24 Mayıs 2014 Cumartesi

Qatar Airways İstanbul Sabiha Gökçen ile Doha arasında direkt seferlere başlıyor

QATAR AIRWAYS,SGH’DEN DOHA’YA UÇUYOR


Beş yıldızlı havayolu şirketi, İstanbul Sabiha Gökçen ile Doha arasında direkt seferlere başlıyor. İstanbul Sabiha Gökçen, Qatar Airways’in 140’ıncı uçuş noktası oldu. Qatar Airways, genişleme planlarına Türkiye’deki üçüncü direkt uçuş noktasının açılışını yaparak devam ediyor. Beş yıldızlı havayolu şirketinin Doha’dan 140’ıncı uçuş rotası olan İstanbul Sabiha Gökçen’e gerçekleşen ilk uçuşu ise dün akşam iniş yaptı.

Bu tarihi uçuş, Qatar Airways’in İstanbul Sabiha Gökçen’e haftada dört kez gerçekleşecek seferlerinin ilkiydi ve havayolunun Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’a erişimini de artırdı.


132 Ekonomi sınıfı koltuğu ve 12 Business sınıfı koltuğu bulunan Airbus A320’lerin çalışacağı rota, Qatar Havayolları’nın İstanbul Atatürk Havalimanı’na ve Ankara’ya gerçekleşen uçuşlarının ardından Türkiye’deki üçüncü rotası oldu. Sabiha Gökçen’in eklenmesi ile birlikte Qatar Airways’in Türkiye’ye gerçekleşen uçuş sayısı da haftada 14’ten 18’e yükseldi.


Qatar Havayolları Ticari Faaliyetlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Marwan Koleileat’ın katıldığı ilk uçuş, İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı CEO’su Gökhan Buğday’ın da bulunduğu yetkililer tarafından karşılandı ve tazyikli su gösterisi ile Türk folklor dansları eşliğinde kutlandı.


İstanbul’da düzenlenen basın toplantısında bir konuşma yapan Qatar Havayolları Ticari Faaliyetlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Marwan Koleileat, “Qatar Airways, hızla büyüyen Türkiye’ye haftalık dört adet daha uçuşunun başlamasıyla, bu ülkede önemli bir döneme geçti. İstanbul, tarihi ve kültürel zenginlikleri ile büyülü bir şehir ve biz Asya ile Avrupa arasında yaşamsal önemde bir bağlantı merkezi olarak hizmet veren İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na bu yeni tarifeli seferlerimizi başlatmış olmaktan heyecan duyuyoruz’’ dedi.Qatar Airways, yeni rotasıyla, Atatürk Havalimanı üzerinden hali hazırda hizmet sunduğu İstanbul’un Avrupa yakasına ek olarak, şehrin Asya yakasındaki sakinlerine de hizmet verecek. Doha’ya aktarmasız ulaşacak olan İstanbul Sabiha Gökçen uçuşları, oradan da BAE, Suudi Arabistan, Bangkok, Maldivler, Bali, Singapur, Melbourne ve Hong Kong gibi popüler destinasyonlara da bağlantı sağlayacak.


İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı CEO’su Gökhan Buğday,’’Yeni rotanın Katar ve Türkiye arasında hali hazırda güçlü olan iş ve ticaret bağlantılarını daha da güçlendireceğini ve Türk turizm sektöründe son dönemde yaşanan gelişmelere paralel olarak artan talebi karşılamada fayda sağlayacağını umuyorum” dedi.


İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı ve Doha arasındaki tarifeli uçuş saatleri şu şekilde:
Pazartesi ve Cumartesi:
Kalkış: 13:55 Doha QR243 Varış: 18:10 Sabiha Gökçen
Kalkış: 19:05 Sabiha Gökçen QR244 Varış: 23:00 Sabiha Gökçen

Salı ve Perşembe:
Kalkış: 13:20 Doha QR243 Varış: 17:35 Sabiha Gökçen
Kalkış: 18:35 Sabiha Gökçen QR244 Varış: 22:30 Sabiha Gökçen
Qatar Airways sadece 17 yılda çok hızlı bir büyüme gösterdi ve bugün 134 uçaklık filosuyla Avrupa, Orta Doğu, Afrika, Asya Pasifik, Kuzey Amerika ve Güney Amerika genelinde 140 önemli iş ve tatil rotasına erişim sağlamakta.

Önümüzdeki birkaç ay içinde Qatar Airways’in uçuş ağı Edinburgh (28 Mayıs 2014), Miami (10 Haziran 2014), Tokyo Haneda (18 Haziran 2014), Dallas/Fort Worth (1 Temmuz 2014) ve Djibouti (27 Temmuz 2014) rotalarının da eklenmesiyle birlikte daha da genişleyecek.

22 Mayıs 2014 Perşembe

Fenerbahçe Dalyan’da bulunan misina balık restaurant’ın her müşterisi çok özeldir

Âşık olduğum işi yapıyorum
Misina Balık Restaurant’ın sahibi Suat Yılmaz,  Yeni Ekonomi dergisinde 8 sayfa yer alarak geçmişten geleceğe bir yolculuk yaptı.


Suat Bey, sizinki ilginç bir öykü; Kars’ta başlayan yolculuğunuz İstanbul’da balık ve lezzet üzerine devam ediyor. Bizimle bu başarı hikâyenizi paylaşır mısınız?

Evet, Kars / Ardahan’da doğdum. İstanbul hikâyem ise; köyümüzün okul müdürü ve aynı zamanda öğretmenim olan Sayın Alim Yavuz’un tayininin İstanbul’a çıkmasıyla başladı. Üzerimdeki hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceğim sevgili Alim Hocam, beni bir evladı yerine koyarak ailesiyle beraber okumam için İstanbul’a getirdi. Görmeniz lazım, nasıl heyecanlı ve azimliydim anlatamam. Sonuçta hocama da, aileme de mahcup olamazdım, okuyup büyük adam olacaktım.

Fakat kader işte, ne yazık ki çok kısa bir zaman sonra sevgili babamı kaybedince, en büyük erkek çocuk olarak, 9 nüfusa sahip olan ailemin sorumluluklarını üstlendim. Böylece bugün 25. yılını dolduran meslek hayatım da sevgili büyüğüm Oktay Kılıç’ın vesilesiyle Sarıyer Rumeli Kavağı’nda başlamış oldu.

Tabii bakmayın siz en büyük dediğime, söylediğim gibi daha orta ikiye giden bir çocuğum. 1800’den 0 rakımına inmişim ve elimde azmimden başka hiçbir şey yok. Oysa şimdi anlatırken ne kadar kolay geliyor.


Biraz da isterseniz Misina’dan bahsedelim. Hem lezzetleri hem de hizmet anlayışıyla farklı bir balık restoranı Misina... Bu konsept nasıl hayata geçti?

Kısaca anlatmam gerekirse, İstanbul’un en nezih ve iyi mekânlarında; mutfaktan salona, salondan işletmeciliğe kadar her kademede tecrübe edindim,  kendimi yetiştirdim ve daha önemlisi pek çok dost kazandım. Doğal olarak deneyimim, birikimim gün geçtikçe arttı. Sonunda 2005’te kendi lezzet, servis ve işletme anlayışımı yansıtan bir mekân açma arzum Misina ismiyle hayat buldu.

Misina öncelikle farklı, rustik bir mekân olsun istedim. Alışılmışın dışında, özgün bir mekân; havuzuyla, ağacıyla bir Ege bahçesi oluşturduk.

Sonra Misina her balıkçıda bulunmayanların da bulunduğu bir lezzet merkezi olsun istedim, yeni lezzetlerle sürekli genişleyen benzersiz menümüzü oluşturduk.

Misafirlerimiz için kalite ve samimiyeti bir arada servis yapalım istedim, balığın en kalitelisini, sohbetin en sıcağıyla servis ettik.

Son olarak da “Bir balık sever için en güzel manzara tabağının manzarasıdır,” dedim ve müdavimlerimizin yanı başında Fenerbahçe/Dalyan’ı kendimize mekân olarak seçtik.

İşinizi şiir gibi anlattınız Suat Bey…

Ben âşık olduğu işi yapan şanslı insanlardanım. İnsan sevdiğini başka nasıl anlatır ki?

Galiba işletme anlayışınıza ve doğal olarak servisinize de bir parantez açmak lazım…

Bir defa sizin işletme anlayışı olarak tanımladığınız konu, benim için işimde daha iyiyi bulma arayışı... Doğal olarak bu bakış açısı tüm Misina personeline ve onlar aracılığıyla da tüm severlerimize ulaşıyor. Yani Misina’nın işletme ve servis anlayışına bir nevi pozitif sinerji yaratmak da diyebilirsiniz.

Misina özellikle lezzeti ve çeşitliliğiyle ön plana çıkıyor. Menünüzü oluştururken kriterleriniz neler?

Yemek, özellikle de balık, bir kültürdür bana göre. Beğenilerin damaktan damağa değiştiği bir kültür... Bunların üzerine bir de denizlerden çıkan ve keşfetmekle bitmeyecek kadar çok çeşitlikteki lezzeti ekleyin. Ben ekledim ve kendime “Bu anlayışta bir sorun yok mu Suat?” diye sordum.

Bu kadar seçenek varken, bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken, sektörü ve balık severleri 5 balık, 10 mezeden oluşan menülere mecbur kılmak yanlış geldi bana.

Menümüzün arkasında yatan anlayış da; bu yanlışı düzeltip Misina’nın her masasında bir lezzet karnavalı yaşatma isteği.

Sayısız meze çeşidiniz özellikle dikkat çekiyor. Peki bu işin sırrı ne?

Bir defa altını çizmem gerekir ki, Misina’da sevenlerimize servis edilen her ürünün içeriği birebir yerinden günlük olarak temin edilir. Mezelerimiz de bu konuda bir istisna teşkil etmez.

Bu konuda çok alçakgönüllü olamayacağım, Misina’nın özel olarak sanki bir mağaza camekânı gibi tasarlanan meze dolabında günlük 60 çeşit soğuk meze bulunur. Ayrıca bir o kadar sıcak meze çeşidine ve özgün spesiyallere sahibiz. Dediğim gibi bu konuda övünüyoruz, çünkü gerçekten misafirlerimiz hangi lezzetimizi tadacağını şaşırıyor.

Bu arada, bir önceki sorunuza verdiğim cevap aslında mezelerimiz için de geçerli. Çünkü herhangi bir müşterimiz herhangi bir mezeyi seviyor olabilir ve Misina’da yok cevabı kabul edilemez kelimelerden biridir.

Her gün sevenlerinizin önüne bu kadar fazla lezzeti çıkarmak zor olmuyor mu? Malzemelerinizi nasıl tedarik ediyorsunuz?

Olmaz mı? Her ürünü en iyi yerinden, en doğal haliyle tedarik etmek tabii ki kolay bir iş değil. Hele de sizin de belirttiğiniz gibi bu kadar çeşit söz konusu olduğunda. Bir de unutmamak lazım ki, bizim işimiz deniz ürünleri üzerine, yani tazeliğin her şeyden önce geldiği bir sektördeyiz. Misina olarak bu konudaki politikamız çok belli. Asla doğal olmayan yetiştirme ürün kullanmayız. Ne, nerede iyiyse; oradan günlük olarak tedarik ederiz.

Şimdi saymakla bitmez, ama bir iki örnek verecek olursam; Mesela Ege otlarımız cundadaki Girit yerlisi vatandaşlarımızın bahçelerinden elle toplanır. İstanbul’da sadece iki üç restoranın menüsünde yer alan mavi yengeçlerimiz ise Bodrum Köyceğiz veya Fethiye’den getirilir. Sonra kabuklularımızın çoğu Çanakkale / Lapseki’den, kabuklu karideslerimiz Mersin’den, zeytinyağımız Ayvalık’tandır. İsterseniz daha da sayarım, ama tüm ürünleri sıralarsam röportaj bitmez.

Yeri gelmişken; gerçekten Misina’daki kadar kabuklu ve böcek çeşidini barındıran, şarap menüsünde bu kadar çeşit bulunan ikinci bir balık restoranı aklıma gelmiyor.

Biraz önce de belirttim; lezzet bir kültürdür ve damaktan damağa kişiselleşir. Şimdi bu vizyonla hareket eden bir işletme olarak tabii ki kabuklular ve böcekler konusunda da sevenlerimizden gelen her talebe karşılık vermek zorunda hissediyoruz.  Misina’da kabukluları ve böcekleri özel olarak yaptırdığımız ve tuzluluk oranından sıcaklığına kadar, birebir doğal ortam koşullarını sağlayan akvaryumlarda canlı olarak muhafaza ediyoruz ve tespitiniz doğru, bu konuda İstanbul’un en iddialı restoranlarından biriyiz.

Bir çeşitlilik meselesi de değil bu durum, bir bakış açısı. Misina’nın en iyi hizmet arayışının attığı her adımına yansıması... Mesela övdüğünüz 80 çeşitten oluşan şarap menümüzün hazırlanışı konuya çok güzel bir örnek.

Şarap menüsünü hazırlarken aynı zamanda benim de üyesi olduğum Mutfak Dostları Derneği Başkanlığı’nı da yürüten sayın dostum Gurme Mehmet Yalçın ile birlikte çalıştık. Yüzlerce şarabı tek tek tattık. Fakat öncesinde bizzat kendim Sayın Mehmet Yalçın’ın şarap gurmeliği kurslarına katıldım. Önce adabını öğrendim elimden geldiğince. Sonra şarap tadımı için Türkiye’de gezmediğim yer kalmadı.

Düşüncem o ki insanlara bir yenilik sunuyorsanız, önce kendinizi yenilemeli ve tamamlamalısınız bence. Yani bizim menümüz geliştikçe bilin ki Misina baştan ayağa gelişiyor ve yenileniyor.

Bu arada ismi geçmişken beni Mutfak Dostları Derneği ile tanıştıran; görüş ve düşünceleriyle her zaman bize destek veren saygıdeğer dostum Gazeteci ve Gurme Ahmet Örs’ü de anmadan geçemeyeceğim.


Misina yenilikçi ve çok kültürlü lezzet anlayışı ile ön plana çıkıyor. Kabuklular, böcekler, Ege otları hatta ve hatta zengin şarap menüsü. Peki, bu durum bir damak zevki mi, yoksa bir işletmecilik anlayışının yansıması mı?

Aslında daha önce belirttiğim gibi hizmet aşkının yansıması. Bence bir işi gerçekten sevmeden başarılı olmak mümkün değil. Sevginin karıştığı her iş sonsuz lezzetli olur. Siz buna ister işletmecilik anlayışı deyin, isterseniz damak zevki.

Suat Yılmaz Misina müdavimlerinden olsaydı, en favori menüsü ve 5 mezesi hangileri olurdu?

Bu soru çok zor. Sonuçta Misina’nın konukları için aşamadığımız tek sorun bu. Hiç abartmadan söylüyorum; birçok konuğumuzu meze dolabı ve mostramızın önünde uyarmak zorunda kalıyoruz, “Çok fazla meze seçtiniz isterseniz azaltalım, sonra balık yemeye yeriniz kalmayabilir,” diye. O yüzden bu soruya bir cevap verirsem kesinlikle başka bir lezzete haksızlık yapmış olurum.  Mesela Misina’ya gelen 10 kişiden en az 5’i; bu röportajı okurken, tam bu bölümde “Evet, aynı ben” ya da “İyi bari, tek kararsız ben değilmişim” benzeri bir cümle kuracaktır. Tabii bu konuklarımızla yaşadığım diyaloglar sonucunda oluşan bir kanı. Yoksa bir araştırma sonucu değil.

Misina’yı kime sorsak lezzet ve sohbet cevabıyla karşılaştık. Çok sıcak bir atmosferiniz olduğu belli. Müdavimlerine bu kadar rahat hissettirmeyi nasıl başarıyor Misina?

Bakın sizin sorularınız ne kadar farklı kelimelerden oluşsa da cevapları hep aynı temel üzerine inşa oluyor: İş aşkı...

Misina salonunda tüm servis ekibinin temel bir amacı vardır. Müdavimlerimizin yemeklerinin her anında gülümsemeleri... Sanırım bu amaca benim kadar inanmış ekibimle yürekten hizmet ettiğimiz için Misina denilince akla lezzet ve sohbet geliyor.


Bir restoran için en önemli noktalardan biri de hijyen... Bu konuda Misina hangi tedbirleri alıyor. Mesela personelinize bu konuda özel eğitim veriliyor mu?

Aslında biz Misina olarak verdiğimiz hizmeti böyle konu konu ya da departman departman ayırt etmiyoruz. Tek ve basit bir kuralımız var: Misafirlerimizin Misina’da her an gülümsemesi... Olaya bu açıdan baktığımız için hijyen konusu zaten taviz verilemez bir nokta oluyor.

Şimdi burada içerdeki personel duşlarından, kılık kıyafet temizliğinden, verilen eğitimlerden ya da mutfaktaki hijyenin nasıl sağlandığından tek tek bahsetmeyi doğru bulmuyorum. Bu tip standartlara; bizim klasmanımızda hizmet veren restoranları bırakın, yemek sektöründeki her işletme sahip olmalı.

Biz hijyen konusunda ilk tedbirimizi iş alımları sırasında gerçekleştiriyoruz. Personel alımı görüşmeleri sırasında en çok dikkat ettiğimiz konulardan biridir, adayın kişisel temizliği. İnsanın önce kendisi temiz olmalı ki, temiz iş yapabilsin. Gerisini anlatmama gerek yok sanırım.


Türkiye’de gıda, en gelişmiş sektörlerden biri. Siz de hem işin mutfağından yetişmiş biri hem de yıllardır hizmet veren başarılı bir işletmecisiniz. Sektörün trendlerine göre bir değerlendirme yapsanız, yemek ve eğlence alışkanlıklarımızda dünden bugüne ne gibi değişikler oldu size göre?

Dünya bu son 20 yılda çok fazla değişti. Daha hızlandı, sınırlar daha saydamlaştı. Hiçbir kısıtı olmayan dijital dünya diye bir olgu ortaya çıktı. Böylece “bilgi” tarih boyunca olmadığı kadar özgürleşti. İnsanlar özgürleşti, seçenekler çoğaldı, dünya kişiselleşti. Doğal olarak yemek ve eğlence sektörü de bu değişimden nasibini aldı.

Biz mesleğe girdiğimizde ya balıkçıydı ya kebapçıydı restoranlar. Oturacaksan kafeye pastaneye, eğleneceksen gazinoya ya da meyhaneye giderdin. Şimdi ise kişiselleşen ve özgürleşen dünya; insanların önüne birçok konsept, mutfak kültürü hatta servis seçeneği sunuyor. Müşterinizi memnun etmek için her anlamda çok daha detaya inmeniz gerekiyor. Günümüz toplumunun çabuk tüketim alışkanlığını ve global oyuncuların sektöre girmelerini de unutmamak gerek tabii.

Hizmet sektörünün hangi alanında hizmet verirse versin bir işletme alternatiflerinden ayrışamıyorsa işi gerçekten çok zor artık. İyi olmak yetmiyor bir kere, mükemmel olmanız gerek. O da kolay değil; bugün iyiyle mükemmel arasındaki fark sadece ayrıntılarla sınırlı.
Fakat sektörün günümüzdeki yapısı işinin ehli olan ve hizmetini profesyonel olarak veren işletmelere büyük faydalar da sağlıyor. Artık misafirler bir mekândan beklentileri konusunda çok daha net tolerans konusunda ise çok daha tavizsiz. Bu durum doğal bir eliminasyon sistemine dönüştü sektörde. Alternatifler o kadar çok ki bir misafir bir mekândan en fazla bir kez memnuniyetsiz ayrılıyor. Çünkü ikinci defa asla tekrar ziyaret etmiyor, diğer seçeneklere yöneliyor. Tam tersine sevdiği ve memnun kaldığı mekânları ise hayatının bir parçası haline getiriyor. Yani evet beklentiler değişti, seçenekler çoğaldı. Lakin değişmeyen tek bir şey var; işinizi iyi yaparsanız damakta iz bırakırsınız, damakta iz bırakırsanız seçenek değil, seçim olursunuz.

Biraz önce de söylediğimiz gibi hem başarılı bir işletmeci hem de ileri görüşlü bir yatırımcısınız ve biz biliyoruz ki yeni, çok iddialı bir projeniz var? Biraz da bu konudan bahsedebilir miyiz?

