UNESCO etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
UNESCO etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mayıs 2021 Çarşamba

Dünya kültür mirası İzmir’le büyüyecek

Visitİzmir, 30 ilçeyi kapsayan 11 kategori ve 2 bin 300’den fazla noktayla erişime açıldı. İzmir, dijital turizm altyapısını tamamlayan Türkiye’deki ilk şehir oldu. Mobil turizm uygulaması Visitİzmir, 30 ilçeyi kapsayan 11 kategori ve 2 bin 300’den fazla noktayla erişime açıldı. Visitİzmir’de keşfedilebilecek yerlerden biri de UNESCO alanları. Binlerce yıllık görkemli tarihiyle uygarlıklara tanıklık eden İzmir; Efes ve Bergama’dan sonra dört yeni alanın daha UNESCO’nun daimi listesine girmesi için çalışıyor.


İzmir Büyükşehir Belediyesi, 8 bin 500 yıllık tarihin ve kültürün beşiği İzmir’in potansiyelini dünyaya tanıtmak için çalışmalarını yoğunlaştırdı. Eşsiz konumu, iklimi, doğal alanları, tarihi ve kültürel zenginlikleri ile dünya coğrafyasında çok önemli yere sahip kentin tanıtım yüzü Visitİzmir mobil uygulaması hayata geçti. İzmir’e dair tüm güncel bilgilerin yer aldığı uygulama, İzmir turizminin dijitalleşmesinde atılan bir adım olması sebebiyle de önemli bir yerde duruyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmir Kalkınma Ajansı ve İzmir Vakfı ortaklığında hazırladığı Visitİzmir uygulamasında gastronomiden tarihe, doğadan agroya kadar 11 farklı turizm türünde, 2 bin 300 noktaya ait görsel ve metinsel bilgi yer alıyor. Uygulama, hem Türkçe hem İngilizce olarak App Store ve Google Play üzerinden indirilebiliyor. Visitİzmir’de keşfedilebilecek yerlerden biri de UNESCO alanları… Efes ve Bergama, UNESCO’nun Daimi Listesi’nde yer alırken, Kemeraltı ve çevresini içine alan İzmir Tarihi Liman Kenti, Birgi, Gediz Deltası ve Ceneviz ticaret yolunun parçası olan Foça, Çandarlı ve Çeşme kalelerinin UNESCO Daimi Listesi’ne alınması için çalışmalar devam ediyor. İşte o alanlar:

Antik dünyanın yedi harikasından biri Efes’te

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Efes Antik Kenti, felsefe, bilim, kültür ve sanat alanlarında medeniyetlere öncülük ederdi. Efes Ören Yeri, Meryem Ana Evi, Ayasuluk Tepesi ve St. Jean Bazilikası, Çukuriçi Höyük olmak üzere toplam dört kısımdan oluşan Efes, İzmir’in Selçuk ilçesinde yer alıyor. Antik dünyanın yedi harikasından Artemis Tapınağı’nın yanı sıra Büyük Tiyatro ile Celsus Kütüphanesi burada bulunuyor.

İlk psikiyatri hastanesi: Bergama

UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki bir diğer bölge Bergama, Pergamon Krallığı’nın yönetim merkeziydi. Bergama Akropolü ise içindeki kütüphane binası ile antik dünyada önemli bir eğitim merkezi olarak öne çıkardı. En dik antik tiyatro ile dünyanın ilk psikiyatri hastanesi Asklepion Sağlık Merkezi’ni içine alan Bergama’da tıp ile eczacılığın simgesi olan yılan figürü doğdu ve dünyaya yayıldı.

Saat Kulesi: İzmir Tarihi Liman Kenti

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde İzmir Tarihi Liman Kenti başlığıyla konumlanan bölge Kemeraltı, Kadifekale ve Basmane’yi içine alıyor. Bölgede Konak Meydanı ve Saat Kulesi gibi İzmir’in önemli sembolleri var. Zaman içinde iç limanın dolmasıyla genişleyen, dünyanın en eski ve en büyük açık hava alışveriş merkezlerinden Kemeraltı Çarşısı’nın da bulunduğu alan Konak Pier’den başlayarak Kadifekale’ye kadar uzanıyor.

Doğanın avuçlarında taş evler: Birgi

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ndeki Birgi, yemyeşil bir doğanın avuçlarına yayılan geleneksel ve kültürel mimarisini koruyor. Yüksek taş evleri, türbe ve camileri ile dikkat çeken bölgenin tarihi 5 bin yıl öncesine kadar uzanıyor. İzmir'in Ödemiş ilçesine bağlı Birgi, özellikle geleneksel mimari dokusuyla yoğun ilgi görürken, ziyaretçilerini âdeta zamanda yolculuğa çıkarıyor.

Üç kale: Foça, Çandarlı ve Çeşme

Akdeniz'den Karadeniz'e Kadar Ceneviz Ticaret Yolu'nda Kale ve Sur Yerleşimleri başlığında Türkiye'den farklı noktalarla birlikte yer alan Çandarlı, Çeşme ve Foça kaleleri, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alıyor. Çeşme ile Sakız Adası arasında deniz ticaretinin güvenliği için 15’inci yüzyılda Cenevizliler tarafından inşa edilen Çeşme Kalesi, Sultan 2. Beyazıt zamanında 1508-1509 yıllarında yapılan ilavelerle bugünkü halini almış. Dikdörtgen biçimli kale, altı kulesi ve üç tarafındaki hendeklerle muhteşem bir görüntü sunuyor. İzmir-Bergama karayolu üzerinde yer alan Çandarlı Kalesi tüm görkemiyle bugün hala ayakta duruyor. Çandarlı'nın antik dönemdeki adı Pitane, adını Amazon kraliçesinden alıyor. Kalenin bugünkü planındaki inşasıysa MS 14’üncü yüzyılda Cenevizliler tarafından gerçekleştiriliyor. Eski Foça'da yer alan Beş Kapılar (Foça) Kalesi ise ilçenin önemli tarihi yapılarından biri. Yapımı 11’inci yüzyıla tarihlenen kale, daha sonra Cenevizliler tarafından Doğu Roma İmparatoru Michael Paleologos'tan alınarak onarılmış.

Flamingolar: Gediz Deltası

İzmir’in yanı başında yer alan Gediz Deltası, barındırdığı farklı habitatlar sayesinde binlerce canlıya yaşam ortamı sunan uluslararası öneme sahip nadir sulak alanlardan biri. Yüzlerce kuş ve canlı türüne ev sahipliği yapan Gediz Deltası, dünyadaki flamingo nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu barındırıyor. Türkiye’deki tuz üretiminin yaklaşık üçte birini de karşılayan delta aynı zamanda İzmirli balıkçı ve çiftçilerin de üretim alanı ve uluslararası öneme sahip nadir sulak alanlardan biri olarak öne çıkıyor. Gediz Deltası, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı başvuruyla UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmeye hazırlanıyor.

4 Haziran 2016 Cumartesi

‘Mozaik Yolu’ İtalya’da seçkin davetlilere tanıtıldı

Türkiye’nin kültürel mirasını tüm dünyaya tanıtmak için bir araya gelen Türkiye Ortak Nesiller Entegrasyonu (T-ONE) Derneği’nin projesi ‘Mozaik Yolu’, yurtdışındaki ikinci durağı olan İtalya’daki Peggy Guggenheim Collection Modern Sanat Müzesi’nde tanıtıldı.  Seçkin davetlilerin katıldığı etkinlikte söz alan T-ONE Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, “Her ülke, topraklarında az ya da çok tarihi eser barındırır. Bu eserler var oldukları ve bulundukları topraklarda yaşayan insanlara, kurumlara, devletlere sıradan bir eşya gibi ait değil, aslında sadece birer emanettir. Bizler de binlerce yıldır saklı kalmış bu hazinenin ortaya çıkarılarak, bir dünya mirası olarak herkes tarafından bilinmesini ve ülkemizin yepyeni bir kültürel turizm alanı kazanmasını sağlamak istiyoruz. Mozaik Yolu Projemiz ile bunu hedefliyoruz” dedi. 
 
 
Anadolu’nun benzersiz tarihi mirasını tanıtmak amacıyla ulusal ve uluslararası projeler geliştiren T-ONE Derneği, Şölen ana sponsorluğunda gerçekleştirdiği son projesi Mozaik Yolu ile Türkiye’ye yepyeni bir kültürel rota kazandırmayı hedefliyor. Yurtdışı tanıtım çalışmalarının ilki Şubat ayında İsviçre’nin ünlü turizm merkezlerinden Gstaad’da gerçekleşen projenin uluslararası ikinci durağı olan İtalya’nın Venedik kentindeki Peggy Guggenheim Collection Modern Sanat Müzesi’ndeki etkinliğe çok sayıda seçkin davetli katıldı. Davete Savoy Prensesi Marie Gabrielle, Prenses Caroline Murat,  Roma Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin, İtalya’nın Türkiye Fahri Konsolosu Flippo Olivetti’nin yanı sıra Venetian Heritage Foundation Başkanı Totto Bergamo Rossi gibi İtalya’nın önemli kuruluşlarının başkanları, kültür ve sanat dünyasının önde gelen isimleriyle İtalya’nın en önemli sanat koleksiyonerleri katıldı. Venedik Bienali’yle aynı döneme denk gelen lansmanda modacı Özlem Süer’in projeye özel olarak hazırladığı koleksiyona eklediği yeni tasarım da görücüye çıktı. Süer, yakın dönemde Hatay’da bulunan ‘Neşeli ol, hayatını yaşa’ mesajı içeren ‘İskelet Mozaik’ desenini elbiseye taşıdı. Vodafone sponsorluğunda hazırlanan Mozaik Yolu videosunun LedWall’da gösterimi yapıldı. Hollanda’da yaşayan, Avrupa’nın önde gelen Türk bestecilerinden Selim Doğru’nun özellikle bu proje için, mozaiklerin bulunduğu şehirlerden birer halk türküsünü arp ile çalınmak üzere düzenledi.  Projeye özel hazırlanan ve ‘’Mozaik Yolu’’ olarak isimlendirilen eser konuklara çok keyifli anlar yaşattı.  
 
 
Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle, Gaziantepli aşçı Ragıp Mehmet Güzelbey ve ekibi tarafından Venedik’te özel olarak hazırlanan zengin menüden sunulan tatlar konukların büyük ilgisini çekti.  Gastronomi alanında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağına giren Gaziantep mutfağının konuklara sunulması geceye ayrı bir anlam kattı. Mozaik Yolu Projesi’nin ana sponsoru Şölen de Mezopotamya’nın bereketli topraklarından çıkan ve Gaziantep’in gözbebeği olan Antep fıstığını gerçek çikolatayla buluşturduğu MiLango’yu konuklara armağan etti. Dünyaca ünlü tasarımcı Karim Rashid’in tasarladığı MiLanGo, tüm davetliler tarafından büyük beğeni topladı. 

Davete katılan seçkin konukların özel ilgisi ve talebi üzerine T-ONE Derneği ilk ‘’Mozaik Yolu’’ turunu bu önemli isimlerle birlikte Eylül ayında gerçekleştirecek.  Mozaik Yolu Projesi’nin İtalya’nın ardından İngiltere ve Amerika’da bulunan dünyanın önde gelen müzelerinde tanıtılacağını belirten T-ONE Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan ‘’Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun herhangi bir tarihi eser bir daha geri getirilemeyecek şekilde yok edilse hepimizin içi acır, hepimiz bunu kendi öz kaybımız olarak hissederiz. Bundan dolayı sadece kendi eserlerimizi değil tüm dünya uluslarının eserleri korumak, yaşatmak ve ne kadar değerli olduklarını hissettirerek tanıtımını yapmak son derece önemli, hassas ve bütün insanlık adına kutsal bir görevdir. T-ONE olarak biz de çalışmalarımızı bu anlayış ve titizlik içinde sürdürmeye gayret ediyoruz’’ dedi.


4 Mayıs 2015 Pazartesi

UNESCO 70. Yılında Paris'te Gaziantep Mutfağı'ndan Örnekler Sundu

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Gaziantep Profesyonel Aşçılar ve İşletmeler  Derneği Gaziantep mutfağını  UNESCO Genel Merkezi’nde tanıttı


Paris UNESCO Genel Merkezi’nde UNESCO 70’inci yıldönümü ve Türk sözlü geleneğinin efsanevi Dede Korkut kitabının bilinen ilk nüshasının bulunmasının 200’üncü yıldönümü nedeniyle konser verildi. Birleşmiş Milletler eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO Genel Merkezi’nde düzenlenen konser Uluslararası Türk Akademisi sponsorluğunda gerçekleşti.


Türk edebiyatının başyapıtlarından Dede Korkut destanından esinlenerek hazırlanan programda senfoni orkestraları eşliğinde, Azeri, Kazak, Türk ve Türkmen sanatçılar, ozanlar ve müzisyenler tarafından Türk edebiyat sanatının müzikal sunumu yapıldı.


UNESCO Yaratıcı Şehirler içinde yer almak için Gaziantep Büyükşehir Belediyesi konserin ardından verilen resepsiyona ev sahipliği yaptı. 1000’den fazla konuğa Gaziantep yöresel mutfağından dolma, sarma, börek, köfte, kebap çeşitleri, Antep baklavası ve Antep fıstığının yer aldığı ikramlar sunuldu.
Etkinliğe, Türkiye UNESCO Ulusal Komisyonu, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan daimi heyetleri, katılımcı ülke büyükelçileri ve çok sayıda davetli katıldı.


TAŞFED uyesi Gaziantep Profesyonel Aşçılar ve İşletmeler Derneği Başkanı  Doğa ÇİTÇİ “Böyle bir etkinlikte görev almak ve Gaziantep mutfağı sunumlarını yapmak bizim için çok onurlandırıcı olmuştur” dedi.

5 Mart 2015 Perşembe

Diyarbakır Haziran Ayında Yapılacak UNESCO Toplantısında Tarihi Dokusu İle Dünya Mirasına Aday

Diyarbakır Unesco Yolunda
Bu bağlamda bir dizi çalışma devam ediyor. Tarihi Kentler Birliği Diyarbakır toplantısında yapılan çalışmalar ve erilen nokta masaya yatırıldı. Haziranda Diyarbakır surlarının dünya miras listesine adını yazdırması bekleniyor.  Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Başkanı ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr Metin Sözen sürecin en önemli destekçilerinden, ancak bu olmazsa olmazımız değil çünkü onlar bunun farkına varmalı, bu değerlerin varlığı doğal olarak dünya mirasları içinde olmayı fazlası ile hak ediyor diyor. Ülke genelinde tarihle kentlerin yeniden buluşmasını sağlayan, tarihi dokuların yeniden canlanmasına vesile olan Sözen-“ Bir kent büyük kent olmasının fiziki büyülükle değil arkasına aldığı kültürel kimliklerini dünya için biriktirip değerlerle değer bulur, sanatçıları folkloru yanında kültürel mirası ile kimlik bulur.


UNESCO fiziksel sonuçtur. Ruhsal sonuç onun üstünde” olduğunu da ifade ediyor. Diyarbakır valiliği, büyük şehir ilçe belediyeleri ve tarihi kentler birliği bu bağlamda ciddi ve önemli bir çalışmayı sürdürüyorlar. Diyarbakır surları 1972 yılında tescillenmiş, 1988 yılında Anıtlar Yüksek Kurulunun sit alanı kapsamına almış. 2012 yılından başlayarak UNESCO dünya mirası listesine surların alınması içinde çalışma yürütülüyor. Tarihi Kentler Birliği toplantısına farklı illerden ilçelerden çok sayıda belediye başkanı katıldı. Diyarbakır Büyük Şehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak ile eş başkan Fırat Anlı ev sahipliğinde İstanbul’dan Kartal Belediye Başkanı Op. Dr Altınok Öz, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ile, Urfa, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanları ve çok sayıda il ilçe belde belediye başkanı toplantıda yer aldı. Katılımcılara Süreç detayları ile anlatıldı. İki günlük toplantı sonunda Diyarbakır merkezde tarihi doku turuna çıkıldı. İç kale, Dış Kale, Burçlar, Camiler, Medreseler, kiliseler, köşkler, hanlar ve müzeler ile zengin doku yerinde görüldü. Diyarbakır kentinin bulunduğu alanda ilk yerleşmeler Yontma Taş devrine kadar uzanıyor. Arkeolojik kazılarda açığa çıkan bulgular ile zengin bir tarihi geçmişe sahip olan bölgenin merkezi Diyarbakır Dicle vadisinin 100 metre kadar yüksekliğinde bir düzlükte yer alıyor. Hurri ve Mitanniler’in ardından Asurlar, Aramiler,,İskitler, Medler, Persler, Makadonyalılar, Selevkoslar, partlar, Ermeniler, Tigan Krallığı, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Şeyh oğulalrı,Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular,İanoğulları,Nisan oğulları,Artuklar, Eyyubiler, Akkoyunlular,,safeviler ve Osmanlıların yönetimlerinde kalan Diyarbakır farklı inanç,dil,din ve kültürlerin  yaşadığı bir  yerleşme alanı olmuş.


O nedenle yer üstünde görülen kadar yer altında da gün ışığına çıkması olası bir tarihin merkezi. Yeni Diyarbakır’ın apartmanlarla villalarla dolu varlığına rağmen ruhsuzluğuna inat surlar içinde kalan eski Diyarbakır’ın canlılığı ve tarihle olan buluşması kentin dünle bugününü de yansıtan ilginç bir  görünümünü de yansıtıyor.. Yeni Diyarbakır’da lüks bir resturantta oturunca rastgele bir kentte olduğunuzu anımsasanız da Dağ kapıda Diyarbakır ciğercisine uğradığınızda ya da bir handa kahve yudumladığınızda Diyarbakır’da olduğunuzu fark ediyorsunuz. Diyarbakır denince akla gelen kent kuruluşunda yapılan iç kale onu tamamlayan dış kale. İç kale Hurri-Mitanniler tarafından inşa edilmiş ve M.Ö 3799-3500 tarihi aralığı ile oluşmuş,  Farklı medeniyetler ihtiyaca göre genişletmeleri sonucu oluşan surlarla bugunkü konumun ermiş. İç kale gezerken Amida Höyük  bu alanda farklı bir doku olarak dikkat çekiyor. Artuklu Kemeri altından geçerek   girdiğimiz iç kale içinde  geçmişte kullanılan cezaevi, jandarma ve adliye gibi birimlerin boşaltılması ile yakın dönem sayılabilecek eserlerinde yer aldığı önemli bir gezi alanı oluşmuş durumda. Saint George Kilisesi  4. Yy beri kullanılageldiği bilinen bir yapı kısmen  harap olsa da kurtarma çalışmaları ile gezilebilir kılınmış durumda,


Diyarbakır’da  Surp Giragos Ermeni Ortodoks  Kilisesi, Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi, Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi, Surp Sarksi Ermeni Ortodok  Kilisesi, Protestan Kilisesi farklı yerlerde  bölgedeki dündeki yerleşmelerinde  günümüze yansıması olarak ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. İç kale sur duvarlarının yanında yer alan Süleymaniye cami şehit olan 27 sahabenin türbelerinin de bulunması nedeni ile ilgi odağı. 1156-1179 yıllarında Nisan oğulları döneminde yapılmış, Kapı önünde yardım isteyenler ilginç bir görüntü yaratıyor. Abdest alma çeşmelerinin de yer aldığı avluda türbe ve cami girişleri var. Cami içinde de farklı yerlerde türbeler var. Diyarbakır’da camilerde yine sur içinde farklı yerlerde ama farklı özellikleri ile dikkat çekiyor. Gazi Caddesinde Hasan Paşa Hanının karşısında yer alan ve Diyarbakır’ın en çok bilinen cami Ulu cami gibi Süleymaniye Cami de çekim merkezi, Ulu cami yanında yer alan Mesudiye medresesi’de Artukluların eseri. Dört sütün üzerine oturtulmuş Dört ayaklı minaresi ile kente gelenlerin dikkatini çeken bir diğer camide 1500 yılında Akkoyunlu Sultanı Kasım Bey yaptırdığı cami Camilere ulaşırken bir yerde kentin eski sokakları çarşıları ve yaşamın kesitleri ile de buluşuyorsunuz. Kurşunlu Cami,  Parlı Cami, Melek Ahmed Cami, Behram Paşa Cami, Ali Paşa Cami,  gibi tarihi camilerde Diyarbakır’ın zenginliği. Diyarbakır birkaç sayfa ile anlatılamayacak kadar çok eser ve doğa dokusunun varlığına sahip. Yeni onarılan ya da kurtarma çalışmaları yapılan eserlerde var. Kimi yapılar müze olarak açılmaya hazırlanıyor. Cemil Paşa Konağında Diyarbakır kent Müzesi olarak onarımı tamamlanmış. Burada yerel ağıtlarla gezenlere folklorik kültür sunuldu. Yerel yaşam ile ilgili düzenlemeler de yapılacağı anlatıldı. Ali Paşa Mahallesinde köylü sokakta 17 yy yapılan ve sonrada genişletilen yapının dokusu da görülmeye değer. Ziya Gökalp evi, Cahit Sıtkı Tarancı evi gibi yapıların yanında eski tarihi konakların kurtarılması bilinci Diyarbakır’da geleceğin bu bağlamda daha iyi olacağının göstergesi. Diyarbakır sur içinde nerede ise her adımda bir tarihi buluşma ya da dünden gelen çarşı kültürünün izleri var.  Sur ile süren yolculuğumuzda kiminde araç ile kimde yürüyerek tarihe aktık.


Dağkapı Burcu, Yedi Kardeş Burcu, uLU-Evli Beden Burcu, nur Burcu, Mardinkapı semtindeki Keçi Burcu özellikle dikkat çeken burçlar.  Çift başlı kartal ve aslan kabartmalarının yer aldığı Yedi Kardeş burcu diğerlerine göre üzerinde daha çok yazı ve şekilleri bulundurması bakımından da ayrıca ilgi görüyor. Özünde her adımı başlı başına değerleri taşıyan surların Hevsel Bahçelerinin muhteşem doğa gzüelliğinide seyretme olanağını veren Keçi burcu artık Diyarbakırlılar içinde bir gezi alanı, burada demli bir çay ile doğa ve tarih yolculuğuna gözlerinizi kapatarak erişmeniz olası. Oradan on gözlü köprü gibi dikkate değer eserleri ve Mustafa Kemal Atatürk Diyarbakır’da kaldığı belirtilen Gazi Köşkünü izlemenizde olası. Gazi köşküne Diyarbakır’a her gittiğimde uğrak verdim. Özelliği ile yapı korunuyor ama çevre düzeni sanki geçmişte daha bakımlı idi gibi geldi. Beklide mevsimdendir. Diyarbakır’a uğrak verenin görmesi gereken güzel bir alanda köşk yer alıyor. Dicle nehrinin deltasında yer alan Hevsel bahçeleri Diyarbakır kentinin sebze ve meyve ihtiyaçlarını uzun yıllar karşıladığı alan olarak tanımlanıyor. Meşhur Diyarbakır karpuzu gibi farklı sebzelerde bu alanda yetiştirilmeye devam ediyor. Diyarbakır’da iç ve dış kale ile surları ve içinde yer alan tarihi doku ile hevsel bahçelerini gezmek görmek tarihin bir kesitine yolculuk etmeye benziyor ve bu doğal tarihi dokuyu koruma sahiplenme bilinci düne göre bugün Diyarbakır’da çok daha ileri olduğu içindir ki UNESCO yolunda hızla ilerleyen bir çalışma devam ediyor. Özünde Diyarbakır için bir gezi yazısı yazıp nerede ne yenmeli nerelere gitmeliyi anlatmakta olurda ama UNESCO yolunda daha çok günümüze eren eserlerden söz ettik. Başka bir yazımızda da yaşantıya değiniriz.

7 Şubat 2014 Cuma

Kosova'da Türk dilini Türkçem dergisi yaşatıyor


Attila Güvenç
İstanbul(Anayurt)-  Yıllardan beri Kosova'da yayın yaşamını sürdüren Türkçem dergisinin Şubat sayısı, Kosova, Makendonya , Türkiye ve Türk Dünyası edebiyatı örnekleri  ile dolu olarak çıktı.
Türkçem'i hazırlayıp yayınını sürdüren edebiyatçı Zeynel Beksaç "Siz de farkındasınız her halde, Türkçem dergisi giderek edebiyat ağırlıklı bir içeriğe bürünmekte. Edebiyatımız, bizde Kosova’da yaratılan Türk edebiyatı gerçekten zor bir dönemden geçiyor. Zaman zaman bunun altını çiziyoruz. Ancak, bir tek vurgulamak yeterli olmuyor. Konuya ivedi olarak yaklaşım yapılması gerekiyor. Burada toplumun söz sahibi olan yöneticilerine sesleniyoruz. Edebiyatımızın, edebiyatçılarımızın içine düştüğü bu durumdan çıkması için yardıma ihtiyacı var.


Kososva'da Türkçe Gazetenin olmayışı, var olan bir iki derginin çok zor şartlarda gün yüzü görmesi, ilgisizlik, adeta kendi kaderine terk edilmek, günümüz edebiyatına ve edebiyatçılarına gerçek anlamda bir darbe indirilmiş izlenimini veriyor." söylemi ile  önemli bir soruna dikkatleri çekiyor.Dilimiz, edebiyatımız, eğitimimiz, kültürümüz olmazsa olmaz değerlerimiz. Bir daha tekrarlıyoruz, edebiyatçılarımızın didinmelerine, derneklerimizin can çekişen maddi durumlarına, eğitimimizde öğrenci konusunda kan kaybedişimize kulak kabartmalıyız. Hem de şimdi, hiç zaman yitirmeden diyen Zeynel Beksaç "Kosova genelinde Türk öğrenci sayımızın giderek azalması apayrı bir sorun. Bu gerçeği ört bas etmenin bize bir faydası olmaz. Gerçeklerle yüz yüze gelmek gerek.Bu konularda topluca bir yaklaşım yapılması kaçınılmazdır. Ve bu girişim artık ertelenmemeli. El ele verip, hal çaresi aramalıyız. Sorunlar, hepimizin. " açıklaması ile Türkçe'nin durumuna değiniyor.


Dopdolu zengin bir içerikle  ve  özenle hazırlanan Türkçem dergisisnin Şubat 2014 sayısında Kosova, Makedonya, Türkiye ve Türk dünyası edebiyatından örneklere yer veriyor. 2014 yılının UNESCO tarafından İsmail Gaspıralı Yılı olarak ilan edilmesi dolayısıyla bu sayının kapağında Türk dünyasının bu önemli şahsiyetinin fotoğrafını yer alıyor. Bunun yanı sıra bu gök kubbede  yaşanılan kimi haberleri de özlü bir şekilde sayfalarrına taşıyor. Daha nice ilginç yazıların yer aldığı Türkçem dergisi Şubat sayısında  öğrencilerin şiir ve resimleri  dergiye apayrı bir renk veriyor.Derginin yayın kurulu " Bu fırsatla bir kez daha diyoruz ki, bize ulaşın, şiir, yazı, haber ve çizdiğiniz resimleri gönderin. " çağrısında bulunuyor.Türkçem dergisi Kosova’yı temsilen 16-18 Şubat tarihlerinde Eskişehir’de, Avrasya Yazarlar Birliği ve TÜRKSOY’un işbirliği ve Eskişehir 2013 Türk Dünyası Başkenti Ajansının ev sahipliğinde yapılacak VI. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi’ne de katılıyor. Eskişehir'de gerçekleşecek kongresi izlenimleri de  Türkçem'in Mart sayısında yer  alacak.