna uygun olup olmadığını kontrol ettirmelerini öneriyor. Kendilerinin yaptığı kontrollerde çok sayıda firmanın alt yapısı uygun olmadığı için teşebbüslerinin yarıda kaldığını hatırlatan Erdoğan Işık, mali yapısı uygun olan firmaların borca batıklık bilançosu ile iyileştirme projesinin mutlaka profesyoneller tarafından hazırlanması gerektiğinin üzerinde duruyor.  Zira müracaatta bulunup mahkeme tarafından bilirkişilere yaptırılan borca batıklık hesabında, borca batık olmadığı için davası reddedilen firma sayısı oldukça fazla. Ayrıca uygun olmayan borca batıklık oranı nedeniyle iflas kararı verilen firma sayısı da hatırı sayılır bir seviyede.  

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, sunulan iyileştirme projesinin firma gerçeklerini yansıtması ve uygulanabilir olmasıdır. Projede somut iyileşme emareleri bulunmalı ve devam eden süreçte öngörülen ciro ve karlılığa mutlaka ulaşılmalı. Yoksa sonuç yine iflas olabilir.

Sonuç iflas olmasın
Son olarak Çakır Hukuk Danışmanlık'ın Kurucu Avukatı Umut Çakır şu uyarıda bulunuyor:
“Çok önem arz eden diğer bir husus ise borca batıklık oranı. Yüzde 30’un üzerindeki bir borca batıklık durumunda iyileşmenin mümkün olamayacağı yönünde kesinleşmiş yargı kararları dikkate alındığından, firma hakkında iflas kararı verilir. Müracaattan piyasanın haberdar olduğu andan itibaren artık firma tüm alımları nakit yapmak zorunda kalır. Elde faaliyeti devam ettirebilecek kadar işletme sermayesi olmayan firmalar projede öngörülen hedeflerden uzaklaştıkları için, iflas kararı ile karşı karşıya kalır. Sürece girerken işletme sermayesi çok çok önemli. Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise, ihtiyatı tedbir kararıyla rahatlayarak rehavete kapılmanın operasyona olumsuz etkileri. Sanki tedbir kararıyla bütün dertler bitmiş gibi rahat davranılmamalı.”

“AZAZİL 2: BÜYÜ” GALADA BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ

Hayata yeni adım atmış bir bedenin önüne geçmek miydi amacı, güçlü bir aileyi yok etmek mi? Başrollerini Tuğçe Kurşunluoğlu, Ayça Kuru, Sertan Erkaçan, Bedia Ener, Murat Ercanlı ve Zülal Memişoğlu’nun paylaştığı, sanatçı Alişan ve Mehmet Aslan’ın da konuk oyuncu olarak rol aldığı Azazil 2: Büyü’nün galası dün Metrocity Sinema Pink salonlarında gerçekleşti. Azazil 2 Büyü filmi izleyenlerin büyük beğenisini kazandı.


Metafizik uzmanı Salih Memişoğlu’nun seanslarına gelen hastalarının yaşadığı yüzde yüz gerçek olaylardan beyaz perdeye aktarılan korku - drama türündeki Azazil 2: Büyü, Metrocity’deki Sinema Pink’te ünlü isimlerin de katılımı ile gala gösterimi yaptı. Alişan ve Mehmet Aslan’ın yanı sıra dizi oyuncuları İbrahim Kendirci, Paşhan Yılmazel, şarkıcı Nilay Dorsa, sinema eleştirmeni Ömür Gedik, Şenol İpek ve ünlü radyo programcısı Cem Arslan galaya katılan isimler arasında yer aldı. 25 Mart Cuma günü Türkiye genelinde 150 sinema salonunda vizyona girecek Azazil 2 Büyü’nün yapımcılığını Burak Memişoğlu üstleniyor. Senaryosunu Murat Gürvardar’ın yazdığı filmin yönetmen koltuğunda ise Mustafa Özen bulunuyor.Galada konuşan filmin yapımcısı Burak Memişoğlu "Azazil 2: Büyü" filminin korku ve drama türünde çekildiğini ve bir ailenin çöküşünü konu aldığını söyledi. Filmin iki buçuk ayda tamamladığını belirten Burak Memişoğlu, "Bizim çektiğimiz film, sadece bir korku filmi değil, içinde drama unsurları da var” dedi.

‘’Dünyamızda Cinler, Büyüler ve Sihirler Var’’
Metafizik uzmanı Salih Memişoğlu ise, film için meşakkatli bir çalışma sürecinden geçtiklerini belirterek, "Ben metafizikle uğraşıyorum. Bu metafizik seansları sırasında başıma gelmiş bir olayı perdeye taşıdık. Bu filmi yaparken çok detaylı düşünerek çalıştık. Gelirini 'Dünya Şehit Çocukları Vakfı'na bağışlıyoruz. Sihir ve büyüyle uğraşan insanların başına gelenleri yaşanmış hikâyelerden yola çıkarak aktardık." değerlendirmesinde bulundu.Memişoğlu, filmi on yaşındaki oğluna da izlettiğini kaydederek, sözlerine şöyle devam etti: "Hikâye, tamamen gerçek hayattan alınmıştır. Dünyamızda sihirler, büyüler, cinler vardır. Biz bunlarla yaşamaya alışmalıyız. Korunma yollarını bilmeliyiz. Sihir ve büyüden uzak durulmalı. Bütün bu hususlar filmde işlendi. Bizde senaryo çok. Bütün korku filmlerini çeken arkadaşlar benim yanıma gelirler. Ondan sonra çekerler. Ben yaptığım, yapacağım filmleri kendi adıma değil, milletimiz, çocuklarımız, yetimhaneler için yapacağım."
AZAZİL 2 BÜYÜ
Sedat işinde başarılı ancak özel hayatında bir o kadar başarısız ve mutsuz genç bir adamdır. Özellikle küçük kızları İlayda doğduktan sonra karısı Aylin ile ilişkileri gün geçtikçe kötüye gider. Karşısına çıkan genç ve güzel bir kadın olan Esma, Sedat'ı kısa sürede kendine âşık eder ve Sedat’ın zaten çatırdamak üzere olan evliliğini yerle bir eder. Ancak yerle bir olan sadece Sedat’ın evliliği değildir. Zaman içinde Sedat, Aylin ve küçük kızları İlayda çok kuvvetli bir büyünün etkisinde kalır. Azazil’in yeni hedefi aralarındaki bağ zayıflamış olan bu ailedir.Konusu ve içeriğiyle klasik korku filmlerinden farklı olan Azazil 2: Büyü, aynı zamanda bir aile dramı içeriyor.