Bu konuyu anlatırken, “İstanbul incisine kavuşuyor” en çok sevdiğim cümlelerden biri oluyor.
Detaylandırmam gerekirse iddialı olduğumuz ve güvendiğimiz yeni projemizle, İstanbul’a ve Boğaz’a yeni bir değer kazandırmayı hedefliyoruz.

İstanbulluların yakından tanıdığı, yaklaşık 50 yıldır boğazın iki yakasını birbirine kavuşturan Şehir İçi Deniz Hatları Şehit Karaoğlanoğlu Vapuru’nu, Ocean Group olarak satın aldık. İçinde alakart hizmet veren balık restoranı, bistro restoran ve roof bar bulunacak olan vapurumuz, aynı anda 500 kişiye alakart servis sunma kapasitesine sahip olacak. İstanbul ve İstanbullu tarihinin bir parçası olan vapurumuzdaki çalışmalar şu anda, Tuzla Tersaneleri’nde son hızla devam ediyor. Yaz sezonuna denize indirilmesi planlanan vapurumuzun açılışına, tüm İstanbul severleri bekleriz.

Hani bir reklam var “Bilmem ne gofret sevmeyen var mı?” şeklinde… Ben bu soruyu birazcık değiştirerek sormak istiyorum:  “İstanbullu olup, vapur hatırası olmayan var mı?”



Yani Suat Yılmaz ilginç ve iddialı bir projesini daha İstanbulluların beğenisine sunuyor. Projenizi tek bir cümleyle tanımlamanızı istesek ne dersiniz?

“İstanbul incisine kavuşuyor.” Bir cümle daha hakkım olsaydı hemen bu cümlenin sonuna “yeni ve benzersiz bir lezzet konsepti” diye de eklemek isterdim.

Acaba bu projenin yeri neresi olacak? Demirli mi duracak, boğaza açılabilecek mi?

Yer olarak Fenerbahçe Dalyan Koyu’nda demirli olarak duracak. Fakat özel günlerde, kişisel ya da kurumsal davetlerde kısaca özel etkinliklerde isteğe göre boğaza açılabilecek. Tabii projemizle ilgili daha pek çok planlamamız var, ama adı üstünde sürpriz… Şimdi aktarmak doğru olmaz.

Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz. Son olarak Suat Bey, bir uzman olarak balık severlere balık seçerken nelere dikkat etmelerini tavsiye edersiniz?

Kime sorsanız söylenen, herkesin bildiği birçok öneri var. İşte balığın solungacına, gözlerine, pullarına bakın filan gibi… Ben bunların yerine size daha kapsamlı tek bir tüyo vereyim. Balığın geneline bakın; gözünüze hitap etmiyorsa, damağınıza da hitap etmeyecektir.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Bilecik’te turizm sezonu hızlı başladı



Turizm alanında yapılan alt yapı çalışmaları ve tanıtım faaliyetleriyle sıkça gündeme gelen Bilecik’te turizm sezonu hızlı başladıTurizmin gelişmesi için yoğun tanıtım çalışmalarının sürdürüldüğü Bilecik’te, başta merkez olmak üzere, turizm potansiyeli taşıyan tüm ilçe, ve köylerde önemli düzenlemeler yapıldı.  Yapılan tanıtım faaliyetleri ve alt yapı çalışmaları ilk meyvelerini vermeye başladı. Turizmdeki hareketlilik seyahat acentelerinin dikkatini çekmeye başladı ve Türkiye’nin birçok noktasında henüz turizm sezonu açılmamışken Bilecik’e ilk turist kafilesi ulaştı.


Osmaneli, Bilecik, Söğüt turu
Sezon Tur tarafından organize edilen tur kapsamında Bilecik’e gelen turist kafilesi, Osmaneli’nden başlayarak Bilecik merkez ve Söğüt’ü de gezerek gezilerini tamamladı. Tur kapsamında ziyaret edilen başlıca yerler ise şöyle; Osmaneli ilçesinde Osmaneli'nin tarihi Türk evleri, Rüstem Paşa Camii, Hükümet Konağı, Panoromik Seyir Tepesi ve Aya Yorgi Kilisesi. Bilecik merkezde Kent Ormanı, Bilecik Saat Kulesi, Belediye Binası, Ak Kaldırım Camii kalıntıları, Bilecik’in sembolü olmuş olan Osmanlı Arması , Şeyh Edabali Türbe alanı (Eski Bilecik ),Sadaka Taşı, Orhangazi Camii ve İmarethanesi. Söğüt’te ise  Ertuğrul Gazi Türbe Alanı, Kuyulu Türbe, Kaymakam Çeşmesi, Hamidiye Camii, Hamidiye Külliyesi, Darül Eytam (Yetimler Yurdu), Aş Evi, Karakeçili Parkı ve Dursun Fakıh (panoromik) Türbesi.


Turistler Bilecik’in tarihi ve doğasından etkilendi
Bilecik’e düzenledikleri tur ile ilgili konuşan Sezon Tur’un sahibi Diğdem Peker, “Osmaneli'nin ipekçilik yapılmış tarihi evleri ve doğal dokusu, Bilecik ve Söğüt'ün tarih ve doğal güzellikleri misafirlerimizi en çok etkileyen konular oldu. Bilecik'ten hep bir şekilde geçmiş ancak daha evvel ziyaret etme fırsatı bulmamış misafirlerimizin zevkle gezdiği gezide, ileriye yönelik konaklamalı gelmek için de talepler doğdu. Misafirlerimiz gezimizden oldukça zevk aldılar.” dedi. Bilecik’te turizm sezonunun erken açılmasının sevindirici olduğunu söyleyen Marka Kent Bilecik Koordinatörü Yard. Doç. Dr Metin Çelik, “Bilecik’in turizm potansiyelinin anlatılması ve tanıtılması için yoğun tanıtım çalışmaları yapıyoruz. Çalışmalarımız meyve vermeye başladı. Bundan önce de 50 seyahat acentesi yetkilisi Bilecik’e gelerek incelemelerde bulunmuştu. Bu yaz Bilecik turizminde önemli bir canlanma, hareketlilik bekliyoruz.” şeklinde konuştu.

“Sağlıklı Yaşa” lezzetleri besin-hayat dengesine güç katıyor



Enerji veren leziz yerel lezzetler artık Mövenpick Hotels & Resorts’un yeni global mutfak konseptinin kalbinde yer alıyor.İsviçre kökenli otel grubu Mövenpick Hotels & Resorts, dünya çapındaki tüm otellerinde başlatmış olduğu “Sağlıklı Yaşa” mutfak konsepti ile ürünlerin gerçek tadını ortaya çıkarmak üzere tasarlanmış menüsünde vücut dengesini korumaya da yardımcı olan yaratıcı ve leziz örnekler sunuyor. Sağlıklı bir iş-yaşam dengesi yakalamanın yanı sıra sağlıklı bir besin-hayat dengesi yakalamış olmanın da iyi yaşamanın vazgeçilmez bir parçası olduğuna inanan Mövenpick Hotels & Resorts, Orta Doğu ve Asya’da büyük bir başarı elde etmiş olan “Sağlıklı Yaşa” konseptini, Mayıs 2014 itibarıyla Afrika ve Avrupa’daki otelleriyle tanıştırıyor.


“Sağlıklı Yaşa” menüsündeki tüm yemeklerin temelinde lezzetli, taze ve besleyici tatları ön plana çıkarmak yer alıyor ve bu yemeklerin tarifleri servis edildikleri ülkelerde bulunan yöresel malzemelerle özel olarak hazırlanıyor.Avrupa’daki Mövenpick Otelleri’nde sunulan mevsimsel lezzetlerin arasında yeşil kuşkonmaz salatası, “ratatouille” sebze çorbası, “chanterelle” mantarı ve körpe ıspanak ile sunulan tagliolini makarna gibi başlangıçlar; yaz sebzeleri üzerinde levrek filetosu, wokta pişirilmiş sebzeler ve siyah susam pirinci ile servis edilen teriyaki usulü dana bonfile, bezelye, taze fasulye ve yaz trüfü soslu fırınlanmış piliç gibi ana yemekler ve marine edilmiş orman meyveleri ile sunulan Mövenpick passion fruit & mango sorbe, kayısı ve bademli tart ve yoğurtlu panna cotta gibi leziz tatlılar bulunuyor.


Formuna ve kilosuna dikkat edenler de unutulmadı. Menüdeki sağlıklı ve bir o kadar da lezzetli başlangıçlar 200-280 kalori, ana yemekler 500-650 kalori ve tatlılar 30-270 kalori arasında değişiyor. Yani her yemek masum ve vücudunuz için enerji dolu.Doğal tatların muhteşem uyumunu keşfedeceğiniz “Sağlıklı Yaşa” lezzetleri, tüm Mövenpick Otelleri’nin à la carte öğle ve akşam yemeği menülerinin yanı sıra, kahvaltı büfelerinde de yer alacak. Sağlığına özen gösterenlerin favorisi olacak bu lezzetler aynı zamanda her zevke göre şekillendirilebilme özellikleriyle de toplantı ve etkinliklere enerji katmak için bire bir.


EVTEKS Fuarı’nda Bakan Zeybekci’den müjde

Evteks dahil 10 yurtiçi fuarına, Bakanlık’tan destek geliyor
Düzenlendiği her yıl dünya çapında yankılar uyandıran EVTEKS İstanbul Uluslararası Ev Tekstili Fuarı, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin katılımı ile 20. kez açıldı.


Bakan Zeybekci, “Türkiye’de yalnızca yurtdışı fuarlarına destek vardı. Artık yurtiçinde de dış satım amaçlı düzenlenen fuarları destekleyeceğiz. Şu an yurtiçinde düzenlenen ve kriterlerimize uyan 10 fuarımız var. Onlardan biri de EVTEKS Fuarımızdır.”

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi: “Almanya’da düzenlenen fuarlara gıpta ile bakardık. Bugün burada aynı ayarda binlerce insanın akın ettiği bir fuar açıyoruz.”

TETSİAD Başkanı Yaşar Küçükçalık: “Fuarımı 20 yılda 600 metrekareden net 60 bin metrekareye çıkararak, 100 kat büyüttük.”

CNR Holding Fuarcılık Grubu CEO’su Cem Şenel: “ 2000’i aşkın markanın bulunduğu EVTEKS’e ABD, Cezayir, Tunus, Fransa, Gana, Çin Halk Cumhuriyeti gibi ülkelerden çok sayıda alıcı geliyor.”


Dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçileri, katılımcı firmalarla buluşturan EVTEKS İstanbul Uluslararası Ev Tekstili Fuarı 20. kez gerçekleştiriliyor. CNR EXPO İstanbul'da 21-25 Mayıs 2014 tarihleri arasında düzenlenecek fuar, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi,  CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TETSİAD) Başkanı Yaşar Küçükçalık, CNR Holding Fuarcılık Grubu CEO’su Cem Şenel'in katılımıyla açıldı.

Dünya Türk ev tekstilinin peşinde
EVTEKS Fuarı açılışında konuşan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, kendisinin de sektörden geldiğini hatırlatarak, şöyle konuştu: “Bizim ilk tanıdığımız ve gıpta ile baktığımız fuar Heimtextil idi. O dönemde Fuar’a katılmayı uzay aracına binmek kadar zor görüyorduk. Fuar’a, ilk olarak 1992 yılında bir Denizlili firma katıldı. Ardından 1994 yılında Fuar’a ben kendi standım ile katıldım. Artık bu fuarlarda en çok Türk firmalarının stantları geziliyor. Bizim ürünlerimiz kopyalanıyor. Bir zamanlar Heimtextil gibi fuarlar hayal etmek mümkün değilken artık 1000’e yakın firmanın katıldığı, 50 ülkeden alım heyetinin geldiği bir fuar düzenliyoruz.”

10 yerli fuara destek
Bugüne kadar yalnızca yurtdışı fuarlara katılımın desteklendiğini belirten Zeybekci, ihracat odaklı düzenlenen aralarında EVTEKS’in de bulunduğu 10 yurtiçi fuarının da destekleneceğini söyledi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, fuara artık eşinin sahibi olduğu firmanın da katıldığını hatırlatarak, “Saat 08.00-08.30’ da eşimin patronu olduğu standıma gittim. Patronuma bağlılığımı gösterdim” diye konuştu.

Türk ev tekstili etken bir rol üstlenecek
Sektörün fason üretici olarak, edilgen bir şekilde bugünlere geldiğine değinen Nihat Zeybekçi, yeni dönemde Türkiye’nin etken bir hale geleceğini, hammaddesini ve enerjisini sürdürülebilir hale getireceğini belirtti.
Türkiye’nin son 10 yılda ekonomi ve ihracatta aldığı mesafeyi örneklerle ve rakamlarla anlatan Zeybekci, Türkiye’nin satın alma paritesine göre 15. büyük ekonomi haline geldiğine işaret ederek, şöyle konuştu; “İlk olarak 1980-81 yıllarında dönemin Ekonomi Bakanı Turgut Özal ihracatla kalkınma modelini gündeme getirdi. O dönemlerde dış ticaret hacmi 4.5 milyar dolarken, bugün dış ticaret hacmimiz 100 misli artarak, 470 milyar dolara ulaştı.”  Zeybekci, 2023 yılında 20 milyar dolar ihracat gerçekleştirmeyi hedefleyen sektöre EVTEKS gibi fuarların desteğinin büyük olacağını söyleyerek, “Fuarımızı daha da büyütmeliyiz 150-200 bin metrekarelere ulaştırmalıyız” dedi.

Fuar’a girişte izdiham oldu
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi de binlerce insanın fuara akın ettiğini belirterek, bir zamanlar Almanya’da gıpta edilen fuarların artık Türkiye’de düzenlendiğini söyledi.  Büyükekşi, 2014 yılının ilk 4 ayında 3 milyar dolar ile yüzde 10 artış gösteren sektörün ve Türkiye’nin önüne koyduğu ihracat hedefine ulaşmasının katma değeri yüksek inovatif ürünler üretmesinden geçtiğini söyledi.

Fuar kent ekonomisine katkı yapıyor
Sektörün Türkiye’de ciddi bir istihdamın temsilcisi olduğuna dikkat çeken TETSİAD Başkanı Yaşar Küçükçalık, EVTEKS Fuarı’nın 20 yılda 100 kat büyüdüğünü söyledi.

CNR Holding Fuarcılık Grubu CEO’su Cem Şenel ise, EVTEKS Fuarı’nın İstanbul ekonomisine büyük katkı sağladığını vurgulayarak, şöyle konuştu: “ EVTEKS,  ev tekstili ihracatımıza 1,5 milyar dolar katkı sağlayarak İstanbul ekonomisine de güç katıyor. Evteks'i yurt dışından ziyaret eden turistler 3 kat daha fazla harcama yapıyor.”
EVTEKS’in  brüt 160 bin metrekare alanda düzenlendiğini belirten Şenel, 50 ülkeden alım heyetinin fuarı ziyaret edeceğini söyledi. Şenel, Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği’nin (UTİB) organizasyonunda fuara gelen ülkeler arasında ABD, Tunus Fransa, İngiltere, Kanada, İran ve Çin’in de yer aldığını belirtti.
Tekstil sektöründeki son gelişmelerin sergilendiği, trend ve modaya yön veren ürünlerin ziyaretçilerin beğenisine sunulduğu EVTEKS İstanbul Uluslararası Ev Tekstili Fuarı, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TETSİAD) ve CNR Holding kuruluşlarından İstanbul Fuarcılık tarafından organize ediliyor.





STR Global'in, Nisan ayı İstanbul, Antalya ve Ankara otel doluluk oranları

Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB), dünyanın önde gelen veri ve analiz şirketlerinden STR Global'in, Nisan ayı İstanbul, Antalya ve Ankara otel doluluk oranları ile ülke ve destinasyon bazında performans raporunu derledi.

STR 2014 NİSAN AYI RAPORU
İSTANBUL
İstanbul Nisan 2014 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %12,2 düşerek  %67,7 olarak karşımıza çıkmaktadır. (2013 - %77,1) Nisan 2014 - ADR(Average Daily Rate) – Ortalama Günlük satılan oda bedeli 141,89 Euro olarak, 2013’e göre %13,2’lik bir düşüş göstermektedir. (2013 - 163,48 Euro) Toplam oda sayısı üzerinden Odabaşı elde edilen gelirler de ise ( RevPAR) geçen yıla oranla %23,8'lik bir düşüş yaşanmış ve 96,07 Euro olarak ölçülmüştür. (2013 - 126,11 Euro)

2014 yılbaşından Nisan sonuna kadar geçen sürede ise ( Ocak – Nisan 2014 toplam)
Occupancy (doluluk oranı)                              - %60,7 (2013 -  %67,6)
ADR (Ortalama Günlük satılan oda bedel)   - 124,61 Euro (2013 – 139,63 Euro)
RevPAR (Oda başı elde edilen gelir)               -  75,61 Euro (2013 – 94,43 Euro)

ANTALYA BÖLGESİ
Antalya Nisan 2014 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %8 düşerek  %49,3 olarak karşımıza çıkmaktadır. (2013 - %53,6) Nisan 2014 - ADR(Average Daily Rate) – Ortalama Günlük satılan oda bedeli 71,77 Euro olarak, 2013’e göre %13,3’lük bir artış göstermektedir. (2013 - 63,34 Euro) Toplam oda sayısı üzerinden Odabaşı elde edilen gelirler de ise ( RevPAR) geçen yıla oranla %4,2'lik bir artış yaşanmış ve 35,39 Euro olarak ölçülmüştür. (2013 - 33,96 Euro)

2014 yılbaşından Nisan sonuna kadar geçen sürede ise ( Ocak – Nisan 2014 toplam) ;
Occupancy (doluluk oranı)                              - %47,2 (2013 -  %51,4)
ADR (Ortalama Günlük satılan oda bedel)   - 58,32 Euro (2013 – 59,35 Euro)
RevPAR (Oda başı elde edilen gelir)               -  27,53 Euro (2013 – 30,49 Euro)

ANKARA
Ankara Nisan 2014 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %4,4 artarak, %65,2 olarak karşımıza çıkmaktadır. (2013 - %62,5) Nisan 2014 - ADR(Average Daily Rate) – Ortalama Günlük satılan oda bedeli 77,20 Euro olarak, 2013’e göre %0,5’lik bir düşüş göstermektedir. (2013-77,57 Euro) Toplam oda sayısı üzerinden Odabaşı elde edilen gelirler de ise ( RevPAR) geçen yıla oranla %3,9'luk bir artış yaşanmış ve 50,33 Euro olarak ölçülmüştür. (2013 - 48,45 Euro)

2014 yılbaşından Nisan sonuna kadar geçen sürede ise ( Ocak – Nisan 2014 toplam) ;
Occupancy (doluluk oranı)                              - %58,7 (2013 -  %58,2)
ADR (Ortalama Günlük satılan oda bedel)     - 74,55 Euro (2013 – 77,26 Euro)
RevPAR (Oda başı elde edilen gelir)                 -  43,76 Euro (2013 – 44,99 Euro)
*Bu Çalışma İstanbul için 385 tesis üzerinden 76 tesis, Ankara için 55 tesis üzerinden 15 tesis, Antalya Bölgesi için 946 tesis üzerinden 20 tesis baz alınarak yapılmıştır.


STR 2014 NİSAN AYI ÜLKE VE DESTİNASYON RAPORU
Dünyanın Önde Gelen Veri ve Analiz Şirketlerinden STR Global'in hazırladığı Nisan 2014 Ülke Performans Raporunu incelediğimizde, Türkiye'nin Nisan 2014 otel dolulukları, 2013 yılının aynı dönemine oranla %7'lik bir düşüş ile %63,6 olarak kaydedilmiş olup, Rusya ve Slovakya'dan sonra, Avrupa'daki en büyük düşüşü yaşayan ülke olmuştur. (TR - Nisan 2013: %68,4)  Buna kıyasla dönemin en yüksek artışı %16,5 ile komşu ülke Yunanistan'da yaşanmıştır. Yunanistan Nisan 2014'ü %61,9 doluluk oran ile kapatmıştır. Nisan 2014'ün en yüksek doluluk oranı ise %76,8 ile Birleşik Krallık ve Malta'ya aittir.

