30 Nisan 2017 Pazar

Mudurnu her şeyi hak ediyor ama hak etmediği bir yerde duruyor

Mudurnu’da Kültür, tarih, doğa, inanç, sağlık, termal gibi alternatifi bol turizm alanlarında hizmet veriyor. Matarni” ya da “Moderna” adı zamanla Mondernes, Monderna, Mudurlu olarak söylenmiş ve Mudurnu’ya dönüşmüştür. Mudurnu bölgesi, antik dönemlerden bu yana birçok uygarlığın izlerini taşımaktadır. Anadolu Trakyası ve Bitinya adlarıyla anılan Bursa-İzmit-Bolu bölgesinin ortasında, önemli ticari ve askeri yolların kavşağında yer alan Mudurnu'nun tarihini, bu bölge tarihi çerçevesinde ele almak gerekir.

UYGARLIKLARI İÇİNDE BARINDIRAN İLÇE MUDURNU
Bitinya bölgesinde bilinen ilk yerleşimler M.Ö. 5000 yıllarında Prohititler tarafından yapılmıştı. Daha sonra Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar’ın kurduğu egemenliklere ait izleri, bugün bile görmek olanaklıdır. 1019 yılından itibaren Anadolu'ya yönelen Oğuz akınları sonrası, 1078 yılında Süleyman Şah döneminde Sakarya, Eskişehir, Bolu ve Mudurnu civarına ilk Türkmen yerleşimleri başlamıştır. Selçuklu egemenliği 1. Harçlı seferleri ile sona ermiş ve bölge tekrar Bizanslılar’ın denetimine girmiştir. Mudurnu, adını; tekfurlar yönetimindeyken, Bursa Tekfurun ‘nun kızı Matarnı ya da “ Moderna”dan almıştır. Tekfur; kızının adına, şu anki yerleşim yerinin doğusuna bir kale yaptırmış ve bu kalenin etrafında Mudurnu gelişmeye başlamıştır. 

GEÇMİŞTEN GELECEĞE MUDURNU
“Matarni” ya da “Moderna” adı zamanla Mondernes, Monderna, Mudurlu olarak söylenmiş ve Mudurnu’ya dönüşmüştür.Roma ve Bizans dönemlerini yaşayan yöre, 1307 tarihinde Osmanlı Beyliği’ne geçmiştir. Mudurnu kasabası Bolu’nun 50 km. güneybatısında, Hisar ve Kulaklı tepelerinin arasındaki bir vadiye kurulmuştur.

GELECEĞE IŞIK TUTAN İLÇE
Tarihi ipek ve baharat yolunun en önemli alışveriş ve ihtiyaç giderme konaklama duraklarından biri olmuştur. Tarihi kent kimliği, dokusu hâlâ bozulmadan günümüze ulaşabilmiş, geçmişten geleceğe ışık tutan, birbirinin güneşini engellemeyen bir anlayış çerçevesinde inşa edilen ahşap evlere bugün de rastlamak mümkündür. Tarihi kent dokusu, insan ilişkilerinde yaşayan ve hemen fark edilen ahilik geleneğinin izlerini sürdürme başarısın gösterebilmiştir. Sokakları gezerken, geçmişten gelen gelenek ve göreneklerin izlerini gözlemleyebilirsiniz.
TARİHİN İZLERİNİ YAŞATAN BİR KÖPRÜ GİBİDİR MUDURNU
Tarihi ahşap evleri ve arasta çarşı içindeki demircileri, bakırcıları ve ayrıca renk cümbüşü içindeki yöresel ürün pazarına yolunuz düştüğünde; tarihin izlerinin günümüzde de yaşamaya devam ettiğini görürsünüz. Coğrafi sınırları içinde bulunan Mudurnu; Abant, Sülüklü, Karamurat gölleri; Babas, Sarot kaplıcaları, yaylaları, akarsuları, biyolojik zenginliği ve endemik bitki yapısı gibi doğal zenginliğiyle geçmişten geleceğe uzanan bir köprü gibidir… 

1300 lü YILLARDAN KALMA KONAKLAR
Evler genellikle ahşap, iki- üç katlıdır. Bunların arasında 100, hatta daha fazla yaşında olanlar vardır. Evlerin balkonları, kapıları ; tahta oyma sanatının en güzel örnekleri ile süslenmiş ve ahşap oymalar aile birliğini temsil eder tarzda işlenmiştir. Osmanlı erken dönem mimarisinde cihannüma adı verilen ve yöresel olarak kuşluk olarak da tabir edilen iki üç katlı ahşap evlerin çatısına yapılan küçük ve renkli camlı odalar; gözetleme yeri, güvenlik amaçlı kullanıldığı gibi; o evin erkek çocuğu evlenip çocuğu olduğunda, evin gelini bebeğini o odalarda emzirirmiş… O küçük, değişik renkli camlardan odaya sızan gün ışığından çocuk faydalanasın ki; algısı, görgüsü gelişsin… 

OSMANLI BEYLİĞİNİN DEVLETLEŞME SÜRECİ
Bu kültür ve gelenekle yetişen yöre esnafı Osmanlı beyliğinin devletleşme sürecinde önemli katkıları olan ahilik geleneğini, yaklaşık 750 yıldır sürdürmektedir Mudurnu. 1650 yılında Mudurnu'ya gelen Evliya Çelebi özetle, " Mudurnu Kalesi 8 köşeli, 20 kuleli, bir kapılı, binası kararmış, sur ve kaleleri çökmüş eski bir yapı.” olarak tasvir eder. Ayrıca, Yeniçeri ocağında sancak payeli, 150 akçalı bir kaza olduğunu, 3000 konut, 17 mahalle, Yıldırım Camii ve Medresesi, 1 Darülhadis, 13 çocuk mektebi, 3 Han ve Hamam, 1100 iğneci tezgâhı ve dolabı olduğunu, Mudurnu yapımı iğne ve boduçların (Camdan yapılan oyma su kabı) Rum ülkelerine ve Hinde kadar gönderildiğini, 10 arşın boyunda 2 zira (180 cm) eninde latif tahtaların Akçaşehir ve İzmit iskelelerinden İstanbul ve başka diyarlara gönderildiğini anlatır.

EMEKÇİ, ONLARCA ZANAATKÂR MUDURNU HALKI
1980 li yıllara kadar Mudurnu esnafı tarafından yapılan soba, ibrik, semer, nal, mıh, tabaklanmış deri, süpürge, sepet, bakır kaplar vb. el sanatları Göynük, Seben, Nallıhan, İstanbul’a kadar gider, pazarlardaki yerini alırdı. Kasabanın adıyla bütünleşmiş Mudurnu Tavukçuluk, geçmişte saraylara kadar ünü yayılan tavuğuyla dünya markası olmuş, iki binli yıllarda meydana gelen ekonomik kriz nedeniyle faaliyetini durdurmak zorunda kalmıştır. 

TURİZM İÇİN KOLLAR SIVANDI
Bunun üzerine, kasaba halkına istihdam yaratmak amacıyla, 1995 li yıllarda Bolu Valiliği, Mudurnu Tavukçuluk, Sivil girişimciler öncülüğünde turizm çalışmaları başlatılmıştır. Bu girişime bağlı olarak ev, konakların restorasyonlarına hız verilmiş, tarihi dokuyu ve geleneklerini kaybetmeyen Mudurnu; ana kentlere (İstanbul, Ankara) yakınlığı ve ulaşım kolaylığı nedeniyle, turist çekmeye başlamıştır… Kültür, tarih, doğa, inanç, sağlık ”termal” gibi alternatifi bol turizm alanlarında hizmet vermektedir. Büyük şehirlerin yoğun iş yaşamından, gürültüsünden, kirliliğinden bunalmış; tarih ve doğa ile baş başa kalmak isteyenlerin hafta sonları tatillerini geçirebilecekleri iki yüz elli yatak kapasitesine ulaşmıştır… 

MUDURNU TARİH KOKUYOR
Mudurnu’ya gelen turistler dilediklerinde tarih kokan daracık sokaklarda geçmişe yolculuğa çıkabilirler. Osmanlı erken dönem mimarisinin eşsiz örneklerinden olan Yıldırım Beyazıt Camii( 1374), Yıldırım Beyazıt Hamamı(1382), Kanuni Sulatan Süleyman Camii( 1546), Saat kulesi (1890), Mudurnu Kalesi, Demirciler Çarşısı, Armutçular Konağı, Haytalar Konağı, 1250 yıllık tarihi olan Roma Hamamı, Deve Köprüsü, Roma askeri geçit yollarına dikilen asırlık çınar ağacı, Hızırfakı Mahallesinde sokak sağlıklaştırılması projesi kapsamında yapılan örnek evler, bin yüz yıllık güneş saati, Pertev Naili Boratav Kültür Evinde, yöreden toplanıp sergilenen tarihi objeler gibi kültürel, tarihsel eser ve eşyaları görebilirler. İsteyenler; kasabaya üç km. mesafede bulunan Babas Kaplıcasında şifa bulabilir,aynı zamanda kaplıca yolunda tarihi kaya evlerini görebilirler… Mudurnu’nun coğrafi sınırları içinde bulunan doğa harikası Abant’a, Sülüklü Göl’e, Karamurat Gölü’ne günübirlik yolcuklar yapabilirler. Şeyh- ül İmran Tepesi’nden, tarihi kasabamızın manzarası, görülmeye değer…Tarihi konaklarda sıcak, soğuk içecekler yanında yöresel yemekler yiyebilirler.Akşamları tarihi konaklarda misafir olup, yörede hâlâ devam eden birikme kültürünü izleyebilir, orta oyunları eşliğinde yöresel sanatçılarla müzik yolcuğuna çıkarak, günün yorgunluğu atabilirler.

 AHİLİK GELENEĞİ “ESNAF DUASI” HER CUMA SELA ÖNCESİ YAPILIYOR
Mudurnu’da geleneksel hale gelmiş ve yüzyıllardır süre gelen bir gelenektir, Cuma günleri selâ verildikten hemen sonra yapılır. Demirciler Çarşısı ve Orta Çarşı da eş zamanlı olarak gerçekleşir. Demirciler Çarşısında ayakta çalışan esnaf grupları yer alır. demirci, bakırcı, nalbant gibi. Orta Çarşıda ise terzi, ayakkabıcı, manifaturacı gibi oturarak çalışan esnaflar bulunur. Ayakta çalışan esnaflar oturarak, oturarak çalışan esnaflar ayakta dua ederler.  Dua sonrası gönlünden kopan, ölülerinin ruhuna dua okunmasını isteyen varsa “hayır” ekmeği denilen özel bir ekmek, lokum gibi elde yenebilecek yiyecekler dağıtılır ve yiyenler/alanlar onlar içinde dua ederler.Bu duanın Mudurnu için başka bir önemi daha vardır. Mudurnu’da her kim yeni bir işyeri açmak isterse açılışını mutlaka Esnaf duasından sonra yapar. Açılışı yapılacak olan dükkan dua sonrası anons edilir kalabalık cemaat açılış yapılacak dükkanın önüne giderek orada dükkanın bereketli olması hayırlı kazançlar sağlaması için hep birlikte dua edilir.

MUDURNU’DA ŞED KUŞATMA
 Ahi Birliklerinin günümüze kadar uzanabilmeyi başarmış geleneklerinden biri de Şed Kuşatma geleneğidir. Bir usta yanında uzun süre çalıştıktan sonra , mesleğinin ustalığını, tüm inceliklerini ve iş ahlâkını kazanmış olan gence; törenle şed kuşatılır. Dualar ve öğütlerle kuşatılan şed, peştemale benzer bir kumaş parçasıdır. Ancak, bir ehliyet, diploma gibidir. Bunu kuşanan genç, işinde usta olmuş demektir.

2009- YILIN AHİSİ MUDURNU’dan
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde düzenlenen Yılın Ahi Babası yarışmasında; Mudurnu esnafından Mehmet ŞENKAYA, Yılın Ahisi seçilmiş ve Kırşehir’de yapılan törende, dönemin Başbakanı Sayın R.T.Erdoğan’dan plaketini almıştır. 22 Şubat 2015'te ebediyete uğurladığımız Mehmet Şenkaya; Mudurnu’da hâlâ yaşayan Ahilik Kültürünün, yaşatılmaya çalışılan el sanatlarının bir simgesiydi. O simgede; el sanatına emek veren , Ahilik geleneğini yüreğinde taşıyan onlarca emekçi, onlarca zanaatkâr var.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder