TURİZMİN SESİ |Turizm ve Turizmcinin Sesiyiz | Turizm Haberleri | Gastronomi Haberleri | Etkinlik Haberleri | turizminsesi@gmail.com
3 Şubat 2013 Pazar
“KAÇIRMADIK, FERMANLA ALDIK”
AİHM’DEKİ CEVAT ŞAKİR RÖVANŞINA İNGİLTERE MÜDAHALESİ
Bir uygarlıktan diğerine geçen sanat eserinin ait oldukları ülkeye iadesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nde Türk avukatlar tarafından açılarak tüm dünyada emsal teşkil edecek davaya İngiltere’den diplomatik müdahale geldi. İngiltere, davanın açılmasına 7 gün kala Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu aracılığıyla 30 avukat arkadaşıyla mücadele veren Av. Remzi Kazmaz’la iletişime geçti. İstanbul Başkonsolosluğu’nun temasının ardından İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi David Reddaway, Kazmaz’a uzun bir mektup yazdı. Büyükelçi David Reddaway, bazen sert ve diplomatik bazen de yumuşak ifadeler içeren mektubunda özetle şöyle dedi:“
Öncelikle Mausoleum heykeli ve parçalarının hâlihazırda İngiltere’de olduğu gerçeğini belirmek isterim. İş bu heykel ve parçalar 1846, 1857 ve 1859 yıllarında İngiltere’ye tanına imtiyazlar ve alanda kazı yapmaya ve çıkarmaya yönelik izinleri düzenleyen fermanlar ( Osmanlı İmparatorluğundan alınan yasal izinler) ile Bodrum kalesinden İngiltere Müzesine taşınmıştır ( 1857 ve 1859). Söz konusu kazılar İngiltere Müzesi adına önemli arkeolog Charles Newton ( sonrasında Sir Charles) tarafından masrafları İngiltere Hazinesi tarafından karşılanmak üzere yapılmıştır. Bay Newton’un iş bu kazıları yapabilmesi için gerekli izinleri İstanbul İngiltere büyükelçiliği tarafından sağlanmıştır (Sir Stratford Canning). Tüm bu süreç o zamanki hukuka uygun olarak yapılmıştır.
HER YIL 6 MİLYON KİŞİ ZİYARET EDİYOR
Heykel ve parçaları İngiltere müzesinin önemli eserlerindendir ve bugüne kadar özenle korunmuştur. Heykel ve parçaları, ücrete tabi olmaksızın, dünyanın dört bir yanından yılda 6 milyon kişi tarafından ziyaret edilip görülmektedirler. Ayrıca heykeller ve parçaları ile ilgili bilgi, İngiliz Müzesi’nin bilgi bankasında herkese açıktır ve her yıl 22 bin kullanıcı tarafından ziyaret edilmektedir. Bu şekilde bir ulaşım Türkiye’nin kültürel mirasına olan ilgiyi arttırmaktadır.”Büyükelçisi Reddaway, uzun mektubunun son bölümünde British Museum ile Bodrum’daki ilgili birimlerin beraber çalışarak Mausoleum hakkındaki yerel bilgilerin genişletilebilmesi için ortaklaşa çalışma önerisinde bulundu.
AİHM DAVASINA ERTELEME
İngilizlerin 1850’li yıllarda savaş gemisiyle Bodrum’dan götürdüğü ve birçok parçası British Museum’da bulunan Mausoleum anıtının iadesi için ilk teşebbüs Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) tarafından yapılmış, ancak alaycı bir üslupla yazılan cevap mektubunda bu istek yine reddedilmişti. Yıllar sonra İngiltere’den gelen ikinci mektupta değişen tek şey üslup farklılığıydı.30 Ocak’ta dava açmayı planlayan Av. Kazmaz ve arkadaşları, dava dosyasındaki delileri, İngiliz Büyükelçi’nin öne sürdüğü gerekçelerle birlikte yeniden inceleyerek tüm dünyada merak uyandıran sürecinin seyrine yeniden karar verecekler.
Av. Kazmaz ve 30 avukat arkadaşının, sanatçılar ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte dünyanın 7 harikasından biri olan eserlerin ait olduğu topraklara getirilmesi için başlattığı girişimler İngiltere, Danimarka, Almanya ve Amerika medyasında geniş yer aldı.
İMZA KAMPANYASI DEVAM EDİYOR
Eserlerin Türkiye’ye iade edilmesi için başlatılan kampanyalar sürüyor. www.askinmabedi.com sitesindeki dijital imza kampanyası devam ediyor. Sanatçılar başta olmak üzere vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları siteye girerek dijital imza veriyor.
2050'DE SÖZ ORTA SINIFIN
TÜRK TÜKETİCİ TURİZM HARCAMALARINDA DÜNYANIN İLK 10'U ARASINA GİRECEK
"Türk tüketici turizm harcamalarında dünyanın ilk 10'u arasına girecek"
HSBC tarafından yayınlanan “Tüketici 2050” raporuna göre, günümüzde gelişmekte olan ekonomilerin toplam küresel tüketimdeki üçte bir oranındaki katkısı, 2050’de yaklaşık üçte ikilik bir seviyeye ulaşacak.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ve gelecek 40 yılın en büyük 30 ekonomisinin mercek altıına alındığı raporda, değişen tüketici profilleri ve harcama alışkanlıkları ile ivme kazanan sektörler gözler önüne seriliyor. Buna göre 2050 yılına yaklaşıldığında Türkiye nüfusunun tamamı orta ve yüksek gelir dilimi içerisinde yer alacak ve Türk tüketicileri, otel, restoran ve seyahat harcamalarıyla dünyanın en büyük 10 pazarından birini yaratacaklar.
HSBC tarafından yayınlanan “Tüketici 2050” adlı rapora göre, önümüzdeki 40 yıl içinde özellikle gelişmekte olan piyasalarda nüfusu hızla artan orta sınıf nedeniyle küresel ekonominin çehresi baştan aşağıya değişecek.
Raporda, bugün dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasını oluşturan, yaklaşık 3 milyar kişinin 2050 yılında orta sınıfa katılmış olacağı ve bu durumun küresel çapta ilerleyen tüketici devrimine işaret ettiği görüşüne yer veriliyor. Gelişmekte olan piyasalardaki orta sınıflar hem sayıca büyüyecek, hem de üst gelir dilimlerine doğru hareket ederken, küresel tüketim eğilimlerinin de büyük ölçüde değiştirecekler. Buna göre, hazır giyim, elektronik, turizm ve finansal hizmet sektörleri bu değişimden olumlu anlamda en çok etkilenen sektörler olacak. 2050 yılında en güçlü 30 ekonomi arasında yer alması beklenen 17 gelişmekte olan pazara odaklanan çalışmada, Türkiye de dinamik bir pazar olarak dikkat çekiyor.
“Tüketici 2050” raporunda gelecek 40 yıl içinde küresel orta sınıf nüfusuna gelirlerin ortalama 5 kat artması sonucu 3 milyar insanın katılması öngörülüyor. Bugünkü dünya nüfusunun yüzde 40’ına denk gelen bu artışın neredeyse tamamı gelişmekte olan pazarlarda olacak. Değişimin etkisi global tüketim harcamalarının dinamiğini tamamen değiştirecek ve bugün global tüketimin yalnızca üçte birini yapan gelişmekte olan pazarların payı 2050’de üçte ikiye çıkacak.
2050’de Türkler dünyayı dolaşacak, restoranlardan çıkmayacak
“Tüketici 2050” raporunda gelişmekte olan ekonomilerde teknoloji kullanımının hızla yaygınlaşacağı, bu nedenle verimlilik seviyelerinde büyük artışlar olacağı ifade ediliyor. Orta sınıfın artan harcama gücü ile birlikte lüks tüketim için yapılan alışveriş harcamalarının da artması öngörülüyor. Turizm, restoran, fast-food, eğlence ve kültürel faaliyet sektörlerinin bu gelişmelerden en olumlu etkilenen sektörler olması bekleniyor. Ayrıca, yüksek teknoloji ürünleri üreten sektörler de dolaylı olarak artan lüks tüketimin keyfini sürecek. Gelecek 40 yıl içinde tüketimin artış oranı gelişmiş ülkelerde yıllık yüzde 2’den de düşük düzeylerde seyrederken, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı Çin, Hindistan, Rusya, Filipinler gibi gelişmekte olan ekonomilerde bu oran yıllık yüzde 4’ün üzerinde olacak. Keyif için yapılan eğlence harcamaları başta olmak üzere, özellikle hazır giyim, mobilya, yüksek teknoloji ürünleri sektörlerinde bu oran yıllık yüzde 5-8’e kadar çıkacak.