Nisan 2014'de, Türkiye*, ADR (Ortalama Günlük satılan oda bedeli) oranında, geçen yılın aynı dönemine göre %10,9 düşüş yaşayarak, Avrupa bölgesinin, Rusya'dan (% -18) sonra en büyük düşüşünü yaşayan ülkesi olmuştur.

*Türkiye Nisan 2014 ADR: 107,90 Euro
*Türkiye Nisan 2013 ADR: 121,04 Euro

*STR Global tarafından hazırlanan Nisan 2014 Destinasyon Performans Raporunu incelediğimizde ise, İstanbul'un Nisan 2013'de %77,1 olan doluluk oranı, Nisan 2014'de % 12,2'lik düşüş ile %67,7'ye gerilemekle beraber, tüm Avrupa'daki en büyük düşüşü yaşayan destinasyon olmuştur.

Avrupa Turizm Pazarının ana destinasyonlarına baktığımızda Atina'da yaşanan %17,3'lük artış, Atina'yı Nisan 2014 destinasyon performansında lider yapmaktadır. (Nisan 2013: %55,4 -Nisan 2014: %64,9). Nisan 2014'ün en yüksek doluluk oranı ise %85,1 ile Amsterdam ve %83,8 ile Londra'ya aittir.

Nisan 2014'de, İstanbul*, ADR(Ortalama Günlük satılan oda bedeli) oranında, geçen yılın aynı dönemine göre %13,2 düşüş yaşayarak, Avrupa bölgesinin, Moskova (% -19,3) ve Brüksel'den(%-14,9) sonra en büyük düşüşünü yaşayan destinasyon olmuştur.

*İstanbul Nisan 2014 ADR: 141,89 Euro
*İstanbul Nisan 2013 ADR: 163,48 Euro

Temmuz- Ağustos’ta “Muson Fırsatı”: Antalya fiyatına Tayland tatili

       


OTI Holding bünyesindeki global tur operatörü markası Coral Travel, 2011’den bu yana 280 binden fazla turisti Tayland’a gönderdi; hedef orta vadede “yılda 300 bin turist” sayısına ulaşmak.OTI grup şirketleri, Uzakdoğu’nun egzotik ülkesi Tayland’da 2014 sonuna kadar 180 bin turisti ağırlamayı hedefliyor.Eski adıyla Siyam olarak bilinen Tayland, altın tapınakları, bembeyaz kumsalları, spa merkezleri, renkli gece hayatıyla turistlere çok seçenekli bir tatil olanağı sunuyor. Üstelik Muson yağmurları nedeniyle otel fiyatlarının yüzde 60-65 oranında düştüğü Temmuz-Ağustos aylarında Antalya’da bir haftalık tatil fiyatına Tayland’ta tatil yapmak mümkün.



Son yıllarda Türk turistler için de popüler destinasyonlardan biri haline gelen Tayland’da Türk vatandaşları vizesiz 30 gün süreyle kalabiliyor. OTI Holding bünyesindeki tur operatörlerinin gönderdiği turistlere hizmet veren ODEON Tours Yer Hizmetleri Tayland, 2011 yılında Tayland’da 59 bin civarı turisti ağırlarken, 2012 yılında ağırladığı turist sayısını yüzde 43 oranında artırarak 84 bin 870’e yükseltti. 2013 yılında ise yüzde 63 gibi büyük bir artışla turist sayısı 138 bine ulaştı.


Egzotik Uzakdoğu ülkesi Tayland, ikliminden dolayı yılın on iki ayında seyahat severlere kucak açıyor. Eski adıyla Siyam olarak bilinen Tayland, altın tapınakları, bembeyaz kumsalları, spa merkezleri, adaları ve renkli gece hayatıyla turistlere çok seçenekli bir tatil olanağı sunuyor. Tapınaklar, Thai masajı ve Thai Mutfağı bu egzotik ülkenin en önemli değerleri arasında yer alıyor. Son yıllarda Türk turistler için de popüler destinasyonlardan biri haline gelen Tayland’ı 2011 yılında yaklaşık 35.000, 2012 yılında 47.888 ve 2013 yılında ise 55.465 Türk vatandaşı ziyaret etti. 2013’te yapılan ziyaretlerin yüzde 60’ı, yani yaklaşık 30 bini turistik amaçlı olarak gerçekleşti. Ülkenin özellikle Pattaya bölgesi, Türk şirketlerin bayi toplantıları için giderek daha çok tercih ettikleri bir bölge olarak öne çıkıyor.


Tayland turları hakkında bilgi veren Coral Travel & ODEON Tours İç Pazar Müdür Vekili Mehmet Kamçı; ‘‘Türklerin seyahat frekansını artıran en önemli etken vize kolaylığı olarak öne çıkıyor. Türk vatandaşları vizesiz 30 gün süreyle Tayland’da kalma ve Tayland dahilinde pek çok destinasyon görme şansına sahipler. İklimi, tropik adaları, eğlence hayatı, zengin mutfağı, güler yüzlü halkı, modern ve geleneksel hayatın harmonisi Tayland’ı Türk pazarında her turist profiline hitap etmesi ile çekici kılıyor’’ dedi.Tayland’ın 2013 yılında turizm gelirlerini en fazla arttıran ülke olduğunu vurgulayan Mehmet Kamçı ‘‘Tayland destinasyonunun turizm sektöründe hızlı yükselişini sürdüreceğine inanıyoruz. OTI Holding de bu sürecin bir parçası olmak için gerekli yatırımları yaptı, destinasyonda deneyimli ve kalite odaklı bir Türk şirketi olarak hizmet veriyoruz’’ diye konuştu.

Tayland’da Türk misafirperverliğiyle hizmet
OTI Holding olarak yıllardır Tayland destinasyonuna yönelik tur satışları yaptıklarını belirten Mehmet Kamçı, “2011 yılında Tayland’da kendi şirketimizi kurmamız, sunduğumuz hizmetlerin hem çeşitliliğine hem de kalitesine çok büyük bir katkı sağladı. Tayland’a gönderdiğimiz herkese, havalimanındaki karşılama görevlimizden başlayarak, tatillerinin her aşamasında şirketimizin senelere dayanan tecrübesi ve imkânlarıyla hizmet sunuyoruz. Havalimanından başlayarak karşılamaları, transferleri kendi otobüslerimizle yapıyor, kendi kadrolu rehberlerimizle çalışıyor, sadece kendi misafirlerimize özel hizmetler sunuyoruz. Misafirlerimizi Türkiye’den binlerce kilometre uzakta bile Türk misafirperverliğiyle ağırlıyoruz. Örneğin, bugün Tayland’daki rehberlerimizin bir kısmı Türkçe konuşabiliyor. Böylece, tatil için Tayland’ı tercih eden vatandaşlarımıza büyük bir konfor sağlıyoruz” dedi. Tayland’a giden Türk turist sayısında son 2 senede yüzde 59’a yakın bir büyüme gerçekleştiğini, kısa sürede bu artışın katlanarak artırmak hedefinde olduklarını belirten Kamçı, “Tayland’da iki çeşit Türk turist profilinden bahsedebiliriz. İlki; gençler, arkadaş grupları ve bayi toplantıları için gelen iş insanlarından oluşuyor. Bu profil genelde Pattaya’yı tercih ediyor. Şehrin eğlence üzerine kurulu olması; ekonomik ve ulaşımının kolay oluşu, bu profilin Pattaya’yı tercih etmesini sağlıyor. İkinci profil ise balayı çiftleri ve 30 yaş üstü ailelerden oluşuyor. Bu profil ise daha çok Phuket’i tercih ediyor. Tayland’ın turizm adası Phuket doğal güzellikleriyle öne çıkıyor. Bunun dışında elbette Tayland’da Türk turistlere yönelik birden fazla destinasyonu kombine eden paketler de mevcut. Çünkü Türk turistlerin her yeri görme eğilimi de yüksek” dedi.

Temmuz- Ağustos’ta “Muson Fırsatı”: Antalya fiyatına Tayland tatili
On iki ay tatil yapılabilen Tayland’da Muson yağmurlarının Mayıs ayında başlayıp Ekim ortasına dek sürdüğünü ifade eden Coral Travel & ODEON Tours İç Pazar Müdür Vekili Mehmet Kamçı, “Yağmur yağsa da sıcaklık 20 derecenin altına kesinlikle düşmüyor. Türkiye’de otellerin en yüksek olduğu bu aylarda Tayland’daki otel fiyatlarını yüzde 60-65 oranında indirimle sunabiliyoruz. Tur paketleri aşağı yukarı denk olduğu için, bu dönemde Antalya fiyatına Tayland’da tatil yapılabilir. “Muson fırsatı” olarak adlandıracağımız bu dönemde Coral Travel & ODEON Tours olarak, Türk tatilseverlerin de uygun paket turlarımızdan yararlanmasını isteriz” şeklinde konuştu.

Coral Travel, 2011’den bu yana Tayland’a 280 binden fazla turist gönderdi
Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Polonya, Mısır, Tayland ve B.A. Emirlikleri'ndeki toplam 22 iştiraki ve 4 bin 700’ün üzerinde çalışanı ile 5 kıtada yer alan 52 destinasyonda turizme hizmet veren OTI Holding’in global tur operatörü markası Coral Travel, grubun diğer iştiraki ODEON Tours Yer Hizmetleri Tayland ile birlikte, bölgedeki tecrübesini Türk misafirlerin de beğenisine sunuyor.

Coral Travel’ın Rusya, Ukrayna, Polonya ve Türkiye gibi kaynak pazarlardan gönderdiği turistlere, başkent Bangkok’taki merkez ofisinin yanı sıra Pattaya ve Phuket’teki şubeleriyle karşılama, transfer, otele yerleştirme, rehberlik, ekstra tur hizmetleri ve geri transfer-uğurlama servisi hizmetleri ODEON Tours Tayland tarafından veriliyor. Şirket 2011 yılında Tayland’da Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Polonya’dan gelen 59 bin civarı turisti ağırlarken, 2012 yılında ağırladığı turist sayısını yüzde 43 oranında artırarak 84 bin 870’e yükseltti. 2013 yılında ise yüzde 63 gibi büyük bir artışla grubun Tayland’da ağırladığı turist sayısı 138 bine ulaştı. ODEON Tours Tayland kurulduğu 2011 yılından bu yana 280 binden fazla turiste hizmet verdi.

Hedef orta vadede “yılda 300 bin turist” sayısına ulaşmak
Şirketin Tayland’daki faaliyetleri hakkında bilgi veren ODEON Tours Yer Hizmetleri Tayland Genel Müdürü Sadun Oral, 2014 yılı hedeflerinin 180.000 turist olduğu ifade ederek, “Ağırlayacağımız turist sayısını 3 yıl içinde 300 bin bandına yükselterek destinasyondaki konumumuzu sağlamlaştırmayı hedefliyoruz” dedi.  Sadun Oral “Kuruluş yılımız olan 2011’den bu yana pazarda çeşitlilik yaratmak adına çalışmalar yapıyoruz. Tayland’da Rus pazarı hareketleri başladığından beri Pattaya ve Phuket öne çıkan iki önemli bölge oldu. Önce Samui’yi, 2013’te de Phuket ve Khao Lak bölgesini ürün portföyümüze kattık. Önümüzdeki dönemde bu bölgeleri geliştirirken, yeni bölgeleri pazara kazandırmayı hedefliyoruz. 2013 sezonunda Tayland’da toplam 470 otelle çalıştık. Otellerden 121’i 5 yıldızlı; 173’ü 4 yıldızlı, 168’i 3 yıldızlı ve 8’i 2 yıldızlıydı. Çalıştığımız otel anlamında partnerlik oluşumunu güçlendirebileceğimiz, iletişime açık, çalışma kolaylığı olan ve müşteri memnuniyetinde üst düzeyde olan otellerle yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz” dedi.

Gülen İnsanlar Ülkesi Tayland
Geleneklerine, kültürlerine ve dinleri Budizme çok bağlı olan Taylılar, ülkelerini ziyaret eden turistleri güler yüzle karşılıyorlar. Tayland “gülen insanlar ülkesi” olarak biliniyor. Turistleri hemen hemen her gittikleri her yerde samimi ve içten gülüşlü Taylılar karşılaşıyor.Thai dilinde “melekler şehri” olarak anılan Tayland’ın başkenti Bangkok, Wat Pho Tapınağı, Taylandlılar için manevi değeri çok yüksek olan Emeraid Zümrüt Budha Heykeli, Grand Palace’ı ve egzotik atmosferi ile ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşatıyor.

Dünyaca ünlü bir çok filme mekan olan Tayland'ın turizm adası Phuket ise, doğaseverlerin ilgi odağı olan Kuş Parkı ve Botanik Bahçesi'yle; adanın en yüksek noktasında bulunan, adayı 360 derece gözlemlemenin mümkün olduğu Büyük Buddha Heykeli'yle, konukların kendilerini bir film sahnesinin içinde buldukları enfes doğal güzellikleriyle James Bond ve Phi Phi ada turlarıyla; Müslümanların yaşadığı bir yüzer köy olan Koh Pan-yi'yle, birbirinden leziz yemekleri ve Phuket akşamlarının vazgeçilmezi olan renkli kabare şovlarıyla konuklarını cezbediyor.

The Marmara Taksim GYM & SPA Merkezi Yenilendi


Yaza zinde ve keyifle girmek isteyenler için The Marmara Taksim GYM & SPA Merkezi Yenilendi
Tamamen yenilenen The Marmara Taksim GYM ve SPA’nın,ön cephede Taksim Meydanı, arka cephede Boğaz manzaralı GYM stüdyolarında gününüze hareket katabilir, SPA bölümünde zihninizi ve vücudunuzu dinlendirerek kendinizi ödüllendirebilirsiniz.Tamamen yenilenen The Marmara Taksim GYM & SPA, Taksim’in tüm canlılığı ve enerjisi içinde spor yapma, ruhsal ve bedensel arınma imkânı sunuyor.

The Marmara Taksim GYM stüdyoları içerisindeki SPA bölümü, tek kişilik masaj odaları ve çift kişilik jakuzili masaj odasıyla konuklarına eşsiz bir hizmet vaat ediyor. The Marmara Taksim SPA bölümünü deneyimleyen konuklar hamam, sauna, buhar odası ve dinlenme alanı gibi ortak kullanımda olan hizmetlerden de yararlanabiliyorlar. Ayrıca kadın misafirler soyunma odası içerisinde yer alan özel sauna odasının da keyfine varıyorlar.

The Marmara Taksim GYM’de Spor Yapmak Artık Daha Keyifli
Sporseverlerin favori mekanı The Marmara Taksim GYM, yeni üyelik paketleri ile cazip fırsatlar sunuyor. Aylık, üç aylık, altı aylık ve yıllık olmak üzere çeşitli üyelik alternatifleri sunan The Marmara GYM’de programa başlayan tüm üyelere deneyimli spor hocaları tarafından vücut kitle endeksi ölçümü yapılıyor ve çıkan sonuca göre ideal egzersiz programı hazırlanıyor.İsteyen tüm üyeler, Taksim GYM bünyesindeki fitness salonu ve buhar odasından ücretsiz yararlanabiliyorlar. The Marmara Taksim GYM Sınırsız fitness üyelik paketinin yanı sıra “Zaman Yöneticisi Üyeliği”  ile  “Gündüz Üyeliği” gibi fiyat alternatiflerini de sporseverlerin kullanımına sunuyor. The Marmara Taksim GYM’in üyelerine sağladığı diğer ayrıcalıklar arasında Tuti Restaurant, Lobby Lounge, Room Service ve Pool Bar’dan yüzde 20 indirim imkanı ile 3 saate kadar olan otopark kullanımında indirim de yer alıyor.

Carlson Rezidor Hotel Grubu, Quorvus Markası Altında Hizmet Verecek İlk Otellerini Açıkladı


Londra, Edinburgh ve Kuveyt’te bulunan üç otel Carlson Rezidor Hotel Grubu’nun yeni lüks koleksiyonuna dahil oluyor.Dünyanın en büyük otel gruplarından Carlson Rezidor Hotel Grubu, The May Fair Hotel London, The G&V Royal Mile Hotel Edinburgh ve The Symphony Style Hotel Kuwait’in yeni lüks segmenti olan Quorvus Koleksiyonu’nun ilk üye otelleri olarak hizmet vereceğini açıkladı.Dubai’de gerçekleşen Arap Otel Yatırımları Konferansı’nda konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan The Rezidor Hotel Grubu Başkanı ve CEO’su Wolfgang M. Neumann, “Bu üç ikonik otelin, en yeni lüks markamız Quorvus Koleksiyonu’na  katılmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Kendine has tarzları, karakterleri ve tarihleri olan bu üç otelin ortak özelliğini ise 5 yıldızlı lüks otel deneyimi sunmaları oluşturuyor” dedi


Wolfgang M. Neumann şöyle devam etti:
“Bu üç otel Quorvus Koleksiyonu’nun gelecekteki gelişimi için güçlü bir alt yapı oluşturuyor. Edinburgh ve Kuveyt otelleri Quorvus Koleksiyonu’na hemen katılım gösterirken, The May Far otelinin 2014 yazında koleksiyona ekleneceğini öngörüyoruz. Bizler 2020’ye kadar global portföyümüzü operasyonda olan ve gelişme aşamasında olan dönüşümlerle ve yeni inşa edilen kent otelleri ve tatil yerleriyle aracılığıyla 20 otele ulaştırmayı hedefliyoruzİsmini beş parlak yıldızdan oluşan Corvus takımyıldınızından alan Quorvus uluslararası seyahat edenlerin yaşam tarzlarından ve duyarlılıklarından esinlenerek tasarlanan lüks otel anlayışını yeni neslini temsil ediyor. Koleksiyona üye olan oteller, büyüklük, mimari, ambiyans ve tasarım açısından birbirlerinden farklı olmalarına rağmen benzersiz hizmet anlayışı açısından ortak noktada buluşuyor.


Quorvus Koleksiyonu’nun ilk üye otelleri arasında yer alan Edwardian Group London’ın sahip olduğu ve yine bu grup tarafından yönetilen The May Fair Hotel London, çağdaş tasarımı ve butik otel özeniyle sunulan hizmet anlayışı ile öne çıkıyor. 1927 yılında Kral V.George  tarafından açılam otel, prestijli 12 suitiyle birlikte 404 oda ile hizmet veriyor. Üyeliğe ilişkin değerlendirmelerde bulunan Edwardian Grubu Ticari Geliştirme Direktörü  Iype Abraham, “Londra’nın kalbinde bulunan lüks bir otel olarak,  The May Fair modern tasarımıyla tarihsel bir binaya sahip. Bizler de Quorvus Koleksiyonu’nun bir üyesi olmaktan memnuniyet duyuyoruz ve müşterilerimizin güzel deneyimlerini artırmak için sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi.

George & Victoria dönemini anımsatan The G&V Royal Mile Hotel Edinburgh,oteli ise bulunduğu tarihi bölgenin mirasınını yansıtırken Edinburgh’un kalbinde kıskandıracak bir lokasyonda bulunuyor. Otel 136 odasıyla misafirlerine hizmet sunuyor. Kuveyt City’nin Salmiye bölgesinde başlıca alışveriş ve eğlence merkezi olan Symphony kompleksinin bir parçası olan The Symphony Style Hotel Kuwait,  169 oda ve suitleriyle Arap Körfezi’nin nefes kesen manzarasıyla ziyaretçilerini ağırlıyor.

”Quorvus Koleksiyonu, Carlson Rezidor Hotel Grubu tarafından lüks otel segmenti için hayata geçirilen en son markası olma özelliği taşıyor. Grup, dünyada 80’den fazla ülkede Radisson Blu (üst segment) Radisson   (lüks), Radisson Red (lifestyle), Park Plaza (lüks), Park Inn by Radisson (orta segment) ve Country Inns & Suites (orta segment) markalarını geliştirip yönetiyor.

Turizm Sektöründe İşverenlerin ve Çalışanların Uyum Yeteneklerinin Artırılması Projesi ile Karadeniz e 7,5 Milyon Euro Hibe Eğitim Desteği Geliyor



Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Avrupa Birliği işbirliğinde gerçekleştirilecek Turizm Sektöründe İşverenlerin ve Çalışanların Uyum Yeteneklerinin Artırılması Projesi (TUYUP) Ankara JW Marriot Otel'de gerçekleşen toplantı ile tanıtıldı. Toplantıya katılan Karadeniz Turistik işletmeciler Derneği (KATİD) Başkanı Murat Toktaş yaptığı açıklamada “Avrupa Birliği ile ortak yürütülecek olan proje kapsamında 4.000 e yakın işyerine ulaşılması hedefleniyor. Programa katılanlar Mesleki Yeterlilik Sınavı'na katılma hakkı kazanacak, proje katılan işletmeler vergi ve sigorta indiriminden yararlanabilecek.” dedi


Projenin şimdiye kadar yapılan en geniş kapsamlı bir çalışma olduğunu belirten Karadeniz Turistik işletmeciler Derneği (KATİD) Başkanı Murat Toktaş “7.5 milyon Euro lu büyük bir bütçeye sahip proje 6 temel başlıktan oluşuyor. Bizde KATİD olarak bu bütçeden Karadeniz için alabileceğimiz en büyük payı almayı hedefliyoruz. Ana başlıkların İşgücü Analizi, Kupon Eğitim Programı, Farkındalık Yaratma Çalışmaları, İşgücü Analizi, Ortak Ağ Çalışmaları, Yeşil Yıldız Belgesi ve Turizm Sektörü Bilgi Bankasından oluşmaktadır.”

30 ay sürecek olan proje kapsamında Turizm Bakanlığı işletme belgeli 3 bin 500 otel ve 900 restoranda hem işverene hem de çalışanlara yönelik eğitimler verilmesi hedeflenmektedir.

TUYUP kapsamındaki Mesleki Eğitim Programı'na eleman yollayan işletmeler vergi ve sigorta indirimlerinden yararlanabilecek. Programa katılanlar, Mesleki Yeterlilik Sınavı'na katılma hakkı kazanacak Sertifikasını alan her bir çalışan için işverenlere vergi ve SGK primi indiriminin yolu açılacak.

Toplantıya Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Özgür Özarlan, TÜROFED Başkanı Osman Ayık, AKTOB Başkanı Yusuf Hacısüleyman'ın KATİD Başkanı Murat Toktaş olmak üzere, bir çok otel birliğinin başkanı, sektör temsilcileri, AB Türkiye Delegasyonu Geçici Maslahatgüzarı Béla Szombatı, Avusturya Cumhuriyeti Büyükelçisi Klaus Wölfer, Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçisi Eberhard Pohl, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına Kamran Kuru, AB adına Bela Szombatı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü, Ahmet Arı, GIZ Türkiye Direktörü Frank Flasche, TUI AG Temsilcisi Dieter Semmelroth ile çeşitli illerin il kültür ve turizm müdürleri katıldı.


SELÇUKLU AV KÖŞKÜ’NE NEDEN İLGİ GÖSTERİLMİYOR?


Halil ÖNCÜ-KEMER
Tarihi yerler turizm adına ciddi bir potansiyel ama
“VTV Yollarda” programı konuya dikkat çekmek için Selçuklu Av Köşkünde çekimler yaptı ve bölgenin tek Selçuklu yapısı olan “Selçuklu Av Köşkü”nün içler acısını durumunu ortaya koydu.


Antalya’dan yayın yapan VTV Kanalında yayınlanan “VTV Yollarda “ programı bu haftaki çekimlerinde Kemer’e de uğrayarak, yıllardır gün yüzüne çıkmaya ve turizme kazandırılmayı bekleyen Selçuklu Av Köşkünü konu aldı. Program sorumlusu Polat Yılmaz, Kemerli yerel tarihçi-araştırmacı Ramazan Kar, Turizmci İş Adamı Özgür Kurga ve turizm yazarı-gazeteci Halil Öncü ile birlikte Selçuklu Av Köşkünde çekimler ve röportajlar yaptı.


Araştırmacı-Tarihçi Ramazan Kar, “ Yetkililerden ilgi bekliyoruz”
Kemerli yerel tarihçi-araştırmacı Ramazan Kar, burada yaptığı açıklamada,esern gün yüzüne çıkması için çok çaba sarf ettiğini, sık sık bu eseri gezmeye geldiğini belirterek, her geldiğinde eserin içinde kazıları yapıldığını gördüğünü belirterek içinin sızladığını söyledi. Ata yadigârı olarak günümüze kadar gelen bu esere sahip çıkılması için yıllardır çaba sarf ettiğini de belirten Kar, “ Ne yazık ki bu eser gerçek kimliğinden uzak bir şekilde gün yüzüne çıkmayı ve turizme kazandırılmayı bekliyor. Buraya geldiğim her zaman, eserin içinde bazı kazıların yapıldığını üzülerek görüyorum. Definecilerin burada bu tarihi ne hale getirdiği ortada. Bu konuda mutlaka bir önlem alınmalı. Bu arada yetkili birimlerin otaklaşa çalışmaları ile burasını temizlettik, otlardan, çalılardan, ve esere zarar verecek ağaçlardan burasını korumaya çalıştık. Tabelasını da astık ama bu eser gerçek kimliğinden çok uzak. Mutlaka ilgililerin bu konuya önem vermesini ve bu eserin turizme kazandırılmasını bekliyoruz” dedi.


Altıgen yıldız kabartmalı taş merdiven, Selçuklu döneminden kalan en güzel örnek!
Antalya- Kumluca karayolunun Kemer girişindeki anayola 5. K. Mesafede orman içinde bulunan Selçuklu Av Köşkü, 1230-1248 arası döneme tarihlendiği biliniyor. Bölgenin de tek Selçuklu yapısı ve Türk-İslam sanat geleneğinin tek örneği olma özelliğini taşıyor. Eserin bulunduğu alan yolun olmaması dikkatlerden kaçmazken, köşkün çatısı ile Hz. Süleyman'ın mührü ve aynı zamanda Tekelioğlu Beyliği'nin (1400) bayrağında bulunan altıgen yıldız kabartmalı taş merdiven Selçuklu döneminden kalan en güzel örnek olarak görülüyor. Köşkün giriş kapısı ve ona yakın bulunan duvar yıkılmış olmakla birlikte, çatı ve duvarların büyük bölümü iyi durumda ancak eserin güvenliğinin olmaması nedeniyle, define avcılarının eserin içinde çok sayıda kazı yaptıkları da görülüyor ve buna bir önlem alınması isteniyor.



Kurga, “Tarihi yerler turizm adına ciddi bir protansiyel”
Kemerli turizmci İş Adamı Özgür Kurga burada yaptığı açıklamasında, “ Bir dönem daha önceki Valimize konu hakkında burası ile ilgili bilgiler verilmişti. Bu arada o dönemde Antalya bölgesinde yer alan Selçuklu eserlerinin restorasyon edildiğini öğrenmiştik ancak Kemer’deki Selçuklu Av Köşkünde bir değişiklilik olmamıştı. Kaymakam bey konu ile ilgilenmişti, yerel araştırmacımız Ramazan Kar ağabeyimizin de büyük gayretleri olmuştu. Ancak devamını resmi kurumlarımızdan maalesef göremedik. Şu anda burada acil bir çalışma yapılması gerekiyor. Maalesef şu anda bir çalışma olmadığı için Selçuklu Av Köşkü bizlerden adeta gizleniyor. Tarihi yerler turizm adına ciddi bir potansiyel. Bu potansiyeli değerlendirmek gerekiyor. Kemer’e gelen 4 milyonu aşkın turistin belli bir kısmı buraya gelip ziyaret edebilir. Burasının acilen ışıklandırılması gerekiyor, güvenliğinin alınması gerekiyor. Çevresinin temizlenmesi gerekiyor. Maalesef şu anda birçok hazırlanmış haritanın üzerinde bile Selçuklu Av Köşkü’nün adı bile geçmiyor. Biz zaman zaman bunu Kemerliler olarak dile getiriyoruz. Yetkilerimizin bu değere sahip çıkmalarını bekliyoruz. Daha önce atılmış bir takım adımlar var ama bunları yetersiz görüyoruz” diye konuştu.



Halil Öncü “ Mutlaka Kemer ve Antalya turizmine kazandırılmalı”
Antalya Bölgesinde ve Kemer’de gazetecilik yapan Turizm Yazarı Halil Öncü de konuya önem verilmesini ve Selçuklu Av Köşkü’nün  mutlaka turizme kazandırılması gerektiğini söyledi. Av Köşkü önünde VTV’ye açıklamalarda bulunan Halil Öncü, “ Yıllardır Kemer’de gazetecilik yapıyorum. 2005 yılında Ramazan Kar ağabeyimizle birlikte buraya ulaşabilmek için bir saatimizi vermiş ve çalılıktan, ormanlık alandan bu esere zor ulaşmıştık. Şu anda kolay ulaşılıyor ama resmi bir yolu yok.


Eserin güvenliği yok. Av Köşkünün içi kimler olduğu bilinmeyen kişilerce kazılmış ve öylece bırakılmış. Burası mutlaka Kemer ve Antalya turizmine kazandırılmalı. Acil burası ile ilgili çalışmalar yapılmalı.10 yıldır yazıyoruz ama değişen bir şey yok. Umarım bu anlattıklarımız son olurda yetkililerimiz gerekeni hemen yaparlar. Turizme kazandırılacak bir Selçuklu Av Köşkü’nün Kemer’e büyük bir değer katacağı ortadır. Bu eserin turizme kazandırılması adına elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz” dedi.

“VTV Yollarda “ Programı 22 Mayıs 2014 Perşembe Günü Saaat 20.00 de ve tekrarı da 25 Mayıs 2014 Pazar Günü saat 11.00’de VTV ekranlarından yayınlanacak.

Yıldız Teknik Üniversitesi ve Çalık Holding uygulanabilir fikri ve projesi olan genç girişimcileri arıyor



Girişimci gençlerin fikirleri, Çalık Holding ve Yıldız Teknik Üniversitesi işbirliği ile hayat buluyor.Çalık Holding ve Yıldız Teknik Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen “İlk İşim Girişim” yarışmasında beğenilen projelere Çalık Holding, 1 milyon TL’ye kadar finansman sağlama hem de ortak yatırım yapma imkanı sunuyor.  Buna ek olarak, YTÜ Teknoloji Transfer Ofisi, projesi en fazla beğeni toplayan girişimci adayına, kuluçka merkezinde bir yıl ücretsiz ofis imkanı sağlıyor.Başta Türkiye olmak üzere, dünyanın birçok noktasında faaliyet gösteren, yaptığı yatırımlarda önce insana ve topluma fayda sağlayan çalışmalara odaklanan Çalık Holding ve bir asrı geride bırakan tarihiyle, Türkiye’nin köklü üniversitelerinden Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ), iş fikri olan girişimci adaylara yönelik “İlk İşim Girişim” adlı yarışmayı başlattı.

