BOTANİK BAHÇESİ
Sohum birden çok yerde doğal güzelliklerin ötesinde parklar ve bahçeler ile güzel bir kent. Sohum’da ilk gittiğimiz yer Botnaik Bahçe oldu. Girişinde anıt yer alan park değişik bitki ve ağaçlarla muhteşem bir alan. Botanik park bölgede bitki dokusunun tarihinin de yansıtan bir alan. Yapılışı Erken 19. yüzyılda, Sohum garnizon doktoru Bagrinovsky askerlerin ateşini tedavi etmek ve tıbbi bitkileri yetiştirmek için evin yanındaki bir bahçe kurması ile başlamış. 1812 Savaş Kahramanı Yüzbaşı Nikolai Rayevsky sahil tahkimatı başı, bu bahçeyı fark ederek destek çıkıyor. O St Petersburg ve Kırımdaki Nikitsky botanik bahçelerinin Yönetimlerle temasa geçerek Bagrinovsky bahçesi ile bitkileri paylaşmalarını sağlıyor. 1840 yılında Rayevsky da şehir bütçe kapsamında " Karadeniz kaleleri bitkilerle sağlamak için " askeri bir botanik bahçesi olarak adlandırılan konuma erdiriliyor. Bagrinovsky başkan olarak atanması ile park saptanan amaca uygun değerlendirilmeye başlıyor ancak savaş yıllarında bitki örtüsü de zarar görüyor.
1877-1878 Rus - Osmanlı savaşı sırasında Sohum bahçesindeki tüm İklimli yetiştirilmiş bitkiler tahrip oluyor. Her savaşta olduğu gibi o dönemde de şehirdeki bütün ağaçlar da zarar görüyor. Bahçedeki yenileme bitki sever P. Tatarinov sayesinde yapılmış. P. Tatarinov 1894 yılında yeniden bahçeyi düzenlemiş, Sohum Botanik Bahçesinin ilk müdürü olan. Tatarinov bahçeye dayalı bir tarımsal araştırma istasyonu(enstitü) kurmuş ve Rusya'nın St Petersburg, Moskova ve diğer botanik bahçelerinden tohum ve bitkileri satın alarak buraya getirmiş.. Bir dizi oldukça nadir ve değerli bitkilerin Avrupa'dan satın alınmasını sağlanmış . Birçok okaliptüs çeşidi, 15 portakal ve mandalina ağaçları türleri, birçok pamuk çeşitleri, ünlü lotus, indigo tesisi de koleksiyonun dâhilinde getiriliyor. Tatarinovdan sonraki müdürü çok meyve ağaçı ve endüstri bitkileri tanıtan V. Markovich oluyor. Özel iklimlendirme alanları oluşturulduğu alanda : narenciye alanına yaklaşık 100 çeşit narenciye bitki, şimdi de 40 çeşit üzerinde bambu , zeytin ve çay dikimi yapılıyor.
Sovyet yıllarında, Sohum Botanik Bahçesi , yararlı dekoratif ve nadir bitkilerin yetiştirilmesi ve klimatlama uzmanlaşmış bir araştırma kurumu haline getirildiği dönem olarak anlatıldı .1950 yılında Sohum Botanik Bahçesinde toplam 580 tür , 40 alt tür 1000’den fazla bitki çeşidi var olduğu belirtildi.. 1992 yılında tüm kıtalardan 5000 üzerinde bitki çeşitleri burada vardı. Ne yazık ki, bitki toplama kısmen 1992-1993 savaşı sırasında sayısı önemli ölçüde azaldı. 800 tür ve formların üzerinde tropikal bitki koleksiyonu yıkıldı. Şu anda bahçe personel acı kayıplara rağmen koleksiyonu restore etmeye çalışıyor. Açık zemin odunsu bitkiler savaş öncesi sayısı 5000 taksona kadar sayılabiliyor. Özellikle Yerel flora, Güney - Doğu Asya bitkiler, Kuzey Amerika, Akdeniz ve Avustralya temsil eden ürünler yetiştiriliyor.
