TÜRK TÜKETİCİ TURİZM HARCAMALARINDA DÜNYANIN İLK 10'U ARASINA GİRECEK
"Türk tüketici turizm harcamalarında dünyanın ilk 10'u arasına girecek"
HSBC tarafından yayınlanan “Tüketici 2050” raporuna göre, günümüzde gelişmekte olan ekonomilerin toplam küresel tüketimdeki üçte bir oranındaki katkısı, 2050’de yaklaşık üçte ikilik bir seviyeye ulaşacak.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ve gelecek 40 yılın en büyük 30 ekonomisinin mercek altıına alındığı raporda, değişen tüketici profilleri ve harcama alışkanlıkları ile ivme kazanan sektörler gözler önüne seriliyor. Buna göre 2050 yılına yaklaşıldığında Türkiye nüfusunun tamamı orta ve yüksek gelir dilimi içerisinde yer alacak ve Türk tüketicileri, otel, restoran ve seyahat harcamalarıyla dünyanın en büyük 10 pazarından birini yaratacaklar.
HSBC tarafından yayınlanan “Tüketici 2050” adlı rapora göre, önümüzdeki 40 yıl içinde özellikle gelişmekte olan piyasalarda nüfusu hızla artan orta sınıf nedeniyle küresel ekonominin çehresi baştan aşağıya değişecek.
Raporda, bugün dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasını oluşturan, yaklaşık 3 milyar kişinin 2050 yılında orta sınıfa katılmış olacağı ve bu durumun küresel çapta ilerleyen tüketici devrimine işaret ettiği görüşüne yer veriliyor. Gelişmekte olan piyasalardaki orta sınıflar hem sayıca büyüyecek, hem de üst gelir dilimlerine doğru hareket ederken, küresel tüketim eğilimlerinin de büyük ölçüde değiştirecekler. Buna göre, hazır giyim, elektronik, turizm ve finansal hizmet sektörleri bu değişimden olumlu anlamda en çok etkilenen sektörler olacak. 2050 yılında en güçlü 30 ekonomi arasında yer alması beklenen 17 gelişmekte olan pazara odaklanan çalışmada, Türkiye de dinamik bir pazar olarak dikkat çekiyor.
“Tüketici 2050” raporunda gelecek 40 yıl içinde küresel orta sınıf nüfusuna gelirlerin ortalama 5 kat artması sonucu 3 milyar insanın katılması öngörülüyor. Bugünkü dünya nüfusunun yüzde 40’ına denk gelen bu artışın neredeyse tamamı gelişmekte olan pazarlarda olacak. Değişimin etkisi global tüketim harcamalarının dinamiğini tamamen değiştirecek ve bugün global tüketimin yalnızca üçte birini yapan gelişmekte olan pazarların payı 2050’de üçte ikiye çıkacak.
2050’de Türkler dünyayı dolaşacak, restoranlardan çıkmayacak
“Tüketici 2050” raporunda gelişmekte olan ekonomilerde teknoloji kullanımının hızla yaygınlaşacağı, bu nedenle verimlilik seviyelerinde büyük artışlar olacağı ifade ediliyor. Orta sınıfın artan harcama gücü ile birlikte lüks tüketim için yapılan alışveriş harcamalarının da artması öngörülüyor. Turizm, restoran, fast-food, eğlence ve kültürel faaliyet sektörlerinin bu gelişmelerden en olumlu etkilenen sektörler olması bekleniyor. Ayrıca, yüksek teknoloji ürünleri üreten sektörler de dolaylı olarak artan lüks tüketimin keyfini sürecek. Gelecek 40 yıl içinde tüketimin artış oranı gelişmiş ülkelerde yıllık yüzde 2’den de düşük düzeylerde seyrederken, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı Çin, Hindistan, Rusya, Filipinler gibi gelişmekte olan ekonomilerde bu oran yıllık yüzde 4’ün üzerinde olacak. Keyif için yapılan eğlence harcamaları başta olmak üzere, özellikle hazır giyim, mobilya, yüksek teknoloji ürünleri sektörlerinde bu oran yıllık yüzde 5-8’e kadar çıkacak.
Raporda, halen üst orta gelir düzeyinde bulunan Türkiye’nin 2030’lu yılların sonunda yüksek gelir grubu ülkeler arasına girmesi öngörülüyor. Bu öngörüye göre, 2050 yılına yaklaşıldığında Türkiye nüfusunun tamamı orta ve yüksek gelir dilimi içinde yer alacak. Türkiye’nin her sektörde büyük fırsatlar barındırdığına dikkat çeken “Tüketici 2050” raporunda iletişim, restoran ve otel, boş zaman harcamalarına yönelik sektörlerde fırsatların artacağının da altı çiziliyor.
2050 yılına yönelik olarak yapılan tahminlerde Türkiye’nin, gıdadan giyim kuşama, sağlıktan iletişime, sosyal yaşamdan eğitim ve restoran harcamalarına, bütün tüketim kalemlerinde Brezilya ve Meksika gibi Latin Amerika’nın önde gelen ekonomilerinden daha dinamik bir pazar olacağı ve daha yüksek büyüme oranları sergileyeceği ifade ediliyor. Yine tahminlere göre, Türkiye’nin iletişim harcamaları Çin ile aynı düzeyde (yıllık bileşik yüzde 3,8) artacak. Türkiye, restoran, otel ve tatil gibi harcama kalemlerinde ise yüzde 5,2’lik büyüme oranı ile ilk 10’da yer alacak. 2050’ye kadar Türkiye’nin tüketim harcamalarının bileşik yıllık büyüme oranı gıdada yüzde 3,2, barınma ve enerjide yüzde 4,8, sağlıkta yüzde 5,1, ulaşımda yüzde 4,7, eğitimde yüzde 4,0, sosyal ve kültürel harcamalarda yüzde 5,1 olacak. Bu oranlar Türkiye’nin bütün kalemlerdeki harcama artışında ilk 10 arasında yer alacağını gösteriyor. Demografik profili giderek yaşlanan Avrupa kıtasında Türkiye istisnai bir örnek olarak dikkat çekecek. Gelir seviyesindeki artış, güçlü tüketim eğilimi ve genç nüfusu sayesinde Türkiye, yaşlı kıtanın en dinamik tüketici profiline sahip olacak.
Orta sınıf devrimi çalışarak ve harcayarak yapacak
Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya, küresel orta sınıf nüfusuna en fazla katkı yapan ülkeler olarak öne çıkacak. 2030’a kadar geçen sürede Türkiye, Çin, Brezilya, Meksika, Rusya gibi ülkelerde orta sınıf nüfusundaki artışın daha yüksek olacağı, 2030 sonrası dönemde ise Hindistan başta olmak üzere, Mısır, Endonezya, Filipinler, Pakistan, Tayland’ın yarışta öne geçeceği belirtiliyor. Türkiye, Arjantin, Polonya, Meksika ve Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerde ise 2030 sonrası dönemde, orta sınıf nüfusunun azalmasına yol açacak şekilde yüksek gelirlilerin (15.000 dolar üzeri gelir sahipleri) sayısı hızla artacak. Bu ülkelerde nüfusun tamamı 3.000 dolar gelir diliminin üzerinde yer alacak. Orta sınıf nüfusunun artmasının makroekonomik etkilerinden birisi de küresel üretimin yapısında gözlenecek. Gelirlerin ve tüketici talebinin artması, gelişmekte olan ülkelerin ihracat ağırlıklı ve ağır sanayi odaklı büyümesinin yerine tüketici yönelimli, hizmet sektörünün etkili olduğu büyüme modeline geçmesine de önayak olacak. Üretim makineleşirken, hizmet sektörünün büyümesi bu alandaki istihdamın da artmasına yol açacak.
Finansal sektöre talep yüzde 50’nin üzerine çıkacak
2050’de orta sınıfa mensup tüketicinin en fazla etkilediği alanlardan birisi de finansal hizmetler sektörü olacak. Günümüzde gelişmekte olan ekonomiler küresel finansal hizmetler sektörünün yalnızca yüzde 18’ini oluştururken, bu oran projeksiyonu yapılan 40 yıl içinde yüzde 50’nin üzerine çıkacak. Artan gelire daha uzun yaşam beklentisinin de eşlik etmesiyle emeklilik, miras ve sağlık gibi kaygılarla sigorta ve finansal hizmet sektörlerine yönelik talepte büyük artışlar meydana gelecek. Bugüne kadar bankacılık hizmetlerini hiç kullanmamış düşük gelir grubu mensuplarının bu hizmetleri kullanmaya başlamasıyla sigorta ve finans sektörü yepyeni müşterilere kavuşacak.