Raporda, halen üst orta gelir düzeyinde bulunan Türkiye’nin 2030’lu yılların sonunda yüksek gelir grubu ülkeler arasına girmesi öngörülüyor. Bu öngörüye göre, 2050 yılına yaklaşıldığında Türkiye nüfusunun tamamı orta ve yüksek gelir dilimi içinde yer alacak. Türkiye’nin her sektörde büyük fırsatlar barındırdığına dikkat çeken “Tüketici 2050” raporunda iletişim, restoran ve otel, boş zaman harcamalarına yönelik sektörlerde fırsatların artacağının da altı çiziliyor.
2050 yılına yönelik olarak yapılan tahminlerde Türkiye’nin, gıdadan giyim kuşama, sağlıktan iletişime, sosyal yaşamdan eğitim ve restoran harcamalarına, bütün tüketim kalemlerinde Brezilya ve Meksika gibi Latin Amerika’nın önde gelen ekonomilerinden daha dinamik bir pazar olacağı ve daha yüksek büyüme oranları sergileyeceği ifade ediliyor. Yine tahminlere göre, Türkiye’nin iletişim harcamaları Çin ile aynı düzeyde (yıllık bileşik yüzde 3,8) artacak. Türkiye, restoran, otel ve tatil gibi harcama kalemlerinde ise yüzde 5,2’lik büyüme oranı ile ilk 10’da yer alacak. 2050’ye kadar Türkiye’nin tüketim harcamalarının bileşik yıllık büyüme oranı gıdada yüzde 3,2, barınma ve enerjide yüzde 4,8, sağlıkta yüzde 5,1, ulaşımda yüzde 4,7, eğitimde yüzde 4,0, sosyal ve kültürel harcamalarda yüzde 5,1 olacak. Bu oranlar Türkiye’nin bütün kalemlerdeki harcama artışında ilk 10 arasında yer alacağını gösteriyor. Demografik profili giderek yaşlanan Avrupa kıtasında Türkiye istisnai bir örnek olarak dikkat çekecek. Gelir seviyesindeki artış, güçlü tüketim eğilimi ve genç nüfusu sayesinde Türkiye, yaşlı kıtanın en dinamik tüketici profiline sahip olacak.
Orta sınıf devrimi çalışarak ve harcayarak yapacak
Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya, küresel orta sınıf nüfusuna en fazla katkı yapan ülkeler olarak öne çıkacak. 2030’a kadar geçen sürede Türkiye, Çin, Brezilya, Meksika, Rusya gibi ülkelerde orta sınıf nüfusundaki artışın daha yüksek olacağı, 2030 sonrası dönemde ise Hindistan başta olmak üzere, Mısır, Endonezya, Filipinler, Pakistan, Tayland’ın yarışta öne geçeceği belirtiliyor. Türkiye, Arjantin, Polonya, Meksika ve Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerde ise 2030 sonrası dönemde, orta sınıf nüfusunun azalmasına yol açacak şekilde yüksek gelirlilerin (15.000 dolar üzeri gelir sahipleri) sayısı hızla artacak. Bu ülkelerde nüfusun tamamı 3.000 dolar gelir diliminin üzerinde yer alacak. Orta sınıf nüfusunun artmasının makroekonomik etkilerinden birisi de küresel üretimin yapısında gözlenecek. Gelirlerin ve tüketici talebinin artması, gelişmekte olan ülkelerin ihracat ağırlıklı ve ağır sanayi odaklı büyümesinin yerine tüketici yönelimli, hizmet sektörünün etkili olduğu büyüme modeline geçmesine de önayak olacak. Üretim makineleşirken, hizmet sektörünün büyümesi bu alandaki istihdamın da artmasına yol açacak.
Finansal sektöre talep yüzde 50’nin üzerine çıkacak
2050’de orta sınıfa mensup tüketicinin en fazla etkilediği alanlardan birisi de finansal hizmetler sektörü olacak. Günümüzde gelişmekte olan ekonomiler küresel finansal hizmetler sektörünün yalnızca yüzde 18’ini oluştururken, bu oran projeksiyonu yapılan 40 yıl içinde yüzde 50’nin üzerine çıkacak. Artan gelire daha uzun yaşam beklentisinin de eşlik etmesiyle emeklilik, miras ve sağlık gibi kaygılarla sigorta ve finansal hizmet sektörlerine yönelik talepte büyük artışlar meydana gelecek. Bugüne kadar bankacılık hizmetlerini hiç kullanmamış düşük gelir grubu mensuplarının bu hizmetleri kullanmaya başlamasıyla sigorta ve finans sektörü yepyeni müşterilere kavuşacak.
31 Ocak 2013 Perşembe
30BİN EURO PARA ÖDÜLÜ
KÜRESEL SORUNLAR İÇİN AKILLI ÇÖZÜMLER
Hannover, Almanya. Dünyanın en önemli dijital sektör etkinliği olan CeBIT, CODE_n girişimini ve girişim tarafından genç şirketler ve gelişmekte olan kuruluşlar için düzenlenen uluslararası yarışmayı bir kere daha destekliyor. Yarışma, “Küresel Sorunlar için Akıllı Çözümler” ilkesi doğrultusunda, sürdürülebilir enerji çözümleri için yaratıcı dijital iş modelleri ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Dünyanın her köşesinden yenilikçiler, iş modellerini www.code-n.org adresinden online olarak sunmaya davet edildi.En yaratıcı 50 genç şirket, çözümlerini CeBIT 2013 etkinliğinde 5 ila 9 Mart tarihleri arasında uluslararası bir izleyici kitlesine sunma hakkı kazanacak. Bunun yanı sıra, şirketleri toplam 30.000 Euro değerindeki para ödülü de bekliyor. Yarışmanın sponsorları ve stratejik ortakları GFT Technologies AG, Ernst & Young GmbH ve Deutsche Messe AG’nin CeBIT organizatörleridir.
En az bir iş anlaşması sonuçlandırmış ve 2006 yılı veya sonrasında kurulmuş olan her şirket yarışmaya katılabilir. Son kayıt tarihi 18 Kasım 2012’ydi.
Sunulan iş modelleri, enerji tasarruflu akıllı şebekeler ya da enerji verimini arttıran temiz teknoloji yaklaşımlarının yanı sıra alternatif enerji konseptlerine örnek olabilecek elektromobilite gibi konularda olabilir. Kent ve binalar için akıllı enerji yönetimi konseptleri de başvuru konuları arasındadır. Kısaca, enerji tasarrufu sağlamaya yardımcı olacak her tür ürün, hizmet ya da yöntem sunulabilir.
“Enerjinin [yenilenebilir enerji kaynaklarına] dönüşümü, hepimiz için hayati bir konudur” şeklinde konuşan GFT CEO'su ve CODE_n yarışmasının başlatıcısı Ulrich Dietz, etkinliğin odak noktasını anlattı: “Ancak engeller, mevzuat ve maliyet konularındaki küçük anlaşmazlıklar, konunun sürekli olarak politik tartışmalarla açmaza sürüklenmesine neden olmaktadır. Bunun yerine, genç nesli, gelişmesi ve kendi çözümlerini sunması konusunda motive etmemiz gerekir. Yaratıcılık sınır tanımaz. Yarışmacıların tek yapması gereken, çözümlerinin enerji dönüşümüne değerli bir katkı sağladığı konusunda jüriyi ikna etmesidir.”
Deutsche Messe Yönetim Kurulu'nun CeBIT'ten sorumlu üyesi olan Frank Pörschmann, CODE_n’in ilham verici bir atmosfer yaratmasını beklediğini belirterek “CeBIT, CODE_n yarışması ile yaratıcı genç şirketleri desteklemekte, yeniliklere somut ve yakından bakabilmek için eşsiz bir global vitrin sağlamaktadır” şeklinde konuştu ve şunları ekledi: “Kendi İş fikirlerini büyük tutkuyla savunan genç şirket kurucuları, Hannover’de, kökleşmiş girişimci ve yatırımcılarla bir araya gelecek, CeBIT ise endüstrinin yenilikçi potansiyelinin hızlı ve hedeflenmiş gelişimi için verimli bir zemin sağlayacaktır. CeBIT 2013’te birçok seçkin uygulama ve heyecan verici sunumu görmek için sabırsızlanıyoruz.”
Ernst & Young ortağı Gerhard Müller de CODE_n’in doğru yolda olduğuna inanıyor: “Genç şirketler ve yenilikçi kuruluşların, pazarda yer edinebilmek için desteğe ihtiyacı var. Geçen sene organize edilen CODE_n, bu desteğin nasıl gerçekleşebileceğine ilişkin etkileyici bir kanıt niteliğinde olmuştur. Şimdi de bu başarıdan hareketle ilerliyoruz. “BT ve Enerji” başlığına gösterdiğimiz ilgiyle heyecan verici bir yolda ilerliyor, Almanya ve diğer ülkelerde CODE_n'e daha da fazla ilgi kazandıracak bir profil sağlıyoruz.