Botanik Bahçesi şehrin rehberli geziler için çok popüler. İlginin ana öğelerinden biri Bahçe kurulmadan bile burada büyüyen 300 yıllık Kafkas ıhlamur ağacı. Botanik parkta gezerken her yerinde durup izliyor ve düşüncelere dalıyorsunuz. Doğa ne kadar zengin ve görülmeye değer. Bir bölümünde bahçe çiçekleri de var. Uzun ve iri gövdeleri sayesinde diğer ağaç türlerinden farklı olarak yetişkin okaliptüs ağaçlarının genç fidanları ile de park ayrı bir görünüm kazanmış. Soluk alırken havanında doğanında farkına vararak geziyorsunuz. Ağaçların renklerinde ayrı bir görünüm var. Farklı tonlarda renklerde ağaçlar içinde gezmek çiçekleri izlemek güzel bir an.
MAYMUN FİDANLIĞI
Sohum’a gidince mutlaka görmeniz gereken bir yerde Maymunların yer aldığı alan. Trapezia Dağında Kurulu bölgeye kısa bir tırmanış ile yolu bölgeye ulaşıyorsunuz. Bölge tam bir doğa harikası, ulaşım sağlanan yol iki taraflı ağaçlarla kaplı, öyle ki yeşilden duvar gibi, Oldukça otantik bir yolculuk ile alana giderken bölge botanik parkı andırıyor. Sohum’da Maymun Fidanlığı olarak tanımlanan yerde Abhaz Deneysel Patoloji ve Terapi Bilimsel Araştırma Enstitüsü bulunuyor. Bu alanda düzenleme 1927 yılında yapılmış. Fidanlık eskiden Profesör Alexei Ostroumov’un tatil evinin bulunduğu yerde düzenlenmiş. Fidanlığa girişte yerel ürün satan birkaç tezgâh var. İleride kullanılmayan birkaç yapı görülüyor. Merdivenleri çıkarak alana girdiğimizde orta yerde bir maymun anıtı var. 1977 yılında bilim için hayatlarını veren maymunlar anısına, Enstitü’nün topraklarında inşa edilen Maymun anıtı bölgenin simgesi durumunda. Bu yerde hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle önemli bulgulara erilmiş.
1927 yılında Sohuma İlk maymun olarak şempanze, babun ve makak türü getirilmiş. Bu iklime alıştırmak ve esaret maymunlar doğurmak oldukça zor olmuş: maymunlar dizanteri, pnömoni, tüberküloz ve helmint istilası ile de öldükleri içinde sıkıntı doğmuş sonuçta birçok yetenekli bilim adamları sorunu üzerinde çalışarak koloni sağlığını sağlamışlar. Sovyet yıllarında, Enstitü önemli araştırma yaparak farklı ülkelerden gelen bilim adamları ile işbirliği sonucunda dünya çapında bilinen bir Primatoloji merkezi konumuna ermiş. Sohum Maymun Fidanlığı binanın büyük bölümleri ve kafeslerde 5000 türden oluşuyor imiş. Bilim adamları, primatlar çeşitli aşılar ve ilaçlarla kanser hücreler test edildiği, organizmanın üzerinde radyasyon etkisi büyüme araştırılması ve hatta uzay seyahati için primatlar burada eğitildiği anlatıldı. Ayrıca, gövde, yüksek tansiyon, miyokard infarktüsü ve lösemi ile ilgili stres etki araştırmalarının da yapıldığı alanda maymunların bulunduğu üç önemli yapı yer alıyor. Yapı içlerinde ayrı ayrı bölümlerde ayrı cinsler bulunuyor. Günümüzde deney amaçlı kullanılmayan maymunlara konukların verdikleri yiyecekleri alıyorlar.
Cep telefonunu yaklaştırılmaması isteniyor çünkü tel kafeslerde tek ayaklarını çıkarıp gel gel yaparak elinizdekini almaya çalışıyorlar. Bir yerde ise yavrusunu emziren maymun aynı zamanda temizlik yapması da ilgi çeken görünümdü. Bir görevli bayan cinsleri, durumları ve maymun fidanlığı hakkında detaylı bilgiler verdi. Kimi maymun savaş döneminde kaçtığı da söylendi ama ilginç bir yer. 1960’larda Sohum Maymun Fidanlığına 'Deneyci Rüyasi’ denildiği ve 3000 ciddi bilimsel çalışma burada yapıldığı anlatıldı. Farklı bir hayvanat bahçesi idi. Hem insanların yaşaması için kobay olmuş hem de şirinlikleri ile görenleri etkileyen türler şimdilerde ziyaret edenleri izlemekteler. Kimisi telden tele atlıyor kimisi gelen geçeni seyrediyor. Girişte verilen yiyecekleri dağıtanlarda onları yemelerini izliyor. Dinlediğiniz gördüğünüz sizi etkiyor. Uzaya gidenden insanlar için üretilen ilaç deneyimleri ile kobay olarak kiminde yok olup gidene ilginç bir hikâye merkezi maymun Fidanlığı.
ŞAN PARKI
Sohum merkezde yer alan bu park yas ve kutlamalar için merkez durumunda, Sohum’da katıldığımız bağımsızlık gününde önce bu parka gittik. Prospekt Mira ve Nestor Lakoba sokakları arasında şehrin merkezinde bu yere ulaştığımızda hafif bir yağmurda başlamıştı. Yüzlerce Abhazyalı anıt önünde saygı geçişi için hazırlanmıştı. Kortej ile anıta doğru yürüyüşe geçtik. Yas ve kutlamalarda Abhazya halkı için anlamlı olan Şan Parkı (Park Slavy) cumhuriyetin merkezi ana yeri olarak tanımlanıyor. Park 1992-1993 ulusal çatışmalar sırasında Gürcü işgalcilere karşı mücadelede hayatını kaybeden vatanseverler adamış. Park'ın merkezinde yere girdirilmiş bir kılıç stilize gösteren anıt yapılmış. Yuvarlak Havuzu andıran genişlikte alanın çevresinde beşerli düz mermerlerin ortasında kılıç yer alıyor. Heykeltıraş Amiran Adleiba tarafından yapılan anıt birden fazla anlam ifade ettiğini değerli dost İvan alshundba söyledi.
Anıtta kılıç savaş sonunu ve hayatını veren kahramanları sembolize ediyor Anıta Çelenk ve çiçek bırakılması önce protokol sonra ise halk tarafından oluyor. Özellikle gençler ve çocuklar anıtın önünde müthiş bir saygı ile saygı duruşunda bulunuyor o an yaşanan acıları içlerinde hissedercesine saygılı anıtı selamlayarak ayrılıyorlar.. Anıta tüm kurumlar, okullar ve halkın çiçek koyması ile anıt bir çiçek bahçesine dönüyor. Bu anıttan sonra yakın bir yerde eski parlemento binası var. Yürüyerek oraya geçtik orada 20.nci bağımsızlık günü kutlamaları vardı. Askeri birlikler okullar eski askerler geçit töreninde yer aldı. Cumhurbaşkanı tören sonrası komutanları kutladı. Tanklar helikopterler ve uçaklar törende yer aldı. Parlemento binası savaşta en çok tahrip olan yerlerden. Roket ve kurşun izleri ile dolu duvarları ile ayakta duruyor ama iç kısımlar tamamen harap durumda. Bir bölümü de yanmış. Parlemento binası önünde yağmura rağmen büyük katılım vardı. İzleyiciler içinde Suriye’den gelen 200 civarında Adige’de vardı. Türkiye’den de çok sayıda katılımcı orada idi. Adana, Sakarya, Ankara gibi illerden dahi gelenler olmuştu.
Ahbazya Sohum Belediye Başkanı Alias Labakhua davetlisi olarak Ahbazya giden Kartal Belediye Başkanı Op. Dr Altınok Öz Ahbazya Bağımsızlık günü törenlerine katıldı. Bağımsızlık mücadelesinde şehit olanlar için dikilen anıta çiçek bırakan Başkan Öz, eşi Feray Öz, Kartal Belediye Meclis Üyesi Osman Güdü, ile çiçek koydu. Törenler için Ahbazya’ya gelen Türkiye’den çok sayıda yurttaşında yakın ilgisi ile karşılanan Başkan Op. Dr Altınok Öz diğer konuk belediye başkanları ile protokola ayrılan yerden geçit törenini izledi. Törenlerin sonunda Ahbaz geleneklerine göre çevre yerleşmelerin hazırladığı Ahbaz yerel yemeklerinini ve müziklerinin tanıtıldığı standalar sahilde hazırlanmıştı. Orada farklı kasabaların yerel yemekleri, şarapları tanıtılıyordu.. Sahilde yer alan çadırlarda yemekler yanında yerel folklor örnekleri de sunuluyordu. Bir dana çevirme olarak pişirilmiş bıçağı eline alan bir parça koparıyordu. Çadırlardaki yemekler genelde hayvansal ürünleri kapsıyordu tavuk, bıldırcın gibi hayvanların yanında özellikle peynir ve farklı ekmekler sunumda idi.
Meyvelerin tadları farklı ve güzeldi o arada bal ve şarap bölgenin önemli ilgi bulan ürünleri. Burada yerel yemeklerin yapıldığı farklı bir mekâna geçtik orada tütsü ile yapılan Abhaz peyniri ile kuru et ile yapılan yemekleri tanıdık. Gezimiz boyunca yemek protokolları ise dikkatimi çeken bir ayrıntı idi. Gittiğimiz yemeklerde yok yoktu. Balık et ve tavuk yanında yerel yemek türleri güzeldi . Yemekte masaya oturulunca orada en üst yetkili gelenlere bir hoş geldin konuşması yapıyor kadeh kalkıyor sonra otur tekrar kalk bu kere bağımsızlık için sonra farklı bir neden ile çok kere kalkıp oturuluyor bir kere şehitler için kalkılınca kadeh tokuştutulmuyor. Belkide o kadar yemeği hazmetmenin bir yoluda bu .ilk anda yadırganıyor kalk otur ama gelenekleri yaşatan ve o yolla dünü anan bir yemek seremoni gerçekleşmiş oluyor. Rus konukların boynuz ile şarap içmeleri de ayrı bir detay olarak notlarımın arasında kaldı.
Kaldığımız üç günde Gezi boyunca Dış İşlerinde görevli Alias ve İnver ve Sohum Belediye Başkanı heyeti hiç yalnız bırakmadı. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr Altınok Öz, Sohum Belediye Başkanı Alias Labakhua, Kartal Belediyesi Grup Başkan Vekili Osman Güdü ile Cumhurbaşkanlığı makamında Aleksandr Ankvab tarafından kabul edildik. Cumhurbaşkanı Aleksandr Ankvab Başkan Öz’ü Abhazya’da görmekten mutlu olduğunu belirtti ve Sohum-Kartal arasındaki kurulan ilişkinin önemine vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı Aleksandr Ankvab Halklar arasında iyi ilişkilerin ve dostlukların dünya barışına da katkısının önemli olduğunu söyledi. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz Sohum ile Kartal arasındaki dostluktan öte tarihsel köken olarak ta iki halkın birbirlerine olan yakınlıklarına değindi. Sıcak bir karşılama ile yapılan görüşmenin ardından Başbakanlık konutunda Başbakan Leonit Lakırba ile görüştük. Başbakan Leonit Lakırba Abhazya’da yakın dönemi ve yaşanan süreçleri anlattı.
Heyeti Abhazya’da görmekten duyduğu memnuniyeti ifade etti. Kültür Bakanı Badra Gunba makamında ziyaret ettiğimiz diğer bir yönetici idi. Ziyaretler sonra Sohum Belediye Başkanı bağımsızlık günü nedeni ile Abhazya gelen belediye başkanları ile bir toplantı yaptı. O toplantıya da katıldık. Ahbazya’da dolu dolu geçen günlerde güzel bir kentte olmanın tadına vardık. Trafik tek yönlü ve kuralsızlığın olmadığı bir yer. En çok o dikkatimi çekti. Elli metre geride bir yere dahi en az bir kilometre dönerek gelinsede mutlaka o yol izleniyor. Kent içinde akan derelerden biri yağmur ile taşsa da kısa sürede çevrede temizliğin yapıldığını gördük. Kaldığımız otelde güzeldi akşam 24 de kapısı kapanıp sabah 8.00 açılması dikaktimi çekti ama kahvaltı güzeldi. Naranciye yanında farklı ürünlerde vardı çoğunu tattım hoşuma gitti. Sahilde iki ayrı returanttada konuk edildik. Liman olduğu yerde vapur görünümlü bir yapı dikkat çekiyordu. Her heykelin bir anlatısı olduğu yerde tiyatro salonun bulunduğu yerde anı resim çekimi için tercih edilen yerlerdendi.
Abhaz Dram Tiyatrosu
Sohuma gelen her konuğun uğrak verdiği yerlerden biri de Abhaz Dram Tiyatrosu Abhaz Dram Tiyatrosu Puşkin Caddesi ve Makhadzhirler kıyısı köşesinde yer alıyor. Binanın ilginç bir geçmişi var. 1912 yılında Grand Hotel adlı küçük bir 30 odalı otel ve 670 ziyaretçiler için bir tiyatro burada inşa edilmiş. Ioakim Aloisi, 1. Lonca Sohum tüccara ait otelde ayrıca bir restoran, kiralık araba parkı, sinema ev Olympia, bir kumarhane ve iki dükkân yer alıyormuş. Otelin önünde küçük bir parkta bir buz pateni pisti de varmış. 1920 yılında otel ismi Grand Hotel Bzyb olarak değiştirilmiş, Aloisi Tiyatro ise Abhaz Devlet Tiyatrosu olarak değiştirilmiş ve 1931 yılında Abhaz Drama Tiyatrosu kurulmuş.
1942 yılında iki bina yangın sırasında yıkılmış 1952 yılında mimari projeler kısmen değiştirilmiş yeniden inşaa edilmiş Yeni tiyatro binasının 700 kişilik. Görkemli tiyatro binasının önündeki meydanda bir grifon çeşmesi ile dekore edilmiş. Sohuma gelen mutlaka buraya gelip resim çekiliyor. Bizde tiyatro binası önünde resim çekindik. Daha sonra sahilde gezinti yaptık.Agop kahvesinde çay içtik. Gezdiğimiz yerlerde de Ağaçlarla donanmış yolların kaldırımları düşüktü ama kimi yerde asfaltlarda bozulma vardı. Yine de ulaşım sorunsuz akıyordu. Abazha’ya günler hızlı aktı. Oysa görülecek yerlerde varı ama zaman yetmedi. Üç günlük gezi dolu dolu aktı günler tükendi. O arada farklı yerleri de not aldım.
BÜYÜK ABHAZ SURLARI, AZİZ SİMON KİLİSESİ,AZİZ SİMON MAĞARASI, ANAKOPİA KALESİ DİĞER görülmesi gereken yerler. Güzel bir bölge görülmeye değer güzellikler var.
ÖMER FETHİ GÜRER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder