22 Aralık 2012 Cumartesi

RADİSSON BLU HOTEL KAYSERİ’DE AÇILIYOR





Dünyanın en hızlı gelişen otel zincirlerinden “Rezidor Oteller Grubu”, Kayseri’de 240 odalı Radisson Blu Hotel’i açıyor. Yapılmakta olan otelin sahibi Doruk Tic. Yat. ve İnş. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya, kent merkezinde yeni kurulan Forum Kayseri’nin yanında yer alacak otelin yaklaşık 80 milyon TL yatırıma mal olacağını söyledi.  İstanbul’da geçtiğimiz gün yapılan imza törenine Doruk Tic. Yat. ve  İnş. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya ile Carlson Rezidor Oteller Grubu İş Geliştirme Başkan Yardımcısı Romain Avril katıldı.

Büyüyen Türkiye pazarı
Carlson Rezidor Oteller Grubu’nun da üyesi olan Rezidor’un Başkanı ve üst düzey yöneticisi Kurt Ritter, “Bu imza, Türkiye’deki portföyümüzü, kullanılır halde ve yapım halinde olmak üzere, 2200 odaya çıkartıyor ve grubumuzun büyüyen Türkiye pazarına verdiği önemin altını çiziyor” dedi.

Ana yurdumuz Kayseri’ye otel yatırımı
Yapılmakta olan otelin sahibi Doruk Tic. Yat. ve İnş. A.Ş.nin Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya, şunları söyledi: “1975 yılından bu yana, süre gelmekte olan turistik yatırım ve tecrübelerimize dayanarak, ana yurdumuz Kayseri’de büyük bir otel için yeni yatırımlar yapmaya karar verdik. Bunun sonucu olarak, dünya çapında hızla genişleyen ve büyük itibar sahibi bir otelcilik zinciri olan  “Rezidor Hotel Group” ile “Radisson Blu Sistemi” için bir Lisans Anlaşması yapabilmiş olmaktan büyük gurur duyuyor ve bu işbirliğinin, Rezidor, biz, Kayseri ve Türkiye için çok yararlı olacağına inanıyoruz” diye ilave etti.

Erciyes Dağı’nın muhteşem manzarası
Birinci sınıf Radisson Blu Hotel kent merkezinde, yeni kurulan Forum Kayseri’nin yanında yer alacaktır. Kayseri’deki 20 katlı, 240 odalı Radisson Blu otelinde ücretsiz yüksek hızlı internet erişimi, 4 restoran ve çeşitli barlar bulunuyor. Çatıdaki restoran-barda Erciyes Dağı’nın muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Konuklar Türk hamamı, sauna, çeşitli terapi odaları, fitness merkezi ve yüzme havuzu içeren sağlık kulübünden de yararlanabilecek. Otelde, 800 metrekarelik bir balo salonu içeren toplam 1500 metrekarelik toplantı salonları da bulunuyor.

Kayseri, ‘Anadolu Kaplanları’ arasında
Kayseri, Türkiye’nin 1 milyon nüfuslu en büyük 10 kentinden biridir. Sürekli gelişen ve ekonomik bir merkeze dönüşen kent “Anadolu Kaplanları”nın arasında sayılıyor. Kayseri’de makine, gıda, tekstil, şeker ve çimento üretimi üzerine yoğunlaşan şirketleri içeren çok sayıda sanayi bölgesi bulunuyor. Bölgede Erciyes Dağı gibi kültürel ve turistik çekim merkezleri de var. Kentte en son 30.000 öğrenci ve 3.000 öğretim üyesi kapasiteli bir üniversite açıldı. Türkiye’deki sağlık turizminin yüzde 20’sini ağırlayan Kayseri’de ülkenin ilk sağlık kampusunun inşaatı da sürüyor.

İKİ DEV MARKA ÖDÜN VERMİYOR





Güvenli, kaliteli ve konforlu seyahat felsefesiyle yolcu taşımacılığında Türkiye’nin iki dev markası olan Ulusoy ve Varan kışa hazır. Yurdu etkisi altına alan kötü hava koşullarına karşı filolarındaki 450 otobüs ve 150 servis aracıyla kış lastiği uygulamasına geçen Ulusoy ve Varan, araç yangınlarını önlemek için de ‘Araç içi yangın sistemleri’ uygulamasını başlattı. Geçtiğimiz yıl Ulusoy Global Yatırımlar Holding’in Varan’ı bünyesine katmasıyla, Ulusoy Global Yatırımlar Holding’in çatısı altında bir araya gelen ve halihazırda yollarına ayrı ayrı güçlenerek devam eden, Türkiye’nin yolcu taşımacılığı alanındaki köklü isimleri ULUSOY ve VARAN, yolcu güvenliğine yönelik yeni uygulamaları ile sektörde fark yaratmaya ve bu konuda öncü olmaya devam ediyor. Son 4 ayda gerçekleştirdiği yatırımlarla hizmet ağını güçlendiren Ulusoy ve Varan Kış lastiği uygulamasını zorunlu hale getiren Yeni Karayolları Trafik Kanun tasarısının yasalaşmasını beklemeden filosundaki 450 otobüs ve 150 servis aracında kış lastiği uygulamasına geçti. Yolcu güvenliği için aldığı önlemlerle sektörde pek çok ilke imza atan iki firma ayrıca ‘Araç İçi Yangın Sistemleri’ uygulamasını da başlattı.

‘HERKESTEN ÖNCE HAZIRDIK’
Karlı ve yağışlı havalarda oluşan kazaların büyük bir bölümünün hava şartlarına uygun olmayan lastikler yüzünden meydana geldiğini söyleyen Varan Otobüs Grubu Genel Müdürü İmran Okumuş, ”Yolcularımızın güvenliği bizim için her zaman birinci sırada. Ulusoy ve Varan olarak ülkemizin pek çok bölgesinin kara teslim olduğu bugünlerde Yeni Karayolları Trafik Kanun tasarısının yasalaşmasını beklemeden herkesten önce kış lastiği uygulamasını hayata geçirdik. Lassa ve Bridgestone ile bütün filomuzun lastiklerini yeniledik. Türkiye’nin dört bir yanına sefer yapan tüm araçlarımız 365 gün, 24 saat yol yardım servisi tarafından korunuyor. Bu sayede lastiklerle ilgili herhangi bir sorun, en kısa sürede gideriliyor ve yolculuk güvenli bir şekilde devam ediyor” dedi.

GÜVENLİ, KONFORLU VE KALİTELİ SEYAHAT İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Tüm araçların her sefer öncesinde tam bir teknik kontrolden geçtiğine değinen İmran Okumuş, “Araçlarımız seyir halindeyken bile hareket merkezimiz tarafından 7-24 hız kontrolünden mekanik fonksiyonlarına kadar takip ediliyor. Başta yol güvenliği olmak üzere tüm kaptanlarımıza ve birimlerimize similasyonlu eğitimler veriyoruz. Öte yandan misafirlerimizin yolculuklarının kaliteli ve konforlu geçmesi için filomuzu her geçen gün daha da büyütüyoruz. Kişiye özel koltuk arkası ekranlarımız,  sektörde bir ilk olan kahvaltı ve sıcak yemek servislerimiz, güncel film, oyun ve internet hizmetimizle konforlu ve güvenli bir seyahat imkanı sunuyoruz” diye konuştu.

‘OTOBÜS YANGINLARININ ÖNÜNE GEÇECEĞİZ’
Araç içinde çıkan yangınların da yolcu taşımacılığında önemli bir güvenlik zaafiyeti oluşturduğuna ve büyük felaketlere yol açtığına dikkat çeken İmran Okumuş, Ulusoy ve Varan’ın araçlarında uygulanmaya başlanan ‘Araç İçi Yangın Sistemleri’ ile bu güvenlik zafiyetini ortadan kaldırmayı hedeflediklerini söyledi. Okumuş, sözlerine şöyle devam etti: “Zaman zaman yollarda yanan araç ve otobüs haberleriyle karşılaşıyoruz. Bunun en önemli sebebi yolculuk sırasında çok ısınan araç motorlarıdır. Sektörde öncü olabilecek ‘Araç İçi Yangın Sistemleri’ uygulamasıyla bu felaketlerin önüne geçmeyi hedefliyoruz.  Bu sistem motor ısınma davranışı gösterdiğinde, köpük ile motoru söndürerek, aracın yanmasını engelliyor. Yeni başlattığımız araç içi yangın sistemleri uygulamasını 2013 yılında tüm filomuza yaymayı planlıyoruz”

2012 KALİTE ÖDÜLÜ ALAN BEST WESTERN OTELLERİ





Best Western zincirinin üye otellerinde her yıl gerçekleştirdiği Kalite Güvence denetlemeleri sonucunda ödül almaya hak kazanan tesisler belli oldu. Türkiye’den 12 otel ödül kazanarak Best Western dünyasında büyük bir başarıya imza attı. Best Western International'in her yıl dünya genelinde zincire üye 4000’in üzerindeki Best Western otelinde gerçekleştirdiği Kalite Guvence denetlemesi sonucu üstün performans göstererek "Global Kalite Ödülü" almaya hak kazanan tesisler Türkiye’de belli oldu. Genel alanlarda ve odalarda yapilan denetlemelerde 1000 üzerinden 975 ve üzerinde puan alan  oteller bu ödülü almaya hak kazanıyorlar. Türkiye’de toplam 15 Best Western otelinden 12 otel ödül alarak Türkiye’de sundukları hizmet kalitesini bir kez daha tescil etmiş oldular.Best Western Türkiye Operasyon Müdürü Nalan Turnalar, zincire üye otellerin %80’ninin “Global Kalite Ödülü” ne layık görülmesinin, Türkiye’deki Best Western otellerinin  misafir memnuniyeti anlayışını yansıtan önemli bir göstergesi oldugunu belirtti. “Otellerimiz Best Western dünyasında büyük bir başarıya imza atmıştır" diyerek sonuçtan duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Global Kalite Ödülü alan BEST WESTERN otelleri:
BEST WESTERN PLUS The President Hotel, Istanbul
BEST WESTERN Citadel Hotel, Istanbul
BEST WESTERN PREMIER Senator Hotel, Istanbul
BEST WESTERN Eresin Taxim Hotel, Istanbul
BEST WESTERN PREMIER Acropol Suites & Spa, Istanbul
BEST WESTERN Hotel Ikibin-2000, Ankara
BEST WESTERN PLUS Hotel Konak, Izmir
BEST WESTERN PLUS Khan Hotel, Antalya
BEST WESTERN Tashan Business & Airport Hotel, Istanbul
BEST WESTERN Empire Palace Hotel, Istanbul
BEST WESTERN PREMIER Regency Suites Hotel & Spa, Istanbul
BEST WESTERN PREMIER The Home Suites & Spa, Istanbul

ER GRUBU’NA ÇELİKKANAT





ER Yatırım ve Turizm’in Genel Müdürlüğü’ne daha önce Koç Holding’e bağlı Divan Grup’ta İş Geliştirme Müdürlüğü görevini yürüten Ferzan Çelikkanat getirildi. Denizcilik ve madencilik sektörünün önde gelen şirketlerinden  Er Şirketler Grubu, iştiraklerinden  ER Yatırım ve Turizm’e  Divan Grup’tan yönetici  transfer etti.  2005 yılında kurulan ER Yatırım ve Turizm’in Genel Müdürlüğü’ne daha önce Koç Holding’e bağlı  Divan Grup’ta İş Geliştirme  Müdürlüğü görevini yürüten Ferzan Çelikkanat  getirildi. Turizm ve gayrimenkul projelerinin geliştirilmesi konusunda tecrübeli bir isim olan Çelikkanat,  grubun yeni projelerinin hayata geçirilmesinde aktif rol üstlenecek.

Turizm ve gayrimenkulde tecrübeli
Akdeniz Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik bölümünü bitiren Ferzan Çelikkanat, eğitimine ABD Southern State University’de genel işletme mastırı, uzmanlık satış ve pazarlama  bölümünde MBA yaparak devam etti.  Profesyonel iş hayatına ABD’de Marriot International Corporation, New Orleans’ta operasyon müdür yardımcısı olarak başlayan Çelikkanat, bir süre sonra Türkiye’ye döndü ve  The Marmara Bodrum Boutique Hotel’de  otel müdürü olarak çalıştı. Daha sonra Polat Holding bünyesindeki Polat Renaissance Hotels Yeşilköy’e Satış ve Pazarlama Direktörü olarak transfer oldu. Uzun bir süre buradaki görevini üstün başarı ile tamamlayan Çelikkanat, ardından gayrimenkul yatırım ve turizm yapan  Astaş Holding’e geçti.

Tüm gayrimenkul projelerinin geliştirilmesi, markalaşması, inşaatları ve işletilmesi işlemlerinden sorumlu   olan Çelikkanat,  Kempinski Residences Astoria, Şişli Astoria Alışveriş Merkezi, Şişli Kempinski Residences,  Bellevue, Levent Maçka Armani Project, Hotel-Residences and Spa ve  Nişantaşı’nın genel koordinatörlüğünü yaptı. Ferzan Çelikkanat, son olarak Koç Holding bünyesinde Divan markası ile yer alan İstanbul  Hotels, Residences, Restaurant, Pastane ve  tüm yatırımlarda iş geliştirme müdürlüğü görevini yürüttü. İngilizce ve Almanca bilen Ferzan Çelikkanat evli ve bir kız çocuğu babasıdır.

YILBAŞINDA MASANIZIN SEMBOLÜ HİNDİ


MASANIZIN ANA YEMEĞİNİ  BIRAKIN POLAT İSTANBUL HOTEL HAZIRLASIN


“Renaissance Polat İstanbul Hotel” yılbaşına özel ayrıcalıkları evinize getiriyor Renaissance Polat İstanbul Hotel, özenle hazırlanan ve yılbaşının sembolü haline gelen “Hindi”yi benzersiz bir sunum ile sofralarınıza taşıyor.Executive Chef Yücel Dereyayla ve ekibi tarafından hazırlanan yılbaşı hindileri, özenle hazırlanılan iç pilavı, kestane süslemeleri ve cranberry sosu ile masanızda fark yaratacak.
Bırakın sevdiklerinizle beraber geçireceğiniz bu özel günde yılbaşı masanızın ana yemeğini  “Renaissance Polat İstanbul Hotel” hazırlasın.
Kilosu: 35 TL.


16 Aralık 2012 Pazar

HAVAŞ İSO BELGESİ ALDI





HAVAŞ MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ VE ŞİKAYET YÖNETİMİ SİSTEMİ SERTİFİKASINI ALDI
Türkiye yer hizmetleri sektörünün kurucusu konumunda bulunan, uygulamaları ve hizmet kalitesi ile sektörünün gelişimine büyük katkı sunan Havaş, “ISO 10002: 2004” Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetim Sistemi sertifikasını aldı.

Türkiye’nin önde gelen ve en köklü yer hizmetleri şirketi Havaş, ISO 10002: 2004 Müşteri Memnuniyeti ve Şikayet Yönetim Sistemi” sertifikasını almaya hak kazandı. Havaş, British Standards Institute (BSI) tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda müşteri memnuniyeti ve şikâyetlerin ele alınması standartlarını belirleyen “ISO 10002: 2004” belgesini aldı.

Sürekli iyileştirme, objektiflik prensiplerini benimsiyor
Havaş, “ISO 10002:2004” Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetim Sistemi sertifikasını paydaşları tarafından gönderilen geri beslemeleri toplaması, değerlendirmesi ve süreç iyileştirmesi faaliyetleri sonucunda almaya hak kazandı. Havaş, Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetim Sistemi kapsamında şeffaflık, erişilebilirlik, cevap verebilirlik, objektiflik, gizlilik, müşteri odaklılık, hesap verebilirlik ve sürekli iyileştirme prensiplerini benimsiyor ve iş modeli olarak kullanıyor.

Ayrıca ISO 10002: 2004 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetim Sistemi sertifikası ile kuruluşların müşterilerinin şikâyetlerini nasıl ele aldıkları, bu süreci nasıl yönettikleri açısından büyük önem taşıyor.

Türkiye’de 24, Ercan Havalimanı ve Avrupa’da 9 havalimanı
Sahip olduğu teknolojik altyapı, modern ekipman ve tesis varlığı, verimliliğe odaklanan Havaş, kaliteli insan kaynağı ve hizmet anlayışı ile yurtiçinde ve yurtdışında yürüttüğü operasyonlar ile büyümesini sürdürüyor. Türkiye’de İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya başta olmak üzere 24, Kıbrıs Ercan Havalimanı ve Avrupa’da ise Havaş Europe markası altında 9 havalimanında yer hizmetleri veren Havaş, toplam 34 havalimanında faaliyet gösteriyor. Havaş’ın ana faaliyet alanlarını,  Yer Hizmetleri, Ulaşım Hizmetleri ve Antrepo Hizmetleri oluşturuyor.

DENİZ TUTKUNLARI GÜN SAYIYOR




MİLYO DOLARLIK YAT VE TEKNELER  AVRASYA BOAT SHOW’DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR
Dünyada karada yapılan ikinci en büyük tekne ve yat fuarı  “CNR Avrasya Boat Show, Uluslararası Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı”, 15-24 Şubat 2013 tarihleri arasında CNR EXPO İstanbul'da düzenleniyor.

Yat ve tekne tutkunlarının merakla beklediği CNR Avrasya Boat Show’da, 2013'ün mega yat, tekne, boat ve yelkenliler görücüye çıkıyor.

85 bin metrekare alanda, 1.000'in üzerinde markanın katılımıyla gerçekleştirilecek fuara, 125 bin ziyaretçi bekleniyor.

Türkiye'de denizcilik sektörünün en büyük buluşması olan “CNR Avrasya Boat Show” düzenlendiği her yıl global dünyada büyük yankı uyandırıyor. CNR Holding kuruluşlarından Pozitif Fuarcılık tarafından Deniz Endüstrisini ve Denizciliği Geliştirme Derneği (DENTUR) desteğinde düzenlenen dev organizasyon 2007 yılından bu yana sektörün gelişimine ve ticaretine katkı sağlıyor.
Fuara Uluslararası Boat Show Organizatörleri Federasyonu (IFBSO) da destek veriyor.

1000’in üzerinde marka CNR Avrasya Boat Show’da
Türk denizcililik sektörünün dünyada söz sahibi olmasının amaçlandığı CNR Avrasya Boat Show’a deniz tutkunları ve sektör her yıl yoğun ilgi gösteriyor. Bu yıl 85 bin metrekare alanda düzenlenecek fuara 1000’in üzerinde marka katılıyor.  Türk yat ve tekne endüstrisinde  tüketicilerin en köklü buluşma noktası olan fuarda ziyaretçiler tarafından görülebilecek büyük markalardan bazıları şöyle: Princess, Absolute, Benetti, Numarine, Jeanneu, Azimut, Bavaria, Benetau, Azure, Fairline, Uniesse, Sessa, Stingray, Rinker, Chris Craft, Dufor, Honda, Monte Carlo, Searay, Sanlorenzo, Monterey, Merkury, Northstar, Alson, Hanse, Larson, Galeon, Bayliner, Prestige, Delphia, Tau, Rockharbour, Yamaha ve Zarboat.

Fuarın en büyük tekneleri
CNR Avrasya Boat Show, üstün performanslı, şık dekorasyonlu dünyaca ünlü mega yat, motor yat, yelkenlileri bir araya getirecek. Sessa 68, Monte Carlo 65, Princess 78, Absolute 70, Fairline 65, Numarin 78, Uniesse 65  ve Azimut 72S  fuarın en büyük tekneleri arasında bulunuyor.


Sektör yeni pazarların kapılarını fuarda aralayacak
Mega yat üretiminde, ekipman ve aksesuar konusunda dünyanın üçüncüsü konumunda yer alan Türkiye, fuar aracılığıyla Türki Cumhuriyetler, Orta Doğu, Körfez ve Arap Baharı pazarlarına ulaşmayı hedefliyor. Sergilenen teknelerin tamamının alıcı bulduğu CNR Avrasya Boat Show, sektöre 1 milyar dolar düzeyinde iş hacmi yaratıyor. İtalya, Hollanda, İngiltere ve Fransa’dan çok sayıda profesyonelin ziyaret edeceği fuarda ayrıca Hollanda'dan gelecek seçkin konukların katılımıyla sektörle ilgili konularda seminerler de düzenlenecek.

Fuarın ürün grupları arasında tekne aksesuarları ve tekne yapım malzemeleri, sürat ve gezi tekneleri, motor yat ve güç ekipmanları, motorlu tekne, yelkenli tekne, marinalar ve donanımları, su sporları donanımları, deniz giyim ve aksesuarları, deniz kurtarma ve acil durum malzemeleri, alternatif sporlar, deniz turizmi ve charter firmaları, havalandırma, ısıtma, soğutma sistemleri, güvenlik ve alarm sistemleri, elektrik cihaz ve donamları yer alıyor.



İLK GOLF OYUNCUSU




Atilla Güvenç
Demreli St. Nicholos (Noel Baba) yıllar öncesinin ilk golf oyuncusudur

Doğal yapısı, tarihi ve iklimi ile yöreden yöreye değişen küçük Asya, diğer adıyla Anadolu sayısız uygarlıkların doğup yeşerdiği ve evrenselleştiği yerdir.
Uygarlıkların beşiği, azizlerin yurdu, mavinin yeşille, denizin karayla kucaklaştığı Akdeniz’in güney batı köşesine Teke yarımadası derler. Teke yarımadası,  geçmişteki adıyla Lykia ile Pamphilya günümüzün Antalya’sıdır ve golfün ilk kez oynandığı yerlerden birisidir.Golfün ilk oynandığı yerler Antalya’da Patara, Xanthos, Myra, bugünkü adıyla Demre’dir. İlk golf oyuncularından adı bilinen ise St. Nicholas, yaygın adıyla Noel Baba’dır.

St. Nicholas’ın (Noel Baba) golf oynadığını sanırım bugüne dek duymadınız. İşte onun hikayesi:Eski Anadolu uygarlıkları içersinde Lykia, İ.Ö. 6’ncı yüzyıldan itibaren kendine özgü buluşları ile dikkati çekmektedir. Demokrasinin ilk örneklerini bağımsız küçük kent devletleri oluşturarak verirken, başkenti Xanthos olmak üzere ilk kez cumhuriyetler federasyonunu kurmuşlardı.
Lykia’lıların yaşamlarında mimari ve spor iki önemli unsur olarak göze çarpar. Yaşamlarının ayrılmaz parçası olan mimarideki özgün yapı şekillerini evlerinde ve anıtsal kaya mezarlarında yaşamları ile özdeşleştirmişlerdir. Sporda, balıkçılığı yelkene, kara avcılığını biniciliğe dönüştürürken, adı ne olursa olsun golfü yaratmışlardır.

St. Nicholas ve golfün ilk oynanış şekli
Her Lykia’lı gibi Noel Baba da çocukluğunda boş zamanlarını farkında olmadan spor yaparak değerlendirirdi. Havanın iyi olduğu zamanlar denizle haşır neşir olur, sonbaharın gelmesiyle kendini yeşilin her tonunun bulunduğu portakal, limon, mandalina bahçelerine atardı. Ağaçların ilk meyvelerini vermesiyle de golf sezonunu açardıKolay kolay kırılmayan yaş portakal ya da limon ağacı dallarından birisini eline alırdı. Taze taze, büyüklüğü bir cevizi biraz geçen sert, yeşil kabuklu olmamış portakallardan koparır, yere atar ve elindeki sopa ile portakalları gözüne kestirdiği değişik ağaç diplerindeki çukurlara yuvarlardı. Kimisi ilk vuruşta ağaçların çukuruna girer, kimisi ikinci, üçüncü vuruşun yapılmasını beklerdi. Çoğu zaman da bu bir oyuna dönüşür arkadaş grupları ile sayısına oynanırdı.
Portakalların olgunlaşıp da ağaç diplerine düşmeye başlamasıyla bu kez toplar yani portakallar biraz büyük olmasına rağmen yerdeki portakallardan seçilirdi. Hiçbir zaman tam yuvarlak olmadıkları için limonlar, mandalinalar top olarak kullanılmazdı.

Lykia uygarlığı içinde önemli bir liman kenti olan Patara’ya karadan giriş İ.S. 100 dolaylarında yapılmış olan Mettius Modestus zafer takının altından yapılırdı. Bu girişin dışı ise tamamen ağaçlık ve portakal türü narenciye bahçeliğiydi. Bu nedenle bu oyun türü çok yaygındı. Günümüzde Hristiyan dünyasının büyük azizlerinden kabul edilen St. Nicholas’ın doğum yeri olarak Patara bilinir. Onun portakal ya da limon ağaçlarından yaptığı sopası, portakallardan topları ve ağaç diplerindeki çukurları ile de ilk golf oynanan yer olarak spor tarihindeki yerini alır.

Buzlar ülkesinden değil, Sıcak iklimlerin Noel Baba’sı
Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak İ.S. 300 dolaylarında Patara’da doğduğunu antik kaynaklardan öğreniriz St. Nicolas’ın. İnsanlara olan büyük sevgisi, üzerinde yaşadığı bu erdemli topraklardan, denizin yeşille kucaklaştığı, güneşin sonsuz düşünceler verdiği Anadolu’dan geçer ona. Yoksullara ve çocuklara karşı yaptığı saklı ancak anlamlı yardımlarının yanı sıra karşısındakine gösterdiği saygı, dürüstlük de onun erdemlerindendir. Golf terbiyesi, golf etiketi gibi.
Ağaç çukurlarına portakallarla yapılan pata’lar ve Patara’nın uçsuz bucaksız kumları üzerinden denize doğru vurulup atılan sayısız çakıl taşları küçük Nicholas’ın günlük golf vuruşlarıdır. Ünlü golfçü Ballestros’un golfe ilk başlama şeklinin de Nicholas gibi olması golfün başlangıcını Anadolu’ya götürür.

Xanthos’ta öğrenimine amcasının yanında devam etmesi yetim kaldığı zamana rastlar. Dinsel açıdan da önemli bir başkent olan Xanthos’ta Nicholas, portakallarla ağaç çukurlarına pata yapar, deniz yerine kentin yakınından geçen Eşen çayına çakıl taşlarını vurur en uzun vuruş şeklinde.
Myra/Demre’de piskoposluk yapma dönemi başlar sonraları Nicholas’ın. Hristiyan kilisesinin temelinin atıldığı Nikea’daki (İznik) ilk toplantıya da İ.S. 325 tarihinde katılan St. Nicholas ölümüne kadar Demre’de Çayağazı denen yerdeki kilisesinde yaşar. Bugün Türkiye’nin turfanda bahçesi olarak adlandırılan Demre’de, yeşillikler içinde portakal bahçelerinde hristiyan dinine karşıt olanlarca öldürülür yüzyıllar önce.Her dinin ortaya çıkışında, yayılmasında birçok olaylar olmuştur. Aziz olarak adlandırılan St. Nicholas’ın da benimsediği Hristiyan dinini çevresine anlatırken İ.S. 4’ncü yüzyılda özellikle çok tanrılı inançlarını sürdürmekte olan Romalılar’ın tuzağı ile 6 Aralık 343’de öldürülür. Onun ölümü, hiçbir zaman bir öğretinin, inançların, dinsel düşüncenin sonunu getirmez. Onu mitleştirir ve iyiliklerinin günümüze kadar ulaşmasına olanak hazırlar.Bu tanınmışlık, bu sevilmişlik Myra/Demre’de bir kilise etrafında simgeleştirilir. Türklerin hümanist ve hoşgörülü yapıya sahip olması, Anadolu’da birlikte yaşadığı diğer kavimlerin haklarına, dinlerine ve hatta onların azizlerine saygı duyması her yıl 6 Aralık günü Demre St. Nicholas Kilisesi’nde törenlerle anılmasını sağlar. St. Nicholas ya da Noel Baba’nın yardımseverlik öyküleri sonsuzdur. Bu öyküler her yerde bilinmektedir. Bilinmeyen onun karlar ülkesinden buzlar arasından değil sıcak iklimlerden, portakallar, çiçekler arasından gelmesidir.İlk Olimpiyatların yapıldığı Antalya Olimpos yöresinden bir din adamı ve ilk şekliyle de olsa golf oyuncusu olmasıdır.

Denizciler yolu ile golfün Avrupa’ya geçişi
Golfün ortaya çıkışına ve yayılmasına baktığımız zaman denizcilerin rolünün büyük olduğunu görürüz. Kültürler arasında iletişim sağlayan gemiciler için Lykia kıyıları ve liman kentleri ticarette çok önemlidir. Kral yollarının, ipek yollarının başlangıcı hep bu limanlardır.Bu alışverişler sırasında bütün kültürlerin deniz yoluyla yayıldığı gerçeği de göz önünde tutulursa St. Nicholas’ın birkaç kemiğinin İtalya’nın Bari kentine denizcilerce kaçırılıp orada bir kilise kurulması örneği golfün ilk oynanış şeklinin Romalılara deniz yoluyla Anadolu’dan gittiği söylenir.Yeşillikler içerisinde portakal bahçelerinde ve deniz kıyısında çakıl taşları ile başlayan golfün ilk şekli Roma’da daha sonra bez parçalarından yapılan toplarla oynanan Paganica ile birleşir, aynı potada erirler. Hollanda’ya da gemiciler tarafından bu şekil orada buz üzerinde kolff olur.İlk kuralların konduğu, çakıl taşları ve portakal ağaçlarının hiç bulunmadığı St. Andrews’te golf adını alır.Varsayım da olsa golfün ilk şeklinin ve ilk oyuncularından birisinin öyküsünün böyle olmadığını kimse söyleyemez. O, Myra/Demre’li St. Nicholas ya da bütün insanların Noel Baba’sıdır.
Atilla Güvenç


İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TURİZME AÇILIYOR




İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ’NDE TURİZM FAKÜLTESİ  KURULUYOR
İstanbul Üniversitesi Rektör Adayı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Keleş, rektörlük seçimlerini kazanması halinde İstanbul Üniversitesi’ni turizme açacağını söyledi. Prof. Dr. Keleş yaptığı açıklamada; “Üniversitemizin ‘Alfred Heibronn Botanik Bahçesi’ni turizme açacağım. Bu proje kapsamında Haliç Süleymaniye Camii teleferik hattının kurulması ve böylece üniversitemizin turizme açılarak tanıtımının sağlanması ve bu yolla gelir temin edilmesi için ilk adımı atacağım” dedi. Prof. Dr. İbrahim Keleş, Türkiye’yi 2023’e taşıyacak en önemli sektörlerden birinin turizm olması sebebiyle İstanbul Üniversitesi’nde bir  “Turizm Fakültesi” kurulması çalışmalarını da hayata geçireceği müjdesini verdi

SANA HİÇ YAKIŞMADI


 

Hayat o kadar garip ki Ölüm, hiç ummadığın anda ansızın gelir çalar kapıları, en sevdiklerini alır koparır hayatından… Ateş düştüğü yeri yakar derler en çok da en yakınlarının canını acıtır. Ama ne olursa olsun her kapıyı ansızın çalar…

İşte can acıtan, sevdiklerimizden birini alan ölüm bu seferde Turizmlife dergisinin Kaplan’ını aldı bizden…
Bir önceki Golf ve Turizmlife dergisi posta ile adresime geldiğinde çok hüzünlenmiştim. Bundan sonra bu dergi çıkacak mı ne olacak diye düşündüm. Çok emek harcayarak koşturan Hüseyin Kaplan dostumun yayını dün bir kez daha kapımı çalan postacı tarafından bana teslim edildi. Kapak resminde Hüseyin Kaplan’ı görünce künyeyi inceledim, künyede imtiyaz sahibi F. Begüm Ay yazıyordu. İçimden bir ses telefon aç ve konuş dedi. O sese kulak verdim ve aradım vefalı yeğeni F. Begüm Ay dergiyi devam ettirme kararı almış. Telefonda bana ilettiği bundan sonra bu yayın kesintisiz olarak devam edecek demesi beni çok mutlu etti. Herkesin böyle bir şansı yok diye düşündüm.
Beklenmedik anda beklenmedik yerde gelen Hüseyin Kaplan’ın ölümü sevenlerini çok üzdü. Beklenmedik anda beklenmedik yerde gelir ölüm. Bazen yaya geçidinin ortasında bazen nerden geldiği belli olmayan bir merminin ucunda. Bazen de bir kaldırımdan düşerken başımızı çarptığımız anda… Hayatın nerede sonlanacağı bilinmezliği ister karada, ister denizde ama Kaplan havada kaybetti yaşamını. Gökyüzünde yükseklerde...
O Antalya’dan golf organizasyonundan dönüyordu. Yolculuk esnasında kongreden dönen onlarca doktorun içinde hayatını kaybetti. O an ne yapsan boştur uçakta birçok doktorun bulunmasına rağmen... Gazetecinin ölümü ekmek parası için koşturmacadır dur durak bilmeksizin ve sonucu strestir  farkına varmadan da ölümdür... İşte O oldu ve gitti genç bir gazeteci daha. Hürriyet, Milliyet, Alem dergisi, Vip dergisi ve kendi dergileri geride kaldı kısa yaşamda. Anılarda yaşayacak Kaplan… Bu ve bunun gibi nice basit olaylarda bile ölüm hep yanımızdadır aslında. Biz sadece uzaklaştığını sanırız. Belki unuttuklarımız vardır ama Abdülkadir Yücelman abimi de unutmadım  iyiler unutulmuyor.
“Yaşlılar sıra sıra, gençler ara sıra ölürmüş”.derler. Allah öyle mükemmel düzenlemiştir ki yaşam ve ölümü. Yaşlılar üzülmesin ve beklemesin “sıra şimdi bende” diye, gençler de sevinmesin “daha bana sıra gelmedi, ölüme çok var” diye.


Ümit ve korku arasında yaşam sürer tüm canlılar için. Yarının ne olacağını bilememenin gizemi, güzelliği ve bilinemezliği ile… Her ölüm konusu gündeme geldiğinde dertlenerek ve üzülerek yaşadığımız hayatın gerçeğini yansıtırız. Anlık üzülmeler dışında, kabullendiğimiz mutlak gerçektir. Her ölüm erkendir yaşla orantılı olarak yorumlar olsa da bir gerçek vardır genç yaşta ölümler herkes için beklenmeyen ve erken gelendir. Hele elim bir kaza veya beklenmeyen anda geldi ise ölüm. Bu yüzden zaten ölüm kelimesi her geçtiğinde insanların zihninde, dünyasında ve gündeminde hep soğuk etkisi yapar.Her ne kadar kendimize fazla yakıştıramasak da ölümü.

Bizim yapacağımız daha çok işler, yaşayacağımız nice güzellikler var. Oysa ölüm, bize sormadan, ama inceden inceye haber vererek bir şekilde sokuluverir.

 Bizden istenen ise bu ipuçlarını yakalamak ve ona göre hazırlıklı olmaktır. Ölümün haber vermesine de gerek yoktur. Doğuma sevindiğimiz gibi Ölüme üzülmemeliyiz. Ölümün en büyük habercisi, sağlığımıza veren sinyallerdir bu sinyalleri hafife almamalıyız. Hayatını kaybeden tüm dostlarımıza Allah rahmet eylesin…

Hayat o kadar kısa ki bugün ne oldum değil ne olacağım demeli ve sevdiklerinin değerini bilmeli…

Önemli olan bir şey de sevdiklerimiz hayattayken değerini bilmenin yanında kaybettiğimizde de onların  anılarını yaşatabilmektir.
Bunu gerçekleştiren, emek veren,  Hüseyin Kaplan dostumun emeğini devam ettiren, onu yaşatan yeğeni F. Begüm Ay’ a da sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

HAC İBADETİ İNANÇ TURİZMİNE DÖNÜŞMEMELİ




2012 YILI HAC DEĞERLENDİRME TOPLANTISI ABENT’TA BAŞLADI
Büyük Abant Otel, Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez
Diyanet İşleri Başkanlığı Hac veUmre Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Abant’ta düzenlenen “2012 Hac veUmre Organizasyonu Değerlendirme Toplantısı” Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katıldığı açılışkonferansıyla başladı. Açılışta konuşan Diyanet İşleriBaşkanı Görmez, hac ibadetinin modernleşme ve sekülerleşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirterek “Elli- yüz sene önce yapılan hac ibadetinin mahiyetiyle, bugün yapılan bir hac ibadetinin mahiyeti aynı mıdır? Bunun üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Şeâirin, meşair mekanlarının modernizasyonu,organizasyonlar, vasıtaların modernizasyonun hac ibadetine etkisi nedir? Şimdi haccın çeşitleri değişti. Lüks hac, VİP hac, otel tipi hac, müstakil tipi hac.İslam dünyası, Kâbe manzaralı odalardan bahseder oldu. Hatta Kâbe manzaralıdevre mülkler satılıyor. Bu, hac ibadetinin, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Resul-iEkrem’in bütün insanlığa armağan ettiği o büyük menasikin ruhaniyetiyle ne kadar uyuşuyor?” dedi.

Büyük Abant Otel’de Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileriyle bir araya gelen Diyanet İşleri Başkanı Görmez,hac organizasyonu sırasında yaşanan aksaklıklar hakkında bilgi verdiği konuşmasındayaşanan sorunların çoğunun bir başka ülke toprağında organizasyongerçekleştirmekten kaynaklandığını belirtti. Diyanet İşleri Başkanı Görmez,şunları söyledi:“Haccın, organizasyon olarak % 15oranı Türkiye’de, geri kalan %85’i başka bir ülkenin toprağında gerçekleşmektedir. Dolayısıyla bu sorunlarımızın temelinde, Suudi Arabistan ayağında gerçekleşen % 85 oranının, % 50’sinde bizim hiç müdahale yetkimiz maalesef yok.
Yaptığımız bütün toplantılarda,protokol görüşmelerinde, bu sorunları her fırsatta dile getiriyoruz. Hac bakanlığıyla bazen haftada bir, bazen günde bir görüşmelerimiz oluyor.

Bize ayrılandaracık Müzdelife yolu biter bitmez, karşımıza devasa bir trafik çıkıyor ve bu trafik içerisinde bizim yaşlı hacılarımızı karşıya geçirmemiz, bir salla birdenizi geçirmemize benziyor. Geçen sene yaptığımız görüşmelerde ‘Müzdelife’deki üst geçidi biz yapmak istiyoruz. Standartları birlikte belirleyelim. Bunu biz yapalım ve hediye edelim’ teklifinde bulundum. Ancak ‘Biz artık başlattık” dediler ve bu yıl biz yine o üst geçidi kullanamadık. Buna benzer yüzlerce iş kalemi var ki doğrudan Suudi Arabistan’daki dostlarımızla daha fazla bir arayagelerek telafi etmemiz gerekiyor. Organizasyonda görülen sorunların kaynaklarından sadece bir tanesi bu...”
“Seyahat ve konaklama hizmetleriyle irşat hizmetlerini birbirinden ayırmamız gerekiyor…”

Hac organizasyonun iki önemli aşaması olduğunu kaydeden Başkan Görmez, seyahat- konaklama ve irşat hizmetlerinin bir arada yürütülmesinin çeşitli aksaklıklara neden olduğunu belirterek din görevlilerinin salt irşat hizmetlerinde görev yapması gerektiğini söyledi.Diyanet İşleri Başkanı Görmez şöyle devam etti:“Hac organizasyonunun biri seyahat ve konaklama, diğeri ibadet ve irşat olmak üzere iki ayağı var. Şimdi bu iki hizmeti Diyanet personeli birlikte yürütüyor. Her sene 160 arkadaşımız sadece meşair intikallerinde, ağızlarına maske takarak, elinde bayraklarla otobüslere yol gösteriyor. O otobüslerden biri yolunu kaybettiği zaman, bütün organizasyon etkileniyor. Bir tanesinin Arafat’a biraz geç gelmesi, hepimizi rahatsız eden hadiselerden bir tanesidir. Çünkü bize bir tane özel yol tahsisedilmiştir. O yolu şaşırmaması için, neredeyse her elli-yüz metrede bir elemanlarımız, belki Sultanahmet’te insanlara hocalık yapan bir arkadaşımız, belki Türkiye’nin en kıymetli yerlerinde görev yapan, belki de âlim bir zât, taksim-iilahî gereği kendisine hangi görev düşmüşse, o görevi yapıyor. Özveriyle, büyük bir fedakarlıkla yürütüyor.

Ancak bu toplantıda üzerinde durmamız gereken çok önemli bir husus var. Seyahat ve konaklama hizmetiyle,irşat hizmetini birbirinden ayırabilir miyiz? Birincisini daha sabit ve profesyonel, asgari 500 kişilik bir hac umre rehberliği kadrosuna dönüştürebilir miyiz? Arapçası olan, sadece işin seyahat ve konaklama kısmıyla uğraşan kişilerden oluşması gerekiyor. Diğer arkadaşlarımızın da daha çok dini,manevi, ruhani boyutuyla ilgilenerek bir iş bölümü yapılması üzerinde durmamız gerekiyor. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Zira gittikçe işin ibadetkısmı, dini, irşat kısmı zayıflıyor. Biz güçlendirmeye çalışıyoruz. Amazayıflıyor.”

“Modernizm ve sekülerleşmenin etkisiyle hac ibadeti inanç turizmine dönüşmemeli…”
Hac ibadetinin modernleşme ve sekülerleşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını kaydeden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, günümüzde hac ibadetinin gayesinde sapmalar yaşandığını belirterekbunun üzüntü verici olduğunu söyledi. Başkan Görmez, şunları söyledi:“Halbuki ibadetlerimiz içerisindehac kadar modernizmin etkisinde kalan, sekülerleşme tehlikesiyle karşı karşıyakalan başka bir ibadet yoktur. Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerimiz burada,irşat ekibimiz burada. Hep birlikte bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Elli-yüz sene önce yapılan hac ibadetinin mahiyetiyle, bugün yapılan bir hacibadetinin mahiyeti aynı mıdır? Bunun üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Şeâirin,meşair mekanlarının modernizasyonu, organizasyonlar, vasıtaların modernizasyonunhac ibadetine etkisi nedir? Hac ibadeti, mahza gaye demektir. Bu gayede birsapma yaşıyor muyuz? Haccın anlamı ve hikmetinde bir sapma yok mu? Bununüzerinde bütün İslam dünyasının durması lazım.

“Kabe manzaralı devre mülkler, haccın ruhaniyetiyle ne kadar uyuşuyor?”
“Kitaplarımızda hac çeşitleriyle ilgili ne yazıyor? İfrat, kıran ve temettu. Ama şimdi haccın çeşitleri değişti.Lüks hac, VİP hac, otel tipi hac, müstakil tipi hac. Bunlara dönüştü. İslam dünyası, Kâbe manzaralı odalardan bahseder oldu. Hatta Kâbe manzaralı devre mülkler satılıyor. Bu, hac ibadetinin, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Resul-iEkrem’in bütün insanlığa armağan ettiği o büyük menasikin ruhaniyetiyle nekadar uyuşuyor? Bu nereye varacak… Bunun üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Tavaf ediyoruz. Tavafta hac ibadetini yapan insanların, bir kulağında telefon, bir gözünde kamera… Ben şahsen bu sene tavafların birisinde bir hacı adayının Brezilya’daki bir ortağıyla yaptığı iş görüşmesini kulaklarımla dinledim. Buhaccın mahiyetini nereye kadar götürecek. Sonra dört- beş katlı döner merdivenli metaf alanı tasarımları konuşuluyor. Bu modernizasyon hac ibadetini nereye kadar götürecek.”

“Bizi bekleyen en büyük tehlikelerden birisi, haccın bir inanç turizmine dönüşmesidir…”
“İnanç turizmi bizim medeniyetimize ait bir kavram değildir. Karşımızda bizi bekleyen en büyük tehlikelerden birisi, haccın bir inanç turizmine dönüşmesidir. Allah korusun.Dolayısıyla bu iki husus birbirinden çok iyi ayrılırsa, Diyanet İşleri Başkanlığı daha çok kendi hizmet alanlarına teksif eder. Daha çok dini, manevi,ruhani kısmı üzerinde durmak zorundayız.”Konuşmasında, hac ibadetinin hemdin görevlileri için hem de hacı adayları için bir eğitim seferberliğine dönüştürülmesinin önemini de vurgulayan Başkan Görmez, “Biz haccı bir eğitim olarak görerek yaygın din eğitiminin en önemli parçası haline getirebiliriz.Yılda yaklaşık 400 bin vatandaşımız umre, 100 bine yakın vatandaşımız da hac yapıyor. Bu 500 bin insan demektir. Eğitimden kastım şudur: Gerek hacı adaylarına ve gerekse görevlilere yönelik önce sahip olması gereken bütün bilgiler tespit edilir. Bunlara uygun programlar ve programlara uygun materyaller geliştirilir. Daha sonra bu materyallerle eğitim verecek eğiticiler hazırlanır ve daha sonra Anadolu’nun her tarafında hacılarımıza kayıt olduğu günden itibaren Diyanet İşleri Başkanlığının talebesi olmalıdır” diye konuştu.Toplantıya Din İşleri YüksekKurulu Başkanı Prof. Dr. Raşit Küçük, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Prof.Dr. Mehmet Emin Özafşar, Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Dr. Ekrem Keleş, Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdür Vekili ile birlikte hac organizasyonunda görev yapan ekip başkaları da katıldı.


15 Aralık 2012 Cumartesi

TÜRKİYE,ARCOMADRİD 2013’ÜN KONUK ÜLKESİ





Konuk küratör Vasıf Kortun tarafından seçilen on sanat galerisi, İspanya’yı, Türkiye’nin güncel sanat ortamıyla buluşturacak

13 Şubat -17 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 32. Uluslararası Güncel Sanat Fuarı, ARCOmadrid, Türkiye’ye onur konuğu olarak yer verecektir. Türkiye’nin İspanya Büyükelçiliği ile sürdürülen işbirliği ile düzenlenen FOCUS Türkiye programı, küratör, yazar ve eğitmen Vasıf Kortun tarafından seçilen on galeriden oluşacaktır. Ülkenin sanatçılarından geniş bir seçkiyi bir araya getirecek olan bu program ve Madrid’deki buluşma koleksiyoncuların ve geniş bir halk kitlesinin, Türkiye’de gelişmekte olan güncel sanat üretimi ve etkin sanat piyasasıyla tanışması için bir fırsat yaratacaktır.Türkiye’nin İspanya Büyükelçisi Ayşe Sinirlioğlu’nun deyimi ile “Türkiye’nin bu kıymetli güncel sanat fuarına katılımı, genç Türk sanatçılarının yetenek ve yaratıcılığını gösterebilmeleri için çok önemli bir fırsat olacak ve aynı şekilde Türkiye güncel sanatının dinamik ve hareketli ortamını İspanya ve uluslararası toplum ile yakınlaştıracaktır.”


Küratör Vasıf Kortun tarafından seçilen galerilerin tümü İstanbul’da bulunmaktadır: Bunlar, DİRİMART, ELIPSIS GALLERY, MAÇKA SANAT GALERİSİ (MSG), MANA, NEV İSTANBUL, NON, PİLOT, RAMPA, RODEO ve X-IST’dir. Türkiye’de güncel sanat aynı zamanda Ankara, İzmir, Eskişehir ve Diyarbakır gibi diğer büyük şehirlerde de gelişmekte olup, bu şehirlerden gelecek olan eserler ARCOmadrid 2013’te Türkiye galerileri tarafından sergileneceklerdir. Aynı şekilde, Türkiye güncel sanat sahnesinde çok daha önemli olan kar amacı gütmeyen kurum, vakıf ve girişimler Fuara katılacaklardır. Türkiye’nin varlığı aynı zamanda Madrid’in önemli sergi mekanları ve sanat müzelerinde de görülebilecektir. Bu bağlamda, konuk ülkenin güncel yaratıcılığı çerçevesinde Türkiye sanatçılarının sergilerini de programlarına ekleyeceklerdir.  CA2M Centro de Arte Dos de Mayo, Ferrán Barenblit kürstörlüğünde çok yönlü sanatçı Halil Altındere’nin bir sergisini ağırlayacaktır.  Aynı şekilde La Casa Encendida Ali Kazma’nın bir işi görülecektir. MATADERO MADRID tarafından da kolektif bir proje de halkın beğenisine sunulacaktır. Kültürel sunumları genişletmek amacı ile Türkiye aynı zamanda Fuar saatlerinden sonra şehrin farklı alanlarında gerçekleştirilen AfterARCO projesi kapsamında aktivitelere de katılmaktadır. Türkiye sunumları arasında, Nave 16 da FOCUS TÜRKİYE sergisi, Cineteca’da Türkiye’den video sanatı programı ve Red Bull Müzik Sahnesinde özel bir konser yer almaktadır.

Türkiye, şaşalı ve gelişmekte olan bir pazar
2013 versiyonundaki konuk ülke, sanat ortamında önemli bir büyüme kaydetmiş olup, son on yıl içerisinde yeni sanat galerilerinin açılması, aynı şekilde sanatçılar tarafından yaratılan alanların artışı, kamusal veya özel müzeler, sanat fuarları, müzayede evleri ve görsel sanatlara adanmış kurumları aracılığı ile bir patlama yaşamaktadır. Bu yükseliş kültürel ve sanatsal alt yapıları da güçlendirmeye yarayan İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi ile de üst noktaya varmıştır. Garanti Bankası kuruculuğunu üstlendiği SALT gibi kültür merkezleri, 1993’ten beri sanatın daha da yüksek mertebeye erişmesine kendini adayan Akbank Sanat, 2002 yılında kurulan Sakıp Sabancı Müzesi ve iş adamları ve koleksiyonculardan oluşan Eczacıbaşı ailesi tarafından 2004 yılında kurulan İstanbul Modern gibi özel kurumlar, bu yeni kurumlara verilebilecek birkaç örnektir. Aynı şekilde 2013 yılında on üçüncüsü düzenlenecek olan İstanbul Bienali, dünyanın en prestijli bienalleri arasında sağlam bir yere sahiptir. 22 ve 25 Kasım tarihleri arasında yedinci kez gerçekleştirilecek olan Contemporary İstanbul fuarı da yüze yakın performans sanatçısı ağırlayacak olup bunların yarısı uluslararası galerilerden geleceklerdir.  

Vasıf Kortun, ARCOmadrid’te Focus Türkiye küratörü
Vasıf Kortun, deneysel düşünce ve araştırmaya yönelik yenilikçi programlar geliştiren kültür kurumu SALT’ın Araştırma ve Programlar Direktörü’dür. Küratörlük ve yazarlık mesleğini sürdüren Kortun, güncel sanat, kültür kurumları ve sergi pratikleri üzerine hâlen Nuova Accademia di Belle Arti Milano (NABA) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde eğitmenlik yapmaktadır.  

International Committee of ICOM for Museums and Collections of Modern Art (CIMAM) 2010-2013 Dönemi Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçilen Kortun, 2005 yılından bu yana Foundation for Arts Initiatives Yönetim Kurulu Üyesi’dir ve NABA ile Avustralya’da yayımlanan Broadsheet Magazine’in danışma kurulundadır. Ayrıca, Artist Pension Trust (2007-2010), İstanbul Bienali (2005-2009), Tate Modern Orta Doğu Danışma Kurulu ve Guggenheim Abu Dhabi gibi çeşitli kurum ve oluşumlarda danışmanlık yapmıştır.

2001 yılında Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi’nin yöneticiliğini üstlenen Kortun, 2001-2003 yıllarında Proje4L İstanbul Güncel Sanat Müzesi’nin kurucu direktörlüğünü yaptı. 1994-1997 yıllarında, Bard College bünyesindeki Museum of the Center for Curatorial Studies’in kurucu direktörü olarak çalıştı. 2006 yılında, aynı kurum tarafından her yıl verilen Curatorial Excellence [Küratöryel Üstün Başarı] ödülüne layık görüldü.

Bienal projeleri arasında, ManRay Hsu ile eş-küratörlüğünü yaptığı Taipei Bienali (2008), Charles Esche ile eş-küratörlüğünü yaptığı 9. Uluslararası İstanbul Bienali (2005), küratör olarak katıldığı Tirana Bienali ve Albisola 2. Seramik Bienali (2003) ile yönetmenliği ve küratörlüğünü üstlendiği 3. Uluslararası İstanbul Bienali (1992) bulunmaktadır. 2011 Venedik Bienali’nde Birleşik Arap Emirlikleri Pavyonu ile 1998 ve 1994 yıllarında São Paulo Bienali’nin Türkiye Pavyonu küratörlüğünü yapan Kortun, 2007 Venedik Bienali'nde küratörü olduğu Türkiye Pavyonu için sanatçı Hüseyin Bahri Alptekin ile Don't Complain adlı enstalasyon üzerinde çalışmıştır.

Türkiye’deki kültürel durum ve genel güncel sanat konularını kapsamlı bir şekilde incelediği yazılarına uluslararası yayınlarda yer verilen Kortun’un, Erden Kosova eş yazarlığında kaleme aldığı Ofsayt ama Gol [Jahresring 51: Szene Turkei: Abseits aber Tor] adlı kitabı 2004 yılında yayımlandı. Toplu yazılarının ilk cildi ise, 2013 yılında SALT tarafından e-kitap olarak yayımlanacaktır.?? Jürisinde bulunduğu çeşitli ödüller arasında Full Art Prize (2012), Onufru (2012), Turner Prize (2011), Velázquez Visual Arts Prize (2010), 5. Gwangu Bienali (2004) ve Venedik Bienali (2003) yer almaktadır.
Vasıf Kortun, ARCOmadrid 2013’de yer alacak Focus Türkiye’de küratör asistanı Lara Fresko ile çalışacaktır.

FOCUS, dünyaya ARCOmadrid’ten bir bakış
ARCOmadrid uzun zamandır  uluslararası sanat ortamında çarpıcı bir varlık gösteren birçok ülke ve şehre özel bir ilgi göstermektedir. Seçilmiş olan ülke kurumları ile işbirliği ile gerçekleştirilen katılımı, gelişmekte olan veya yerini güçlendirmiş sanat çevrelerinin çeşitli merkezlerine İspanya ve Avrupa pazarlarını yaklaştırma şansını elde etmektedir.

Son yıllarda ARCOmadrid’in içerisinde varlık gösteren çok sayıda Pazar olmuş olup bunlara örnek olarak Rusya (2011), Hindistan (2009), Brezilya (2008), Güney Kore (2007) veya Meksika (2005) verilebilir. Son yıllardaki aktivitelerde onur konuğu olarak katılan diğer ülkeler; Hollanda (2012), Los Angeles şehri (2010), Avusturya (2006) veya Yunanistan (2004) olarak sıralanabilir.

FOCUS TÜRKİYE’DE KATILIMCI GALERİLER
GALERİ ŞEHİR BELİRTİLEN SANATÇI
DIRIMART İstanbul Ramazan Bayrakoğlu
ELIPSIS GALLERY İstanbul Özant Kamacı
MAÇKA SANAT GALERISI (MSG) İstanbul Serhat Kiraz
MANA İstanbul Kutluğ Ataman
NEV ISTANBUL İstanbul Ali Kazma
NON İstanbul
PILOT İstanbul Bashir Borlakov
RAMPA İstanbul Servet Koçyiğit
RODEO İstanbul Banu Cennetoğlu
X-IST İstanbul Canan

ARCOmadrid 2013 bütün dünyadaki galeri, koleksiyoncu ve profesyonellere yönelik çağrısını arttırarak sürdürmektedir.

147 tanesi Genel Programdan ve 55’i Komisyon Üyeliği gerçekleştirilen programdan olmak üzere toplamda 30 ülkeden 202 galeri, 150’den fazla sanat – komisyon profesyoneli, konuşmacı, müze ve kültürel kurumların direktörleri Fuara katılım gerçekleştirmektedir…-

İspanya’daki Türkiye Büyükelçiliği, 10 adet galeri ve Madrid’de paralel olarak gerçekleştirilen çeşitli sayıda üretimin seçkisi ile birlikte Focus Türkiye bölüm organizasyonu için bir iş birliği yürütmektedir.

Öne çıkan sanatçıları daha da yayılmasını sağlayacak, sanat eserlerinin online çadırı, ARCO Blog, blogger buluşması, BiDi kodları gibi yenilikler, açılım ve dijital araçlar bakımından ARCOmadrid’in iddialı taraflarından bir kaçıdır.

İstanbul, 22 Kasım 2012- Uluslararası Modern Sanat Fuarı, ARCOmadrid, bugün İstanbul’da 13 ile 17 Şubat 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan gelecek programın Davetli Ülkesi olan Türkiye’nin katılımı dolayısı ile bugün İstanbul’da tanıtıldı. IFEMA tarafından organize edilen 32. ARCOmadrid 147 tanesi Genel Programa katılan ve 55’i Komisyon Üyeliği gerçekleştirilen programdan olmak üzere toplamda 30 ülkeden 202 galeriyi bir araya getirecektir. Bu etap beş kıtadan kendisini kanıtlamış ve gelişmekte olan sanatçıların eserlerini keşfetmek için bir fırsat yaratarak çok önemli katılımlara da ev sahipliği yapacaktır. Çok geniş bir sergi sunumu, çok çeşitli aktivite programları, tartışma forumları, sunumlar ve buluşmalar sayesinde, ARCOmadrid bir kere daha İspanyol başkentini Şubat ayı boyunca uluslararası bir merkez haline getirecektir.

Fuarın en büyük çekici yönlerinden bir tanesi İspanya’daki Türkiye Büyükelçiliği işbirliği ve programa katılım gerçekleştirecek olan 10 adet Türk galerisi ile bir seçki hazırlayan İstanbul’daki SALT adlı merkezin araştırma ve program direktörü olan Vasıf Kortun ile yazar ve profesyonel sanatçı Lara Fresko’nun katılımı ile gerçekleşecek olan FOCUS TÜRKİYE’nin eliyle gerçekleşecektir. Bu proje adı geçen ülkeden çok geniş bir sanatçı seçkisini bir araya getirirken, koleksiyonculara ve modern sanat üretiminin büyük kitlesine bu gelişmekte olan pazarla yakınlaşma kurmasına katkıda bulunacaktır.    

Türkiye’nin katılımı aynı zamanda en kayda değer sergi alanları ve sanat müzelerinde tematik örnekler aracılığı ile Madrid şehrine de yansıyacaktır. Bu bağlamda, konuk ülkenin çağdaş yaratıcılığı çerçevesinde Türk sanatçılarının sergileri, derin düşünce ve münazara aktiviteleri de programa eklenecektir.  2 de Mayo Sanat Merkezi, Ferrán Barenblit yönetiminde multidisipliner sanatçı Halil Altındere’nin bir sergisini ağırlarken, aynı şekilde La Casa Encendida görsel sanatçı Ali Kazma’nın bir örneğini sizlere sunacaktır. MATADERO MADRID tarafından da Türk multidisipliner bir merkez olan SALT’ın işbirliği ile organize edilen kolektif bir proje de, yine halkın beğenisine sunulacaktır.  
Kültürel önerileri genişletmek amacı ile Türkiye aynı zamanda şehrin farklı alanlarında yapılan aktivitelere, Fuar bitimindeki her günün akabinde AfterARCO projesine de katılmaktadır: Sahne 16, Cineteca ve MATADERO MADRID Müzik Sahnesi.

Komisyon Üyeliği Gerçekleştirilen Programlar
Fuardaki diğer sanatsal sunumlar tanınmış komisyon üyeleri tarafından gerçekleştirilecektir. Toplamda ARCOmadrid’in Komisyon Üyeliği yapılan Programlar kısmında 55 adet gelişmekte olan galeri yer alacaktır. AÇILIŞ – Genç Galeriler en az yedi yıllık bir geçmişe sahip olan galerilere adanmış olup en genç ve en yenilikçi uluslararası panoramayı gösteren sunumları ile Asya Amerika ve Avrupa’dan 22 adet galeriye ev sahipliği yapacaktır. Seçkiler sanat eleştirmeni ve komisyon üyesi Manuel Segade ve New York’ta yaşayan komisyon üyesi ve Sol LeWitt Wall Drawing Catalogue Raisonné için araştırmacılık yapan Veronica Roberts tarafından gerçekleştirilmişir.

Aynı şekilde, Latin Amerikalı sanatçıların eserlerine adanmış olan SOLO PROJELER: Focus Latin Amerika bölümü, komisyon üyeliği Inti Guerrero, TEOR/éTica (Kosta Rika) üyesi sanat direktörü; Catalina Lozano, bağımsız komisyon üyesi ve alan ortak kurucusu (Meksika); Gabriel Pérez-Barreiro, Cisneros Vakfı/Patricia Phelps de Cisneros Koleksiyonu direktörü (New York ve Caracas); Alexia Tala, bağımsız komisyon üyesi (Şili); ve Cristiana Tejo, bağımsız komisyon üyesi (Brezilya) tarafından gerçekleştirilen ve seçilen 23 sanat projesini bir araya getirecektir.


ARCOmadrid ayrıca Solo Objeler programı ile birlikte, kapılarını büyük formattaki parçalara açmaktadır. Fuara katılan çeşitli sayıdaki sanat galerileri, kendi standlarının alanlarını aşacak müze boyutlarında sanat eserlerini sunmak üzere davet edilmişlerdir. Bütün bu sunumlar arasında, Fuarın küratörlük ekibi, Açılış ve Solo Projeler bölümlerinin merkezi alanlarında bulunan Pavyon 10’da yer alacak parçalardan bir seçki gerçekleştireceklerdir.

ARCOmadrid, Yeni Teknolojiler ve yenilik için bir durak
30 yıllık tecrübenin akabinde, Fuar her zaman aslında kimliğinin bir yansıması olan en son teknolojiler ile yenilikçi ve iddialı ruhunu canlı tutmaktadır. Bu sene de ARCOmadrid’in en büyük yeniliklerinden bir tanesi en fazla 5000 euroluk bir değer taşıyan, Fuara katılan galerilerden gelen eserlerden bir seçki ile 1 ile 17 Şubat tarihleri arası Paddle 8 işbirliği ile gerçekleşecek olan satış ile bireysel bir fuar yaratarak Collect online’nın yaratılmasıdır.

Bir diğer yenilik de farklı kuşaklardan sanatçıların eser ve tecrübelerine daha fazla alan tanımaya, gelişmekte olan yetenekleri keşfetmeye, sanat panoraması içerisinde yerlerini sağlamlaştırmış olanları da yeniden keşfetmeye imkân verecek olan BiDi kodlarının kullanımı ile her bir galeri tarafından seçilmiş olan Öne Çıkan Sanatçıların belirtilmesidir. Geçen seferkinde olduğu gibi, öne çıkan sanatçılar yayınların odak noktasını oluşturacaklardır.  

Aynı şekilde, fuar online katılımla editörlük deneyimi yaşatan, Roberto Bosco ile Stefano Caldana tarafından oluşturulup koordine edilen ARCO Bloggers  (www.arcobloggers.com) ile, modern sanat blogları fenomen ve formatından itibaren modern sanat panoramasına ve onun baş rol oyuncularına statik olmayan bir bakış imkanı vermektedir. Amaç, analogdan dijitale doğru yapılan destek geçişleri esnasında, sanat bilgi ve eleştirilerinin yeni karakter ve dinamiklerini analiz edip keşfetmektir.

Bu hatta ve tartışma alanları çerçevesinde, “Modern sanat: ağ üzerindeki araç ve stratejiler” başlıklı bir ARCO Blogger Forumu ile İspanya’daki modern sanat alanında en önde gelen bloggerlar ile birlikte, internet üzerinde varlık ve aktiviteleri ile uluslar arası fikir sahiplerinin de katılımı sağlanacaktır.

Diğer alanlardaki daha fazla koleksiyoncu ve profesyonel sanatçılar.
ARCOmadrid’in birçok farklı girişimi, Fuarda bu sene de önde gelen ulusal ve uluslararası birçok koleksiyoncu ve eleştirmenin katılımı ile güç kazanacaktır. Bunlar arasında ortaya çıkan bir tanesi katılımcı galeriler tarafından önerilen ve geçen senelere nazaran daha fazla sayıda, bütün dünyada aktif olarak faaliyet gösteren 250 koleksiyoncuyu ağırlayacak olan Uluslararası Koleksiyoncular Programıdır.  

Ayrıca, ARCOmadrid Amerika Birleşik Devletlerindeki müze komisyon üye ve direktörlerini davet ederek, her biri iki adet yönetim kurulu üyesinin eşliği ile birlikte, Fuarın ABD’deki modern sanat kurumlarından 50 adet koleksiyoncu ve profesyonel tarafından ziyaret edilmesi sağlanacaktır.
Bunlara ayrıca kurum, bienal ve diğer uluslararası olayların direktörleri de özel konuklar olarak eklenecektir.

Bütün bu programlar ARCOmadrid’i uluslararası sanat sahnesinin en öne çıkan profesyonelleri için bir buluşma noktası haline getirmektedir. Bu bağlamda Fuar İspanyol Kültürel Aktivitesi AC/E ve Hablar en Arte (Sanat Konuşmak) iş birliğinde komisyon üyeleri ve diğer konuklara, Fuarın çeşitli galerilerinde temsil edilen İspanyol modern sanatının yükseltilmesi ve yaygınlaştırılması için özel bir hizmet sunmaktadır.    

ARCOmadrid aynı zamanda bu kişilerin modern sanatta kazanımlar ve beğeniler elde etmelerinde destek sağlamaktadır. Arte Global (Küresel Sanat) danışmanı Elisa Hernando tarafından koordine edilen İlk Koleksiyoncular programı, onlara koleksiyonlarını başlatmak için danışmanlık hizmeti vermekte ve Fuardan eser elde etmelerine yardımcı olmaktadır.  

ARCO Vakfı, modern sanata destek
Koleksiyonculuğu yüreklendirmek, galeri ve yaratıcılara destek vermek amacı ile ARCO Vakfı, bütün bir sene boyunca gelişerek devam edecek bir dizi aktivite organize etmiştir. Bu çizgide ARCOmadrid’in bir sonraki senesi için Vakıf koleksiyoncular, uzmanlar ve Vakıf Koleksiyonunda yer alacak eserlerin seçkisinde yer almak isteyen sanat severlerin yer aldığı bir ARCO Vakfı Platformu öğle yemeği düzenleyecektir.

ARCOmadrid 2013 alanları
Dinlenme ve buluşma alanları tabi ki Fuarda yerini alacaktır. Bunlar arasında özellikle öne çıkan VIP Salonu bu sene de Architectural Digest – AD dergisi ve Fuar tarafından düzenlenen ARCOmadrid VIP Salonu Dizaynı için II. Fikir Yarışması kazananları Q:NO Arquitectos tarafından düzenlenecektir. Ayrıca M.I.T. (Massachusetts Institute of Technology) tarafından burs alan CPA Architects+ tarafından sunulan projeye özel bir mansiyon da takdim edilmiştir.  

Ayrıca arkasından gelen ikinci yılda ve geçen sene elde edilen başarının akabinde, ARCOmadrid Küçük İstekler Vakfı (Fundación Pequeño Deseo) ile yapılan işbirliği ile gerçekleştreceği ARCOkids ile birlikte küçük katılımcıları için 4 ile 14 yaş arası çocukların yaratıcılığına yönelik atölye çalışmaları düzenleyecektir.  

Ödüller ve Duyurular
ARCOmadrid yine Audemars Piguet saat firmasının sponsorluğunda, bir sanat eseri yaratımına 15.000 euroluk bir ödül vermektedir. Bu ödül en şık saat üretimleri aracılığı ile firmanın yükselmesini sağlayan iki değer olan yüksek kalite ve cesaretin bir simgesi olacaktır. Kazanan sanatçı tarafından üretilen parça hem markanın ruhunu hem de sloganını:  “To break the rules, you must first master them” (Kuralları yıkmak için önce onlara hükmetmeniz lazım) ve Fuarın VIP Salonu olan Audermars Piquet alanında sergilenecektir.

Her yıl olduğu gibi, ARCOmadrid sanatsal yaratı, genç sanatçıların çalışmaları ve koleksiyonculuk alanında değerlendirme yapan ödüllere yer verecektir. Arco Dostları Derneği tarafından verilen Koleksiyonculuk alanında “A” Ödülleri Özel Koleksiyon, Şirket Koleksiyonculuğu ve Uluslar Arası Koleksiyonculuk dallarında verilecektir. Aynı şekilde Fuar çerçevesinde verilecek ödüller: Madrid Şehri ARCO Ödülü, Heineken – CA2M Ödülü, İlly Sustain Art Ödülü, ARCOmadrid/Elektronik Sanat Beep Ödülü ve diğerleri olacaktır.  

Aynı şekilde ARCOmadrid ve BlankPaper Okulu özellikle öğrencileri arasında gelecek seferki aktivitede resmen yer alacak üç adet fotoğrafçıyı belirlemek üzere bir fotoğraf yarışması düzenlemişlerdir.

ARCOmadrid pavyonlarının çok ötesinde
Gelecek Şubat ayı boyunca Madrid’de gezilebilecek çok sayıda sergi ARCOmadrid programına paralellik arz etmektedir. O günlerde şehirde gösterilecek olan çok önemli üç adet özel koleksiyon keşfedilebilir. Reina Sofia Sanat Merkezi Ulusal Müzesi’nde Cisneros Koleksiyonu, Banco Santander Vakfında Cranford Koleksiyonu ve CentroCentro’da la Casa de Alba Koleksiyonu. Bunlara Telefonica Vakfında gerçekleşen yeni sergi alanları ve Cristina Iglesias, Heimo Zobernig ve Jiri Kovanda’nın harikulade monografik sergileri dahil edilebilir.

Aynı şekilde bütün bu sergi programının yanında Fuar ziyaretçileri, şehri Şubat ayı boyunca vazgeçilmez bir buluşma noktasına çevirecek olan AfterARCO aktiviteleri ile Fuar günleri boyunca zenginleşecek bir Madrid’in tadını çıkarabileceklerdir.


GALERİ LİSTESİ
(6 Kasım 2012 tarihli)

GENEL PROGRAM

GALERİ ŞEHİR ADI GEÇEN SANATÇI
AD HOC Vigo Rubens Mano
ADN Barselona Núria Güell
ADORA CALVO Salamanka Mitsuo Miura
AIR DE PARIS Paris Adriana Lara
ALARCÓN CRIADO Sevilla Martin Freire
ALEJANDRA VON HARTZ GALLERY Miami Eugenia Calvo
ALEX DANIELS - REFLEX AMSTERDAM Amsterdam Chen Nong
ALTXERRI San Sebastian Esther Ferrer
ÁLVARO ALCÁZAR Madrid Javier Garcerá
ANDERSEN’S CONTEMPORARY Kopenhag Thilo Heinzmann
ANDRÉ SIMOENS Knokke Haim Steinbach
ÁNGELS BARCELONA Barselona                           Esther Ferrer
ARCADE Londra Galeri tarafından karar verilecek
ART NUEVE Murcia Julia Calvo
BACELOS Vigo David Ferrando Giraut
BAGINSKI, GALERIA / PROJECTOS Lizbon Andre Romão
BARBARA GROSS GALERIE Münih Alicia Fremis
BÄRBEL GRÄSSLIN Frankfurt Heimo Zobering
BENVENISTE CONTEMPORARY Madrid Miki Leal
CAMPAGNE PREMIÈRE Berlin Fayçal Baghriche
CÁNEM Castelló de la Plana Jose Antonio Orts
CARDI BLACK BOX Milano Ashley Bickerton
CARLES TACHÉ Barselona Liliane Tomasko
CARLIER / GEBAUER Berlin Sebastián Díaz Morales
CARLOS CARVALHO- ARTE CONTEMPORANEA Lizbon Daniel Blaufuks
CARRERAS MUGICA Bilbao Juan Pérez Agirregoikoa
CASA SIN FIN Cáceres Jorge  Ribalta
CASA TRIÁNGULO Sao Paulo Mariana Palma
CASADO SANTAPAU Madrid Eva Berendes
CATHERINE PUTMAN Paris Eduardo Arroyo
CAYÓN Madrid Jesús de Soto
CHANTAL CROUSEL Paris Abraham Cruzvillegas
CHARIM Viyana Roberta Lima
CHRISTINE KÖNIG Viyana Ricardo Brey & Jimmie Durham
CHRISTOPHER GRIMES Santa Mónica Íñigo Manglano-Ovalle
CREVECOEUR Paris Jorge Pedro Núñez
DAN GALERIA Sao Paulo Ascânio M.M.M.
DISTRITO 4 Madrid Matías Duville
DITTRICH & SCHLECHTRIEM Berlin Nicky Broekhuysen
DNA Berlin Nezaket Ekici
DOHYANG LEE Paris Paula Castro
DUVE BERLIN Berlin Iris Touliatou
EDWARD TYLER NAHEM FINE ART, L.L.C. New York Farideh Lashai
ELBA BENÍTEZ Madrid Cristina Iglesias
ELLEN DE BRUIJNE PROJECTS Amsterdam Pauline Boudry & Renate Lorenz
ELVIRA GONZÁLEZ Madrid Juan Asensio

ENRICO ASTUNI Bolonya Mario Ybarra Jr.
ESPACIO LÍQUIDO Gijón Edgardo Aragón
ESPACIO MÍNIMO Madrid José Luis Moraza
ESPAIVISOR-GALERIA VISOR Valencia Nil Yalter
ESTHER SCHIPPER Berlin Isa Melsheimer
ESTRANY - DE LA MOTA Barselona Francesc Ruiz
FILOMENA SOARES Lizbon Pedro Barateiro
FONSECA MACEDO Ponta Delgada Catharina Bothelo
FORMATOCOMODO Madrid Hisae Ikenaga
FRUIT & FLOWER DELI Stokolm Galeri tarafından karar verilecek
FÚCARES Madrid Carlos Schwartz
GENTILI Prato Marius Engh
GEORG KARGL Viyana Nedko Solakov
GEORG NOTHELFER Berlin Christoph M Gais
GREGOR PODNAR Berlin Francisco Tropa
GUILLERMO DE OSMA Madrid César Paternosto
HANS MAYER Duesseldorf Galeri tarafından karar verilecek
HEINRICH EHRHARDT Madrid Günter Förg
HELGA DE ALVEAR Madrid Katharina Grosse
HILGER MODERN / CONTEMPORARY Viyana Ángel Marcos
HONOR FRASER Los Angeles Mario Ybarra Jr.
HORRACH MOYA Palma de Mallorca Joana Vasconcelos
INÉS BARRENECHEA Madrid Francisco Ugarte
ISABELLA BORTOLOZZI Berlin Carol Rama
IVORYPRESS Madrid Not Vital
JAVIER LÓPEZ Madrid Jenny Holzer
JOAN PRATS Barselona Aleksandra Mir
JORGE MARA - LA RUCHE Buenos Aires Ana Sacerdote
JOSÉ ROBLES Madrid Javier Fresneda
JUAN SILIÓ Santander Miguel Ángel Tornero
JUANA DE AIZPURU Madrid Markus Oehlen
KABE CONTEMPORARY Miami Carla Arocha & Stephane Schraenen
KRINZINGER Viyana Marina Abramovich
KUCKEI + KUCKEI Berlin Guy Tillim
LA CAJA NEGRA Madrid Jonathan Hernández
LEANDRO NAVARRO Madrid Manolo Millares
LELONG Paris Kiki Smith
LEVY Hamburg Mel Ramos
LEYENDECKER Santa Cruz de Tenerife Richard Mosse
LUCIANA BRITO GALERIA Sao Paulo Regina Silveira
LUIS ADELANTADO Valencia Folkert de Jong
MAI 36 GALERIE Zürih Matt Mullican
MAIOR Pollensa Eulàlia Valldosera
MAISTERRAVALBUENA Madrid A Kassen
MARIO SEQUEIRA Braga Julian Opie
MARLBOROUGH GALLERY Madrid Juan Genovés
MARTA CERVERA Madrid Raha Raissnia
MAX ESTRELLA Madrid Jorge Perianes
MAX WEBER SIX FRIEDRICH Münih Manuel Eitner
MAX WIGRAM GALLERY Londra Luis Zerbin
MEHDI CHOUAKRI Berlin Peter Roehr
MICHAEL SCHULTZ GALLERY Berlin Bong Chae Son
MENDES WOOD Sao Paulo Daniel Steegman
MICHEL SOSKINE INC. Madrid Simon Willems
MIGUEL MARCOS Barselona Joan Brossa
MOISÉS PÉREZ DE ALBÉNIZ Pamplona Pello Irazu
MOR.CHARPENTIER Paris Charwei Tsai
MORIARTY Madrid Luis Bisbe
NÄCHST ST. STEPHAN ROSEMARIE SCHWARZWÄLDER Viyana Galeri tarafından karar verilecek
NADJA VILENNE Lieja Eleni Kamma
NEW GALERIE Paris Leopold Kessler
NIEVES FERNÁNDEZ Madrid Juan Carlos Batista
NOGUERAS BLANCHARD Barselona Ignacio Uriarte
NUBLE Santander Eduardo Hurtado
NUNO CENTENO Oporto Carla Filipe
OLIVA ARAUNA Madrid Per Barclay
ORIOL GALERIA D'ART Barselona Esteban Vicente
PARAGON PRESS Londra Gary Hume
PARRA & ROMERO Madrid Philippe Decrauzat
PEDRO CERA Lizbon Matt Keegan
PELAIRES Palma de Mallorca Domenico Bianchi
PILAR SERRA Madrid Dario Urzay
POLÍGRAFA OBRA GRÁFICA Barselona Luis Tomasello
PROJECTESD Barselona Christoph Weber
PROMETEOGALLERY DI IDA PISANI Milano Anibal López (A-1 53167)
QUADRADO AZUL Oporto Mika Tajima
RAFAEL ORTIZ Sevilla Luis Gordillo
RAÍÑA LUPA Barselona Fernán García Sevilla
RAQUEL PONCE Madrid Noe Sendas
ROSA.SANTOS Valencia Andrea Canepa
SABINE KNUST Münih Galeri tarafından karar verilecek
SENDA Barselona Sandre Vásquez de la Horra
SMAC Stellenbosch Roger Ballen
STEFAN RÖPKE Köln Iva Gueorguieva
STUDIO TRISORIO Napoli Eulalia Valldosera
T20 Murcia Benvenuto Chavajay
TATJANA PIETERS Gante Bart de Clercq
THE GOMA Madrid Pablo Jansana
THOMAS SCHULTE Berlin Alice Aycock
TIM VAN LAERE Amberes Rinus Van de Velde
TORBANDENA Trieste Hubert Scheibl
TRAVESÍA CUATRO Madrid Vicky Uslé
TRINTA Santiago de Compostela Teo Soriano
VALLE ORTÍ Valencia Troels Carlsen
VERA CORTÉS Lizbon Daniel Gustav Cramer
VERA MUNRO Hamburg Imi Knoebel
VERMELHO Sao Paulo Jonathas de Andrade
WALTER STORMS GALERIE Münih Peter Krauskopf
WEST Lahey Denicolai & Provost
XAVIER FIOL Palma de Mallorca Cecilia Paredes
YBAKATU ESPAÇO DE ARTE Curitiba Claudio Alvarez

SOLO PROJECTS: FOCUS LATİN AMERİKA
GALERİ ŞEHİR SANATÇI
80 M2 Lima Iosu Aramburu
AFA GALERÍA Şili Álvaro Oyarzún
ARRÓNIZ Meksika DF Iván Puig
BENDANA I PINEL Paris Bernardo Oyarzún
DIE ECKE Santiago Isidora Correa
EMMA THOMAS GALLERY Sao Paulo Erica Ferrari
HENRIQUE FARIA New York Álvaro Barrios
ISABEL HURLEY Malaga Alberto Borea
JOUSSE ENTREPRISE Paris Julia Rometti / Víctor Costales
KURIMANZUTTO Meksika DF Eduardo Abaroa
MAGNAN METZ New York Glenda Leon
MICHEL REIN Paris Maria Thereza Alves
MYTO GALERÍA Meksika DF Ariel Orozco
NUSSER & BAUMGART Münih Faivovich / Goldberg
OFICINA 1 Caracas Oscar Abraham Pabón
OSCAR CRUZ Sao Paulo Sebastian Gordin
PROYECTOS MONCLOVA Meksika DF François Bucher
ROBERTO PARADISE San Juan Jesús ‘Bubu’ Negrón
SIM GALERIA Curitiba Delson Uchôa
VALENZUELA KLENNER Bogota Wilson Diaz
WATERSIDE CONTEMPORARY Londra Daniel Medina
WIEN LUKATSCH Berlin Mariana Castillo Deball
WU GALERIA Lima Sandra Nakamura

OPENING – GENÇ GALERİLER
GALERİ ŞEHİR ADI GEÇEN SANATÇI
3+1 CONTEMPORARY ART Lizbon Galeri tarafından karar verilecek
AMT PROJECTS Bratislava Petra Feriancova
BARÓ GALERIA Sao Paulo Lourival Cuquinha
CAROLINE PAGÉS Lizbon Galeri tarafından karar verilecek
CHRISTINGER DE MAYO Zürih Sinta Werner
CLAGES Köln Monike Stricker
D+T PROJECT Brüksel Elena Bajo
ELI RIDGWAY GALLERY San Francisco James Sterling Pitt
FIGGE VON ROSEN GALERIE Berlin Diana Sirianni
FRUTTA Roma Galeri tarafından karar verilecek
IGNACIO LIPRANDI Buenos Aires Cristina Piffer
IVAN GALLERY Bükreş Galeri tarafından karar verilecek
JAQUELINE MARTINS Sao Paulo Edwing Sánchez
KLEMM'S Berlin Adrian Sauer
MOT INTERNATIONAL Brüksel Breatriz Olabarrieta
PSM Berlin Galeri tarafından karar verilecek
SHAY ARYE GALLERY Tel Aviv Galeri tarafından karar verilecek
SPAZIO A Pistoia Chiara Carmoni
TEGENBOSCHVANVREDEN Amsterdam Galeri tarafından karar verilecek
THE FUTURE Berlin Jon Rafman
THE RUNNING HORSE ART Beyrut Galeri tarafından karar verilecek
VOGT New York Galeri tarafından karar verilecek

OSMANLI ERMENİLERİ VENEDİK’TE!




SAN LAZZARO MIKHİTARİST MANASTARI VE İLK TÜRKÇE TİYATRO OYUNLARI

18. yüzyılın sonunda, Ermeni Mıkhitarist Manastırı’nda yazılan ve Venedik Karnavalı’nda düzenli olarak icra edilen ilk modern Türkçe oyunlar, yazıldıkları tarihten yaklaşık iki asır sonra kendilerine hayat veren Ermeni rahiplerin doğduğu ülkeye, Türkiye’ye dönüyor.
Ermenilerin modern Türkçe tiyatronun kuruluşuna yaptıkları önemli katkı çoğumuz tarafından bilinir. Fakat araştırmalar, genellikle 1800’lü yılların ikinci yarısında İstanbul’da kurulup gelişmiş olan profesyonel Ermeni tiyatro grupları, bunların Türkçe verdikleri temsiller ve Türkçe icra edilen tiyatroya sundukları katkılar noktasında yoğunlaşır. Oysa Ermeni tiyatrosunun Türk tiyatrosuyla ilişkisi bu dönemden çok daha önce, henüz İstanbul’da ne modern bir Ermeni, ne de modern bir Türk tiyatrosundan bahsetmenin mümkün olmadığı yıllarda, Venedik’te Mıkhitaristlerin San Lazzaro (Surp Ğazar) Adası’ndaki manastırlarında başlamıştır. San Lazzaro Adası’nda, çoğu Osmanlı ülkesinde doğmuş olan Mıkhitarist Ermeni Rahipler tarafından yazılıp günümüze kadar ulaşan Ermeni harfli en eski Türkçe tiyatro metinleri 1790'lı yıllara aittir. Ancak bu eserler bugüne kadar ne Türk, ne de Ermeni araştırmacılar tarafından ayrıntılı biçimde incelememişlerdir. Başta Metin And olmak üzere bazı araştırmacılar eserlerinde bu oyunlardan sadece birkaç satırla bahsetmekle yetinmişlerdir. Ve sonuçta Türkiye'de Batılı anlamdaki tiyatronun, bir edebi tür olarak, Şinasi'nin 1860'ta yazdığı Şair Evlenmesi ile başladığı konusunda genel bir kanaat oluşmuştur. Söz konusu oyunlara yönelik ilk ciddi araştırma 1984 yılında Venedik Ca' Foscari Üniversitesi'nin Doğu Dilleri ve Edebiyatları bölümünü bitirme teziyle uğraşırken Yervant Baret Manok tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak bu değerli çalışma o tarihlerde çok fazla ilgi görmemiş ve araştırmacı tarafından değerlendirileceği günü beklemek üzere rafa kaldırılmıştır.
İşte şimdi bu değerli çalışmanın Türkiyeli okurlarla buluşma zamanı! 18. yüzyılın sonunda, Ermeni Mıkhitarist Manastırı’nda yazılan ve Venedik Karnavalı’nda düzenli olarak icra edilen ilk modern Türkçe oyunların, yazıldıkları tarihten yaklaşık iki asır sonra kendilerine hayat veren Ermeni rahiplerin doğduğu ülkeye, Türkiye’ye gecikmeli dönüşü Bgst Yayınları ve Anadolu Kültür arasındaki işbirliği çerçevesinde gerçekleştiriliyor.

TANITIM ETKİNLİĞİ VE YAZARLA TANIŞMA
Kitabın tanıtım etkinlikleri kapsamında yazar Yervant Baret Manok ve Ermeni Mıkhitaristlerinin Kültürel Çalışmaları konusunda dünyadaki en önemli araştırmacılardan birisi olan Prof. Boğos Levon Zekiyan’ın konuşmacı olarak katılacağı iki buluşma gerçekleştirilecek.
18 Aralık Salı Saat 18:00’de, Boğaziçi Üniversitesi Özger Arnas Salonu (Kırmızı Salon)
19 Aralık Çarşamba Saat 19:30’da, Cezayir Toplantı Salonu
Katılım için irtibat numarası:
Tamar Nalcı, 0507 703 17 62 (Anadolu Kültür)
Ayşan Sönmez 0535 360 21 91 (Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu)
Yervant Baret Manok kimdir?
1958 yılında İstanbul'da doğan Yervant Baret Manok,  Mıkhitaristlerin İstanbul - Pangaltı'daki ve Venedik'teki okullarında eğitim gördükten sonra Venedik Ca' Foscari Universitesi'nden mezun olarak "Doğu Dilleri Ve Edebiyatları" dalında "Dottore Magistrale" ünvanını aldı. Daha sonra Fransa’ya yerleşti ve halen orada yaşamaktadır. Öncelikli araştırma alanları geçmişte ve bugün Ermeni ve Türk halklarının ilişkileri ve karşılıklı etkileşimleridir. 25 yıldan beri Venedik Ca' Foscari Üniversitesi’nce her yıl Ağustos ayında düzenlenen Ermeni dili ve uygarlığı hızlandırılmış yaz kursunda eğitmenlik yapmaya devam etmektedir.
Boğos Levon Zekiyan kimdir?
1943’te İstanbul’da doğdu. 1949 ve 1959 yılları arasında ilköğrenimini Sakızağacı’ndaki Mığhitaryan Okulu’nda, ortaöğrenimini Venedik’teki Moorat-Raphael Koleji’nde tamamladı. 1952 ve 1968 yılları arasında ise Roma’daki Pontificia Università Gregoriana’da Felsefe ve Teoloji bölümlerini bitirdi, Doğu Teolojisi ve İnanç Sistemleri üzerine çalıştı. 1971 ve 1986 yılları arasında İstanbul’da İtalyan Lisesi, Pangaltı Lisesi ve Getronagan Lisesi’nde öğretmenlik, Venedik’te de Moorat-Raphael Koleji’nde öğretmenlik ve müdürlük yaptı.
1974–81 yıllarında Venedik’teki San Lazzaro Ermeni Akademisi Sekreteri ve 1976–91 yıllarında Milano’daki “Centro di Studi e di Documentazione della Cultura Armena”da Edebiyat ve Tarih Uzmanı olarak çalıştı. 1976’tan beri Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi Ermeni Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığını ve 1984’den beri Venedik Üniversitesi’nde düzenlenen Ermeni Dili ve Kültürü-Yoğunlaştırılmış Yaz Kursları Direktörlüğünü yapmaktadır.
Ayrıca Roma’daki “Pontifical Institute of Oriental Studies”in Başkanı, “Italiarmenia” Derneği başkan yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi ve “Padus-Araxes” Derneği’nin başkanı ve dört kurucusundan biridir. Türkçe, İtalyanca, Ermenice, İngilizce, Almanca ve Fransızca olarak yayımlanmış çok sayıda kitabı ve makalesi bulunmaktadır


İSTANBUL’DAN ÇOK ETKİLENDİM


“MİHAİL GORBAÇOV” İSTANBUL’DAN MUTLU AYRILDI



İki günlük konferans için Türkiye’de bulunan Sovyetler Birliği’nin efsanevi devlet başkanı Mihail Gorbaçov, İstanbul’dan mutlu ayrıldı.Yeni Politika Forumu ve Şişli Belediyesi tarafından düzenlenen “Ortadoğu ve Akdeniz’in Geleceği” konulu konferansa katılmak üzere iki gün önce 35 kişilik bir heyetle İstanbul’a gelen Mihail Gorbaçov, İstanbul’dan ayrıldı. Gorbaçov’u Atatürk Havalimanı’ndan, konferansa evsahipliği yapan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül uğurladı.

İstanbul Hilton Oteli’nde katıldığı konferans sonrası İstanbul’da Nişantaşı’nı gezme fırsatı bulduğunu söyleyen Mihail Gorbaçov, İstanbul’da bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Şişli Belediyesi’nin yeni yıl nedeniyle rengârenk süslediği Nişantaşı’nda alışveriş yaptığını kaydeden Gorbaçov, “İstanbul’dan çok etkilendim. Özellikle Nişantaşı’ndaki yılbaşı hazırlıkları pek çok Avrupa ülkesini aratmayacak güzellikte. Dünyanın birçok ünlü markasının burada bulunduğunu gördüm. İki gündür bize yaptığı evsahipliğinden dolayı Mustafa Sarıgül’e çok teşekkür ediyorum. İstanbul’da örnek olacak bir yerel yönetim modeli oluşturmuş. Avrupa’daki belediyelerin Şişli’ye gelerek bu modeli görmesini arzu ediyorum” dedi.

AMERİKALILAR BAKLAVA YAPMAYA GELİYOR




KARAKÖY GÜLLÜOĞLU’NA HER YIL 5 BİN TURİST BAKLAVA AÇMAYI ÖĞRENMEK İÇİN GELİYOR

Türk mutfak kültürünü dünyaya tanıtmak ve gastronomi turizmine destek olmak isteyen Karaköy Güllüoğlu, düzenlediği üretim turlarıyla yabancı turistlerin gözdesi oldu. Yılda 5 bin kişiye mutfağını açan marka özellikle Amerikalıların ilgisini çekiyor.Karaköy Güllüoğlu, dünya genelinde hızla gelişen gastronomi turizminde önemli bir durak oldu. Gurme turizmi için ülkemize gelen turistlerin uğramadan geçemedikleri Karaköy Güllüoğlu, gurmeler, yemek yazarları ve birçok yabancı basın mensubu tarafından sıkça ziyaret edilmeye başlandı. Baklavanın yanı sıra Türk mutfağının tanıtımı için bir elçi gibi çalışan Karaköy Güllüoğlu baklavalarının sahibi Nadir Güllü, yılda yaklaşık 5 bin turistin tesislerini ziyaret ederek baklava yapımını izlediğini söyledi. Güllü, 10 yıldır düzenledikleri üretim turlarına başta Amerika olmak üzere, Yunanistan Almanya, Yeni Zelanda, İngiltere, İsviçre ve pek çok ülkeden binlerce turist geldiğini söyledi.

Yılda 35 tur düzenleniyor
Gastronomi turları için 10 farklı turizm acentasıyla çalıştıklarını anlatan Nadir Güllü, bunun yanı sıra yabancı gurme, yazar ve gazetecilerden de doğrudan talep aldıklarını söyledi. Ağırlıklı yaz dönemi olmak üzere yılda 35 üretim gezisi düzenlediklerini dile getiren Güllü, bunun yanı sıra yurtiçinden de Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) ve Uluslararası Servis ve Lezzet Akademisi (USLA) öğrencilerine yönelik üretim turu taleplerini karşıladıklarını söyledi.





Yufka ardında Karagöz-Hacivat oynatılıyor
Türkiye’nin Turizm Tanıtım Ofisi gibi çalışan Karaköy Güllüoğlu’nun düzenlediği üretim turları kapsamında yabancı konuklara uzun yılların deneyimine sahip Karaköy Güllüoğlu’nun baklava ustaları, elleri ile açtıkları yufkaların inceliğini göstermek için Karagöz-Hacivat gösterisi yapıyorlar. Zar kalınlığındaki yufka arkasından yapılan gösteri,  konukları hayrete düşürüyor.

Ortalama 2.5 saat süren üretim turlarında konuklara Karaköy Güllüoğlu’nun sahibi Nadir Güllü tarafından kurumun ve baklava yapımının inceliklerine dair brifing veriliyor. Daha sonra tesis ziyaretine geçiliyor. Burada yufka açılmasından fırından çıkan baklavaya şerbetin verilmesine kadar uygulamalı olarak baklava yapımı konuklara  gösteriliyor.  Baklava, kadayıf ve börek ikramıyla devam eden tur, Karaköy Güllüoğlu’nun teras katındaki manzarada fotoğraf çekimi ile sona erdiriliyor. Tur sonunda her konuğa Türk bayrağı ve konuğun mensup olduğu ülke bayrağının yer aldığı tek dilimlik kutularda baklava hediye ediliyor.