MONDAY THERAPY İÇİNİZİ ISITACAK
STRES VE YORGUNLUĞU ORTADAN KALDIRAN MONDAY THERAPY ZİNDE KALIN
Chado, stres ve yorgunluğu ortadan kaldıran ve baştan aşağı yenilenme imkanı sunan Monday Therapy ile hayata sımsıcak bir bakış açısı kazandırıyor!
Kış mevsiminde içimizi ısıtacak birçok alternatif var. Çay elbette bunların başında geliyor. Chado’nun mevsimsel çaylarıyla güne zinde başlamak veya yenilenmek mümkün! Chado’nun kış mevsimine adapte ettiği Monday Therapy, birçok bitki ve baharatın özel aromalarla harmanlanmasından oluşuyor ve tüketicilerine özel bir çay deneyimi yaşatıyor. Bünyesinde barındırdığı bitkiler sayesinde Pazartesi sendromuna son veren Monday Therapy ile mutlaka tanışın…
Zencefil, rezene, limonotu (lemongrass), kabak çekirdeği, tarçın, nar tohumu, deve dikeni, mavi hibiskus ve mine çiçeği bitkilerinden oluşan Monday Therapy, kış aylarında üzerinizden atmak istediğiniz rehavetin adeta ilacı oluyor. Bunun yanı sıra vücut direncini arttıran Monday Therapy ile zayıflamak ve formda kalmak da mümkün! Hoş aroması ve baş döndürücü kokusuyla cezbeden Monday Therapy’nin müdavimi olacaksınız!
www.chado.com.tr
DÜNYA DİŞHEKİMLERİ İSTANBUL’DA BULUŞUYOR
FDİ’NİN 101. DÜNYA DİŞ HEKİMLERİ KONGRESİ İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞECEK
1 milyon dişhekimini temsil eden, 203 yıllık köklü bir meslek kuruluşu olan Dünya Dişhekimleri Birliği (FDI)’ın; 101. Dünya Dişhekimliği Kongresi, 28-31 AĞUST0S 2013 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilecek. FDI 101. Dünya Dişhekimliği Kongresi; 15.000 katılımcının beklendiği, bölgenin ve Avrupa kıtasının en büyük kongresi olacak.
Dişhekimliği mesleği alanında Türkiye'nin liderliğini üstlendiği; Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Gürcistan, Filistin, Irak, İran, Kazakistan, Kerkük, KKTC, Kırgızistan, Kosova, Lübnan, Mısır, Özbekistan, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus, Türkmenistan, Ürdün ve Yunanistan gibi ülkelerin de içinde bulunduğu 3.Komşu Ülkeler Dişhekimleri Birlikleri İşbirliği Platformu Toplantısı" da ülkemizin bilimsel ve ekonomik işbirliği sürecine katkı sağlamak üzere kongre kapsamında yapılacak. Ayrıca Kongre kapsamında 80 tane konferans, 6 panel ve 30’dan fazla kurs düzenlenecek.
Avrupa ve Amerika’nın seçkin eğitim kurumlarında öğretim üyesi olan 40 yabancı konuşmacı,
Dünya genelinde farklı eğitim kurumlarında görev alan 7 Türkiyeli öğretim üyesi, ülkemizin dişhekimliği fakültelerinde eğitim veren 60 öğretim üyesi ve başarılı dişhekimlerinden oluşan konuşmacılar kongreye katılımda bulunacak. 120 konuşmacı, dişhekimliği alanındaki son yenilikleri dişhekimlerine, diş teknisyenlerine ve dişhekimi yardımcılarına sunacak.Dişhekimliği Fuarı Expodental 2013; kongre süresince 6500 m2’lik sergi alanı ile yer alacak ve ziyarete açık olacak.
27 Ocak 2013 Pazar
GENEL MÜDÜRLERE ÖZEL MENÜ
RAMADA PLAZA İZMİT 5 YILDIZLI GENEL MÜDÜRLERİ AĞIRLADI
Otelin Executive Şefi Naif Bağı da misafirlerine özel bir menü hazırlayarak, eşsiz bir sunum ile marifetlerini konuşturdu. Kocaeli’nin ilk uluslararası marka oteli olarak , geçtiğimiz yıl Temmuz ayında faaliyete geçen Ramada Plaza İzmit, ev sahipliği yaptığı önemli organizasyonlar ile kısa sürede hizmet kalitesindeki farkını ortaya koydu. Uluslararası marka olmasına rağmen yerel halkla bütünleşmeyi önemseyen otel yönetimi, yerel nüfusa yönelik düzenlediği çay saati, canlı müzik keyfi, hafta sonu brunch keyfi gibi hizmetlerle takdirlerini kazanmayı başardı. Otelin Genel Müdürü Cengiz CANER, sunduğumuz hizmetler ve gerçekleşen başarılı organizasyonlar ile kentimizde otelciliğe ve kaliteye olan bakış açısını değiştirerek, beklentileri yükselttiğimizi düşünüyorum’ dedi.
TÜRSAB İLE BAKA ANTALYA'DA TURİZMİ ELE ALDI
Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA), bölgedeki kurum ve kuruluş toplantıları kapsamında Antalya’daki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Antalya Bölgesel Yürütme Kurulu ile toplantılar gerçekleştirdi. İki kurumun çalışmalarına BAKA’nın faaliyetleri ve görevlerinin büyük katkı sağladığı belirtildi.
BAKA Genel Sekreteri Tuncay Engin ve Antalya YDO Koordinatörü Alaattin Özyürek, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TURSAB) Antalya Bölgesel Yürütme Kurulu Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Çavuşoğlu ve TÜRSAB Akdeniz Bölge Müdürü Kirami Acar ile biraraya geldi. BAKA ile TÜRSAB Antalya Bölge Müdürlüğü’nün toplantısında, turizm sektörünün genel sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Bölgesel yürütme kurulu olarak Antalya’nın yanı sıra Isparta ve Burdur’da kayıtlı firmaların da görev sahalarında olduğunu, bu anlamda BAKA ile aynı illerde çalışmaktan memnuniyet duyduklarını söyleyen Kerim Çavuşoğlu, TÜRSAB Antalya olarak 700’e yakın üye seyahat acentesi ile Türk turizmine hizmet ettiklerini belirtti. Çavuşoğlu, şöyle devam etti: “Türk turizmi son 10 yılda büyük mesafe aldı; ancak turizmin bazı yapısal sorunları devam ediyor. Mevzuat açısından turizmde çok ciddi bir eksiklik olduğunu düşünmüyoruz, ama mevzuatın uygulamasında çeşitli sıkıntılar yaşanabiliyor. Bizim sektörümüzdeki en önemli sorunlardan birisi, yeterli denetimin olmaması. Kural dışına çıkan bir turizm paydaşı tam manasıyla denetlenip, yaptırıma tabi tutulamıyor. Bu durum sektörde haksız rekabete yol açıyor.”
TURİSTİN ŞEHİR MERKEZİNE ÇEKİLMESİ
Turizmden toplumun tüm kesimlerinin adil pay alabilmesi için, turistin konaklama tesislerinden şehre çıkmalarını teşvik edecek çalışmaların yapılması gerektiğini belirten Kerim Çavuşoğlu, “Turistin, bazı önemli ihtiyaçlarını şehir merkezinden temin etmesine yönelik bir politika herkese fayda sağlar. Bu yönde gerekirse, otel belgelendirme yönetmeliğine uygun ilaveler yapılarak, turistin şehir merkezine gelmesi teşvik edilebilir” diye sözlerine devam etti.Antalya’da turizmin çeşitlendirilmesi anlamında sağlık turizminin önemli fırsatları beraberinde getirdiğini, bu sektörde tüm kurum ve kuruluşların ortaklaşa çalışmalar yapması gerektiğini vurgulayan TÜRSAB Antalya Bölgesel Yürütme Kurulu Çavuşoğlu, BAKA’nın bir süredir yürüttüğü Batı Akdeniz Sağlık Turizmi Kümelenmesi çalışmalarının bu konuda güzel bir inisiyatif olduğunu belirtti. Sağlık turizmi sektöründe daha yolun başında olunduğunu, daha yapılması gereken birçok iş bulunduğunu söyleyen Çavuşoğlu, sağlık turizmi mevzuatı ile seyahat acentaları mevzuatı arasında uyumun sağlanmasının önemi üzerinde durdu. Çavuşoğlu, kurulduğu günden beri Antalya’da turizm sektörüne önemli katkılar sağlayan BAKA’ya çalışmalarından dolayı teşekkür ederek birlikte çalışmalar yapmaktan memnuniyet duyacaklarını sözlerine ekledi.
FAM-TRİP’LER BİLİNİRLİĞİ ARTIRDI
Genel Sekreteri Tuncay Engin ise, BAKA’nın turizm sektöründe son dönem yapmış olduğu çalışmalar ve önümüzdeki dönem planladığı faaliyetler hakkında bilgi verdi. Tuncay Engin, BAKA tarafından özellikle Körfez ülkelerinden Batı Akdeniz’e düzenlenen “Fam Trip”ler vasıtasıyla, Antalya’nın Körfez Bölgesi’nde bilinirliğinin artırıldığına dikkat çekti. Engin, “BAKA, Antalya, Isparta ve Burdur’un turizm fırsatlarının tanıtılması için önümüzdeki günlerde yeni Fam Trip’ler düzenlemeye devam edecek. Bu geziler ile bölgemizin tarihi ve doğal güzelliklerini yeni ve nitelikli pazarlara açmayı hedefliyoruz. Bu çalışmalarımız sırasında TÜRSAB Antalya Bölgesel Yürütme Kurulu ile sektörün ilgili tüm kuruluşlarının katkılarını bekliyoruz” diye konuştu.
Genel Sekreter Engin, YDO Koordinatörü Alaattin Özyürek ile birlikte Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Yaşar Güvenç ile biraraya geldi. Çevresel değerlerin tüm dünya için büyük önem taşıdığını, ekonomik ve sosyal kalkınmaya yönelik yatırım projelerinin koruma kullanma dengesi içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yaşar Güvenç, BAKA Kalkınma Kurulu üyesi olduklarını ve BAKA’nın sürdürdüğü bölge ekonomik kalkınmasına yönelik çalışmalarına katkı sağladıklarını söyledi. Güvenç, kentsel dönüşüm konusunda Antalya’da çeşitli çalışmaların yürütüldüğü, bir dünya kenti olan Antalya’da bu çalışmalara herkesin katkı sağlamasını beklediklerini ifade etti.BAKA Genel Sekreteri Tuncay Engin, Antalya, Isparta ve Burdur’da faaliyet gösteren kalkınma ajansının son dönem çalışmaları hakkında bilgi verdi. Engin, son dönemde özellikle BAKA’ya yenilenebilir enerji alanında önemli yatırım projeleri geldiğini, bu projelerde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile beraber çalışmaktan memnuniyet duyacaklarını belirtti.
HİLTON WORLDWİDE VE MARRİOT İNTERNATİONAL’DAN AKILLI VİZE ÇAĞRISI
DAVOS, İsviçre- Dünya seyahat endüstrisinin iki devi Hilton Worldwide ve Marriott International Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda hükümetlere küresel seyahat trendini hızlandıracak, yeni iş fıratları yaratacak ve ekonomik gelişimi destekleyecek.90 ülkede 7.000’den fazla oteli temsil eden iki şirket, yönetilen, franchise ve sahip olunan mülklerde 600.000 kişiye istihdam sağlıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nda ''Akıllı Vize'' politikaları için çağrı yapan uçuş, seyahat ve konaklama sektrörleri için ortak çalışma yapan şirketler, 2015 yılında bölgesel ve 2020 yılında küresel olarak uygulamaların hayata geçmesini bekliyor.
Akıllı Vize; güvenli, emniyetli doğrulanabilir çözümler sunuyor ve mobiliteyi, teknolojinin üst düzeyde kullanılabilmesini, ağır vize koşullarını ortadan kaldırırken sadece seyahate odaklanmayı sağlıyor. Akıllı vize politikalarının bir sonucu olarak, veri sınırlar arasında toplanıp paylaşılıyor ve bu ileri derecede güvenlik, hükümet harcamalarını azaltan ve daha iyi bir müşteri deneyimi sağlıyor.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Hilton Worldwide Başkanı ve CEO’su Christopher J. Nassetta ''2012'de Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Organizasyonu’nun belirttiğine göre bir milyardan daha fazla insan sınırlarının dışına seyahat etti - küresel ticaret ve yeni işler için mükemmel bir tetikleyici. Dünya Ekonomik Forumu’nda ekonomik, sosyal, çevresel ve politik sorunlarla mücadele etmek üzere bulunuyoruz. Uluslararası seyahati desteklemek ve önünü açmak ekonomik büyüme ve iş olanağı yaratacaktır” dedi. ''Zeki hükümetler insanların seyahat etmesini ve iş yapmasını engelleyecek hususları kaldırma konusunda ellerinden geleni yapıyorlar çünkü uluslararası seyahat ve turizmin ticareti tetikleyici etkisini çok iyi biliyorlar” diyen Marriott International başkan ve CEO’su Arne Sorenson şöyle devam etti: ''Güvenliğin üst düzeyde olduğunun bilincinde olarak, burada Davos'taki liderleri ileri görüşlü olmaya çağırıyor ve birleşik pazarlarda seyahat halindeki yolcuların oluşturduğu bir dünyada bir sonraki 10 yıllık zaman sürecinde 2 milyarıncı dünya gezginini görmeyi umut ediyoruz.”
TÜRKİYE 10 YILDA TURİST SAYISINI İKİYE KATLADI
Türkiye gibi uluslararası seyahat ve turizmin ekonomik yararlarının farkında olan bazı ülkeler, destinasyonda vize alma uygulaması ile 10 yılda uluslararası turist sayısını ikiye katladı. Güvenli ve elverişli seyahati birincil politikaları haline getiren bu ülkelerin bu tip uygulamaları dikkat çekerken, Çin ise üç günlük Pekin ziyaretini 45 ülke için vizesiz hale getirdi; Rusya, Avrupa Birliği içine ve Avrupa Birliği’nden gelen ziyaretleri vizesiz kabul edtmeye başladı. Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri ise vize işleminin çevrimiçi olduğu ve dakikalar aldığı elektronik vizeler ile bu işlemi gerçekleştiriyorlar. ASEAN ülkeleri (Güneydoğu Asya Devletleri Birliği) ekonomik gelişimi desteklemek için alışılmış bölgesel vizeye doğru hareket ediyor. Geçen yıl, ABD Başkanı Barack Obama yeni bir ulusal seyahat ve turizm politikasının geliştirdiklerini duyurdu. O zamandan bu yana, ABD’de önemli gelişmeler yaşandı ve vize programının Tayvan'ı da içine alması, yüz yüze görüşmelerin özellikle Çin, Brezilya, Meksika 'da bir haftanın altına indirilmesi uluslararası gelişlerin artmasına sebep oldu.
Nassetta ve Sorenson, ''Seyahati kolaylaştıran, ekonomileri güçlendiren ve dünya çapında iş olanakları sağlayan ileri görüşlü hükümetleri alkışlıyoruz. Özel sektörü ve Forum liderlerini gelişimin devamı ve küresel vize ve giriş politikalarının eklenmesi ve ürünlerin serbest bir şekilde dolaşımını, servislerin ve insanların serbest dolaşımını sağlayacak güçlü ortaklar olarak görüyoruz'' diyerek konuşmalarını sonlandırdı. 6.3 Trilyonluk bir pazar yaratan küresel seyahat ve turizm endüstrisi 2011 yılında dünya GDP'sinin %9.1’ini oluşturdu. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyine göre endüstri, direkt olarak 98 Milyon kişiye istihdam sağlıyor. Hilton Worldwide ya da Marriott International'ı daha fazla bilgi için ziyaret edebilirsiniz. Dünya Ekonomik Forumu Hakkında daha fazla bilgi için www.weforum.org'u ziyaret ediniz..
KÖROĞLU DAĞLARI’NDA YOGA
GOLDEN KEY CHALET’DE DR. NESLİHAN İSKİT İLE DAĞDA YOGA
Doğa ve butik otelciliğin seçkin adresi Kartalkaya Golden Key Chalet
bu sezonda alanında önemli isimler eşliğinde birbiri ardına düzenlediği etkinliklere Dr.Neslihan İSKİT eşliğinde çocuk ve yetişkin yogası
workshop’ı ile başlıyor.
Sömestr tatilinde Kartalkaya’daki eviniz Golden Key Chalet’de, 04-07 Şubat tarihlerinde Dr. Neslihan İSKİT eşliğinde yoga yaparak ailenizle birlikte yenilenme ayrıcalığı yaşayacaksınız. Doğa ve butik otelciliğin en gözde markalarından Golden Key Chalet’de, yoga terapi, çocuk yogası konularının uzman ismi Dr. Neslihan İSKİT eşliğinde yapacağınız yoga ile bedeninizi ve ruhunuzu arıtacaksınız. Golden Key Chalet, çocuk misafirler içinde uygulanan yoga seansı ile çocukların dünyaya bakış açılarını değiştirerek stressiz ve rahat yeni öğrenme metodları geliştirme fırsatı sunuyor.
Golden Key Chalet’de Eğlencenin Yaşı Yoktur
Yetişkinler kayak, snow board, snow kite gibi çeşitli doğa sporlarıyla adrenalin dolu vakit geçirirken, çocuklar kendilerine özel oyun odasında vakit geçirebiliyorlar. Ayrıca aktivite odasında playstation’dan bilardoya kadar çok çeşitli seçenekler sunuluyor.
Karlar Altında Bedeninizi Ve Ruhunuzu Şımartın
Golden Key Chalet’nin terasında yer alan eşsiz dağ manzaralı SPA merkezi ve sunduğu birbirinden zengin seçenekleriyle bedeninizin yanı sıra ruhunuzu da önemsiyor. SPA merkezinde hot tube, sauna, buhar banyosu ve masaj gibi çok özel hizmetlerden yararlanabilir ya da fitness salonunu veya yüzme havuzunu tercih edebilirsiniz. Ayrıca özel nar terapili jakuzi seansıyla vücudunuzda bulunan tüm negatif yükleri üzerinizden atarak yeniden doğuşu hissetmenin ayrıcalığını yaşayabilirsiniz.
Dünya Mutfağından Alternatif Lezzetleri Keşfedin
Usta şefler tarafından hazırlanan Türk ve dünya mutfağından eşsiz tatlarının sunulduğu zengin açık büfenin yanı sıra Brasserie’de İtalyan mutfağının en özel menüleri sizleri bekliyor. Özenle hazırlanan ravioli, özel soslarıyla spagettiler, risotto ve pizzalar da alternatif lezzetler arasında yer alıyor.
TURİSTLER TARİHİ CAMİLERİ SORUNSUZ GEZECEK
TARİHİ CAMİLERE ZİYARETLER GÜZELLEŞTİRİLİYOR
Haber ve fotoğraf:Özgür Güvenç
İstanbul(Anayurt)- İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Koordinasyonunda İstanbul İl Müftülüğü ve Turist Rehberleri Birliği işbirliğide “Tarihi Cami Ziyaretlerinin Güzelleştirilmesi Çalıştayı” müdürlüğün Atlas Binasında gerçekleşti.
Tarihi Camilerimizdeki turist ziyaretleri, bu ziyaretlerde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin, konunun tüm muhataplarının katılımıyla tartışıldığı çalıştayda Kültür ve Turizm İl Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili , İl Müftüsü Doç. Dr. Rahmi Yaran ve Rehberler Birliği Başkanı Şerif Yenen sıkıntıları gündeme getirdiler.
Özellikle Sultanahmet Camii olmak üzere tarihi camilerimize gerçekleşen turist ziyaretlerinde yaşanan sıkıntılar kısaca vurgulanırken, başta Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ve Rehberler Birliği olmak üzere konuyla ilgili tüm muhatap kurumların bir araya geldiği ve tarihi cami ziyaretlerinin en güzel ne şekilde gerçekleşeceğine dair ortak çözüm yollarının ortaya çıkarılacağı belirtildi.
Yaşanan sıkıntıların ve sorunların ortaya konulduğu oturumlara Kültür ve turizm İl Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, İl Müftüsü Doç. Dr. Rahmi Yaran, Rehberler Birliği Başkanı Şerif Yenen, Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı Mevlüt Bulut, Fatih Belediyesi Başkan Yardımcısı Talip Temizer, İl Müftü Yardımcısı Sabri Demir, Vakıflar 1.Bölge Müdürlüğü temsilcisi, Sultanahmet Cami Kuruma ve İhya Derneği Başkanı Emrullah Hatipoğlu, Fatih İlçe Müftüsü İrfan Üstündağ, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Süleyman Derin, Sultanahmet, Süleymaniye, Yeni Cami, Beyazıt ve Rüstempaşa Camileri imamları, Güvenlik ve Temizlik firmaları yetkilileri, Turizmci Mehmet Ata Tansuğ, Kültür ve turizm İl Müdür Yardımcıları ve uzmanları katıldı.
Gerçekleşen I. Oturumda; ulaşım sorunu, anlatım – bilgilendirme sorunları, kıyafet sorunu, ziyaretçi sayısı – süresi sorunu, Gürültü sorunu, tanıtıcı materyal, bilgilendirme materyalleri düzenleri, tuvaletler sorunu, cami temizliği sorunları başlık olarak öne çıkan sorunlar oldular. 2'nciOturumda ise bu sorunlara karşı çözüm önerileri ortaya konuldu. Özellikle Sultanahmet Camii olmak üzere diğer tarihi camilerimiz için ziyaretlerin daha güzel ve etkin olarak sağlanması amacıyla gerçekleşen bu çalıştayın sonuçları önümüzdeki günlerde Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Fatih Belediyesi, TUREB yetkililerinin bir araya gelerek alınan kararları açıklaması ve uygulamaya geçmesi şeklinde gerçekleşetir.
24 Ocak 2013 Perşembe
KÜÇÜK OTELLER DERNEĞİ KURULDU
TÜRKİYE’YE GELEN YABANCI MİSAFİRLERİN ÖNEMLİ BİR ORANI KÜÇÜK OTELLERİ TERCİH EDİYOR
Türkiye küçük otelciliğinin artık ciddi ve güçlü bir organizasyon altında buluşmaları ve her anlamda dayanışma içinde olmaları için Küçük Oteller Derneği kurulmuştur
2000’ li yıllarla birlikte, tüm dünyada bireylerin yaşam tarzları, talepleri, seyahat alışkanlıkları ve beklentileri, önceki dönemlere göre daha farklı bir yola girmiştir. Yoğunlaşan ve rekabet hızı artan iş koşulları, hızlanan iletişim, teknolojik imkanlar sayesinde öğrenme ve haber alma hızının son derece artması nedeniyle tercihler ve trendler, insanların kendilerini daha iyi hissettikleri koşullara , ürünlere ve mekanlara yönelmiştir. Seyahat trendleri de bu akımdan en fazla etkilenen alanlardan biridir. Daha özeli ve kendine özgü hizmet ve ürünü arayan yeni tip bireysellerin tercihi de yerel özellikler barındıran, kendini içinde özel hissedeceği, daha küçük ve sevimli otellere doğru olmuştur.
Küçük oteller konusunda ülkemizin özellikle bazı bölgeleri, örneğin İstanbul, Ege sahilleri, Kapadokya bölgesi gibi, daha yoğun olmakla birlikte, hemen hemen tüm illerimizde artık özellikli küçük oteller bulmak mümkündür ve bu alanda yatırımlar da devam etmektedir. Türkiye’de çok nitelikli küçük oteller bulunmaktadır. Türkiye’ye gelen yabancı misafirlerimizin önemli bir oranı, küçük otellerimizi tercih etmektedir. Bugüne kadar, kendi kendilerine yollarına devam eden Türkiye küçük otelciliğinin artık ciddi ve güçlü bir organizasyon altında buluşmaları ve her anlamda dayanışma içinde olmaları için Küçük Oteller Derneği kurulmuştur.
Tüm dünyada internetin hızla yaygınlaşması ve böylece insanların dünyanın neresinde olursa olsun, konaklayacağı otele doğrudan ulaşabilmesi ve değişen seyahat trendleri küçük ve butik otelleri ön plana çıkarmıştır. Her ülke bu gerçekler ışığında bu tarz otelciliği geliştirmek amacıyla özel politikalar oluşturmaktadır. Türkiye olarak bizim de bu tür politikalar geliştirmemiz ve geliştirilen politikaları istikrar ve birlik içinde uygulayabilmemiz, hem sektör hem de Turkiye turizmi açısından önemli faydalar sağlayacaktır. Bu birliği ve istikrarı sağlamak açısından Derneğimiz sektörde var olan önemli bir boşluğu doldurmak üzere kurulmuş olup, bu amaç doğrultusunda önemli bir görev üstlenmiş bulunmaktadır. Küçük oteller ölçeklerinden dolayı modern dünyanın getirdiği hizmet ve pazarlama standartlarını yakalamakta bazı zorluklarla karşılaşmaktadırlar.
Çoğu mesleğin dışından gelen, sevgi ve özveriyle işini yapmaya çalışan küçük otel sahipleri bu güçlüklerle mücadele etmekte çoğu zaman sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar. Derneğin kurucuları olarak bizler; bir grup küçük otel sahibi ve işletmecisi, ortak sorunların çözümünü, daha da önemlisi fırsatların ve potansiyelerin, hem sektörümüz ve hem de ülkemiz açısından doğru bir şekilde yönetilmesini, birlikte organize olmakta ve birlikte hareket etmekte görüyoruz. Bu derneği kurarken son derece katılımcı ve demokratik olmaya çalıştık. Sektörde emek veren, konuyla ilgili olan birçok kişiden görüş aldık. Bununla da yetinmeyip yüksek katılımlı bir ortak akıl toplantısı yaptık. Oradan çıkan sonuçları Yönetim Kurulu olarak değerlendirerek Derneğimizin “ Yol Haritasını” çıkardık. Bunu ana hatlarıyla sizlerle paylaşıyor ve bu derneğin tüm yaşam evrelerinde aynı katılımcılığın ve çok sesliliğin devam ettirileceğini taahhüt ediyoruz.
KÜÇÜK OTELLER DERNEĞİ AMACI
1.Türkiye’deki “Küçük Otel” algısını ortaya çıkarmak, bu algıyı güçlendirmek ve Türkiye’nin turizm pazarlamasında güçlü bir şekilde yer almasını sağlamak.
2.Yurt içi ve Yurt dışı sivil toplum örgütleri ile Küçük Oteller lehine işbirlikleri geliştirmek.
3.Küçük Otellere satış ve pazarlama desteği vermek.
4.Yurtiçi ve yurtdışı turizm fuarlarına katılmak.
5.İlgili Kamu kurumları ile iletişimin yönetilmesi.
6.Hukuki konular, yatırımlar ve teknoloji konularında destek vermek ve danışmanlık yapmak.
7.Lobi çalışmaları yapmak .
8.Küçük otelciliğe uygun insan kaynağına ulaşım desteği sağlamak.
9.Personel eğitimlerinde destek vermek.
10.Otel standartlarını yükseltmede akademik ve teknik anlamda destek sağlamak.
11.Küçük Oteller arasında işbirliğini geliştirmeye ve güçlendirmeye ortam sağlamak.
12.Bölgesel olarak Küçük Otellerin örgütlenmesini sağlamak.
13.Küçük otellere özgü “kalite Standartları” oluşturmak ve sertifikasyon programı uygulamak.
14.Satın alma platformu oluşturmak ve maliyet yönetimine katkı sağlamak.
15.Dünya ve Türkiye turizmindeki gelişmelerden üyeleri haberdar etmek.
SERHAD USLAN’DAN ERKEN REZERVASYON ÖNERİSİ
YAZ ERKEN REZERVASYON KAMPANYASINI TEMMUZ AYINA ÇEKMELİYİZ
Gelin bir başlangıç yapalım ve 2014 yılı yaz erken rezervasyon kampanyasını 2013 yılı Eylül ayında başlatalım. Ondan sonraki sene de Temmuz ayına çekelim. Şu anda ülkemizde Aralık ayında başlayan yaz erken rezervasyon kampanyaları dünyada tatilin başladığı tarihten 1 yıl önce başlıyor. Ülkemizde İlk kez 2 ayla başlanmıştı. Şimdi gelinen noktada 6 ay kadar geriye yani Aralık ayına kadar geldi. Gittikce dünya standartlarına yaklaşmaya çalışıyoruz. Ancak çok yavaş gidiyoruz. Bu yavaşlık turizmin bazı kesimlerine zarar vermeye başladı.
Bana göre Yaz erken rezervasyon kampanyası ilk bakışta ters gibi gelmesine rağmen bizim ülkemizde de Haziran veya Temmuz gibi başlamalı. Şayet hal böyle olursa bu uygulama ile devamlı söylediğimiz turizmin ülkemizde 12 aya yayılması ve sürdürülebilir turizmin gerçekleşmesi daha gerçekci olur. Mevcut haliyle şuanda erken rezervasyonun Aralık ayında başlıyor olması başta kış turizmi olmak üzere termal, sağlık, doğa, treking ve kültür turları gibi alternatif turizm kollarını olumsuz etkilemektedir.
Mevcut uygulamada Acentelerin Kasım,Aralık hatta Ocak ayında yaz otelleri erken rezervasyon kampanyalarında % 50 indirimleri piyasada dolaşırken tatilcilerin kış turizmine ve diğer turizm çeşitlerine maddi olanaklar göz önüne alındığında fazlaca ilgi göstermeyecekleri kaçınılmaz bir sonuçtur. Maalesef konunun bu yönü kaş yapalım derken göz çıkarmak gibi oldu dersek yanlış birşey söylemiş olmayız. Nitekim görüştüğüm bazı tur operatörleri bunu açıkca dile getirdiler. Sistemin daha sağlıklı çalışması, sürdürülebilir turizm ve turizmin 12 aya yayılması gibi düşüncelerin sadece söylemlerde kalmaması için doğru olan neyse onu yapmak gerekir diye düşünüyorum. Mademki erken rezervasyon tüm dünyada 1 sene önceden başlıyor o zaman bizimde biraz daha hızlanmamız ve tarihleri daha cesurca geriye çekmemiz gerekir. Yavaş hareket etmemizin yukarıda saydığım nedenlerden dolayı fayda değil sektör açısından zarar verdiğini kabul etmeliyiz.
Gelin bir başlangıç yapalım ve 2014 yılı yaz erken rezervasyon kampanyasını 2013 yılı Eylül ayında başlatalım. Ondan sonraki sene de Temmuz ayına çekelim. Hatta bunu önümüzdeki aylarda tüketicilere ilan edelim onları bu tarihlere şimdiden hazırlayalım.
Serhad USLAN İlos Travel Yön.Krl.Bşk.
CEO’LARIN BÜYÜMEYE OLAN GÜVENİ AZALDI
CEO’LARIN ŞİRKETLERİNİN BÜYÜMESİNE İLİŞKİN GÜVENLERİ GEÇTİĞİMİZ YILA GÖRE DÜŞÜŞ GÖSTERDİ
Dünya genelinde 68 ülkede 1.330 CEO ile yapılan araştırmaya göre, CEO’ların yarısı küresel ekonominin aynı düzeyde kalacağını söylerken, CEO’ların şirketlerinin büyümesine ilişkin güvenleri geçtiğimiz yıla göre düşüş gösterdi.CEO’lar önümüzdeki dönem en çok endişe ettikleri konuları sosyal karmaşa, ABD’de potansiyel ekonomik durgunluk, aşırı regülasyon/düzenleme, piyasa kırılganlığı ve vergi ve enerji maliyetleri olarak belirttiler.
PwC’nin bu yıl “Aksaklıklarla başa çıkmak: Ayakta kalmak ve başarmak için uyum sağlama” başlığıyla yayınladığı 16. Yıllık Küresel CEO Araştırması’na göre, dünya çapında CEO’ların sadece yüzde 36’sı önümüzdeki 12 ay içinde şirketlerinin büyüme göstereceğine aşırı güven duyuyor. Bu oran, geçen yıl yüzde 40 olan oranın ve 2011’deki yüzde 48 olan oranın altında. Buna karşın 2010 yılında görülen yüzde 31 ve 2009 yılında görülen yüzde 21 oranlarının üzerinde seyrediyor.
Ekonomiye genel olarak bakıldığında ise, CEO’ların yüzde 18’i 2013 yılında küresel ekonominin daha fazla düşüş yaşayacağını söylüyor, sadece yüzde 28’i ekonomik iyileşme öngörüyor ve yüzde 52’si durumun aynı şekilde seyredeceğini ifade ediyor. CEO’ların konuya ilişkin bakışları karamsar görünse de 2012 yılında yüzde 48’inin küresel ekonomide düşüş beklemelerine karşın ekonomide iyileşme yaşamıştı.
Türkiye’ye olan güven devam ediyor
Araştırma kapsamında dünya genelinden 33 CEO ile detaylı görüşmeler de gerçekleştirildi. Türkiye’den bu CEO’lar arasında yer alan Turkven CEO’su Seymur Tarı araştırmada ekonomik istikrar, yatırım ortamı ve yeni fırsatlar konusundaki görüşlerini dile getirdi: “Global ekonominin aksine kişisel olarak ben Türkiye’de belirsiz bir ekonomik ortam görmüyorum. Önümüzdeki yıllarda bazı küçük iniş çıkışlar olabilir. Ama genel trend olarak yukarıya doğru bir seyir olacaktır. Bizim için devam eden büyüme işlerimiz açısından olağan hale geldi. Türkiye’deki bazı şirketlerin bölgede çok iyi sonuçlar elde ettiğini görüyoruz. Önümüzdeki dönemde orta ölçekli Türk şirketlerinin de bölgede çok daha hakim duruma geleceğini düşünüyorum.”
Araştırma sonuçlarını değerlendiren PwC Türkiye Başkanı Haluk Yalçın şunları söyledi: “Geçtiğimiz yıllarda küresel arenada gözlenen ekonomik dalgalanmaya rağmen, Türkiye bu süreçte jeopolitik konumu, uyguladığı ekonomik politikalar ve girişimcilerinin dinamik iş yaklaşımı ile dünya çapında güçlü ve yükselen bir değer haline geldi. Her ne kadar Küresel CEO araştırması dünya genelinde büyüme kapsamında bazı tereddütleri yansıtsa da, Türkiye’nin bu noktada da olumlu ayrışma göstermesini beklemek hatalı olmayacaktır. PwC’nin ‘2041’de Türkiye’ raporunda da öngörüldüğü üzere dünyanın 12. büyük ekonomisi olmaya aday bir ülke olarak tüm iş dünyasının önünde büyük bir fırsat var yeter ki bu dönemde hepimiz devlet, kurumlar ve bireyler olarak üzerimize düşeni başkalarını beklemeden yerine getirelim.”
Güven düzeyi bölgelere göre farklılık gösteriyor
Kısa vadeli gelir büyümesi olacağına en az inananlar Batı Avrupa’daki CEO’lar. Devam eden ekonomik durgunlukla beraber, geçen yıl yüzde 27 olan orandan ve 2011 yılındaki yüzde 39’luk orandan düşüş göstererek, büyümeye güven duyan Batı Avrupalı CEO’ların oranı yüzde 22 oldu. Kısa vadeli büyümeye duyulan güven yüzde 33’le (2012’de yüzde 42) Kuzey Amerika’da ve yüzde 36 ile (2012’de yüzde 42) Asya Pasifik’te de düşüş gösterdi. Birçok kişi tarafından yüksek oranda büyüme gösterecek bir sonraki ekonomi olarak görülen Afrika’da dahi CEO’ların şirket büyümelerine duyduğu güven geçtiğimiz yıl yüzde 57 olan orandan düşüş göstererek yüzde 44’ü buldu.
Buna karşın Latin Amerikalı CEO’lar bu trendin tam tersi bir özellik gösteriyor. Duydukları kısa vadeli güven geçen yıla göre az oranda yükselerek yüzde 53’ü buldu.
CEO’ların beklentilerine ülke düzeyinde bakıldığında ise, duyulan güven büyük ölçüde farklılık gösteriyor: 2013 yılında gerçekleşecek gelir büyümesine yüzde 66’lık oranla aşırı güven duyan Rusya’daki CEO’ları yüzde 63 ile Hindistan yakından takip ediyor ve ardından yüzde 62 ile Meksika geliyor. Bu ülkeleri, Brezilya (yüzde 44), Almanya (yüzde 31), Amerika (yüzde 30), İngiltere (yüzde 22), Japonya (yüzde 18), Fransa (yüzde 13) ve son olarak önümüzdeki yıl için yaşanacak gelir büyümesine sadece yüzde 6 oranındaki CEO’nun güvenle yaklaştığı Kore takip ediyor.
CEO’ların tamamı için güven durumu uzun süre aynı düzeyde devam ederken; geçtiğimiz yılla neredeyse aynı olarak dünya çapındaki CEO’ların yüzde 46’sı önümüzdeki üç yıl için büyümeye aşırı güven duyduklarını ifade ettiler. Afrika’daki ve Ortadoğu’daki CEO’lar uzun vadeli büyümeye en fazla güveni göstererek sırasıyla yüzde 62 ve yüzde 56 oranlarına ulaştılar. Asya Pasifik yüzde 52 ile çok güven duyduğunu belirtirken, Kuzey Amerika yüzde 51 ile aşırı güvenle yaklaşan bölgeydi. Uzun vadeli güven yüzde 34 ile en düşük orana Avrupa’da ulaşmış oldu.
Davos’ta gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu yıllık toplantısının ilk gününde araştırma sonuçlarını açıklayan PwC Küresel Başkanı Dennis M. Nally şunları belirtti: “CEO’lar kısa vadeli beklentileri ve küresel ekonomiye ilişkin görüşleri için temkinli yaklaşıyorlar. Buna karşın, aşırı regülasyon/düzenleme, devlet borcu, sermaye piyasasının istikrarsızlığı gibi konulara yönelik olarak CEO’ların aşırı endişe yaşaması sonucunda geçtiğimiz 12 ayda güvenin azalması şaşırtıcı bir durum değil. CEO’ların mevcut risklerle başa çıkmaya çalıştıkları sonucuna ulaştık. Stratejik olarak, durağan bir süreç yaşadıkları için CEO’lar, değer kaybına uğramadan maliyetleri azaltma yolları arayarak, faaliyetlerini düzeltmeye devam ediyor. Geleceğe yönelik kaynakları etkileyecek büyük harcamalardan kaçınarak CEO’lar doğal yollardan büyüme fırsatları arıyorlar. En önemlisi, talebi, bağlılığı ve karşılıklı yeniliği teşvik etmek üzere CEO’lar müşterilerle iş birliği yapıp onları odak noktası yapıyor.”
CEO’ların endişeleri ve risk olarak gördükleri konular
Zorlu ekonomik koşullar devam ettiği için, genel olarak CEO’ların geçtiğimiz yıla oranla endişelendikleri konu sayısı daha fazla. CEO’lar bulundukları ülkelerdeki sosyal karmaşa (yüzde 75), ABD’de potansiyel ekonomik durgunluk (yüzde 67), siber atak ( yüzde 63) gibi senaryoların şirketlerini olumsuz yönde etkilemesinden endişe ettiklerini dile getirdiler.
Bunun yanı sıra CEO’lar büyümelerinin önünde risk olarak gördükleri konuların başında yüzde 81 ile ekonomik büyümeye ilişkin süregelen belirsizlik geliyor.
Hükümetlere dünya çapında hükümetlere açık bir mesaj gönderen CEO’ların risk olarak gördüğü diğer konuları bütçe açığına karşı hükümetlerin aldığı tedbirler (yüzde 71), aşırı regülasyon/düzenleme (yüzde 69) ve sermaye piyasalarındaki istikrar eksikliği (yüzde 61) oluşturuyor. CEO’ların aşırı regülasyon/düzenlemeye ilişkin endişeleri 2006 yılından bu yana en yüksek seviyeye ulaşmış durumda. Bu konuda açık sözlü davranan CEO’ların sadece yüzde 12’si hükümetin geçtiğimiz yılda düzenleme yükünü azalttığını söyledi.
İşe yönelik büyüme karşısındaki ana tehdit unsurları hakkında sorular yöneltildiğinde ise CEO’lar ayrıca artan vergi yüküne (yüzde 62), yetenekli insan kaynağına (yüzde 58), enerji ve ham madde materyallerinin maliyetine (yüzde 52) atıfta bulundular.
Aksaklıklarla başa çıkmak
PwC 16. Küresel CEO Araştırması’na göre, karmaşa sürecinde faaliyetlerini sürdürebilecek ve gelişebilecek organizasyonlar oluşturmak için, CEO’lar üç özel stratejiyi izliyor: fırsat hedeflemesi, müşteriye odaklanması ve operasyonel verimliliği iyileştirme.
1. Fırsat hedefleri
CEO’ların yüzde 68’i özenle belirlenen girişimlere odaklanıyor. CEO’lar birkaç akıllı yatırım yaparak ve başarı oranını en üst seviyeye çıkarmak için kaynakları birleştirerek tüm seçenekleri düşünüp tartıyor.
Sadece yüzde 25’i yeni ürün geliştirmeye yönelirken, CEO’ların neredeyse yarısı umutlarını fırsatları gördüğü gelişmekte olan pazarlara bağlıyor. CEO’ların sadece yüzde 17’si yeni satın almalar ve birleşmeler planlıyor. Satın alma ve birleşme planlayan CEO’lar, zor ekonomik zamanları avantaja çevirmeyi düşünerek Kuzey Amerika ve Batı Avrupa bölgelerini öncelikli hedef haline getiriyor.
CEO’ların yüzde 31 tarafından belirtildiği üzere, Çin gelecekteki büyümeye yönelik en önemli ülkelerin başında geliyor, Çin’i Amerika (yüzde 23), Brezilya (yüzde 15), Almanya (yüzde 12) ve Hindistan (yüzde 10) takip ediyor. Endonezya, Japonya’nın iki puan üzerinde yer alarak, bu yıl ilk defa ilk on ülkenin içinde yer alıyor. Buna karşın, büyük şirketler (10 milyar dolardan fazla değere sahip) arasında, Amerika yüzde 20 oranına düşerken, Çin yüzde 45’lik oranla en önemli ülke olarak kabul gördü.
2. Müşteriye odaklanma
CEO’ların neredeyse yarısı (yüzde 49) müşterilerin alım modellerindeki değişikleri ciddi bir tehdit olarak görüyor ve yüzde 51’i müşteri tabanını genişletmeyi önümüzdeki 12 ay için birinci sıradaki yatırım önceliği haline getirdi. CEO’ların yüzde 82’si müşteri sayısındaki büyümeye ilişkin değişiklikler öngörüyor ve yüzde 31’i büyük değişiklikler planlıyor.
3. Operasyonel verimliliği iyileştirme
Operasyonel verimliliği iyileştirme CEO’lar için en üst sıradaki yatırım önceliği olarak öne çıkarken CEO’ların yüzde 77’si geçtiğimiz 12 ayda maliyet azaltmaya yönelik girişimlerde bulundu ve yüzde 70’i ise gelecek 12 ay içinde girişim gerçekleştirmeyi planlıyor.
Yetenekli insan kaynağına erişim
CEO’lar önümüzdeki yıl için çalışan sayısını artırmaya yönelik planlar konusunda nispeten temkinli davranıyorlar. Yüzde 23’ü iş gücü hacmini küçültmeyi planlarken CEO’ların yüzde 45’i (2012 yılındaki yüzde 51’lik orandan düşüş göstererek) 2013 yılında çalışan alımı planlıyor.
Hangi sektörlerin çalışan alımı gerçekleştirdiğine ve hangilerinin işlerde azalmaya gittiğine bakıldığında karşımıza ilginç bir manzara çıkıyor. CEO’ların yüksek olasılıkla çalışan sayısını artıracağı alanlar arasında profesyonel hizmetler (yüzde 56), mühendislik ve inşaat (yüzde 52), perakende (yüzde 49) ve sağlık (yüzde 43) bulunuyor. CEO’ların büyük çoğunluğunun çalışan sayısında azalmaya gitmeyi düşündüğü alanlar arasında ise bankacılık (yüzde 35), metal sektörleri (yüzde 32), ormancılık ve kağıt (yüzde 31) bulunuyor.
İşe alım hakkında görüşleri ne olursa olsun, doğru insanların bulunması ve elde tutulması CEO’lar için en büyük zorluğu oluşturuyor. Dünya çapında yüzde 58’i tarafından ifade edildiği üzere, önemli yetkinliklerin mevcudiyeti CEO’lar tarafından büyüme beklentileri karşısında büyük bir tehdit olarak belirtiliyor. Becerilere ilişkin tehdit özellikle daha küçük şirketlerin ve Afrika, Ortadoğu ve Asya Pasifik gibi yüksek oranda büyüme kaydeden bölgelerde güçlü bir şekilde seyrediyor.
Ayrıca CEO’ların yetenekli insan kaynağının kıtlığına yönelik en fazla endişe duyduğu alanlar arasında madencilik (yüzde 75), mühendislik ve inşaat (yüzde 65), teknoloji (yüzde 64) ve sigortacılık (yüzde 64) bulunuyor.
Bunları göz önünde tutarak, CEO’ların dörtte üçünden fazlası önümüzdeki 12 ay süresince şirketlerindeki yetkinlikleri yönetmek amacıyla şirket stratejilerinde değişiklik yapmayı öngördüklerini belirtiyor ve yaklaşık olarak dörtte biri (yüzde 23’ü) büyük nitelikte değişiklikler olacağını ifade ediyor.
Kamu güveni konusunun ele alınması
CEO’lar ayrıca daha çok sayıda paydaşla güven ilişkisinin kurulmasına yönelik ihtiyacın farkındalar. Yüzde 37’si sektörlerindeki güven eksikliğinin şirketin büyümesini tehlikeye atacağı konusunda endişeli ve yüzde 57’si etiksel kültürün geliştirilmesine daha fazla odaklamayı planlıyor. Bunların yanı sıra, CEO’ların neredeyse yarısı (yüzde 49) gelecek 12 ay içinde çevresel ayak izlerini azaltmak üzere çaba göstermeyi planlıyor.
GÖNÜLLÜLER ORDUSUNDA BAYRAK DEĞİŞİMİ
JCI TÜRKİYE 2013 BAŞKANI PELİN KADILAR BAYRAĞI DEVRALDI
Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştirdikleri projelerle daha iyi bir toplumsal yapı hedefleyen gönüllüler ordusu JCI’da 2013 yönetimi göreve başlıyor. Pelin Kadılar liderliğinde çalışmalarına devam edecek olan JCI Türkiye’nin bu yılki hedefleri arasında kadınların toplumdaki yerinin güçlendirilmesi yer alıyor.
23 Ocak 2012, İstanbul – 200 bini aşkın üyesi ile dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşları arasında yer alan JCI’da (Junior Chamber International – Genç Liderler ve Girişimciler Derneği) 2013 yönetimi göreve başlıyor. Yaparak öğrenme felsefesiyle üyelerinin maksimum deneyim kazanmasını hedefleyen ve aktif gençler için önde gelen küresel network olma vizyonu ile hareket eden JCI’da her görev bir yıl süre ile yürütülüyor. Böylece her üye yeni yıl ile birlikte farklı bir görev alarak yeni kazanımlar elde ediyor.
2013 yılı ile birlikte JCI Türkiye’de yeni yönetim görev alıyor. Pelin Kadılar başkanlığında çalışmalarına devam edecek olan JCI Türkiye 1500’e yakın üyesi, 29 şubesi ve üç temsilciliği ile Türkiye’nin dört bir yanında projelerine devam edecek. 2013 planları hakkında bilgi veren Başkan Pelin Kadılar; “JCI’ın global yapılanmasında çok önemli görevler üstlenen JCI Türkiye olarak 2013 yılında aktif vatandaşlık felsefesi ile projelerimizi geliştirerek sürdüreceğiz. ICC, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası ortaklıklarımızın, üyelerimizin ve toplumun değişik kesimlerinden bütün paydaşlarımızın ortak heyecanı ve özverili katkıları ile çalışmaya devam edeceğiz. Gelecek nesillere daha gelişmiş ve yaşanır bir dünya bırakmak için gençlerimizin gelişmesine destek olarak yaşadığımız toplumda pozitif değişime liderlik edeceğiz. Katıldığımız uluslararası kongre ve konferanslarda ülkemizin kültür elçileri olarak özellikle Avrupa’da büyük başarılara imza atıyoruz. Projelerimizi gerek sosyal medya gerekse de basın aracılığı ile takip eden bütün genç liderlerimizi çalışmalarımızda aramızda görmek ve bu vesile ile kendi liderlik vasıflarını geliştirdiklerine tanık olmak en büyük arzumuz” dedi.
JCI Türkiye 2013 Yönetim Kurulu:
Başkan: Pelin Kadılar
Genel Sekreter: Ahmet Erhan Tanyeri
Sayman: Ezgi Oktaş Özdemir
Başkan Yardımcıları: Ayşe Kuyrukçu, Murat Çakır, Aylin Sönmez, Sefa Eroğlu, Koray Erdemir, Selim Taner.
GÜLER SABANCI, SIEMENS’İN YÖNETİM KURULUNDA
GÜLER SABANCI, YÜKSEK OYLA SIEMENS AG’NİN YÖNETİM KURULUNA SEÇİLDİ
Almanya’da yapılan Siemens AG Genel Kurul Toplantısı'nda şirketin Yönetim Kurulu seçimi yapıldı. Toplantı, Münih'in ünlü Olimpiyat Stadı'nda 8.000’i aşkın hissedarın katılımıyla gerçekleştirildi. Gerhard Cromme’un yeniden başkan olduğu Genel Kurul Toplantısı’nda Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı yaklaşık yüzde 98 gibi yüksek bir oranda oy alarak Siemens AG Yönetim Kurulu Üyesi olarak seçildi.
Almanya’da yapılan Genel Kurul’da toplantıyla seçilen Siemens AG Yönetim Kurul Üyeleri şöyle:
Josef Ackermann, Zürih Sigorta Grubu Yönetim Kurulu Başkanı; Güler Sabancı, Hacı Ömer Sabancı Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı; Gerd von Brandenstein Siemens AG ve Degewo AG Denetleme Kurulu Üyesi; Dr Gerhard Cromme, Siemens AG ve ThyssenKrupp AG Denetleme Kurulları Başkanı; Michael Diekmann, Allianz SE Yönetim Kurulu Başkanı; Dr Hans Michael Gaul, Siemens AG Denetim Komitesi Başkanı; Dr Peter Gruss, Max-Planck-Gesellschaft zur Förderung der Wissenschaften v.V. Başkanı; Dr Nicola Leibinger-Kammüller, TRUMPF GmbH + Co KG Başkanı; Gérard Mestrallet, GDF SUEZ SA Başkanı ve CEO'su; Werner Wenning, Bayer AG ve E.ON AG. Denetleme Kurulu Başkanı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)