“İlk İşim Girişim ve Endüstriyel Rekabetçilik Proje Pazarı” adı verilen yarışmaya; projesine, fikrine güvenen, “kendi işimin patronu olabilir, şirket yönetebilirim” diyen, öğrenci, akademisyen, yeni mezun veya profesyonel gençler katılabilecek. Başvuruların değerlendirilmesinin ardından finale kalan ilk 10 girişimci adayı, YTÜ Davutpaşa Yerleşkesi Otağ-ı Hümayun'da 22 Mayıs Perşembe günü saat 09:30'da canlı olarak düzenlenecek yarışmada fikirlerini savunacak. Yapacağı sunumuyla 6 kişilik jüriyi ikna eden girişimci adayları, 1 milyon TL’lik büyük yatırımdan faydalanmanın yanı sıra, projelerine Çalık Holding’i ortak etme imkanını da yakalayacak. Ayrıca, yarışmada projesi en çok beğenilen girişimci adayına, YTÜ’nün Teknoloji Transfer Ofisi’nde bir yıl boyunca ücretsiz ofis, altyapı, genel giderler ve mentorluk desteği gibi fırsatlar da sunulacak.


Çalık: “Coğrafyamızın daha çok girişimciye ihtiyacı var”
Çalık Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık, yarışmayla ilgili olarak; “Ülkelerin kalkınması ve hayat standartlarının yükseltilmesinde girişimciliğin önemli bir rolü bulunmaktadır. Dünya ekonomisini yönlendiren gelişmiş batı ülkelerine baktığımızda genç girişimci oranlarının yüzde 15 ile 20 arasında değiştiğini görüyoruz. Türkiye’de ise bu oran yüzde 5’in altında seyrediyor. Yenilikçi fikirler üreterek ülkemize ve çevre coğrafyaya katma değer sağlayacak, risk alabilen, cesaretli girişimcilere ihtiyacımız var.  Ülkemiz insanının ve insanlığın hayat standartını yükseltecek, önemli projeler geliştirecek kabiliyete sahip gençlerimize destek olmak ve onları yüreklendirmek için ‘İlk İşim Girişim Yarışması’nı başlattık. Bu proje ile Türkiye’nin yarını olan genç müteşebbis arkadaşlarımıza fırsat kapısı açacağımıza inanıyorum’ dedi. Yıldız Teknik Üniversitesi, Teknoloji Transfer Ofisi Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Cengiz Kaya da “İlk İşim Girişim’i bir kereye mahsus bir etkinlik olmaktan çıkarıp, stratejik ortağımız Çalık Holding ile yıllar boyunca devam edecek bir organizasyon serisi olarak ilk adımı atıyoruz. Umuyoruz ki; girişimciliğin zorlu maratonunda deniz yıldızı hikâyesinde olduğu gibi, birkaç yıldızı da denize kazandırırız” diye konuştu.

Başvurular Nasıl Yapılıyor?
Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi'nin düzenlediği "İlk İşim Girişim" yarışması hakkında daha fazla bilgi www.girisim.yildiz.edu.tr web adresinden ve SSS sayfasından öğrenilebiliyor. Koşullar incelendikten sonra projeler girisim@yildizteknopark.com.tr adresine e-postayla gönderilerek yarışmaya başvurulabiliyor. Yarışmanın son başvuru tarihi ise 13 Mayıs 2014.

Dockers Alpha Şortlarla tanışın… Bu yaz Dockers® Alpha şortlarla özgürsünüz



Yaz aylarının en çok tercih edilen giysileri arasında yer alan şortlar bu sene Dockers® imzasını taşıyor. Dockers®’ın ünlü ve benzersiz rahatlığı şortlara da yansıyor ve hem giyim tarzınıza hem de hareketlerinize özgürlüğü getiriyor.


 Bu sezon ilk kez sunulan Alpha şortlar ise tatil günlerinin ve şehir yaşamının vazgeçilmezi olmaya hazırlanıyor.Dockers® koleksiyonunda yer alan şortlar, 2014 yazına özgürlük getiriyor. Şortlarda şıklık ve rahatlığı bir arada sunan Dockers®, Kargo ve Chino şortların yanı sıra bu yaz ilk kez Alpha şortlara da koleksiyonunda yer veriyor.


Bu sezonun modasına uygun olarak tasarlanan Dockers® şortlar renkli kamuflaj desenler ve büyük ekoseler de dahil olmak üzere sayısız alternatif sunuyor. Hafif kumaşlar, dokuma ketenler, keten karışımı yumuşak materyaller ve madras kumaşlar Dockers®’ın şort koleksiyonunda öne çıkıyor.


Alpha şortlar vazgeçilmez oluyor
Dockers® koleksiyonunun yepyeni üyesi olan açık renklerdeki Alpha şortlar ise mevsimin en dikkat çekici parçaları olmaya hazırlanıyor. Göz alıcı tasarımları ve kesintisiz hareket özgürlüğü sağlayan rahatlığıyla Alpha şortlar yaz boyunca hem deniz ve güneş dolu tatil günlerinin hem de şehir yaşamının vazgeçilmezleri arasında yer alacak.

The Istanbul EDITION Turizmde Engelleri Kaldırıyor


The Istanbul EDITION, turizm sektöründeki engelli istihdamını arttırmaya ve sektörde fırsat eşitliği yaratmaya yönelik sunduğu ‘Temel Otelcilik Eğitimi’ kapsamında ‘Turizmde Biz de Varız’ adı ile başlattığı sosyal sorumluluk projesinin ilk mezunlarını verdi.Engelli bireylerin hayata, ekonomiye kazandırılması, yaşamın her alanında yer almalarına katkıda bulunulması, turizm sektöründe faaliyet gösteren alanlarda kendilerine fırsat eşitliği sağlanması ve istihdam edilmelerine destek vermek amacıyla hayata geçirilen ‘Turizmde Biz de Varız’ projesiyle, The Istanbul EDITION’ın deneyimli ekibi tarafından verilen altı haftalık "Temel Otelcilik Eğitimi" kapsamındaki  eğitimde; otelde yer alan departmanlar ve işleyişleriyle ilgili tanıtım programları,  söz konusu departmanlarda çalışanlardan beklentiler, turizm sektöründe faaliyet gösteren kurumlarda hizmet alan misafirlerin ihtiyaçlarının tespiti ve karşılanmasına dayanan süreçlerle ilgili  yürütülen uygulamalı  eğitimlerin ilki başarıyla sona erdi. On dört katılımcı sertifikalarına kavuştu.


Yaklaşık yirmi yöneticinin aktif rol aldığı projede, tüm The Istanbul EDITION ekibi  gönüllü olarak yer alıyor. Tüm personel  altı hafta boyunca; karşılama,  otel turları, role-play eğitimlerinde büyük bir özen ve motivasyonla görev almayı sürdürüyor. "Temel Otelcilik Eğitimi" kapsamında" Otelciliğe Giriş, Odalarda ve odalar ile ilgili sunulan hizmetler, Spa hizmetleri ,Teknik Servis ve Güvenlik Bölümleri, Yiyecek & İçecek Bölümü, Satış & Pazarlama, Finans, ve İnsan Kaynakları’na ilişkin başlıklarda temel eğitimler veriliyor. Programın sonunda örnek iş görüşmesi ve CV oluşturulması gibi kritik alanlara da değinilerek, fırsat eşitliği yaratacak ip uçları da paylaşılıyor. Katılımcılar; profesyonel eller tarafından istihdam sürecine tam donanımlı olarak hazırlanıyor.


‘Turizmde Biz de Varız’ Projesi ilk mezunlarını verdi
Açıldığı günden bu yana kişiye özel hizmet anlayışını ilke edinen “2013 Yılı Mükemmelliyet Sertifikası”na sahip The Istanbul EDITION;  pek çok sektörde oldugu gibi, turizm sektöründe de ‘engelli kadrosunu’ uzman bir kadroyla doldurmanın zorluklarına hakim olarak  ‘Turizmde Biz de Varız’ Projesi’yle, turizm sektöründe bu engeli kaldırmayı ve engelli kişilerin uzman kadrolarca eğitilmesiyle sektöre kazandırılmasını hedefliyor. Bu amaçla hayata geçirilen proje ilk mezunlarını verdi. Fiziksel engeli bulunan ondört katılımcı tam altı hafta boyunca yaklaşık yirmi kişilik bir yönetim kadrosu tarafından temel otelcilik alanında eğitildi ve yapılan tören ile sertifikalarına kavuştu.

Fikir aşamasında Özyeğin Üniversitesi öğrencilerinin de desteği ile filizlenen proje; The Istanbul EDITION ekibinin, Türkiye Sakatlar Derneği ile işbirliğine girerek projeyi planlaması ve hayata geçirmesiyle birlikte ilk mezunlarını vermenin gururunu yaşıyor. Sertifika töreni ile mezun edilen gruba sunulan destek, eğitim süreci ile de sınırlı kalmıyor. Sahip olduğu  İnsan Kaynakları ağını kullanarak katılımcıların bilgilerini kendi insan kaynağı havuzunda değerlendirmenin yanı sıra, The Istanbul EDITION ekibi; diğer turizm işletmeleri, otellerin insan kaynakları liderleri ile de paylaşmak sureti ile mezunlara  istihdam yaratılması sürecine de aktif olarak destek veriyor.

İş dünyasının kalbi Levent’te bulunan, World Luxury Hotel Awards tarafından ‘En İyi Şehir Oteli’ ödülü bulunan The Istanbul EDITION;  sektörde edindiği tüm deneyimlerini yeni katılımcı adaylara aktarmaya, ‘Turizmde Biz de Varız’ Proje’sini sürdürülebilir kılmak için çalışmalarına hız kazandırarak, sektörde fırsat eşitliği yaratmaya, öncü  anlayışı ve tüm kadrosuyla destek vererek devam ediyor.